Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)

Sayfa 1    08.04.2013

Kur'an ve Bağlam’ın birinci kitabı Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü’nü mütalaanızın sonuçlarını maddeler halinde yazınız.

Hedef Tarih: 23 Nisan 2013



 

                                                                                                                                                      AYSUN ÖZSUNAR  / YÜKSEK LİSANS

KUR’AN VE BAĞLAM

KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NUZUL’ÜN ROLÜ

 

·         İnsanoğlu varolduğundan  beri kendisi, yaşamı ve içinde bulunduğu evren hakkında hep sorular sorarak kendini gerçekleştirme sürecine girmiş ve bu sorulara cevaplar aramıştır. İşte bu evrede Yüce Allah peygamber vasıtasıyla ve vahiy yoluyla tebliğler indirerek bu sorulara cevap vermiştir. Kur’an-Kerim bu bağlamda etkinliğini kıyamete kadar sürdürecek en son vahiydir . Bu bağlamda da insan sorularına ve problemlerine Kur’an çerçevesinde çözüm aramak durumundadır.

·         Kur’an-ı Kerimi anlamak noktasında Esbab-ı Nuzul ilmi önemli bir bilgi kaynağıdır. Bu ilim, Kur’an-ı Kerimi pasif bir düşünce metni biçimi olmaktan çıkarıp, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak etkin bir gerçekliğe ve insanlığa yol gösterecek hidayet rehberine dönüştürmüştür.

·         Esabab-ı Nuzul bilgisi, Kur’an-ı Kerim’in nuzul ortamının temel unsurudur.Sahabe nuzul ortamında bizzat yaşamış, o ortamın  olaylarının içinde bulunmuş ve olayların meydana geliş sebeblerine yani Kur’an-ı Kerim tarihine bizzat tanıklık etmiş ve kendinden sonraki nesillere aktarılmasına büyük çabalar göstermişlerdir.Sahabe, tabiun ve tebe-i tabiin olan müfessirler Kur’an-ı özellikle esbab-ı nuzul ile tefsir etmişler.Başlangıçta tefsir ilmini esbabı nuzulu bilmek ile eş tutmuş ‘Tefsir ilmi esbab-ı nuzulu bilmekten ibarettir’

 

 

     denilmiştir.

·         Nübüvvet döneminde, sahabeler nuzulu bizzat yaşadıklarından, peygamber veya peygamber eğitiminden geçen ilk muallimler hayatta olduğundan, lisan selikası denilen düzgün konuşma alışkanlıklarını koruduklarından gelen mesajı rahatlıkla anlayabilmekte veya anlamadığı durumlarda direkt ilk kaynaklara sorarak öğrendiklerinden ilk dönemde Kur’an-ı Kerim karıştırılabilir endişesiyle telif hareketine sıcak bakmamışlardır.

·         Nübüvvet döneminde sahabe Kuran-ı Kerim’i ilim ve amel yönleri ile birlikte öğrenme ve yaşama ilkesi üzerinde durmuş, esbab-ı nuzul bilgisi sahabeye, müşahade ettikleri ortamda  insani etki-tepkilerin sonucunda inen ayet ve o ayetle gelen hükümleri sebeblere bağlama yeteneğini ve salahiyetini kazandırmıştır. Yani Kur’an ilmini onu hayata tatbik etme usulu ile birlikte öğrenmişlerdir. Bu yüzden Kur’an-ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğer görmüşlerdir. Buna karşılık sahabe her ayetin nuzul sebebini bilme ve tefsir edebilme gibi bir iddalarıda olmamıştır. Kendilerine bu konuda yöneltilen sorulara ‘bilmiyorum ‘diye cevap vermeleri bunu ifade eder.

·         Esbab-ı Nuzul ilmi nakli ilimleridir.Okuma yazma bilen sahabelerin sayısı çok olmadığından öğretim ‘talim’ yoluyla sözlü olarak aktarılmıştır. Esbab-ı nuzul rivayetlerinde  sahabe nakli ve tabiun nakli öne çıkar.Sahabe nakli merfudur.Sened ve metin sahihdir.Tabiun nakli ise mürsel olup aranan şartlar; senedin ve metnin sahih olması,rivayeti destekleyen bir başka tabii rivayeti, ravinin tefsir imamlarından olması (Mücahid,İkrime,Said b.Cübeyir gibi),ve ilmi doğrudan bilginin sahibinden almış olması sayılır.

 

·         Hadis mecmualarında, tefsir ve tarih kitaplarında geçen rivayet cümlesi kalıbı ile sebebi nuzulun kavramı arasında bir bağ vardır ve bu önemlidir. Bu kavrama girmeyen rivayetler sebebi nuzul rivayeti sayılmaz. Rivayet sigaları; sebeb ifade etmede nass olan rivayetler, sebeb ifade etmede nass olmayan rivayetler olmak üzere iki başlık altında incelenir.

·         Esbab-ı nuzul rivayetlerinde ihtilaflar edilmiştir. Bazıları her ayete bir sebeb arama çabasına girişmiş,bunun sonucunda da mezhep hareketleri,israliyat,uydurma rivayetler esbab-ı nuzule dahil edilmiştir.Böylece bu haberlerle uğraşanlar Kur’an’ın hedefine ulaşamadan tutarsız,dayanaksız,değersiz şeylerle uğraşıp zaman kaybı ve bilgi kirliliğine yol açmışlardır.

·         Esbab-ı Nuzul rivayetleri çeşitli açılardan tasnife tutulmuştur. Bunlar, esbab-ı nuzul rivayetlerini ‘vurudu itibariyle’tasnif etmek, hadis usulu kriterleri uygulanarak yapılan tasnif,Şeyh Veliyullah Dihlevi’nin tasnifi,Tahir b.Aşur’un senedi sahih olan esbab-ı nuzul rivayetlerinin beş kısma ayrılması,rivayetlerin nevileri açısından tasnifi, esbab-ı nuzul rivayetleri  sayılır.

·         Esbab-ı Nuzul ilmininde kendine has problemleri vardır. Rivayetlerin tasnif edilirken söz konusu olan taaddüt ve taahhüt meselesi,nuzule sebeb olan hadise dolayısıyla inen ayetin bu hadiseye hasmı olduğu,yoksa umumu olacağı konusu en önemli problemlerindendir.

·         Esbab-ı nuzul ilmi hikmet-i teşriiye, tenasüb-insicam ve mübhematu’l Kur’an ilmi gibi disiplenlerle iç içedir.Hikmet-i teşriiye ilmine teşri felsefesi de denir.Hükümlerin teşri buyrulmasında etken olan hikmetin sebeplerini, hakikatını arayan bir ilimdir.Yani bir

 

mesele hakkındaki şer’i hüküm ile amaçlanan maddi ve manevi fayda kamu yararı (maslahatı), sosyal menfaatler o hükmün şeri hikmetleridir.Tenasüb ve insicam ilmi Kur’an-ı Kerim’in cüzlerinin (parçalarının) tertibindeki illetleri bildiren bir ilimdir.Mübhematu’l Kur’an ilmi ise Kur’an Kerim’de anlaşılması açık ve belirli olmayan bazı kelimeleri açıklamayı konu edinen ilimdir.

SONUÇ OLARAK; Kur’an-ı Kerimi anlama çabasında esbab-ı nuzul rolu çok önemlidir.Kur’an-ı Kerim’in indiği ortamı tanıyıp, o döneme tarihi açıdan bakıp yorumlayarak Kur’an-ı Kerim’in yüce değerlerini günümüze  taşıyarak ,geleceğede ışık tutarak insanlığa önemli katkılar sağlay
0 Yorum - Yorum Yaz


                                                                        AYSUN ÖZSUNAR / YÜKSEK LİSANS

KUR’AN VE BAĞLAM

KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NUZUL’ÜN ROLÜ

 

·         İnsanoğlu varolduğundan  beri kendisi, yaşamı ve içinde bulunduğu evren hakkında hep sorular sorarak kendini gerçekleştirme sürecine girmiş ve bu sorulara cevaplar aramıştır. İşte bu evrede Yüce Allah peygamber vasıtasıyla ve vahiy yoluyla tebliğler indirerek bu sorulara cevap vermiştir. Kur’an-Kerim bu bağlamda etkinliğini kıyamete kadar sürdürecek en son vahiydir . Bu bağlamda da insan sorularına ve problemlerine Kur’an çerçevesinde çözüm aramak durumundadır.

·         Kur’an-ı Kerimi anlamak noktasında Esbab-ı Nuzul ilmi önemli bir bilgi kaynağıdır. Bu ilim, Kur’an-ı Kerimi pasif bir düşünce metni biçimi olmaktan çıkarıp, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak etkin bir gerçekliğe ve insanlığa yol gösterecek hidayet rehberine dönüştürmüştür.

·         Esabab-ı Nuzul bilgisi, Kur’an-ı Kerim’in nuzul ortamının temel unsurudur.Sahabe nuzul ortamında bizzat yaşamış, o ortamın  olaylarının içinde bulunmuş ve olayların meydana geliş sebeblerine yani Kur’an-ı Kerim tarihine bizzat tanıklık etmiş ve kendinden sonraki nesillere aktarılmasına büyük çabalar göstermişlerdir.Sahabe, tabiun ve tebe-i tabiin olan müfessirler Kur’an-ı özellikle esbab-ı nuzul ile tefsir etmişler.Başlangıçta tefsir ilmini esbabı nuzulu bilmek ile eş tutmuş ‘Tefsir ilmi esbab-ı nuzulu bilmekten ibarettir’     denilmiştir.

·         Nübüvvet döneminde, sahabeler nuzulu bizzat yaşadıklarından, peygamber veya peygamber eğitiminden geçen ilk muallimler hayatta olduğundan, lisan selikası denilen düzgün konuşma alışkanlıklarını koruduklarından gelen mesajı rahatlıkla anlayabilmekte veya anlamadığı durumlarda direkt ilk kaynaklara sorarak öğrendiklerinden ilk dönemde Kur’an-ı Kerim karıştırılabilir endişesiyle telif hareketine sıcak bakmamışlardır.

·         Nübüvvet döneminde sahabe Kuran-ı Kerim’i ilim ve amel yönleri ile birlikte öğrenme ve yaşama ilkesi üzerinde durmuş, esbab-ı nuzul bilgisi sahabeye, müşahade ettikleri ortamda  insani etki-tepkilerin sonucunda inen ayet ve o ayetle gelen hükümleri sebeblere bağlama yeteneğini ve salahiyetini kazandırmıştır. Yani Kur’an ilmini onu hayata tatbik etme usulu ile birlikte öğrenmişlerdir. Bu yüzden Kur’an-ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğer görmüşlerdir. Buna karşılık sahabe her ayetin nuzul sebebini bilme ve tefsir edebilme gibi bir iddalarıda olmamıştır. Kendilerine bu konuda yöneltilen sorulara ‘bilmiyorum ‘diye cevap vermeleri bunu ifade eder.

·         Esbab-ı Nuzul ilmi nakli ilimleridir.Okuma yazma bilen sahabelerin sayısı çok olmadığından öğretim ‘talim’ yoluyla sözlü olarak aktarılmıştır. Esbab-ı nuzul rivayetlerinde  sahabe nakli ve tabiun nakli öne çıkar.Sahabe nakli merfudur.Sened ve metin sahihdir.Tabiun nakli ise mürsel olup aranan şartlar; senedin ve metnin sahih olması,rivayeti destekleyen bir başka tabii rivayeti, ravinin tefsir imamlarından olması (Mücahid,İkrime,Said b.Cübeyir gibi),ve ilmi doğrudan bilginin sahibinden almış olması sayılır.

·         Hadis mecmualarında, tefsir ve tarih kitaplarında geçen rivayet cümlesi kalıbı ile sebebi nuzulun kavramı arasında bir bağ vardır ve bu önemlidir. Bu kavrama girmeyen rivayetler sebebi nuzul rivayeti sayılmaz. Rivayet sigaları; sebeb ifade etmede nass olan rivayetler, sebeb ifade etmede nass olmayan rivayetler olmak üzere iki başlık altında incelenir.

·         Esbab-ı nuzul rivayetlerinde ihtilaflar edilmiştir. Bazıları her ayete bir sebeb arama çabasına girişmiş,bunun sonucunda da mezhep hareketleri,israliyat,uydurma rivayetler esbab-ı nuzule dahil edilmiştir.Böylece bu haberlerle uğraşanlar Kur’an’ın hedefine ulaşamadan tutarsız,dayanaksız,değersiz şeylerle uğraşıp zaman kaybı ve bilgi kirliliğine yol açmışlardır.

·         Esbab-ı Nuzul rivayetleri çeşitli açılardan tasnife tutulmuştur. Bunlar, esbab-ı nuzul rivayetlerini ‘vurudu itibariyle’tasnif etmek, hadis usulu kriterleri uygulanarak yapılan tasnif,Şeyh Veliyullah Dihlevi’nin tasnifi,Tahir b.Aşur’un senedi sahih olan esbab-ı nuzul rivayetlerinin beş kısma ayrılması,rivayetlerin nevileri açısından tasnifi, esbab-ı nuzul rivayetleri  sayılır.

·         Esbab-ı Nuzul ilmininde kendine has problemleri vardır. Rivayetlerin tasnif edilirken söz konusu olan taaddüt ve taahhüt meselesi,nuzule sebeb olan hadise dolayısıyla inen ayetin bu hadiseye hasmı olduğu,yoksa umumu olacağı konusu en önemli problemlerindendir.

·         Esbab-ı nuzul ilmi hikmet-i teşriiye, tenasüb-insicam ve mübhematu’l Kur’an ilmi gibi disiplenlerle iç içedir.Hikmet-i teşriiye ilmine teşri felsefesi de denir.Hükümlerin teşri buyrulmasında etken olan hikmetin sebeplerini, hakikatını arayan bir ilimdir.Yani bir mesele hakkındaki şer’i hüküm ile amaçlanan maddi ve manevi fayda kamu yararı (maslahatı), sosyal menfaatler o hükmün şeri hikmetleridir.Tenasüb ve insicam ilmi Kur’an-ı Kerim’in cüzlerinin (parçalarının) tertibindeki illetleri bildiren bir ilimdir.Mübhematu’l Kur’an ilmi ise Kur’an Kerim’de anlaşılması açık ve belirli olmayan bazı kelimeleri açıklamayı konu edinen ilimdir.

SONUÇ OLARAK; Kur’an-ı Kerimi anlama çabasında esbab-ı nuzul rolu çok önemlidir.Kur’an-ı Kerim’in indiği ortamı tanıyıp, o döneme tarihi açıdan bakıp yorumlayarak Kur’an-ı Kerim’in yüce değerlerini günümüze  taşıyarak ,geleceğede ışık tutarak insanlığa önemli katkılar sağlayabiliriz.
0 Yorum - Yorum Yaz

KUR’AN VE BAĞLAM    22.04.2013

Hikmet Kıratlı

12912709

Yüksek Lisans

Yüce Allah (c.c.) ilahi vahiy ile peygamberi Hz. Muhammed’e(s.a.v.) inzal buyurduğu ilahi mesaj yüklü kerim kitabı(Kuran’ı Kerim) dır. Tebliğ için insanların kıyamete kadar sorunlarına , meselelerine çözüm üretecek ilahi bir kaynaktır Kur’an…

Kur’an’ı anlamak isteyenler özellikle birinci ikinci üçüncü kuşak( sahabi,tabiin, tebe-i tabiin) esbab-ı nüzửl ilminden yararlanmayı önemli bir prensip haline getirmişlerdir. Dolayısıyla tefsir olmak üzere İslami ilimlerin bir çok alanında alimlerce yararlanılan bir kaynak olmuştur.

Esbab-ı nüzul ilmi Kur’an-ı Kerim’in soyut bir düşünce veya düşünme biçimi değil,yaşanmış yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat ve hidayet rehberi olduğunun delilidir.

Hocamız birinci kitapta Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolünü belirleyebilmek için Kur’an İlimlerine bir giriş yapmıştır. Ulumul Kur’an da ve esbab-ı nüzul deki kavramların incelenmesi yapılmıştır. Kur’an ilimlerinin doğuşu, gelişmesi ele alınmıştır.

Kur’an ilimleri ,bidayette Kur’an ın tefsiri edilirken, onu anlama çabaları sürecinde bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış ilk müfessirler için Kur’an- ı anlamada bir araç olarak kullanılmıştır. Ulumul Kur’an, konusu her yönüyle Kur’an- ı kerim olan veya Kur’an ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an ın en doğru şekilde anlaşılmasına gaye edinen bir bilgi alanıdır. Ulumul Kur’an ve ulumut tefsir birbirleriyle ilişkisi olan kavramlardır. İki kavramın tedahulu söz konusudur. Bunu Zerkeşi ‘el-Burhan’ı’ ile ayırt ettiği söylenmektedir. Buna göre tefsir ilmi özel bir gaye ile Kur’an’ a yönelir. Kur’an ilimleri ise daha genel olarak ilgilenen kimseye alt yapı hazırlar.

Kur’an ilimleri arasında Esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden itibaren ayrıcalıklı bir konumda mütaala edilmiş, bu ilmi bilmek Kur’an ‘ı anlamakla neredeyse eşdeğer tutulmuştur.


Esbab-ı nüzul: Nüzul ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygambere yöneltilmiş bir soruya , vukuu bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir.

Esbab-ı nüzule dair ilk eserde tefsir kitapları değil hadis kitaplarıdır.Hadis kitaplarının tefsire ait bablarında esbab-ı nüzul rivayetlerinin çoğunluğu oluşturduğu görülmektedir.

Esbab-ı nüzule dair eserler nüzul çağı ve nuzül ortamını sonraki nesillere anlatmak,nakletmek amacıyla telif edilmiştir. Böylelikle o dönemin sosyal iktisadi ve siyasi yapısı o dönem insanının zihniyeti ve zihnini dolduran , oluşturan kavramlar kayıt altına alınmıştır. Bunun neticesinde Kur’an’ı anlama çabalarında yeni boyutlar elde etmek, derinlik kazanmak gaye edinilmiştir. He zaman ve ortamda insanlar bunlardan yararlanacaktır.

Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir . yani nüzul sebebi, akılla idrak edilmesi mümkün olmayan , sadece işitme ve görme suretiyle bilinebilen ve sahabeden gelen rivayettir. Sahabeden gelen Esbab-ı nüzul hadis ilminde merfu sayılır. Bu rivayet adeta Hz. Peygamberden bildirilmiş hükmündedir. Sahabenin bu tecrübesine onlardan ilim almak suretiyle iştirak eden tabiiler de esbab-ı nüzul rivayetleri nakletmişler. Bu da hadis usulunde mürsel hükmündedir. Sahabeden sonra tabiin de kaynak kabul edilmiştir.

Sebeb-i nüzul rivayetleri zikredilirken kullanılan rivayet siyga ve kalıpları çok güzel izah edilmiştir. Bunlar da iki kısma ayrılmıştır.

  1. sebep ifade etmede nass olan kalıplar (rivayetler)

  2. sebep ifade etmede nass olmayan kalıplar, bunlar anlaşılır bir şekilde anlatılmıştır.

Esbab-ı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesi sonucu bazı problemler zuhur etmiştir. Taahhüt , taahhür,nass umum mu yoksa husus mu ifade ettiği meseleleridir.

Tefsir(Esbab-ı nüzul) rivayetleri ,hadis tenkitçilerinin rivayetlerin tenkidinde kullandıkları sened ve metin tenkid kurallarının sıkı eleğinden geçirilmelidir. Tefsir rivayetlerinin eserlerinde nakleden müfessirlerimizin bir çoğu garib, münker ve israili bir çok hadis zikretmişlerdir. Bu da gösteriyor ki bu tefsir haberlerinin sıhhatini göstermez. Müfessirler kendilerine ulaşan haberleri yazıya aktarmaları, toplamaya imkan buldukları her şeyin yok olup gitmelerinden endişe etmeleridir. Alimler kendilerinden sonrakileri bu haberleri kabul etmekle yükümlü tutmamışlardır.bunlar senedini rivayet etmekle sorumluluklarından kurtulmuş saydılar. Bunu sebebi isnad ilminin hayatlarına tam anlamıyla girmiş olmasıydı. Yani senedi olmayan rivayet edilen habere itibar edilmemelidir. Ama sahih bir senet ve sağlam bir metinle rivayet edilen bir metin de kabul edilmelidir.

Sahabenin Kur’an tefsirinde kendi rey ve içtihadleriyle ifade ettikleri görüşler müsned- merfu haberler olmaz. Bu nedenle bu rivayetler tefsir için yapılmış değerlendirmeler olarak adlandırılmalıdır. Aynı şekilde tabiinde mürsel , esbab-ı nüzul rivayetleri bu şekilde değerlendirilir. Esbab-ı nüzulün tasnifine dikkat gösterilmeyince rivayet sıygalarına dikkat gösterilmemesi de doğal bir sonuç olmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında Esbab-ı nüzulün yetersiz kalma sebeplerinden biri de nüzul sebebi olarak bir ayet için bir çok rivayet bulunması sebebiyle ortaya çıkan nüzulün taahhüdü veya taahhürü meselesidir. Esbab-ı nüzulün yetersiz kalma sebeplerinden biri de bu rivayetlerde görülen tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman bakımından uyumsuzluktur. Bunun için tarih ilminden yararlanmak gerekir.

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında Esbab-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinde olumsuz sonuçlardan biridir konunun istismarı. Şahısların ebedileştirilmesinde ve mezhep hareketlerinde bu istismarı görmek mümkündür. Hadis metodolojisi açısından kıritiğe tabi tutulmadıkça ,tasnif edilmedikçe bu problem devam edecektir. Bunun sonucu ise Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında görüş açısının daralması demektir.

Esbab-ı nüzul rivayetleri iki grupta müteala edilir.

  1. Esbab-ı nüzul rivayetleri

  2. Tefsir için Esbab-ı nüzul rivayetleri,değerlendirmeleri

tefsir için olan Esbab-ı nüzul rivayetleri

  1. Hz. Peygamberin yaptığı sebeb-i nüzul değerlendirmeleri

  2. Sahabe ve tabiinin yaptığı sebeb-i nüzul değerlendirmeleri

  3. Müfessirin(alimlerin) sebeb-i nüzul değerlendirmeleri

Kur’anın anlaşılmasında esbab-ı nüzul değerlendirmesine iki madde daha eklemek gerekirse Kur’an-ı Kerimin bütünlüğünün dikkate alınması ilkesi ve siyak-sıbak göz önünde bulundurulması.

Esbab-ı nüzul rivayetlerinin Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi konusu ile esbab-ı nüzul rivayetlerinin tasnifi konusu birlikte düşünülmelidir. Böylece Kur’anın nüzul ortamına ait rivayetler ile sahabe ve tabiinin tefsir için yaptıkları sebeb-i nüzul değerlendirmeleri Kur’an’ın anlaşılması çabalarında tam yerlerini bulmuş olacaktır. Her ayette bir nüzul sebebi arama gibi hatalara düşülmeyecektir. Müfessirlerin bir ayet için bir çok nuzül sebebi zikretmeleri falan şahıs hakkında nazil oldu demelerini bütünlük içinde değerlendirilmelidir.

Sahih olan bütün esbab-ı nüzul rivayetleri , nüzul sebebi olarak zikredilen sebep haricindeki benzer olaylara uygulanabilir. Çünkü sebeb-i nüzulle oluşan olgu ve sosyal bağlam,insani örnek oluşturan ,insan hayatının doğal bir kesitini yansıtan ve zaman - mekan unsurlarının ötesinde müteala edilmelidir. Böylece Kur’anın bütünlüğü ve ona dahil olan siyak-sibak kolaylıkla görülecektir.


0 Yorum - Yorum Yaz


 NAZIM ÇETİN  12912769                                                          YÜKSEK LİSANS

 *  Kur’ân’ı  Kerim İslam’ın en temel kaynağıdır.Kur’ân’ın  rehberliğinden  faydalanabilmemiz için,  Kur’ân’ı  bilmek, tanımak, anlamak ve hükümlerine uymamız gerekir. Kur’ân’ı   anlama faaliyeti Hz. Peygamber ile başlamıştır.Peygamberimiz (a.s) Kur’ân’ın anlamı bilinmeyen bazı kelimelerini açıklamış, mücmel olan ayetlerini tefsir etmiş ve Kur’ân’da  bulunmayan dinî konuları beyan etmiştir.Sahabe döneminde Kur’ân’ı   anlama faaliyeti ;  Kur’ân,  sünnet, içtihat ve rey ile anlamaya ve yorumlamaya çalışmıştır.Tabiîn döneminde bunlara sahabe görüşleri de ilave edilmiştir.

   *   Kur’ân  ilimleri,başlangıçta  Kur’ân   tefsir  edilirken ,onu anlama çabaları sürecinde bir ihtiyaç sonucu ortaya çıkmıştır.Nitekim  Kur’ân’ın   ilk muhatabı olan insanlar ‘’salat’’ denilince duayı ,’’zekat’’ denilince  bereketi ve arınmayı ,’’hacc’’ denilince  kasd manalarını anlamaktaydılar.Ama bu kelimelerin Kur’ân’da ve onun getirmiş olduğu risalette ifade ettiği manaları yani ıstılahî  anlamlarını kavramaları mümkün değildi.

   *   Değişen hayatın şartları içinde insanın ihtiyaçları ve karşılaştığı  durumlar değişiklik göstermektedir.İslamın yayılmasıyla birlikte yeni meseleler ortaya çıktı.Ehli Kitap olan insanların etkisiyle farklı akımlar ortaya çıktı.Kur’ân tefsirini bilmeyenlerin sayısı arttıkça maksadı aşan teviller yapılıyordu. Bundan dolayı sahabenin gerekli yerleri tefsir etme gereği hissedildi.Bu şekilde başlayan  Kur’ân-ı   anlama ve anlamlandırmaya olan ihtiyaç sürekli devam edecektir.

   *   Kur’ân  öğretilerini ‘’insan’’ üzerinde yoğunlaştırır. Kur’ân  mesajının taşıdığı  anlam veya anlamlar her zaman onun lafızlarının içinde gizlidir.Böylece herkes, kendi anlayış kapasitesi  ve yeteneği düzeyinde Kur’ân’ı anlama çabası içinde bulunabilir.

   *   Kur’ân  ve Bağlam adlı bu eserde Kur’ân  ilimleri  ve  esbab-ı  nuzûle dair sistematik bilgiler verilmiştir.

   *   Kur’ân  ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’ân-ı  Kerim’dir. Çünkü  Kur’ân-ı Kerim kendisi üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını  ve açıklanmasını  isteyen, neticede yaşanılır kılınmasına muhataplarını teşvik eden  vahiy mahsulu bir kitaptır.

   *   Hz. Peygamber döneminde hem de ashab  döneminde  Kur’ân  ilimlerinin  telifine gerek duyulmamıştır.Çünkü nuzûlü müşahede eden ve bizzat  ilk muallimimin tedrisinden geçen sahabe mesajı anlıyor ve anlayamadıklarını soracak kimseler bulabiliyorlardı.

   *   Hz. Peygamber ve sahabe  Kur’ân-ı   Kerîm’i hem söz hemde eylemleri ile tefsir etmişlerdi.Ancak Hz. Peygamberin Kur’ân’ın   tamamını  ashabına açıklayıp açıklamadığı hakkında alimlerin bir kısmı tamamını açıkladığını  diğer bir kısmı  da tamamını açıklamadığını savunuyorlar. Hz. Peygamberin Kur’ân’ın   tamamını  açıkladığı görüşüne sahip olanlar delil olarak Nahl suresinin 44. ayetini ve ashabın Kur’an’dan bazı sureleri ezberlemesinin uzun zaman aldığını belirten hadis ve selef nakillerini esas almışlardır. Dilleri arapça olan  ashabın ayetleri ezberlemesinin zor olmayacağı bundan kastedilenin mananın anlaşılması olduğunu söylemişlerdir. Hz. Peygamber Kur’ân’ın   tamamını tefsir etmemiştir diyenler ise ‘’Rasûlullah  Kur’an’ın tamamını açıklamış olsaydı, insanlar onu bilmede aynı düzeyde olurlar ve Allah Resûlü İbn Abbas hakkında  Allah’ım onu dinde fakih yap ve ona te’vîli  öğret di ‘’ diye dua etmezdi demişlerdir.

   *   Esbab-ı  nuzûl ; ‘’Nuzûl ortamında meydana gelen bir hâdise veya Hz.Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin, tazammun ( hâdiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek),cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hâdiseye sebeb-i nüzûl denir.’’

   *   Esbab-ı  nuzûlün bir çalışma alanı  olarak  ortaya çıkışı , sahabe döneminden başlamak suretiyle, meseleyi betimlemek  biçiminde değil , kimliğe ilişkin inşa faaliyetinin devamı şeklindedir.

   *   İsmail Cerrahoğlu hocamız sahabeyi yükselten iki şey vardır diyor.Bunlardan birincisi sağlam bir iman ,ikincisi ise, peygambere bir ayet nazil olduğu zaman nüzûlüne sebep olan hadiseyi ve sebebini, aynı zamanda sual sormak isteyenin durumunu ve suali sormasındaki sebebi bilmeleriydi.Sahabe sadece hadiseyi görmez aynı zamanda o hâdisenin sebebini de bilirdi.

   *   Kur’ân-ı  Kerim’in  anlayabilmemiz  için Ulûmul  Kur’ân  ve  esbab-ı  nüzulu  iyi  bilmemiz gerekir.

   *   Esbab-ı  nuzûlü bilmek Kur’ân-ı   Kerîm’i anlamayı kolaylaştırır.

   *   Sûrenin hangi gaye ile indiğini bilmek  Kur’ân-ı  Kerim’deki münasebet-insicâmı tespit için önemlidir.

    *   Esbab-ı  nuzûlü bilmeden Kur’ân-ı  anlamaya çalıştığımızda bağlamdan uzak bir değerlendirme yapmış oluruz.

    *   Esbab-ı  nuzûlü bilmek  ortaya çıkabilecek yanlış anlamalara mani olur.

    *   Esbab-ı  nuzûlü bilmek  nuzûl dönemini tahayyül etmemizi kolaylaştırır.

    *   Esbab-ı  nuzûlü bilmek  olayları birçok açıdan görmemizi ve objektif değerlendirme imkânı verir.

    *   Esbab-ı  nuzûlü bilmek   sahabenin içinde bulunduğu ruh halini ve psikolojisini anlamamızı empati yaparak ben olsaydım o gün nasıl anlardım bugün  nasıl anlamalıyım diyerek düşünmemizi sağlar.

    *   Tarihe ışık tuttuğu için geçmişle gelecek arasında köprü kurmamızı sağlar.Aynı zamanda sebepleri sonuçlarıyla değerlendirmemizi sağlar.

    *    Sahabenin doğru ve yanlış tutumlarından ders çıkarmamıza fikir verir.Sebebi  nüzûl sahabenin  gözlemleri tabiinin değerlendirmeleridir.

    *    Esbab-ı  nuzûl  yorumu sınırlandırıyor gibi gözüksede kanaatimce fikir zenginliği ortaya çıkarıyor.Sebebi nuzûlun  değişik şekillerde olması bize daha değişik açılardan değerlendirme imkânı verir.

    *   Sebebi  nuzûl   rivayetleri  bize nakil  vasıtasıyla ulaştığından  dolayı hadislerin senet ve metin tenkidi yapılmalıdır.Bu değerlendirme esnasında hadis usûlu  kriterlerinden yararlanılmalıdır.

    *   Tefsir rivâyetlerini eserlerinde nakleden müfessirlerimizin bir çoğu ilmî  yeterliliklerine ,salah ve takva ehli oluşlarına rağmen zayıf,garip,münker ve israili bir çok hadis zikretmişlerdir.Hatta mevzu hadis dahi naklettikleri vâkidir.O halde alimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları, o rivayetin sıhhatine delil teşkil etmemektedir.

    *     Sebebi  nuzûl   rivayetlerinin çokluğu nedeniyle bu rivayetlerin tasnif edilmesi zorunlu hâle gelmiştir.Çünkü sahabe tarafından nakledilen müsned haberlerle müfessirlerin yorumlarının birbirine karışması sözkonusudur.Rivayetlerdeki bir başka problem ise senedlerin hazfedilmesidir.Bu da karışıklıklara  neden olmaktadır.

    *   Alimlerin ekseriyeti hükmün,sebebinin hususilîğine değil ,lafzın umumîliğine göre olduğunda icma vardır demektedirler.Çünkü İmam şafî’nin dediği gibi ‘’ Sebep bir şey ortaya koymaz. Bir şey ortaya koyan lafız ve ifâdelerdir.O halde esbab-ı  nuzûl rivâyetleri  Kur’ân-ı   Kerîm’in anlaşılmasında araç olarak kullanılmalıdır.

    *   Kur’ân-ı   Kerîm’in anlaşılmasında esbab-ı  nuzûlden yararlanırken siyâk ve sibâkın göz önünde bulundurulması gerekir. Kur’ân’daki  siyâk ve sibâkı görebilmeye imkân sağlayan unsurlardan birisi de esbab-ı  nuzûl bilgisidir.Sûrenin veya ayetlerin nâzil olmasındaki sebeplerin bilinmesi  siyâk ve sibâkın idrâk edilmesini mümkün kılmaktadır.

    *   Sebebi  nuzûl   tarihî koşulluluk , tarihe bağlı olma olarak tanımlamak mümkün değildir.Şöyle ki iki veya daha fazla kişi arasında cereyan eden bir olayı anlatan birisi olmadan  olayın sebebini  doğru bir şekilde anlayamayız.

    *    Esbab-ı nüzûl-tarihîlik münasebetine insanın tarihî bir varlık oluşu bakımından yaklaşılmalıdır. Tarihî bir varlık olan insan , çeşitli durumlar içinde yaşar. Bu durumlar insanı realite ile karşı karşıya getirirler, hatta onun içine sürükleyebilirler. İnsan içinde yaşadığı durumlara bir anlam veremediği, onlarda bir değer göremediği zaman, onun yapıp etmeleri sona erer, o, artık yaşamaz.

    *    Esbab-ı nüzûl Kur’ân-ı   Kerîm’in nüzûl ortamına ait bir  gerçeklik olarak gerçekliğini  o dönemde yaşamış kişilerden ve onların yapıp etmeleri sonucu meydana gelen olaylardan almaktadır.

    *    Kur’ân-ı   Kerîm- nüzûl ortamı – esbab-ı nüzûl münasebetini “insan” açısından değerlendirdiğimizde  Kur’ân vahyinin, insanı insanı ve onun varlık koşullarını  reddeden değil, aksine insanın varlık koşullarını onaylayan ve insanın onların şuuruna vararak geliştirmesine imkân sağlayan bir mesajı içerdiğini görmekteyiz.

    *    Kur’ân-ı   Kerîm’in mesajı, bütün insanlar ve bütün zamanlar için geçerli bir eylem prensibidir.Bu durumda esbab-ı nüzûl, nüzûl ortamının somut şartlarına bağlı olarak oluşan Kur’ân mesajının kendine özgü insanî bir biçimidir.Bu sebeple, önemli olan, bu tarihî icraatlardan bugünün insan meselelerine çözüm bulmaya imkân verecek ebedî ilkeleri yakalayabilmek ve onları hayata aktarıp uygulayabilmektir.

    *    Sonuç olarak Rabbimizin insanlığı uyarmak maksadıyla göndermiş olduğu ilkeler tarihin belli bir döneminde yaşamış olan kişilerin ve olayların içerisinde cereyan etmiştir. Ancak bu ilkeler sadece o günkü insanlara değil tüm insanlığa gönderilmiş olduğu için bizler  esbab-ı nüzûlü ve  nüzûl ortamının şartlarını araştırıp en iyi şekilde anlamaya ve günümüzde daha iyi bir şekilde yaşamaya çalışmalıyız.


0 Yorum - Yorum Yaz


      YÜKSEKLİSANS-12912776 / MÜCELLA TEKİN

KUR’AN VE BAĞLAM

Bu kitap; kendi içinde “Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü”, “Sa’lebe Kıssası”, Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” adlarındaki üç kitaptan oluşmaktadır.

Önce kitabın ismindeki bağlam kelimesinin içeriğini açıklamakla başlayalım. Bağlam; esbâb-ı nüzule ilişkin bilgileri etkileyen anlamlar, anlamalar, ön kabuller, yargılar ve bakış açılarının toplamı.

İnsan, tarih boyunca kendisi, kainat ve hayat hakkındaki sorulara cevap aramıştır. Bugün de öyledir. Gelecekte de öyle olacaktır. İnsan bu sorulara Kur’an-ı Kerim’le cevap aramak durumundadır. Bu açıdan esbâb-ı nüzul, başta tefsir olmak üzere birçok ilim alanında üzerinde önemle durulan bir bilgi kaynağı olmuştur. Çünkü esbâb-ı nüzul K’in soyut bir düşünce biçimi değil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat olduğunun delilidir.

Ortaya çıkan bir takım problemler esbâb-ı nüzul’ün işlevine yeni bir yaklaşım ortaya konmasını gerektirmiştir.

İşte bu kitabın bütünü içindeki birinci kitapta, “Esbâb-ı Nüzul’e Yeni Bir Yaklaşım” olarak adlandırılan usûlün takip edilmesi, ikinci kitapta “Sa’lebe Kıssası” ile yöntemin uygulamasının gösterilmesi, üçüncü kitapta da “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” başlığında Tarihsellik kavramının kültürümüze nasıl nakledilebileceği ve nasıl kullanılabileceği üzerinde durmaktadır.           

 

BİRİNCİ KİTAP

KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZUL’ÜN ROLÜ

Esbâb-ı nüzul bilgisi, Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamınının asli bir unsurudur. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında gerekli bir bilgi olarak değerlendirilmiştir.

Esbâb-ı nüzul hakkındaki tek kaynak da sahabedir.

Ancak ayetin sebebi nüzulü işte bu hadisedir demeden önce ciddi bir araştırma şarttır.

Araştırmanın amacı, Kur’an-ı Kerim ilimlerinin ve esbâb-ı nüzul kavramlarının tanımlanması ve düşülebilecek yanlışları dikkat çekmek, vahyin kesilmiş olmasına rağmen Kur’an’ın mesajının sürmesinden hareketle daha büyük bir terakkinin de kaynağı olma potansiyelini sürdürmesiyle esbâb-ı nüzul’ün günümüze nasıl taşınabileceğidir.

Konuyu Kur’an’ın anlaşılmasıyla sınırlayıp yorumlayıcı olmayı, sadece bilgi verici olarak kalmamayı usul olarak edinmektedir Kitap.

Bu husustaki diğer kitaplardan farkı esbâb-ı nüzul ilmine, vakıasını tespit, onu tenkit, ve yeni yaklaşım ilkeleri ortaya koymak olmuştur. İşin aslı tekrarları bırakıp bir çözüm üretmek.

Vakıanın tesbitini yaptıktan sonra onu eleştirmek daha iyi anlaşılmasını, tahlil edilmesini sağlayacak bir gereklilikti. Bunun neticesi de yeni bir yaklaşım ortaya konmasını getirmiştir.

Bu çalışma önceki kaynakların tekrarı olmayan yeni bir yöntem ortaya koymuştur. Ayrıca birçok kavram ve terim yeniden biçimlenmiştir.

 

Öncelikle esbâb-ı nüzul’ün içinde olduğu Kur’an İlimleri açıklanacak.

Kur’an İlimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü, kendisi üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını, açıklanmasını isteyen, muhataplarını yaşanılır kılınmasına teşvik eden vahiy mahsulü bir kitaptır.

Hz. Peygamber’in de Medine’ye gelir gelmez Suffe’nin inşasına girişmesi ve Bedir Savaşı’ndaki esirlerin fidye-i necat olarak on Müslüman çocuğuna okuma -yazma öğretmesi şartı, Medine’deki dokuz mescitler onun maarif siyasetini ortaya koymaktadır. Kadınlar da okuma-yazma işinden eksik kalmamışlardır. Müslümanlar kutsal kitaplarını nazil olduğu sıralarda ezberliyorlardı. Hz. Peygamber de Kur’an’ı hem haliyle hem kavliyle tefsir ediyordu. Ezberlediklerini hayata geçirip yenilerini ondan sonra ezberliyorlardı. Anlayamadıkları yerleri Hz. Peygamber’e soruyorlardı. Muhakkaki hepsinin anlayışı/kavrayışı aynı değildi. Bu ortamın kolaylığı ve anlaşılırlığı içinde Kur’an ilimlerinin telifine ashab döneminde gerek duyulmamıştır. Hem de Kur’an’la karıştırılabilir diye de teliflerine sıcak bakılmamıştır.

Kur’an-ı Kerim’in sahabe dönemindeki ilim ve amel olarak öğrenilmesi ilkesi tabiîn tarafından da uygulanmıştır. Bunun yanı sıra Hz. Ebubekir döneminde Kur’an-ı Kerim cem edildi, Hz. Osman döneminde çoğaltıldı ve Hz. Ali ve sonrasında harflerin noktalanmasını ve harekelenmesine başlandı. Sahabe döneminin sonlarına doğru sınırların genişlemesi, farklı kültürlerle karşılaşma  Ulûmu’l Kur’an’ın tedvini için gerekli ortamı hazırlamıştı.

Sonradan  Ulûmu’l Kur’an olarak adlandırılacak olan bu ilme onlar sahiptirler. Çünkü,  Ulûmu’l Kur’an iki kaynağa dayanıyordu; Arap diline ve gözleri önünde cereyan eden olaylara.

İbn Abbas, ibn Mes’ûd, Zeyd b. Sabit, Ebu Musa el-Eşari, Abdullah b. Zubeyr gibi sahabeler; ibn Teymiyye, Zeyd b. Eslem, Ebu’l Âliye, Muhammed b. Ka’b el-Kurazi, Alkame b. Kays, Mesrûk, eş-Şabi, el-Hasan el-Basri, Katâde gibi tabiun alimleri Kur’an ilimlerinin esaslarını koyan alimlerimizdir.

Kur’an’ın çoğaltılmasıyla kıraat ve resmu’l Kur’an ilk ilimler olarak ortaya çıktı. Noktalama ve hareke koyma işiyle de İ’râbu’l Kur’an ilmi neşet etti (Ebu’l Esved ed-Dueli). Esbâb-ı nüzul, Mekki-Medeni, nâsih-mensuh, garibu’l Kur’an kayda geçirilen ilk tedvin edilen Kur’an ilimleridir.

İbnu’n-Nedim’in eserine göre Kur’an ilimlerinin 22 başlıkta toplanması, onların müstakil olmasını, bu da konunun derinlemesine ve bütün yönleriyle ele alındığını göstermektedir. Kur’an ilimleri terimi bu dönemde sözlük anlamında kullanıldı. Kur’an ilimleri fikri kavram olarak Zerkani ile ortaya çıkmış,  Ulûmu’l Kur’an başlığında ise Zerkeşi tarafından muhtasar halinde tek bir eserde toplanmıştır.İlk kayıtlar h. V. asıra kadar çekilse de  Ulûmu’l Kur’an kavramı Zerkeşi tarafından h. 8. asırda vuku bulmuştur. Zerkeşi,  Ulûmu’l Kur’an’dan kastın şu üç ilim olduğunu söyler; 1) Tevhid; Yaradanı ve yaradılanları, isimleri, sıfatları ve fiilleri ile bilmek, 2) Tezkir; Va’d, vaid, cennet-cehennem, zâhiri ve bâtıni tasfiye, 3) Ahkâm; şer’i mükellefiyetler, haram-helalin açıklanması, emirler-nehiyler, mendup emirler.

Suyutî de eserinde Zerkeşi’nin metodunu takip edip el-Burhan’ın tertibi üzere telif ettiğini söylerken o da Kur’an ilimlerini üçe ayırır; 1) Allah Teala’nın zâtına mahsus eylediği kısım, 2) Peygamberine öğrettiği kısım, 3) Peygamberine öğretmekle birlikte Kitabına açık-gizli yerleştirdiği ve öğrenimini emir buyurduğu kısım.

Kur’an ilimleri Kur’an’ı anlamaya yönelik ilimlerken fen bilimleri Kur’an’ı anlamak için araç olabilir ama fen bilimlerine delalet etmek için Kur’an araç olmaz, onun için nazil olmamıştır.

Kur’an ilimleriyle birlikte anılan Tefsir ilminin konusu daha dar olarak; Kur’an’ın sözcüklerini, anlamlarını, Kur’an’la ilgili ilimler gereğince araştıran ilim olarak zikredilebilir. Tefsir ilmi,  Ulûmu’l Kur’an’dan biridir.

Esbâb-ı nüzul ise, sahabeye müşahede ettikleri ortamda insani yapıp etmelerinin sonucunda inen ayet ve ayetle ilgili hükümlerin sebebe bağlanması yeteneğini kazandırmıştı. Yani onlar Kur’an’ı, hayata tatbik etmek usûlüyle öğrenmişlerdir. Bu yüzden sahabe dönemi Kur’an ilimlerinin doğmasına ihtiyaç hissetmemiştir.

Esbâb-ı nüzul nakli bir ilimdir. Sahabîlerden tabiîlere öğretim yoluyla sözlü olarak aktarılmıştır.

Esbâb-ı nüzul’ün tanımını yapmak için kelime anlamına bakarsak “sebep” kelimesinin ip (halat, bağ), yani arzulanan amaca ulaştıran her şey, yol anlamını görürüz. Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin tazammun etmek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir, diyebiliriz.

Kur’an’ın müneccemen (ceste ceste, parça parça) inmesi hayata geçirilmesini sağlamıştır. Elbette inmiş olduğu Arap toplumunun edebi özelliklerine de bir uyum içerisinde olduğundan Kur’an’ı anlamada Arap diline vukufiyetten başka eski Arap şiirini de bilmek gerektiği açıktır.

Esbâb-ı nüzul’ün ilk kayda geçirildiği eserler Hadis mecmualarıdır. esbâb-ı nüzul eserlerinin telif sebebi; 1) sahabenin nüzul sebebini bilmeye önem vermesi, 2) bu bilginin sonraki nesillere aktarımını sağlamak, 3) tedvin dönemi ve hadis mecmualarına , tefsir eserlerine yazılı olarak girmiş olmalarıdır.

Vâhidî’nin Esbâbu’n-Nüzul’ünden önce tarihli olan esbâb-ı nüzul eserlerinin çoğu günümüze ulaşamamış bibliyografik eserlerdir.

Esbâb-ı nüzul ancak nakil yani rivayet yoluyla bilinebilir. esbâb-ı nüzul’ün akılla idraki mümkün değildir. Sadece işitme ve görme yoluyla sahabeden gelen rivayettir. esbâb-ı nüzul Hz. Peygamber’den bildirilmiş hükmünde olduğu için merfudur. Ayetlerin nüzul sebeplerini bizzat onları müşahede eden sahabeden öğrendiğimiz haberlere el-hadisu’l müsned denmektedir. Müsned olması; senedin ittisali -her ravinin hadisi rivayet ettiği şeyhten bizzat işitip isnadın sonuna kadar devam etmesi, isnadında şüphe oluşturan rivayetlerin olmaması (fülan rivayet etti gibi). Merfu olması; Hz. Peygamber’e ulaşması.

Her müsned hadis merfudur ama her merfu hadis müsned değildir.Aslında sahabinin tefsir rivayetlerinde kendi yorumu ve ictihadı söz konusudur, ama sahabinin nüzul sebebinden bahseden sözleri kendi nefsinden söylemeyeceğine hükmedilerek hükmen merfu kabul edilir. İşte sahabenin böyle tefsir rivayetleri mevkuf haberler olarak mütaala edilir. Nüzul ortamının bilakis müşahede eden kişiler olarak sahabenin icmaı varsa hüccet olarak kabul edilmesi vacibtir.Tabiînin mürseli için de aynı hüküm söylenir.

Bir nüzul rivayeti oluşurken ashab işittikleri veya gördüklerini aktarırken bir takım cümleler, kalıplar kullanırlar. Onlardan sonra gelen tabiîn ve diğerleri de bir şekilde olayı aktarırlar. İşte bu kullandıkları rivayet sıygaları; sebep ifade etmede nass olan (yani ya açıkça “sebebi nüzul budur” der, ya da olay anlatıldıktan sonra “fenezelet” ibaresi ile devam eder); sebep ifade etmede nass olmayan (açıkça nüzul sebebi olduğunu söylemez, zan ifadeleri içerir veya meçhul kalıplar kullanır) diye değerlendirilirler. Nass, beyan veya ızhar etmek anlamlarınadır. Sadece Kur’an’a ve sünnete ait bir lafız değildir. Rivayet sıygalarının tasnifinde bu terim, “sebeb-i nüzul rivayetinin nüzul ortamına ait olduğunun başka bir unsura ihtiyaç olmadan anlaşılabilir olması” demektir. Sıygaların nass olup olmadığını belirlerken karîneler aranır. Mesela fî harfi cerinden sonraki kelime vaaz, irşad gibi bir anlam içeriyorsa bu tefsir rivayetidir, eğer bu anlamlar değil de şahıslar veya bir hadise zikredilmişse sebebi nüzuldür.

Kur’an ayetlerinin hepsinin bir sebeb-i nüzulü olduğunu söylenemez. Bir kısmı bir sebebe binaen nazil olmuştur. Ekseriyeti ise bir sebebe mebni olmaksızın ibtidaen nazil olmuştur.

Esbâb-ı nüzul rivayetlerini tasnif etmede şu yöntemler öne çıkmaktadır:

1) Vürud itibariyle; soru ve fetva isteme -ki en kolay olanıdır- ve hükmü beyan maksadı ile vârid olanlar -en zor olanları- 2) çeşitli sebepler zikredildiğinde hadis usûlü kriterlerinin uygulanması -sahih olanın seçilmesi, iki sahihten tercih sebebi olanın seçilmesi, iki sahihten tercih sebebi bulunmayıp zaman olarak cem etmenin mümkün olması ile cem etmek, iki sahihten tercih sebebi bulunmayıp zaman olarak da cem etmenin mümkün olmadığından nüzulün tekerrürüne karar verilmesi, gibi iki klasik yöntem kullanılabilir.

Şah Veliyyullah Dihlevi’nin tasnifi ki; sebeb-i nüzul rivayetlerini bilinmesi gereken ve gerekmeyen olarak ele alır. Esbâb-ı nüzul’ün bilinmesini gerektiren durumlar; metindeki husus durumlarına bir ima bulunan kıssaların vb. bilinmesi gerekir, metnin umumi ifadeyi tahsis etmeye sebep olacak kıssa vb. bilinmesi gerekir. Esbâb-ı nüzul’nin bilinmesini gerektirmeyen durum ise; mana umum ifade etmektedir ve bunlar tefsir için yapılmış esbâb-ı nüzul değerlendirmeleridir. Re’y ve ictihada açıktırlar.

Tâhir b. Âşûr’un tasnifi; senedi sahih olan esbâb-ı nüzul’ü beş kısma ayırır; 1) mübhematü’l Kur’an tefsirleri, 2) ahkamın teşriine sebep olan hadiseler, 3) insani yapıp etmelerden ibaret hadiseler, 4) hadiselerden önce veya sonra nazil olan ayetler, 5) mücmel olanı (manası anlaşılmayacak şekilde kapalı) beyan eden.

Son olarak esbâb-ı nüzul nevileri açısından; 1) esbâb-ı nüzul rivayetleri (müsned-merfu hadis olup sıhhat şartlarını taşıyan nüzul ortamına ait sûretlerdir), 2) tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetleri (re’y ve ictihad ile misal getirmeye imkan verirler).

Esbâb-ı nüzul rivayetlerinde nakilden (sahih, zayıf, uydurma) ve istidlalden (re’y ve ictihad) doğan ihtilaflar vardır. Bunun nedenleri de her ayete nüzul sebebi aramak, esbâb-ı nüzul’le tefsir için yapılan rivayetleri birbirinden ayırmamaktır.

Esbâb-ı nüzul’e dair meseleleri üç başlıkta toplayabiliriz; taaddüt, taahhür, umum-husus meselesi.

Taaddüt; mutlaka sahih rivayetlerin nass rivayetlerle olmak koşuluyla, birçok nüzul sebebine bir ayet veya bir nüzul sebebine birkaç ayet inmiş olabilme durumu (nüzul sebebinin veya nüzulün taaddütü).

Taahhür; nüzulün hükümden önce olması -Mekki olan Kamer/45. ayette “hezimete uğrayacakların” Bedir Savaşı’nda açıklanması- veya hükmün nüzulden önce olması -abdestin farzının Mekke’de vuku bulmasına karşılık abdest ayetinin Maide/6. ayetiyle Medeni oluşu- durumu.

Umum-husus meselesi; sebebin hususiyeti görüşüne sahip olanların yanı sıra alimlerin ekseriyeti “muteber olan lafzın umumudur, sebebin hususu değil” görüşünü benimsemişlerdir. İttifak ettikleri nokta da umum ifadesinin bakasına mani olan karine (ipucu) bulunduğunda nüzule sebep olan hadiseden başkasının murad edilmediğidir. Karine ile amel vaciptir. Yani esbâb-ı nüzul rivayetleri Kur’an’ın anlaşılmasında araçtır, tahsis vasıtası olarak değerlendirmek problemlere neden olabilir.

Esbâb-ı nüzul’le ilgili disiplinlerden hikmet-i teşrîiye ve tenasüb-insicam ilimleri aklın alanları olup re’y ve ictihadın söz konusu olmasıdır. İhtilafa açık alanlardır.

Hikmet-i teşrîiye; “beşer kudretinin erişebildiği yere kadar konunun sebeplerini, hakikatlerini aslında oldukları gibi arayan ilimdir.

Tenasüb-insicam; ayetlerin tedrici olarak inmesi, Allah Teala’nın bildirmesiyle Hz. Peygamber’in yerlerine yerleştirmesine yani ayet-sure münasebetine alimler ilgi duymuşlardır. Bu ilim kelamın akışını düzenleyen bir olgudur, denilebilir. Surenin hangi gaye ile indiğini bilmek, bu gayeye götüren öncülleri araştırmak Kur’an’daki münasebet-insicamı tespit için önemlidir.

Mübhematü’l Kur’an; Kur’an’da müphem kalan bazı kelimeleri (ismi mevsuller, ismi işaretler, zamirler vb.) açıklamayı konu edinir. Nakli bir ilimdir. Re’y ve ictihada yer yoktur denilse de bu konunun istismar edilmiş olduğu yaygın kanaattir.

İslam kültürü tarihine genel bir bakışın neticesinde esbâb-ı nüzul rivayetlerinin ve tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetlerinin hadis tenkitçilerinin tenkit şekliyle elden geçirilmesi gerekmektedir.

Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinin sonuçları;

Birinci olarak esbâb-ı nüzul’ün yetersiz kalması açısından ele alınmıştır. Yani rivayetler açısından bakınca merfu-müsned esbâb-ı nüzul rivayetlerinin aslında mevkuf (sahabe sözleri) ve maktu (tabiînin sözleri) içermesi açısından merfu-müsned sayılamayacakları hususunda eleştirilmektedir. Mürsel rivayetlerin sebep tayininde bulundurulması yerine fukahanın yaptığı gibi Kur’an’ı anlamada ufuk açıcı olarak değerlendirilmelerinin daha iyi olacağı görüşüne varılmaktadır. Senetlerin hazfedilip sahabeden senetsiz yapılan rivayetlerin hiçbir meseleyi halletmediği gibi kıssacılara ve istismarcılara açık hale geldiğinden birçok problemin kaynağı olmuştur. Rivayetlerin tasnifi konusunda da çözüme kavuşturacak kriterler ortaya konamamıştır. İbn Âşûr bizzat kendisi tasnif yöntemlerinin aksayan yönlerini söylemiştir, en gerçekçi yolu tutan yöntemin Şah Veliyyullah Dihlevi’nin ki olduğu belirtilmektedir. Olumlu yönleri kapsayan tasnifin ise esbâb-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için yapılan esbâb-ı nüzul rivayetleri olarak değerlendirilmesinin doğru olduğudur. Bu, Kur’an’la esbâb-ı nüzul’ün farklı ama aynı bütünlüğe ait olmaları sebebiyle gerekmektedir. Sahih rivayetlerin ibareleri bile her zaman sebep ifade etmede nass değildir. Bu da rivayetler açısından eleştirilecek bir konudur.

Umumu hususileştirme açısından ise; aslolanın sebebin hususiliği değil, lafzın umumiliğinin kabulü meselesidir.

Taaddüt-taahhür açısından; ayetlerin taaddütü konusunda da sebeb-i nüzulün tespitinin konuyu açıklığa kavuşturarak tefsir için sebeb-i nüzul değerlendirmelerinden ayıracaktır. Ayetlerin farklı ortamlarda bir vesile tekrarı taaddütü ispatlamaz. Taahhür meselesinde de taaddütte olduğu gibi eleştiriler bazı bakımlardan doğrudur.

Tarihten yararlanmama rivayetlerde tutarsızlıklara sebep olmuştur. Sahabi ve tabiîler Yahudilerin inançlarına ait kıssa vb. olayları benzeri bütün olaylara geçerli kılmak için zikrediyorlardı, nüzul sebebini bildirmek için değil.

İkinci olarak esbâb-ı nüzul rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlar değerlendirilmiştir. Her ayete bir nüzul sebebi arama, ayetin manasında nüzul sebebi ile sınırlı kalma, sebeb-i nüzul olan olay çerçevesinde sıkışıp kalmak Kur’an’ın yorum zenginliğine engel olmuştur. Aslında esbâb-ı nüzul rivayetleri sahabe ve tabiî döneminde tefsir rivayetleri şeklinde yorum zenginliğini sunmuştur.

Kur’an’ın evrenselliği boyutunda; nüzul asrı insanının insan olma bakımından yapıp etmeleri ile çağımız insanının yapıp etmeleri temelde birlik arz eder. Nüzul ortamındaki insanlar da gelecekteki insanlar da aynı durumlar ile karşılaşabileceklerinden ayetlerin anlamı zaman ve mekanla kısıtlı değildir.

İstismar edilmesi konusuna gelince; esbâb-ı nüzul’ün yetersiz kaldığı konular kapsamında istismara açık hale gelmiştir. En belirgin olarak nüzul sebebi olan şahısların ısrarla zikredilmesidir. Oysa Kur’an’ın evrenselliği noktasından Kur’an’ın yorum zenginliği yakalanmalıdır. İstismarın bir alanı da mezhep taassubudur.

Yapılacak olan şudur:

Genel bir başlangıç olarak söylersek; esbâb-ı nüzul’e ihtiyaç duyulan noktalar (ayetler) tespit edilmeli ve bu çalışmayı destekleyeceği için nüzul ortamının sosyal, fikri, iktisadi, siyasi şartları bilinmelidir.

A)  Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesi gerekir;

1)   esbâb-ı nüzul’e olan ihtiyacın sınırlarını belirleyen ilkeler konmalı

a)   genel ilkeler kapsamında söylersek bütün esbâb-ı nüzul rivayetlerini ihata etmek mümkün olmadığına göre, Kur’an’ı bir bütün içinde zahirinden anlamaya çalışmak

b)   özel ilkeler ki asıl belirleyici olanlardır. Birinci ilke olarak sebeb-i nüzulü bilmenin muktezây-ı hâli (durumun gerektirdiğini) bilme zarureti. İkinci olarak, sebeb-i nüzulü bilmemenin zahir nassları mücmel nassa dönüştürme şüphesinin bulunması. Üçüncü ilke ki bu ikisini kapsayarak dinleyicinin/okuyucunun manayı yakalamak için bir bekleyiş içinde olması durumu.

2)   esbâb-ı nüzul rivayetlerinin hadis usûlü açısından tenkidi yapılmalı, esbâb-ı nüzul rivayetlerini değerlendirirken hadis metodolojisinden yararlanılarak yapılacak tenkit senet-metin bütünlüğü içinde ele alınmalıdır.

3)   Rivayetler tasnif edilmeli. esbâb-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetleri şeklinde olmalıdır. esbâb-ı nüzul rivayetleri sahabenin re’y ve ictihadını içermez, metin ve senet bakımından müsned-merfudur, sebep ifade etmede nass olan sıygaları vardır. Tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetleri ise Hz. Peygamber’in sahabe ve tabiîunun, müfessirlerin yaptıkları nüzul değerlendirmeleridir. Bunlar sebep ifade etmede nass olan rivayet kesinliğinde anlama alındıklarından bazı problemler ortaya çıkmıştır. Bu iki rivayet çeşidinden birinin seçilmesi değil, ikisinin de ayrı ele alınması gerektiği vurgulanmaktadır. Hatırlanması gerekenin de aslolanın metin (lafız) olduğudur.

B)  Kur’an-ı Kerim’in bütünlüğünün dikkate alınması gerekir. Bütün olarak Kur’an-ı Kerim kavramını oluştururuz ve bu Kur’ani cümleler ile oluşan bütünlük, tarihi bütünlük, siyak-sibak bütünlüğü, Kur’ani cümleler ve sureler arasındaki bütünlük, surelerin dahili bütünlüğü, teşriî bütünlük kavramlarını içine alır. Yani Kur’an’ı salt parçalarının toplamına indirgemek yerine, birleşik bir bütün, topyekün bir gestalt olarak kavranmalıdır, demektir. Kur’an’ın indirilişine dikkat edilirse, parça parça nazil olmasına rağmen bu iniş sırasına göre tertibi yapılmadı, nüzul bakımından önce olan tertip sırasında geriye kalabildi, Mekki surelerde Medeni ayetler, Medeni surelerde Mekki ayetler bulunabildi, bunların hepsi bütün olarak Kur’an’ın tahakkukundan başka bir şey değildir.

C)  Siyak-sibak göz önünde bulundurulmalıdır. Günümüz Türkçesinde bağlam-kontekst sözcükleri kullanılmaktadır. Bir metni değerlendirirken dilin insan üzerindeki etkisi, ifade şekli, tarzı, sözün gelişi, başı ve sonu ile uygunluğu, tutarlılığı, sözlerin uygun bir biçimde birbirini takip etmesi olarak görülür. İnsan bunlara yaratılıştan gelen bir yetenekle dikkat eder.

D)  Esbâb-ı nüzul ve Tarihîlik kavramı üzerinde mutlaka durulmalıdır. Çünkü Kur’an, tarih ve tarihîliği geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Hz. Âdem’le başlayan insanın varlığının hep aynı fenomenler çevresinde olduğunu görmekteyiz. İşte nüzul ortamı insanı, kendi hareketleri arasında bir seçme yapmayı sağlamak için Kur’ani değer duygusuna yöneldi. Kur’an’ın ilk muhatabı olan insanların yapıp ettikleri esbâb-ı nüzul olabilmektedir. Ve bu yapıp etmeler tarihteki yerlerini alırlar. Kaybolup gitmezler. Bugünden düne, dünden yarına bir bağ kurarlar. Bütün bu yapıp etmeler insanın dışındaki faktörler tarafından da yönetilirler. İşte esbâb-ı nüzul mekan-zaman içindeki vuku bulması, sahih rivayetle bize ulaşmış olması sebebiyle tarihidir. Nüzul ortamında cereyan eden hadiselerin karşılığı olarak tarihi olanın varlık biçimidir. esbâb-ı nüzul, tarihi koşulluk ifade etmez. Tefsir için esbâb-ı nüzul ise düşünülmüş tarih olarak değerlendirilebilir.


0 Yorum - Yorum Yaz

Murat Kayalık    23.04.2013

Hocam: Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu

Kitap: Kur`an ve Bağlam

Öğrenci: Murat kayalik

 

Kur’an’ın anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul’ün rolü (s.17-268)

Kur’an ilimleri kavramı: Zerkeşi: “Kur’an ilimlerinden kasdolunan üç şeydir”. Ibnu’l Arabi: “Kur’an ilimleri üç nevidir:                      tevhid (Kelam), tezkir (Tasavvuf) ve ahkam (Fıkıh). Zerkani: “Kur’an ilimleri: Kur’an olması, hidayet rehberi                      oluşu, veya i’cazı açılarından Kur’an-ı Kerim’le alakalı bütüm ilimlerdir”.Sonuç: konusu her yönüyle                      Kur’an-ı Kerim olan, Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdeği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en                      doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi alanıdır. Tefsir ilimleri kavramıEl-İzz Ibn                      Abdisselam: “Tefsir ilmi, Kur’an-ı Kerim’in sözcüklerini, anlamlarını Kur’an’la ilgili ilimler gereğince araştıran                      bir ilimdir”. Sonuç: iki kavram tedvin döneminin başlarından itibaren aynı manada kullanılmıştır. Bugün ise                      tefsir ilimleri: müfessirin Kur’an tefsirine yöneldiğinde bilmesi gereken ilimler olarak kavramlaşmıştır. Kur’an                      ilimleri ise daha kapsamlı olarak Kur’an-ı Kerim’le ilgili bütün ilimleri ve bu ilimlerle ilgili umumi kaideler                      olarak kavramlaşmıştır. 

Sebeb-i Nüzul: “Nüzul ortamında meydan gelen bir hadiseye veya Hz.Peygamber’e yönetilmiş bir soruya, vuku bulduğu                      günlerde, bir veya daha fazla ayetin, tazammun etmek (hadiseye-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri                      içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu                      ortamı resmeden hadise”.

Esbab-ı Nüzulle ilgili meseleler: 1-Taaddüta) Sebebin taadütü: Birçok nüzul sebebi dolayısıyla bir ayetin nazil                      olmasıdır. b) Nüzulün taadütü: Birkaç ayetin tek bir sebep için inmiş olmasıdır. 2-Hükmün veya Nüzulün                      Taahhürü3-Umum-Husus meselesi.

Esbab-ı Nüzulle ilgili ilimler1-Hikmet-i Teşriiye ilmi: Selef, bazı ayetlerin manaları hakkında güçlükle karşılaştığında nüzul sebeplerine başvurarak bu hikmet ve gayelere vakıf olmuş, böylece tereddütten kurtulmak istemiştir. Onlar bu sayede şer’i ahkamın hikmetini de belirlemiş oluyorlardı. Yani hükümlerin hikmet(ler)ini araştıran ilimdir. (İctihada mahal vardır) 2-Mübhematü’l-Kur’an ilmi: Kur’an-ı Kerim’de müphem bırakılan (anlaşılması açık ve belirli olmayan) bazı kelimeleri açıklamayı konu edinen ilimdir. (İctihada mahal yoktur, çünkü nakle dayanır) 3-Tenasüb ve insicam ilmi: Ayetler ve sureler arasındaki tenasüb (münasebat) ve insicamı konu edinen ilimdir.

Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin doğurduğu  olumsuz sonuçlar: 1-Yorum zenginliğine engel olması. a) Her ayete nüzul arama çabaları. b) Ayetin mana bakımından birçok vechesi olabilir diye düşünmek varken, nüzul sebebi ile sınırlı kalma ihtimali. c) Ayetin sebeb-i nüzulündeki olayın çerçevesinde sıkışıp kalmak. 2-Kur’an-ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’an-İnsan-Hayat bütünleşmesini önlemesi. 3-Konunun istismar edilmesi. Yani kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeleri. a) Şahısların ebedileştirilmesi. b) Mezhep hareketlerine etkisi.

Bu hatalara girmenin sebepleri şöyle sıranabilir: -Her ayete bir nüzul sebebi arama çabaları. -Senetleri hazfederek rivayet etmeleri. -Esbab-ı nüzul rivayetlerini tasnif etmemeleri. -Rivayet sıygalarına dikkat etmemeleri. -Tarih ilminden yararlanmamaları.

 

Sa’lebe kıssası: Esbab-ı Nüzul’e yeni bir yaklaşım (s.269-302). 

                    İmam Ahmed b. Hanbel’in: “Üç şeyin aslı yoktur: Melahim, Megazi ve Tefsir“ ifadesini, senedi olmadan rivayet edilen bir habere itibar edilmemelidir; ama sahih bir senet ve sağlam bir metinle rivayet edilen haber de elbette kabul edilmelidir, şeklinde anlamak daha isabetlidir.

Sonuç: Alimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları, her zaman o rivayetin sıhhatine delil teşkil etmemelidir. Kendilerine ulaşan her haberi yazıya aktarmalarından amaçları, toplamaya imkan buldukları her şeyin yok olup gitmesinden endişe etmeleridir. Onlar senedi zikretmiş olmakla mesuliyetten kurtulacaklarını ümid etmişlerdir. Bizi de bu haberleri kabul etmekle yükümlü de tutmuşlardır.

           

Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul (s.303-342).

 Kavram-TerimKavram: Bir şeyin zihindeki tasarımı. -Zaman ve mekana göre değişir. -yanılmak mümkündür. -Son tanımı mümkün değildir. Terim: Bir kavramın dille ifade edilmesidir. İki temel nitelik: 1-Seçiklik (Zaman ve Mekana göre değişmez). 2-Açıklık  (Zaman ve Mekana göre değişir). İnsanın bütün iradi eylemleri, kazandığı kavramlara bağlıdır. Tarihsel: Tarihe mal olmuş. Tarihsellik: Bir Paradigma’dır (dünya görüşü) Kökleri Batı düşüncesine dayanmktadır. Felsefi bir terimdir. (17 yy.-19 yy. Almanya’da ortaya çıkmıştır. Amacı: yeni bir zihniyet ve yeni bir kozmos anlayışı oluşturmak). 

Tarihsellik üzerine çalışanlar: Branis Schelling, Hegel, Prantl, Feuerbach, Chalybaeus, W. Dilthey, E. Troeltsch, K. Manheim, F. Meinecke, Croce, Erich Rothacker, Nietzsche, Husserl, K. Popper, E.H. Carr, M. C. D’arcy, Prof. Gilbert Ryle, Julien Freund, Comte, Marx ve Spencer.

Sonuç: Tarihsellik, insanın varlık şartlarından kaynaklanan imkan ve yetenekleri ile bizzat yaşadığı, tecrübe ettiği bir durumla, tarihle ilgilidir. Tarihsellik, bir kavram olarak oluşum süreci bakımından ortak kültüre aittir. Anlam içeriği dolayısıyla da özgü kültüre ait bir kavramdır. Kur’an’ı kerim’in temel konusunun insan oluşu ve insanı hşdayete iletme rehberi olmayı ana gaye edinmesi, tarih ve tarihsellik bağlamında onun temel karekteristiğini ortaya koymaktadır. Kur’an, ilm-i ilahinin murad ettiği hikmete binaen bilinen ortamda nazil olmuştur. Dış etkenlerin ortaya çıkışı (nüzul sebepleri gibi) onun indirilişinin gerçek sebebi değildir. Esbab-ı nuzül, doğrudan doğruya nüzul ortamında fiili olanı ve somut hayatı göstermek konusunda aracı deliller olarak değerlendirilebilir. Orijinal tarih: Esbab-ı nüzul rivayetleri, Düşünülmüş tarih: Tefsir için olan Esbab-ı nüzul rivayetleri değerlendirmeleri.


0 Yorum - Yorum Yaz

Esbabı nüzul    23.04.2013

                            

                                                                    Bayram AKTAŞ   11952751

 

             KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NUZUL’UN ROLÜ

 

 

        Esbabı nüzul : Nüzul ortamında meyadana gelen bir hadiseye ve Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin, tazammun etmek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak için inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir.

 

o   Esbab-ı nuzul bilgisi, Kur’an-ı Kerim’in nuzul ortamının asli bir unsurudur. Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında gerekli bir bilgi olarak değerlendirilmiştir. Başlangıçta esbabı nuzul tefsir ilmi ile eşdeger tutulmuş ve Tefsir ilmi esbabı nuzulu bilmekten ibarettir  denilmiştir.

 

o   Esbabı nuzul hakkında aslı kaynak sahabidir . Çünkü onlar o ortamda bizzat yaşamışla,yaşanan olaylara canlı şahit olmuşlardır. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeye aşırı önem verip sonraki nesillere aktarmayı kendilerine vazife bilmişlerdir.

 

 

o   Esbabı nüzul bilgisi sahabeye, müşahade ettikleri ortamda insani yapıp etmelerin sonucunda inen ayet ve o ayetle gelen hükümlerin sebeplere bağlanması yeteneğini kazandırmıştı. Bunun anlamı onların Kur’an ilmini ,onu hayata tatbik etme usulu ile birlikte örgenmiş olmalarıdır.

 

o   Sahabe her ayetin nuzul sebebini bilme gibi bir iddiada bulunmamıştır.Aynı şekilde her ayeti tefsir edebilme gibi de bir iddiaları olmamıştır.

 

 

o   Esbabı nüzul ilmi nakli ilimlerdendir . Dolayısıyla bilgin sahabiler tarafından tabilere öğretim yoluyla sözlü olarak aktarılmıştır.Yani yazılı hale gelmeden önce Kur’an-ı Kerim’i anlama yolunda bilinmesine pek önem verilmiş bir ilimdir.

 

o   Esbabı nuzul ilminin doğuşu ve gelişimini Kur’an ilimlerinin doğuşu ve gelişimi esnasındaki bütünlük içersinde ele almak gerekir.

 

o   Kur’an’ı kerim’in indiği dönemde sözlü kültürün egemen olduğu Arap toplumunda başta şiir olmak üzere bir çok edebi üründe sebep sonuç ilişkisi kullanılmaktaydı. Birçok edebi ürün, bir sebep sonucu vucud bulmuş olmaktadır . Arap, bir darbı meseli veya şiiri onların var oluşuna sebep olan hadiseye benzeyen her  sosyal ve psikolojik durum ve ortamda hatırlamakta ve söylemekteydi.

 

o   Bir ayetin nüzul sebebini ancak o ayetin nüzulunu bizzat müşahede edenlerden öğreniyoruz. Ayrıca sebeplerini yakından bilip bunlardan bahsedenlerden rivayet veya sema yoluyla nakil ve izah etmeninde caiz olduğunu anlıyoruz.

 

o   Sahabeden gelen tefsir rivayetleri, sebebi nüzul bilgisi gibi rey ve ictihada girmeyen alandan ve gramer ,belağat gibi re’y ve ictihada giren alandan gelmektedir.

 

o   Sahabenin re’yi ,izahı sıradan bir kimsenin izahı gibi değildir. Vahiy çağında yaşadıkları için ancak onların vakıf olabilecekleri bir karineyle bu izahı yapmış olabilirler.  

 

o     Hadis mecmualarında, tefsir ve tarih kitaplarında geçen rivayet cümlesi kalıbı ile sebebi nuzulun kavramı arasında bir bağ vardır ve bu önemlidir. Sebebı nüzulun kavramsal tanımı ile rivayet sigaları arasında bir bağ vardır ve bu bağ mutlaka kurulmalıdır.

 

o   Rivayet siğalarını iki ana başlık altında incelemek mümkündür.

A)     sebep ifade etmede nass olan rivayetler.

B)      sebep ifade etmede nass olmayan rivayetler.

      

o      Esbab-ı Nuzul rivayetlerinin tasnifi.  Vurudu itibariyle’tasnif etmek. Kur’an ayetlerinin bir kısmı bir sebebe binaen nazil olmuştur. Ekserisi ise bir sebebe mebni olmaksızın nazil olmuştur.

 

o     Hadis usulu kriterleri uygulanarak yapılan tasnif.

 A)Rivayetlerden biri sahih , diğerleri sahih değildir.

B) İki rivayette sahihdir .arasında tercih sebebi vardır

C) İki rivayette sahih, tercih sebebi yoktur. Cem etmek mümkün.

D) ) İki rivayette sahih, tercih sebebi yoktur.Cem mümkün değil.

 

TAADDÜD MESELESİ: Rivayetlerin arasını te’lif edemeyen veya birini tercih edecek sebep bulamayan alimlerimiz, bu ayetler için nüzulun teaddüd ettiği tezini ileri sürmüşlerdir.

a)      Nüzul sebebinin teaddüdü : Sebebin teaddüd edebileceğini kabul etmekle, nazil olan ayetlerin tekrar tekrar indirilmiş olduğu kabul edilmiş olmaktadır. Yani ayetin nüzulu tekerrür etmiştir.

b)      Nüzulun teaddüdü: Bir hadise sebebiyle birden çok ayeti kerimenin nazil olması manasına gelmektedir.

 

      

          Tefsir nakille başlamış ve bu alanda nakil dışında fazladan bir şey yapılmamıştır. Bu durum ilk zamanlarda az sayıda rivayetin olduğunu ortaya koymaktadır.  Zamanla bu rivayetler coğalmış ve genişlemiş zamanla da sağlam olmayan rivayetler de aralarına karışmıştır. Bu durumdaki tefsir rivayetleri hakkında ve haliyle esbabı nüzul rivayetleri ile de ilgili tenkitler yapılmıştır. Bazen bu tenkitler bütün bu sahayı kapsayacak şeklde yapılmıştır. Örneğin Ahmed b. Hanbel (241/885 ) Üç seyin senedi ( aslı ) yoktur. Tefsir, Melahim, Meğazi.

        

           Sıddıkı’nin hadis tarihi açısından ele aldığı meğazi rivayetleri konusunda söyledikleri Ahmed b. Hanbel’in sözünü açıklamktadır. Buna göre Ahmed b. Hanbel tefsir rivayetlerinin meğazi rivayetleri gibi ilk Müslümanların umumi sohbet konularından biri olarak serbest bir tavırla rivayet etmelerini tenkit etmektedir.

 

        İlk dönemde tefsirle eşdeğer tutulan esbabı nüzulun Kur’an-ı Kerim’i anlamada en önde gelen Kur’an ilimlerinden olduğu aşikardır.

 

 

 

 

    

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


Samet YAMAN 

(No: 12952732 - Birleşik Doktora)

Kur’an Ve Bağlam (İcmalî Mütalaa)

 

Arkadaşlarım ve büyüklerimin mütalaalarına ek olarak Kur'an ve Bağlam kitabından edindiklerim ve bende oluşan yeni zihinsel açılımlar şu şekildedir:

 

Kur’an’ı her devrin insanı kendi kültür, bilgi, çevre boyutunda farklı farklı anlayabilecektir. Bu anlamayı kesinlik kazanmış bilimsel gerçeklere dayandırmak elzemdir. Aksi halde Kur’an’dan hareket ederek tabiat hakkında çıkarsamalara varmak çoğu zaman yanlış sonuçlara götürür. Buna misal olarak Râzî’nin Tefsirinde “yeryüzünü döşek kıldık” ayetinden Dünyanın düz olduğunu ifade etmesi gösterilebilir. Razi Kur’anî ayete bakarak Kevnî ayeti yanlış yorumlamıştır. Bunda Kur’an’ın suçu yoktur. Kur’an ve bilim mütevafıktırlar, lakin onu anlayanlar farklıdır. Anlama ve yorumlama çabamız bilimsel dayanaklı olmalı ve Kur’an’ın şamil prensiplerine dayanmalıdır. 

 

Bir ayetten anladığımız mana diğer başka bir ayete ters düşüyorsa bu anlama yanlıştır. Çünkü Kur’an’ın bir bütün olarak kendi içinde çelişkiye düşmesi abestir. Kur’an’ın ayetlerini şümullü bir şekilde inceleme gayretine girmeyen insanlar aralarında çelişki görüp ayetleri nasih-mensuh diye adlandırırlar. Oysa ayetler 23 küsur yılda şart ve ortamlara göre inmiştir. Aynı şart ve ortamlar yeniden oluşursa (mensuh sayılan) ayetlerin delaleti de tahakkuk edecektir. Bu konu aslında bu kadar basittir. Asr-ı Saadet’te yaşayan insanlar gibi 21. yüzyılda yaşayan insanlar da Kur’an’ın muhatabı olan aynı “insan”dır. İslam’ı yeni tanıyan bir insana direkt olarak içkiyi, faiz ve domuz eti yemeyi bırakmasını istemek Kur’an’a, dolayısıyla murad-ı İlahiye taban tabana zıttır. İşte ayetler de toplumlara sanki yeniden iniyormuş gibi tedricilik, kolaylık prensipleriyle hitap etmek durumundadır, anlama ve yorumlamamızı bu gerçeği gözardı etmeden sürdürmemiz şarttır.

 

Ashab efendilerimizin kendi anlayışlarını yansıtan yorumlar, Kur’an’ı anlama ve yorumlamada bize birer yardımcı olabilirler, fakat nihai anlam sayılmamalıdırlar. Çünkü onların da hata yapma olasılığı vardır. Her sahabi alim olmadığı gibi, alim olsa da kendisine ulaşamamış olan dolayısıyla kendisinin eksik yada noksan bilgisi sebebiyle konu hakkında yanlış hüküm verebilir. Her sahabi Alak suresiyle Müslüman olup Peygamberimizin (s.as) yanında en baştan vahyin sonuna kadar eğitim öğretim görmemiş olabilir. Her sahabi kendisine ulaşan bilgiyi olması gerektiği gibi yorumlayıp tefakkuh etmemiş olabilir ki Peygamberimiz de veda hutbelerinde bunu ifade etmiştir: “Belki kendisine ulaştırılan kişi bu rivayeti daha iyi tefakkuh eder.” Belki de bu anlamlar Kur’an’ın birçok anlamından sadece bir anlamı sayılmalıdırlar. Böyle olmazsa, Kur’an’ı Asr-ı Saadet döneminde inip işi biten ve anlamı donup kalan bir “metin” olarak kabul etmiş oluruz ve her devirde sanki yeniden nazil olurmuşçasına zenginleşen anlamlarından mahrum kalırız.

Sahabi efendilerimizin bir ayetin sebeb-i nüzulü şudur dediği her durum o ayetin inme sebebinin mezkur olay olması anlamına gelmiyordu. Ayetin delalet ettiği duruma göre bir yorum, “bu ayet işte tam bunun için inmiş olmalı” diyebileceğimiz hadise üzerine de anlama ve yorumlama söz konusuydu. Her sahabi rivayeti müsned-merfu değildir, bazıları tefsir için yapılmış değerlendirmelerden ibarettir ve sabahiler de bu sebeple ihtilaf halinde olabilmektedirler.

Alimlerimizin tefsir konusundaki bir rivayeti eserlerinde rivayet etmiş olmaları o rivayetin sahih olduğu anlamına gelmemelidir.

Sebebin hususîliği lafzın umûmîliğine mani değildir. Bir ayet özel bir olay-soru-sebep için inmişse ayetin hitap alanı sadece o özel olay-soru-sebep değildir, benzer her türlü durum için ayetin evrensel ve ebedi hitap alanı sözkonusudur.


0 Yorum - Yorum Yaz


  

 

Şaban CENGİZ

Yüksek Lisans 13OZL264


Kritik dönemlerde hep peygamberler gelip dünyanın ve insanlığın sorunlarını çözmüşlerdir. Olması gereken hakka dayalı dünya düzenlerini kurmuşlar. Ancak artık peygamberler gelmeyeceğine göre, onların görevlerini kim yerine getirecek?

Elbette, peygamberlerin vârisleri olan ilim adamları.

Evet, 'Kur'ân'ın anlaşılmasına doğru' yol almak gerek.

Ama hangi usûl, hangi metod, hangi anlayış ile?


Kur'ân dili medeniyetlerin dili olmalı ve Kur'ân medeniyetlerin kalbi hâline gelmelidir. Çünkü İslâmiyet'in dinî yönü sadece Müslümanları ilgilendirmektedir. Ama İslâmiyet'in düzen, sistem ve medeniyet yönü bütün insanlığı ilgilendirmektedir. Bütün beşeriyet Yeni İslâm Medeniyeti'ni bekliyor. Bu medeniyete giden yol da, Kur'ân'dan geçiyor. Ancak bütün mesele, Kur'ân-ı Kerîm'i çağın gerektirdiği seviyede anlamak ve anlatmak, yaşamak ve yaşatmak.


Kur’an-ı Kerimin anlaşılmasında esbab-ı nüzulü bilmek onun için önemlidir. Birinci bölümde Kur’an da ve esbab-ı nüzuldeki kavramların incelemesi yapılmıştır. Kur’an ilimlerinin doğuşu, gelişmesi ele alınmıştır.


Sahabeyi kiram nüzul ortamında bizzat yaşamış, o ortamın içinde bulunmuş ve olayların meydana geliş sebeblerine yani Kur’an-ı Kerim tarihine bizzat tanıklık etmiş ve kendinden sonraki nesillere aktarılmasına büyük çabalar göstermişlerdir.


Kur’an-ı kerim ilmini onu hayata tatbik etme gayreti içinde öğrenmişlerdir. Kur’an-ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğer görmüşlerdir. Buna karşılık sahabei kiramın her ayetin nüzul sebebini bilmek ve tefsir etmek gibi bir iddaları da olmamıştır. Kendilerine bu konuda yöneltilen sorulara ‘bilmiyorum ‘diye cevap verebilmişlerdir. Bazıları gibi her ayete bir sebeb bulma çabasına girmemişlerdir. Gereksiz zaman kaybı ve bilgi kirliliğine yol açmamışlardır.

Esbab-ı Nüzul ilmininde kendine has problemleri vardır.Esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden itibaren ayrıcalıklı bir konumda değerlendirilmiştir.Bu ilmi bilmek Kur’an ‘ı anlamakla neredeyse eşdeğer tutulmuştur.

Diğer canlıların da dilleri var. Ancak, hem dilleri hep birbirine benzer, hem de zamanla değişmez. Halbuki insan “sosyal evrim” yaptığı için dili, sanatı, tekniği ve örfü hem yer itibariyle hem de zaman itibariyle farklılaşmaktadır. Ayrıldıktan sonra faklılaşır, sonra bir araya geldiklerinde sentez ortaya çıkar.


Sahabeyi kiramı yücelten iki şey vardır.Birincisi sağlam bir iman ,ikincisi ise peygambere bir ayet nazil olduğu zaman ona sebep olan hadiseyi ve sebebini, aynı zamanda sual sormak isteyenin durumunu ve suali sormasındaki sebebi bilmeleriydi.Sahabe sadece hadiseyi görmez aynı zamanda o hâdisenin sebebini de bilirdi. O mübarekler İslamı bilgiçlik taslamak için değil, yaşamak için öğreniyorlardı.


İnsanın fikrî, hissî, amelî ve ma’şerî melekeleri vardır. Kimse bunları değiştiremez. Onun elinden alamaz. Yeni duygu ve melekeler de veremez.

İnsan bunları var edemez, sadece bunları değerlendirebilir. Onlardan yararlanır.


Sünnet ve alimlerin içtihatları Kur’an’ın insanlara ulaşmasında etkili olmaktadır. İlhamla insan yücelmektedir. İlimle ise insanlar birlikte uygarlaşmaktadır. Böylece ortak bir uygarlık oluşturabiliyoruz. Sadece ilham olsaydı, ayrı yaşayan ve gelişemeyen varlıklar olurduk. Sadece vahiy olsaydı o zaman bizim kişiliğimiz olmazdı.


Eğer anne-babamız olmasaydı, topluluğumuz olmasaydı, bizim şimdi varolmamız mümkün olmazdı. Biz belli yaşa geldiğimizde borçluyuz. Kime? Bizi yetiştirenlere borçluyuz. Ne var ki, onlara bizim borcumuzu ödememiz mümkün değildir. Onlar da borçlu idiler. Bizi yetiştirmekle borçlarını ödemeye çalıştılar. Biz de şimdi çocuklarımızı yetiştirirsek borcumuzu öderiz.

Bu durum bize şunu söylüyor: Öğreneceksin ve öğreteceksin. Böylece borçlu gitmeyiz.

O halde, Müslüman olduğumuz için öğrenmeliyiz ve öğretmeliyiz. Dünya imtihanını kazanacak ameller işlemeyi Allah(c.c) tan niyaz edelim.

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz

KUR'AN VE BAĞLAM    23.04.2013

KUR’AN VE BAĞLAM

Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün Rolü

Ayşe KARAKAYA / 12912704 /  Yüksek Lisans

  • Konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi alanı genel olarak Ulumu’l-Kur’an – Kur’an ilimleri olarak ifade edilir ve esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden beri bu alanın en önemli dalı olarak mütalaa edilmiştir. Bu ilmi anlamak ve bilmek Kur’an-ı Kerim’i anlamakla ve bilmekle neredeyse eşdeğer tutulmuştur.
  • Bu ilmin konusu ise, nüzul ortamında meydana gelen bir hâdise veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin, hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek (tazammun), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseler anlamındaki esbab-ı nüzulü ilmî bir disiplin içinde incelemektir.
  • Esbab-ı nüzul bilgisini içeren rivayetler, ilk olarak nüzul ortamına ve nüzule sebep olan bu hadise ve sorulara şahit olan sahabe tarafından aktarılmıştır. Ancak zamanla nüzul ortamına ait olan, onu resmeden ve ayetlerin inişine sebep olan olayların aktarıldığı rivayetlerle, sahabenin bir ayetin manasını beyan etmek, misal getirerek açıklama yapmak amacıyla yapmış olduğu esbab-ı nüzul değerlendirmeleri karışmıştır.
  • Şu husus iyi bilinmelidir ki; esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Bu alanda içtihada, re’ye ve imâl-i fikir etmeye mahal yoktur. Yani nüzul sebebi, akılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabiden müsned-merfu olarak gelen rivayettir.
  • Bu itibarla, esbab-ı nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından bir kritiğe tabi tutulması gerekir. Sahabenin müsned-merfu olmayan esbab-ı nüzul rivayetleri, tefsir için yaptıkları esbab-ı nüzul değerlendirmeleridir. Çünkü bu haberde re’y ve içtihada mahal olmayan nüzul ortamına ait bir bilgiyi Hz. Peygamber’in kendisinden veya Hz. Peygamber’den öğrenmiş bir diğer sahabiden işittiklerine delalet eden bir husus yoktur. Zaten öyle olsaydı müsned-merfu sebeb-i nüzul rivayeti olur, mevkuf olmazdı.
  • Zaman içerisinde esbab-ı nüzul rivayetleri çeşitli şekillerde tasnif edilmiştir. Ancak Kur’an’ın anlaşılmasında sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için bu rivayetlerin yeni bir yaklaşımla tasnif edilmesi son derece gereklidir. Bu da genel olarak                                    

a-) nüzul ortamına ait ve o ortamın özelliklerini yansıtan müsned-merfu hadislerden oluşan esbabı-ı nüzul rivayetleri

b-) ayet veya ayetlerin manasının kapsamına giren, nüzul asrında vuku bulmuş veya bilahare meydana gelmiş bir hadisenin re’y ve ictihad ile misal getirildiği haberlerden oluşan tefsir için esbab-ı nüzul rivayetleri

olarak tasnif edilmesidir ve bu tasnifte rivayet sigalarına gösterilecek dikkat bu konudaki karışıklıkların önüne geçmede yardımcı olacaktır. Şöyle ki: birinci grup rivayetler nüzul ortamına aittir, ayetin inişine sebep olan hadiseyi bildirmeyi ve ayetin delalet ettiği manaya açıklık getirmeyi murad etmiştir. Bu konuda delil ve hüccettir. Dolayısıyla bunlar sebep ifade etmede nass olan rivayetlerdir. İkinci grup rivayetlerde ise ravinin re’y ve içtihadı söz konusudur. Ayetin yorumuna dayalı ve ihtimal ifade eden rivayetlerdir. Dolayısıyla bunlar da sebep ifade etmede nass olmayan rivayetlerdir.

  • Bu durum ilk dönem âlimleri (mütekaddimun) tarafından bu şekilde anlaşıldığı halde, sonraki dönem uleması (müteahhirun) tefsir için olan sebeb-i nüzul rivayetlerini, yani insani yapıp-etmeler arasındaki benzerliğe dikkat çeken, ayetin anlaşılmasında gerçek nüzul sebebine benzeyen ve ihtimal ifade eden rivayetleri, sebep ifade etmede nass olan rivayet kesinliğinde anlamış ve kaydetmişlerdir. Aslında her iki tür rivayetin amacı, Kur’an’ın anlaşılması noktasında birleşmektedir. Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında birini diğerine tercih etmekten çok iki türün ayrı ayrı özelliklerini iyice bilip değerlendirmek gerekir.
  • Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerinin, nüzul ortamı hakkında sağlıklı bilgiler verecek, ayetlerin iniş sebepleri konusunda aydınlatacak önemli bir rolü olduğu halde, rivayetlerin çokluğu ve bunların sistematik bir şekilde ayrılmamış olması, birçok problemi beraberinde getirmiştir. Kur’an’ın anlaşılmasında bu rivayetlerin yetersiz kalma sebeplerini şu şekilde özetleyebiliriz;

Bir ayet için birçok rivayet bulunması sebebiyle ortaya çıkan sebebin veya nüzulün taaddüdü meselesi, yine buna benzer bir konu hükmün veya nüzulün taahhürü meselesi, sebebiyet ifade eden rivayetin nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şeklinde anlaşılması, tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman bakımından uyumsuzluk,

Bu sebeplerin saik olduğu olumsuz sonuçlar ise, Kur’an-ı Kerim’in yorum zenginliğine engel olması, Kur’an-ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’an-hayat-insan bütünleşmesini önlemesi, şahıslar ebedileştirilerek veya çeşitli mezhep hareketlerinde konunun istismar edilmesi,

  • Bütün bu yetersizliklerin ve olumsuzlukların önüne geçmek amacıyla Kur’an-ı Kerim’i anlamada esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını belirlemek gerekmektedir. Esbab-ı nüzul rivayetlerini değerlendirmede ve bu sınırları belirlemede bazı ilkesel yaklaşımlar konuya büyük ölçüde bir çözüm ve açıklık getirecektir. Bu anlamda iki grup ilkeden söz edilecektir. Birinci grup genel ilkeler:

1- Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir.

2- Esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an-ı Kerim’i anlamak mümkündür.

İkinci grup özel ilkeler, bunlar Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını belirleyecek olan esas ilkeler:

1- Sebeb-i nüzulü bilmenin durumun gereğini bilmek gibi olduğu hallerde

2- Sebeb-i nüzulü bilmemenin Kur’an’ın zahir nasslarını, mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde

3- Kur’an-ı Kerim’i okuyan veya dinleyen kimsenin ayet ve ayetlerde bulunan üstü kapalı bir ifade hakkında manayı yakalamak için bir bekleyişe, arayışa girdiği hallerde -ki, bu anlamda esbab-ı nüzule olan ihtiyacı Kur’an belirlemelidir- sebeb-i nüzulü nakletmeye, olayı aydınlatmaya ihtiyaç var demektir.

  • Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını bu şekilde belirledikten sonraki merhale rivayetlerin hadis usulü açısından tenkide tabi tutulmasıdır. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından değerlendirilmesiyle bu alandaki birçok problem çözüme kavuşacaktır. Bu konudaki ilkeleri de şu şekilde özetlemek mümkündür.

1- Bir rivayetin sebep ifade etmede nass ve nüzul ortamına ait olabilmesi için müsned-merfu olması gereklidir.

2- Sahabenin esbab-ı nüzul değerlendirmeleri sebep ifade etmede nass olmayan rivayetlerdir. Bu kabil haberlerin hükmünün mevkuf olduğu bilinmelidir.

3- Tabiunun esbab-ı nüzul değerlendirmeleri aynen sahabeninkiler gibi sebep ifade etmede nass değildirler. Bu kabil haberlerin hükmü ise mürseldir.

4- Rivayetlerin tenkidi senet-metin bütünlüğü içinde yapılmalıdır. Çünkü senet-metin ikilisi bu ilmin bütün meselelerini ilgilendirmektedir.

  • Sonuç olarak, esbab-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinde, ilkesel bir yaklaşım ve belirli kriterler ile rivayetlerin tasnif edilmesi, rivayet kalıbı da dikkate alınarak, hadis usulü açısından tenkit edilmesi, her ayete bir nüzul sebebi aramayıp, ayetlerin Kur'an-ı Kerim’in bütünlüğü çerçevesinde, siyak ve sibakın, tarihsel bağlamın da göz önünde bulundurularak anlaşılmaya çalışılması; Kur’an’ın anlaşılmasında birçok olumsuzluğun ve yorum zenginliği önündeki engellerin ortadan kalkmasını sağlayacaktır. Ayrıca tefsir kitaplarındaki pek çok rivayetin bunların ışığında ayıklanması, Kur'an-ı Kerim’deki bir ayeti anlamak için tefsir kitaplarına bakan kimseleri hiçbir esası olmayan bir takım haberlerle meşgul ve muhatap olmaktan kurtaracaktır.

0 Yorum - Yorum Yaz

ESBAB-I NÜZÜL    30.04.2013

Ramazan ÜNSAL (12912729) (ramazanriza@gmail.com)

Kuran ilimlerinin doğuşu ile konuya girilerek, kayda geçmese bile peygamberimiz ve sahabe zamanında başladığını ve tabiin döneminde de kuran ilimleri alanında eserler verilmeye başlanmıştır.  İlkönce kıraat ilmiyle başlanmıştır.  Zerkani bugünkü anlamda ulumu’l-Kuran kavramını kullanmıştır. Kuran ilimlerinden maksat konusu kuran olan kuranla ilgili kuranın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye bilgi alanıdır. Tefsir ilmi ise kuranın sözcüklerini anlamlarını kuranla ilgili ilimler gereğince araştıran bir ilim olarak belirlenmiştir. Kuran ilimleri ve tefsir ilimleri ayrımını yaptıktan sonra esbab-ı nüzül konusunun doğuşu gelişmesi konusu işlenmiştir.

                Sebeb-i Nüzül nasıl bilinir meselesine gelince bunu bilmenin tek yolu rivayetlerdir.  Esbab-ı nüzül rivayetlerinin kalıpları açısından nass olup olmama gibi, tasnif etme konuları işlenmiştir. Esbab-ı Nüzül rivayetlerinin nevileri açısından sınıflandırılması önemlidir. Esbab-ı nüzül rivayetleri ve tefsir için olan esbab-ı nüzül rivayetleri olarak tasnifini sayın hocamızın tefsir ilmine büyük bir katkısı olarak görülmelidir. İkinci kitabında değerlendirileceği gibi  salebe kıssasında ve buna benzer olaylarda bize doğru anlama yolunu  gösterecektir. Maalesef tefsir için nüzül sebebi rivayetlerini nüzül sebebi olarak değerlendirilmesi yapılınca içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Meseleler karmaşıklaşıyor.  Burada hocamızın bu konudaki çalışması iyi değerlendirilmelidir.

                Benim kafama takılan esbab-ı nüzülle ilgili meseleler konusundaki taaddüt ve hükmün veya nüzülün taahhürü meselesidir. Hakikaten kuranda tekrar eden ayetlerin nüzülün taaddüdü veya sebebin taaddüdü neticesinde mi olmuştur? Yoksa kuranın sözlü kültüre sahip Arap toplumunun fıtri bir özelliği için mi taaddüt veya tekrar olmuştur?

                Diğer taraftan hükümle ilgili olarak taahhür meselesi de benim aklıma yatmayan, hafsalamın almadığı bir konudur. Hocamızın verdiği örnek beni tatmin etmedi bu konuda doyurucu açıklaması olan arkadaşlar varsa müzakerelerini paylaşabilirler.

                Hadis rivayetleri hususunda çok titiz davranılmasına karşın neden tarih ve tefsir rivayetlerinde bu titizlik gösterilmemiştir? Bu gün biz bu rivayetleri hadis rivayetleri gibi değerlendirmeye tabi tutabilir miyiz? Bunun için bir ilim ordusu olması gerektiğini düşünüyorum. Halbuki bizim alimlerimizden tefsir rivayetleri konusunda da titizlik göstermeleri beklenirdi. Çünkü konu nesnesi Kur’an olunca bunu beklememiz en tabii hakkımızdır diye düşünüyorum.

                                                                                                                                        Saygılarımla…


0 Yorum - Yorum Yaz

ESBAB-I NÜZÜL    30.04.2013

Ramazan ÜNSAL (12912729) (ramazanriza@gmail.com)

Kuran ilimlerinin doğuşu ile konuya girilerek, kayda geçmese bile peygamberimiz ve sahabe zamanında başladığını ve tabiin döneminde de kuran ilimleri alanında eserler verilmeye başlanmıştır.  İlkönce kıraat ilmiyle başlanmıştır.  Zerkani bugünkü anlamda ulumu’l-Kuran kavramını kullanmıştır. Kuran ilimlerinden maksat konusu kuran olan kuranla ilgili kuranın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye bilgi alanıdır. Tefsir ilmi ise kuranın sözcüklerini anlamlarını kuranla ilgili ilimler gereğince araştıran bir ilim olarak belirlenmiştir. Kuran ilimleri ve tefsir ilimleri ayrımını yaptıktan sonra esbab-ı nüzül konusunun doğuşu gelişmesi konusu işlenmiştir.

                Sebeb-i Nüzül nasıl bilinir meselesine gelince bunu bilmenin tek yolu rivayetlerdir.  Esbab-ı nüzül rivayetlerinin kalıpları açısından nass olup olmama gibi, tasnif etme konuları işlenmiştir. Esbab-ı Nüzül rivayetlerinin nevileri açısından sınıflandırılması önemlidir. Esbab-ı nüzül rivayetleri ve tefsir için olan esbab-ı nüzül rivayetleri olarak tasnifini sayın hocamızın tefsir ilmine büyük bir katkısı olarak görülmelidir. İkinci kitabında değerlendirileceği gibi  salebe kıssasında ve buna benzer olaylarda bize doğru anlama yolunu  gösterecektir. Maalesef tefsir için nüzül sebebi rivayetlerini nüzül sebebi olarak değerlendirilmesi yapılınca içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Meseleler karmaşıklaşıyor.  Burada hocamızın bu konudaki çalışması iyi değerlendirilmelidir.

                Benim kafama takılan esbab-ı nüzülle ilgili meseleler konusundaki taaddüt ve hükmün veya nüzülün taahhürü meselesidir. Hakikaten kuranda tekrar eden ayetlerin nüzülün taaddüdü veya sebebin taaddüdü neticesinde mi olmuştur? Yoksa kuranın sözlü kültüre sahip Arap toplumunun fıtri bir özelliği için mi taaddüt veya tekrar olmuştur?

                Diğer taraftan hükümle ilgili olarak taahhür meselesi de benim aklıma yatmayan, hafsalamın almadığı bir konudur. Hocamızın verdiği örnek beni tatmin etmedi bu konuda doyurucu açıklaması olan arkadaşlar varsa müzakerelerini paylaşabilirler.

                Hadis rivayetleri hususunda çok titiz davranılmasına karşın neden tarih ve tefsir rivayetlerinde bu titizlik gösterilmemiştir? Bu gün biz bu rivayetleri hadis rivayetleri gibi değerlendirmeye tabi tutabilir miyiz? Bunun için bir ilim ordusu olması gerektiğini düşünüyorum. Halbuki bizim alimlerimizden tefsir rivayetleri konusunda da titizlik göstermeleri beklenirdi. Çünkü konu nesnesi Kur’an olunca bunu beklememiz en tabii hakkımızdır diye düşünüyorum.

                                                                                                                                        Saygılarımla…


0 Yorum - Yorum Yaz


12912778
RUKİYE ÖZTÜRK / Yüksek Lisans


Kur’an ve Bağlam

Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün Rolü


Birinci Kitap

( Birinci Bölüm )


• Emin el Huli’nin de dediği gibi ‘ Ayetin sebebi nüzulü işte bu hadisedir ’ demeden önce ciddi bir araştırma yapmak şarttır ve hükmü vermeden önce epeyce düşünmek gerekir. Yani Esbab-ı Nüzul hakkında akla göre tasarım yapmak doğru değildir.
• Bu alanda çalışmak için esbab-ı nüzul ilmine vakanın tespit ve tenkitine yönelmek şarttır.
• Kur’an ilimlerine ve ilimlerin telifine hem Hz. Muhammed döneminde hem de ashab döneminde gerek duyulmamıştır. Çünkü kendileri bizzat ilk muallimden mesajı alabiliyorlardı ancak sonraki yıllarda ise Kur’an-ı Kerim’in üzerinde düşünülmesi, anlaşılması ve açıklanması gerekliliğinin ortaya çıkmıştır diyebiliriz.
• Bu alanda Taberi, Lahmi, Zerkeşi, Ali b. İsa er- Rumani, Satıbi temel alınabilecek değerli âlimlerdir.
• Esbab-ı Nüzul ilminin tanımıyla ilgili âlimlerin tanımlarından yola çıkarak tanımım şudur: İnen ayetler vahyin geldiği zamanla, mekânla, kişilerle, yaşam şartlarıyla hatta kültürle iletişim halindedir. Bu durum Kafiyeci’ nin de dediği gibi Nüzul’ün sebebi Kur’an’ın iniş sebebidir, anlamına gelir.
• Nüzul sebebi yalnızca işitme veya görme yoluyla idrak edilmiş sahabiden gelen rivayetlerdir. Bu rivayetler Hz. Peygamber’den gibi sayılır ve hükmen yülseltilmiştir.
• Esbab-ı Nüzul açıklamaları net olarak yapılsa da okuyan kişinin karışıklık yaşaması muhtemeldir. Bu nedenle rivayetlerin tasnif edilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Rivayetlerin bir kısmı sebebe binaen ve bir kısmı da bir sebebe mebni olmaksızın olmak üzere ikiye ayılmıştır.
• Eğer bir ayet için çeşitli sebepler öne sürülürse hadis usulü kriterlerine göre tercih yapılır. Şah Veliyyullah Dihlevi ve Tahir b. Aşur’un tasnifleri bu bağlamda kabül görmüştür. İhtilaflar ise olumsuz sonuçlar doğurmuştur.
• Esbab-ı Nüzul’de taaddüt meselesinin ortaya çıkış sebebi: Bazı olaylarla ilgili iki sahih rivayet arasında tercih için neden bulunamamasıdır. İşte bu gibi durumlarda yani birçok nüzul sebebi dolayısıyla bir ayet nüzul olmuş ise ‘ sebebin taaddütü ’ oluşur. Burada önemli olan ise sebep ile hadisenin zaman bakından yakın olması gerektiğidir. Ayrıca bir sebep için iki ayetin nazil olması da mümkündür.
• Hükmün veya nüzulün taahhürü de yine mümkündür. Zerkeşi ve Suyuti bu meseleden bahseder. Bergavi ve İbn’l Hasar da bu görüşe delil ayet nakletmişlerdir.
• Yalnızca Esbab-ı Nüzul rivayetleri Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında bir araç olarak kabül edilmelidir. Nüzule sebep olan soru ve hadiseyi bir tasnif vasıtası olarak almak sorun çıkarabilir.
• Müslümanlıkla ilgili birçok şer’i hükmün hikmetlerini araştırmak ve bu alanda görüşler ileriye sürmek caizdir. Bundan yola çıkılarak esbab-ı nüzulle ilgili ilimler oluşturulmuştur.

 

( İkinci Bölüm)


• ‘ Al- Hadisül Musned ’ konusu esbab-ı nüzul açısından ele alındığında çoğu konunun açıklanmaya muhtaç kalması, ayetlerin iniş sebebinin tayini durumunun sonradan sorunlar ortaya çıkarması, senetsiz rivayetler, rivayetlerin tasnifinde usule riayet etmeme, rivayet kalıplarında hassasiyetin minimum seviyeye indirilmesi Esbab-ı Nüzulü Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında ışık tutması gerekirken yarım bırakmıştır.
• Bunlara ek olarak ayetlerin umumi mi yoksa hususi mi olduğu konusundaki ayrılıklar, hatalar, taaddüt ve taahhürdeki görüş ayrılıkları karışıklığı perçinlemiştir. Belki de tarih biliminden yararlanma daha üst düzeyde tutulabilseydi ihtilaflar azalırdı.
• Öte yandan her insan Kur’an’ı ancak anlayış kabiliyetinin ve zihin çerçevesinin izin verdiği ölçüde anlayabilir. Tamamıyla anlayabilmek ise Sehl b. Abdullah’ın da dediği gibi imkânsızdır.
• Rivayetler nakledilirken şahsa aşırı vurgu yapmak, kritiğe ve tasnife tabi tutmamak Kur’an ayetlerindeki hakikatleri yakalama imkânına engel teşkil eder. İlerleyen süreçte ise mezhep hareketlerinde bu durum mezhebi fikirleri Kur’an-ı Kerim’ e uygulamaya kadar uzanabilir.

( Üçüncü Bölüm)

• Kur’an’ı anlamak için nüzul dönemi insanların yaşamlarındaki tüm koşulları bilmek, bunları bilmek içinse Sebeb-i Nüzul rivayetlerini doğru anlamak, algılamak gerekir.
• Esbab-ı Nüzul’un sınırlarını çizerken öncelikle nüzul dönemi rivayetlerindeki sebeplerin tamamını kavrayıp zihne doldurmamız imkânsızdır ancak Kur’an-ı Kerim’i anlamanın da Esbab-ı Nüzulsüz olamayacağını kabül etmek gerekir. Bu durum kitabımızda verilen örneklerle ( 191- 196 ) ispatlıdır.
• Farklı müfessirler yukarıda belirtilen yöntemleri kullanıp, değişik sebeb-i nüzullerle tefsir edebilirler. Bu insanın fıtratından gelen özelliği kullanması sonucu oluşur. Kur’an da zaten buna imkân verir.
• Kur’an’ı anlamaya çalışırken ona ait tüm parçaları ( sure, tarihi, anlatım biçimi ) bir arada almak gerekir. Ayrı ayrı değerlendirme çabaları yanlış yollara sevk edebilir.
• Kur’an-ı Kerim’de tüm yaratılanlar arasında en büyük önem insandadır ve esas olarak onun kurtuluşu ile ilgilenilmektedir.
• Örneklerden anlaşıldığına göre ( 209–210 ) Kur’an parça halinde indirilmeden ve sebebi nüzulün oluşumundan önce parçaların yerleri planlıydı. Zaten incelendiğinde parça parça nazil olan her bir ayetin önce veya sonra bir çerçeveye yerleştirildiğini görmek mümkündür.
• Ayetlerin anlatım biçimini ve tarihsel durumunu dikkate almak da iniş sebebini anlam da yararlı ve gereklidir.
• Tarihsellik kavramı olanın biçimi, zamanla bağı, dönemsel koşullarla bağı yönleriyle bu işe dâhil edilebilir. Ancak kavramın yoğun ve bulanık anlamlarına bir de Türkçe’deki sapmaları ekleyecek olursak mesele içinden çıkılmaz bir vaziyet alabilir. Bu nedenle ayrı ayrı değerlendirmek yerinde olacaktır.


• Sonuç olarak;
► Tüm Kur’an ilimlerinin ortak amacı : ‘ Kur’an’ı doğru anlamak, algılamak ve açıklamaktır.’
►Esbab-ı Nüzul eserleri Kur’an anlamadaki faydalarına ek olarak nüzul çağının sosyal, iktisadi ve siyasi yapısının yazılı kaydıdır.
►Esbab-ı Nüzul ancak sahih nakil ile idrak edilebilir.
►Rivayetlerin yararının aksine karmaşaya sebep olmaması için tasnifi şarttır.
►Her ayette nüzul sebebi arama çabası, tek bir sebebe bağlı kalma ya da nüzuldeki olaya takılıp kalma yorum zenginliğinin önünde engel oluşturur.
►Esbab-ı Nüzul, Kur’an-ı Kerim’in sadece bir düşünce biçimi değil gerçek hayatta rehber olduğunun ispatıdır.


0 Yorum - Yorum Yaz

KURAN VE BAĞLAM    02.05.2013

 

Fikret akman no/12912768


KURAN VE BAĞLAM

İnsani yapıp etmelerin masdarı olmayı amaçlanan kuranı kerimin başlı başına kitap oluşunun yanında yüzlerce yıla sığmayacak ilimlerin doğuşunun da en büyük sebebi olduğu gözler önünde mütalaa durumundadır. En başta esbabı nüzulün hikmetinin ne olduğu akla gelmekle bunun birkaç sebebi vardır. Bunlardan biri hiç şüphesiz kendisini insanlığa hidayet rehberi olarak nitelendiren ilahi kaynaklı bir kitabı, kaynağının diline göre değil de muhatabının diline ve aklına en yatkın şekilde inmesi olacaktır. Zaten peygamberimiz (as) bizlere dini açmak onun müphemliğini mübeyyen etmek için gönderilmişti. Yoksa ayetler varakalar halinde gökten inebilirdi. Rasulullah’ın gönderiliş amacı (muallim olup bireyler toplumu yetiştirme amacını)’nda yatan espriyi anlarsak esbabı nüzul ve diğer kuran ilimlerinin ruhunu da kavrayabiliriz. Aynı şekilde kuranın muhatabı olan Arapların bazı darbı meselleri benzer olaylar karşısında söylemeleri, esbabı nüzulünde vakıa üzerine inişi ile birebir örtüşmesidir. Diğer yönden dediğimiz gibi varakalar halinde gökten bir anda kuran inebilir idi ama bu insanoğlunun varlık koşullarına zıt gelmesi hasebi ile başlarında En büyük muallim eşliğinde bu talimi tamamlamışlar. Ayrıca esbabı nüzul konusu kuranı kerimin bizatihi tatbik edilebilirliğinin en büyük kanıtıdır.
Esbabı nüzul ilminin bu denli önemli olduğunu söyledikten sonra kuranı en iyi talim eden dönemden gelen (müsned-merfu) rivayetler ile kuranı en iyi şekilde tatbik edebiliriz. Pek tabii nüzul asrını bizzat müşahede etmiş sahabe efendilerimiz kendi çıkarımlarını da rivayet etmişler. Her ilimde olduğu gibi İslam ilimleri ilk asırlarda şifahi olarak rivayet üzere nakil olunmuş. Tasnif eden selefimiz ise fazla ilim göz çıkarmaz misali, rivayetlerin gelecek asra intikali için bil fiil çaba göstermişler. Bu iyi niyetli bir çaba olsa da günümüz insanı için rivayet yığını oluşması kaçınılmaz olmuş, esbabı nüzul rivayetleri ayet sayılarını, kuran varakaları ile yarışır şekilde kesret göstermiştir. Tedvin döneminde unutulan tasnifin derinlemesine yapılmayışı selef âlimlerinin dahi gözünden kaçmamış, imam-ı Ahmed b. Hanbel gibi büyük âlimler aslı olamayan ilimler sınıfına daha o asırda tefsir ilmini de katmaları bu durumun vaziyetini daha o zamandan göstermektedir. Bizlere ilham kaynağı olacak Kur’an’ın anlaşılması için en muteber kaynaklardan faydalanmak gerekir. Kurtuluş vesilesi olan Kur’an’ın insanüstü, sema kaynaklı olması gerekir.
Esbabı nüzulün faydalarından bahsettiğimizin haricinde zihinlerde ayetlerin iniş sebebi bilfiil sebebe bağlı olması (vakıanın düşünce önüne geçmesi) gibi bir düşünceye düşebilir. Bu kuranın ruhuna tamamı ile aykırı olur. Çünkü insanlığın hidayeti sebebine binaen inmiş bir ilahi kitabın inişini başka bir şeye ittisal etmenin sözü bile olamaz.
Esbabı nüzulün 1-nüzul sebebi bilinebilen (bunlar ayette biz-zati ‘yeselüneke’ kalıbı ile Rasulullah’a beyan olunan ayetlerdir.2-) İşte herkesin rivayetler içinde boğulduğu kısım burasıdır. Bu da dediğimiz gibi ümmetin ihtilafından kaynaklanmaktadır. Bu da doğruyu bulma çabasında olan âlimlerimizin rahmetindendir. Sonuç olarak esbabı nüzul rivayetlerini 1-)tefsir için yapılan ve 2-) esbabı nüzul rivayetleri olarak adlandırmaktayız. Her ne kadar müfessirle (nezelet) kalıbını kullansalar da bir yığın rivayet arasından seçim yaparak buna ulaşırlar
Son olarak diyebilirim ki, her şey sözde değil, amel de anlam kazanır ve kaza olur. Gönül gözü açık olan kişiler için esbabı nüzul pek bir şeyi ifade etmezken, benim gibi aciz kullar işin hep kelami konusunu konuşuyoruz ama esası ameli üzerine durmaktır. Bunu başarabilsek ayetlerin esbabı nüzule ihtiyacı olmadığını anlayabiliriz..


0 Yorum - Yorum Yaz


MURAT CAN /NO:12912777 YÜKSEK LİSANS

DERS: TEFSİR RİVAYETLERİNE GÖRE KUR’AN’IN NÜZUL ORTAMI

KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL’ÜN ROLÜ 2

*Esbabı Nüzulü bilmek Kuran-ı daha iyi anlamaya yardımcı olmaktadır.

*Kuran eğitimine sahabe özen göstermekte ezberlediği ile amel etmeden başka bir ayete geçmemektedirler. Tabiun ve sonraki nesilde aynı yolu izlemiştir.

*Hz. Peygamber Kuran-ı hem kavliyle hem de fiili ile tefsir etmekteydi.

*İslam coğrafyasının genişleyip yeni millet ve kültürlerle kaynaşması ulumul Kuran ilmine ihtiyacı artırmış tasnif ve tedvin hareketini başlatmıştır.

* Esbabı nüzul ilminin doğuşu ve gelişimi Kuran ilimleri ile paraleldir.

*Kuran-n Kerim indiği dönemdeki Arap toplumunun zirvede olan fesahat ve belağatına meydan okumuş, her konuda onları aciz bırakmıştır.

*İslam âlimleri Esbabı Nüzul ilmine önem vermişler, bu alanda müstakil ederler telif etmişlerdir.

*Selef âlimleri tefsir yazacak kişilerin Esbabı Nüzul ilmine vakıf olmalarını şart koşmuşlardır.

*Müfessirler esbabı nüzul ile alakalı nass olup olmaması ile ilgili özel siyga kalıp ve ifadeler kullanmışlar, gelen rivayetleri konularına göre belirleyip tasnif etmişler.

*Esbabı nüzul ile ilgili ihtilaflar ufku açmaya, ayet manalarının daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.

*Birçok sebebe binaen bir ayet inmiş olmakla beraber bazende bunun tersi olup birkaç ayet tek sebebe binaen inmiştir.

*Burada dikkat edilmesi gereken, rivayetler arasında sıhhat bakımından eşitliğe, rivayetlerden herhangi birini tercih etmemize bir sebep yoksa ve sebepler arasındaki zaman farkının uzun veya kısa olduğuna bakılarak nüzul hakkında hüküm vermektir.

*Esbabı Nüzul rivayetleri Kur’an-ı  Kerimin anlaşılmasında araç olarak kullanılmalıdır. Rivayetlerde asıl olan umumiliktir. Tahsise delalet veya bir karine var ise o zaman has hükmüne varılır.

*Kur’an-ı Kerimin ana gayesi ve hedefi beşeriyete genel bilgiler vermek, hükümler koymaktır. Burada zaman, mekân ve tarih önemli değildir. Kur’anın nüzulünden kıyamete kadar baki olan mesaj ve hükümlerini anlamak için Esbabı Nüzul ile ilgili disiplinler (ilimler) olan Hikmeti Teşri ilmi, Mübhemetül Kur’an ilmi, Tenasüb ve insicam ilmi ve bu disiplinler arasındaki bütünlüğe bakılarak müfessirlerin yazdıkları eserler ve fikirler tetkik edilip üzerinde düşünülerek daha yeni orijinal asrın ve çağın ihtiyaçlarına cevap verecek hükümlere ulaşılablir.

*Esbabı Nüzul rivayetleri değerlendirilirken eleştirel yaklaşımla beraber  olumlu düşünülmelidir. Ku’anın daha iyi anlaşılması için müfessirler ve İslam alimleri duydukları bütün rivayetleri sahih –zayıf, merfu- mevzu ayrımı yapmaksızın senetleriyle veya senetsiz bizlere nakletmişler ulaştırmışlardır. Yapılması gereken hadi usulünde olduğu gibi rivayetlerin sened ve metinleri incelenerek sakim ve zayıflık emaresi bulunanlar ayıklanmalı sahih ve merfu rivayetler belirlenmelidir.

*Mürsel, senedsiz ve tasnifindeki hatalar Kur’an’ı doğru anlamaya engeldir.

*Esbab-ı nuzül rivayetlerinin çokluğunun olumsuz sonuçları da bulunmaktadır. Bunlar, kıyamete kadar hükmü baki olacağından yorum zenginliğini engellemesi, Kur’an’ın hedefi olan beşeriyetle ve onun hayatıyla bütünleşememesi, rivayetlerin ve konuların istismar edilmesi, nuzüle sebep olan şahısların ebedileştirilmesi, günümüzle veya bulunulan çağ ile veya asır ile bağlantı kurulamaması ve mezhep taassubiyeti sebebiyle önyargılı hükümler vererek Kur’an’ı doğru anlamaya engel olmuşlardır.

*Esbab-ı nuzül rivayetlerini değerlendirirken sosyal, fikri, iktisadi ve siyasi şartlarında göz önünde bulundurulması gerekir.

*Esbab-ı nuzül rivayetlerinin hepsinin zayıf veya sahihliğine ulaşmak mümkün değildir. Bu rivayetler olmadan da Kur’an’ın ana hedefi olan manalara ulaşılabilir.    


0 Yorum - Yorum Yaz

KURAN VE BAĞLAM    08.05.2013

   

Ahmet SAKCAK

88912701

1.KİTAP:KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL’UN ROLÜ

KURAN İLİMLERİ VE ESBAB-I NÜZUL İLMİ

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzul ilminin rolünü inceleyebilmek için bazı kavramları açıklığa kavuşturmak gerekir.Bu kavramların ilki esbab-ı nuzül ilminin de bir disiplini olarak takdim edildiği Kur’an ilimleri kavramıdır.Araştırmamızın bu ilk bölümünde Kur’an ilimleri kavramını,doğuşu ve gelişmesi ile incelemekle;                                                                                                                                                                                         

1.Ulumu’l-Kur’an denildiği zaman ne kast olunuyor?

2.Tarih boyunca bu kavramdan ne anlaşılmış? Soruları açıklığa kavuşmuş olacaktır.Böylece Kur’an’ın anlaşılması meselesinde Kur’an ilimlerinin ifade ettiği anlam tespit edilecektir.

A.Kur’an İlimleri Hakkında

1.Kur’an İlimlerinin Doğuşu Ve Gelişmesi

KUR’AN ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir.Çünkü Kur’an-ı Kerim,kendisi üzerinde düşünülmesini,anlaşılmasını ve açıklanmasını isteyen;neticede yaşanılır kılınmasına okuyucularına-muhataplarına teşvik eden vahiy mahsülü bir kitaptır.

Hz.Peygamber döneminde hem de ashab döneminde Kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır.Çünkü nüzulu müşahede edenlenler ,bizzat ilk müallimin tedrisinden ğeçenler ,o sıralar hayattadır ve lisan salikası dediğimimiz düzğün konuşma alışkanlıklarını henüz muhafaza etmektedirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


    Yüksek Lisans  

    Emrah MERAL

     12912714

    KUR'AN'IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZÛL'ÜN ROLÜ

         Esbab-ı Nüzûl'ün Tarifi: Nüzûl ortamında meydana gelen bir hâdise veya Hz. Peygambere yöneltilmiş bir soru, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla âyetin, hâdiseyi, soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hâdiseye sebeb-i nüzûl denir.

Esbab-ı Nüzûl ilminin doğuşu ve gelişmesi: Kur'an ilimlerinin doğuşu ve gelişiminden ayrı olarak mülâhaza edilemez. O bütünlük içerisinde esbab-ı nüzulün yerini aldığını bilerek bütüncül bir yaklaşım edinmek konu hakkında sağlıklı bir fikir edinmeye götürür.

Esbab-ı Nüzûl ilmi, ayetlerin inmesinin asli bir unsurudur. Bu sebeple üç kurun (sahabîler, tabiîler, teb-u tabiîler) ve sonrasında ki bütün âlimlerce önemle üzerinde durulan bir vakıa olagelmiştir. Hatta "başlangıçta Tefsir İlmi, Esbab-ı Nüzûl'ü bilmekten ibaretti(1)" denilmiştir.

  Zerkeşi el-Burhan adlı eserinde "Kur'an'ın anlaşılmasında en emin yol Esbab-ı Nüzûl'dür" demiştir. Şatıbî bu sözleri "Esbab-ı Nüzûl'ü bilen kimsenin Kur'an-ı Kerimi'de bileceği" manasında yorumlamıştır.

  Ancak Esbab-ı Nüzûl rivayetleri Kur'an-ı Kerim'in anlaşılmasında araç olarak kullanılmalıdır. Nüzûl sebebi olan soru veya hadisleri, tahsis vasıtası olarak değerlendirmek Kur'an'ın anlaşılmasında bazı problemlere neden olabilir. Yani "bir ayetin sebebi nüzûlü bu hâdisedir" denildiğinde "ayetin varoluşu, indirilişi o hâdise sebebiyledir" denmek istenmez. Kur'an-ı Kerim'in nüzulü ahkâmın teşriîne medar olan hadiselerin vukuuna tevakkuf etmez. Yani sadece o hâdiseye münhasır kılınamaz.  O hâdiseye münhasır kılınması, kıyamete kadar hükümleri yürürlükte olan Kur'an'ın temel özelliği ile çakışması anlamına gelirdi ki bu ise muhaldir.

  Esbab-ı Nüzûl ancak sahih nakille bilinebilir. Bu alanda içtihada, re'ye ve imâl-i fikir etmeye mahal yoktur. Yani nüzul sebebiakılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabeden müsned-merfu olarak gelen rivayettir.

  Sahabenin icma ettikleri esbab-ı nüzul yorumları nüzul ortamına ait suretler (form) taşıdığı ve nüzul ortamını yansıttığı için hüccettir. 

Tâbiûndan gelen sebeb-i nüzul rivayetlerinin hükmü mürseldir.

Esbab-ı Nüzûl rivayetlerinin sigalarını iki kısma ayırmamız mümkündür:

1-Sebep ifade etmede nass olan kalıplar (rivayetler).

2- Sebep ifade etmede nass olmayan kalıplar.

Sebep ifade etmede nass olan kalıpla rivayet edilen haber, sebeb-i nüzül ibaresi terim olarak ele alındığında kavramın sınırları içinde kalır. Dolayısıyla rivayetin nüzul ortamına ait olduğu, başka bir unsura ihtiyaç olmadan anlaşılabilir.

Sebep ifade etmede nass olmayan kalıpla rivayet edilen haber, sebeb-i nüzül ibaresi terim olarak ele alındığında kavramın sınırları dışında kalır. Siyak ve sibaktan nüzul sebebi rivayeti olduğu anlaşılmaz.

Sahih olan bütün esbab-ı nüzul rivayetleri, nüzul sebebi olarak zikredilen sebep haricindeki benzer olaylara uygulanabilir. Çünkü sebeb-i nüzulle oluşan olgu ve sosyal bağlam, insani örnek oluşturan, insan hayatının doğal bir kesitini yansıtan ve zaman-mekan unsurlarının ötesinde mütalaa edilmelidir. Böylece Kur’an'ın bütünlüğü ve ona dâhil olan siyak-sibak kolaylıkla görülecektir.

Kur’an’ın nüzül asrı için geçerli olan bu bakış tarzı günümüz içinde geçerlidir. Hayat tezahürleri değişse dahi insan ve onun ana karakteri, ondan zuhur eden hadiseler, meseleler, sorular devam ediyor.  Kur’an-ı Kerim’i hidayet rehberi edinen insan esbab-ı nüzulleri bu bağlamda değerlendirirse onu anlamada yeni boyutlar keşfedebilir. Kur’an-ı kendi vakıasına aktarabilir. Bu aynı zamanda insanın önemli sorumluluklarından da biridir.

 


0 Yorum - Yorum Yaz


İsrafil GÖK

Öğrenci No: (12952754)Birleşik Doktora  KUR’ANIN ANLAŞILMASINDA ESBABI NÜZULUN ROLÜ       Hz. Ebu Bekir döneminde İki kapak arasında Mushaf haline dönüştürülen Kur’an ayetleri, sözlü kültürün egemen olduğu yazı ve kitabetin okumanın yaygın olmadığı ümmi bir topluma tencimen olay ve bağlamları içerisinde nazil oldu. Yazılı bir metinde bağlam metnin içerisindedir, sözlü hitapta ise büyük ölçüde bağlam sözün dışındadır. İlk muhataplar bağlamın içerisinde olduklarından kuranın anlaşılması noktasında problem yaşamamışlardır. Dolaylı muhataplar tabiun ve sonrası bizlerin ortam bilgisi ve bağlama sahip olmadığından kuran metnini anlamada ortaya çıkan bazı anlam boşlukları ile  karşılaşması pek tabiidir. Sahabe ve sonrası dönemde gelişen rivayetler bu noktada mevcut olan kapalı yönleri bağlamı tamamlamaya matuf çabalardır. Esbab-ı nüzul rivayetleri bu boşluğu büyük ölçüde tamamlamaktadır. Kur’anın nüzul ortamını bağlamını nazarı dikkate almadan Kurân tasavvurunu sadece metin eksenli oluşturmak , onu düz bir metin olarak görmek ve doğrudan metin üzerinde çıkarımda bulunmak Kur’ana yaklaşımda murad-ı ilahi’yi anlamada yanlış bir tutumdur. Kur’anı iki kapak arasında sedace bir metin  olarak değerlendirmek kur’anın teşekkül sürecinin nüzul ortamının dikkate alınmadığını gösterir.-Kur’anın ilk muhatapları ile dolaylı muhatapları açısından kazandığı anlam farklıdır, parça parça inen vahiyler boşluğa inmemiştir belli bir bağlam konteks içerisinde inmiştir. Kur’anın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün olmazsa olmaz  rolü görmezden gelinemezbir gerçekliktir.-Elimizde bulunan salt Kur’an metninden hareketle tefsir yapılamayacağı aşikardır. Metin merkezli yapılan tefsir çalışmaları zihindeki bir düşüncenin Kur’ana onaylatılmasından başka bir şey değildir. -Kur’anın Mushaf halini alması ve tabii bağlamından uzaklaşıldıkça yorum ve tefsir faaliyetleri artmıştır. Anlamaya çalıştığımız durum yazılı metnin ötesindeki anlamı kavramaktır.- Ulumu’l Kur’an özelde esbab-ı nuzül, Kur’an hiatabının yazıya geçirilip Mushaf haline geldikten sonra ortaya çıkan bir takım anlam boşluklarını gidermeye çalışan ilimlerdir. Bu noktada mealciliğin ne kadar sığ bir tutum ve yaklaşım olduğu aşikardır.-Esbab-ı Nüzul sözün bağlamını anlamaya çalışan bir disiplindir.-Esbab-ı Nüzul ilmi nakli bir ilimdir. İmal-i fikir yapılacak bir alan değildir.-Hadis rivayetleri içersinde ilk derlenen hadisler esbab-ı nüzül rivayetleridir.-Tarih kitabı olan siret kitaplarında da bolca sebeb-i nüzul rivayetleri vardır.-Esbab-ı nüzul alanında ilk telif eser Ali bin el- Medini tarafından hicri III. Asırda yazılmıştır.-Ulumu’l Kur’an tabirinin kavramlaşması ve billurlaşması Zerkeşi ile VIII.  asırda olmuştur.-Ulumu’l Kur’an ile Ulumu’t Tefsir kavramları arasında bir tedahul söz konusudur.-Hadis mecmualarında,tefsirlerde ve tarih (siret) kitaplarında sebebi nüzul rivayetlerinde kullanılan rivayet cümlesi sığası ilk dönemlerde  sistematik bir şekilde ele alınmadığından nass olan rivayetlerle sahabe ve tabiunun ayetleri açıklayıcı izahları birbirine karışmıştır.-Kuranın anlaşılması noktasında esbabı nüzülün kavramsal tanımı ile rivayet sığalarının tesbiti önem arzetmektedir.-Esbabı nüzul rivayetlerindeki ihtilafın temelindeki iki sebepten biri, her bir ayete sebebi nüzul arayanların mezhep hareketleri ve şahıslar ebedileştirilirken israili ve uydurma rivayetler esbabı nüzul alanına girmiş, öte yandan rivayette kullanılan sığalar tasnif edilmediğinden nass olanla olmayan rivayetler birbirine karışmıştır.-İmam Ahmed bin Hanbel’in üç şeyin aslı yoktur derken yapmış olduğu tesbiti, bu eserlerde bolca bulunan mevzu ve zayıf rivayetlerden dolayıdır. Şunu da gözden kaçırmamak gerekir; dönemin muhaddisleri müfessirleri kendilerine ulaşan bütün rivayetlerin verilerin  yok olup gitmesinden korktukları için ellerindeki tüm malzemeleri verileri  senedleriyle birlikte nakletmişlerdir. Çünkü yaşadıkları asırda sened ilmi tam manasıyla hayatlarına girmiştir.-İmam Taberi, tefsirinde zayıf sahih kendisine ulaşan pek çok rivayeti bilerek  eserine alan müfessirlerdendir. Tefsirinin mukaddimesinde de yukarıda izah edilen hususlara atıfta bulunmuş tefsirini okuyanların rivayetlerin sıhhatine bakmaları gerektiği hususunu önemle belirtmiştir.-Taberi tefsiri başta olmak üzere pek çok tefsir kitaplarında yüzlerce binlerce sened ve metin tenkidi yapılması gereken esbabı nüzul rivayetleri vardır. Bu işin zorluğu izahtan varestedir. Bu  iş ile ilgili malzeme bugün elimizde bulunmaktadır.  Bunun günümüz şartlarında  kollektif bir anlayış ve  kurulacak bir enstitü marifetiyle çağın teknolojisi de kullanılarak gerçekleştirilmesi  Kur’anı anlama açısından önemli bir faaliyet olacaktır. -Kur’anın anlaşılmasında esbabı nüzul rivayetlerinin yetersiz kalma sebepleri  muhteliftir. Rivayetlerin tasnif edilmemesi , nüzul sebebi olarak bir ayet için birden fazla nüzül sebebinin olması  nüzulun teaddüdü veya teahhuru, rivayetlerin zaman bakımından tarihi gerçeklere aykırı olması bunlardan bazılarıdır.-Esbabı nuzul rivayetlerinini yetersiz kalması, kuranın yorum zenginliğine halel getirmektedir.Örneğin her ayete sebebi nüzul arama çabaları, ayetin mana bakımından pek çok vechesi varken sebebi nuzülle sınırlı kalma, sebebi nüzulun çerçevesine sıkışıp kalınma gibi.-Esbabı nüzul rivayetlerinin hadis usulu açısından değerlendirilmesi son derece önemlidir.  Bir rivayetin sebeb ifade etmede nass olabilmesi için müsned-merfu olması gerekir, Sahabenin nass olmayan  esbabı nüzul değerlendirmeleri mevkuf hükmündedir. Tabiunun değerlendirmeleri ise mürsel hükmündedir. Rivayetlerin tenkidi  sened- metin bütünlüğü içinde yapılmalıdır. Bu ilkelerin pratiğe aktarılmasında bilgisayar teknolojisinden yararlanmanın ve bu işi fertlerin değil müesseselerin gerçekleştirebileceğinin zaruri olduğu önemli bir gerçekliktir.-Esbabı nüzul değerlendirmeleri içerisinde üç grup değerlendirme sözkonusudur: Hz.Peygamberin sebebi nüzul değerlendirmesi,Sahabe ve Tabiunun sebebi nüzul değerlendirmesi ve müfessirlerin sebebi nüzul değerlendirmeleri.-Kur’anı kerimin parça parça nüzulu ile esbab arasında önemli bir ilişki söz konusudur. Bu husus esasında  esbabı nuzulun önemini ortaya koyan bir göstergedir. -Kuranı kerimin bütünlüğü içerisinde esbabı nuzulün yeri ve bağlamı iyi anlaşılmalıdır.Kainatın dinamik unsuru olan insan, kuranın değişen dünyaya hakim olan değişmez değerler getirdiğini  iyi anlamalıdır.-Esbabı nuzulun anlaşılmasında ve tesbitinde kurana bütüncül yaklaşmanın yanında ayetlerin siyak ve sibakının değerlendirilmesi de önem arzetmektedir. -Esbabı nüzulde nass olan rivayetler orijinal yorum-orijinal tarihtir. Nüzul ortamına ait olmayan tefsir için yapılmış olan nass olmayan yorumlar düşünülmüş yorum-düşünülmüş tarihtir.-Konulu tefsir çalışmalarında esbabı nüzul rivayetlerinden sağlıklı bir şekilde istifade edilmesi mümkündür.-Müfessirler üzerine yapılan monografik çalışmalarda esbabı nüzulle ilgili ilkelerin uygulanması çok isabetli olacaktır.
0 Yorum - Yorum Yaz

RECEP TURAN - 11912710    13.05.2013

A. KUR’AN İLİMLERİ, TEFSİR İLİMLERİ VE ESBÂB-I NÜZÛL

A.1. Kur’an İlimlerinin Doğuşu ve Gelişimi

Kur’an-ı Kerim, Allah (cc) tarafından melek/cebrail vasıtasıyla Hz. Muhammed (sav)’e yaklaşık 23 senelik zaman diliminde indirilen, tevatürle nakledilen ve insanların benzerini getirmekten aciz kaldığı Arapça bir kelamdır.

Kuran ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü Kur’an kendisi üzerine düşünülmesini, anlaşılmasını ve açıklanmasını isteyen ve sonuçta yaşanılır kılınmasına muhattaplarını teşvik eden vahiy mahsulu bir kitaptır.

Arap diline vakıf olan sahabe, mevcut kültürel birikimleri ile Kur’an’ı daha iyi anlıyorlardı. Bu anlama onları ayetlerin iniş durumlarını/ortamlarını bilmeye teşvik ediyordu. Sahabenin yetiştirdiği tabiun alimleri ve diğerleri Kur’an ilimlerinin esaslarının koyan bilginlerimiz olarak bilinmektedir. Dolayısıyla Kur’an ilimleri İslam’ın ilk döneminden itibaren alimlerimizin özel olarak ilgilendiği sahayı teşkil etmektedir.

Katib Çelebi (Keşfu’z-Zünûn isimli eserinde) bu dönem alimlerinin tedvin eylemindeki ortak gaye ve özelliklerini Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasına katkıda bulunmak, hadisleri tespit etmek ve Kur’an ile hadisin manalarını açıklamak olarak tanımlamaktadır. Bu amacı gerçekleştirmek için bu iki ilmi elde etmeye yarayacak araç ilimleri tedvin etmeye girişmişlerdir.

Kur’an ilimleri tarihinden bahseden ilim adamlarımız bu sahada eser veren müellifleri zikrederler. Bu listeden anladığımıza göre ilk eserler, Kur’an ilimlerinin müstakil ele alınması, konunun derinlemesine ve bütün yönleriyle incelenmesi metoduna dayanmaktadır

 

Öte yandan Kur’an ilimleri sahasında eser vermiş müelliflere baktığımızda tedvin döneminin başlarında alimlerin Kur’an ilimleri  terimini  sözlük anlamında ele aldıklarını  ve  Kur’an ile alakası bulunan bütün bilgilere  delalet  eden bir anlam yüklemiş bulunduklarını  tesbit  etmekteyiz. Böylece tek tek kuran ilimleri belirli bir  alanda uzmanlaşmış özel  bilgi alanı olarak görülmüştür.

 

 

Dr. Adnan Zarzur’a  göre  Ulumu’l-Kur’an tabirini  terimsel olarak  kimin ilk defa kullandığını  tesbit  etmek zordur.  Bunun sebebi  ilk  dönem alimlerimizin Ulumu’l-Kur’an lafzını  Ulumu’t-Tefsir anlamında kullanmalarından kaynaklanmaktadır.  Yani ilk devir alimlerimizin bazıları tefsirlerine  bir  mukaddime ile başlamayı ilke edinmişler ve burada Kur’an’ın anlaşılmasına yönelik  izahatta bulunurken bazıları ise bu malumatı konuyla ilgili ayetin  tefsiri esnasında kaydetmişlerdir. İşte bu malumat  Ulumu’l-Kur’an veya Ulumu’t-Tefsir bilinmektedir. Ulumu’l-Kur’an kavramanın bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı  şekilde billurlaşması Zerkeşi  sayesinde h. 8 asırda vuku bulmuştur.[1]

 

Zerkani’nin Kur’an ilimleri kavramına yaklaşımında Ulumu’l-Kur’an  ‘ı sınırları ve kapsamı genişleyen bir alan olarak mütala etmesi. Kur’an ilimleri’ni Kur’an’ın işaret ettiği  veya Kur’an’da delaleti bulunan bütün bilgi sahalarını kapsayan bir alan olarak tanımlayan bazı çağdaş bilginlerin anlayışına yol açmamalıdır. Aksi halde güünümüz tecrübi ilimleri ile Kur’an (direct olarak) irtibatlandırılmaya çalışılır ki bu yöntemin yararlı olmayacağı açıktır.

 

A.2. Tefsir İlimleri

 

Tefsir ilmi, Kur’an’ın izahını amaçlayan bir ilimdir  ve Kur’an’ı her bakımdan açıklamaya ve bildirmeye yardımcı olmaktadır ki tefsir ilmi kuran ilimlerinden biridir

 

Kur’an ilimleri ve tefsir ilimleri kavramı tedvin döneminin başlarının itibaren aynı anlamda kullanılmışlardır. Zerkeşi’nin Kur’an ilimleri’ni tek bir kitapta ve bütün konularını kapsayacak şekilde toplaması ile bu iki kavram arasında bir  farkın ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Tefsir ilimleri artık müfessirin tefsire yöneldiğinde bilmesi gereken ilimleri ifade ederken Kur’an ilimleri daha kapsamlı bir ifadeyi içermektedir.

 

 

A.3. Esbâbu’n-Nüzûl

 

Nüzûl ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber (as)’a yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu  günlerde bir veya daha fazla ayetin soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere immesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul denir.

 

Esbâbu’n-Nüzûl bilgisi sahabeye şahit oldukları ortamda insanî yapıp-etmelerin sonucunda inen ayet ve o ayetle gelen hükümlerin sebeplere bağlanması yeteneğini kazandırmıştı. Bunun anlamı, onların Kur’an ilmini, onu  hayata tatbik etme usulü ile birlikte öğrenmiş olmalarıdır. Bu açıdan (ancak sahih nakille bilebileceğimiz) esbâbu’n-nüzûl onlar için çok önemli bir bilgi olarak görülmüş ve Kur’an’ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eş değerde tutulmuştur.



[1] Kuran ilimleri kavramını tanımsal olarak ifadeleştirirsek :

  Kur’an ilimleri, konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’anla ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve

  araştırmalardan oluşan Kur’an‘ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi alanıdır.


0 Yorum - Yorum Yaz


Hacı Turan DEMİRCİOĞLU-12912775-Yüksek Lisans-

 

Kuranın Anlaşılmasında Esbabı Nüzulün Rolü

Yüce Kuranı anlamak için hiç şüphesiz ki esbabı nüzul önemli asıl kaynaktır. Esbabı nüzül bilgisi İslam’ın başlangıcından bu yana Kuranı Kerimi anlama çabalarında göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir ilim olagelmiştir. Kuran biz insanların üzerinde düşünmemizi anlaşılmasını ve açıklanmasını ister. Onu anlamak içinde bizzat Kuranın tercümanı olan, vahyin muhatabı Hz. Peygamberimizden faydalanmak gereklidir.

Hz. Peygamberin risalet döneminde vuku bulan vakıalar Kuranın ayetlerinin ve sürelerinin inmesine sebep olmuştur. Yüce Kitabımız Kuran hiç şüphesiz ki insanlık için inmiştir. Toplum hayatına yön veren yüce bir kitaptır. Bu kitabı anlamak için esbabı nüzule önemle ihtiyaç vardır. Esbabı nüzul ve tabiin dönemlerinde müstakil bir ilim olup Kuranı anlamak için mutlaka müracaat edilmesi lazım olan bir kaynaktır.

Bizzat nüzul ortamına şahit olan sahabeler, bu tarihi ana tanıklık etmişler ve sonraki nesillere bu ilmi aktarmışlar ve Kuranı bu ilme göre tefsir etmişlerdir.

Esbabı nüzulü bilmeden Kuranı anlamak konuyu mecrasından uzaklaştırır. Esbabı nüzulü bilmek ise birçok açıdan olayları güzel tahlile sebep olur.

Bu ilim bizlere nakil vasıtasıyla gelmiştir. Bundan dolayı senet ve metin tenkidi de iyice yapılmalıdır. Bu ilimden yararlanırken, siyak ve sibakın göz önünde bulundurulması gerektiği gibi, ayet ve sürelerin inmesine sebep olan olayları da iyi anlamak gerekir.


0 Yorum - Yorum Yaz


Abdullah ARSLAN-12912771-Yüksek Lisans

KURANIN ANLAŞILMASINDA ESBABI NÜZULUN ROLÜ

Kur’an-ı Kerimi anlamak için Esbab-ı Nüzul ilmi önemli bir bilgi kaynağıdır.

Esabab-ı Nüzul bilgisi, Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamının temel unsurudur. Sahabe nüzul ortamında bizzat yaşamış, o ortamın  olaylarının içinde bulunmuş ve olayların meydana geliş sebeplerine yani Kur’an-ı Kerim tarihine bizzat tanıklık etmiş ve kendinden sonraki nesillere aktarılmasına büyük çabalar göstermişlerdir. Sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin olan müfessirler Kur’an-ı özellikle esbab-ı nüzul ile tefsir etmişler.

Başlangıçta tefsir ilmini esbabı nüzulü bilmek ile eş tutmuş ‘Tefsir ilmi esbab-ı nüzulü bilmekten ibarettir’ denilmiştir. Çünkü nüzulü müşahede eden ve bizzat  ilk muallimimin tedrisinden geçen sahabe mesajı anlıyor ve anlayamadıklarını soracak kimseler bulabiliyorlardı.

Esbab-ı nüzule dair ilk eserde tefsir kitapları değil hadis kitaplarıdır. Hadis kitaplarının tefsire ait bablarında esbab-ı nüzul rivayetlerinin çoğunluğu oluşturduğu görülmektedir.

Esbab-ı nüzule dair eserler nüzul çağı ve nüzul ortamını sonraki nesillere anlatmak, nakletmek amacıyla telif edilmiştir. Böylelikle o dönemin sosyal iktisadi ve siyasi yapısı o dönem insanının zihniyeti ve zihnini dolduran, oluşturan kavramlar kayıt altına alınmıştır.

Esbab-ı nüzul nakli bir ilimdir. Yani nüzul sebebi, akılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme ve görme suretiyle bilinebilen ve sahabeden gelen rivayettir. Sahabeden gelen Esbab-ı nüzul, hadis ilminde merfu sayılır.

Zaman içerisinde esbab-ı nüzul rivayetleri çeşitli şekillerde tasnif edilmiştir. Ancak Kur’an’ın anlaşılmasında sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için bu rivayetlerin yeni bir yaklaşımla şu şekilde tasnif edilmesi son derece gereklidir.

a-) Nüzul ortamına ait ve o ortamın özelliklerini yansıtan müsned-merfu hadislerden oluşan esbabı-ı nüzul rivayetleri

b-) Ayet veya ayetlerin manasının kapsamına giren, nüzul asrında vuku bulmuş veya bilahare meydana gelmiş bir hadisenin re’y ve içtihat ile misal getirildiği haberlerden oluşan tefsir için esbab-ı nüzul rivayetleri olarak tasnif edilmesidir

            Esbabı Nüzul rivayetleri değerlendirilirken eleştirel yaklaşımla beraber  olumlu düşünülmelidir. Kur’an’ın daha iyi anlaşılması için müfessirler ve İslam âlimleri duydukları bütün rivayetleri sahih –zayıf, merfu- mevzu ayrımı yapmaksızın senetleriyle veya senetsiz bizlere nakletmişler ulaştırmışlardır. Yapılması gereken hadi usulünde olduğu gibi rivayetlerin sened ve metinleri incelenerek sakim ve zayıflık emaresi bulunanlar ayıklanmalı sahih ve merfu rivayetler belirlenmelidir.


0 Yorum - Yorum Yaz


 Ramazan Koç-12912727

        Zerkani Esbab-ı nüzulü,vuku bulduğu günlerde ondan bahseden veya onun hükmünü açıklayan ayet veya ayetlerin inmesine sebeb olan ve Hz.peygamber zamanında meydana gelmiş bir hadise veya o'na yöneltilmiş bir sorudur şeklinde tarif ediyor.Esbab-ı nüzul,ulumu'l-kur'an ve ulumu't-tefsir başlığı altında telif edilen eserlerde ilk incelenen konu olmuş ve bu mecale dair eserler bizlere nüzul asrı ve ortamının portresini vermesi acısından önemlidir.Esbab-ı nüzül ancak sahih nakille bilinebilir.Yani sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilir ve sahabiden musned-merfu olarak gelmelidir.sahabenin musned-merfu olmayan  Esbab-ı nüzül rivayetleri ise tefsir için yaptıkları esbab-ı nüzül değerlendirmeleri olarak kabul edilir.Bunun içindir ki gerek hadis mecmualarında ve gerekse tefsir ve tarih kitaplarında sebeb-i nüzül rivayetleri zikredilirken kullanılan rivayet sıygası çok önemlidir. Böylece Esbab-ı nüzül rivayetlerinin sıygalarını sebep ifade etmede nass olup olmamasına göre iki gruba ayırmamız doğal bir çıkartım olacaktır.Bir rivayetin "sebeb ifade etmede nass" ve nüzul ortamına ait olabilmesi için ise musned-merfu olması gerekir. Kur'an ve bağlam'ın bu bölümünde rivayetlerin tenkidi yapılırken bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerden  yararlanmamız gerektiği dile getiriliyor.Daha sonra esbab-ı nüzul rivayetlerinin iki grupta mütalaa edilmesi ve bununla birlikte kur'ân'ın anlaşılmasında  esbab-ı nüzul değerlendirilirken Kur'ân'ın bütünlüğün dikkate alınması  siyak-sibak'ın göz önünde bulundurulması gerektiği gibi hususları zikrediliyor.Neticede esbab-ı nüzul Kur'an'ı kerim'in yaşanmış,yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat ,hidayet rehberi olduğuna delil teşkil eder. 

 


0 Yorum - Yorum Yaz



Yahya Özdil-Yüksek Lisans
 
 Esbâb-ı nüzul,Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında gerekli bir bilgi olarak değerlendirilmiştir.Müfessirler,”baçlangıçta tefsir ilmi, Esbâb-ı nuzul’ü bilmekten ibaretti” demişlerdir.Ali,İbn-i mes’ûd ve İbn-i Abbas gibi bazı sahabiler Kur’andan inen her ayetin ne hakkında,kim hakkında ve nerede nazil olduğunu bildiklerine dair sözler söylemişlerdir.Onun için esbâb-ı nuzul hakkında tek kaynak sahabedir.

O halde insan hayatına yön vermek,anlam vermek için var olan Kur’an-ı Kerim’i anlama çabasında esbâb-ı nuzul’ün teorik temellerini bilmek ve onun ilkelerine uymak gerekir.O zaman nüzul ortamını tanımış ve o döneme tarihi açıdan bakıp nüzul ortamına getireceğimiz açıklamalarla bu insanî varlık alanına ait yapıp etmeleri günümüze taşıyıp anlamlandırabiliriz.

Kur’an ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerimdir.çünkü Kur’an- Kerim kendisi üzerinde düşünülmesini ,anlaşılmasını ve açıklanmasını isteyen,neticede yaşanılır kılınmasına okuyucularını teşvik eden vahiy mahsûlu bir kitaptır.Hz.peygamber’in maarif siyasetinin temelini “kıraat-kitabet”oluşturmuştur.Bedir savaşı sonrasında harp esirlerinden okuma-yazma bilenler on Müslüman çocuğa okuma-yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakılmışlardır.

Hamidullah,suffe hakkında “islam’ın ilk Üniversitesi” demektedir.Bu üniversitede öğrenciler,Hz. Peygamberin  dediğinin ve yaptığının bilgisini elde etmek için can atıyorlardı.

Hz.peygamber döneminde hem de ashab döneminde Kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır.Çünkü nüzul’ü müşahede edenler mesajı anlayabilmekte veya anlayamadıklarını soracak kimseleri bulabilmektedirler.Hz.Ebu Bekir döneminde Kur’an cem edildi.Hz.osman döneminde çoğaltıldı.Hz. Ali ve sonrası dönemde de harflerin noktalanması ile harekelenmesine başlandı.

Mushaf’ın çoğaltılmasıyla kıraat ilmi ve resmu’l Kur’an ilimlerinin ilk ele alınan ilimler olduğu bilinmektedir.Aslında bütün Kur’an ilimleri,Kur’an’ın anlaşılması açısından değerlendirilince birbirlerine geçmiş halde bulundukları da bir hakikattir.İşte bu sebeble “Ulûm’l -Kur’an”başlığı altında Kur’an ilimlerinin tek bir eserde muhtasar olarak toplanması zarureti hasıl oldu.

” Ulûm’l -Kur’an”kavramının bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı şekilde billurlaşması Zerkeşî sayesinde h.VIII.asırda vuku bulmuştur.

Esbâb-ı nüzul, Kur’an ilimlerinin önemli bir unsurudur. Sahabe Kur’an ilmini, onu hayata tatbik etme usulu ile birlikte öğrenmişlerdir.Bu açıdan esbâb-ı nüzul ,onlar için çok önemli bir bilgi olarak görülmüş ve kur’an-ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğer görmüşlerdir.

Netice itibariyle esbâb-ı nüzul, Kur’an-ı Kerim’in soyut bir düşünce veya düşünce biçimi olarak kalmadığının,aksine,yaşanmış,yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat,bir hidayet rehberi olduğunun en büyük delilidir.

 

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


 I.                KİTAP

KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN ROLÜ

MUSTAFA MURAT BATMAN

12912713

 

·       Esbabı- Nüzul ilmi, daha ilk tefsir faaliyetlerinin ortaya çıkması ile teşekkül etmiş bir ilimdir ve Tefsir ilmi içerisinde çok önemli bir yer işgal etmektedir. Hatta âlimlerimiz bu ilmi bilmeden Kur’an’ın anlaşılamayacağını bildirmişlerdir. Ulemanın bu kadar ehemmiyet ittihaz ettiği bir konunun içeriğine girmeden önce biz de klasik kaynaklarda yapıldığı gibi ilk olarak kavramın sözlük anlamlarına değinmek istiyoruz.

·       Sebep: ip, halat demektir. Yine arzulanan bir şeye insanı ulaştıran şeylere de sebep denmiştir. Sebep ayrıca,  yol anlamında da kullanılmaktadır. Bir kişi yola çıktığında, yol onu arzuladığı yere götürdüğü için yola da sebep denmiştir. Esbab ise Sebep kelimesinin Arap dilindeki çoğuludur. Sebepler demektir. Nüzûle gelince: O, yukarıdan aşağıya inmek manasınadır. Bunun aksi ise suûd'dur.”[1]

·       Bu iki tanımı sentezleyerek “Esbab-ı Nüzul” kavramını şöyle tanımlayabiliriz: “Esbab-ı Nüzul: (Kur’an ayetlerinin) İnişinin (ardındaki tabloyu) ipler, halatlar vasıtasıyla (yani bağlantılar kurarak) araştırmak ve öğrenmek için ortaya çıkmış bir ilimdir.”

·       Istılahî manada Esbab-ı Nüzul ise;

“Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasına imkân sağlayan çok güvenli bir yol, (Vahidi) Kur’an-ı Kerim tefsirinde bilmeye muhtaç olduğumuz bir ilim, (Zerkeşi) muktezay-ı hali bilmek (Şatıbi) [2], Kur’an’ın iniş sebebidir. (Kafiyeci)”[3] Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin tazammun etmek (hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiselerdir.[4]

·       Bu kavramın daha net anlaşılabilmesi için Kur’an ilimlerinin doğuşu ve gelişimine de değinmek gerekir. Kur’an ilimlerinin ilk nüvelerinin Kur’an tefsir edilirken ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. İlk müfessirler, Kur’an-ı Kerim’i anlamlandırmak için kullanılan bu çeşitli yöntemlere “Ulumu’l-Kur’an” adı veriliyordu. Ancak daha sonraları kelime, sözlük anlamı ile irtibatlandırılarak anlamlandırılmış, sınırları çizilmiş, belirli alanlara sahip bir ilimler topluluğu halini almıştır.

·       Tıpkı “Sünnet” mefhumunun Rasulullah’tan sonra anlamlandırılması gibi, bu ilimler de belirli bir zaman sonra anlamlandırılmış, tasnif edilmiş ve günümüze gelmiştir. “Sünnet” mefhumunun Rasulullah’tan sonra anlamlandırılması derken şunu kastediyoruz:

Rasulullah örneğin öğlen namazının farzından önce 4 rek’at namaz kılmıştır. Ancak Rasulullah bu namaza niyet ederken tabi ki “Öğlen Namazının İlk Sünneti”ni kılmak için niyet etmemiştir. Çünkü sünnet mefhumu/terimi Rasulullah’tan sonra ortaya çıkmış, daha doğrusu anlamlandırılmış bir mefhumdur.

·       Terim; kavramın kendisi değildir, onun zihindeki tasarımı, o terime biriktirilmiş depo edilmiş, yoğunlaştırılarak yükletilmiş bilgidir.[5] Bilgi zaman içinde farklı anlamlandırmalar yaşayabilir, değişebilir. Değişen bilgi dolayısıyla da bilginin dile yansıması olan kavramın “içeriği” değişir. Artık o kavram, yaşanan ayrı bir olguya/bilgiye isim olur. “Yol” anlamındaki sünnet, Rasulullah’tan sonra artık farklı bir anlam çerçevesi kazanmış ve ayrı bir terim anlamı yüklenmiştir.

·       Tıpkı örnekte yer alan sünnet gibi, Kur’an ilimleri de ilk müfessirler tarafından bilinen, kullanılan bir araçtır. Ancak zaman geçtikçe ilimlerin tesmiye, tebvib ve tasnifi ihtiyacı ortaya çıkmış bu süreçte de kavram farklı bir terim anlamı elde etmiştir. Yani “ilk dönem müfessirlerinin zihninde Kur’an ilimleri cem’ olunmuştu; ama ‘Kur’an ilimleri kavramı’ teşekkül etmemişti.”[6]

·       Kur’an ilimleri kavramının ilk zamanlar Tefsir anlamında da kullanıldığını bilmekteyiz. Bu kavramın günümüzdeki terim anlamını kazanması Zerkeşi’nin El-Burhan adlı eserinden sonra cereyan etmiştir.

·       Zerkani’nin Ulumu’l-Kur’an’ı tanımlarken her ilmin Kur’an ile belli bir irtibatının bulunacağını söylemesi, günümüzde bazı ilim adamlarının Ulumu’l-Kur’an’ı yanlış anlamasına sebep olmuştur. Onlar bu sözlerden, Kur’an-ı Kerim’le alakalı bilgiye sahip (Astronomi, tıp, matematik, felsefe ve sair) dâhil bütün ilimlerin Kur’anî ilimler olarak kullanılabileceğini anlamışlardır. Şayet bu anlayış kabul edilirse, her yeni çıkan teknolojik ve bilimsel bir gelişme Kur’an ile irtibatlandırılmaya çalışılacak, anlamsız zorlamalar ortaya çıkacaktır. Bu yüzden böyle bir anlayış bizce hatalıdır.

·       Tefsir rivayetleri, içerikleri bakımından diğer rivayetlerden ayrılsa bile menşe’leri itibariyle aslında birer hadis rivayetidir. Çünkü onlar sonuçta rivayettirler ve unutulmamalıdır ki, ilk hicri asırlarda ‘rivayet’ ile ‘hadis’ kelimeleri eş anlamlı olarak da kullanılmıştır.[7] Doğal olarak “Esbab-ı nüzul rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği eserler de tefsir kitapları değil, hadis mecmualarıdır. Bu eserlerin tefsire ait kitab veya bab’larında nakledilen rivayetlerin ekseriyeti esbab-ı nüzul rivayetleridir.”[8]

·       Esbab-ı nüzul rivayetleri ayetlerin indiği ortamı, yaşanan olayları bir sonraki nesle aktarmak için yazılmış ve zapturapt altına alınmıştır. Onlar, (rivayetleri ilk olarak toplayıp bir araya getirenler) sadece sahih olarak gördüklerini değil, ellerine ulaşan tüm verileri kaydetmişler ve tasnif, tebvib, tashih işlemlerini bir sonraki döneme bırakmışlardır. Onlar duydukları bir rivayeti aktarmamaktan ötürü vebal altında kalmaktan korkmuşlar, bu yüzden uydurma rivayetleri bile nakletmişlerdir. Bu demektir ki onlar tüm naklettiklerine inanmamızı değil nakledilenler üzerinde ince ince tefekkür, tedebbür ederek onları en sağlam şekilde ayıklamamamızı istemişlerdir.

·       Esbab-ı nüzul rivayetinin sıhhat şartlarına değinecek olursak; rivayetin sıhhatli olması için:

v Sahih bir nakil ile aktarılması gereklidir,

v Senedde kopukluk olmamalıdır (İttisal)

v Senedin Hz. Peygamber’e ulaşması gereklidir. (Merfu)

Kısacası esbab-ı nüzul rivayetinin Müsned-Merfu olarak nakledilmiş olması gereklidir. Sahabeden gelen müsned-merfu olmayan rivayetler de bulunmaktadır. Bu rivayetler ise tefsir (açıklama) mahiyetli esbab-ı nüzul rivayetleridir.

·       Esbab-ı Nüzul rivayetlerinde kullanılan sıyga çok önemlidir. Ancak bu husus, bu konuda yapılan çalışmalarda sistematik olarak ele alınmamıştır. Bu durum esbab-ı nüzul ile ilgili çalışmaların en büyük sorunlarından birisidir. Bizlere düşen görev ise ilk olarak hadisleri sıhhat yönünden incelemek, daha sonra rivayetin sebep ifade etmede nass olan bir kalıp mı yoksa sebep ifade etmede nass olmayan bir kalıp mı olduğunu belirlemektir.

·       Bu tasnifin yapılması çok önemlidir. Çünkü sağlam bir isnadla, birbirine çelişik, birçok esbab-ı nüzul rivayeti bulunmaktadır. Bunların bir kısmı muhtemeldir ki sebep ifade etmede nass olmayan bir kalıp olmasına karşın sebep ifade etmede nass olan bir kalıp olarak değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu problemi te’lif etmek için seçilen yollar yüzünden Esbab-ı Nüzul hususunda daha farklı birçok problem ortaya çıkmıştır. Örneğin Zerkeşi, Suyuti, İbn Teymiyye bu problemin ortadan kaldırılması için bu iki rivayeti nüzulün taaddüdü fikrini ortaya atmışlardır. Nüzulün teahhürü, ayetin umumi veya hususiliği gibi birçok problem bu tasnifin yapılmamasından ileri gelmektedir. Şayet toplanan bütün sebeb-i nüzul rivayetleri bu tasnife uygun bir şekilde sistematize edilirse bu problemler ortadan kalkacaktır.

·       Kur’an-ı Kerim’i anlama çabasında esbab-ı nüzulden yararlanmada ihtiyacın sınırlarını belirleyen iki gurup söz konusudur. Bunlar genel ve özel ilkeler olarak sınıflandırabiliriz:

a)    Genel ilkeler:

1.    İlke: Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir.

2.    İlke: Esbab-ı nüzulü bilmeden Kur’an’ı anlamak mümkündür. Bu ise Kur’an-ı Kerim’i bütünlüğü içinde okuyarak ve zahirinden gücümüzün yettiğini anlamaya gayret ederek çözümü Kur’an’da, onun manalarında bularak yapılabilir.

b)    Özel ilkeler:

1.    İlke: Sebeb-i nüzulü bilmenin muktezay-ı hali (durumun gerektirdiğini, gereğini) bilmek gibi olduğu hallerde esbab-ı nüzule ihtiyaç duyulur.

2.    İlke: Sebeb-i nüzulü bilmemenin Kur’an’ın zahiri nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü hallerde esbab-ı nüzule ihtiyaç duyulur.

3.    İlke: Esbab-ı nüzule ihtiyacı ilk olarak Kur’an’ın belirlemesi gerekir.[9]

 

 

 

 

 

 

 

 



[1] Muhyiddin Ebû Abdillah Muhammed b. Süleyman el-Kafiyeci el-Hanefi, Kitabu’t-Taysîr fî Kavâidi ‘İlmi’t-Tefsir, çev. Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu, AÜİFY, s. 64, Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara 1989.

[2] Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 53, İstanbul 2008.

[3] Kafiyeci, age, s. 64; Serinsu, ay.

[4] Serinsu, age, s. 56.

[5] Serinsu, age, s. 304.

[6]Serinsu, age, s. 235.

[7] Mehmet Akif Koç, İsnad Verileri Çerçevesinde Erken Dönem Tefsir Faaliyetleri, s. 19, Kitabiyat, Ankara, 2003.

[8] Serinsu, age, s. 236.

[9] Serinsu, age, s. 188-191.


0 Yorum - Yorum Yaz


Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü
HAMDULLAH KAYA ÖĞRENCİ NO: 12912772
1-Esbab-ı nüzulu Kur’an-ın anlaşılmasında gerekli bir bilgi kaynağı olarak değerlendirmeliyiz.
2-Bunu için esbab-ı nüzulü önce sınıflandırmalıyız sonra ona eleştirel bir bakışla yaklaşmalıyız.
3-Bu değerlendirmeyi yapabilmemiz için de tek kaynak sahabe efendilerimizdir.
4-Daha sonra da Kur’ın-ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulü nasıl değerlendirmemiz gerektiğini ortaya koymalıyız. 5-Esbab-ı nüzulü iyi anlamak için de onu tenkit edip incelemeliyiz, bunu için esbab-ı nüzulü önce sınıflandırmalıyız sonra ona eleştirel bir bakışla yaklaşmalıyız
6-Bunun için bize yardımcı olacak bir yardımcıya ihtiyacımız lazım, o da Kur’an İlimleridir.
7-Kur’an ilimlerinin kaynağı Kur’an’dır.
8-Çünkü Kur’an, kendisinin düşünülmesini, anlaşılmasını ve açıklanmasını biz insanlardan ister.
9-Kur’andaki birçok ayet insanı tasvir ediyor ve insanlara eğitimi gerekli görüyor.
10-Bundan dolayı Kur’an inmeye başladığından buyana Müslümanlar Kur’an-ı anlamaya çalışmış.
11-Bu anlama süresinde de peygamberimizden faydalanmışlar.
12-Peygamberimizde bunu hem fiili hem de kavli ile yerine getirmiştir.
13-Bunun için okuma-yazma bilmeyenlere eğitim için zaman harcanmış, mescitlerde dersler verilmiştir.
14-Nüzul çağında tefsir ilimlerinin telifine ihtiyaç duyulmamış, çünkü bunları anlatan efendimiz vardı ve o dönemde Kur’an ilimleri nakil şeklindeydi.
15-Daha sonra İslam fetihleri, Kur’an ilimlerinin tedvinini zorunlu kılmıştır. Bu işe de sahabe, tabiin ve onların yetirdikleri öncü olmuşlardır.
16-Buradan anlaşılıyor ki Kur’an ilimleri Kur’an-ı anlama sürecinde ortaya çıkmıştır.
17-İlk müfessirlerimiz bunu Kur’an-ın anlaşılmasına imkan sağlayan ilmi araçların geliştirilmesi şeklinde algılamışlardır.
18-Bu arada Kur’an ilimlerini gayesi bir olduğundan hepsi birbirine geçmiş haldeydi.
19-Bu yüzden Kur’an ilimlerinin bütününü kapsayan bir ilim kavramına ihtiyaç vardı.
20-Ve Kur’an ilimlerinin kavram ve ıstılah olarak kullanımları hicri V. Asırda ortaya çıkmıştır.
21-Kur’an ilimlerine giren ilimler teker teker ele alınmıştır.
22-Kur’an ilimlerinin bugünkü kullanımları ise hicri VIII. asırda ortaya çıkmıştır.
23-Önceki âlimlerimiz, hadis ilminde ortaya konulan yöntemi Kur’an-ın anlaşılmasında ortaya koyamamışlardır.
24-Kur’an ilimleri üç türdür; Tevhid, Tezkir ve Ahkâm’dır.
25-Bu yüzden Kur’an-a yakınlığı ile bilinen tek bir ilim olmadığı için ilim terimi çoğul olarak kullanılmıştır.
26-Kur’an ilimlerinin konusu da geniştir.
27-Tefsir ise Kur’an-ın anlaşılmasını hedef edinen bir ilimdir.
28-Bundan dolayı Kur’an ilimlerinin ilk tedvin edileninin tefsir olması gayet doğaldır. Çünkü Kur’an bizden önce kendisinin anlaşılmasını istiyor.
29-Yani Kur’an ilimlerinde hedef; Kur’an-ın tefsirini ve anlaşılmasını kolaylaştırmaktır.
30-Dolayısıyla tefsir ilmi özel bir alan ve gaye ile yönelmiştir.


0 Yorum - Yorum Yaz


salahhaldain Abdulhuseın flaifel- طالب الدراست العليا ماجستير

            المقدمة

-------------------------

     تكمن اهمية السنة النبوية سنة رسول الله [ ص] والاهتمام بها متنا وسندا , فهي المصدر الرئيسي للتشريع  مع القران الكريم  كما قال مكحول :   القران احوج الى السنة من السنة الى القران .

     وقال احمد بن حنيل [ ان السنة تفسير الكتاب وتبينه ] كان الاهتمام بالسنة نظير للاهتمام بالقران , لما كانت السنة لها في الدين هذه المكانه العليا حق عليها الرعاية والاهتمام في حفظها . وكذلك الاهتمام باصولها وقواعدها .

   والاصول لغة جمع اصل , وهو في اللغة عبارة عما يفتقر اليه ولا يفتقر الى غيره , وفي الشرع يُبنى عليه غيره ولا يُبنى هو على غيره, والاصل ما يثبت حكمة بنفسه ويُبنى عليه غيره 1

      وقال ابو حيان الاندلسي : التفسير فيه كيفية النطق بالفاظ القران الكريم ومدلولاتها وأحكامها الافرادية والتركيبية ومعانيها  التي تحمل عليها حالة التركيب وتتمات لذلك .

      والفقه الاسلامي عموما هو العلم الذي يبحث لكل عمل عن حكمه الشرعي , وفضل الفقه عظم . قال النبي محمد [ص ] : من يرد الله به خيرا يفقهه في الدين . اما موضوعه فهو افعال المكلفين من العباد , فيبحث فيه عما يعرض لافعالهم من حل حرمة ووجوبة ند ب وكراهه .

----------------------------------------------------------------------------------------------------------

1-      معجم مقاييس اللغة / ابن فارس

       اصول التفسير

---------------------------

      فهي القواعد والاسس التي تقوم عليها علم التفسير وتشمل ما يتعلق بالمفسر من شروط واداب وما يتعلق بالتفسير من قواعد وطرق ومناهج  وما الى ذلك .

     او هو العلم الذي يتوصل به الى الى الفهم الصحيح للقران ويكشف الطرق المنحرفة أو الضالة في تفسيره .

   وهو علم واحد من علوم كثيرة انشئت لخدمة القران الكريم كعلم التجويد والقراءات والرسم القراني وغيرها . 1

      وقال ابو طالب الثعلبي التفسير بيان وضع اللفظ اما حقيقة او مجازا كتفسير الصراط بالطريق والصيب بالمطر والتأويل تفسير باطن اللفظ مأخوذ من الاولِ وهو الرجوع لعلقبة الامر , فالتأويل اخبار عن حقيقة المراد , والتفسير اخبار عن دليل المراد لان اللفظ يكشف عن المراد والكاشف دليل . 2

      اما غاية اصول التفسير هو ضبط التفسير بوضع القواعد الصحيحة والطرق السليمة والمناهج السديدة للتفسير والشروط المحكمة والاداب الفريدة للمفسر . وكما ان غاية التجويد النطق الصحيح لالفاظ القران فان غاية اصول التفسير الفهم الصحيح لمعانيه .

-----------------------------------------------------------

1-    اصول التفسير د/فهد بن عبد الرحمن ص15

2-    الاتقان في علم القران / الامام السيوطي ج2 ص137

 فائدة اصول التفسير

----------------------

        ولهذا العلم فوائد عديدة ليس من السهل حصرها ومن اهمها : *

1- التزود بالثقافة العالية من المعارف القيمة والتسلح بسلاح العلم والمعرفة للدفاع عن القران الكريم ضد الاعداء الذين يبذلون وسعهم لتحريف معاني القران والالحاد فيه .

2- معرفة الطرق الصحيحة لتفسير القران الكريم وما يقبل منها وما يرد ومعرفة من يصلح تلقي التفسير عنه , ومن لا يصح تفسيره للقران .

3- معرفة القواعد التي تُعين على فهم كتاب الله تعالى الفهم الصحيح ختى يبني المسلم عقيدته على قاعدة صحيحة ثابته .

4- الاطلاع على الجهود العظيمة التي بذلها علماء السلف الصالح للمحافظة على القران الكريم لفظا ومعنى , ومن ثم الاقتداء بهم في ذلك والسير على نهجهم .

     ان موضوع كل علم هو الشي الذي يبحث ذلك العلم عن احواله العارضة لذاته . 1   واذا كان الامر كذلك فان اصول التفسير تبحث في علم التفسير من حيث تحديد قواعده وأسسه وشروط تناوله وطرق ومناهجه وما الى ذلك . وموضوع علم التفسير هو القران الكريم من حيث بيان معانية واستخراج أحكامه وحكمه .

----------------------------------------------------------------------------------------------------

 

*بحوث في اصول التفسير د/ فهد بن عبد الرحمن بن سليمان استاذ الدراسات القرانية بالرياض

1-الاحكام في اصول الاحكام     / الامدي ج1 ص7 

       اساليب التفسير

---------------------------

     وللمفسرين في التفسير اساليب اربعة هي : 1

 

1- التفسير التحليلي .

2- التفسير الاجمالي .

3- التفسير المقارن  .

4- التفسير الموضوعي .

 

      والتفسير التحليلي هو الاسلوب الذي يتتبع فيه المفسر الايات حسب ترتيب المصحف سواء تناولة جملة من الايات متتابعة او سورة كاملة أو القران الكريم كله , ويبين ما يتعلق بكل اية من معاني الفاظها ووجوه البلاغة فيها واسباب نزولها واحكامها ومعناها ويتميز هذا الاسلوب على انه من اقدم اساليب التفسير . وان هذا الاسلوب هو الغالب على مؤلفات التفسير واهمها قديما وحديثا من مثل الطبري والثعلبي والواحدي والبغوي .

 

 

---------------------------------------------------------

1- اتجاهات التفسير في القرن الرابع عشر ج1 ص22

 

 

 

اما التفسير الاجمالي : وهو الاسلوب الذي يعمد فيه المفسر الى الايات القرانية حسب تريتب المصحف فيبين معاني الجمل فيها متتبعا ما ترمي اليه الجمل من اهداف ويصوغ ذلك بعبارات من الفاظ ليسهل فهمها وتتضح مقاصدها للقارئ والمستمع .

 

وهوبعبارة اخرى التفسير الاجمالي هو ان يلتزم المفسر تسلسل النظم القراني سورة سورة الا انه يقسم السورة الى مجموعات من الايات يتناول كل مجموعة بتفسير معانيها اجمالا مبرزا مقاصدها , موضحا معانيها , والتفسير الاجمالي اشبه ما يكون ب [ الترجمة المعنوية ]

التي لايلتزم المترجم فها بالالفاظ وانما يقصد الى بيان العام .

 

ومن امثلته من المؤلفات : تفسير كلام المنان عبد الرحمن بن سعدي , ومحمود شلتوت ,

 

اما التفسير القارن : وهو الذي يعمد المفسر فيه الى الاية او الايات فيجمع ما حول موضوعها من نصوص سواء كانت نصوصا قرانية اخرى , او نصوصا نبوية [ احاديث السنة النبوية ] او للصحابة , او التابعين , او للمفسرين , او الكتب السماوية الاخرى , ثم يقارن بين هذه النصوص , ويوازن بين الاراء , ويستعرض الادلة , ويبين الراجح وينقض المرجوح . 1

-----------------------------------------------------------

1-  اصول التفسير / د- فهد بن عبد الرحمن ص59

 

 

 

 

التفسير الموضوعي : هو اسلوب لا يُفسر فيه صاحبه الايات القرانية حسب ترتيب المصحف بل يجمع الايات القرانية التي تتحدث عن موضوع واحد فيفسرها .

 

اذا هو جمع الايات القرانية التي تتحدث عن قيض او موضوع واحد وتفسير ها مجتمعة واستنباط الحكم المشترك منها ومقاصد القران فيها .

 

وهذا التفسير ظهر في القرن الرابع عشر , وهناك صور متعددة عند السلف الصالح منها :

التفسير القران بالقران  وتفسير ايات الاحكام  والاشباه والنظائر , والدراسات التفسيرية . 1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

-------------------------------------------------------------

1- اصول التفسير ومناهجه / د- فهد بن عبد الرحمن سليمان الرومي

 

 

         الخاتمة

----------------------

 

قال الامام الشافعي : [ كلُ ما حكم به رسول الله [ص]فهو مما فهمه من القران ] .

 

وقال الامام احمد رحمه الله تعالى : [ السنة تُفسرُ الكتاب وتبينه ]

 

      لقد كان الصحابة رضي الله عنهم ومن بعدهم الى يومنا هذا يتفاوتون في فهم القران وتفسيره , ومنهم من يُشكل على بعضهم ما لايُشكل على الاخر , ولو تساوت الاذهان في ادراك معاني القران لبطل التنافس وخمدت الهمم , لزوال ما يحملها على القدح واعمال الذهن والتفكير والتدبر لكن الله – جلت حكمته – جعل الفاظ القران القران الكريم تحتمل – احيانا – معاني كثيرة , وامر الناس بالتدبر والتفكير فيها وحثّ الناس على ذلك فقال سبحان وتعالى : [ افلا يتدبرون القران ام على قلوبٍ اقفالُها ]1ولهذا فقد تنافس الصحاب رضي الله عنهم والمسلمون من بعدهم في التدبر في ايات القران , وبيان معانيه , واستنباط حكمه واحكامه .

-------------------------------------------------------- 


0 Yorum - Yorum Yaz

Murat Kayalik    04.06.2013

Hocam: Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu

Kitap: Kur`an ve Bağlam (özet)

Öğrenci: Murat kayalik

 

 

Kur’an’ın anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul’ün rolü (s.17-268).

 

            Kur’an ilimleri kavramı:                                                                                           Zerkeşi: “Kur’an ilimlerinden kasdolunan üç şeydir”.                                      Ibnu’l Arabi: “Kur’an ilimleri üç nevidir: tevhid (Kelam), tezkir (Tasavvuf) ve ahkam (Fıkıh). Zerkani: “Kur’an ilimleri: Kur’an olması, hidayet rehberi oluşu, veya i’cazı açılarından Kur’an-ı Kerim’le alakalı bütüm ilimlerdir”.

Sonuç: konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdeği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi alanıdır.

 

            Tefsir ilimleri kavramı:                                                                                                         El-İzz Ibn Abdisselam: “Tefsir ilmi, Kur’an-ı Kerim’in sözcüklerini, anlamlarını Kur’an’la ilgili ilimler gereğince araştıran bir ilimdir”.

Sonuç: iki kavram tedvin döneminin başlarından itibaren aynı manada kullanılmıştır. Bugün ise tefsir ilimleri: müfessirin Kur’an tefsirine yöneldiğinde bilmesi gereken ilimler olarak kavramlaşmıştır. Kur’an ilimleri ise daha kapsamlı olarak Kur’an-ı Kerim’le ilgili bütün ilimleri ve bu ilimlerle ilgili umumi kaideler olarak kavramlaşmıştır.

 

 

 

Sebeb-i Nüzul:

“Nüzul ortamında meydan gelen bir hadiseye veya Hz.Peygamber’e yönetilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin, tazammun etmek (hadiseye-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadise”.

 

            Esbab-ı Nüzulle ilgili meseleler:

1-Taaddüt.                                                                                                                            a) Sebebin taadütü: Birçok nüzul sebebi dolayısıyla bir ayetin nazil olmasıdır.               b) Nüzulün taadütü: Birkaç ayetin tek bir sebep için inmiş olmasıdır.                           2-Hükmün veya Nüzulün Taahhürü.                                                                                    3-Umum-Husus meselesi.

           

Esbab-ı Nüzulle ilgili ilimler:

1-Hikmet-i Teşriiye ilmi: Selef, bazı ayetlerin manaları hakkında güçlükle karşılaştığında nüzul sebeplerine başvurarak bu hikmet ve gayelere vakıf olmuş, böylece tereddütten kurtulmak istemiştir. Onlar bu sayede şer’i ahkamın hikmetini de belirlemiş oluyorlardı. Yani hükümlerin hikmet(ler)ini araştıran ilimdir. (İctihada mahal vardır)                                                                                                                        2-Mübhematü’l-Kur’an ilmi: Kur’an-ı Kerim’de müphem bırakılan (anlaşılması açık ve belirli olmayan) bazı kelimeleri açıklamayı konu edinen ilimdir. (İctihada mahal yoktur, çünkü nakle dayanır)                                                                                                    3-Tenasüb ve insicam ilmi: Ayetler ve sureler arasındaki tenasüb (münasebat) ve insicamı konu edinen ilimdir.

 

            Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin doğurduğu  olumsuz sonuçlar:

1-Yorum zenginliğine engel olması.                                                                                    a) Her ayete nüzul arama çabaları.                                                                                              b) Ayetin mana bakımından birçok vechesi olabilir diye düşünmek varken, nüzul sebebi ile sınırlı kalma ihtimali.                                                                                          c) Ayetin sebeb-i nüzulündeki olayın çerçevesinde sıkışıp kalmak.                                     2-Kur’an-ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’an-İnsan-Hayat bütünleşmesini önlemesi.                                                                                                                        3-Konunun istismar edilmesi. Yani kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeleri.        a) Şahısların ebedileştirilmesi.                                                                                              b) Mezhep hareketlerine etkisi.

 

Bu hatalara girmenin sebepleri şöyle sıranabilir:                                                                  -Her ayete bir nüzul sebebi arama çabaları.                                                                                   -Senetleri hazfederek rivayet etmeleri.                                                                                   -Esbab-ı nüzul rivayetlerini tasnif etmemeleri.                                                                     -Rivayet sıygalarına dikkat etmemeleri.                                                                               -Tarih ilminden yararlanmamaları.

           

                                  

Sa’lebe kıssası: Esbab-ı Nüzul’e yeni bir yaklaşım (s.269-302).

 

İmam Ahmed b. Hanbel’in: “Üç şeyin aslı yoktur: Melahim, Megazi ve Tefsir“ ifadesini, senedi olmadan rivayet edilen bir habere itibar edilmemelidir; ama sahih bir senet ve sağlam bir metinle rivayet edilen haber de elbette kabul edilmelidir, şeklinde anlamak daha isabetlidir.

Sonuç: Alimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları, her zaman o rivayetin sıhhatine delil teşkil etmemelidir. Kendilerine ulaşan her haberi yazıya aktarmalarından amaçları, toplamaya imkan buldukları her şeyin yok olup gitmesinden endişe etmeleridir. Onlar senedi zikretmiş olmakla mesuliyetten kurtulacaklarını ümid etmişlerdir. Bizi de bu haberleri kabul etmekle yükümlü de tutmuşlardır.

           

Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul (s.303-342).

 

Kavram-Terim:                                                                                                                     Kavram: Bir şeyin zihindeki tasarımı.                                                                             -Zaman ve mekana göre değişir.                                                                                          -Yanılmak mümkündür.                                                                                                       -Son tanımı mümkün değildir.                                                                                             Terim: Bir kavramın dille ifade edilmesidir.

            İki temel nitelik:                                                                                                                   1-Seçiklik (Zaman ve Mekana göre değişmez).                                                             2-Açıklık  (Zaman ve Mekana göre değişir).

İnsanın bütün iradi eylemleri, kazandığı kavramlara bağlıdır.

Tarihsel: Tarihe mal olmuş.                                                                                                  Tarihsellik: Bir Paradigma’dır (dünya görüşü) Kökleri Batı düşüncesine dayanmktadır. Felsefi bir terimdir. (17 yy.-19 yy. Almanya’da ortaya çıkmıştır. Amacı: yeni bir zihniyet ve yeni bir kozmos anlayışı oluşturmak). 

            Tarihsellik üzerine çalışanlar: Branis Schelling, Hegel, Prantl, Feuerbach, Chalybaeus, W. Dilthey, E. Troeltsch, K. Manheim, F. Meinecke, Croce, Erich Rothacker, Nietzsche, Husserl, K. Popper, E.H. Carr, M. C. D’arcy, Prof. Gilbert Ryle, Julien Freund, Comte, Marx ve Spencer.

Sonuç: Tarihsellik, insanın varlık şartlarından kaynaklanan imkan ve yetenekleri ile bizzat yaşadığı, tecrübe ettiği bir durumla, tarihle ilgilidir. Tarihsellik, bir kavram olarak oluşum süreci bakımından ortak kültüre aittir. Anlam içeriği dolayısıyla da özgü kültüre ait bir kavramdır. Kur’an’ı kerim’in temel konusunun insan oluşu ve insanı hşdayete iletme rehberi olmayı ana gaye edinmesi, tarih ve tarihsellik bağlamında onun temel karekteristiğini ortaya koymaktadır. Kur’an, ilm-i ilahinin murad ettiği hikmete binaen bilinen ortamda nazil olmuştur. Dış etkenlerin ortaya çıkışı (nüzul sebepleri gibi) onun indirilişinin gerçek sebebi değildir. Esbab-ı nuzül, doğrudan doğruya nüzul ortamında fiili olanı ve somut hayatı göstermek konusunda aracı deliller olarak değerlendirilebilir. Orijinal tarih: Esbab-ı nüzul rivayetleri, Düşünülmüş tarih: Tefsir için olan Esbab-ı nüzul rivayetleri değerlendirmeleri.


0 Yorum - Yorum Yaz
Ders Malzemeleri
Lütfen Kopyalamayınız!
2021-2022 Arşivi
2020-2021 Arşivi
2019-2020 Arşivi
2018-2019 Arşivi
2017-2018 Arşivi
2016-2017 Arşivi
2015-2016 Arşivi
2014-2015 Arşivi
2013-2014 Arşivi