Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)

Ödev    08.04.2013

Kur'an ve Bağlam’ın birinci kitabı Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü’nü mütalaanızın sonuçlarını maddeler halinde yazınız.

Hedef Tarih: 23 Nisan 2013


KUR’AN VE BAĞLAM    22.04.2013

Hikmet Kıratlı

12912709

Yüksek lisans

Yüce Allah (c.c.) ilahi vahiy ile peygamberi Hz. Muhammed’e(s.a.v.) inzal buyurduğu ilahi mesaj yüklü kerim kitabı(Kuran’ı Kerim) dır. Tebliğ için insanların kıyamete kadar sorunlarına , meselelerine çözüm üretecek ilahi bir kaynaktır Kur’an…

Kur’an’ı anlamak isteyenler özellikle birinci ikinci üçüncü kuşak( sahabi,tabiin, tebe-i tabiin) esbab-ı nüzửl ilminden yararlanmayı önemli bir prensip haline getirmişlerdir. Dolayısıyla tefsir olmak üzere İslami ilimlerin bir çok alanında alimlerce yararlanılan bir kaynak olmuştur.

Esbab-ı nüzul ilmi Kur’an-ı Kerim’in soyut bir düşünce veya düşünme biçimi değil,yaşanmış yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat ve hidayet rehberi olduğunun delilidir.

Hocamız birinci kitapta Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolünü belirleyebilmek için Kur’an İlimlerine bir giriş yapmıştır. Ulumul Kur’an da ve esbab-ı nüzul deki kavramların incelenmesi yapılmıştır. Kur’an ilimlerinin doğuşu, gelişmesi ele alınmıştır.

Kur’an ilimleri ,bidayette Kur’an ın tefsiri edilirken, onu anlama çabaları sürecinde bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış ilk müfessirler için Kur’an- ı anlamada bir araç olarak kullanılmıştır. Ulumul Kur’an, konusu her yönüyle Kur’an- ı kerim olan veya Kur’an ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an ın en doğru şekilde anlaşılmasına gaye edinen bir bilgi alanıdır. Ulumul Kur’an ve ulumut tefsir birbirleriyle ilişkisi olan kavramlardır. İki kavramın tedahulu söz konusudur. Bunu Zerkeşi ‘el-Burhan’ı’ ile ayırt ettiği söylenmektedir. Buna göre tefsir ilmi özel bir gaye ile Kur’an’ a yönelir. Kur’an ilimleri ise daha genel olarak ilgilenen kimseye alt yapı hazırlar.

Kur’an ilimleri arasında Esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden itibaren ayrıcalıklı bir konumda mütaala edilmiş, bu ilmi bilmek Kur’an ‘ı anlamakla neredeyse eşdeğer tutulmuştur.


Esbab-ı nüzul: Nüzul ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygambere yöneltilmiş bir soruya , vukuu bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir.

Esbab-ı nüzule dair ilk eserde tefsir kitapları değil hadis kitaplarıdır.Hadis kitaplarının tefsire ait bablarında esbab-ı nüzul rivayetlerinin çoğunluğu oluşturduğu görülmektedir.

Esbab-ı nüzule dair eserler nüzul çağı ve nuzül ortamını sonraki nesillere anlatmak,nakletmek amacıyla telif edilmiştir. Böylelikle o dönemin sosyal iktisadi ve siyasi yapısı o dönem insanının zihniyeti ve zihnini dolduran , oluşturan kavramlar kayıt altına alınmıştır. Bunun neticesinde Kur’an’ı anlama çabalarında yeni boyutlar elde etmek, derinlik kazanmak gaye edinilmiştir. He zaman ve ortamda insanlar bunlardan yararlanacaktır.

Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir . yani nüzul sebebi, akılla idrak edilmesi mümkün olmayan , sadece işitme ve görme suretiyle bilinebilen ve sahabeden gelen rivayettir. Sahabeden gelen Esbab-ı nüzul hadis ilminde merfu sayılır. Bu rivayet adeta Hz. Peygamberden bildirilmiş hükmündedir. Sahabenin bu tecrübesine onlardan ilim almak suretiyle iştirak eden tabiiler de esbab-ı nüzul rivayetleri nakletmişler. Bu da hadis usulunde mürsel hükmündedir. Sahabeden sonra tabiin de kaynak kabul edilmiştir.

Sebeb-i nüzul rivayetleri zikredilirken kullanılan rivayet siyga ve kalıpları çok güzel izah edilmiştir. Bunlar da iki kısma ayrılmıştır.

  1. sebep ifade etmede nass olan kalıplar (rivayetler)

  2. sebep ifade etmede nass olmayan kalıplar, bunlar anlaşılır bir şekilde anlatılmıştır.

Esbab-ı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesi sonucu bazı problemler zuhur etmiştir. Taahhüt , taahhür,nass umum mu yoksa husus mu ifade ettiği meseleleridir.

Tefsir(Esbab-ı nüzul) rivayetleri ,hadis tenkitçilerinin rivayetlerin tenkidinde kullandıkları sened ve metin tenkid kurallarının sıkı eleğinden geçirilmelidir. Tefsir rivayetlerinin eserlerinde nakleden müfessirlerimizin bir çoğu garib, münker ve israili bir çok hadis zikretmişlerdir. Bu da gösteriyor ki bu tefsir haberlerinin sıhhatini göstermez. Müfessirler kendilerine ulaşan haberleri yazıya aktarmaları, toplamaya imkan buldukları her şeyin yok olup gitmelerinden endişe etmeleridir. Alimler kendilerinden sonrakileri bu haberleri kabul etmekle yükümlü tutmamışlardır.bunlar senedini rivayet etmekle sorumluluklarından kurtulmuş saydılar. Bunu sebebi isnad ilminin hayatlarına tam anlamıyla girmiş olmasıydı. Yani senedi olmayan rivayet edilen habere itibar edilmemelidir. Ama sahih bir senet ve sağlam bir metinle rivayet edilen bir metin de kabul edilmelidir.

Sahabenin Kur’an tefsirinde kendi rey ve içtihadleriyle ifade ettikleri görüşler müsned- merfu haberler olmaz. Bu nedenle bu rivayetler tefsir için yapılmış değerlendirmeler olarak adlandırılmalıdır. Aynı şekilde tabiinde mürsel , esbab-ı nüzul rivayetleri bu şekilde değerlendirilir. Esbab-ı nüzulün tasnifine dikkat gösterilmeyince rivayet sıygalarına dikkat gösterilmemesi de doğal bir sonuç olmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında Esbab-ı nüzulün yetersiz kalma sebeplerinden biri de nüzul sebebi olarak bir ayet için bir çok rivayet bulunması sebebiyle ortaya çıkan nüzulün taahhüdü veya taahhürü meselesidir. Esbab-ı nüzulün yetersiz kalma sebeplerinden biri de bu rivayetlerde görülen tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman bakımından uyumsuzluktur. Bunun için tarih ilminden yararlanmak gerekir.

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında Esbab-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinde olumsuz sonuçlardan biridir konunun istismarı. Şahısların ebedileştirilmesinde ve mezhep hareketlerinde bu istismarı görmek mümkündür. Hadis metodolojisi açısından kıritiğe tabi tutulmadıkça ,tasnif edilmedikçe bu problem devam edecektir. Bunun sonucu ise Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında görüş açısının daralması demektir.

Esbab-ı nüzul rivayetleri iki grupta müteala edilir.

  1. Esbab-ı nüzul rivayetleri

  2. Tefsir için Esbab-ı nüzul rivayetleri,değerlendirmeleri

tefsir için olan Esbab-ı nüzul rivayetleri

  1. Hz. Peygamberin yaptığı sebeb-i nüzul değerlendirmeleri

  2. Sahabe ve tabiinin yaptığı sebeb-i nüzul değerlendirmeleri

  3. Müfessirin(alimlerin) sebeb-i nüzul değerlendirmeleri

Kur’anın anlaşılmasında esbab-ı nüzul değerlendirmesine iki madde daha eklemek gerekirse Kur’an-ı Kerimin bütünlüğünün dikkate alınması ilkesi ve siyak-sıbak göz önünde bulundurulması.

Esbab-ı nüzul rivayetlerinin Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi konusu ile esbab-ı nüzul rivayetlerinin tasnifi konusu birlikte düşünülmelidir. Böylece Kur’anın nüzul ortamına ait rivayetler ile sahabe ve tabiinin tefsir için yaptıkları sebeb-i nüzul değerlendirmeleri Kur’an’ın anlaşılması çabalarında tam yerlerini bulmuş olacaktır. Her ayette bir nüzul sebebi arama gibi hatalara düşülmeyecektir. Müfessirlerin bir ayet için bir çok nuzül sebebi zikretmeleri falan şahıs hakkında nazil oldu demelerini bütünlük içinde değerlendirilmelidir.

Sahih olan bütün esbab-ı nüzul rivayetleri , nüzul sebebi olarak zikredilen sebep haricindeki benzer olaylara uygulanabilir. Çünkü sebeb-i nüzulle oluşan olgu ve sosyal bağlam,insani örnek oluşturan ,insan hayatının doğal bir kesitini yansıtan ve zaman - mekan unsurlarının ötesinde müteala edilmelidir. Böylece Kur’anın bütünlüğü ve ona dahil olan siyak-sibak kolaylıkla görülecektir.


0 Yorum - Yorum Yaz


 YÜKSEKLİSANS-12912776 / MÜCELLA TEKİN

KUR’AN VE BAĞLAM

Bu kitap; kendi içinde “Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü”, “Sa’lebe Kıssası”, Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” adlarındaki üç kitaptan oluşmaktadır.

Önce kitabın ismindeki bağlam kelimesinin içeriğini açıklamakla başlayalım. Bağlam; esbâb-ı nüzule ilişkin bilgileri etkileyen anlamlar, anlamalar, ön kabuller, yargılar ve bakış açılarının toplamı.

İnsan, tarih boyunca kendisi, kainat ve hayat hakkındaki sorulara cevap aramıştır. Bugün de öyledir. Gelecekte de öyle olacaktır. İnsan bu sorulara Kur’an-ı Kerim’le cevap aramak durumundadır. Bu açıdan esbâb-ı nüzul, başta tefsir olmak üzere birçok ilim alanında üzerinde önemle durulan bir bilgi kaynağı olmuştur. Çünkü esbâb-ı nüzul K’in soyut bir düşünce biçimi değil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat olduğunun delilidir.

Ortaya çıkan bir takım problemler esbâb-ı nüzul’ün işlevine yeni bir yaklaşım ortaya konmasını gerektirmiştir.

İşte bu kitabın bütünü içindeki birinci kitapta, “Esbâb-ı Nüzul’e Yeni Bir Yaklaşım” olarak adlandırılan usûlün takip edilmesi, ikinci kitapta “Sa’lebe Kıssası” ile yöntemin uygulamasının gösterilmesi, üçüncü kitapta da “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” başlığında Tarihsellik kavramının kültürümüze nasıl nakledilebileceği ve nasıl kullanılabileceği üzerinde durmaktadır.           

 

BİRİNCİ KİTAP

KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZUL’ÜN ROLÜ

Esbâb-ı nüzul bilgisi, Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamınının asli bir unsurudur. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında gerekli bir bilgi olarak değerlendirilmiştir.

Esbâb-ı nüzul hakkındaki tek kaynak da sahabedir.

Ancak ayetin sebebi nüzulü işte bu hadisedir demeden önce ciddi bir araştırma şarttır.

Araştırmanın amacı, Kur’an-ı Kerim ilimlerinin ve esbâb-ı nüzul kavramlarının tanımlanması ve düşülebilecek yanlışları dikkat çekmek, vahyin kesilmiş olmasına rağmen Kur’an’ın mesajının sürmesinden hareketle daha büyük bir terakkinin de kaynağı olma potansiyelini sürdürmesiyle esbâb-ı nüzul’ün günümüze nasıl taşınabileceğidir.

Konuyu Kur’an’ın anlaşılmasıyla sınırlayıp yorumlayıcı olmayı, sadece bilgi verici olarak kalmamayı usul olarak edinmektedir Kitap.

Bu husustaki diğer kitaplardan farkı esbâb-ı nüzul ilmine, vakıasını tespit, onu tenkit, ve yeni yaklaşım ilkeleri ortaya koymak olmuştur. İşin aslı tekrarları bırakıp bir çözüm üretmek.

Vakıanın tesbitini yaptıktan sonra onu eleştirmek daha iyi anlaşılmasını, tahlil edilmesini sağlayacak bir gereklilikti. Bunun neticesi de yeni bir yaklaşım ortaya konmasını getirmiştir.

Bu çalışma önceki kaynakların tekrarı olmayan yeni bir yöntem ortaya koymuştur. Ayrıca birçok kavram ve terim yeniden biçimlenmiştir.

 

Öncelikle esbâb-ı nüzul’ün içinde olduğu Kur’an İlimleri açıklanacak.

Kur’an İlimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü, kendisi üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını, açıklanmasını isteyen, muhataplarını yaşanılır kılınmasına teşvik eden vahiy mahsulü bir kitaptır.

Hz. Peygamber’in de Medine’ye gelir gelmez Suffe’nin inşasına girişmesi ve Bedir Savaşı’ndaki esirlerin fidye-i necat olarak on Müslüman çocuğuna okuma -yazma öğretmesi şartı, Medine’deki dokuz mescitler onun maarif siyasetini ortaya koymaktadır. Kadınlar da okuma-yazma işinden eksik kalmamışlardır. Müslümanlar kutsal kitaplarını nazil olduğu sıralarda ezberliyorlardı. Hz. Peygamber de Kur’an’ı hem haliyle hem kavliyle tefsir ediyordu. Ezberlediklerini hayata geçirip yenilerini ondan sonra ezberliyorlardı. Anlayamadıkları yerleri Hz. Peygamber’e soruyorlardı. Muhakkaki hepsinin anlayışı/kavrayışı aynı değildi. Bu ortamın kolaylığı ve anlaşılırlığı içinde Kur’an ilimlerinin telifine ashab döneminde gerek duyulmamıştır. Hem de Kur’an’la karıştırılabilir diye de teliflerine sıcak bakılmamıştır.

Kur’an-ı Kerim’in sahabe dönemindeki ilim ve amel olarak öğrenilmesi ilkesi tabiîn tarafından da uygulanmıştır. Bunun yanı sıra Hz. Ebubekir döneminde Kur’an-ı Kerim cem edildi, Hz. Osman döneminde çoğaltıldı ve Hz. Ali ve sonrasında harflerin noktalanmasını ve harekelenmesine başlandı. Sahabe döneminin sonlarına doğru sınırların genişlemesi, farklı kültürlerle karşılaşma  Ulûmu’l Kur’an’ın tedvini için gerekli ortamı hazırlamıştı.

Sonradan  Ulûmu’l Kur’an olarak adlandırılacak olan bu ilme onlar sahiptirler. Çünkü,  Ulûmu’l Kur’an iki kaynağa dayanıyordu; Arap diline ve gözleri önünde cereyan eden olaylara.

İbn Abbas, ibn Mes’ûd, Zeyd b. Sabit, Ebu Musa el-Eşari, Abdullah b. Zubeyr gibi sahabeler; ibn Teymiyye, Zeyd b. Eslem, Ebu’l Âliye, Muhammed b. Ka’b el-Kurazi, Alkame b. Kays, Mesrûk, eş-Şabi, el-Hasan el-Basri, Katâde gibi tabiun alimleri Kur’an ilimlerinin esaslarını koyan alimlerimizdir.

Kur’an’ın çoğaltılmasıyla kıraat ve resmu’l Kur’an ilk ilimler olarak ortaya çıktı. Noktalama ve hareke koyma işiyle de İ’râbu’l Kur’an ilmi neşet etti (Ebu’l Esved ed-Dueli). Esbâb-ı nüzul, Mekki-Medeni, nâsih-mensuh, garibu’l Kur’an kayda geçirilen ilk tedvin edilen Kur’an ilimleridir.

İbnu’n-Nedim’in eserine göre Kur’an ilimlerinin 22 başlıkta toplanması, onların müstakil olmasını, bu da konunun derinlemesine ve bütün yönleriyle ele alındığını göstermektedir. Kur’an ilimleri terimi bu dönemde sözlük anlamında kullanıldı. Kur’an ilimleri fikri kavram olarak Zerkani ile ortaya çıkmış,  Ulûmu’l Kur’an başlığında ise Zerkeşi tarafından muhtasar halinde tek bir eserde toplanmıştır.İlk kayıtlar h. V. asıra kadar çekilse de  Ulûmu’l Kur’an kavramı Zerkeşi tarafından h. 8. asırda vuku bulmuştur. Zerkeşi,  Ulûmu’l Kur’an’dan kastın şu üç ilim olduğunu söyler; 1) Tevhid; Yaradanı ve yaradılanları, isimleri, sıfatları ve fiilleri ile bilmek, 2) Tezkir; Va’d, vaid, cennet-cehennem, zâhiri ve bâtıni tasfiye, 3) Ahkâm; şer’i mükellefiyetler, haram-helalin açıklanması, emirler-nehiyler, mendup emirler.

Suyutî de eserinde Zerkeşi’nin metodunu takip edip el-Burhan’ın tertibi üzere telif ettiğini söylerken o da Kur’an ilimlerini üçe ayırır; 1) Allah Teala’nın zâtına mahsus eylediği kısım, 2) Peygamberine öğrettiği kısım, 3) Peygamberine öğretmekle birlikte Kitabına açık-gizli yerleştirdiği ve öğrenimini emir buyurduğu kısım.

Kur’an ilimleri Kur’an’ı anlamaya yönelik ilimlerken fen bilimleri Kur’an’ı anlamak için araç olabilir ama fen bilimlerine delalet etmek için Kur’an araç olmaz, onun için nazil olmamıştır.

Kur’an ilimleriyle birlikte anılan Tefsir ilminin konusu daha dar olarak; Kur’an’ın sözcüklerini, anlamlarını, Kur’an’la ilgili ilimler gereğince araştıran ilim olarak zikredilebilir. Tefsir ilmi,  Ulûmu’l Kur’an’dan biridir.

Esbâb-ı nüzul ise, sahabeye müşahede ettikleri ortamda insani yapıp etmelerinin sonucunda inen ayet ve ayetle ilgili hükümlerin sebebe bağlanması yeteneğini kazandırmıştı. Yani onlar Kur’an’ı, hayata tatbik etmek usûlüyle öğrenmişlerdir. Bu yüzden sahabe dönemi Kur’an ilimlerinin doğmasına ihtiyaç hissetmemiştir.

Esbâb-ı nüzul nakli bir ilimdir. Sahabîlerden tabiîlere öğretim yoluyla sözlü olarak aktarılmıştır.

Esbâb-ı nüzul’ün tanımını yapmak için kelime anlamına bakarsak “sebep” kelimesinin ip (halat, bağ), yani arzulanan amaca ulaştıran her şey, yol anlamını görürüz. Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin tazammun etmek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir, diyebiliriz.

Kur’an’ın müneccemen (ceste ceste, parça parça) inmesi hayata geçirilmesini sağlamıştır. Elbette inmiş olduğu Arap toplumunun edebi özelliklerine de bir uyum içerisinde olduğundan Kur’an’ı anlamada Arap diline vukufiyetten başka eski Arap şiirini de bilmek gerektiği açıktır.

Esbâb-ı nüzul’ün ilk kayda geçirildiği eserler Hadis mecmualarıdır. esbâb-ı nüzul eserlerinin telif sebebi; 1) sahabenin nüzul sebebini bilmeye önem vermesi, 2) bu bilginin sonraki nesillere aktarımını sağlamak, 3) tedvin dönemi ve hadis mecmualarına , tefsir eserlerine yazılı olarak girmiş olmalarıdır.

Vâhidî’nin Esbâbu’n-Nüzul’ünden önce tarihli olan esbâb-ı nüzul eserlerinin çoğu günümüze ulaşamamış bibliyografik eserlerdir.

Esbâb-ı nüzul ancak nakil yani rivayet yoluyla bilinebilir. esbâb-ı nüzul’ün akılla idraki mümkün değildir. Sadece işitme ve görme yoluyla sahabeden gelen rivayettir. esbâb-ı nüzul Hz. Peygamber’den bildirilmiş hükmünde olduğu için merfudur. Ayetlerin nüzul sebeplerini bizzat onları müşahede eden sahabeden öğrendiğimiz haberlere el-hadisu’l müsned denmektedir. Müsned olması; senedin ittisali -her ravinin hadisi rivayet ettiği şeyhten bizzat işitip isnadın sonuna kadar devam etmesi, isnadında şüphe oluşturan rivayetlerin olmaması (fülan rivayet etti gibi). Merfu olması; Hz. Peygamber’e ulaşması.

Her müsned hadis merfudur ama her merfu hadis müsned değildir.Aslında sahabinin tefsir rivayetlerinde kendi yorumu ve ictihadı söz konusudur, ama sahabinin nüzul sebebinden bahseden sözleri kendi nefsinden söylemeyeceğine hükmedilerek hükmen merfu kabul edilir. İşte sahabenin böyle tefsir rivayetleri mevkuf haberler olarak mütaala edilir. Nüzul ortamının bilakis müşahede eden kişiler olarak sahabenin icmaı varsa hüccet olarak kabul edilmesi vacibtir.Tabiînin mürseli için de aynı hüküm söylenir.

Bir nüzul rivayeti oluşurken ashab işittikleri veya gördüklerini aktarırken bir takım cümleler, kalıplar kullanırlar. Onlardan sonra gelen tabiîn ve diğerleri de bir şekilde olayı aktarırlar. İşte bu kullandıkları rivayet sıygaları; sebep ifade etmede nass olan (yani ya açıkça “sebebi nüzul budur” der, ya da olay anlatıldıktan sonra “fenezelet” ibaresi ile devam eder); sebep ifade etmede nass olmayan (açıkça nüzul sebebi olduğunu söylemez, zan ifadeleri içerir veya meçhul kalıplar kullanır) diye değerlendirilirler. Nass, beyan veya ızhar etmek anlamlarınadır. Sadece Kur’an’a ve sünnete ait bir lafız değildir. Rivayet sıygalarının tasnifinde bu terim, “sebeb-i nüzul rivayetinin nüzul ortamına ait olduğunun başka bir unsura ihtiyaç olmadan anlaşılabilir olması” demektir. Sıygaların nass olup olmadığını belirlerken karîneler aranır. Mesela fî harfi cerinden sonraki kelime vaaz, irşad gibi bir anlam içeriyorsa bu tefsir rivayetidir, eğer bu anlamlar değil de şahıslar veya bir hadise zikredilmişse sebebi nüzuldür.

Kur’an ayetlerinin hepsinin bir sebeb-i nüzulü olduğunu söylenemez. Bir kısmı bir sebebe binaen nazil olmuştur. Ekseriyeti ise bir sebebe mebni olmaksızın ibtidaen nazil olmuştur.

Esbâb-ı nüzul rivayetlerini tasnif etmede şu yöntemler öne çıkmaktadır:

1) Vürud itibariyle; soru ve fetva isteme -ki en kolay olanıdır- ve hükmü beyan maksadı ile vârid olanlar -en zor olanları- 2) çeşitli sebepler zikredildiğinde hadis usûlü kriterlerinin uygulanması -sahih olanın seçilmesi, iki sahihten tercih sebebi olanın seçilmesi, iki sahihten tercih sebebi bulunmayıp zaman olarak cem etmenin mümkün olması ile cem etmek, iki sahihten tercih sebebi bulunmayıp zaman olarak da cem etmenin mümkün olmadığından nüzulün tekerrürüne karar verilmesi, gibi iki klasik yöntem kullanılabilir.

Şah Veliyyullah Dihlevi’nin tasnifi ki; sebeb-i nüzul rivayetlerini bilinmesi gereken ve gerekmeyen olarak ele alır. Esbâb-ı nüzul’ün bilinmesini gerektiren durumlar; metindeki husus durumlarına bir ima bulunan kıssaların vb. bilinmesi gerekir, metnin umumi ifadeyi tahsis etmeye sebep olacak kıssa vb. bilinmesi gerekir. Esbâb-ı nüzul’nin bilinmesini gerektirmeyen durum ise; mana umum ifade etmektedir ve bunlar tefsir için yapılmış esbâb-ı nüzul değerlendirmeleridir. Re’y ve ictihada açıktırlar.

Tâhir b. Âşûr’un tasnifi; senedi sahih olan esbâb-ı nüzul’ü beş kısma ayırır; 1) mübhematü’l Kur’an tefsirleri, 2) ahkamın teşriine sebep olan hadiseler, 3) insani yapıp etmelerden ibaret hadiseler, 4) hadiselerden önce veya sonra nazil olan ayetler, 5) mücmel olanı (manası anlaşılmayacak şekilde kapalı) beyan eden.

Son olarak esbâb-ı nüzul nevileri açısından; 1) esbâb-ı nüzul rivayetleri (müsned-merfu hadis olup sıhhat şartlarını taşıyan nüzul ortamına ait sûretlerdir), 2) tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetleri (re’y ve ictihad ile misal getirmeye imkan verirler).

Esbâb-ı nüzul rivayetlerinde nakilden (sahih, zayıf, uydurma) ve istidlalden (re’y ve ictihad) doğan ihtilaflar vardır. Bunun nedenleri de her ayete nüzul sebebi aramak, esbâb-ı nüzul’le tefsir için yapılan rivayetleri birbirinden ayırmamaktır.

Esbâb-ı nüzul’e dair meseleleri üç başlıkta toplayabiliriz; taaddüt, taahhür, umum-husus meselesi.

Taaddüt; mutlaka sahih rivayetlerin nass rivayetlerle olmak koşuluyla, birçok nüzul sebebine bir ayet veya bir nüzul sebebine birkaç ayet inmiş olabilme durumu (nüzul sebebinin veya nüzulün taaddütü).

Taahhür; nüzulün hükümden önce olması -Mekki olan Kamer/45. ayette “hezimete uğrayacakların” Bedir Savaşı’nda açıklanması- veya hükmün nüzulden önce olması -abdestin farzının Mekke’de vuku bulmasına karşılık abdest ayetinin Maide/6. ayetiyle Medeni oluşu- durumu.

Umum-husus meselesi; sebebin hususiyeti görüşüne sahip olanların yanı sıra alimlerin ekseriyeti “muteber olan lafzın umumudur, sebebin hususu değil” görüşünü benimsemişlerdir. İttifak ettikleri nokta da umum ifadesinin bakasına mani olan karine (ipucu) bulunduğunda nüzule sebep olan hadiseden başkasının murad edilmediğidir. Karine ile amel vaciptir. Yani esbâb-ı nüzul rivayetleri Kur’an’ın anlaşılmasında araçtır, tahsis vasıtası olarak değerlendirmek problemlere neden olabilir.

Esbâb-ı nüzul’le ilgili disiplinlerden hikmet-i teşrîiye ve tenasüb-insicam ilimleri aklın alanları olup re’y ve ictihadın söz konusu olmasıdır. İhtilafa açık alanlardır.

Hikmet-i teşrîiye; “beşer kudretinin erişebildiği yere kadar konunun sebeplerini, hakikatlerini aslında oldukları gibi arayan ilimdir.

Tenasüb-insicam; ayetlerin tedrici olarak inmesi, Allah Teala’nın bildirmesiyle Hz. Peygamber’in yerlerine yerleştirmesine yani ayet-sure münasebetine alimler ilgi duymuşlardır. Bu ilim kelamın akışını düzenleyen bir olgudur, denilebilir. Surenin hangi gaye ile indiğini bilmek, bu gayeye götüren öncülleri araştırmak Kur’an’daki münasebet-insicamı tespit için önemlidir.

Mübhematü’l Kur’an; Kur’an’da müphem kalan bazı kelimeleri (ismi mevsuller, ismi işaretler, zamirler vb.) açıklamayı konu edinir. Nakli bir ilimdir. Re’y ve ictihada yer yoktur denilse de bu konunun istismar edilmiş olduğu yaygın kanaattir.

İslam kültürü tarihine genel bir bakışın neticesinde esbâb-ı nüzul rivayetlerinin ve tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetlerinin hadis tenkitçilerinin tenkit şekliyle elden geçirilmesi gerekmektedir.

Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinin sonuçları;

Birinci olarak esbâb-ı nüzul’ün yetersiz kalması açısından ele alınmıştır. Yani rivayetler açısından bakınca merfu-müsned esbâb-ı nüzul rivayetlerinin aslında mevkuf (sahabe sözleri) ve maktu (tabiînin sözleri) içermesi açısından merfu-müsned sayılamayacakları hususunda eleştirilmektedir. Mürsel rivayetlerin sebep tayininde bulundurulması yerine fukahanın yaptığı gibi Kur’an’ı anlamada ufuk açıcı olarak değerlendirilmelerinin daha iyi olacağı görüşüne varılmaktadır. Senetlerin hazfedilip sahabeden senetsiz yapılan rivayetlerin hiçbir meseleyi halletmediği gibi kıssacılara ve istismarcılara açık hale geldiğinden birçok problemin kaynağı olmuştur. Rivayetlerin tasnifi konusunda da çözüme kavuşturacak kriterler ortaya konamamıştır. İbn Âşûr bizzat kendisi tasnif yöntemlerinin aksayan yönlerini söylemiştir, en gerçekçi yolu tutan yöntemin Şah Veliyyullah Dihlevi’nin ki olduğu belirtilmektedir. Olumlu yönleri kapsayan tasnifin ise esbâb-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için yapılan esbâb-ı nüzul rivayetleri olarak değerlendirilmesinin doğru olduğudur. Bu, Kur’an’la esbâb-ı nüzul’ün farklı ama aynı bütünlüğe ait olmaları sebebiyle gerekmektedir. Sahih rivayetlerin ibareleri bile her zaman sebep ifade etmede nass değildir. Bu da rivayetler açısından eleştirilecek bir konudur.

Umumu hususileştirme açısından ise; aslolanın sebebin hususiliği değil, lafzın umumiliğinin kabulü meselesidir.

Taaddüt-taahhür açısından; ayetlerin taaddütü konusunda da sebeb-i nüzulün tespitinin konuyu açıklığa kavuşturarak tefsir için sebeb-i nüzul değerlendirmelerinden ayıracaktır. Ayetlerin farklı ortamlarda bir vesile tekrarı taaddütü ispatlamaz. Taahhür meselesinde de taaddütte olduğu gibi eleştiriler bazı bakımlardan doğrudur.

Tarihten yararlanmama rivayetlerde tutarsızlıklara sebep olmuştur. Sahabi ve tabiîler Yahudilerin inançlarına ait kıssa vb. olayları benzeri bütün olaylara geçerli kılmak için zikrediyorlardı, nüzul sebebini bildirmek için değil.

İkinci olarak esbâb-ı nüzul rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlar değerlendirilmiştir. Her ayete bir nüzul sebebi arama, ayetin manasında nüzul sebebi ile sınırlı kalma, sebeb-i nüzul olan olay çerçevesinde sıkışıp kalmak Kur’an’ın yorum zenginliğine engel olmuştur. Aslında esbâb-ı nüzul rivayetleri sahabe ve tabiî döneminde tefsir rivayetleri şeklinde yorum zenginliğini sunmuştur.

Kur’an’ın evrenselliği boyutunda; nüzul asrı insanının insan olma bakımından yapıp etmeleri ile çağımız insanının yapıp etmeleri temelde birlik arz eder. Nüzul ortamındaki insanlar da gelecekteki insanlar da aynı durumlar ile karşılaşabileceklerinden ayetlerin anlamı zaman ve mekanla kısıtlı değildir.

İstismar edilmesi konusuna gelince; esbâb-ı nüzul’ün yetersiz kaldığı konular kapsamında istismara açık hale gelmiştir. En belirgin olarak nüzul sebebi olan şahısların ısrarla zikredilmesidir. Oysa Kur’an’ın evrenselliği noktasından Kur’an’ın yorum zenginliği yakalanmalıdır. İstismarın bir alanı da mezhep taassubudur.

Yapılacak olan şudur:

Genel bir başlangıç olarak söylersek; esbâb-ı nüzul’e ihtiyaç duyulan noktalar (ayetler) tespit edilmeli ve bu çalışmayı destekleyeceği için nüzul ortamının sosyal, fikri, iktisadi, siyasi şartları bilinmelidir.

A)  Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesi gerekir;

1)   esbâb-ı nüzul’e olan ihtiyacın sınırlarını belirleyen ilkeler konmalı

a)   genel ilkeler kapsamında söylersek bütün esbâb-ı nüzul rivayetlerini ihata etmek mümkün olmadığına göre, Kur’an’ı bir bütün içinde zahirinden anlamaya çalışmak

b)   özel ilkeler ki asıl belirleyici olanlardır. Birinci ilke olarak sebeb-i nüzulü bilmenin muktezây-ı hâli (durumun gerektirdiğini) bilme zarureti. İkinci olarak, sebeb-i nüzulü bilmemenin zahir nassları mücmel nassa dönüştürme şüphesinin bulunması. Üçüncü ilke ki bu ikisini kapsayarak dinleyicinin/okuyucunun manayı yakalamak için bir bekleyiş içinde olması durumu.

2)   esbâb-ı nüzul rivayetlerinin hadis usûlü açısından tenkidi yapılmalı, esbâb-ı nüzul rivayetlerini değerlendirirken hadis metodolojisinden yararlanılarak yapılacak tenkit senet-metin bütünlüğü içinde ele alınmalıdır.

3)   Rivayetler tasnif edilmeli. esbâb-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetleri şeklinde olmalıdır. esbâb-ı nüzul rivayetleri sahabenin re’y ve ictihadını içermez, metin ve senet bakımından müsned-merfudur, sebep ifade etmede nass olan sıygaları vardır. Tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetleri ise Hz. Peygamber’in sahabe ve tabiîunun, müfessirlerin yaptıkları nüzul değerlendirmeleridir. Bunlar sebep ifade etmede nass olan rivayet kesinliğinde anlama alındıklarından bazı problemler ortaya çıkmıştır. Bu iki rivayet çeşidinden birinin seçilmesi değil, ikisinin de ayrı ele alınması gerektiği vurgulanmaktadır. Hatırlanması gerekenin de aslolanın metin (lafız) olduğudur.

B)  Kur’an-ı Kerim’in bütünlüğünün dikkate alınması gerekir. Bütün olarak Kur’an-ı Kerim kavramını oluştururuz ve bu Kur’ani cümleler ile oluşan bütünlük, tarihi bütünlük, siyak-sibak bütünlüğü, Kur’ani cümleler ve sureler arasındaki bütünlük, surelerin dahili bütünlüğü, teşriî bütünlük kavramlarını içine alır. Yani Kur’an’ı salt parçalarının toplamına indirgemek yerine, birleşik bir bütün, topyekün bir gestalt olarak kavranmalıdır, demektir. Kur’an’ın indirilişine dikkat edilirse, parça parça nazil olmasına rağmen bu iniş sırasına göre tertibi yapılmadı, nüzul bakımından önce olan tertip sırasında geriye kalabildi, Mekki surelerde Medeni ayetler, Medeni surelerde Mekki ayetler bulunabildi, bunların hepsi bütün olarak Kur’an’ın tahakkukundan başka bir şey değildir.

C)  Siyak-sibak göz önünde bulundurulmalıdır. Günümüz Türkçesinde bağlam-kontekst sözcükleri kullanılmaktadır. Bir metni değerlendirirken dilin insan üzerindeki etkisi, ifade şekli, tarzı, sözün gelişi, başı ve sonu ile uygunluğu, tutarlılığı, sözlerin uygun bir biçimde birbirini takip etmesi olarak görülür. İnsan bunlara yaratılıştan gelen bir yetenekle dikkat eder.

D)  Esbâb-ı nüzul ve Tarihîlik kavramı üzerinde mutlaka durulmalıdır. Çünkü Kur’an, tarih ve tarihîliği geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Hz. Âdem’le başlayan insanın varlığının hep aynı fenomenler çevresinde olduğunu görmekteyiz. İşte nüzul ortamı insanı, kendi hareketleri arasında bir seçme yapmayı sağlamak için Kur’ani değer duygusuna yöneldi. Kur’an’ın ilk muhatabı olan insanların yapıp ettikleri esbâb-ı nüzul olabilmektedir. Ve bu yapıp etmeler tarihteki yerlerini alırlar. Kaybolup gitmezler. Bugünden düne, dünden yarına bir bağ kurarlar. Bütün bu yapıp etmeler insanın dışındaki faktörler tarafından da yönetilirler. İşte esbâb-ı nüzul mekan-zaman içindeki vuku bulması, sahih rivayetle bize ulaşmış olması sebebiyle tarihidir. Nüzul ortamında cereyan eden hadiselerin karşılığı olarak tarihi olanın varlık biçimidir. esbâb-ı nüzul, tarihi koşulluk ifade etmez. Tefsir için esbâb-ı nüzul ise düşünülmüş tarih olarak değerlendirilebilir.


0 Yorum - Yorum Yaz

esbabı nüzul    23.04.2013

 Murat aykaç no: 12912735       / Yüksek Lisans

                          BİRİNCİ BLÜM

                      Kur’ân İlimleri ve Esbab-ı nüzül ilmi

Kur’an ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir.Çünkü Kur’an-ı Kerim,kendisi üzerinde düşünülmesini[1],anlaşılmasını[2] ve açıklanmasını[3] isteyen,neticede yaşanılır kılınmasına okuyacılarını muhataplarını teşvik eden[4], vahiy mahsulu bir kitaptır. Kur’an ilimleri, başlangıçtaKur’an tefsir edilirken,onu anlama çabaları sürecinde bir ihtiyaç sonucu ortaya çıkmış olan, Kur’an’la ilgili araştırmalardır.Bu ilim iki kaynağa dayanıyor:

1- Arap Dili( Garibul Kuran,İ’cazul Kur’an,Mecazul Kur’an...)

2- Gözleri önünde cerayan eden hadiseler(Esbab-ı Nüzul,Muktezeyı hal,Vucuhul Kur’an)[5]

Ulum el-Kur’an tabirinin bugünkü araştırmalarda kullanıldığı şekilde kavramlaşması ZERKEŞİ  (794/1391) ile hicri 8. asırda vuku bulduğu, ulum et-tefsir ile ilişkisi olan bir ilimdir[6]. Bu iki ilim arasında tedahül söz konusudur. Tefsir ilmi daha özel bir aland ve daha özel bir gaye ile Kur’an’ayönelir. Kur’an ilimleri ise daha genel bir alanda daha genel bir gaye ile Kur’an’a yönelir. Esbab-ı nüzul ilmi bu ilmi alimler çeşitli şekillrde tarif etmişlerdir. Örneğin; ŞATIBİ (790/1388) Esbab-ı Nüzulu ”muktezay-ı hali bilmek olarak tanımlar”. VAHİDİ (468/1075) “Kur’an’ı Kerimin anlaşılmasına imkan sağlayançok güvenli bir yoldur”[7]. Kur’ân ilimleri arasında esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden itibaren ayrıcalıklı konumda ele alınmıştır. Bu ilmi bilmek  Kur’an’ı anlamakla bir tutulmuştur.

Esbab-ı nüzul rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği eserler tefsir kitapları değil hadis mecmuaları olduğunu anlıyoruz. Esbab-ı Nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Bu alanda ictiha ve reye mahal yoktur. Sahabenin musnet merfu olmayan esbab-ı nüzul rivayetleri, tefsir için yaptıkları değerlendirmelerdir. Sahabenin icma ettikleri esbab-ı nüzul yorumları nüzul ortamına ait suretlerdir, nüzul ortamını yansıttğı için huccettir. Tabiundan gelen esbab-i nüzul rivayetlerinin hükmüne gelince Hadis Usulünde bu haberlere MURSEL denilmektedir.

Esbab-ı nüzûl rivayetlerinin sigaları iki guruba ayrılır:

1- Sebep ifade etmede nas olan rivayetler, huccettir.

2- Sebep ifade etmede nass olmayan rivayetler:Bu rivâyetten sebep nüzûl ortamına ait değildir anlaşılır[8].

 

 

 

Kur’ân’ın sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi için Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin nevileri açısında şöyle tasnif edilmiş:

1) Nüzûl ortamına ait ve o ortamın özelliklerini yansıtan musned-merfu hadislerden oluşan Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri

2) Ayetlerin mânasının kapsamına giren bir hâdisenin re’y ve ictihad ile mîsal getirildiği haberlerden oluşan Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri[9],

Bu Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri ile şekillenen insanın eylemleri Kur’ân’ın bütünlüğü, evresenliği çerçevesinde değerlendirmek mümkün olacaktır. Bu rivayetler arasınnda ihtilaf olduğu bir vakiâdır. Her ayette bir sebep arayanların tutumları sonucu mezhep hareketleri, şahısların ebedîleştirilmesi ve uydurma rivayetlerin Esbâb-ı Nüzûl alanına dahil edilmesi. Birde nüzûl ortamında cereyan etmediği halde bir hâdise o döneme mâl edilince probleb çıkması. Bu  ihtilaflar  sonucunda bazı ihtilaflar meydana geldiği, bunlar taaddüt (sebeb-i nüzûlün taaddütü, nüzûlün taaddüdü), taahhür (hükmün yada nüzûlün taahhuru) nassın umum mu yoksa husus mu ifade ettiği meselelerdir.

Esbâb-ı Nüzûl İlmi hikmet-i teşriiyye ve tenâsub –insicâm ilimleryle ilişkisinde aklın yani rey ve ictihadın söz konusu olmasıdır. Bu da bu alanları ihtilafa açık olması demektir, bu ihtilafların en aza indirgenmesi için Kur’ân’ı Kerim’in genel bütünlüğü kavranmalıdır.

Tefsir rivayetlerini (Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri dahil) eserlerinde nakleden müfessirlerimizin bir çoğu ilmi yeterliklerine rağmen, zayıf, münker ve israîli birçok  hadis zikretmişlerdir. Bunların rivayet etmiş olmaları o rivayetin sıhhatli olduğuna delalet etmez. Her haberi almalarının amacı bunların yok olup gitmesinden endişe etmeleridir O halde bu rivayetler hadis tenkitçilerinin rivayetlerin tenkidind kullandıkları sened ve metin tenkidi kurallarınınsıkı eleğinden geçmelidir[10].

Kur’ân’ın anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzûl rivayetlernin değerlendirilmesinde bazı olumsuzlukluk sebep olmuştur.

             Kur’ân’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzûl rivayetlerinin yetersiz kalm sebepleri:

           1) Rivayettenlerden kaynaklanan problemler: Sahabenin mutlak olarak tefsirine musned merfû demek doğru değildir. Çünkü rey ve ictihatlarıyla ifade ettikleri konular vardır. Tabiilerden yapılan “mursel” esbâb-ı nüzûl rivayetleride bu çerçevede değerlendirilir.

          

              

 

      

 

 

 

 

 

2) Senedsiz yapılan rivayetlerin bulunması: Senedlerin hazfi ile ihtisas isteyen bu bilgi alanı kıssacılara uygun ve istismara açık hale gelmiştir.

 

4) Sebep ifade eden rivayetin nas olarak umum değilde husus ifade ettiği şeklinde anlaşılması, halbuki alimlerimizin çoğu muteber olan, lafzın umumudur, sebebin hususiliği değidir.

5) Nüzûlün taaddüdü veya taahhuru meselesi

6) Rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırırık ve zaman bakımından uyumsuzluk, tarihten yarararlanmak gerekiyor.

Kur’ân’ın anlaşılmasında esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin doğurduğu ollumsuz sonuçlar:

1) Her ayette nüzûl sebebi arama çabaları; başka vecheleri varken, o sebebe sıkışıp kalma; ayetin ebebi nüzûlündeki olaya sıkışıp kalma gibi etkenler yorum zenginliğine engel olur.

2) Kur’ân’ın evrensel hedefini, Kur’ân-insan-hayat bütünleşmesini önlemesi.

3) Konunun istismar edilmesi, özellikle şahısların ebedileştirilmesin bu istismarı görmek mümkündür

Kur’ân’ı anlama çabasında esbâb-ı nüzûlden yararlanmada ihtiyacın sınırlarını belirleyen genel ve özel ilkeler bulunmaktadır:

Genel ilkeler: Bu rivayetlerin hepsini ihata etmek mümkün değildir; bu rivayetleri bilmeden de Kur’ân’ı anlamak mümkündür.

Özel ilkeler: Sebeb-i nüzûlü bilmenin muktezây-ı hali bilmek olduğu durumlarda esbâb-ı nüzûl bilinmelidir; Kur’ân’ın zahir nasslarının mucmel nasslarla karıştırma durumunda esbâb-ı nüzâulü bilmek; Kur’ân’ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule olan ihtiyacı Kur’ân belirlemelidir[11].

Esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin hadis usulü açısından tenkide tabi tulması gereklidir. Bu şekilde bir çok preblem aşılır, bu konudaki ilkeler şöyledir; bir ifadenin sebep ifade etmede nass ve nüzûl ortamına ait olabilmesi için musned-merfu olması gereklidir, Sahabenin esbâb-ı nüzûl değerlendirmeleri “sebep ifade etmede nass olmayan” rivayetlerdir, bu haberlerin hükmünün mevkuf oldığu bilinmeli; Tabiûnun değerlen dirmeleri nass değildir, bunlarınını hükmünün “mursel” olduğu; rivayetlerin tenkidi sened-metin bütünlüğünde yapılmalıdır[12]. Sened bir araçtır, hedef ise hadisin sıhhat derecelerini tespit ederek sahihini mavzuundan ayırmaktır.Hadis usülü ilmi bunu gerekmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri iki grupta mutâlâ edilir: Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri, tefsir için olan esbâb-ı nüzul rivayetleri ve değerlendirmeleri. Tefsir için olan olan rivayetleri şu şekilde değerlendirilir; Hz. Peygamberin değerlendirmesi, sahabe ve tâbiûnun değerlendirmesi, müfessirlerin yaptıkları değerlendirmeler[13].

Bu ilkeleri göz önünde bulundurmaların yanında, Kur’ân’ın bütünlüğünün dikkate alınması, siyak-sibâkın dikkate alınması. Ezeli ilme dayalı olarak indirilmiş ve ayetleride ona göre tertip edilmiş bir kitabın her şeyden önce bütünlük arz eden insicamlı bir yapıya sahip olması gerekiyor.

Bağlam (siyâk-sibak) kavramının daha iyi anlaşılması için bununla ilgili iki kavramı daha iyi tanımlamak gerekiyor. Olgu Bağlamı (context of fact): Olgunun başka olgulara göre konumunu belirleyen çerçeve. Sosyal Bağlam (social ontext): Bir sosyal olgu veya ilişkiyi ortaya çıkaran, çevreyen ya da biçimlendiren değer ve koşullar[14].

Esbâb-ı Nüzûlün tarihilik kavramı munasebetine insanın tarihî bir varlık olması bağlamında bakabiliriz. O zaman grülecektir ki esbâb-ı nüzûl, insâni yapıetmelerdir. Aslolan bu tarihî yapıp-etmeler bugünün insan meselerine yönelik ilkeleri tespit edebilmektir.Onları amel (eylem) haline getirebilme meselesidir.

Bu ilkelerin göz önünde tutulması birçok faydalar sağlayacaktır.Netice itibariyle Esbâb-ı Nüzûl, Kur’ân’ı Kerim’in soyut bir düşünce biçimi olarak kalmadığının, aksine yaşanmış, yaşanacak bir hakikat, bir hidayet rehberi olduğunun en büyük delilidir.



[1] 2/Bakara 219 ,266;10 Yunus 24; 16 Nahl 44;38 Sâd...

[2]  4/Nisa 82 ; 23/Mu’minûn 68-70 ; 47/ Muhammed 24...

[3]  2/ Bakara 118,219,221 ; 16 Nahl 44 ; 57 Hadîd 17...

[4]  2/ Bakara 160 ; 9 / Tevbe 105...

[5]  Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 33

[6]  Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 233

[7]  Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 53

[8]  Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 238

[9]  Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s 239

[10]  Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s 241

[11]  Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve bağlam, Şule Yayınları, s. 244-245

[12]  Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 196-197

[13]  Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s.  213

[14]  Sosyal Bilimler Sözlüğü, s. 269; Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, s. 135

15  Delâil’un-Nubuvve, 7. 292 / Prof.  Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 278


0 Yorum - Yorum Yaz


Samet YAMAN 

(No: 12952732 - Birleşik Doktora)

Kur’an Ve Bağlam (İcmalî Mütalaa)

 

Arkadaşlarım ve büyüklerimin mütalaalarına ek olarak Kur'an ve Bağlam kitabından edindiklerim ve bende oluşan yeni zihinsel açılımlar şu şekildedir:

 

Kur’an’ı her devrin insanı kendi kültür, bilgi, çevre boyutunda farklı farklı anlayabilecektir. Bu anlamayı kesinlik kazanmış bilimsel gerçeklere dayandırmak elzemdir. Aksi halde Kur’an’dan hareket ederek tabiat hakkında çıkarsamalara varmak çoğu zaman yanlış sonuçlara götürür. Buna misal olarak Râzî’nin Tefsirinde “yeryüzünü döşek kıldık” ayetinden Dünyanın düz olduğunu ifade etmesi gösterilebilir. Razi Kur’anî ayete bakarak Kevnî ayeti yanlış yorumlamıştır. Bunda Kur’an’ın suçu yoktur. Kur’an ve bilim mütevafıktırlar, lakin onu anlayanlar farklıdır. Anlama ve yorumlama çabamız bilimsel dayanaklı olmalı ve Kur’an’ın şamil prensiplerine dayanmalıdır. 

 

Bir ayetten anladığımız mana diğer başka bir ayete ters düşüyorsa bu anlama yanlıştır. Çünkü Kur’an’ın bir bütün olarak kendi içinde çelişkiye düşmesi abestir. Kur’an’ın ayetlerini şümullü bir şekilde inceleme gayretine girmeyen insanlar aralarında çelişki görüp ayetleri nasih-mensuh diye adlandırırlar. Oysa ayetler 23 küsur yılda şart ve ortamlara göre inmiştir. Aynı şart ve ortamlar yeniden oluşursa (mensuh sayılan) ayetlerin delaleti de tahakkuk edecektir. Bu konu aslında bu kadar basittir. Asr-ı Saadet’te yaşayan insanlar gibi 21. yüzyılda yaşayan insanlar da Kur’an’ın muhatabı olan aynı “insan”dır. İslam’ı yeni tanıyan bir insandan direkt olarak içkiyi, faiz ve domuz eti yemeyi bırakmasını istemek Kur’an’a, dolayısıyla murad-ı İlahiye taban tabana zıttır. İşte ayetler de toplumlara sanki yeniden iniyormuş gibi tedricilik, kolaylık prensipleriyle hitap etmek durumundadır, anlama ve yorumlamamızı bu gerçeği gözardı etmeden sürdürmemiz şarttır.

 

Ashab efendilerimizin kendi anlayışlarını yansıtan yorumlar, Kur’an’ı anlama ve yorumlamada bize birer yardımcı olabilirler, fakat nihai anlam sayılmamalıdırlar. Çünkü onların da hata yapma olasılığı vardır. Her sahabi alim olmadığı gibi, alim olsa da kendisine ulaşamamış olan dolayısıyla kendisinin eksik yada noksan bilgisi sebebiyle konu hakkında yanlış hüküm verebilir. Her sahabi Alak suresiyle Müslüman olup Peygamberimizin (s.as) yanında en baştan vahyin sonuna kadar eğitim öğretim görmemiş olabilir. Her sahabi kendisine ulaşan bilgiyi olması gerektiği gibi yorumlayıp tefakkuh etmemiş olabilir ki Peygamberimiz de veda hutbelerinde bunu ifade etmiştir: “Belki kendisine ulaştırılan kişi bu rivayeti daha iyi tefakkuh eder.” Belki de bu anlamlar Kur’an’ın birçok anlamından sadece bir anlamı sayılmalıdırlar. Böyle olmazsa, Kur’an’ı Asr-ı Saadet döneminde inip işi biten ve anlamı donup kalan bir “metin” olarak kabul etmiş oluruz ve her devirde sanki yeniden nazil olurmuşçasına zenginleşen anlamlarından mahrum kalırız.

Sahabi efendilerimizin bir ayetin sebeb-i nüzulü şudur dediği her durum o ayetin inme sebebinin mezkur olay olması anlamına gelmiyordu. Ayetin delalet ettiği duruma göre bir yorum, “bu ayet işte tam bunun için inmiş olmalı” diyebileceğimiz hadise üzerine de anlama ve yorumlama söz konusuydu. Her sahabi rivayeti müsned-merfu değildir, bazıları tefsir için yapılmış değerlendirmelerden ibarettir ve sabahiler de bu sebeple ihtilaf halinde olabilmektedirler.

Alimlerimizin tefsir konusundaki bir rivayeti eserlerinde rivayet etmiş olmaları o rivayetin sahih olduğu anlamına gelmemelidir.

Sebebin hususîliği lafzın umûmîliğine mani değildir. Bir ayet özel bir olay-soru-sebep için inmişse ayetin hitap alanı sadece o özel olay-soru-sebep değildir, benzer her türlü durum için ayetin evrensel ve ebedi hitap alanı sözkonusudur.


0 Yorum - Yorum Yaz

KUR'AN VE BAĞLAM    23.04.2013

KUR’AN VE BAĞLAM

Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün Rolü

Ayşe KARAKAYA / 12912704 /  Yüksek Lisans

  • Konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi alanı genel olarak Ulumu’l-Kur’an – Kur’an ilimleri olarak ifade edilir ve esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden beri bu alanın en önemli dalı olarak mütalaa edilmiştir. Bu ilmi anlamak ve bilmek Kur’an-ı Kerim’i anlamakla ve bilmekle neredeyse eşdeğer tutulmuştur.
  • Bu ilmin konusu ise, nüzul ortamında meydana gelen bir hâdise veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin, hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek (tazammun), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseler anlamındaki esbab-ı nüzulü ilmî bir disiplin içinde incelemektir.
  • Esbab-ı nüzul bilgisini içeren rivayetler, ilk olarak nüzul ortamına ve nüzule sebep olan bu hadise ve sorulara şahit olan sahabe tarafından aktarılmıştır. Ancak zamanla nüzul ortamına ait olan, onu resmeden ve ayetlerin inişine sebep olan olayların aktarıldığı rivayetlerle, sahabenin bir ayetin manasını beyan etmek, misal getirerek açıklama yapmak amacıyla yapmış olduğu esbab-ı nüzul değerlendirmeleri karışmıştır.
  • Şu husus iyi bilinmelidir ki; esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Bu alanda içtihada, re’ye ve imâl-i fikir etmeye mahal yoktur. Yani nüzul sebebi, akılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabiden müsned-merfu olarak gelen rivayettir.
  • Bu itibarla, esbab-ı nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından bir kritiğe tabi tutulması gerekir. Sahabenin müsned-merfu olmayan esbab-ı nüzul rivayetleri, tefsir için yaptıkları esbab-ı nüzul değerlendirmeleridir. Çünkü bu haberde re’y ve içtihada mahal olmayan nüzul ortamına ait bir bilgiyi Hz. Peygamber’in kendisinden veya Hz. Peygamber’den öğrenmiş bir diğer sahabiden işittiklerine delalet eden bir husus yoktur. Zaten öyle olsaydı müsned-merfu sebeb-i nüzul rivayeti olur, mevkuf olmazdı.
  • Zaman içerisinde esbab-ı nüzul rivayetleri çeşitli şekillerde tasnif edilmiştir. Ancak Kur’an’ın anlaşılmasında sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için bu rivayetlerin yeni bir yaklaşımla tasnif edilmesi son derece gereklidir. Bu da genel olarak                                    

a-) nüzul ortamına ait ve o ortamın özelliklerini yansıtan müsned-merfu hadislerden oluşan esbabı-ı nüzul rivayetleri

b-) ayet veya ayetlerin manasının kapsamına giren, nüzul asrında vuku bulmuş veya bilahare meydana gelmiş bir hadisenin re’y ve ictihad ile misal getirildiği haberlerden oluşan tefsir için esbab-ı nüzul rivayetleri

olarak tasnif edilmesidir ve bu tasnifte rivayet sigalarına gösterilecek dikkat bu konudaki karışıklıkların önüne geçmede yardımcı olacaktır. Şöyle ki: birinci grup rivayetler nüzul ortamına aittir, ayetin inişine sebep olan hadiseyi bildirmeyi ve ayetin delalet ettiği manaya açıklık getirmeyi murad etmiştir. Bu konuda delil ve hüccettir. Dolayısıyla bunlar sebep ifade etmede nass olan rivayetlerdir. İkinci grup rivayetlerde ise ravinin re’y ve içtihadı söz konusudur. Ayetin yorumuna dayalı ve ihtimal ifade eden rivayetlerdir. Dolayısıyla bunlar da sebep ifade etmede nass olmayan rivayetlerdir.

  • Bu durum ilk dönem âlimleri (mütekaddimun) tarafından bu şekilde anlaşıldığı halde, sonraki dönem uleması (müteahhirun) tefsir için olan sebeb-i nüzul rivayetlerini, yani insani yapıp-etmeler arasındaki benzerliğe dikkat çeken, ayetin anlaşılmasında gerçek nüzul sebebine benzeyen ve ihtimal ifade eden rivayetleri, sebep ifade etmede nass olan rivayet kesinliğinde anlamış ve kaydetmişlerdir. Aslında her iki tür rivayetin amacı, Kur’an’ın anlaşılması noktasında birleşmektedir. Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında birini diğerine tercih etmekten çok iki türün ayrı ayrı özelliklerini iyice bilip değerlendirmek gerekir.
  • Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerinin, nüzul ortamı hakkında sağlıklı bilgiler verecek, ayetlerin iniş sebepleri konusunda aydınlatacak önemli bir rolü olduğu halde, rivayetlerin çokluğu ve bunların sistematik bir şekilde ayrılmamış olması, birçok problemi beraberinde getirmiştir. Kur’an’ın anlaşılmasında bu rivayetlerin yetersiz kalma sebeplerini şu şekilde özetleyebiliriz;

Bir ayet için birçok rivayet bulunması sebebiyle ortaya çıkan sebebin veya nüzulün taaddüdü meselesi, yine buna benzer bir konu hükmün veya nüzulün taahhürü meselesi, sebebiyet ifade eden rivayetin nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şeklinde anlaşılması, tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman bakımından uyumsuzluk,

Bu sebeplerin saik olduğu olumsuz sonuçlar ise, Kur’an-ı Kerim’in yorum zenginliğine engel olması, Kur’an-ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’an-hayat-insan bütünleşmesini önlemesi, şahıslar ebedileştirilerek veya çeşitli mezhep hareketlerinde konunun istismar edilmesi,

  • Bütün bu yetersizliklerin ve olumsuzlukların önüne geçmek amacıyla Kur’an-ı Kerim’i anlamada esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını belirlemek gerekmektedir. Esbab-ı nüzul rivayetlerini değerlendirmede ve bu sınırları belirlemede bazı ilkesel yaklaşımlar konuya büyük ölçüde bir çözüm ve açıklık getirecektir. Bu anlamda iki grup ilkeden söz edilecektir. Birinci grup genel ilkeler:

1- Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir.

2- Esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an-ı Kerim’i anlamak mümkündür.

İkinci grup özel ilkeler, bunlar Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını belirleyecek olan esas ilkeler:

1- Sebeb-i nüzulü bilmenin durumun gereğini bilmek gibi olduğu hallerde

2- Sebeb-i nüzulü bilmemenin Kur’an’ın zahir nasslarını, mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde

3- Kur’an-ı Kerim’i okuyan veya dinleyen kimsenin ayet ve ayetlerde bulunan üstü kapalı bir ifade hakkında manayı yakalamak için bir bekleyişe, arayışa girdiği hallerde -ki, bu anlamda esbab-ı nüzule olan ihtiyacı Kur’an belirlemelidir- sebeb-i nüzulü nakletmeye, olayı aydınlatmaya ihtiyaç var demektir.

  • Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını bu şekilde belirledikten sonraki merhale rivayetlerin hadis usulü açısından tenkide tabi tutulmasıdır. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından değerlendirilmesiyle bu alandaki birçok problem çözüme kavuşacaktır. Bu konudaki ilkeleri de şu şekilde özetlemek mümkündür.

1- Bir rivayetin sebep ifade etmede nass ve nüzul ortamına ait olabilmesi için müsned-merfu olması gereklidir.

2- Sahabenin esbab-ı nüzul değerlendirmeleri sebep ifade etmede nass olmayan rivayetlerdir. Bu kabil haberlerin hükmünün mevkuf olduğu bilinmelidir.

3- Tabiunun esbab-ı nüzul değerlendirmeleri aynen sahabeninkiler gibi sebep ifade etmede nass değildirler. Bu kabil haberlerin hükmü ise mürseldir.

4- Rivayetlerin tenkidi senet-metin bütünlüğü içinde yapılmalıdır. Çünkü senet-metin ikilisi bu ilmin bütün meselelerini ilgilendirmektedir.

  • Sonuç olarak, esbab-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinde, ilkesel bir yaklaşım ve belirli kriterler ile rivayetlerin tasnif edilmesi, rivayet kalıbı da dikkate alınarak, hadis usulü açısından tenkit edilmesi, her ayete bir nüzul sebebi aramayıp, ayetlerin Kur'an-ı Kerim’in bütünlüğü çerçevesinde, siyak ve sibakın, tarihsel bağlamın da göz önünde bulundurularak anlaşılmaya çalışılması; Kur’an’ın anlaşılmasında birçok olumsuzluğun ve yorum zenginliği önündeki engellerin ortadan kalkmasını sağlayacaktır. Ayrıca tefsir kitaplarındaki pek çok rivayetin bunların ışığında ayıklanması, Kur'an-ı Kerim’deki bir ayeti anlamak için tefsir kitaplarına bakan kimseleri hiçbir esası olmayan bir takım haberlerle meşgul ve muhatap olmaktan kurtaracaktır.

0 Yorum - Yorum Yaz

tefsir 1    24.04.2013

            KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE I.BÖLÜM
      Kur'an'ı Kerim bütün hayatı kuşatan, insanlara yol gösterici olan ve onlara dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını gösteren bir kitaptır. Bu yüzden Kur'an'ı Kerim sadece belli konuları işlemez. Evrensel olan tüm konular onun içeriğini oluşturur.
Kur'an'ı Kerim bir bütünlüğe sahiptir. Onun bu bütünlüğü üç çerçevede ele alınmıştır.
   1) Ayet Çerçevesi : Kur'an anlatılmak istenirken ilk önce onu oluşturan ayetler değerlendirmeye alınmalıdır. Bu işlem yapılırken ayetin bütünü göz önünde bulundurulmalıdır. Bu olmadığı takdirde yanlış yorumlamalar ortaya çıkar.
   2) Siyak-Sibak Çerçevesi : Bir ifadeyi değerlendirirken ondan önceki ve sonraki ifadelerde dikkate alın malıdır. Bazı ayetler peş peşe gelmiştir. Bu ayetlerin içinden bazılarını çıkarmak ondan çok farklı anlamlar çıkmasına neden olur.
   3) Kur'an'ın Bütünlüğü Çerçevesi : Kur'an bir bütün halindedir. Bu bütünlüğü içinde parçaları birbiriyle bağlantılı bir yapı oluşturmuştur. Bu parçalar bazen birbirini tamamlar bazen de açıklar. Ayetlerle de belirtildiği gibi o apaçık haldedir ve çelişkiden uzaktır. Bütün ifadeleri bir birini destekler. Bu yüzden onu değerlendirirken bir bütün halinde ele almak gerekir.
      Kur'an'ın bir bütün olarak anlaşılması için ön yargılarımızı bir kenara bırakarak ona yaklaşmalıyız. Ön yargıların olduğu yer de objektiflik söz konusu olamaz. Kur'an'ı yorumlayan alimler kendi görüşlerini Kur'an yorumuna karıştırmışlardır. İslam ‘da ki siyasi ve itikadi yaklaşımların farklılaşması alimleri bu ön yargılı tefsire itmiştir. Tüm tarikat, cemaat ve mezhepler Kur'an'ı kendilerine göre yorumlamışlardır. Oysa Kur'an bir bütündür ve o kendi sitemi içerisinde değerlendirildiğinde doğru anlaşılır. O doğru anlaşılmadığında oku, düşün, anla ve yaşa zincirinde sorun ortaya çıkacaktır. Nitekim öylede olmuştur. Onu bir bütün olarak okumak, düşünmek, anlamak ve yaşamak gerekir. Hayatımız ancak bu şekilde anlam kazanır.

TUĞBA KALAYCI İDKAB-2 11040181


0 Yorum - Yorum Yaz

ESBAB-I NÜZÜL    30.04.2013

Ramazan ÜNSAL (12912729) (ramazanriza@gmail.com)

Kuran ilimlerinin doğuşu ile konuya girilerek, kayda geçmese bile peygamberimiz ve sahabe zamanında başladığını ve tabiin döneminde de kuran ilimleri alanında eserler verilmeye başlanmıştır.  İlkönce kıraat ilmiyle başlanmıştır.  Zerkani bugünkü anlamda ulumu’l-Kuran kavramını kullanmıştır. Kuran ilimlerinden maksat konusu kuran olan kuranla ilgili kuranın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye bilgi alanıdır. Tefsir ilmi ise kuranın sözcüklerini anlamlarını kuranla ilgili ilimler gereğince araştıran bir ilim olarak belirlenmiştir. Kuran ilimleri ve tefsir ilimleri ayrımını yaptıktan sonra esbab-ı nüzül konusunun doğuşu gelişmesi konusu işlenmiştir.

                Sebeb-i Nüzül nasıl bilinir meselesine gelince bunu bilmenin tek yolu rivayetlerdir.  Esbab-ı nüzül rivayetlerinin kalıpları açısından nass olup olmama gibi, tasnif etme konuları işlenmiştir. Esbab-ı Nüzül rivayetlerinin nevileri açısından sınıflandırılması önemlidir. Esbab-ı nüzül rivayetleri ve tefsir için olan esbab-ı nüzül rivayetleri olarak tasnifini sayın hocamızın tefsir ilmine büyük bir katkısı olarak görülmelidir. İkinci kitabında değerlendirileceği gibi  salebe kıssasında ve buna benzer olaylarda bize doğru anlama yolunu  gösterecektir. Maalesef tefsir için nüzül sebebi rivayetlerini nüzül sebebi olarak değerlendirilmesi yapılınca içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Meseleler karmaşıklaşıyor.  Burada hocamızın bu konudaki çalışması iyi değerlendirilmelidir.

                Benim kafama takılan esbab-ı nüzülle ilgili meseleler konusundaki taaddüt ve hükmün veya nüzülün taahhürü meselesidir. Hakikaten kuranda tekrar eden ayetlerin nüzülün taaddüdü veya sebebin taaddüdü neticesinde mi olmuştur? Yoksa kuranın sözlü kültüre sahip Arap toplumunun fıtri bir özelliği için mi taaddüt veya tekrar olmuştur?

                Diğer taraftan hükümle ilgili olarak taahhür meselesi de benim aklıma yatmayan, hafsalamın almadığı bir konudur. Hocamızın verdiği örnek beni tatmin etmedi bu konuda doyurucu açıklaması olan arkadaşlar varsa müzakerelerini paylaşabilirler.

                Hadis rivayetleri hususunda çok titiz davranılmasına karşın neden tarih ve tefsir rivayetlerinde bu titizlik gösterilmemiştir? Bu gün biz bu rivayetleri hadis rivayetleri gibi değerlendirmeye tabi tutabilir miyiz? Bunun için bir ilim ordusu olması gerektiğini düşünüyorum. Halbuki bizim alimlerimizden tefsir rivayetleri konusunda da titizlik göstermeleri beklenirdi. Çünkü konu nesnesi Kur’an olunca bunu beklememiz en tabii hakkımızdır diye düşünüyorum.

                                                                                                                                        Saygılarımla…


0 Yorum - Yorum Yaz

AHMET SAKCAK (88912701)    12.05.2013

KURAN VE BAĞLAM 08.05.2013

Ahmet SAKCAK

88912701

1.KİTAP:KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL’UN ROLÜ

KURAN İLİMLERİ VE ESBAB-I NÜZULİLMİ

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzul ilminin rolünü inceleyebilmek için bazı kavramları açıklığa kavuşturmak gerekir.Bu kavramların ilki esbab-ı nuzül ilminin de bir disiplini olarak takdim edildiği Kur’an ilimleri kavramıdır.Araştırmamızın bu ilk bölümünde Kur’an ilimleri kavramını,doğuşu ve gelişmesi ile incelemekle;

1.Ulumu’l-Kur’an denildiği zaman ne kast olunuyor?

2.Tarih boyunca bu kavramdan ne anlaşılmış? Soruları açıklığa kavuşmuş olacaktır.Böylece Kur’an’ın anlaşılmasımeselesinde Kur’an ilimlerinin ifade ettiği anlam tespit edilecektir.

A.Kur’an İlimleri Hakkında

1.Kur’an İlimlerinin Doğuşu Ve Gelişmesi

KUR’AN ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir.Çünkü Kur’an-ı Kerim,kendisi üzerinde düşünülmesini,anlaşılmasınıve açıklanmasını isteyen;neticede yaşanılır kılınmasına okuyucularına-muhataplarına teşvik eden vahiy mahsülü bir kitaptır.

Hz.Peygamber döneminde hem de ashab döneminde Kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır.Çünkü nüzulu müşahede edenlenler ,bizzat ilk müallimin tedrisinden ğeçenler ,o sıralar hayattadır ve lisan salikası dediğimimiz düzğün konuşma alışkanlıklarını henüz muhafaza etmektedirler.


0 Yorum - Yorum Yaz


İsrafil GÖK Öğrenci No: (12952754)Birleşik Doktora
 
KUR’ANIN ANLAŞILMASINDA ESBABI NÜZULUN ROLÜ       Hz. Ebu Bekir döneminde İki kapak arasında Mushaf haline dönüştürülen Kur’an ayetleri, sözlü kültürün egemen olduğu yazı ve kitabetin okumanın yaygın olmadığı ümmi bir topluma tencimen olay ve bağlamları içerisinde nazil oldu. Yazılı bir metinde bağlam metnin içerisindedir, sözlü hitapta ise büyük ölçüde bağlam sözün dışındadır. İlk muhataplar bağlamın içerisinde olduklarından kuranın anlaşılması noktasında problem yaşamamışlardır. Dolaylı muhataplar tabiun ve sonrası bizlerin ortam bilgisi ve bağlama sahip olmadığından kuran metnini anlamada ortaya çıkan bazı anlam boşlukları ile  karşılaşması pek tabiidir. Sahabe ve sonrası dönemde gelişen rivayetler bu noktada mevcut olan kapalı yönleri bağlamı tamamlamaya matuf çabalardır. Esbab-ı nüzul rivayetleri bu boşluğu büyük ölçüde tamamlamaktadır. Kur’anın nüzul ortamını bağlamını nazarı dikkate almadan Kurân tasavvurunu sadece metin eksenli oluşturmak , onu düz bir metin olarak görmek ve doğrudan metin üzerinde çıkarımda bulunmak Kur’ana yaklaşımda murad-ı ilahi’yi anlamada yanlış bir tutumdur. Kur’anı iki kapak arasında sedace bir metin  olarak değerlendirmek kur’anın teşekkül sürecinin nüzul ortamının dikkate alınmadığını gösterir.-Kur’anın ilk muhatapları ile dolaylı muhatapları açısından kazandığı anlam farklıdır, parça parça inen vahiyler boşluğa inmemiştir belli bir bağlam konteks içerisinde inmiştir. Kur’anın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün olmazsa olmaz  rolü görmezden gelinemezbir gerçekliktir.-Elimizde bulunan salt Kur’an metninden hareketle tefsir yapılamayacağı aşikardır. Metin merkezli yapılan tefsir çalışmaları zihindeki bir düşüncenin Kur’ana onaylatılmasından başka bir şey değildir. -Kur’anın Mushaf halini alması ve tabii bağlamından uzaklaşıldıkça yorum ve tefsir faaliyetleri artmıştır. Anlamaya çalıştığımız durum yazılı metnin ötesindeki anlamı kavramaktır.- Ulumu’l Kur’an özelde esbab-ı nuzül, Kur’an hiatabının yazıya geçirilip Mushaf haline geldikten sonra ortaya çıkan bir takım anlam boşluklarını gidermeye çalışan ilimlerdir. Bu noktada mealciliğin ne kadar sığ bir tutum ve yaklaşım olduğu aşikardır.-Esbab-ı Nüzul sözün bağlamını anlamaya çalışan bir disiplindir.-Esbab-ı Nüzul ilmi nakli bir ilimdir. İmal-i fikir yapılacak bir alan değildir.-Hadis rivayetleri içersinde ilk derlenen hadisler esbab-ı nüzül rivayetleridir.-Tarih kitabı olan siret kitaplarında da bolca sebeb-i nüzul rivayetleri vardır.-Esbab-ı nüzul alanında ilk telif eser Ali bin el- Medini tarafından hicri III. Asırda yazılmıştır.-Ulumu’l Kur’an tabirinin kavramlaşması ve billurlaşması Zerkeşi ile VIII.  asırda olmuştur.-Ulumu’l Kur’an ile Ulumu’t Tefsir kavramları arasında bir tedahul söz konusudur.-Hadis mecmualarında,tefsirlerde ve tarih (siret) kitaplarında sebebi nüzul rivayetlerinde kullanılan rivayet cümlesi sığası ilk dönemlerde  sistematik bir şekilde ele alınmadığından nass olan rivayetlerle sahabe ve tabiunun ayetleri açıklayıcı izahları birbirine karışmıştır.-Kuranın anlaşılması noktasında esbabı nüzülün kavramsal tanımı ile rivayet sığalarının tesbiti önem arzetmektedir.-Esbabı nüzul rivayetlerindeki ihtilafın temelindeki iki sebepten biri, her bir ayete sebebi nüzul arayanların mezhep hareketleri ve şahıslar ebedileştirilirken israili ve uydurma rivayetler esbabı nüzul alanına girmiş, öte yandan rivayette kullanılan sığalar tasnif edilmediğinden nass olanla olmayan rivayetler birbirine karışmıştır.-İmam Ahmed bin Hanbel’in üç şeyin aslı yoktur derken yapmış olduğu tesbiti, bu eserlerde bolca bulunan mevzu ve zayıf rivayetlerden dolayıdır. Şunu da gözden kaçırmamak gerekir; dönemin muhaddisleri müfessirleri kendilerine ulaşan bütün rivayetlerin verilerin  yok olup gitmesinden korktukları için ellerindeki tüm malzemeleri verileri  senedleriyle birlikte nakletmişlerdir. Çünkü yaşadıkları asırda sened ilmi tam manasıyla hayatlarına girmiştir.-İmam Taberi, tefsirinde zayıf sahih kendisine ulaşan pek çok rivayeti bilerek  eserine alan müfessirlerdendir. Tefsirinin mukaddimesinde de yukarıda izah edilen hususlara atıfta bulunmuş tefsirini okuyanların rivayetlerin sıhhatine bakmaları gerektiği hususunu önemle belirtmiştir.-Taberi tefsiri başta olmak üzere pek çok tefsir kitaplarında yüzlerce binlerce sened ve metin tenkidi yapılması gereken esbabı nüzul rivayetleri vardır. Bu işin zorluğu izahtan varestedir. Bu  iş ile ilgili malzeme bugün elimizde bulunmaktadır.  Bunun günümüz şartlarında  kollektif bir anlayış ve  kurulacak bir enstitü marifetiyle çağın teknolojisi de kullanılarak gerçekleştirilmesi  Kur’anı anlama açısından önemli bir faaliyet olacaktır. -Kur’anın anlaşılmasında esbabı nüzul rivayetlerinin yetersiz kalma sebepleri  muhteliftir. Rivayetlerin tasnif edilmemesi , nüzul sebebi olarak bir ayet için birden fazla nüzül sebebinin olması  nüzulun teaddüdü veya teahhuru, rivayetlerin zaman bakımından tarihi gerçeklere aykırı olması bunlardan bazılarıdır.-Esbabı nuzul rivayetlerinini yetersiz kalması, kuranın yorum zenginliğine halel getirmektedir.Örneğin her ayete sebebi nüzul arama çabaları, ayetin mana bakımından pek çok vechesi varken sebebi nuzülle sınırlı kalma, sebebi nüzulun çerçevesine sıkışıp kalınma gibi.-Esbabı nüzul rivayetlerinin hadis usulu açısından değerlendirilmesi son derece önemlidir.  Bir rivayetin sebeb ifade etmede nass olabilmesi için müsned-merfu olması gerekir, Sahabenin nass olmayan  esbabı nüzul değerlendirmeleri mevkuf hükmündedir. Tabiunun değerlendirmeleri ise mürsel hükmündedir. Rivayetlerin tenkidi  sened- metin bütünlüğü içinde yapılmalıdır. Bu ilkelerin pratiğe aktarılmasında bilgisayar teknolojisinden yararlanmanın ve bu işi fertlerin değil müesseselerin gerçekleştirebileceğinin zaruri olduğu önemli bir gerçekliktir.-Esbabı nüzul değerlendirmeleri içerisinde üç grup değerlendirme sözkonusudur: Hz.Peygamberin sebebi nüzul değerlendirmesi,Sahabe ve Tabiunun sebebi nüzul değerlendirmesi ve müfessirlerin sebebi nüzul değerlendirmeleri.-Kur’anı kerimin parça parça nüzulu ile esbab arasında önemli bir ilişki söz konusudur. Bu husus esasında  esbabı nuzulun önemini ortaya koyan bir göstergedir. -Kuranı kerimin bütünlüğü içerisinde esbabı nuzulün yeri ve bağlamı iyi anlaşılmalıdır.Kainatın dinamik unsuru olan insan, kuranın değişen dünyaya hakim olan değişmez değerler getirdiğini  iyi anlamalıdır.-Esbabı nuzulun anlaşılmasında ve tesbitinde kurana bütüncül yaklaşmanın yanında ayetlerin siyak ve sibakının değerlendirilmesi de önem arzetmektedir. -Esbabı nüzulde nass olan rivayetler orijinal yorum-orijinal tarihtir. Nüzul ortamına ait olmayan tefsir için yapılmış olan nass olmayan yorumlar düşünülmüş yorum-düşünülmüş tarihtir.-Konulu tefsir çalışmalarında esbabı nüzul rivayetlerinden sağlıklı bir şekilde istifade edilmesi mümkündür.-Müfessirler üzerine yapılan monografik çalışmalarda esbabı nüzulle ilgili ilkelerin uygulanması çok isabetli olacaktır.
0 Yorum - Yorum Yaz

RECEP TURAN - 11912710    13.05.2013

A. KUR’AN İLİMLERİ, TEFSİR İLİMLERİ VE ESBÂB-I NÜZÛL

A.1. Kur’an İlimlerinin Doğuşu ve Gelişimi

Kur’an-ı Kerim, Allah (cc) tarafından melek/cebrail vasıtasıyla Hz. Muhammed (sav)’e yaklaşık 23 senelik zaman diliminde indirilen, tevatürle nakledilen ve insanların benzerini getirmekten aciz kaldığı Arapça bir kelamdır.

Kuran ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü Kur’an kendisi üzerine düşünülmesini, anlaşılmasını ve açıklanmasını isteyen ve sonuçta yaşanılır kılınmasına muhattaplarını teşvik eden vahiy mahsulu bir kitaptır.

Arap diline vakıf olan sahabe, mevcut kültürel birikimleri ile Kur’an’ı daha iyi anlıyorlardı. Bu anlama onları ayetlerin iniş durumlarını/ortamlarını bilmeye teşvik ediyordu. Sahabenin yetiştirdiği tabiun alimleri ve diğerleri Kur’an ilimlerinin esaslarının koyan bilginlerimiz olarak bilinmektedir. Dolayısıyla Kur’an ilimleri İslam’ın ilk döneminden itibaren alimlerimizin özel olarak ilgilendiği sahayı teşkil etmektedir.

Katib Çelebi (Keşfu’z-Zünûn isimli eserinde) bu dönem alimlerinin tedvin eylemindeki ortak gaye ve özelliklerini Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasına katkıda bulunmak, hadisleri tespit etmek ve Kur’an ile hadisin manalarını açıklamak olarak tanımlamaktadır. Bu amacı gerçekleştirmek için bu iki ilmi elde etmeye yarayacak araç ilimleri tedvin etmeye girişmişlerdir.

Kur’an ilimleri tarihinden bahseden ilim adamlarımız bu sahada eser veren müellifleri zikrederler. Bu listeden anladığımıza göre ilk eserler, Kur’an ilimlerinin müstakil ele alınması, konunun derinlemesine ve bütün yönleriyle incelenmesi metoduna dayanmaktadır

 

Öte yandan Kur’an ilimleri sahasında eser vermiş müelliflere baktığımızda tedvin döneminin başlarında alimlerin Kur’an ilimleri  terimini  sözlük anlamında ele aldıklarını  ve  Kur’an ile alakası bulunan bütün bilgilere  delalet  eden bir anlam yüklemiş bulunduklarını  tesbit  etmekteyiz. Böylece tek tek kuran ilimleri belirli bir  alanda uzmanlaşmış özel  bilgi alanı olarak görülmüştür.

 

 

Dr. Adnan Zarzur’a  göre  Ulumu’l-Kur’an tabirini  terimsel olarak  kimin ilk defa kullandığını  tesbit  etmek zordur.  Bunun sebebi  ilk  dönem alimlerimizin Ulumu’l-Kur’an lafzını  Ulumu’t-Tefsir anlamında kullanmalarından kaynaklanmaktadır.  Yani ilk devir alimlerimizin bazıları tefsirlerine  bir  mukaddime ile başlamayı ilke edinmişler ve burada Kur’an’ın anlaşılmasına yönelik  izahatta bulunurken bazıları ise bu malumatı konuyla ilgili ayetin  tefsiri esnasında kaydetmişlerdir. İşte bu malumat  Ulumu’l-Kur’an veya Ulumu’t-Tefsir bilinmektedir. Ulumu’l-Kur’an kavramanın bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı  şekilde billurlaşması Zerkeşi  sayesinde h. 8 asırda vuku bulmuştur.[1]

 

Zerkani’nin Kur’an ilimleri kavramına yaklaşımında Ulumu’l-Kur’an  ‘ı sınırları ve kapsamı genişleyen bir alan olarak mütala etmesi. Kur’an ilimleri’ni Kur’an’ın işaret ettiği  veya Kur’an’da delaleti bulunan bütün bilgi sahalarını kapsayan bir alan olarak tanımlayan bazı çağdaş bilginlerin anlayışına yol açmamalıdır. Aksi halde güünümüz tecrübi ilimleri ile Kur’an (direct olarak) irtibatlandırılmaya çalışılır ki bu yöntemin yararlı olmayacağı açıktır.

 

A.2. Tefsir İlimleri

 

Tefsir ilmi, Kur’an’ın izahını amaçlayan bir ilimdir  ve Kur’an’ı her bakımdan açıklamaya ve bildirmeye yardımcı olmaktadır ki tefsir ilmi kuran ilimlerinden biridir

 

Kur’an ilimleri ve tefsir ilimleri kavramı tedvin döneminin başlarının itibaren aynı anlamda kullanılmışlardır. Zerkeşi’nin Kur’an ilimleri’ni tek bir kitapta ve bütün konularını kapsayacak şekilde toplaması ile bu iki kavram arasında bir  farkın ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Tefsir ilimleri artık müfessirin tefsire yöneldiğinde bilmesi gereken ilimleri ifade ederken Kur’an ilimleri daha kapsamlı bir ifadeyi içermektedir.

 

 

A.3. Esbâbu’n-Nüzûl

 

Nüzûl ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber (as)’a yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu  günlerde bir veya daha fazla ayetin soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere immesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul denir.

 

Esbâbu’n-Nüzûl bilgisi sahabeye şahit oldukları ortamda insanî yapıp-etmelerin sonucunda inen ayet ve o ayetle gelen hükümlerin sebeplere bağlanması yeteneğini kazandırmıştı. Bunun anlamı, onların Kur’an ilmini, onu  hayata tatbik etme usulü ile birlikte öğrenmiş olmalarıdır. Bu açıdan (ancak sahih nakille bilebileceğimiz) esbâbu’n-nüzûl onlar için çok önemli bir bilgi olarak görülmüş ve Kur’an’ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eş değerde tutulmuştur.



[1] Kuran ilimleri kavramını tanımsal olarak ifadeleştirirsek :

  Kur’an ilimleri, konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’anla ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve

  araştırmalardan oluşan Kur’an‘ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi alanıdır.


0 Yorum - Yorum Yaz


Mehmet Tahir PEKİM / ÖĞRENCİ NO: 12952702
Kur’an ilimlerinin konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim’dir. Tefsir ilmi ise Kur’an’ın izahını amaçlayan ilimdir. O helde tefsir ile meşgul olan kimse Kur’an ilimlerinden yararlanmak durumundadır. Çünkü bu ilimin amacı Kur’an’ı anlamak, manalarını açıklamak ve kur’an’ın hükümlerini tespit edip çıkarmaktır. Bütün bunları yapmak için gerekli ilimlerin en önemlilerinden biri de esbab-ı nüzül ilmidir. Kur‘ an ilimlerinden biri olarak esbab-ı nüzül ilmi islamiyetin ilk asırlarından itibaren Kur’an’ın anlaşılmasında önemli bir ilim olarak görülmüştür. Ayetleri yorumlarken doğru yolu izlemek ve ayetlerden doğru hükümler çıkarmak için esbab- nüzül ilminden ziyadesiyle faydalanırız. Ancak sadece esbab-ı nüzül ilminden faydalanırken karşılaştığımız birtakım problemler Kur’an’ı anlarken sadece bu ilmin bizim için yeterli olmayacağının göstergesidir. Esbab-ı nüzül ilminden faydalanırken rivayetlerin sahih olanlarını ve olmayanlarını ayırt etmek oldukça güçtür. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında sebebin değil lafız ve ifadelerin daha çok önem arz ettiği daima hatırlanmalıdır. Yani asıl olan Kur’an metnidir, Kur’an-ı Kerim’dir.
Esbabı nüzulün önemini belirten maddeler aşağıda verilmiştir.
1-Esbab-ı nüzul, Kur'an'ın anlaşılmasında gerekli bir bigidir. Sahabe, tabiun ve tebe-i tabiinden müfessirler Kur'an'ı özellikle esbab-ı nüzul ile tefsir etmişlerdir.
2-Esbab-ı nüzul hakkında tek kaynak sahabedir. Çünkü onlar nüzul ortamının içinde yaşadıklarından hadiselerin zuhur sebeplerini görebilmişleridr.
3-Esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden beri Kur'an ilimleri arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu ilmi bilmek neredeyse Kur'an'ı bilmekle eşdeğer tutulmuştur. Bu ilim Zerkeşi'ye kadar müstakil eserler halinde ele alınmıştır. Zerkeşi ise Kur'an ilimleri eserlerinin başında, ilk olarak bu ilmi ele almıştır.
4-Kuran’ın anlaşılmasında önemli iki ilke daha vardır. Bunlardan ilki Kuran’ı Kerim'in bütünlüğünün dikkate alınmasıdır. İkinci ilke siyak-sibakın göz önünde bulundurulmasıdır. Ayetin sebebi nüzulünü bilmek siyak-sibakın anlaşılmasını kolaylaştırır.
5-Sebebi nüzul rivayetlerini tasnif ederken iki açıdan değerlendirmeliyiz; sebebi nüzul rivayeti, tefsir için yapılan sebebi nüzul rivayeti.
0 Yorum - Yorum Yaz


MEHMET ZEKİ SERDAROĞLU/Öğrenci no:12952706 ESBAB-I NÜZUL İLMİNİN TANIMI Esbab-ı nüzul ilmi,doğuştan günümüze birçok tarifle ifade edilmiştir.''Sebep'' ve''nüzul''kelimelerinin terkibinden oluşan bu kavram istilahi terim olarak birden fazla tanımı yapılmıştır.Geçmişten günümüze yapılan değişik tanımlamalar arasında;Vahidi(ö.468h./1075m.)esbab-ı nüzul ilmini şöyle tarif eder:''Kur'an-ı Kerim'in anlaşılmasına imkan sağlayan çok güvenli bir yoldur.'' Zerkeşi(ö.794h./1331m.)ise bu ilmi ''Kur'an-ı Kerim tefsirinde bilmeye muhtaç olduğumuz bir ilim olarak'' takdim eder.Suyuti'ye(ö.911h./1505m.) göre esbab-ı nüzul,''hadisenin vuku bulduğu günlerde ayetin nazil olması durumunda gerçekleşir.''Kafiyeci (ö.879h./1474m.)ise şöyle demektedir:''Nüzul sebebine gelince o,Kur'an-ın iniş sebebidir.''Şatibi(ö.790h./1388m.),esbab-ı nüzulü''muktezay-ı hali bilmek''olarak tanımlar. Tahir ibn Aşur(1879-1973m.)esbab-ı nüzulü''ayetlerin hükmünü beyan etmek,onunla ilgili olayları hikaye etmek,reddetmek veya benzeri maksatlarla indiği rivayet olunan hadiseler''şeklinde tarif eder.Adnan Zarzur sebeb-i nüzulü şöyle tarif eder:''Sebeb-i nüzul tarihi bir olgu(yani olmuş olan,gerçekleşmiş olan veya nüzul asrında meydana gelmiş bir hadisedir)'' der.Suat Yıldırım,esbab-ı nüzulü''vahyin geldiği ortam''olarak yorumlamakta ve onu şöyle tanımlamaktadır:''Sebeb-i nüzul,semadan gelen vahy-i ilahinin,yeryüzünde istikbal ediliş çerçevesidir.''Hasan Hanefi'nin tesbitini de kaydederek esbab-ı nüzul''olgunun(vakıanın) düşüncenin önüne geçmesidir.Olgunun düşünceyi davet etmesidir.'' Bir başka yerde ise''olgunun düşünceden öncelikli olmasıdir'' şeklinde tanımlamaktadır.Bütün bu tanımlamalardan sonra esbab-ı nüzulün tanımını şöyle yapabiliriz:''Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz.Peygamber'e yöneltilmiş bir soruya cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye'' sebeb-i nüzul denir.Hocamız Ahmet Nedim Serinsu'nun eserinden alıntılamiş olduğumuz bu tarifin kapsam açısından daha geniş olduğunu belirterek bu tanımı tercih ettiğimizi belirtiriz. ESBAB-I NÜZUL İLMİNE DAİR BİRKAÇ ESER İSMİ VE MÜELLİFLERİ 1-Ali b. el-Medini(ö.234h./848m.),Esbab-ı Nüzul 2-Ebu'l Hasan Ali b.Ahmed el- Vahidi(ö.468h./1075m.),Esbab-ı Nüzul 3-Ebu'l Ferec Abdurrahman b.Ali İbnu'l Cevzi(ö.597h./1200.m),Esbab-ı Nüzuli'l Kur'an 4-İbn-i Hacer el-Askalani(ö.852h./1448m.),ei-Ucab Fi Beyani'l Esbab 5-Celaluddin es-Suyuti(ö.911h./1505m.),Lubabu'n Nukul Fi Esbabi'n Nüzul.Sadece bu kadar kitap ve müellif ismiyle yetinmemezin sebebi örnek olması içindir.Günümüzdede bu ilme dair eserler telif edilmiştir.Merak eden dostlarımız için özet çalışmamızda esas kabul ettiğimiz Prof.Dr. Ahmet Nedim Serinsu Hocamızın Kur'an Ve Bağlam kitabına müracaat edilebilr.
0 Yorum - Yorum Yaz


Abdullah Tayfur:no:12952708 Esbabu'n nuzul, "esbab" ve "nuzul" kelimelerinden meydana gelmiş arapça bir izafet terkibidir.Bu Terkipde yer alan "esbab" sebeb kelimesinin çoğuludur.Sebep sözlükte metod, yol, işaret, vesile ve vasıta manalarına gelmektedir.Ayrıca arzu edilen amaca ıulaştıran herşeye de sebep denilmektedir.

Nuzul kelimesi ise (ne-ze-le) fiilinden masdardır.Yukarıdan aşağıya inmek ve iniş manasını ifade eder.Aynı kökten türemiş olan "inzal" ve "tenzil" masdarları da indirmek manasına gelir.Ancak "inzal" topyekün indirme "tenzil" ise, müneccemen yani parça parça indirmek demektir.

Kısaca "ayetlerin iniş sebebleri" anlamını ifade eden esbabu'n-nuzul terim olarak da "Hz Peygember'in risalet döneminde vuku bulan ve Kur'an'ın bir veya birkaç ayetinin yahur bir suresinin inmesine yol açan olay, durum ya da herhangi bir şey hakkında Resulullah'a sorulan soru" demektir.
Kur'an insanlığı doğru yola iletmek ve toplum hayatına yön vermek amacıyla indirilmiştir.Dolayısıyla onun asıl hedefi, insanlığın ahlaki, hukuki ve diğer alalanardaki ihtiyaçlarına cevap vermektir.Kur'an bu hedefini gerçekleştirirken bazen sözü edilken ihtiyaçlarlailgili hükümler koymuş, bazen insanların ibret almalarını temin etmek için daha önce vuku bulan hadiselere yer vermiş, bazende nuzul ortamında meydana gelen bir kısım olaylara ışık tutup mahiyeti merak edilen hususları açıklamıştır.Bu özelliğinden dolayı Kur'an ayetlerini esasen iki kısma ayırmak mümkündür.Bunların bir kısmı muayyen bir sebebe bağlı olmayıp bir hükmü ortaya koymak amacıyla nazil olan, diğer bir kısmı da belli sebebe bağlı olarak inen ayetlerdir.İşte Esbabu'n n-nuzul, ikinci kısma giren ayetlerin inişiyle ilgili rivayetleri konu edinen bir ilim dalıdır.
Kur'an insanlığı doğru yola iletmek ve toplum hayatına yön vermek amacıyla indirilmiştir.Dolayısıyla onun asıl hedefi, insanlığın ahlaki, hukuki ve diğer alalanardaki ihtiyaçlarına cevap vermektir.Kur'an bu hedefini gerçekleştirirken bazen sözü edilken ihtiyaçlarlailgili hükümler koymuş, bazen insanların ibret almalarını temin etmek için daha önce vuku bulan hadiselere yer vermiş, bazende nuzul ortamında meydana gelen bir kısım olaylara ışık tutup mahiyeti merak edilen hususları açıklamıştır.Bu özelliğinden dolayı Kur'an ayetlerini esasen iki kısma ayırmak mümkündür.Bunların bir kısmı muayyen bir sebebe bağlı olmayıp bir hükmü ortaya koymak amacıyla nazil olan, diğer bir kısmı da belli sebebe bağlı olarak inen ayetlerdir.İşte Esbabu'n n-nuzul, ikinci kısma giren ayetlerin inişiyle ilgili rivayetleri konu edinen bir ilim dalıdır.
1-Esbab-ı nüzul Kur’an-ın fehnedilmesinde zaruri bir bilgi kaynağı olarak telakkı edilmelidir
2 -Kur'an ilimlerinden addedilen esbab-ı nüzul ilmi,İslamiyet'in ilk asrından bu yana Kur'an-ın idrakedilmesinde önemli bir ilim olarak mütalaa edilmiştir. 3-Sahabe ve tabiun dönemlerinde bu ilmin müstakil olarak ele alındığı ve Kur'an-ı Kerim'i anlama gayreti içine girenlerin mutlaka bilmesi gereken bir bab-ı nüzulü önce sınıflandırmalıyız sonra ona eleştirel bir bakışla yaklaşmalıyız.
0 Yorum - Yorum Yaz




0 Yorum - Yorum Yaz


Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü
HAMDULLAH KAYA ÖĞRENCİ NO: 12912772
1-Esbab-ı nüzulu Kur’an-ın anlaşılmasında gerekli bir bilgi kaynağı olarak değerlendirmeliyiz.
2-Bunu için esbab-ı nüzulü önce sınıflandırmalıyız sonra ona eleştirel bir bakışla yaklaşmalıyız.
3-Bu değerlendirmeyi yapabilmemiz için de tek kaynak sahabe efendilerimizdir.
4-Daha sonra da Kur’ın-ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulü nasıl değerlendirmemiz gerektiğini ortaya koymalıyız. 5-Esbab-ı nüzulü iyi anlamak için de onu tenkit edip incelemeliyiz, bunu için esbab-ı nüzulü önce sınıflandırmalıyız sonra ona eleştirel bir bakışla yaklaşmalıyız
6-Bunun için bize yardımcı olacak bir yardımcıya ihtiyacımız lazım, o da Kur’an İlimleridir.
7-Kur’an ilimlerinin kaynağı Kur’an’dır.
8-Çünkü Kur’an, kendisinin düşünülmesini, anlaşılmasını ve açıklanmasını biz insanlardan ister.
9-Kur’andaki birçok ayet insanı tasvir ediyor ve insanlara eğitimi gerekli görüyor.
10-Bundan dolayı Kur’an inmeye başladığından buyana Müslümanlar Kur’an-ı anlamaya çalışmış.
11-Bu anlama süresinde de peygamberimizden faydalanmışlar.
12-Peygamberimizde bunu hem fiili hem de kavli ile yerine getirmiştir.
13-Bunun için okuma-yazma bilmeyenlere eğitim için zaman harcanmış, mescitlerde dersler verilmiştir.
14-Nüzul çağında tefsir ilimlerinin telifine ihtiyaç duyulmamış, çünkü bunları anlatan efendimiz vardı ve o dönemde Kur’an ilimleri nakil şeklindeydi.
15-Daha sonra İslam fetihleri, Kur’an ilimlerinin tedvinini zorunlu kılmıştır. Bu işe de sahabe, tabiin ve onların yetirdikleri öncü olmuşlardır.
16-Buradan anlaşılıyor ki Kur’an ilimleri Kur’an-ı anlama sürecinde ortaya çıkmıştır.
17-İlk müfessirlerimiz bunu Kur’an-ın anlaşılmasına imkan sağlayan ilmi araçların geliştirilmesi şeklinde algılamışlardır.
18-Bu arada Kur’an ilimlerini gayesi bir olduğundan hepsi birbirine geçmiş haldeydi.
19-Bu yüzden Kur’an ilimlerinin bütününü kapsayan bir ilim kavramına ihtiyaç vardı.
20-Ve Kur’an ilimlerinin kavram ve ıstılah olarak kullanımları hicri V. Asırda ortaya çıkmıştır.
21-Kur’an ilimlerine giren ilimler teker teker ele alınmıştır.
22-Kur’an ilimlerinin bugünkü kullanımları ise hicri VIII. asırda ortaya çıkmıştır.
23-Önceki âlimlerimiz, hadis ilminde ortaya konulan yöntemi Kur’an-ın anlaşılmasında ortaya koyamamışlardır.
24-Kur’an ilimleri üç türdür; Tevhid, Tezkir ve Ahkâm’dır.
25-Bu yüzden Kur’an-a yakınlığı ile bilinen tek bir ilim olmadığı için ilim terimi çoğul olarak kullanılmıştır.
26-Kur’an ilimlerinin konusu da geniştir.
27-Tefsir ise Kur’an-ın anlaşılmasını hedef edinen bir ilimdir.
28-Bundan dolayı Kur’an ilimlerinin ilk tedvin edileninin tefsir olması gayet doğaldır. Çünkü Kur’an bizden önce kendisinin anlaşılmasını istiyor.
29-Yani Kur’an ilimlerinde hedef; Kur’an-ın tefsirini ve anlaşılmasını kolaylaştırmaktır.
30-Dolayısıyla tefsir ilmi özel bir alan ve gaye ile yönelmiştir.


1 Yorum - Yorum Yaz


  

 KUR'AN'IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZÛL'ÜN ROLÜ

 Yüksek Lisans  Emrah MERAL (12912714)

         Esbab-ı Nüzûl'ün Tarifi: Nüzûl ortamında meydana gelen bir hâdise veya Hz. Peygambere yöneltilmiş bir soru, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla âyetin, hâdiseyi, soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hâdiseye sebeb-i nüzûl denir.

Esbab-ı Nüzûl ilminin doğuşu ve gelişmesi: Kur'an ilimlerinin doğuşu ve gelişiminden ayrı olarak mülâhaza edilemez. O bütünlük içerisinde esbab-ı nüzulün yerini aldığını bilerek bütüncül bir yaklaşım edinmek konu hakkında sağlıklı bir fikir edinmeye götürür.

Esbab-ı Nüzûl ilmi, ayetlerin inmesinin asli bir unsurudur. Bu sebeple üç kurun (sahabîler, tabiîler, teb-u tabiîler) ve sonrasında ki bütün âlimlerce önemle üzerinde durulan bir vakıa olagelmiştir. Hatta "başlangıçta Tefsir İlmi, Esbab-ı Nüzûl'ü bilmekten ibaretti(1)" denilmiştir.

  Zerkeşi el-Burhan adlı eserinde "Kur'an'ın anlaşılmasında en emin yol Esbab-ı Nüzûl'dür" demiştir. Şatıbî bu sözleri "Esbab-ı Nüzûl'ü bilen kimsenin Kur'an-ı Kerimi'de bileceği" manasında yorumlamıştır.

  Ancak Esbab-ı Nüzûl rivayetleri Kur'an-ı Kerim'in anlaşılmasında araç olarak kullanılmalıdır. Nüzûl sebebi olan soru veya hadisleri, tahsis vasıtası olarak değerlendirmek Kur'an'ın anlaşılmasında bazı problemlere neden olabilir. Yani "bir ayetin sebebi nüzûlü bu hâdisedir" denildiğinde "ayetin varoluşu, indirilişi o hâdise sebebiyledir" denmek istenmez. Kur'an-ı Kerim'in nüzulü ahkâmın teşriîne medar olan hadiselerin vukuuna tevakkuf etmez. Yani sadece o hâdiseye münhasır kılınamaz.  O hâdiseye münhasır kılınması, kıyamete kadar hükümleri yürürlükte olan Kur'an'ın temel özelliği ile çakışması anlamına gelirdi ki bu ise muhaldir.

  Esbab-ı Nüzûl ancak sahih nakille bilinebilir. Bu alanda içtihada, re'ye ve imâl-i fikir etmeye mahal yoktur. Yani nüzul sebebiakılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabeden müsned-merfu olarak gelen rivayettir.

  Sahabenin icma ettikleri esbab-ı nüzul yorumları nüzul ortamına ait suretler (form) taşıdığı ve nüzul ortamını yansıttığı için hüccettir. 

Tâbiûndan gelen sebeb-i nüzul rivayetlerinin hükmü mürseldir.

Esbab-ı Nüzûl rivayetlerinin sigalarını iki kısma ayırmamız mümkündür:

1-Sebep ifade etmede nass olan kalıplar (rivayetler).

2- Sebep ifade etmede nass olmayan kalıplar.

Sebep ifade etmede nass olan kalıpla rivayet edilen haber, sebeb-i nüzül ibaresi terim olarak ele alındığında kavramın sınırları içinde kalır. Dolayısıyla rivayetin nüzul ortamına ait olduğu, başka bir unsura ihtiyaç olmadan anlaşılabilir.

Sebep ifade etmede nass olmayan kalıpla rivayet edilen haber, sebeb-i nüzül ibaresi terim olarak ele alındığında kavramın sınırları dışında kalır. Siyak ve sibaktan nüzul sebebi rivayeti olduğu anlaşılmaz.

Sahih olan bütün esbab-ı nüzul rivayetleri, nüzul sebebi olarak zikredilen sebep haricindeki benzer olaylara uygulanabilir. Çünkü sebeb-i nüzulle oluşan olgu ve sosyal bağlam, insani örnek oluşturan, insan hayatının doğal bir kesitini yansıtan ve zaman-mekan unsurlarının ötesinde mütalaa edilmelidir. Böylece Kur’an'ın bütünlüğü ve ona dâhil olan siyak-sibak kolaylıkla görülecektir.

Kur’an’ın nüzül asrı için geçerli olan bu bakış tarzı günümüz içinde geçerlidir. Hayat tezahürleri değişse dahi insan ve onun ana karakteri, ondan zuhur eden hadiseler, meseleler, sorular devam ediyor.  Kur’an-ı Kerim’i hidayet rehberi edinen insan esbab-ı nüzulleri bu bağlamda değerlendirirse onu anlamada yeni boyutlar keşfedebilir. Kur’an-ı kendi vakıasına aktarabilir. Bu aynı zamanda insanın önemli sorumluluklarından da biridir.

 


0 Yorum - Yorum Yaz


Ramazan Koç-12912727

        Zerkani Esbab-ı nüzulü,vuku bulduğu günlerde ondan bahseden veya onun hükmünü açıklayan ayet veya ayetlerin inmesine sebeb olan ve Hz.peygamber zamanında meydana gelmiş bir hadise veya o'na yöneltilmiş bir sorudur şeklinde tarif ediyor.Esbab-ı nüzul,ulumu'l-kur'an ve ulumu't-tefsir başlığı altında telif edilen eserlerde ilk incelenen konu olmuş ve bu mecale dair eserler bizlere nüzul asrı ve ortamının portresini vermesi acısından önemlidir.Esbab-ı nüzül ancak sahih nakille bilinebilir.Yani sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilir ve sahabiden musned-merfu olarak gelmelidir.sahabenin musned-merfu olmayan  Esbab-ı nüzül rivayetleri ise tefsir için yaptıkları esbab-ı nüzül değerlendirmeleri olarak kabul edilir.Bunun içindir ki gerek hadis mecmualarında ve gerekse tefsir ve tarih kitaplarında sebeb-i nüzül rivayetleri zikredilirken kullanılan rivayet sıygası çok önemlidir. Böylece Esbab-ı nüzül rivayetlerinin sıygalarını sebep ifade etmede nass olup olmamasına göre iki gruba ayırmamız doğal bir çıkartım olacaktır.Bir rivayetin "sebeb ifade etmede nass" ve nüzul ortamına ait olabilmesi için ise musned-merfu olması gerekir. Kur'an ve bağlam'ın bu bölümünde rivayetlerin tenkidi yapılırken bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerden  yararlanmamız gerektiği dile getiriliyor.Daha sonra esbab-ı nüzul rivayetlerinin iki grupta mütalaa edilmesi ve bununla birlikte kur'ân'ın anlaşılmasında  esbab-ı nüzul değerlendirilirken Kur'ân'ın bütünlüğün dikkate alınması  siyak-sibak'ın göz önünde bulundurulması gerektiği gibi hususları zikrediliyor.Neticede esbab-ı nüzul Kur'an'ı kerim'in yaşanmış,yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat ,hidayet rehberi olduğuna delil teşkil eder. 

 


0 Yorum - Yorum Yaz



 Yahya Özdil-Yüksek Lisans

Esbâb-ı nüzul,Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında gerekli bir bilgi olarak değerlendirilmiştir.Müfessirler,”baçlangıçta tefsir ilmi, Esbâb-ı nuzul’ü bilmekten ibaretti” demişlerdir.Ali,İbn-i mes’ûd ve İbn-i Abbas gibi bazı sahabiler Kur’andan inen her ayetin ne hakkında,kim hakkında ve nerede nazil olduğunu bildiklerine dair sözler söylemişlerdir.Onun için esbâb-ı nuzul hakkında tek kaynak sahabedir.

O halde insan hayatına yön vermek,anlam vermek için var olan Kur’an-ı Kerim’i anlama çabasında esbâb-ı nuzul’ün teorik temellerini bilmek ve onun ilkelerine uymak gerekir.O zaman nüzul ortamını tanımış ve o döneme tarihi açıdan bakıp nüzul ortamına getireceğimiz açıklamalarla bu insanî varlık alanına ait yapıp etmeleri günümüze taşıyıp anlamlandırabiliriz.

Kur’an ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerimdir.çünkü Kur’an- Kerim kendisi üzerinde düşünülmesini ,anlaşılmasını ve açıklanmasını isteyen,neticede yaşanılır kılınmasına okuyucularını teşvik eden vahiy mahsûlu bir kitaptır.Hz.peygamber’in maarif siyasetinin temelini “kıraat-kitabet”oluşturmuştur.Bedir savaşı sonrasında harp esirlerinden okuma-yazma bilenler on Müslüman çocuğa okuma-yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakılmışlardır.

Hamidullah,suffe hakkında “islam’ın ilk Üniversitesi” demektedir.Bu üniversitede öğrenciler,Hz. Peygamberin  dediğinin ve yaptığının bilgisini elde etmek için can atıyorlardı.

Hz.peygamber döneminde hem de ashab döneminde Kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır.Çünkü nüzul’ü müşahede edenler mesajı anlayabilmekte veya anlayamadıklarını soracak kimseleri bulabilmektedirler.Hz.Ebu Bekir döneminde Kur’an cem edildi.Hz.osman döneminde çoğaltıldı.Hz. Ali ve sonrası dönemde de harflerin noktalanması ile harekelenmesine başlandı.

Mushaf’ın çoğaltılmasıyla kıraat ilmi ve resmu’l Kur’an ilimlerinin ilk ele alınan ilimler olduğu bilinmektedir.Aslında bütün Kur’an ilimleri,Kur’an’ın anlaşılması açısından değerlendirilince birbirlerine geçmiş halde bulundukları da bir hakikattir.İşte bu sebeble “Ulûm’l -Kur’an”başlığı altında Kur’an ilimlerinin tek bir eserde muhtasar olarak toplanması zarureti hasıl oldu.

” Ulûm’l -Kur’an”kavramının bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı şekilde billurlaşması Zerkeşî sayesinde h.VIII.asırda vuku bulmuştur.

Esbâb-ı nüzul, Kur’an ilimlerinin önemli bir unsurudur. Sahabe Kur’an ilmini, onu hayata tatbik etme usulu ile birlikte öğrenmişlerdir.Bu açıdan esbâb-ı nüzul ,onlar için çok önemli bir bilgi olarak görülmüş ve kur’an-ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğer görmüşlerdir.

Netice itibariyle esbâb-ı nüzul, Kur’an-ı Kerim’in soyut bir düşünce veya düşünce biçimi olarak kalmadığının,aksine,yaşanmış,yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat,bir hidayet rehberi olduğunun en büyük delilidir. 
 
 

0 Yorum - Yorum Yaz


MEHMET ZEKİ SERDAROĞLU/Öğrenci NO:12952706 KUR'AN İLİMLERİ ARASINDA ESBAB-I NÜZUL İLMİNİN YERİ 1-Kur'an ilimlerinden biri olarak esbab-ı nüzul ilmi,İslamiyet'in ilk asrından bu yana Kur'an-ın anlaşılmasında önemli bir ilim olarak mütalaa edilmiştir. 2-Sahabe ve tabiun dönemlerinde bu ilmin müstakil olarak ele alındığı ve Kur'an-ı Kerim'i anlama gayreti içine girenlerin mutlaka bilmesi gereken bir ilim olarak tasavvur edilmiştir. 3-Alimler nezdinde bu ilmi bilmek Kur'an-ı bilmek olarak kabul edilmiştir. 4-Tedvin dönemiyle beraber ilk telif edilen ilimler arasında esbab-ı nüzul ilmi de vardır. 5-O özünde nakle dayanan ilimlerdendir.Dolayısıyla bilgin sahabiler tarafından tabiinlere talim yoluyla sözlü olarak aktarılmıştır. 6-Ulumu'l Kur'an başlığı altında telif edilen eserler arasında müstakil başlık altında incelendiği gibi alimlerimiz bu ilimle ilgili ana kaideleri,ilkeleri ve nüzul rivayetleri hakkında söylenmesi gerekenleri ele alıp incelemişlerdir. ESBAB-I NÜZULU BİLMENİN YOLLARI 1-Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir.Dolayısıyla bu alanda içtihada ve fikir yürütmeye mahal yoktur.Esbab-ı nüzul rivayetlerinde;(1)Sahabe nakli(merfu)olup senedin ve metnin kaynak olması.(2)Tabiun nakli(Mürsel)olup,(a)Senedin ve metnin sahih olması (b)Rivateti destekleyen bir başka tabiun rivayeti (c)Ravinin tefsir imamlarından olması(Mücahid,İkrime,Said b.Cübeyr gibi) ve ilmini doğrudan bilgin sahabiden almış bulunması. Hülasa:Esbab-ı NÜzul bilgisi,İslam'ın başlangıcından bu yana KUR'AN-I KERİM'i anlama çabalarında göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir ilim olagelmiştir. NOT:Bu özetin hazırlanıp,aktarılmasında hocamız sayın Prof.Dr.AHMET NEDİM SERİNSU Beyin KUR'AN VE BAĞLAM isimli eserini okuyarak istifade ettik.(Şule Yayınları,Nisan,2008 baskısı)Saygılarımla....ALLAH'a emanet kalın.


0 Yorum - Yorum Yaz


 I.                KİTAP

KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN ROLÜ

MUSTAFA MURAT BATMAN

12912713

 

·       Esbabı- Nüzul ilmi, daha ilk tefsir faaliyetlerinin ortaya çıkması ile teşekkül etmiş bir ilimdir ve Tefsir ilmi içerisinde çok önemli bir yer işgal etmektedir. Hatta âlimlerimiz bu ilmi bilmeden Kur’an’ın anlaşılamayacağını bildirmişlerdir. Ulemanın bu kadar ehemmiyet ittihaz ettiği bir konunun içeriğine girmeden önce biz de klasik kaynaklarda yapıldığı gibi ilk olarak kavramın sözlük anlamlarına değinmek istiyoruz.

·       Sebep: ip, halat demektir. Yine arzulanan bir şeye insanı ulaştıran şeylere de sebep denmiştir. Sebep ayrıca,  yol anlamında da kullanılmaktadır. Bir kişi yola çıktığında, yol onu arzuladığı yere götürdüğü için yola da sebep denmiştir. Esbab ise Sebep kelimesinin Arap dilindeki çoğuludur. Sebepler demektir. Nüzûle gelince: O, yukarıdan aşağıya inmek manasınadır. Bunun aksi ise suûd'dur.”[1]

·       Bu iki tanımı sentezleyerek “Esbab-ı Nüzul” kavramını şöyle tanımlayabiliriz: “Esbab-ı Nüzul: (Kur’an ayetlerinin) İnişinin (ardındaki tabloyu) ipler, halatlar vasıtasıyla (yani bağlantılar kurarak) araştırmak ve öğrenmek için ortaya çıkmış bir ilimdir.”

·       Istılahî manada Esbab-ı Nüzul ise;

“Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasına imkân sağlayan çok güvenli bir yol, (Vahidi) Kur’an-ı Kerim tefsirinde bilmeye muhtaç olduğumuz bir ilim, (Zerkeşi) muktezay-ı hali bilmek (Şatıbi) [2], Kur’an’ın iniş sebebidir. (Kafiyeci)”[3] Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin tazammun etmek (hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiselerdir.[4]

·       Bu kavramın daha net anlaşılabilmesi için Kur’an ilimlerinin doğuşu ve gelişimine de değinmek gerekir. Kur’an ilimlerinin ilk nüvelerinin Kur’an tefsir edilirken ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. İlk müfessirler, Kur’an-ı Kerim’i anlamlandırmak için kullanılan bu çeşitli yöntemlere “Ulumu’l-Kur’an” adı veriliyordu. Ancak daha sonraları kelime, sözlük anlamı ile irtibatlandırılarak anlamlandırılmış, sınırları çizilmiş, belirli alanlara sahip bir ilimler topluluğu halini almıştır.

·       Tıpkı “Sünnet” mefhumunun Rasulullah’tan sonra anlamlandırılması gibi, bu ilimler de belirli bir zaman sonra anlamlandırılmış, tasnif edilmiş ve günümüze gelmiştir. “Sünnet” mefhumunun Rasulullah’tan sonra anlamlandırılması derken şunu kastediyoruz:

Rasulullah örneğin öğlen namazının farzından önce 4 rek’at namaz kılmıştır. Ancak Rasulullah bu namaza niyet ederken tabi ki “Öğlen Namazının İlk Sünneti”ni kılmak için niyet etmemiştir. Çünkü sünnet mefhumu/terimi Rasulullah’tan sonra ortaya çıkmış, daha doğrusu anlamlandırılmış bir mefhumdur.

·       Terim; kavramın kendisi değildir, onun zihindeki tasarımı, o terime biriktirilmiş depo edilmiş, yoğunlaştırılarak yükletilmiş bilgidir.[5] Bilgi zaman içinde farklı anlamlandırmalar yaşayabilir, değişebilir. Değişen bilgi dolayısıyla da bilginin dile yansıması olan kavramın “içeriği” değişir. Artık o kavram, yaşanan ayrı bir olguya/bilgiye isim olur. “Yol” anlamındaki sünnet, Rasulullah’tan sonra artık farklı bir anlam çerçevesi kazanmış ve ayrı bir terim anlamı yüklenmiştir.

·       Tıpkı örnekte yer alan sünnet gibi, Kur’an ilimleri de ilk müfessirler tarafından bilinen, kullanılan bir araçtır. Ancak zaman geçtikçe ilimlerin tesmiye, tebvib ve tasnifi ihtiyacı ortaya çıkmış bu süreçte de kavram farklı bir terim anlamı elde etmiştir. Yani “ilk dönem müfessirlerinin zihninde Kur’an ilimleri cem’ olunmuştu; ama ‘Kur’an ilimleri kavramı’ teşekkül etmemişti.”[6]

·       Kur’an ilimleri kavramının ilk zamanlar Tefsir anlamında da kullanıldığını bilmekteyiz. Bu kavramın günümüzdeki terim anlamını kazanması Zerkeşi’nin El-Burhan adlı eserinden sonra cereyan etmiştir.

·       Zerkani’nin Ulumu’l-Kur’an’ı tanımlarken her ilmin Kur’an ile belli bir irtibatının bulunacağını söylemesi, günümüzde bazı ilim adamlarının Ulumu’l-Kur’an’ı yanlış anlamasına sebep olmuştur. Onlar bu sözlerden, Kur’an-ı Kerim’le alakalı bilgiye sahip (Astronomi, tıp, matematik, felsefe ve sair) dâhil bütün ilimlerin Kur’anî ilimler olarak kullanılabileceğini anlamışlardır. Şayet bu anlayış kabul edilirse, her yeni çıkan teknolojik ve bilimsel bir gelişme Kur’an ile irtibatlandırılmaya çalışılacak, anlamsız zorlamalar ortaya çıkacaktır. Bu yüzden böyle bir anlayış bizce hatalıdır.

·       Tefsir rivayetleri, içerikleri bakımından diğer rivayetlerden ayrılsa bile menşe’leri itibariyle aslında birer hadis rivayetidir. Çünkü onlar sonuçta rivayettirler ve unutulmamalıdır ki, ilk hicri asırlarda ‘rivayet’ ile ‘hadis’ kelimeleri eş anlamlı olarak da kullanılmıştır.[7] Doğal olarak “Esbab-ı nüzul rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği eserler de tefsir kitapları değil, hadis mecmualarıdır. Bu eserlerin tefsire ait kitab veya bab’larında nakledilen rivayetlerin ekseriyeti esbab-ı nüzul rivayetleridir.”[8]

·       Esbab-ı nüzul rivayetleri ayetlerin indiği ortamı, yaşanan olayları bir sonraki nesle aktarmak için yazılmış ve zapturapt altına alınmıştır. Onlar, (rivayetleri ilk olarak toplayıp bir araya getirenler) sadece sahih olarak gördüklerini değil, ellerine ulaşan tüm verileri kaydetmişler ve tasnif, tebvib, tashih işlemlerini bir sonraki döneme bırakmışlardır. Onlar duydukları bir rivayeti aktarmamaktan ötürü vebal altında kalmaktan korkmuşlar, bu yüzden uydurma rivayetleri bile nakletmişlerdir. Bu demektir ki onlar tüm naklettiklerine inanmamızı değil nakledilenler üzerinde ince ince tefekkür, tedebbür ederek onları en sağlam şekilde ayıklamamamızı istemişlerdir.

·       Esbab-ı nüzul rivayetinin sıhhat şartlarına değinecek olursak; rivayetin sıhhatli olması için:

v Sahih bir nakil ile aktarılması gereklidir,

v Senedde kopukluk olmamalıdır (İttisal)

v Senedin Hz. Peygamber’e ulaşması gereklidir. (Merfu)

Kısacası esbab-ı nüzul rivayetinin Müsned-Merfu olarak nakledilmiş olması gereklidir. Sahabeden gelen müsned-merfu olmayan rivayetler de bulunmaktadır. Bu rivayetler ise tefsir (açıklama) mahiyetli esbab-ı nüzul rivayetleridir.

·       Esbab-ı Nüzul rivayetlerinde kullanılan sıyga çok önemlidir. Ancak bu husus, bu konuda yapılan çalışmalarda sistematik olarak ele alınmamıştır. Bu durum esbab-ı nüzul ile ilgili çalışmaların en büyük sorunlarından birisidir. Bizlere düşen görev ise ilk olarak hadisleri sıhhat yönünden incelemek, daha sonra rivayetin sebep ifade etmede nass olan bir kalıp mı yoksa sebep ifade etmede nass olmayan bir kalıp mı olduğunu belirlemektir.

·       Bu tasnifin yapılması çok önemlidir. Çünkü sağlam bir isnadla, birbirine çelişik, birçok esbab-ı nüzul rivayeti bulunmaktadır. Bunların bir kısmı muhtemeldir ki sebep ifade etmede nass olmayan bir kalıp olmasına karşın sebep ifade etmede nass olan bir kalıp olarak değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu problemi te’lif etmek için seçilen yollar yüzünden Esbab-ı Nüzul hususunda daha farklı birçok problem ortaya çıkmıştır. Örneğin Zerkeşi, Suyuti, İbn Teymiyye bu problemin ortadan kaldırılması için bu iki rivayeti nüzulün taaddüdü fikrini ortaya atmışlardır. Nüzulün teahhürü, ayetin umumi veya hususiliği gibi birçok problem bu tasnifin yapılmamasından ileri gelmektedir. Şayet toplanan bütün sebeb-i nüzul rivayetleri bu tasnife uygun bir şekilde sistematize edilirse bu problemler ortadan kalkacaktır.

·       Kur’an-ı Kerim’i anlama çabasında esbab-ı nüzulden yararlanmada ihtiyacın sınırlarını belirleyen iki gurup söz konusudur. Bunlar genel ve özel ilkeler olarak sınıflandırabiliriz:

a)    Genel ilkeler:

1.    İlke: Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir.

2.    İlke: Esbab-ı nüzulü bilmeden Kur’an’ı anlamak mümkündür. Bu ise Kur’an-ı Kerim’i bütünlüğü içinde okuyarak ve zahirinden gücümüzün yettiğini anlamaya gayret ederek çözümü Kur’an’da, onun manalarında bularak yapılabilir.

b)    Özel ilkeler:

1.    İlke: Sebeb-i nüzulü bilmenin muktezay-ı hali (durumun gerektirdiğini, gereğini) bilmek gibi olduğu hallerde esbab-ı nüzule ihtiyaç duyulur.

2.    İlke: Sebeb-i nüzulü bilmemenin Kur’an’ın zahiri nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü hallerde esbab-ı nüzule ihtiyaç duyulur.

3.    İlke: Esbab-ı nüzule ihtiyacı ilk olarak Kur’an’ın belirlemesi gerekir.[9]

 

 

 

 

 

 

 

 



[1] Muhyiddin Ebû Abdillah Muhammed b. Süleyman el-Kafiyeci el-Hanefi, Kitabu’t-Taysîr fî Kavâidi ‘İlmi’t-Tefsir, çev. Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu, AÜİFY, s. 64, Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara 1989.

[2] Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 53, İstanbul 2008.

[3] Kafiyeci, age, s. 64; Serinsu, ay.

[4] Serinsu, age, s. 56.

[5] Serinsu, age, s. 304.

[6]Serinsu, age, s. 235.

[7] Mehmet Akif Koç, İsnad Verileri Çerçevesinde Erken Dönem Tefsir Faaliyetleri, s. 19, Kitabiyat, Ankara, 2003.

[8] Serinsu, age, s. 236.

[9] Serinsu, age, s. 188-191.


0 Yorum - Yorum Yaz


salahhaldain Abdulhuseın flaifel  طالب الدراست العليا ماجستير

                      معنى التفسير

    التفسير لغة : اختلف العلماء في لفظ التفسير ؟ فقيل : هو ( تفعيل ) من ( الفسر )بمعنى الابانة وكشف المراد عن اللفظ المشكل . قال تعالى : ( ولا يأتونك بمثل الا جئتك بالحق وأحسن تفسيرا ) أي تفصيلا . وقيل : هو (مقلوب ) من (سفر ) ومعناه أيضا: الكشف . يقال سفرت المرأة سفورا اذا ألقت خمارها عن وجهها وهي سافرة . وأسفر الصُبح : أضاء وانما بنوا ( فسر )على التفعيل فقالوا (تفسير ) للكثير 1.

وقال الراغب الاصفهاني : ( الفَسرُ ) و( السَفرُ ) يتقاربُ معناهما كتقارب لفظيهما لكن جُعل الفَسرُلاظهار المعنى المعقول .... وجعل السفر لابراز الاعيان للابصار ,فقيل : سفرت المرأة وأسفر الصبح 2. وقال في لسان العرب : ( الفسر : البيان , وفسّر الشي يفسره – بالكسر – ويفسره بالضم فسرا . وفسّره أبانه . والتفسير مثله .... ثم قال : الفسر كشف المراد عن اللفظ المشكل .... ) وهو مأخوذ من الفسر وهو الابانة , وكشف المغطى كالتفسير والفعل : كضرب ونصر  فقد عرفه ابو حيان في البحر المحيط بأنه : ( علم يبحث عن كيفية النطق بألفاظ القران , ومدلولاتها , وأحكامها الافرادية والتركيبية , ومعانيها التي تحمل عليها حالة التركيب , .....)  وقال ابو حيان في البحر المحيط : ( ..... ويطلق التفسير أيضا على التعرية للا نطلاق , قال ثعلب : تقول : فسرتُ الفرس : عريته لينطلق في حصره , وهو راجع لمعنى الكشف , فكأنه كشف ظهره لهذا الذي يريده منه من الجري ). 2

ومن هنا يتبين لنا أن التفسير يستعمل لغة ً في الكشف الحسي , وفي الكشف عن المعاني المعقولة , واستعمال في الثاني أكثر من استعماله في الاول .

ولعل أشملها وأسلمها من المؤاخذات تعريف الزرقاني في  ( مناهل العرفان ) القائل بأن التفسير : (هو علم يبحث فيه عن أحوال القران الكريم من حيث دلالته على مراد الله تعالى بقدر الطاقة البشرية ) . أما التفسير في الاصطلاح : يرى بعض العلماء : أن التفسير ليس من العلوم التي يتكلف لها حد , لأنه ليس قواعد أو ملكات ناشئة من مزاولة القواعد كغيرة من العلوم التي أمكن لها أن تشبه العلوم العقلية ,ويكفي في ايضاح التفسير بأنه بيان كلام الله , أو انه المبين لألفاظ القران ومفهومها . ويرى بعض اخر منهم : أن التفسير من قبيل المسائل الجزئية أو القواعد الكلية , الملكات الناشئة من مزاولة القواعد , فيتكلف له التعريف , فيذكر ذلك علوما أخرى يحتاج اليها في فهم القران , كاللغة , والصرف , والنحو , والقراءات ..... وغيرذلك .

واذا نحن تتبعنا أقوال العلماء الذين تكلفوا الحد للتفسير , وجدناهم قد عرفوه بتعاريف كثيرة , يمكن ارجاعها كلها الى واحد منها , فهي وان كانت مختلفة من جهة اللفظ ,انها متحدد من جهة المعنى وما تهدف اليه .  وعرفه الزركشي بأنه : ( علم يفهم به كتاب الله المنزل على نبيه محمد (ص) , وبيان معانيه , واستخراج احكامه وحكمه )3

-----------------------------------------------

1-تهذيب اللغة :الازهري ج12 ص407 2-المصدرنفسه ج63-البرهان الزركشي

نشأة علم التفسير ومراحله

جرت سنة الله تعالى في ارسال الرسل وانزال الكتب ان يبعث لكل امة نبيا بسان قومه وان يكون كتابه بلسانهم ، قال تعالى ( وما ارسلنا من رسول الا بسان قومه ليبين لهم ) 1 .

وظهر الرسول الكريم محمد بن عبد الله (ص) في جزيرة العرب وانزل الله تعالى عليه القرآن بلسان قومه اللسان العربي ( انا انزلناه قرآنا عربيا لعلكم تعقلون ) 2 .

وكان القوم عربا خلصا يفهمون القرآن الكريم بمقتضى السليقة العربية واللسان العربي ، غير ان القرآن يعلو على سائر كلام العرب بالفاظه واساليبه اللغوية والبلاغية فضلا عن معانيه ، ولذا فقد كانوا يتاوتون في فهمه وادراكه . وان كان كل منهم يدرك منه ما يوقفه على اعجازه ، فكان بعضهم يفسر ما غمض على الآخر من معنى فان اشكل عليهم لفض او غمض عليهم مرمى ولم يجدوا من يفسره لهم سالوا الرسول ( ص ) فيبينه لهم . وبهذا شان علم التفسير .

مر علم التفسير بمراحل ابرزها التفسير في عهد الرسول ( ص ) فقد تكفل الله سبحانه وتعالى بحفظ القرآن ( انا نحن نزلنا الذكر وانا له لحافظون ) 3 .سورة الحجر9

كما تكفل لنبيه محمد ( ص ) ان يجمع القرآن في صدره حيث قال تعالى ( لا تحرك به لسانك لتعجل به ، انا علينا جمعه وقرآنه ) سورة الحجر، ثم كلف الله نبيه محمدا ( ص ) ان يبين لهم القرآن وان يفسره لهم قال تعالى مخاطبا نبيه ( ص ) ( وانزلنا اليك الذكر لتبين للناس ما نزل اليهم ولعلهم يتفكرون ) سورة النحل

ولذا فقد كان الصحابه ( رض ) يرجعون للرسول ( ص ) فيما اشكل عليهم فهمه من القرآن فيجدون الجواب الشافي ، وقد اختلف العلماء في مقدار ما فسره الرسول ( ص ) من القرآن الى قولين :-5

الاول : ان الرسول ( ص ) يبين لاصحابه معاني القرآن ، كما يبين لهم الفاظه ، واستدلوا بادلة منها :-

1-    آية النحل ( ونزلنا اليك الذكر لتبين للناس ما نزل اليهم لعلهم يتفكرون ) .

2-    حديث ابي عبد الرحمن السلمي حدثنا الذين كانوا يقرئوننا :- انهم كانوا يستقرئون من النبي ( ص ) ، فكانوا اذا تعلموا عشر آيات لم يخلفوها حتى يعملوا بما فيها من العمل:- فتعلمنا القرآن ، والعمل جميعا 6 .

3-    حديث انس بن مالك (رض) :- ( كان الرجل اذا قرا البقرة وآل عمران جد فينا ) 7 .وما ورد ان ابن عمر (رض) عنهما اقام على حفظ البقرة عدة سنين قيل ثمان سنين ذكره مالك 8 . قالوا ولو كان المراد مجرد الحفظ لما احتاج الا الى زمن يسير ، فدل هذا على ان المراد فهم المعاني .

-----------------------------------

1-    سورةابراهيم ايه           2-  سورةيوسف3-بحوث في اصول التفسير د/فهد الرومي4-المصدر نفسه

5-التفسير والمفسرون الذهبي    6-احمد بن حنبل في مسنده ج3 ص120  7- الموطأ مالك بن أنس ج1 ص205

الثاني:- قالت طائفة ان الرسول لم يبين الى اصحابه الا القليل من معاني الآيات وهذا رأي غير مقبول لانه هناك من الآيات ما يرجع فهمها الى معرفة كلام العرب والقرآن نزل بلغتهم ومثل هذا لا يحتاج الى بيان ، ومنها ما يتبادر فهمه الى الاذهان لظهوره وبيانه فلا يحتاج الى بيان مثل قوله تعالى ( حرمت عليكم امهاتكم ) 1 ، فالمتبادر تحرم الوطء ولا يتبادر الى الذهن وغيره ، ومن الآيات ما لا فائدة في معرفة اكثر من معناها المتبادر ولا طائلة في معرفة ما وراء ذلك مثل معرفة لون كلب اصحاب الكهف وعصا موسى عليه السلام من اي الشجر كانت2....لم يكن الرسول (ص) يطنب في تفسير الآية الى ما لا فائدة في معرفته ولا ثمرة في ادراكه ، فكان جل تفسيره (ص) بيانا لمجمل ، او توضيحا لمشكل ، او تخصيصا لعام ، او تقييدا لمطلق ، او بيانا لمعنى لفظ او متعلقه 3.

اما التفسير في عهد الصحابة (رض) كانوا عربا خلصا يفهمون القرآن ويدركون معانيه ومراميه بمقتضى سليقتهم العربية فهما لا تعكره عجمة ولا يشوهه شئ من قبح الابتداع وتحكم العقيدة الزائفة 4 .وكثير من الصحابة كان يفسر بعض القرآن بهذا الطريق اعني طريق الراي والاجتهاد . مستعينا على ذلك بما ياتي :- 5

1-    معرفة اوضاع اللغة واسرارها .

2-    معرفة عادات العرب .

3-    معرفة احوال اليهود والنصارى في جزيرة العرب وقت نزول القرآن .

4-    قوة الفهم وسعة الادراك .

فمعرفة اوضاع اللغة العربية واسرارها تعين على فهم الآيات التي لا يتوقف فهمها على غير لغة العرب . ومعرفة عادات العرب تعين على فهم كثير من الآيات التي لها صلة بعاداتهم ، فمثلا قوله تعالى :- ( انما النسئ زيادة في الكفر ) 6، وقوله تعالى :- ( وليس البر بان تاتوا البيوت من ظهورها ) لا يمكن فهم المراد منه ، الا لمن عرف عادات العرب في الجاهلية وقت نزول القرآن .

قال الواحدي :- ( لا يمكن معرفة تفسير الآية دون الوقوف على قصتها وبيا نزولها ) 7.

اماالخليفة علي بن ابي طالب (رض) فهو اكثر الخلفاء الراشدين رواية عنهم في التفسير ، والسبب في ذلك راجع في تفرغه عن مهام الخلافة مدة طويلة ، وكذلك كثرة الرواية في التفسير عن عبد الله بن عباس ، وعبد الله بن مسعود ، وابي بن كعب ، لحاجة الناس اليهم .الناظر للقرآن الكريم يجد انه قد اشتمل على الايجاز والاطناب ، وعلى الاجمال والتبيين ، وعلى الاطلاق والتقييد ، وعلى العموم والخصوص والذي يرجع الى كتب السنة يجد انها قد افردت بابا من الابواب التي اشتملت عليها ، ذكرت فيه كثيرا من التفسير عن رسول الله فمن ذلك :- ما اخرجه احمد والترمذي وغيرهما عن عدي بن حبان

--------------------------------------

1سورةالنساء232-بحوث في اصول التفسير د/فهد الرومي 3-المصدرنفسه  4-التفسير والمفسرون الذهبي ج1 ص65-المصدرنفسه ج1  6-سورة التوبة 37

قال :- قال رسول الله (ص) :- ( ان المغضوب عليهم هم اليهود ، وان الضالين هم النصارى ) 1.وما رواه الترمذي وابن حبان في صحيحه عن ابن مسعود قال :- رسول الله (ص) ( الصلاة الوسطى صلاة العصر ).

وما رواه احمد والشيخان وغيرهما عن ابن مسعود قال :- لما نزلت هذه الآية ( الذين آمنوا ولم يلبسوا ايمانهم بظلم ) 2.شق ذلك على الناس فقالوا :- يا رسول الله ، واينا لا يظلم نفسه ؟ قال :- ( انه ليس الذي تعنون ، الم تسمعوا ما قال العبد الصالح ان الشرك لظلم عظيم ؟ انما هو الشرك ) .

وهذا عدي بن حاتم (رض) لم يفهم المراد بقوله تعالى :- ( وكلوا واشربوا حتى يتبين الخيط الابيض من الخيط الاسود 3. فكان يجعل عند راسه عقالا ابيض اسود حتى بين له الرسول (ص) المراد 4.ويرجع هذا التفاوت في فهم القرآن الكريم الى امور عديدة منها :-5

1- تفاوتهم في ادوات الفهم كعالم باللغة فمنهم من كان واسع الاطلاع فيها ملما بغريبها ، ومنهم دون ذلك .

2- تفاوتهم في ملازمة الرسول الكريم (ص) وحضور مجالسه .

3- في معرفة اسباب النزول وغيرها مما له تاثير في فهم الآية .

4- تفاوتهم في العلم الشرعي .

ولذا قال مسروق رحمه الله تعالى ( جالست اصحاب الرسول محمد (ص) فوجدتهم كالاخاذ يعني ( الغدير ) ، والاخاذ يروي الرجل ، والاخاذ يروي الرجلين ، والاخاذ يروي العشرة ، والاخاذ يروي المائة ، والاخاذ لو نزل به اهل الارض لاصدرهم ).6

لذا كان لا بد لمن يتعرض لتفسير كتاب الله تعالى ان ينظر في القران اولا فيجمع ما تكرر منه في موضوع واحد ، ويقابل الايات بعضها ببعض ، ليستعين بما جاء مسهبا على معرفة ما جاء موجزا ، وبما جاء مبينا على ما جاء مجملا ، وليحمل المطلق على المقيد ، والعام على الخاص ، وبهذا يكون قد فسر القران بالقران ، وفهم مراد الله بما جاء عن الله .

ومثال على ذلك قوله تعالى :- ( احلت لكم بهيمة الانعام الا ما يتلى عليكم (7.

------------------------------------------------------------

1-التفسير والمفسرون ج1ص317-سورة المائدة اية 2

2-  سورة الانعام 82

3- انظر صحيح البخاري ج5 ص156

4-التفسير والمفسرون /الذهبي ج1 ص36

5-بحوث في اصول التفسير د/فهد بن عبد الرحمن سليمان الرومي ص20

6-التفسير والمفسرون / الذهبي – ج1

-فسرتها اية :- ( حرمت عليكم الميتة ) 1 .

ومن تفسير القران بالقران :- حمل بعض القراءات على غيرها ، فبعض القراءات في اللفظ وتتفق في المعنى ، فقراءة ابن مسعود (رض) :- ( او يكون لك بيت من ذهب ) تفسير لفظ الزخرف في القراءة المشهورة :- او يكون لك بيت من زغرف )2 .

ومن هذا نستطيع ان نؤيد راي الاستاذ المستشرق جولد زيهر على ما قاله في كتابه ( المذاهب الاسلامية في تفسير القران ) من ان :- ( المرحلة الاولى لتفسير القران والنواة التي بدأ بها ، تتركز في القران نفسه وفي نصوصه نفسها . وبعبارة اوضح :- في قراءاته ، ففي هذه الاشكال المختلفة نستطيع ان نرى اول محاولة للتفسير ) 3 ... ومن هذا نستدل على ان المرحلة الاولى للتفسير تتركز في القران نفسه على معنى رد متشابهه الى محكمه ، وحمل مجمله على مبينه ، وعامه على خاصه ، ومطلقه على مقيده ... 4

ولكن لا نستطيع ان نوافقه على ما يرمي اليه من الحاد في آيات الله ، وما يهدف اليه من اتهام المسلمين بالتساهل في قبول القراءات ، وذلك حيث يقول في صفحة ( 1 ، 2 ) من كتابه المذاهب الاسلامية في تفسير القرآن :- ( وقد تسامح المسلمون في هذه القراءات واعترفوا بها جميعا على قدم المساواة بالرغم مما قد يفرض من ان الله تعالى قد اوحى بكلامه كلمة كلمة وحرفا حرفا ، وان مثله من الكلام المحفوظ في اللوح تنزل به الملك على الرسول المختار (ص) يجب ان يكون على شكل واحد ولفظ واحد )5 .

ان حكم تفسير الصحابي ينقسم الى قسمين :-

1-    اذا كان مما ليس للراي فيه مجال كالامور الغيبية واسباب النزول ونحوها فله حكم المرفوع يجب الاخذ به .

2-واذا كان غير ذلك مما يرجع الى اجتهاد الصحابي فهو موقوقف عليه ما دام لم يسنده الى الرسول (ص) واوجب بعض العلماء الاخذ بموقوف الصحابي لورود عدد من القرائن والاحوال التي يختص بها.قال الزركشي وهو يعد امهات ماخذ التفسير الاخذ بقول الصحابي فان تفسيره عندهم بمنزلة المرفوع الى النبي (ص) كما قاله الحاكم في تفسيره 6.

-------------------------------------------------------------------------

1-سورة المائدة اية 3

2-نظرة عامة في تأريخ الفقه الاسلامي ج1 ص163

3-المصدر نفسه ج1

4-المذاهب الاسلامية في تفسير القران الكريم ج1

5-المصدرنفسه ج1

6-البرهان / الزركشي

 

لم يكن ثمة فارق كبير بين منهج الصحابة (رض) ومنهج التابعين وقد تلقى التابعون تفسيرهم من الصحابة (رض). وهذا الشعبي يقول :- والله ما من اية الا وقد سالت عنها ولكنها الرواية عن الله . وهذا القول منهم رحمهم الله تعالى محمول على تحرجهم عن الكلام في التفسير بما لا علم لهم به .

واذا خفا عليهم معنى او دق عليهم مرمى رجعوا الى الرسول (ص) فبين لهم ذلك ووضحه ، وان لم يتيسر لهم ذلك رجعوا الى اجتهادهم وكان التفاوت بينهم واضحا في هذه الرتبة ،

فكان بعضهم يرجع الى بعض ، اذ التفاوت بينهم راجع الى التفاوت في قوة الفهم والادراك ، والتفاوت فيما احاط الاية من ظروف وملابسات ، بل كانوا يتفاوتون في معرفة المعاني التي وضعت لها المفردات فمن مفردات القران ما خفا معناه على الصحابة 1 .

وظهر باخرين منهم ، ولا ضير في هذا فان اللغة وان احاط بها مجموع اهلها فان لا يحيط بها كل فرد من اهلها فقد خفى على عمر بن الخطاب (رض) معنى الاب في قوله تعالى :- (وفاكهة وابا ) 2 ، ومعنى التخوف في قوله تعالى :- ( او ياخذهم على تخوف )حتى قال له رجل من هذيل التخوف عندنا التنقص 3.وورد عن ابن عباس (رض) انه قال :- ( كنت لا ادري ما فاطر السماوات حتى اتاني اعرابيان يختصمان في بئر فقال احدهما :- انا فطرتها يقول انا ابتدأتها )4.

يشترك التابعون رحمهم الله تعالى مع الصحابة (رض) في اهم اسس التفسير الا ان هناك اسس اخرى وجدت في هذا التفسير -اي تفسير التابعين-نتيجة لاتساع الفتوحات الاسلامية وكذلك تلقيهم التفٍسير عن الصحابة . فنرى منهج التابعين يقوم على :-

1-    تفسير القران بالقران .

2-    تفسير القران بالسنة النبوية .

3-    تفسير القران باقوال الصحابة ، فنرى التابعين كانوا يرجعون الى تفسير الصحابة (رض) ويقدمونه على اقوالهم وهم اللذين تلقوا التفسير عن الصحابة وعرضوه عليهم كما قال مجاهد بن جبر ( عرضت المصحف على ابن عباس ثلاث عرضات من فاتحته الى خاتمته اوقفه عند كل آية منه واساله عنها ).

4-    الفهم والاجتهاد فان لم يجد التابعون التفسير في القران ولا في السنة ولا في اقوال الصحابة اجتهدوا .

اقوال اهل الكتاب من اليهود والنصارى وذلك ان القران يذكر قصص النبياء السابقين والامم الماضية ذكرا موجزا .

-----------------------------------

1-       الموافقات / الشاطبية ج2                                              4-الاتقان / السيوطي ج1

2-سورة عبس 313-الاتقان / السيوطي ج1 ص149

ظل التفسير في هذا العهد اي عهد التابعين محتفظا بطابع التلقي والرواية ، وان كانت هذه الرواية ذات صبغة خاصة ذلك ا ن اهل كل مصر يعنون بشكل خاص بالتلقي والرواية عن امام مصرهم فالمكيون عن ابن عباس والمدنيون عن ابي والعراقيون عن ابن مسعود1.

ان التفسير في المراحل السابقة كان بالرواية والتلقين وان كان هناك تدوين فهو قليل تطغى عليه الرواية وتستأثر بالصبغة العامة . وقد بدأ عصر التدوين في أواخر القرن الاول الهجري ومر تدوين التفسير بمراحل هي :

الاولى : دُون فيها التفسيرعلى أنه بابٌ من ابواب الحديث كَبابِ الطهارة , وباب الصلاة ,وباب الزكاة ,وباب الحج وغيرها ولم يفرد للتفسير تأليف خاص لايتناول الا التفسير سورةسورة , واية اية من أول القران الى اخره .

وممن دون التفسيرفي هذه المرحلة على أنه باب من ابواب الحديث :

1-يزيد بن هارون السلمي ت 117 .

2-شعبة بن الحجاج ت 160

3-وكيع بن الجراح ت 197

4-عبد بن حميدت ت 249

وتميزت هذه المرحلة بمزايا منها :

1-كان لهم عناية خاصة بالاسناد .

2-لم يكن جمعهم للتفسير , بل على أنه باب من أبواب الحديث .

3-لم يقتصرعلى التفسير المرفوع للرسول (ص ) بل أشتمل على تفسير الصحابي والتابعي .1

الثانية : اصبح التفسيرفي هذه المرحلة علماً مستقلا قائما بنفسه شاملا لايات القران الكريم وسورة مرتبا حسب ترتيب المصحف . 2

وقد نص ابن خلكان على أن أول من صنف في التفسيرعبد الملك بن جريح ( 80 -140 ) . واشهر من الف في هذه المرحلة :

1-ابن ماجة ت 273 .

2-ابن جرير الطبري ت 310.

-----------------------------------

1-التفسير والمفسرون / الذهبي ج1

2-المصدر نفسه ج1

3-ابو بكرالمنذرالنيسابوري ت 318 .

4-ابن ابي حاتم ت 327 .

5-الحاكم ت 405 .

6-ابن مروية 410 .

ويتميز عصرالتدوين في تلك المرحلة 1:

1- ان ما دون فيها كان بالتفسير المأثورعن الرسول (ص ) وعن أصحابه وتابعيهم (رض ).

2-كان التفسير في تلك المرحلة بالاسناد المتصل الى صاحب التفسير المروي عنه .

3-لم تكن لهم عناية بالنقد وتحري الصحة في رواية الاحاديث في التفسير بل ان بعضهم ذكر ما رُوي في كل اية من صحيح وسقيم ولم يتحرَالصحة كابن جريح مثلا 2 .ويرجع سبب ذلك الى ذكر الاسناد فهم يكتفون بذكرالاسناد عن بيان درجة المروي على حد قول القائل من اسند فقد أبرأ ذمته .

4-اتسعت رواية الاسرائيليات فدون الكثير منها ضمن التفسير .

الثالثة : ( كانت تلك المرحلة منعطفا خطيرا في تاريخ التفسير بدأت حين اتجه بعض المفسرين الى اختصار الاسانيد ونقلوا الاثار المروية عن السلف دون ينسبوها الى قائلها فاختلط الصحيح بالضعيف وكانت تلك الهفوة من أخطر الهفوات وأوسع الفجوات لنفوذ الاعداء الى الدين ليضعوا فيه ما لايرتضيه , وينخلوه ما ليس من مبادئه , لولا ان الله هيا لهذا الامر من علماءالاسلام من كشف زيف الزائفين ودس المغرضين وميز بين الصحيح والسقيم وحفظ الله تعالى لهذه الامة هذا الدين )3.

الرابعة : فقد انفتح باب التفسيرعلى مصراعيه فدخل منه الغث والسمين , والصحيح والعليل, ولم يزل مفتوحا الى يومنا هذا , ففي السابق كان التفسير يعتمد على النقل عن الرسول (ص)واصحابه والتابعين , وفي هذه المرحلة يعتمد على التفسير بالرأي وذلك نتيجة لنشأة كثير من الفرق والملل والذاهب فأصبح أصحاب كل مذهب يتجهون الى ايات القران ويفسرونها حسب ما يوافق مذاهبهم ومعتقداتهم كما اعتنى أرباب العلوم بما يوافق علومهم فكان كل من برع في علم من العلوم غلب ذلك على على تفسيره . 4

--------------------------------------------------------------------------

1-التفسير والمفسرون / الذهبي ج1

2-الاتقان/ السيوطي ج2 ص188

3-ينظربحوث في اصول التفسير ص37

 

 

ونرى ان كل صاحب فن أو مذهب يفسر القران بما يتناسب مع فنه , أو يوافق مشربه ,أو يشهد لمذهبه ولو كان بعيدا كل البعد عن المقصد الذي نزل من اجله القران3.

وللمفسرين في التفسير أساليب أربعة هي :

1-التفسير التحليلي .

2-التفسير الاجمالي .

3-التفسير المقارن .

4-التفسير الموضوعي .

وقد تختلف طرق هؤلاء في التفسير , بل قد تختلف طرق أصحاب المنهج الواحد , فيبدأ أحدهم بالنص أولا ثم بيان المفردات ثم المعنى الاجمالي للايات ثم يستخرج أحكامها ويتتبع الايات واحدة واحدة حسب ترتيبها في المصحف , ويختلف اخر فيذكر النص أولا ثم يمزج بين المفردات والمعنى  الاجمالي للنص , ويختلف ثالث فيجمع الايات المتفرقة التي تتناول قضية واحدة فيتناولها بالتفسيرمن غيرمراعاة لترتيبها في المصحف فعايته بالموضوع لا بالترتيب ,وقد يقتصر المفسر على رأيه وقد يورد أراء المفسرين ويقارن بينها , ثم يختار ما يراه الاصح منها ,وهذا كله ما نقصده بطريقة المفسر أو أساليب التفسير . 4

-----------------------------------------------------

1-بحوث في اصول التفسير د فهد الرومي 37                    4- ينظر بحوث في اصول التفسير

2-ينظر بحوث في اصول التفسير 38

3-انظر مناهل العرفان الزرقاني ج1 – 501

 

 

 

 

 

 

الحديث النبوي الشريف

                      المقدمة

 

 تكمن اهمية السنة النبوية سنة رسول الله محمد (ص) والاهتمام بها متنا وسندا , فهي المصدر الرئيسي للتشريع الاسلامي مع القران الكريم , فالقران الكريم يذكر المجمل من الاحكام دون التفصيل .فكانت السنة النبوية تفصل المجمل , وتفسر المبهم , وتوضح ما يحتاج منه التوضيح .1

واصبح الحديث النبوي يأخذ المكانه الثانية بعد القران الكريم . اي انه يعتبر المصدر الثاني للتشريع الاسلامي .اذ لا تكتمل هذه الاهمية العظيمة الا اذا توافق العمل مع النقل الصحيح الثابت والوقوف بما نعمل به من هديه وسنته (ص) , وهي كما قال مكحول : ( القران أحوج السنة من السنةالى القران ) . 2

فالسنة النبوية الشريفة بينت لنا عدد الصلوات في اليوم الواحد وكيفيتها , والزكاة وانواعها ومقاديرها , والاصول التي تجب فيها ,اذ لايمكن فهم الاسلام ومبادئه بدون السنة المقدسة ,

قال تعالى: (  ما اتاكم الرسول فخذوه وما نهاكم عنه فأ نتهوا ) 3

 

ودلالات هذه الاية وغيرها من الايات التى تبين في الجملة من اوضح الدلالات على حجية السنة النبوية الشريفة من القران .

--------------------------------------------------

1-ينظر قاموس مصطلحات الحديث النبوي /محمد صديق المنشاوي /ص6        

2-اخرجه البيهقي ج6 /ص100 , والدار قطني ج3/ ص26

3-

 

 

 

 

معنى الحديث النبوي الشريف

-------------------------------------------

الحديث في اللغة : كما جاء في لسان العرب لابن منظور : ( ان مادة الحديث تعني ( معنى الجدة) , فأطلقوا في قبال ( القديم ) وهم يريدون به القران الكريم .

ان لفظ السنة اعم من لفظ الحديث ,لان الحديث هو قول النبي ( ص) و فعله وتقريره , في حين ان السنة هي الطريقة , او السيرة المعتادة المحافظ عليها , التي يتكرر الفعل بموجبها1

ومنه قوله تعالى : ( سنة الله في الذين خلوا من قبل ولن تجد لسنة الله تبديلا ) 2.

واذا اطلقت السنة انما يراد بها ما امر به النبي ( ص ) ونهى عنه وندب اليه قولا وفعلا ,مما لم ينطبق به الكتاب العزيز 3. ان السنة هي الطريقة المحمودة المستقيمة, واصلها من قولهم : سننت الشئ بالمسن , اذا أمررت عليه حتى يؤثر فيه سنا أي طريقا , كقول الرسول الكريم : (من سن سنة حسنه فله اجرها وأجر من عمل بها الى يوم القيامة ,ومن سن سنة سيئة كان عليه وزرها ووزر من عمل بها الى يوم القيامة ) 4.

ويذهب الدكتور ( صبحي الصالح ) الى القول : (السنة في الاصل ليست مساوية للحديث , فانهما تبعا لمعناها اللغوي , كانت تطلق على الطريقة الدينية التي سلكها النبي ( ص ) في سيرته المطهرة , لان معنى السنة لغة ( الطريقة ) فاذا كان الحديث عاما يشمل قول النبي وفعله , فالسنة خاصة بأعمال النبي 5.

وتنقسم السنة النبوية من حيث ما هيتها بحسب صدورها على ثلاثة اقسام هي : السنة القولية : ويراد بها قول النبي (ص ) , وما ينطق به من ارشادات ومواعظ وخطب كقوله عليه افضل الصلاة والسلام : ( من كذب عليه متعمدا فليتبوأ مقعده من النار )6. السنة الفعلية : ويراد بها ما فعله النبي الكريم ( ص ) كأداء الفرائض ,واصدارالاحكام وتهيئة الجيوش للجهاد , وتنظيم شؤون الدولة المالية والادارية .

السنة التقريرية : سكوت النبي عن انكار قول أو فعل صدر في حضرته او في غيابه وعلم به , وهذا السكوت يدل على جواز الفعل واباحته , لان النبي صلوات الله عليه لايسكت عن الباطل او المنكر , ومثل السكوت في الدلالة على جواز الفعل استبشاره صلوات الله عليه ,أو اظهار رضاه عنه , أو استحسانه له 7 .

-------------------------------------------------------------

1-عبد الكريم زيدان – الوجيز في أصول الفقه ص131              5-الصالح : علوم الحديث ص6 ,وينظرابن النديم الفهرست ص23

2. ينظر احمد رضا : معجم متن اللغة 3-229                        6-عبد الكريم زيدان : الوجيز في اصول الفقه ص134

3-المستشرق فنسنك : دائرة المعارف الاسلامية                       7- المصدر نفسه ص136 , ابو العينين اصول الفقه الاسلامي

4-مسلم (الصحيح )

 

الواقع التاريخي لتدوين الحديث النبوي

-----------------------------------

 لقد حدثت تطورات عبر العصور الاسلامية رافقت الواقع التدويني للحديث النبوي الشريف , وذلك من خلال ما اثر من كتابات ومدونات في هذا المجال , ومهما كانت الاسباب فان النصوص تشير الى ان مسألة الحظرعلى تدوين الحديث لم تكن مانعة بعض المحدثين من تدوين الحديث النبوي , بدءا من عصر الصحابة وحتى العصور التالية , فقد برزت مدونات حديثية اصبحت مرجعا لمن تأخر من المعنيين بالحديث .

جمع الصحابي سعد بن عبادةالانصاري ( رض )طائفة من الاحاديث الشريفة التي سمعها من النبي (ص ) في صحيفته  , وقد روى المحدث الترمذي عنها في كتابه ( الجامع ) 1 .

كما روى الامام البخاري في كتابه ( الصحيح )حيث قال : ان هذه الصحيفة مستقاة من صحيفة عبد الله بن ابي اوفى الذي كان يكتب الاحاديث بيده , وكان الناس يقرأون عليه ما جمعه بخطه 2.

وكان الصحابي ابي رافع مولى رسول الله ( ص ) وقد لازم الخليفة عليا ( رض ) وبحكم صحبته للرسول ( ص ) , استطاع ان يجمع جملة من الاحاديث في السنن والاحكام وقد رتبه كتابه على ابواب في الصلاة والصيام والحج والزكاة والقضايا .

وتعد ( الصحيفة الصادقة ) التي كتبها عبد الله بن عمرو بن العاص من الوثائق التاريخية المهمة في الحديث النبوي ,لانها تعود كتابتهاالى عهد النبي (ص )وقد اشتملت على الف حديث 3.

وصف الصحابي  ابن عباس (رض ) بأنه حبر الامة وقد امتاز بعلمية كبيرة , وعقلية واسعة , وقدرته في الفقة والتفسير , واحتل مكانه عالية في رواية الاحاديث الشريفة والسيرة النبوي .

لقد بقيت احاديث ابن عباس تحتل قيمة تأريخية كبيرة , لان بعضها قد كتب في حياة الرسول الكريم (ص) , واستقى بعض الصحابة من الرسول الكريم ( ص ) مجموعة من الاحاديث ,

 

وقد دونوها في كتب وصحائف , وكان لها اهمية تأريخية كبيرة , لانها كتبت في فترة مبكرة في التاريخ الاسلامي , وهي تؤكد بصورة قاطعة على الاذن بتدوين الحديث الشريف.

----------------------------------

1-الترمذي : الجامع 3 / 627. القسطلاني :ارشاد الساري 5/ 122-123

2-. النجاشي : الرجال ص3

3-. ابن سعد : الطبقات 2/371

 

 

 

 

تدوين الحديث في العصرالراشدي والعصر الاموي

---------------------------------------------

    كانت مرحلة الحظر او المنع قد شغلت فترة مبكرة من التاريخ الاسلامي بدءا من الخليفة ابو بكر الصديق (رض ) حتى مجئ الخليفة الاموي عمر بن العزيز للسلطة عام 99 ,

اقتبس همام بن منبه عن شيخه ابي هريرة (ت 58 ) صحيفة نسبت اليه , وهي في حقيقتها صحيفة ابي هريرة لهمام بن منبه 1 . ويبدو أن هماما كتب هذه الصحيفة قبيل وفاة شيخه ابي هريرة . وان قسما من احاديثها مودعة في صحيحي البخاري ومسلم ومجموع احاديثها ( 138 ) حديثا 2 .

 

وكان مطلع القرن الثاني للهجرة قد شهد مرحلة جديدة للحديث الشريف , حيث تبنت الحكومة رسميا تدوين الحديث ونشرة في الافاق الاسلامية بعد ان راى الخليفة عمر بن عبد العزيز اتساع عملية الوضع في الحديث وتغلغل الملفقين والكذابين في اوساط الناس وان حفاظ الحديث قد اخذوا في الانقراض , فأصدر امرا الى قاضي المدينة ابي بكر محمد بن حزم ( 120 ) بجمع الحديث وتدوينه ....... ولاشك ان حركة عمربن عبد العزيز قد خففت من عملية الوضع في الحديث الشريف , وبخاصة بعد وفاة الكثير من الحفاظ.3

 

أما الجمع المرتب على الابواب ,فانه بدأ في منتصف القرن الثاني للهجرة ,وقد قام به عبد الملك بن جريح (ت 150 ) في مكة , ومعمر بن راشد ( ت 153 ) في المدينة , وسعيد بن ابي عروبة ( ت 156 ) , والربيع ابن صبيح ( ت161 ) في البصرة , وسفيان الثوري ( ت 161 )  في الكوفي , وعبد الرحمن بن عمرو الاوزعي (ت 157

في الشام  , ومالك بن انس  (ت 179 ). اتسعت حركة تدوين الحديث في العصر العباسي اتساعا كبيرا , فقد اشار ابو جعفر المنصور الى الامام مالك بن انس بتأليف كتاب في الحديث الشريف , فصنف كتاب (الموطأ ) الذي ضم جملة من فتاوي الصحابة والتابعين وغيرهم .

 

ان بدايات التأليف في الحديث بامر الدولة العباسية , وقد تبنت الدولة العباسية هذه الكتب ,وساعدت على انتشارها, وقد كان ابرزها كتاب الموطأ للامام مالك بن انس وكتاب المسند للامام احمد بن حنبل , وقد برزت بعدهما كتب الصحاح والسنن المعتمدة في الحديث الشريف . يقول ابن خلدون : كتب مالك بن انس كتاب ( الموطأ ) وقد اودعه اصول الاحكام من الصحيح التفق عليه ورتبه على ابواب الفقه 4

-------------------------------------------------------------------------

1-       الصالح /علوم الحديث ص31                  3-ابو شهبة /اعلام المحدثين ص19 ,ابو زهو / الحديثوالمحدثون ص128                                

             2-الصالح /علوم الحديث ص32                       4-ابن خلدون المقدمة

 

 ولاهميته هذه في الحديث و الفقه فقدعده ابو بكر بن عربي , الاصل الاول الذي يمكن الرجوع اليه , وعد ( كتاب الصحيح ) للامام البخاري , اما كتاب المسند لاحمد بن حنبل فهو كتاب يجمع منه احاديث كل صحابي على انفراد من غير نظر الى وحدة الموضوع , فحديث الصلاة مثلا يقع الى :

جنب حديث الزكاة , وبجنب حديث البيوع , وهكذا .1

 

وقد ذكر المحدثون ان الامام البخاري قد اشترط في جمعه الاحاديث التي يصححها شروطا تسمى عادة ( شروط البخاري ) كما اشترط الامام مسلم شروطا تخالف بعض الشئ شروط البخاري , ويسمونها ( شروط مسلم ) فكلاهما اشترط في الحديث ان يكون اسناده متصلا, وان يكون كل راو من رواته مسلما صادقا غيرمدلس ولا مختلط , متصفا بصفات العدالة ,ضابطا محتفظا , سليم الذهن , قليل الوهم ,سليم الاعتقاد 2 .

وكان الترمذي قد وزع احاديث كتابه على الابواب ومنها كانت تتفرع ابواب اخرى بدءا من ابواب الطهارة والصلاة وحتى ابواب الشعر والامثال , ولكنه كان يضع لفظ (كتاب ) على بعض الاقسام ككتاب الرضاع وكتاب الطلاق وكتاب البيوع وكتاب الاسماء وكتاب الدعاء وكتاب الجامع وكتاب الجرح والتعديل . 3

اما المحدث النسائي قد وزع احاديث كتابه ( السنن ) على كتب بدءا من كتاب الطهارة والاذان والسهو والجنائز , وانتهاء بكتاب القسامة , وان هذه الكتب قد اشتملت على الحديث الصحيح والحسن والضعيف وقد استدراك عليها ابن الجوزي في كتاب ( الموضوعات ) . 4

ولقد كتب ابن ماجه كتاب ( السنن ) في الحديث , وكتاب ( تفسير القران الكريم ) وكتاب التاريخ الذي ارخ فيه عصر الصحابة الى عصره , وكان حافظ ثقه كبيرا5.

--------------------------------------

1- ابن خلدون / المقدمة

2-احمد امين /ضحى الاسلام 2/113

3- ابو زهو/ الحديث والمحدثون ص416

4-حسن الحكيم/مذاهب الاسلاميين في علوم الحديث ص122

5-المصدر نفسة ص123

 

 

 

 

 

 

 

 

 

اقسام الحديث

 

قسم الفقهاء والمحدثون الحديث الشريف على قسمين هما :

1- الحديث الصحيح : هو الحديث المسند الذي يتصل اسناده بنقل العدل الضابط عن مثله الى منتاه من غير شذود والعلة 1. ووضعوا للحديث الصحيح شروطا منها ان يكون الحديث مسندا ولا يكون شاذا, ولا يكون معللا ..... 2.

 

 

 

2-الحديث الحسن  : هو الحديث ما اتصل سنده بنقل عدل خفيف الضبط , وسلم من الشذوذ والعلة أي ان سنده يتصل بواسطة العدول واحداعن واحد , وهو اما حسن لذاته وبلا توسط امر

خارج عن حقيقته ..... 3

 وقد اعطى  ابن كثير ( ت774 ) تفسيرين لهذا المصطلح اولهما : اعتبار اسنادين حسن وصحيح  وثانيهما : هو حسن باعتبار المتن وصحيح باعتبار السند .... . 4.

----------------------------------------------------

1-د/حسن الحكيم :مذاهب الاسلاميين في علوم الحديث ص201

2-ابن كثيرالباعث الحثيث ص6 , السيوطي : تدريب الراوي 1/63 , الطيبي : الخلاصة ص35 , الجزائري:توجية النظر ص69 .

3-الحسني : دراسات في الكافي والصحيح ص46

4-ابن كثير : الباعث والحثيث ص22

 

 

 

 

 

اهمية الحديث النبوي الشريف

قال الامام احمد بن حنبل ( رض ) : ( ان السنة تفسر الكتاب وتبينه ) 1 . فتأتي السنة موافقة ومؤكدة للقران في الحكم كما جاء في الحديث : ( لايحل مال امرئ مسلم الا بطيب من نفسه )2

فهذا الحديث موافق ومؤكد لقوله تعالى : ( يايها الذين امنوا لاتأكلوا اموالكم بينكم بالباطل الا ان تكون تجارة عن تراضٍ منكم .... ) النساء 29 .

وكذلك تأتي السنة النبوية مبينة ومفصلة لما أجمل في القران كما قال سبحانه وتعالى : (وانزلنا اليك الذكر لتُبين للناس ما نزل اليهم .... ) . النحل 44  .

وهذا البيان قد يكون بالقول , وقد يكون بالفعل , وقد يكون بهما معاً , ومن ذلك بيان الرسول ( ص )لمقادير الزكاة .... المبين لقوله تعالى : (.... واتوا الزكاة ..... )  البقرة 43 , وتأتي السنة مخصصة لعامة ومقيدة لمطلقة كما في قوله (ص) : (لاوصية لوارث ) . 

المخصصة لقوله تعالى : ( .... الوصية للوالدين والاقربين بالمعروفِ ) البقرة 180() .

وتأتي السنة محددتاً لما أُشكل على المسلمين من قطع اليد بالنسبة للسارق من الرسغ ام من غير مكان في اليد ؟! المقيد لقوله : ( والسارق والسارقة فأقطعوا أيديهما .... ) المائدة 38() .

كان الاهتمام بالنسة نظير للاهتمام بالقران , لما كانت السنة لها في الدين هذه المكانه العليا حق عليها الرعاية والاهتمام في حفظها , ونقلها وتبليغها كما قالها رسول الله (ص ) , فلقد حفظ الله كتابه ,فلم يعتريه تغير أبدا , وأقام من ثقات الائمة من حاطها بالرعاية والحفظ ليكمل بذلك حفظ الكتاب , فحفظ السنة لازم لحفظ الكتاب . 3

جاء في مقدمة صحيح مسلم ما يدل على اهتمام العلماء بالاسانيد , وأنها المعول ُ عليها في قبول الحديث ورده ,حتى اذا وجدوا اسنادا واهيا لم ينظروا في متنه , فاذا سلم نظروا في المتن معه . وعن عبد الله بن المبارك : ( الاسناد من الدين ولولا الاسناد لقال من شاء ما شاء ) 4.

ومن اهتمام العلماء في حفظ السنة ايضا ان اهتموا بمعرفة المبهمات وتواريخ الرواة , وألفت مؤلفات خاصة بالثقات والضعفاء والوضاعين من رواة الاحاديث .

-----------------------------------------------

1-ينظر قاموس مصطلحات الحديث النبوي /محمد صديق المنشاوي ص6 .

2-اخرجه البيهقي ج6 ص100 ,والدار قطني ج3 ص26

3-ينظرقاموس مصطلحات الحديث / المنشاوي ص9

4-مقدمة صحيح مسلم / ص12

 

الفقة الاسلامي

المقدمة

نزل القران الكريم مشتملا على ايات تتضمن الاحكام الفقهية التي تتعلق بمصالح العباد في دنياهم واخراهم , وكان المسلمون على عهد الرسول يفهمون ما تحمله هذه الايات من الاحكام الفقهية بمقتضى سيلقتهم العربية وما اشكل عليهم من ذلك وجعوا فيه الى رسول الله ( ص ).

ولقد كان ابن مسعود  ان في فهم معاني القران مجالا رحبا ومتسعا بالغا فقال : ( من أراد علم الاولين والاخرين فليثور القران ), والى هذا اشار الله تعالى بقوله : ( ما فرطنا في الكتاب من شئ ) 1.

 

( بدأت الممارسة الفقهية كممارسة بيانية غرضها تسديد حاجات الواقع المتجدد . لذا فهي تبحث عن التفضيل . وتنبعث هذا الحاجة من ان الفقه هو العلم الاسلامي الوحيد المعنى بالواقع المباشر . وحيث ان هذا الاخير يمتاز بالتنوع والتفضيل فالفقه الذي يعالجه ينبغي ان يكون مفصلا مثله . لكن هذا التفصيل لايتحصل الا في الاجتهاد المعتمد على الحديث . ) 2

 

لقد ظهر الاجتهاد الفقهي في فترة مبكرة أوائل القرن الثاني للهجرة , وربما قبل ذلك بقليل . وكان يراد به أول الامر معالجة القضايا التي لا نص فيها . وظل هذا المعنى مستحكماً لدى المذاهب الفقهية التي ظهرت خلال القرنين الثاني والثالث الهجريين , ومن ثم أخذ بتوسع ,فشمل القضايا المنصوص فيها 3 .

-------------------------------

1-التفسير والمفسرون ج1

2- د/ يحيى محمد –مقال (الاجتهاد السني ) باحث عراقي .

3-المصدر نفسه /

 

 

 

 

الفقه لغة واصطلاحا

المادة ( فقه ): ف , ق, ه : الفقه وقد فَقه الرجل بالكسر فقها وفلان لايفقه ولاينقه وأفقهتهُ الشى

هذا أصله ثم خص به علم الريعة والعالم به فقهه الله تفقها وتفقهه اذا تعاطي ذلك وفاقهه باحثه في العلم 1.

فقه في دينه : صار عالماً بأصول الشريعة الاسلامية وأحكامها ( سأل الفقه في مسألة شرعية 2.

قال تعالى : ( قد فصلنا الايات لقومٍ يفقهون ) .

فقه : صفة مشبهه تدل على الثبوت من فقه / فقه عن فطن مدرك لحقيقة الشي 3 .

اما في الاصطلاح : 4.

1-العلم مع الفهم , ولذلك دعا موسى عليه السلام ربه قائلا :( واحلل عقدة من لساني يفقهوا قولي ) طه ( 27 -28 ) .

اي يعملوا المراد منه ويفهموه ,والفهم : ادراك المعنى وان لم يكن المدرك عالما كالعامي الفطن

2-فهم غرض المتكلم من كلامه فلا يطلق على غيرة يقال فهمت كلامك ,أي عرفتم مقصدك به

3-فهم الاشياء الدقيقة فقط ,فلا يصح ان يقال فهمت ان السماء فوقنا وان الارض تحتنا .

4-الفهم مطلقا سواء كان المفهوم دقيقا ام غيره وسواء أكان غرضا لمتكلم أو غيره .

 

والصحيح من هذه الاقوال على رأي الدكتور اكرم ابو العينين هو : الرأي الرابع والاخير حيث أطلقت معاجم اللغة على أن الفقه معناه الفهم مطلقا , كما وردت ايات من القران ترد الاقوال

الثلاثي الاول, من ذلك قوله تعالى على لسان قوم شعيب : ( قالوا ياشعيب ما نفقه كثيرا مما تقول ) هود91 .

فهذه الاية واضحة الدلالة في ان أكثر ما تقوله سيدنا شعيب عليه السلام كان واضحا , فأطلق الفقه على الكلام الواضح والدقيق .

--------------------------------------------

1-مختار الصحاح / الجوهري           3-اصول الفقه –المحاضرة الاولى د/اكرم البدوي ابو العينين .

2-معجم اللغة العربية المعاصرة

تأريخ الفقه الاسلامي

يعد الفقه الاسلامي أحد أهم ركائز الحضارة الاسلامية وتمثل قصته مراحل تكوين الاحكام الشرعية وكيفية استخراجها , ومن خلالها نعرف كيف كانت نشأة الفقه , وكيف نشأت المدارس الفقهية بقيادة الائمة الاربعة , وكذلك الاسباب التي جعلت أئمة الفقه يتفقون في الحكم على بعض المسائل ويختلفون في البعض الاخر .1

 

والفقه الاسلامي عموما هو العلم الذي يبحث لكل عمل عن حكمه الشرعي , وفضل الفقه عظيم قال النبي العظيم (ص ) : ( من يرد الله به خيرا يفقهه في الدين )2

أما موضوعة فهو أفعال المكلفين من العباد , فيبحث فيه عما يعرض لأفعالهم من حل حرمة ,ووجوبة ندب وكراهه .

والحقيقة ان قصة الفقه بدأت مع بداية الدعوة الاسلامية وبدء الرسالة فقد نشأ الفقه في حياة الرسول (ص )عندنا كان يجيب الصحابة عما يعرض لهم من أسئلة, اذ كان هو المرجع الاول للفتاوى في أحكام الفقه الاسلامي  , وكان يعتمد فيما يفتى فيه على ما يوحى اليه به , وعلى ما يفهمه من كتاب الله عز وجل , وعلى ما اذن الله له به من تشريع , أو اجتهاد يجتهده  3 .

وقد بزرت طائفة من أصحاب الرسول الكريم ( ص ) في علوم الدين وحفظ مسأئلة وفي فهم نصوص القران والسنة , وفي معرفة مقاصد الشريعة , وفي استنباط الاحكام الفقهية , وأثنى الرسول (ص )على بعضهم في حياته 4 .

 

ان الشريعة الاسلامية في عهد الرسول الكريم ( ص ) كانت تعتمد اعتمادا فعليا على مصدرين فقط هما: القران والسنة , أما الاجماع والقياس فلم يكن لهما وجود في ذلك العصر , لأن القياس يلجأ اليه عند وجود  مسألة لا نص فيها ,وما دام الرسول الله ( ص ) حيا فالنص مستمر ولااشكال  .... . 5 . فلم يكن عمل الصحابة رضوان الله عليهم اذن مجرد النقل بل كان واجبا عليهم ان يستنبطوا , وان يجتهدوا ارائهم وذلك فيها لم يرد فيه نص , ولم يعلموا من النبي (ص) وسلم فيه أمرا, وقد وجههم عليه الصلوات ( ص ) الى ذلك حين حث على الاجتهاد .------------------------------------

1- الصالح :علوم القران ص23

2-المصدر نفسه ص30

3-المصدر نفسه

4-المصدر نفسه , البرهان /الزركشي

5-الصالح /علوم القران

 

وتعد المرحلة الثانية من مراحل نشأة وتطور الفقه الاسلامي تلك التي جاءت بعد انقطاع

الوحي ووفاة الرسول الكريم ( ص )  وهو عصر الصحابة رضوان الله عليهم  ( من سنة 11 الى سنة 40 ) ...  يقول الامام  الشافعي : ( ان كل الصحابة قد رووا أخبار الرسول  الكريم ( ص ) , وأحاديثه , وفتاويه . فاذا كان عصر النبي ( ص ) هو عصر تبليغ الشريعة فعصر الصحابة هو عصر حفظها .

مفهوم الفقه الاسلامي

ان الفقه عند العرب : الفهم والعلم وبعد مجئ الاسلام غلب ( اسم الفقه ) على علم الدين لسعادته وشرفه وفضله على سائر العلوم , فاذا أطلق علماء الصدر الاول اسم ( الفقه ) فانه ينصرف في عرفهم الى علم الدين دون غيره من العلوم وكان علم الدين في ذلك الوقت يتمثل في كتاب الله وسنة رسوله ( ص )  ( نضر الله امراً منا حديثا فحفظه حتى يبلغه قرب حامل فقه الى من هو أفقهر منه , ورب حامل فقه ليس بفقيه ) 1.

 وواضح من الحديث أن مراد الرسول ( ص ) بالفقه المحمول هو كلامه صلوات الله عليه وسلم. والتأمل في الحديث السابق يدلنا على أن الفقيه هو صاحب البصيرة في دينه الذي خلص الى معاني النصوص , واستطاع أن يخلص الى الاحكام والعبر والفوائد التى تحولها النصوص

فقد كان الفقه عند أهل الصدر الاول فقها شاملا للدين كله, غير مخصص بجانب منه وقد كان الفقه عندهم يعنى الاصول قبل الفروع ويعنى بأعمال القلوب قبل عامل الابدان , ولذلك سمى الامام ( أبو حنيفة )ورقات وضعها في العقيدة باسم ( الفقه الاكبر ) فالفقه كان يشمل في ذلك العهد ( علم العقيدة ) وأحكام الفروع ولاخلاق وفي ذلك يقول الحسن البصري : ( انما الفقيه المعرض عن الدينا الراغب في الاخرة البصير بدينه المداوم على عبادة ربه الورع الكاف عن أعراض المسلمين العفيف عن أموالهم الناصح لجماعتهم ) 2 .

ان الادلة التفصيلية تقابل الادلة الاجمالية , وهي محل نظر علماء أصول الفقه حيث يبحثون في أصول الأدلة , الكتاب والسنة ولاجماع والقياس وغير ذلك , وهي تنقسم الى ثلاث أقسام :

1-ما يتعلق بالعقائد الأساسية كا لاحكام المتعلقة بذات الله وصفاته وبالايمان به وبرسله وكتبه واليوم الاخر وما فيه من حساب وجزاء وقد تكفل بدراسة هذا النوع من أحكام الشريعة ( علم العقيدة ) .

--------------------------------

1-الترمذي العلم (26569 ), ابو داود(3660 ) ,ابن ماجد المقدمة (230 ) ,أحمد ج5 /183 ,الدارمي المقدمة ( 229 ) .

2-موقع الاسلام /الدعوي والارشادي –اشراف معالي الشيخ صالح بن العزيز بن محمد بن ابراهيم .

 

2-ما يتعلق بتهذيب النفوس واصلاحها كالاحكام المبينة للفضائل التي يجب ان يتحلى بها الانسان كالصدق والامانة والوفاء بالعهد ةالشجاعة والايثار والتواضع .... والاحكام المبينة للرذائل التي يتحتم على المرء أن يتخلى عنها كالكذب والخيانة وخلف الوعد والجبن والبخل والانانية والتكبر....

3-ما يتعلق ببيان أعمال الناس وتنظيم علاقاتهم بخالقهم كاحكام الصلاة والصوم والزكاة والحج, وتنظيم علاقات بعضهم ببعض كأحكام البيوع والاجازة والزواج والطلاق وغيرها.

 

ومن خصائص الفقه الاسلامي :1

1-سمو الغاية والاهداف : هي ان احكام الفقه الاسلامي تهدف الى غاية عظيمة هي تحقيق المصالح للفرد والجماعة , ودرء المفاسد عن الفرد والجماعة على حد سواء .

2-احكام الفقه الاسلامي وحي ألهي .

3-تطبيق أحكام الفقه الاسلامي يعد طاعة لله تعالى .

4-يمتاز الفقه الاسلامي بالشمولية والعموم .

5-الثبات في القواعد والمرونة في التطبيق . فهو يقوم على قواعد أساسية ثابتة لاتتغير ولاتتبدل مستمدة من مصادرة الاولى وهي القران الكريم والسنة النبوية والقران .

 

-------------------------------

1- موقع الاسلام –الدعوي والاشاردي –اشراف معالي الشيخ صالح بن عبد العزيز بن محمد بن ابراهيم .

 

 

 

 

 

 

 

 

المراحل التطورية التي مر بها الفقه الاسلامي

-------------------------------------

الدور الاول :عصر الرسالة أي مدة حياة النبي ( ص ) في هذا الدور تكامل بناء الشريعة وكمل الدين .

الدور الثاني : عصر الخلفاء الراشدين وما بعد الى منتصف القرن الاول الهجري ,وهذان الدوران هما المرحلة التمهيدية لتدوين الفقه الاسلامي .

الدور الثالث : من منتصف القرن الأول الى أوائل القرن الثاني حيث استقل علم الفقه وأصبح اختصاصا ينصرف اليه وتكونت المدارس الفقهيه التي سميت فيما بعد بالمذاهب الفقهيه ويمكن أن يقال ان هذا الدور هو المرحلة التأسيسية لتدوين الفقه .

الدور الرابع: من أوائل القرن الثاني الى منتصف القرن الرابع حيث تم الفقه , وتكامل وهذا الدور هو دور الكمال لتدوين الفقه الاسلامي .

الدور الخامس: من منتصف القرن الخامس الى سقوط بغداد في ايدي التتار في منتصف القرن السابع الهجري وفي هذا الدور بدأ الفقه في مرحلة الجمود والتقليد في التاليف في الفقه .

الدورالسادس : من منتصف القرن السابع الى أوائل العصر الحديث ,وهذا الدورهو دور الضعف في اساليب التدوين .

الدور السابع : من منتصف القرن الثالث عشر الهجري الى يومنا هذا . الدور توسعت الدراسات الفقهيه خاصة الدراسات المقارنة وطبقت أمهات كتب الفقه .

-------------------------------

 

 

 

 

 

 

 

 

مصادر الفقه الاسلامي

      ----------------------------------------

1-الكتاب : وهو القران فانه هو الاصل في التشريع الاسلامي فقد بنيت فيه أسس الشريعة .

 

لذلك جاء القران احالة عامة على السنة النبوية في هذه التفصيلات بقوله تعالى : ( وما اتكمُ الرسول فحذوه وما نهكمُ عنه فانتهوا )1.

 

2-السنة :والسنة تلي الكتاب رتبة في مصدرية التشريع من حيث ان بها بيان مجملة وايضاح مشكلة وتقييد مطلقة وتدارك مالم يذكر فيه ,فالسنة مصدر تشريعي مستقل .

 

3-الاجماع :هو اتفاق الفقهاء المجتهدين في عصر حكم شرعي والاجماع حجة قوية في اثبات الاحكام الفقهية ومصدر يلي السنة في المرتبة . 2

-------------------------------------------

1- سورة الحشر اية 7

2-الترمذي الاحكام , وابو داود , وأحمد

 

 

 

 

  

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz

ödev    31.05.2013

Yüksek Lisans

 129 127 45  
  1. Esbab-ı Nüzul İlmi Kuranda inen ayetlerin nerede, ne zaman ve kimin hakkında indiğini bildiren ilimdir.
  2. Tek kaynağı sahabedir.
  3. Kur’an’ın anlaşılmasında en emin yol esbabı nüzüldür (Zerkeşi)
  4. Esbabı nuzül ilmi nakli ilimlerdendir
 

Problem:

  1. Malumat çokluğu
  2. Malumattaki sistemsizlik.
  3. Esbabı nüzülde ihtilaf (nakilden ve istidlalden doğan ihtilaf)
  4. Ayetlerin taaddüt meselesi
  5. Nüzülün taadüt meselesi
  

Çözüm:

  1. Vakıasının tespiti,
  2. Onun tenkid ve tasnifi,
  3. Yeni yaklaşım ilkeleri,
  4. Senedin ittisaline dikkat edilmesi,
  5. Esbabı Nüzül rivayetlerinin kalıplarının incelenmesi,
  6. Sebeb ifade etmede nass olmayan rivayeterin ayıklanması,
  7. Senette sıhhat şartının aranması.
 

Gereksinimler:

  1. O günün tarih ve kültür ortamımı bilmek,
  2. Arap dili ve edebiyatına hakim olmak,
  3. Anakronizmden uzak durmak.

0 Yorum - Yorum Yaz


KUR’AN VE BAĞLAM

 

1.KİTAP:KURAN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN ROLÜ

GİRİŞ:

         Araştırmanın konusu: Esbab-ı nüzul

            Araştırmanın önemi: Esbab-ı nüzul, Kuran’ın nüzul ortamının asli bir unsurudur. Bu yüzden Kuran’ın anlaşılmasında etkili ve önemli bir maddedir. Bu madde eğrisiyle doğrusuyla bu kitapta araştırılmıştır. Araştırmanın amacı: Esbab-ı nüzul olgusunun Kuran’ın anlaşılması maksadıyla kullanılırken ve değerlendirilirken yapılan hataları ortaya koyarak, düşülen hatalara dikkat çekmek ve Esbab-ı nüzulün doğru değerlendirme şeklinin okuyucuya iletilmesi hedeflenmiştir.

            Araştırmanın metodu: Kitapta tercih edilen yöntem ile esbabı nüzul ilmine;

            1)olayı tespit

            2)onun tenkidi

            3)yeni yaklaşım ilkeleri ile yönelmek, Esbab-ı nüzulden yararlanacak okuyuculara Esbab-ı nüzul alanında genel bir değerlendirme imkânı verecektir.

                                     I.      BÖLÜM: KURAN İLİMLERİ VE ESBAB-I NÜZUL İLMİ

A)       KURAN İLİMLERİ HAKKINDA:

1)      Kuran ilimlerinin doğuşu ve gelişmesi:

Kuran ilimlerinin kaynağı bizzat Kuran’dır. Çünkü O, insandan okunmasını, üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını ve uygulanmasını istemekle okuyucularını teşvik eden vahiy mahsulü bir kitaptır. Bu sebepledir ki ümmi olmasına rağmen Hz. Peygamber’e teybin ve tebliğle görevli olduğunu bildirmiştir. Efendimiz de Kuran ahlakıyla ahlaklanmış ve ümmetini de ilim tahsiline, Kuran’ı yaşamaya yönlendirmiştir.

Sahabeler, Kuran’ı ezberlerken önceki ezberlerini hayatlarına geçirmeden diğer ayetleri ezberlemeye geçemiyorlardı. Efendimizin bu eğitim- öğretim siyaseti dikkate şayandır.

Sahabeler, Hz. Peygamber’in Kuran-hayat bütünlüğünü hedefleyen bu yöntemini devam ettirdiler. Kuran’ı hayata işleme şekliyle birlikte öğrenen sahabeler, birer eğitimci olarak gittikleri bölgelere de bu metodu taşıdılar.

Tabiilerde Kuran’ı ilim ve amel yönleriyle birlikte öğrenme ilkesini sahabeden aldılar. Sahabe-tabiin arasındaki bu ilim akışı “kaydetmekle değil, öğretimle; yazı ile değil sözle” gerçekleşmiştir.

Demek oluyor ki Kuran ilimleri, nüzul asrından tedvin dönemine bu şekilde geldi. Bu dönemde Kuran tefsir edilirken, onu anlama çabaları sürecinde bir ihtiyaç sonucu Kuranla ilgili Kuran’ın bir yönünü ele alan özel araştırmalar olarak tedvin edildi. Daha sonra bu özel çalışmalar, “Ulumu’l Kuran” başlığı altında derlendi.

Kuran’la ilgilenen her âlim kendi çağının ilmi ve fikri düzeyinde elde ettiği yeni bilgiler ışığında fıtri bir tavırla Kuran’a yaklaşmıştır ve yaklaşacaktır.

Netice de Kuran ilimlerine her çağın güncel bilgisi eklenmiş olacaktır. 

2)      Kuran ilimleri ve tefsir ilimleri kavramları:

a-) Kuran ilimleri kavramı:

            Ulumu’l Kuran ibaresinin kavram olarak ortaya çıkışı hakkında ilk fikir beyan eden zerkani’dir. O tarihi h. 5. asra kadar çekmiştir. Fakat tarihi sıralamada en önde yer alan Ulumu’l Kuran başlıklı eserler gerçek ilk olanı belirlemede yeterli değildir. Çünkü ilk devir âlimleri bu kavramı “Ulumu’t tefsir” anlamında kullanmışlardır.

Ulumu’l Kuran kavramını günümüz kullanıldığı şeklinde billurlaştıran h. 8. asırda zerkeşi olmuştur.

Kuran ilimlerinden selefin anladığı Kuran’ın muhtevasında bulunan bilgilerin sistemleştirilmesi ve bu usulün Kuran’ın anlaşılmasında kullanılmasıdır.

Taberi ve zerkeşi ye göre Kuran ilimlerinden kast olunanın üç şey olduğunu (tevhid, tezkir ve ahkâm) farklı ibarelerle belirtmişlerdir. Zerkani ise Kuran ilimlerini her an sınırları ve kapsamı genişleyen bir ilim olarak değerlendiriyor. Fakat bu anlayışla günümüz bazı âlimlerin yaptığı gibi çıkan her gelişmeyi veya her teknolojik gelişmeyi Kuran’la irtibatlandırmak yanlış olur. Bu Kuran’ın anlamını zorlama olur fakat Kuran’ın bu tür zorlamalara hiç gereksinimi yoktur.

O halde Kuran ilimleri, konusu her yönüyle Kuran olan, Kuran’la ilgili veya Kuran’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kuran’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi alanıdır.

b-) Tefsir ilimleri kavramı:

Tefsir ilmi, Kuran’ın açıklanmasını hedefleyen bir ilimdir. Bu ilmin de konusu Kuran’dır. Fakat Ulumu’l Kuran Kuran’ın her yönünü ele aldığı için kapsam alanı daha büyüktür. Bu yüzden tefsir ilmi, Kuran ilimlerinin bir parçasıdır. Tefsir ilmi ile meşgul olan kimse Kuran ilimlerinden yararlanmak mecburiyetindedir. Çünkü bu ilim üç ana noktada toplanır:   

·        Kitabullah’ı anlamak

·        Kitabullah’ın manalarını açıklamak

·        Kitabullah’ın hükümlerini tespit edip, çıkarmak

Sonuç olarak tefsir ilmi, daha özel bir alanda ve daha özel bir gayeyle Kuran’a yönelir. Kura ilimleri ise Kuran’a daha genel bir alanda ve daha genel gayeyle yaklaşır.

3)      Kuran ilimleri arasında Esbab-ı nüzul ilminin yeri:

Sahabe ve tabiin nüzulü döneminde Esbab-ı nüzul ilmini bilmek Kuran’ı anlamak için olmazsa olmazlardan biridir. Sahabe Esbab-ı nüzulü çok kullanmıştır. Bu çok doğaldır. Çünkü Esbab-ı nüzul onlar için çok önemli bir bilgi olarak kabul edilmiş ve Kuran’ anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğerde görmüşlerdir. Fakat sahabe her ayetin nüzul sebebini bilmek iddiasında olmamıştır. Yeri geldiğinde bu konuda “bilmiyorum” cevabını da vermişlerdir.

Tedvin döneminde ise ilk telif edilen ilimler arasında Esbab-ı nüzul ilmini görmekteyiz.

Bu dönem âlimlerinden birçoğu Kuran anlaşılmasında Esbab-ı nüzul ve tefsir rivayetleri ile yetinmişlerdir.

Esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden itibaren önemini korumuş Kuran’ı anlamada en önemli ilim halini almıştır.

B)       ESBAB-I NÜZUL İLMİ:

1-) Esbab-ı nüzul ilminin tanımı:

Esbab-ı nüzul ilminin geçmişten günümüze kadar birçok tarifi vardır ama özet olarak Esbab-ı nüzulün tarifi şudur:

Nüzul ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya meydana geldiği günlerde bir veya daha fazla ayetin, olayı veya soruyu kapsayan özelliklerini içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile olan ve vahyin nazil olduğu ortamı bize bildiren hadiseye Esbab-ı nüzul denir. 

2-) Doğuşu ve gelişimi:

Esbab-ı nüzul ilminin doğuşu ve gelişimi, Kuran ilimlerinin doğuşu ve gelişimi sürecinden ayrı ve ondan soyutlanarak düşünülemez.

Sahabe döneminde Esbab-ı nüzul ilmine özel bir yer verilmiştir. Kuran’ı açıklamak için bu ilmi bilmek şart kabul edilmiştir.

Tabiin döneminde Esbab-ı nüzul rivayetleri toplanmaya devam edilmiştir. İslamiyet’e yeni giren kavimler ve ehli kitapla olan ilişkiler sebepleriyle rivayetlerde artış olmuştur.

Kuran ilimleri tarihçesinde özetle temas edildiği üzere Esbab-ı nüzul rivayetleri sonraki nesillere, öğretimle, sözle, ağızdan naklediliyordu.

Tedvin dönemine böyle gelinmiş ve ilk tefsirler yazılmaya başlanmıştır. Bu tefsirlerin çoğunluğunun rivayet tefsiri olduğu bilinmektedir. İşte esbab-ı nüzulde bu kitaplarda önemli bir yer teşkil etmektedir.

Esbab-ı nüzul rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği esereler tefsir kitapları değildir. Hadis mecmuaları tefsirlerden önce telif edilmiş ve bu eserlerin bir bölümü de tefsire ayrılmıştır. Bu bölümler hemen hemen sebebi nüzule tahsis edilmiş gibidir.

3-) Esbab-ı nüzule dair eserler:

·        Ali b. El-Medeni (234/848), Esbabu’n-Nüzul.

·        Ebu’l Hasan Ali b. Ahmed el-Vahidi(468/1075), Esbabu’n-Nüzul

·        İbn Teymiyye(728/1327), el-İlm bi esbabi’n Nüzul

·        İbn-i Hacer el-Askalani (852/1448), el-Ucab fi beyani’l-esbab

·        Celaluddin es-suyuti(911/1505), lababu’n nükûl fi esbabi’n nüzul

Bu konuda daha birçok eser verilmiştir.

 

C)       ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİ:

1-) Esbab-ı nüzulü bilmenin yolu:

            Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Bu alanda ictihada, re’ye mahal yoktur. Yani nüzul sebebi akıllı idrakı mümkün olmayan, sadece işitme ve görmeyle bilinebilen ve sahabeden müsned-merfu olarak gelen rivayetlerdir.

            Sahabenin müsned-merfu olmayan esbab-ı nüzul rivayetleri, tabiinin de bu konudaki mürsel rivayetleri tefsir için yaptıkları esbab-ı nüzul değerlendirmeleridir yani yorumdur.

            2-) Hadis usulü açısından esbab-ı nüzul rivayetleri:

            Sebebi nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından ele alınıp incelenmesi, bu rivayetlerin hükmünün ne olduğu hakkında söylenenleri ortaya koyma amacını taşımaktadır.

Bilindiği gibi ayetlerin nüzulü yakından müşahede edenler, sebeplerini bilip nüzul keyfiyetinden bahsedenler sahabeler olmuştur. Bunların bu husustaki haberlerine müsned hadis denilmektedir.

Bir hadisin müsned olabilmesi için iki şart vardır: senedin ittisali ve merfu olması.

Sahabenin Hz. Peygambere isnad etmediği söz, fiil ve ikrarlara mevkuf hadis denmektedir. Sahabenin sebebi nüzul dışındaki tefsirleri mevkuf hadis olarak değerlendirilir.

Tabiinin sahabe ismini anmadan Hz. Peygambere isnad ettiği haberlere mürsel haber denir. Eğer Hz. Peygambere dayandırılmıyorsa maktu haber olarak adlandırılır.

3-) Esbab-ı nüzul rivayetlerin kalıpları(sıygaları):

Hadis mecmualarında, tefsirlerde, tarih kitaplarında sebebi nüzul rivayetleri zikredilirken kullanılan rivayet sıygaları çok önemlidir. Fakat ulumu’l Kuran eserlerinde bu konu sistematik bir şekilde ele alınmamıştır.

Esbab-ı nüzulün kavramsal tanımı ile rivayet sıygaları arsında kurulması gerekli bir bağ vardır. Bu sebeple esbabı nüzul rivayetlerinin sıygalarının tespiti büyük önem kazanmaktadır. Nüzul sebeplerini bu şekilde tanıyarak, hataya düşme, yanlış bilgilere bağlı kalma gibi risklerimiz ortadan kalkacaktır.

Esbab-ı nüzul rivayetlerinin sıygalarını iki gruba ayırmaktayız:

1)Sebeb ifade etmede nass olan kalıplar: Bu kalıpla rivayet edilmiş bir haber, sebebi nüzul kavramı terim olarak alındığında bu kavramın sınırları içinde kalır. Buna göre sebebi nüzul rivayetinin nüzul ortamına ait olduğu, başka bir unsura ihtiyaç olmadan rivayetin lafızlarından ve sıygalarından anlaşılabilir. Dolayısıyla bu rivayet sebep ifade etmede nass dır. Yani ayetin inişine sebep olan hadiseyi bildirmeyi ver ayetin delalet ettiği manaya açıklık getirmeyi Murat edinmiştir. Bu konuda bir delildir.

2)Sebep ifade etmede nass olmayan kalıplar: bu kalıpla rivayet edilmiş bir haber, sebebi nüzul ibaresi terim olarak alındığında kavramın sınırları dışında kalır. Yani rivayette zikredilen sebep nüzul ortamına ait değildir. Sıyga, ayetin sebep olan hadiseyi bildirmek gibi bir anlam ifade etmez. Ayetin manasını açıklamak isteyen mesela sahabe veya tabii kendi yorumları olarak bir sebebi nüzul zikretmişlerdir.

4-) Esbabı nüzul rivayetlerinin tasnifi:

Esbab-ı nüzul rivayetlerini birçok açıdan tasnife tabi tutmak mümkündür. Ulumu’l Kuran ve esbabı nüzul ilminden bahseden bütün eserlerde bunun örnekleri görülebilir. Tahir bin aşur’un ve özellikle

Dihlevi’nin tasnifleri geleneksel yaklaşımı aşan çabalardır.

Ancak esbabı nüzul rivayetlerinin yeni bir yaklaşımla tasnif edilmesi Kuran’ın anlaşılmasında sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için son derece gereklidir. Buda esbabı nüzul rivayetlerini çeşitleri açısından tasnif etmekle mümkündür.

            1) nüzul ortamına ait ve o ortamın özelliklerini yansıtan müsned- merfu hadislerden oluşan esbabı nüzul rivayetleri

            2) ayet veya ayetlerin manasının kapsamına giren, nüzul asrında gerçekleşmiş veya daha sonra meydana gelmiş bir hadisenin yorum ile örneklendirildiği haberlerden oluşan (tefsir için ) esbabı nüzul rivayetleri

            Esbabı nüzul rivayetlerinin bu şekilde tasnifinin tercih sebebi, diğer açılardan yapılmış tasnifleri değerlendiren, bir sonuca bağlayan ve en önemlisi de hepsinin ana özelliğini içeren bir tasnif olmasıdır.

            5-)Esbabı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesi:

            Esbabı nüzul rivayetlerinde ihtilaf olduğu bilinen bir olgudur. Rivayet tefsirinin önemli bir malzemesi olan esbabı nüzul rivayetlerindeki bu problem, tefsir ilmini genel iki meselesinden (nakle dayanan ihtilaf- istidlale dayanan ihtilaf) biri olarak incelemek icabeder. Esbabı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesini iki temel sebepte toplayabiliriz:

1) Her ayete bir sebep arayanların tutumları sonucu mezhep hareketleri, şahısların ebedileştirilmesi, israili haberler ve uydurma (mevzu) rivayetlerin esbabı nüzul alanına dahil edilmesi

2) Esbabı nüzulün yanlış tasnif edilmesi. (nüzul ortamında gerçekleşmediği halde bir hadise o döneme mal edilince problem çıkması.)

 

D)      ESBAB-I NÜZULLE İLGİLİ MESELELER:

1-) Taaddüt meselesi:

Esbabı nüzul rivayetlerindeki önemli bir mesele taaddüt meselesidir. Rivayetlerin arasını telif edemeyen veya birini tercih edecek sebep bulamayan âlimler, bu ayetler için nüzulün taaddüt ettiği tezini öne sürmüşlerdir. Birçok nüzul sebebi dolayısıyla bir ayet nazil olmuşsa buna sebebin taaddüdü, tam tersi durumda, yani birkaç ayet bir sebep için inmişse buna da nüzulün taaddüdü denilmektedir.

2-) Hükmün veya nüzulün taahhürü meselesi:

Nüzulün hükmünden önce olması veya hükmün nüzulden önce olması durumlarıdır. Bu meseleden bahseden iki âlim zerkeşi ve suyuti’dir.

3-) Umum- husus meselesi:

Bu mesele nüzul sebebi olmada nass olan bir rivayet ve devamında inen ayetin umum mu yoksa husus mu ifade ettiği meselesidir. Âlimlerimizin çoğu: “muteber olan lafzın umumudur, sebebin hususu değildir.” Görüşünü taşımaktadırlar. Sebebin hususiyeti görüşünü taşıyanlar, hükmün aynı türden olan benzeri durumlarda sabit olmasını ancak kıyas yoluyla mümkün görürler.  

İslam hukukundaki hususi bir sebeple varid olunan her amm ifadenin umumuyla amel edilmesi uygulaması aynen beşeri hukuklarda da yürürlüktedir.

E)       ESBAB-I NÜZULLE İLGİLİ DİSİPLİNLER (İLİMLER):

Esbab-ı nüzulden bahseden eserlerde görülen bir diğer husussa

bu ilmin bazı alanların konusu veya malzemesi olmasıdır.

            1-) Hikmet-i teşriiye ilmi:

Hikmet-i teşriiye ilmini, teşri felsefesi olarak da adlandırmak

mümkündür. Tanım olarak “ Beşer kudretinin erişebildiği yere kadar, konunun sebeplerini, hakikatini aslında olduğu gibi arayan ilimdir.”

            2-) Mübhematu’l Kuran:

Bu ilim Kuran’da müphem bırakılan yani anlaşılması açık ve belirli olmayan bazı kelimeleri açıklamayı konu edinen, nakli bir ilimdir. Bu ilimde çeşitli ihtilaflara açıktır. Senet ve metin tenkidi yoluyla sahih rivayetleri saptamak ve bunları değerlendirmek konunun tartışmaya açık yönünü kapatacaktır.

            3-) Tenasüb ve insicam ilmi:  

Bu ilim bağlaç görevini yüklenir yani ayetler ve sureler arasında birtakım irtibatlar bu ilimle kurulur.

Bazı ayetler ve sureler arasında ki münasebet ilk bakışta görülemeyebilir. Fakat nüzul sebeplerini, makamın gerektirdiklerini, muhatapların hallerini, durumlarını, muhitin ve zamanın icaplarını bilenler ayetler, sureler arasında ne kadar mükemmel bir münasebet olduğunu anlarlar.

Esbab-ı nüzul insicam ilişkisinde asıl vurgulanması gereken şudur; Kuran’ın genel mesajı kavranmalıdır. Zaman-mekân-şahıs unsurlarının ötesinde insani örnek oluşturan, insan hayatının canlı, somut yönü, bu genel mesaj çerçevesinde ele alınmalı ve üzerinde düşünülmelidir.

                                  II.      BÖLÜM: KURAN-I KERİM’İN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNİN SONUÇLARI:

A) KURAN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN YETERSİZ KALMA SEBEPLERİ:

Kuran’ın anlaşılmasında birçok bakımdan esbab-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kalma sebepleri söz konusudur. Bu sebeplerin başında da rivayetlerden kaynaklanan problemler gelmektedir.

§         Esbab-ı nüzul rivayetleri, rivayet ve sema yoluyla bilindiğinden hadis usulü kriterlerine uyulmadığı taktirde problemler çıkmaktadır. En başta sahabe ve tabiundan rivayet edilen söz ve davranışlar müsned ve merfu olarak adlandırılamaz.  Bu nedenle bu rivayetler tefsir için yapılmış rivayetler olarak değerlendirilmelidir. Yani Kuran değerlendirilmesinde müsned- merfu Sebeb-i nüzul rivayeti olarak değil tefsir için yapılmış rey ve içtihat konumunda değerlendirilmelidir. Aynı şey tabiilerden rivayet edilen haberler içinde geçerlidir.

§         Bir başka problem de, senetsiz yapılan rivayetlerdir. Esbab-ı nüzulü eserlerinde değerlendiren ve senetleri zikretmeyen âlimler bu tavırlarıyla hiçbir şeyi halletmemişlerdir. Aksine birçok problemin çıkmasına sebep olmuşlardır. Böylece bu bilgi alanı istismara açık hale gelmiştir.

§         Kuran’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rivayetler açısından yetersiz kalmasının bir başka sebebi ise, rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme ve rivayetleri karıştırmadır. Esbab-ı nüzul rivayetleri Kuran’ı anlamada doğruyu bulmak için kullanılmıştır. Buna rağmen alimlerin fikirleri birbirine zaman zaman ters düşmüştür. Buna geçerlilik iddiası bulunan çok fazla rivayetin olması Sebeb olmaktadır. Bu durumda rivayetlerin tasnifi zorunludur. fakat klasik tasnifte denendiğinde bazı problemleri beraberinde getirmiştir. O yüzden daha önce zikredilen türlerine göre rivayetleri tasnif etmek tercih edilmelidir.

§         Bir diğer sorun rivayet sıygalarına dikkat edilmemesidir.

§         Bir diğer konuysa; sebebiyet ifade eden rivayetin nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şeklinde anlaşılmasıdır. Oysaki âlimlerimizin çoğunun hususun değil umumun geçerli olduğu görüşünü savunduğundan daha önce bahsetmiştik.

§         Kuran’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kalmasının bir başka sebebi ise nüzul sebebi için bir ayet için birçok rivayet bulunması sebebiyle ortaya çıkan taaddüt ve taahhür meseleleridir. Esbab-ı nüzul rivayetleri tasnife tutulup Sebeb-i nüzul-tefsir için Sebeb-i nüzul ayrımı yapılmadan bu sorun aşılamayacaktır.

§         Son olarak da rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman bakımından uyumsuzluktur. Rivayetlerin tasnifi burada da işimize yarayacak böylece çelişkili rivayetlerin değerlendirilmesi hatasına düşülmeyecektir.

B) KURAN-I KERİM’İN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DOĞURDUĞU OLUMSUZ SONUÇLAR:

§         Bunlardan ilki; yorum zenginliğine engel olmasıdır. Esbab-ı nüzul rivayetleri Kuran’ın yorum zenginliğini 3 şekilde engeller:

o        Her ayette nüzul sebebi arama çabaları,

o       Ayeti anlam zenginliğini sebebi nüzulle sınırlandırma ihtimali,

o       Ayetin sebebi nüzulünün olayın çevresinde sıkışıp kalma tehlikesi,

§         Kuran’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerinin doğurduğu bir diğer olumsuz sonuç; Kuran’ın evrensel hedefini, Kuran-insan-hayat bütünleşmesini önlemesidir. Esbab-ı nüzul rivayetleriyle aktarılan nüzul ortamı hadiseleri, gelecekte aynı durumlarla karşılaşacak, aynı halleri yaşayacak insanlar için de geçerli olmaktadır. Çünkü bir ayetin anlamı- anlamları nazil olduğu mekân-zaman bağlamının ifade ettiklerinden çok daha fazla şey ifade etmektedir. Kuran’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün Kuran’ın evrensel hedefini, Kuran-insan-hayat bütünleşmesini önlemesi ancak bu bakış açısıyla ortadan kaldırılabilir.

§         Bir diğer olumsuz sonuçsa konunun istismar edilmesidir. Özellikle şahısların ebedileştirilmesinde ve mezhep hareketlerinde bu istismarı görmek mümkündür. Esbab-ı nüzul hadis yöntemi açısından kritiğe tabi tutulmadıkça, tasnif edilmedikçe dikkatler fani kişiler veya mezhepler üzerinde toplanacaktır. Buda Kuran’ın anlaşılmasında görüş açısının daralması demektir.

                               III.      BÖLÜM: ESBAB-I NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM

A)ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ:

1-) Esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını belirleyen ilkeler:

Kuran’ı anlama çabasında esbab-ı nüzulden yararlanmada ihtiyacın sınırlarını belirleyen 2 grup ilke söz konusudur. Birinci guruptaki ilkeleri genel ilkeler, ikinci guruptaki ilkeleri de özel ilkeler olarak adlandırmaktayız.

Genel ilkeler:

o       Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir.

o       Esbab-ı nüzulü bilmeden de Kuran’ı anlamak mümkün değildir.

Kuran’ın özünü, bir bağlam bütünü olarak genel anlamını, mesajını

tanımak ve kavramak mümkündür. Yani insan, Kuran’ın bir hidayet rehberi olarak kendisine sunduğu mesajın temel ilkelerini genel anlamını tanıyabilir, kavrayabilir.

            Özel ilkeler: (Kuran’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını belirleyecek olan esas ilkeler)

o       Sebebi nüzulü bilmenin mukteyaz-ı hali bilmek gibi olduğu hallerde esbabı nüzul bilinmelidir.

o       Sebebi nüzulü bilmemenin Kuran’ın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde esbab-ı nüzul bilinmelidir.

o       Bu ilke önceki iki ilkeyi kapsayan bir niteliktir. Buna göre; Kuran’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacı ilk planda Kuran belirlemelidir. Kuran’ı okuyan veya dinleyen kimse okurken karşılaştığı bir ayetin veya ayetlerin anlaşılmasında anlamak için bir bekleyişe giriyorsa bu durumda esbab-ı nüzul bilgisine ihtiyaç vardır.

2-) Esbab-ı nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından tenkidi:

Esbab-ı nüzulün hadis usulü açısından değerlendirilmesi çok

önemlidir. Bu alanda ki birçok problemin bu şekilde çözüleceği düşüncesindeyiz.

            Bu konuda ki ilkeleri şu şekilde özetlemek mümkündür:

o       Bir rivayetin Sebeb ifade etmede nass ve nüzul ortamına ait olabilmesi için müsned- merfu olması gereklidir.

o       Sahabenin esbab-ı nüzul değerlendirilmeleri bu kategoriye girmemelidir. Bu tür haberlerin mevkuf olduğu bilinmelidir.

o       Tabiunun esbab-ı nüzul değerlendirmeleri de sahabenin ki gibi Sebeb ifade etmede nass olmayan ifadeler gurubuna dâhil edilmelidir. Bu haberlerin mürsel olduğu bilinmelidir.

o       Rivayetlerin tenkidi senet-metin bütünlüğü içinde yapılmalıdır. Çünkü senet-metin ikilisi bu ilmin bütün meselelerini ilgilendirmektedir.

3-) Rivayetleri tasnif etme:

Esbab-ı nüzul rivayetlerini iki ana gurupta değerlendirmiştik:

o       Esbab-ı nüzul rivayetleri

o       Tefsir için esbab-ı nüzul rivayetleri, değerlendirmeleri

Tefsir için yapılan değerlendirmeleri de incelediğimizde 3 gurup

değerlendirmeyle karşılaşmaktayız:

o       Hz. Peygamber’in yaptığı Sebeb-i nüzul değerlendirmeleri

o       Sahabe ve Tabiunun yaptıkları sebebi nüzul değerlendirmeleri

o       Âlimlerin yatıkları sebebi nüzul değerlendirmeleri

B) KURAN-I KERİM’İN BÜTÜNLÜĞÜNÜN DİKKATE ALINMASI:

Kuran’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü açısından Kuran’ın bütünlüğü kavramı çok yönlü bir yapıya sahip gözükse de aslında sadece bir yönü ön olana çıkmaktadır:  “ Bütün olarak Kuran-ı Kerim”

            Bu yön diğer yönleri de kapsayan bir niteliğe sahiptir. Yani Kuran’ın bütünlüğü kavramının en geniş yönü budur. Kuran’a dâhil bütün yönleri bünyesinde toplayarak varlığını tamamlar.

            Bütün olarak Kuran kavramına bakıldığında Kuran ayrı ayrı parçalarının (kelime, ayet, sure) birleşmesiyle oluşan bütünlüğe indirgemek yerine birleşik bir bütün, topyekûn bir parça olarak kavranmalıdır. Çünkü Kuran, parçalarının inişinden önce sebebi nüzullerinin dahi gerçekleşme sırası belli, ayet ve surelerinin yerleri belli bir plana göre tertip edilmiştir.

Ezeli ilme dayalı olarak indirilmiş ve ayetleri de bu şekilde tertip edilmiş bir kitabın mükemmel bir bütünlük arz etmesi gayet doğaldır.

Kuran’ın bütünlük içerisinde esbab-ı nüzulün yeri de bu bağlamda anlaşılmalıdır. İnsan, kâinatın bir dinamik unsuru olarak, Kuran’ın değişen dünyaya hâkim olan değişmez değerler getirdiğini anlamalıdır.

Kuran’ın nüzul asrı için geçerli bu bakış açısı, günümüz içinde geçerlidir. Hayatta ki olaylar değişse de insanın karakteri ve ondan kaynaklanan olaylar hala devam etmektedir. Kuran’ı hidayet rehberi edinen insan, esbab-ı nüzul rivayetlerini bu bağlamda değerlendirirse onu anlamada yeni boyutlar keşfederek kendi vakıasına Kuran’ı aktarabilir. Bu aynı zamanda sorumluluğudur.

C) SİYAK-SİBAK’IN GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI:

Bu hususta Kuran’ı anlamda çok önemlidir. Çünkü esbab-ı nüzul rivayetleri Kuran’ın bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilirken Kuran’da ki siyak-sibakı görebilmeyi sağlayan unsurlardandır. Ayetlerin veya surenin nazil olmasındaki sebeplerin bilinmesi, siyak-sibakın(bağlamın) idrak edilmesini mümkün kılmaktadır.

D)ESBAB-I NÜZUL VE TARİHİLİK KAVRAMI:

Esbab-ı nüzul tarihilik kavramı münasebetine insanın tarihi bir varlık olması bağlamında bakabiliriz. O zaman görülecektir ki esbab-ı nüzul Kuran-insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş insani eylemlerin adıdır. Aslolan bu tarihi eylemlerden bu günün insan meselelerine yönelik ilkeleri tespit edebilmektir. Bundan daha önemlisi ise bu tespitleri hayata geçirebilmektir.

Bununla beraber esbab-ı nüzul, Kuran’ın anlaşılmasında insani karakterleri sonraki insani karakterlere taşımakta temel olması sebebiyle “orijinal yorum- orijinal tarih” tir. Tefsir için yapılmış esbab-ı nüzul rivayetleri ise “düşünülmüş yorum - düşünülmüş tarih” tir.

SONUÇ:

Sonuç olarak; esbab-ı nüzul, Kuran’ın yaşanılan, yaşanacak bir gerçek olduğunu, bir hidayet rehberi olduğunu ortaya koyan en büyük delildir.

Esbab-ı nüzulün Kuran’ın anlaşılmasında tespit edilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi bize birçok fayda sağlayacaktır. Bunlar:

  • Kuran’ın anlaşılmasında insanın bakış açısına henüz girmemiş, insanın dikkatine açılmamış, sınırsız sayıda olgu olduğu göz önünde bulundurulacaktır.
  • Konulu tefsir çalışmalarında esbab-ı nüzulün, nüzul ortamını ve şartlarını bize yansıtan yönünden sağlıklı bir şekilde yaralanılacaktır.
  • Esbab-ı nüzul bilgisiyle oluşan nedensel halkaları, nüzul asrına doğru izleme imkânı doğacaktır. Bundan da insani davranışların tarihini tespit etmede, yazmada yararlanılabilecektir.
  • Müfessirler üzerine yapılan çeşitli araştırmalarda, esbab-ı nüzulle ilgili zikredilen ilkelerin uygulanması isabetli olacaktır. Bir kere müfessirin esbab-ı nüzul alanında ki ilkelerini ortaya koymak mümkün olacaktır. Bu da Kuran’ın anlaşılması sürecinde bu malzemenin nasıl değerlendirildiğini tespit etme imkânı verecektir.

0 Yorum - Yorum Yaz


KUR’AN’IN ANLAŞILAMSINDA ESBAB-I NÜZULÜN ROLÜ

                                                                                      YUSUF ÇINAR

                                                                                  12912761

Esbâb-ı nuzul Kuran ilimleri arasında ilk sırada yerini almış ve Kuranı anlamanın kendisinin bilinmesine bağlanıldığı bir ilim olarak tarihten günümüze neşvunemâ bulmuştur. Ulûmul Kuran ve Ulûmu’t-Tefsir alanında yer almış eserlerin ilk konuları arasında yerini almaktadır.

Esbâb-ı Nuzul;  bir olay ya da Hz. Peygambere sorulmuş bir soruya bir veya daha fazla ayetin olay ya da soruyu kapsayacak şekilde cevaplamak veya hükmünü vermek üzere vahyin inmesi ve nüzul ortamını resmetmesidir.

Esbab-ı Nuzul sahih nakille bilinmektedir. Akılla idrak edilmesi mümkün olmayan işitme ve görme ile sahabeden müsned-merfu olarak gelen rivayetlerdir. Sahabeden gelen fakat müsned-merfu olmayan rivayetler ise tefsir için yapılmış esbab-ı nuzul değerlendirmeleridir. Burada sahabenin kendi yorumu, ayetten anladığının aktarılması çabası sözkonusudur. Sahabenin icma ettikleri sebebi nuzul yorumları ise huccet kabul edilmiştir.

Esbab-ı Nuzul zikredilirken kullanılan rivayet sıgası Kuran ilimlerinde maalesef sistematik bir yapıya kavuşturulamamıştır. Ancak bu konu hem ayetlerin araştırmasını yürüten araştırmacıların zihni karmaşadan uzak bir şekilde ayetleri inmesine vesil olayları inceleyebilmeleri açısından hem de esbab-ı nuzulden sayılmayan rivayetleri esbab-ı nuzulden sayma yanlışından korunma bakımından büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla rivayet sıgalarını sebep ifade etmede nass olan kalıplar ve nass olmayan kalıplar olarak iki gruba ayırabiliriz. Sebep ifade etmede nass olan rivayet kalıplarında nuzul ortamına ait kalıp içinde kalınır ve bu sınırın dışına çıkılmaz. Bu rivayette hadiseyi bildirmek istenir ve delil olarak kullanılır. Sebep ifade etmede nass olmayan rivayet kalıbı ise sahabe ve tabiinin yorumlamasıyla söz konusu ayet açıklanmaya çalışılmış olup bir delil, hüccet maksadıyla rivayette bulunulmamıştır.

Kur-an’ın daha iyi anlaşılması için esbab-ı nuzul rivayetlerinin daha iyi bir tasnifine ihtiyaç vardır.

Bu konuda Şah VeliyyullahDihlevi’nin, Tahir b. Aşur’un tasnifleri geleneksel yorumun üstüne çıkmıştır. Ayrıcaesbab-ı nuzul nevileri açısından;

1) Esbab-ı nuzul rivayetleri (müsned-merfu hadis olup sıhhat şartlarını taşıyan nüzul ortamına ait tasvirlerdir.)

 2) Tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetleri (re’y ve ictihad ile misal getirmek için oluşmuştur.)

 

Esbab-ı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesini iki sebepte inceleyebiliriz:

1)Mezhep hareketleri,şahısların ebedileştirilmesi, israili haberler ve uydurma rivayetlerin esbab-ı nüzul alanına dahil edilmesi,

2)Nüzul ortamında cereyan etmediği halde hadiselerin o döneme mal edilmesi.

Dolayısıyla esbab-ı nüzul rivayetleri hadis tenkitçilerinin kullandıkları senet ve metin tenkidi kurallarıyla denetlenmeli, gerçeği yansıtmayan haberlerle araştırmacıların zihin kargaşasına düşmeleri engellenmelidir. Bunun yanında sistematiği bulunmayan esbab-ı nüzul rivayetleri belli bir metoda bağlanmalıdır.

Esbab-ı nüzul rivayetleri konusunda ele alınması gereken bir başka husus Kur’an-ı Kerim’in yorum zenginliğinin engellenmesine yol açmasıdır. Bunlar ;

1)      Her ayete nüzul sebebi arama çabaları

2)      Ayete birçok açıdan bakma imkanı varken nüzul sebebi ile sınırlı kalma ihtimali,

3)      Ayetin esbab-ı nüzuldeki olayın örgüsüne sıkıştırılması,

4)       Kur’an-ı Kerim’in evrensel hedefini  Kur’an-insan-hayat bütünleşmesinin engellenmesidir.

Netice olarak genel manada;

 

1)      Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir,

2)      Esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an-ı Kerim’in özünü anlamak mümkündür.

Gibi,

Özel olarak da esbab-ı nüzulün muktezayı hali bilmek gibi olduğu hallerde bilinmesi gerektiği, Kur’an’ın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde esbab-ı nüzulün bilinmesi gerektiği ve Kur’an-ı Kerim’de esbab-ı nüzule olan ihtiyacı ilk planda Kur’an-ı Kerim’in belirlemesi gerektiği bilinmelidir.

esbab-ı nüzulün Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında tespit edilen ilkeler çerçevesinde ve onlara uyarak değerlendirilmesi, araştırmacılar ve Müslümanlar açısından birçok faydalar temin edecektir;

             1)Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında insanların yeni bakış açıları kazanabilecekleri  birçokolgu olduğu ortaya çıkacaktır,

            2) Esbab-ı nüzulün ve nüzul ortamının tam olarak anlaşılması sağlanacaktır.


0 Yorum - Yorum Yaz


  KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZUL’ÜN ROLÜ

 

ELİF ÇAKIR

YÜKSEK LİSANS

 

GİRİŞ                                                                

Kur’an-ı Kerim’in bin dört yüz yıl önceki nüzulünün ardından ne tür incelemelere tabi tutulduğu, başta sahabe olmak üzere onu anlamak ve anlatmak gayesi güdenlerin çalışmalarına bakılarak anlaşılabilir. Bunun için Kur’an’ın neş’et ettiği ortam, sahabenin anlayış düzeyi, ehl-i kitap ile münasebetler, mu’cem, muhkem, müteşabih ayetlerin asli merci’ olan Rasululah ile aydınlığa kavuşması ve onun ilk tefsir faaliyetleri esbab-ı nüzul kavramı için temel teşkil eder.

Elimizdeki bu kaynak sayesinde, hocamız Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU’nun Kur’an ilimleri ve esbab-ı nüzulü yeniden tanımlamasına şahit olacak; esbab-ı nüzul ilmine yeni bir yaklaşımla, onun gözünden bakacağız.  Esbab-ı nüzule dair bilgilerimizi etkileyen anlamaların, düşüncelerin, önyargıların ve bakış açılarının bir bütün olarak ilişkisini göreceğiz.

Eser, birbirini tamamlayan 3 ayrı kitaptan müteşekkildir:

Birinci kitap; Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü başlığı ile 3 bölümden oluşur. Çalışmayı şekillendirmesi bakımından ilk olarak konu, önem, amaç, method hususunda da bilgi veren bir kısma da sahiptir.

İkinci kitap ise; esbab-ı nüzule yeni bir yaklaşım olarak Sa’lebe kısasının değerlendirilmesinden müteşekkildir.

Üçüncü kitap ise Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul konusunda kavramsal telakkilerimiz yenileyecek fikirler içerir.

 

                 Birinci Bölüm

1) Kur’an İlimlerinin Doğuşu Ve Gelişimi

Kur’an ilimlerinin asli kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü Kur’an vahyinin gayesi, açıklanma, yaşanılır olma ve muhataplarını teşvik eden ilahi kurallar bütünü olmadır. Esbab- nüzul ilmi de bunu destekleyen bir ilimdir, tefsir ilminin bir dalıdır. Bu sebeple onun anlaşılmasının esası yine kendisidir.

İlk vahiy ile başlayan yirmi üç yıllık süreçte Ulum-u’l Kur’an’a ihtiyaç yoktu. Çünkü nüzulü müşahede edenler bizzat ilk Muallimin tedrisinden geçiyorlar ve lisan selikası dediğimiz düzgün konuşma alışkanlıklarını da henüz muhafaza ediyorlardı. Mesajın anlaşılması için En Yetkiliye danışmakta hiçbir beis görmüyorlardı. Hz Peygamber de Kur’an-ı Kerim’i hem sözleriyle hem de eylemleriyle tefsir ediyordu.

Mushafların çoğaltılması ile Kıraat ve Resmu’l- Kur’an ilk ele alınan Kur’an ilimleridir. Kur’an’ın lügavi yönden ilk kez ele alınması ile Ebu’l Esved ed-Düeli Kur’an’ın ilk kez noktalaması ve harekelemesi işini başlattı. Böylece İ’rabu’l Kur’an ilmi neş’et etti. Ayrıca esbab-ı nüzul ilmi, Mekki- Medeni ayet ayrımı, Nasih- Mensuh farkı ve garib’ul kur’an ilimleri, ilk tedvin edilen, kayda geçirilen kur’an ilimleridir.

 

2) Kuran İlimleri Ve Tefsir İlimleri Kavramları

Ulumu’ul kur’an kavramının bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı şekliyle billurlaşması Zerkeşî (794/1391) sayesinde h. VIII. asırda vuku bulmuştur.

Zerkeşî’ye göre kur’an ilimleri 3 nevidir; Tevhid, Tezkir, Ahkâm.

Tevhid; Yaradanı ve yaradılanları; isimleri, sıfatları ve fiilleri ile bilmektir.

Tezkir; va’d, va’id, cennet- cehennem, zahirî ve batınî tasfiyedir.

Ahkâm ise; şer’i mükellefiyetler, haram- helalin açıklanması, emirler- nehiyler, mendup amellerdir.

Kur’an ilimleri, konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’anla ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi alanıdır.

Tefsir ilmi ise, Kur’an-ı Kerim’in sözcüklerini, anlamlarını Kur’anla ilgili ilimler gereğince araştıran ilimdir.

 

3) Kur’an İlimleri Arasında Esbab-I Nüzul İlminin Yeri

 Esbab-ı nüzul bilgisi sahabeye, müşahede ettikleri ortamda insani yapıp etmelerin sonucunda inen ayet ve o ayetle ilgili gelen hükümlerin sebeplere bağlanması yeteneğini kazandırmıştır. Bunun anlamı onların kuran ilmini, hayatlarına tatbik etme usulü ile öğrenmiş olmalarıdır. Bu açıdan esbab-ı nüzul, onlar için büyük bir bilgi olarak görülmüş ve kuranı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğer görmüşlerdir. Zira esbab-ı nüzul ilmi nakli bir ilimdir. Dolayısıyla bilginin sahabiler tarafından Tabiilere öğretim=talim yoluyla sözlü olarak aktarılmıştır. Yani yazılı hale gelmeden önce Kur’an-ı Kerim’i anlama yolunda bilinmesine çok önem verilmiş bir ilimdir.

Sebeb-i nüzul, Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin, tazammun etmek (hadiseyi- soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir.

Tedrici inişi sayesinde yürüyen, akıp giden hayatla beraber adım adım canlı misaller ve derlerle inen, Kur'an-ı Kerim insan kalbine ve insan şuuruna derinden nüfuz etmek imkanını bulabilmiştir. Eğer Kur'an, bir hamlede inmiş olsa idi, çarçabuk hareketsiz bir söz, hayatiyetten mahrum düşünce ve basit bir dini vesika haline gelirdi. Arab’ın akli, fikri yeteneklerini kullanmasına imkan tanımaz ve yepyeni bir medeniyete hayat veren kaynak olamazdı. Kur'an-ı Kerim’in bu i’cazi özelliği Arap belagatı ve şiiri cihetinden önem teşkil eder.

Esbab-ı nüzul eserlerinin oluşumuna şu görüşler neden teşkil etmişlerdir:

1. Sahabenin bu rivayetlerle yakından ilgilenmesi, önemini vurgulaması

2. Elde edilen bilginin gelecek nesillere aktarılması isteği

3. Tedvin dönemi eselerinde yazıya geçirilmiş olması

Esbab-ı nüzule dair eserler, o dönemin sosyal, iktisadi ve siyasi yapısını ve o dönem insanının zihnini dolduran, oluşturan kavramları tanıtmış ve tespit etmiş olmakla Kur'an-ı Kerim’i anlama çabalarında yeni boyutlar ortaya koymuştur.

 

Esbab-I Nüzulü Bilmenin Yolu

Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Dolayısıyla bu alanda içtihada veya i’mal-i fikr eylemeye mahal yoktur. Yani nüzul sebebi, akılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabiden gelen rivayet olmak durumundadır. Bu rivayet adeta Hz. Peygamberden bildirilmiş hükmünde kabul edilir. Bunun indir ki hadis usulünde hükmen merfu’ sayılır.

Bir ayetin nüzul sebebini, “ancak o ayetin nüzulünü bizzat müşahede edenlerden öğrenebiliriz. Ancak sebeplerini yakından bilip bunlardan bahsedenlerden rivayet ve sema yoluyla nakl ve izah etmenin de caiz olduğu” sonucuna ortaya çıkar. Bilindiği gibi ayetlerin nüzulünü yakından müşahede edenler, sebeplerini bilip nüzul keyfiyetinden bahsedenler de sahabiler olmuştur. Sahabenin bu husustaki haberleri “el-hadisu’l-müsned” olarak isimlendirilmiştir.

Müsned hadisler, zahiren muttasıl bir sened ile sahabinin Rasulullah’a ref’ ettiği haberlerdir. Bu durumda, bir hadisin müsned olabilmesi için iki şart vardır; senedin muttasıl ve merfu’ olması.

1. Senedin ittisali: Her Ravi’nin hadisi rivayet ettiği Şeyh’ten bizzat işitmiş olması ve bu halin isnadın sonuna kadar devam etmesidir. Mevkuf olmayış =kopukluğun bulunmaması esastır.

2. Merfu’ olması: Senedin Hz. Peygamber’e ulaşması, yani hadisin Hz. Peygambere isnad edilmesidir. Bazen senedi sahabide kalan, ancak hükmen merfu’ olan hadisler de bunlardan sayılabilmektedir.

SEBEB > HZ. PEYGAMBER > ASHABI> TABİİLER> MÜFESSİRLER

Sebeb-i nüzul rivayetlerinin kalıpları kurulurken sebeb-i nüzulün kavramsal tanımı ile rivayet siygalarının arasındaki bağ mutlaka kurulmalıdır. Tanımın sınırlarına girmeyen rivayetler sebeb-i nüzul olarak ele alınmamalıdır. Rivayet siygalarındaki hususiyetlere dikkat edilmelidir.

Sebeb-i nüzul rivayetlerini tasnif ederken;

a. Esbab-ı nüzul rivayetlerini vürudu itibariyle tasnif etmek

b. Bir ayet için çeşitli sebepler zikredildiğinden hadis usulü kriterleri uygulanarak yapılan tasnif

c. Şah Veliyyullah Dıhlevi’nin tasnifi

d. Tahir b. Aşur’un senedi sahih olan esbab-ı nüzul rivayetlerini beş kısma ayırması

e. Esbab-ı nüzul rivayetlerini çeşitleri bakımından tasnif etme

·         Esbab-ı nüzul rivayetleri

·         Tefsir için yapılan esbab-ı nüzul rivayetleri, değerlendirmeleri

 Esbab-ı nüzulün da tenkit ediliyor olması aslında tefsir ilminin geneli içerisinde ele alınması gereken bir husustur ve bu ilme ait bir problemdir. İhtilaftan kasıt, ittifak edememektir. İhtilafın mevcudiyeti kuranı anlayamamaya götürür. Tefsirde iki tür ihtilaf vardır:

1. Nakle dayanan ihtilaf: Sahih, zayıf ve uydurma haberlerden kaynaklanan ihtilaf

2. İstidlalden doğan ihtilaf: nakle dayanmayan akılla (re’y ve içtihadla) yapılan yorumlardan kaynaklanan ihtilaf

 

Esbab-I Nüzulle İlgili Meseleler:

1. Taaddüd Meselesi

Taaddüd meselesinde, nüzul sebebinin yinelenmesi yoluyla ayetin de tekrar tekrar nazil olduğu hakkındaki görüş ile bir hadise sebebiyle birden çok ayet-i kerimenin nazil olması durumu ihtilaf oluştururlar. Birincisine “tekerrür oldu”, ikincisine de “sebep bir iken çoğaldı” yorumu yapılır.

2. Taahhur Meselesi

Bu meseleden bahseden iki âlim Suyuti ve Zerkeşi’dir. Zerkeşi nüzulün, hükümden önce olacağını ileri sürer. Suyuti ise bu meseleyi iki yönde ele alır; önce hükmün taahhürünü sonra da nüzulün taahhürünü inceler.

3. Umum- Husus Meselesi

Hüküm “nasslara, nassların şümulündeki hükümlere göredir; yoksa hüküm nassların varid olmasına vesile teşkil eden sebeplere göre değildir.” Buna göre nass, siyga ile varid ise, nassın uyumuyla amel etmek lazımdır. Bu umumi nassın vüruduna sebep teşkil eden nüzul sebebi halleri nazar-ı dikkate alınmaz. “çünkü nassın umumi olmasını istemek, sebebine has ve mahsus olmamasını dilemek demektir.

O halde esbab-ı nüzul rivayetleri Kur'an-ı Kerim’in anlaşılmasında araç olarak kullanılmalıdır. Nüzul sebebi soru veya hadiseleri, tahsis vasıtası olarak değerlendirmek Kur'an-ı Kerim’in anlaşılmasında sorunlara neden olur.

 

Esbab-I Nüzulle İlgili Disiplinler:

1. Hikmet-i Teşriiye

2. Mübhematü’l-Kur’an

3. Tenasüb ve İnsicam

Bu alanlarda aklın, yani re’y ve içtihadın söz konusu olması, ihtilafın mümkün olduğunu gösterir.

 

İslam Kültür Tarihinde Esbab-I Nüzul Değerlendirmelerine Genel Bakış

Tefsir rivayetlerini eserlerinde nakleden müfessirlerimiz birçoğu ilmi yeteneklerine, salah ve takva ehli oluşlarına rağmen zayıf, garib, münker, ve israili birçok hadis zikretmişlerdir. Hatta mevzu’ hadis dahi naklettikleri vakidir. O halde âlimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları o rivayetin sıhhatine delil teşkil etmemelidir.

Tefsir kitaplarındaki bu tefsir ve esbab-ı nüzul rivayetlerinin, hadis tenkitçilerinin rivayetlerin tenkidinde kullandıkları senet ve metin tenkidi kurallarının sıkı eleğinden geçirilmesi bugün zarurettir. Böylece tefsir kitaplarında kalmaya hakkı olmayan pek çok rivayet temizlenmiş olacak ve Kur'an-ı Kerim deki bir ayeti anlamak için tefsir kitaplarına bakan kimseler, onlarla karşılaşıp hiçbir esası olmayan haberlerle meşgul olmaktan kurtulmuş olacaklardır.

 

Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbab-I Nüzul’ün Yetersiz Kalması

Bu durum rivayetler açısından, müsned- merfu olup olmaması, mürselliğinin nitelikleri, senetlerinin hazfedilmesi, rivayet tasnifine dikkat etmeme ve rivayet siygalarına dikkat etmeme hususlarındaki yanlış ve eksikler nedeniyle eksikliğe neden olur.

Konu- içerik bağlamında değerlendirecek olursak, esbab-ı nüzul rivayetlerinde umumun hususileştirilmesi, taaddüt ve taahhur meselelerinin yönlerinin çevrilmesi gibi konular esbab-ı nüzul rivayetlerini yetersiz kılmaktadır.

 

Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbab-I Nüzul’ün Olumsuz Sonuçları

Yorum zenginliğine engel olması, her ayet sanki yalnıza bir hususa yönelikmiş gibi bir tavrı getiriyor. Yaşanan tek olayın içerisinde sıkışmak da muazzam Kur'an-ı Kerimi adeta sınırlandırıyor. Ayrıca konunun istismar edilmesi, yaşayan şahısların ebedileştirilmesi gibi hiç de Kur'anın gayesi olmayan bir sonucu doğuruyor. Mezhep taasuplarına yol açan durumlar kaynağını esbab-ı nüzul rivayetlerine dayandırır.

 

Esbab-I Nüzul Rivayetlerinin Yeniden Değerlendirilmesi

Öncelikle ihtiyacın sınırlarını belirlemede şu ilkelere ihtiyacımız olacaktır;

1. Tüm esbab-ı nüzul rivayetlerine ulaşmak mümkün olmayacağından zorlamalara gidilmemelidir.

2.  Esbab-ı nüzulü bilmeden Kur'an-ı Kerimi anlamak mümkündür. Onu bütünlüğü içinde okuyarak gerektiği yerde nüzul sebeplerini kullanmak daha temkinli olacaktır.

3. Esbab-ı nüzule olan ihtiyacı Kur'an-ı Kerimin kendisinin belirlemesi gerekir.

Ayrıca esbab-ı nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından tenkide tabi tutulması, senet metin bütünlüğünün araştırılması da önemli bir husustur. Bir konudaki tüm rivayetlerin bir araya getirilerek tasnif edilmesi ile hedeflenene ulaşma daha da kolaylaşacaktır.

Kur'an-ı Kerimin bütünlüğünün dikkate alınması, salt parçaların toplamına indirgenemeyecek olan Kur'an’ı birleşik bir bütün; topyekûn bir gestalt olarak kavramaya yarayacaktır.

Siyak- sibak uyumunun göz ardı edilmeyişiyle Kur'an’ın anlaşılması, esbab-ı nüzul ile daha belirgin hale gelebilir. Zaten Kur'an’ın bütünselliğine dikkat etmeme bu hususla ilgilidir.

Kur'an-ı Kerim tarih ve tarihlilik’i, geçmiş yaşanılan zamanı ve geleceği ile birlikte bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Nüzul asrı insanı da şüphesiz aktif olan, yani yapıp eden ve ne yapıp ettiğini bilen insanlardı. Bu bağlamda yaşamlarını düzenleyen işlerde kuranı takip etmekteydiler. Ancak bu Kur’an’ı ne takvim ne de tarih kitabı yerine koymaz. İnsanın kendisiyle şekil aldığı bir rehberdir o.

 

Sonuç olarak;

1. Esbab-ı nüzul- tarihsellik kavramı ilişkisinde özellikle vurgulanması gereken konu, Kur'an-ı Kerim in soyut bir düşünce veya düşünüş biçimi deüil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak, insanın öz niteliğiyle örtüşen bir hidayet rehberidir.

2. Başka “özgü” kültürlere ait kavramları kullanırken yukarıda ele alınan yaklaşım benimsenmeli, kavramların tarihleri, içerikleri ve kullananların dünya görüşleri göz önünde bulundurulmalıdır.

3. Bu kavramları kullanan ilim adamları ve düşünürlerimizin hem böylesi bir yaklaşımı benimsemeleri hem de kullandıkları kavramları tarif etmeleri gerekmektedir. Aksi halde bu kavramları kullananlar ile onları anlamakta zorlananlar veya anlamak istemeyenler arasındaki “tartışma” yapıcı bir zemine oturmayacaktır. Bu ise İslam düşüncesinin yenden yapılanması ümidi açısından çok olumsuz bir düşünce ortamı demektir.

4. Hermenötik (yorumbilim), semantik, linguistik (dilbilim) gibi beşeri bilimlerden yararlanabilmemizin, bu alanlara ait yeni kavramlara özgü kültürümüze mal edebilmemiz, içselleştirebilmemizin, yani bu kavramları yaşayabilmemizin, anılan tavrın halim olmasıyla mümkün olabileceği umulur.

5. Böylesi bir yaklaşıma, İslam kültüründeki tarih anlayışla batı kültüründeki tarih anlayışlarının birbirlerinden beşeri bir ilim olarak ‘tarih’in iki ayrı şekilde mütalaası olarak yararlanabilmesi için ihtiyaç vardır.

6. Esbab-ı nüzul’den, tarihsel bir olgu olarak tarih- siyer yazımında en isabetli şekilde faydalanmak da bu yaklaşımla mümkündür.


0 Yorum - Yorum Yaz
Ders Malzemeleri
Lütfen Kopyalamayınız!
2021-2022 Arşivi
2020-2021 Arşivi
2019-2020 Arşivi
2018-2019 Arşivi
2017-2018 Arşivi
2016-2017 Arşivi
2015-2016 Arşivi
2014-2015 Arşivi
2013-2014 Arşivi