Kur'an ve Bağlam’ın birinci kitabı Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü’nü mütalaanızın sonuçlarını maddeler halinde yazınız.
Hedef Tarih: 23 Nisan 2013
Hikmet Kıratlı
12912709
Yüksek lisans
Yüce Allah (c.c.) ilahi vahiy ile peygamberi Hz. Muhammed’e(s.a.v.) inzal buyurduğu ilahi mesaj yüklü kerim kitabı(Kuran’ı Kerim) dır. Tebliğ için insanların kıyamete kadar sorunlarına , meselelerine çözüm üretecek ilahi bir kaynaktır Kur’an…
Kur’an’ı anlamak isteyenler özellikle birinci ikinci üçüncü kuşak( sahabi,tabiin, tebe-i tabiin) esbab-ı nüzửl ilminden yararlanmayı önemli bir prensip haline getirmişlerdir. Dolayısıyla tefsir olmak üzere İslami ilimlerin bir çok alanında alimlerce yararlanılan bir kaynak olmuştur.
Esbab-ı nüzul ilmi Kur’an-ı Kerim’in soyut bir düşünce veya düşünme biçimi değil,yaşanmış yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat ve hidayet rehberi olduğunun delilidir.
Hocamız birinci kitapta Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolünü belirleyebilmek için Kur’an İlimlerine bir giriş yapmıştır. Ulumul Kur’an da ve esbab-ı nüzul deki kavramların incelenmesi yapılmıştır. Kur’an ilimlerinin doğuşu, gelişmesi ele alınmıştır.
Kur’an ilimleri ,bidayette Kur’an ın tefsiri edilirken, onu anlama çabaları sürecinde bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış ilk müfessirler için Kur’an- ı anlamada bir araç olarak kullanılmıştır. Ulumul Kur’an, konusu her yönüyle Kur’an- ı kerim olan veya Kur’an ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an ın en doğru şekilde anlaşılmasına gaye edinen bir bilgi alanıdır. Ulumul Kur’an ve ulumut tefsir birbirleriyle ilişkisi olan kavramlardır. İki kavramın tedahulu söz konusudur. Bunu Zerkeşi ‘el-Burhan’ı’ ile ayırt ettiği söylenmektedir. Buna göre tefsir ilmi özel bir gaye ile Kur’an’ a yönelir. Kur’an ilimleri ise daha genel olarak ilgilenen kimseye alt yapı hazırlar.
Kur’an ilimleri arasında Esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden itibaren ayrıcalıklı bir konumda mütaala edilmiş, bu ilmi bilmek Kur’an ‘ı anlamakla neredeyse eşdeğer tutulmuştur.
Esbab-ı nüzul: Nüzul ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygambere yöneltilmiş bir soruya , vukuu bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir.
Esbab-ı nüzule dair ilk eserde tefsir kitapları değil hadis kitaplarıdır.Hadis kitaplarının tefsire ait bablarında esbab-ı nüzul rivayetlerinin çoğunluğu oluşturduğu görülmektedir.
Esbab-ı nüzule dair eserler nüzul çağı ve nuzül ortamını sonraki nesillere anlatmak,nakletmek amacıyla telif edilmiştir. Böylelikle o dönemin sosyal iktisadi ve siyasi yapısı o dönem insanının zihniyeti ve zihnini dolduran , oluşturan kavramlar kayıt altına alınmıştır. Bunun neticesinde Kur’an’ı anlama çabalarında yeni boyutlar elde etmek, derinlik kazanmak gaye edinilmiştir. He zaman ve ortamda insanlar bunlardan yararlanacaktır.
Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir . yani nüzul sebebi, akılla idrak edilmesi mümkün olmayan , sadece işitme ve görme suretiyle bilinebilen ve sahabeden gelen rivayettir. Sahabeden gelen Esbab-ı nüzul hadis ilminde merfu sayılır. Bu rivayet adeta Hz. Peygamberden bildirilmiş hükmündedir. Sahabenin bu tecrübesine onlardan ilim almak suretiyle iştirak eden tabiiler de esbab-ı nüzul rivayetleri nakletmişler. Bu da hadis usulunde mürsel hükmündedir. Sahabeden sonra tabiin de kaynak kabul edilmiştir.
Sebeb-i nüzul rivayetleri zikredilirken kullanılan rivayet siyga ve kalıpları çok güzel izah edilmiştir. Bunlar da iki kısma ayrılmıştır.
sebep ifade etmede nass olan kalıplar (rivayetler)
sebep ifade etmede nass olmayan kalıplar, bunlar anlaşılır bir şekilde anlatılmıştır.
Esbab-ı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesi sonucu bazı problemler zuhur etmiştir. Taahhüt , taahhür,nass umum mu yoksa husus mu ifade ettiği meseleleridir.
Tefsir(Esbab-ı nüzul) rivayetleri ,hadis tenkitçilerinin rivayetlerin tenkidinde kullandıkları sened ve metin tenkid kurallarının sıkı eleğinden geçirilmelidir. Tefsir rivayetlerinin eserlerinde nakleden müfessirlerimizin bir çoğu garib, münker ve israili bir çok hadis zikretmişlerdir. Bu da gösteriyor ki bu tefsir haberlerinin sıhhatini göstermez. Müfessirler kendilerine ulaşan haberleri yazıya aktarmaları, toplamaya imkan buldukları her şeyin yok olup gitmelerinden endişe etmeleridir. Alimler kendilerinden sonrakileri bu haberleri kabul etmekle yükümlü tutmamışlardır.bunlar senedini rivayet etmekle sorumluluklarından kurtulmuş saydılar. Bunu sebebi isnad ilminin hayatlarına tam anlamıyla girmiş olmasıydı. Yani senedi olmayan rivayet edilen habere itibar edilmemelidir. Ama sahih bir senet ve sağlam bir metinle rivayet edilen bir metin de kabul edilmelidir.
Sahabenin Kur’an tefsirinde kendi rey ve içtihadleriyle ifade ettikleri görüşler müsned- merfu haberler olmaz. Bu nedenle bu rivayetler tefsir için yapılmış değerlendirmeler olarak adlandırılmalıdır. Aynı şekilde tabiinde mürsel , esbab-ı nüzul rivayetleri bu şekilde değerlendirilir. Esbab-ı nüzulün tasnifine dikkat gösterilmeyince rivayet sıygalarına dikkat gösterilmemesi de doğal bir sonuç olmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında Esbab-ı nüzulün yetersiz kalma sebeplerinden biri de nüzul sebebi olarak bir ayet için bir çok rivayet bulunması sebebiyle ortaya çıkan nüzulün taahhüdü veya taahhürü meselesidir. Esbab-ı nüzulün yetersiz kalma sebeplerinden biri de bu rivayetlerde görülen tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman bakımından uyumsuzluktur. Bunun için tarih ilminden yararlanmak gerekir.
Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında Esbab-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinde olumsuz sonuçlardan biridir konunun istismarı. Şahısların ebedileştirilmesinde ve mezhep hareketlerinde bu istismarı görmek mümkündür. Hadis metodolojisi açısından kıritiğe tabi tutulmadıkça ,tasnif edilmedikçe bu problem devam edecektir. Bunun sonucu ise Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında görüş açısının daralması demektir.
Esbab-ı nüzul rivayetleri iki grupta müteala edilir.
Esbab-ı nüzul rivayetleri
Tefsir için Esbab-ı nüzul rivayetleri,değerlendirmeleri
tefsir için olan Esbab-ı nüzul rivayetleri
Hz. Peygamberin yaptığı sebeb-i nüzul değerlendirmeleri
Sahabe ve tabiinin yaptığı sebeb-i nüzul değerlendirmeleri
Müfessirin(alimlerin) sebeb-i nüzul değerlendirmeleri
Kur’anın anlaşılmasında esbab-ı nüzul değerlendirmesine iki madde daha eklemek gerekirse Kur’an-ı Kerimin bütünlüğünün dikkate alınması ilkesi ve siyak-sıbak göz önünde bulundurulması.
Esbab-ı nüzul rivayetlerinin Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi konusu ile esbab-ı nüzul rivayetlerinin tasnifi konusu birlikte düşünülmelidir. Böylece Kur’anın nüzul ortamına ait rivayetler ile sahabe ve tabiinin tefsir için yaptıkları sebeb-i nüzul değerlendirmeleri Kur’an’ın anlaşılması çabalarında tam yerlerini bulmuş olacaktır. Her ayette bir nüzul sebebi arama gibi hatalara düşülmeyecektir. Müfessirlerin bir ayet için bir çok nuzül sebebi zikretmeleri falan şahıs hakkında nazil oldu demelerini bütünlük içinde değerlendirilmelidir.
Sahih olan bütün esbab-ı nüzul rivayetleri , nüzul sebebi olarak zikredilen sebep haricindeki benzer olaylara uygulanabilir. Çünkü sebeb-i nüzulle oluşan olgu ve sosyal bağlam,insani örnek oluşturan ,insan hayatının doğal bir kesitini yansıtan ve zaman - mekan unsurlarının ötesinde müteala edilmelidir. Böylece Kur’anın bütünlüğü ve ona dahil olan siyak-sibak kolaylıkla görülecektir.
YÜKSEKLİSANS-12912776 / MÜCELLA TEKİN
KUR’AN VE BAĞLAM
Bu kitap; kendi içinde
“Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü”, “Sa’lebe Kıssası”, Tarihsellik
ve Esbâb-ı Nüzul” adlarındaki üç kitaptan oluşmaktadır.
Önce kitabın ismindeki
bağlam kelimesinin içeriğini açıklamakla başlayalım. Bağlam; esbâb-ı nüzule
ilişkin bilgileri etkileyen anlamlar, anlamalar, ön kabuller, yargılar ve bakış
açılarının toplamı.
İnsan, tarih boyunca
kendisi, kainat ve hayat hakkındaki sorulara cevap aramıştır. Bugün de öyledir.
Gelecekte de öyle olacaktır. İnsan bu sorulara Kur’an-ı Kerim’le cevap aramak
durumundadır. Bu açıdan esbâb-ı nüzul, başta tefsir olmak üzere birçok ilim
alanında üzerinde önemle durulan bir bilgi kaynağı olmuştur. Çünkü esbâb-ı
nüzul K’in soyut bir düşünce biçimi değil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak
bir hakikat olduğunun delilidir.
Ortaya çıkan bir takım
problemler esbâb-ı nüzul’ün işlevine yeni bir yaklaşım ortaya konmasını
gerektirmiştir.
İşte bu kitabın bütünü
içindeki birinci kitapta, “Esbâb-ı Nüzul’e Yeni Bir Yaklaşım” olarak adlandırılan
usûlün takip edilmesi, ikinci kitapta “Sa’lebe Kıssası” ile yöntemin
uygulamasının gösterilmesi, üçüncü kitapta da “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul”
başlığında Tarihsellik kavramının kültürümüze nasıl nakledilebileceği ve nasıl
kullanılabileceği üzerinde durmaktadır.
BİRİNCİ KİTAP
KUR’AN’IN
ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZUL’ÜN ROLÜ
Esbâb-ı nüzul bilgisi, Kur’an-ı
Kerim’in nüzul ortamınının asli bir unsurudur. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in
anlaşılmasında gerekli bir bilgi olarak değerlendirilmiştir.
Esbâb-ı nüzul
hakkındaki tek kaynak da sahabedir.
Ancak ayetin sebebi
nüzulü işte bu hadisedir demeden önce ciddi bir araştırma şarttır.
Araştırmanın amacı, Kur’an-ı
Kerim ilimlerinin ve esbâb-ı nüzul kavramlarının tanımlanması ve düşülebilecek
yanlışları dikkat çekmek, vahyin kesilmiş olmasına rağmen Kur’an’ın mesajının
sürmesinden hareketle daha büyük bir terakkinin de kaynağı olma potansiyelini
sürdürmesiyle esbâb-ı nüzul’ün günümüze nasıl taşınabileceğidir.
Konuyu Kur’an’ın
anlaşılmasıyla sınırlayıp yorumlayıcı olmayı, sadece bilgi verici olarak kalmamayı
usul olarak edinmektedir Kitap.
Bu husustaki diğer
kitaplardan farkı esbâb-ı nüzul ilmine, vakıasını tespit, onu tenkit, ve yeni yaklaşım
ilkeleri ortaya koymak olmuştur. İşin aslı tekrarları bırakıp bir çözüm
üretmek.
Vakıanın tesbitini
yaptıktan sonra onu eleştirmek daha iyi anlaşılmasını, tahlil edilmesini sağlayacak
bir gereklilikti. Bunun neticesi de yeni bir yaklaşım ortaya konmasını
getirmiştir.
Bu çalışma önceki kaynakların
tekrarı olmayan yeni bir yöntem ortaya koymuştur. Ayrıca birçok kavram ve terim
yeniden biçimlenmiştir.
Öncelikle esbâb-ı
nüzul’ün içinde olduğu Kur’an İlimleri açıklanacak.
Kur’an
İlimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü, kendisi üzerinde
düşünülmesini, anlaşılmasını, açıklanmasını isteyen, muhataplarını yaşanılır
kılınmasına teşvik eden vahiy mahsulü bir kitaptır.
Hz.
Peygamber’in de Medine’ye gelir gelmez Suffe’nin inşasına girişmesi ve Bedir
Savaşı’ndaki esirlerin fidye-i necat olarak on Müslüman çocuğuna okuma -yazma
öğretmesi şartı, Medine’deki dokuz mescitler onun maarif siyasetini ortaya
koymaktadır. Kadınlar da okuma-yazma işinden eksik kalmamışlardır. Müslümanlar
kutsal kitaplarını nazil olduğu sıralarda ezberliyorlardı. Hz. Peygamber de
Kur’an’ı hem haliyle hem kavliyle tefsir ediyordu. Ezberlediklerini hayata
geçirip yenilerini ondan sonra ezberliyorlardı. Anlayamadıkları yerleri Hz.
Peygamber’e soruyorlardı. Muhakkaki hepsinin anlayışı/kavrayışı aynı değildi.
Bu ortamın kolaylığı ve anlaşılırlığı içinde Kur’an ilimlerinin telifine ashab
döneminde gerek duyulmamıştır. Hem de Kur’an’la karıştırılabilir diye de
teliflerine sıcak bakılmamıştır.
Kur’an-ı
Kerim’in sahabe dönemindeki ilim ve amel olarak öğrenilmesi ilkesi tabiîn
tarafından da uygulanmıştır. Bunun yanı sıra Hz. Ebubekir döneminde Kur’an-ı
Kerim cem edildi, Hz. Osman döneminde çoğaltıldı ve Hz. Ali ve sonrasında
harflerin noktalanmasını ve harekelenmesine başlandı. Sahabe döneminin
sonlarına doğru sınırların genişlemesi, farklı kültürlerle karşılaşma Ulûmu’l Kur’an’ın tedvini için gerekli ortamı
hazırlamıştı.
Sonradan Ulûmu’l Kur’an olarak adlandırılacak olan bu
ilme onlar sahiptirler. Çünkü, Ulûmu’l
Kur’an iki kaynağa dayanıyordu; Arap diline ve gözleri önünde cereyan eden
olaylara.
İbn Abbas,
ibn Mes’ûd, Zeyd b. Sabit, Ebu Musa el-Eşari, Abdullah b. Zubeyr gibi
sahabeler; ibn Teymiyye, Zeyd b. Eslem, Ebu’l Âliye, Muhammed b. Ka’b
el-Kurazi, Alkame b. Kays, Mesrûk, eş-Şabi, el-Hasan el-Basri, Katâde gibi
tabiun alimleri Kur’an ilimlerinin esaslarını koyan alimlerimizdir.
Kur’an’ın
çoğaltılmasıyla kıraat ve resmu’l Kur’an ilk ilimler olarak ortaya çıktı.
Noktalama ve hareke koyma işiyle de İ’râbu’l Kur’an ilmi neşet etti (Ebu’l
Esved ed-Dueli). Esbâb-ı nüzul, Mekki-Medeni, nâsih-mensuh, garibu’l Kur’an
kayda geçirilen ilk tedvin edilen Kur’an ilimleridir.
İbnu’n-Nedim’in
eserine göre Kur’an ilimlerinin 22 başlıkta toplanması, onların müstakil olmasını,
bu da konunun derinlemesine ve bütün yönleriyle ele alındığını göstermektedir.
Kur’an ilimleri terimi bu dönemde sözlük anlamında kullanıldı. Kur’an ilimleri
fikri kavram olarak Zerkani ile ortaya çıkmış, Ulûmu’l Kur’an başlığında ise Zerkeşi
tarafından muhtasar halinde tek bir eserde toplanmıştır.İlk kayıtlar h. V.
asıra kadar çekilse de Ulûmu’l Kur’an
kavramı Zerkeşi tarafından h. 8. asırda vuku bulmuştur. Zerkeşi, Ulûmu’l Kur’an’dan kastın şu üç ilim olduğunu
söyler; 1) Tevhid; Yaradanı ve yaradılanları, isimleri, sıfatları ve fiilleri
ile bilmek, 2) Tezkir; Va’d, vaid, cennet-cehennem, zâhiri ve bâtıni tasfiye,
3) Ahkâm; şer’i mükellefiyetler, haram-helalin açıklanması, emirler-nehiyler,
mendup emirler.
Suyutî de
eserinde Zerkeşi’nin metodunu takip edip el-Burhan’ın tertibi üzere telif
ettiğini söylerken o da Kur’an ilimlerini üçe ayırır; 1) Allah Teala’nın zâtına
mahsus eylediği kısım, 2) Peygamberine öğrettiği kısım, 3) Peygamberine
öğretmekle birlikte Kitabına açık-gizli yerleştirdiği ve öğrenimini emir
buyurduğu kısım.
Kur’an
ilimleri Kur’an’ı anlamaya yönelik ilimlerken fen bilimleri Kur’an’ı anlamak
için araç olabilir ama fen bilimlerine delalet etmek için Kur’an araç olmaz,
onun için nazil olmamıştır.
Kur’an
ilimleriyle birlikte anılan Tefsir ilminin konusu daha dar olarak; Kur’an’ın
sözcüklerini, anlamlarını, Kur’an’la ilgili ilimler gereğince araştıran ilim
olarak zikredilebilir. Tefsir ilmi, Ulûmu’l Kur’an’dan biridir.
Esbâb-ı
nüzul ise, sahabeye müşahede ettikleri ortamda insani yapıp etmelerinin
sonucunda inen ayet ve ayetle ilgili hükümlerin sebebe bağlanması yeteneğini
kazandırmıştı. Yani onlar Kur’an’ı, hayata tatbik etmek usûlüyle
öğrenmişlerdir. Bu yüzden sahabe dönemi Kur’an ilimlerinin doğmasına ihtiyaç
hissetmemiştir.
Esbâb-ı
nüzul nakli bir ilimdir. Sahabîlerden tabiîlere öğretim yoluyla sözlü olarak
aktarılmıştır.
Esbâb-ı
nüzul’ün tanımını yapmak için kelime anlamına bakarsak “sebep” kelimesinin ip
(halat, bağ), yani arzulanan amaca ulaştıran her şey, yol anlamını görürüz.
Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir
soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin tazammun etmek, cevap
vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil
olduğu ortamı resmeden hadiseye denir, diyebiliriz.
Kur’an’ın
müneccemen (ceste ceste, parça parça) inmesi hayata geçirilmesini sağlamıştır.
Elbette inmiş olduğu Arap toplumunun edebi özelliklerine de bir uyum içerisinde
olduğundan Kur’an’ı anlamada Arap diline vukufiyetten başka eski Arap şiirini
de bilmek gerektiği açıktır.
Esbâb-ı
nüzul’ün ilk kayda geçirildiği eserler Hadis mecmualarıdır. esbâb-ı nüzul
eserlerinin telif sebebi; 1) sahabenin nüzul sebebini bilmeye önem vermesi, 2)
bu bilginin sonraki nesillere aktarımını sağlamak, 3) tedvin dönemi ve hadis
mecmualarına , tefsir eserlerine yazılı olarak girmiş olmalarıdır.
Vâhidî’nin
Esbâbu’n-Nüzul’ünden önce tarihli olan esbâb-ı nüzul eserlerinin çoğu günümüze
ulaşamamış bibliyografik eserlerdir.
Esbâb-ı
nüzul ancak nakil yani rivayet yoluyla bilinebilir. esbâb-ı nüzul’ün akılla
idraki mümkün değildir. Sadece işitme ve görme yoluyla sahabeden gelen
rivayettir. esbâb-ı nüzul Hz. Peygamber’den bildirilmiş hükmünde olduğu için
merfudur. Ayetlerin nüzul sebeplerini bizzat onları müşahede eden sahabeden
öğrendiğimiz haberlere el-hadisu’l müsned denmektedir. Müsned olması; senedin
ittisali -her ravinin hadisi rivayet ettiği şeyhten bizzat işitip isnadın
sonuna kadar devam etmesi, isnadında şüphe oluşturan rivayetlerin olmaması
(fülan rivayet etti gibi). Merfu olması; Hz. Peygamber’e ulaşması.
Her müsned
hadis merfudur ama her merfu hadis müsned değildir.Aslında sahabinin tefsir rivayetlerinde
kendi yorumu ve ictihadı söz konusudur, ama sahabinin nüzul sebebinden bahseden
sözleri kendi nefsinden söylemeyeceğine hükmedilerek hükmen merfu kabul edilir.
İşte sahabenin böyle tefsir rivayetleri mevkuf haberler olarak mütaala edilir.
Nüzul ortamının bilakis müşahede eden kişiler olarak sahabenin icmaı varsa
hüccet olarak kabul edilmesi vacibtir.Tabiînin mürseli için de aynı hüküm
söylenir.
Bir nüzul
rivayeti oluşurken ashab işittikleri veya gördüklerini aktarırken bir takım
cümleler, kalıplar kullanırlar. Onlardan sonra gelen tabiîn ve diğerleri de bir
şekilde olayı aktarırlar. İşte bu kullandıkları rivayet sıygaları; sebep ifade
etmede nass olan (yani ya açıkça “sebebi nüzul budur” der, ya da olay
anlatıldıktan sonra “fenezelet” ibaresi ile devam eder); sebep ifade etmede
nass olmayan (açıkça nüzul sebebi olduğunu söylemez, zan ifadeleri içerir veya
meçhul kalıplar kullanır) diye değerlendirilirler. Nass, beyan veya ızhar etmek
anlamlarınadır. Sadece Kur’an’a ve sünnete ait bir lafız değildir. Rivayet
sıygalarının tasnifinde bu terim, “sebeb-i nüzul rivayetinin nüzul ortamına ait
olduğunun başka bir unsura ihtiyaç olmadan anlaşılabilir olması” demektir.
Sıygaların nass olup olmadığını belirlerken karîneler aranır. Mesela fî harfi
cerinden sonraki kelime vaaz, irşad gibi bir anlam içeriyorsa bu tefsir
rivayetidir, eğer bu anlamlar değil de şahıslar veya bir hadise zikredilmişse
sebebi nüzuldür.
Kur’an
ayetlerinin hepsinin bir sebeb-i nüzulü olduğunu söylenemez. Bir kısmı bir
sebebe binaen nazil olmuştur. Ekseriyeti ise bir sebebe mebni olmaksızın
ibtidaen nazil olmuştur.
Esbâb-ı
nüzul rivayetlerini tasnif etmede şu yöntemler öne çıkmaktadır:
1) Vürud
itibariyle; soru ve fetva isteme -ki en kolay olanıdır- ve hükmü beyan maksadı
ile vârid olanlar -en zor olanları- 2) çeşitli sebepler zikredildiğinde hadis
usûlü kriterlerinin uygulanması -sahih olanın seçilmesi, iki sahihten tercih
sebebi olanın seçilmesi, iki sahihten tercih sebebi bulunmayıp zaman olarak cem
etmenin mümkün olması ile cem etmek, iki sahihten tercih sebebi bulunmayıp
zaman olarak da cem etmenin mümkün olmadığından nüzulün tekerrürüne karar verilmesi,
gibi iki klasik yöntem kullanılabilir.
Şah
Veliyyullah Dihlevi’nin tasnifi ki; sebeb-i nüzul rivayetlerini bilinmesi
gereken ve gerekmeyen olarak ele alır. Esbâb-ı nüzul’ün bilinmesini gerektiren
durumlar; metindeki husus durumlarına bir ima bulunan kıssaların vb. bilinmesi
gerekir, metnin umumi ifadeyi tahsis etmeye sebep olacak kıssa vb. bilinmesi
gerekir. Esbâb-ı nüzul’nin bilinmesini gerektirmeyen durum ise; mana umum ifade
etmektedir ve bunlar tefsir için yapılmış esbâb-ı nüzul değerlendirmeleridir.
Re’y ve ictihada açıktırlar.
Tâhir b.
Âşûr’un tasnifi; senedi sahih olan esbâb-ı nüzul’ü beş kısma ayırır; 1)
mübhematü’l Kur’an tefsirleri, 2) ahkamın teşriine sebep olan hadiseler, 3)
insani yapıp etmelerden ibaret hadiseler, 4) hadiselerden önce veya sonra nazil
olan ayetler, 5) mücmel olanı (manası anlaşılmayacak şekilde kapalı) beyan
eden.
Son olarak esbâb-ı
nüzul nevileri açısından; 1) esbâb-ı nüzul rivayetleri (müsned-merfu hadis olup
sıhhat şartlarını taşıyan nüzul ortamına ait sûretlerdir), 2) tefsir için esbâb-ı
nüzul rivayetleri (re’y ve ictihad ile misal getirmeye imkan verirler).
Esbâb-ı
nüzul rivayetlerinde nakilden (sahih, zayıf, uydurma) ve istidlalden (re’y ve
ictihad) doğan ihtilaflar vardır. Bunun nedenleri de her ayete nüzul sebebi
aramak, esbâb-ı nüzul’le tefsir için yapılan rivayetleri birbirinden
ayırmamaktır.
Esbâb-ı
nüzul’e dair meseleleri üç başlıkta toplayabiliriz; taaddüt, taahhür,
umum-husus meselesi.
Taaddüt; mutlaka
sahih rivayetlerin nass rivayetlerle olmak koşuluyla, birçok nüzul sebebine bir
ayet veya bir nüzul sebebine birkaç ayet inmiş olabilme durumu (nüzul sebebinin
veya nüzulün taaddütü).
Taahhür;
nüzulün hükümden önce olması -Mekki olan Kamer/45. ayette “hezimete uğrayacakların”
Bedir Savaşı’nda açıklanması- veya hükmün nüzulden önce olması -abdestin
farzının Mekke’de vuku bulmasına karşılık abdest ayetinin Maide/6. ayetiyle
Medeni oluşu- durumu.
Umum-husus
meselesi; sebebin hususiyeti görüşüne sahip olanların yanı sıra alimlerin ekseriyeti
“muteber olan lafzın umumudur, sebebin hususu değil” görüşünü benimsemişlerdir.
İttifak ettikleri nokta da umum ifadesinin bakasına mani olan karine (ipucu)
bulunduğunda nüzule sebep olan hadiseden başkasının murad edilmediğidir. Karine
ile amel vaciptir. Yani esbâb-ı nüzul rivayetleri Kur’an’ın anlaşılmasında
araçtır, tahsis vasıtası olarak değerlendirmek problemlere neden olabilir.
Esbâb-ı
nüzul’le ilgili disiplinlerden hikmet-i teşrîiye ve tenasüb-insicam ilimleri
aklın alanları olup re’y ve ictihadın söz konusu olmasıdır. İhtilafa açık
alanlardır.
Hikmet-i
teşrîiye; “beşer kudretinin erişebildiği yere kadar konunun sebeplerini, hakikatlerini
aslında oldukları gibi arayan ilimdir.
Tenasüb-insicam;
ayetlerin tedrici olarak inmesi, Allah Teala’nın bildirmesiyle Hz. Peygamber’in
yerlerine yerleştirmesine yani ayet-sure münasebetine alimler ilgi
duymuşlardır. Bu ilim kelamın akışını düzenleyen bir olgudur, denilebilir.
Surenin hangi gaye ile indiğini bilmek, bu gayeye götüren öncülleri araştırmak
Kur’an’daki münasebet-insicamı tespit için önemlidir.
Mübhematü’l
Kur’an; Kur’an’da müphem kalan bazı kelimeleri (ismi mevsuller, ismi işaretler,
zamirler vb.) açıklamayı konu edinir. Nakli bir ilimdir. Re’y ve ictihada yer
yoktur denilse de bu konunun istismar edilmiş olduğu yaygın kanaattir.
İslam
kültürü tarihine genel bir bakışın neticesinde esbâb-ı nüzul rivayetlerinin ve
tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetlerinin hadis tenkitçilerinin tenkit şekliyle
elden geçirilmesi gerekmektedir.
Esbâb-ı
nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinin sonuçları;
Birinci
olarak esbâb-ı nüzul’ün yetersiz kalması açısından ele alınmıştır. Yani
rivayetler açısından bakınca merfu-müsned esbâb-ı nüzul rivayetlerinin aslında
mevkuf (sahabe sözleri) ve maktu (tabiînin sözleri) içermesi açısından
merfu-müsned sayılamayacakları hususunda eleştirilmektedir. Mürsel rivayetlerin
sebep tayininde bulundurulması yerine fukahanın yaptığı gibi Kur’an’ı anlamada
ufuk açıcı olarak değerlendirilmelerinin daha iyi olacağı görüşüne
varılmaktadır. Senetlerin hazfedilip sahabeden senetsiz yapılan rivayetlerin
hiçbir meseleyi halletmediği gibi kıssacılara ve istismarcılara açık hale geldiğinden
birçok problemin kaynağı olmuştur. Rivayetlerin tasnifi konusunda da çözüme
kavuşturacak kriterler ortaya konamamıştır. İbn Âşûr bizzat kendisi tasnif
yöntemlerinin aksayan yönlerini söylemiştir, en gerçekçi yolu tutan yöntemin
Şah Veliyyullah Dihlevi’nin ki olduğu belirtilmektedir. Olumlu yönleri kapsayan
tasnifin ise esbâb-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için yapılan esbâb-ı nüzul
rivayetleri olarak değerlendirilmesinin doğru olduğudur. Bu, Kur’an’la esbâb-ı
nüzul’ün farklı ama aynı bütünlüğe ait olmaları sebebiyle gerekmektedir. Sahih
rivayetlerin ibareleri bile her zaman sebep ifade etmede nass değildir. Bu da
rivayetler açısından eleştirilecek bir konudur.
Umumu
hususileştirme açısından ise; aslolanın sebebin hususiliği değil, lafzın
umumiliğinin kabulü meselesidir.
Taaddüt-taahhür
açısından; ayetlerin taaddütü konusunda da sebeb-i nüzulün tespitinin konuyu
açıklığa kavuşturarak tefsir için sebeb-i nüzul değerlendirmelerinden
ayıracaktır. Ayetlerin farklı ortamlarda bir vesile tekrarı taaddütü
ispatlamaz. Taahhür meselesinde de taaddütte olduğu gibi eleştiriler bazı
bakımlardan doğrudur.
Tarihten
yararlanmama rivayetlerde tutarsızlıklara sebep olmuştur. Sahabi ve tabiîler
Yahudilerin inançlarına ait kıssa vb. olayları benzeri bütün olaylara geçerli kılmak
için zikrediyorlardı, nüzul sebebini bildirmek için değil.
İkinci
olarak esbâb-ı nüzul rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlar
değerlendirilmiştir. Her ayete bir nüzul sebebi arama, ayetin manasında nüzul
sebebi ile sınırlı kalma, sebeb-i nüzul olan olay çerçevesinde sıkışıp kalmak
Kur’an’ın yorum zenginliğine engel olmuştur. Aslında esbâb-ı nüzul rivayetleri
sahabe ve tabiî döneminde tefsir rivayetleri şeklinde yorum zenginliğini
sunmuştur.
Kur’an’ın
evrenselliği boyutunda; nüzul asrı insanının insan olma bakımından yapıp
etmeleri ile çağımız insanının yapıp etmeleri temelde birlik arz eder. Nüzul
ortamındaki insanlar da gelecekteki insanlar da aynı durumlar ile
karşılaşabileceklerinden ayetlerin anlamı zaman ve mekanla kısıtlı değildir.
İstismar
edilmesi konusuna gelince; esbâb-ı nüzul’ün yetersiz kaldığı konular kapsamında
istismara açık hale gelmiştir. En belirgin olarak nüzul sebebi olan şahısların
ısrarla zikredilmesidir. Oysa Kur’an’ın evrenselliği noktasından Kur’an’ın
yorum zenginliği yakalanmalıdır. İstismarın bir alanı da mezhep taassubudur.
Yapılacak
olan şudur:
Genel bir
başlangıç olarak söylersek; esbâb-ı nüzul’e ihtiyaç duyulan noktalar (ayetler)
tespit edilmeli ve bu çalışmayı destekleyeceği için nüzul ortamının sosyal,
fikri, iktisadi, siyasi şartları bilinmelidir.
A) Esbâb-ı nüzul
rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesi gerekir;
1)
esbâb-ı nüzul’e olan ihtiyacın sınırlarını belirleyen
ilkeler konmalı
a)
genel ilkeler kapsamında söylersek bütün esbâb-ı nüzul
rivayetlerini ihata etmek mümkün olmadığına göre, Kur’an’ı bir bütün içinde
zahirinden anlamaya çalışmak
b)
özel ilkeler ki asıl belirleyici olanlardır. Birinci ilke
olarak sebeb-i nüzulü bilmenin muktezây-ı hâli (durumun gerektirdiğini) bilme
zarureti. İkinci olarak, sebeb-i nüzulü bilmemenin zahir nassları mücmel nassa
dönüştürme şüphesinin bulunması. Üçüncü ilke ki bu ikisini kapsayarak dinleyicinin/okuyucunun
manayı yakalamak için bir bekleyiş içinde olması durumu.
2)
esbâb-ı nüzul rivayetlerinin hadis usûlü açısından tenkidi
yapılmalı, esbâb-ı nüzul rivayetlerini değerlendirirken hadis metodolojisinden
yararlanılarak yapılacak tenkit senet-metin bütünlüğü içinde ele alınmalıdır.
3)
Rivayetler tasnif edilmeli. esbâb-ı nüzul rivayetleri ve
tefsir için esbâb-ı nüzul rivayetleri şeklinde olmalıdır. esbâb-ı nüzul
rivayetleri sahabenin re’y ve ictihadını içermez, metin ve senet bakımından
müsned-merfudur, sebep ifade etmede nass olan sıygaları vardır. Tefsir için esbâb-ı
nüzul rivayetleri ise Hz. Peygamber’in sahabe ve tabiîunun, müfessirlerin
yaptıkları nüzul değerlendirmeleridir. Bunlar sebep ifade etmede nass olan
rivayet kesinliğinde anlama alındıklarından bazı problemler ortaya çıkmıştır.
Bu iki rivayet çeşidinden birinin seçilmesi değil, ikisinin de ayrı ele
alınması gerektiği vurgulanmaktadır. Hatırlanması gerekenin de aslolanın metin
(lafız) olduğudur.
B) Kur’an-ı Kerim’in
bütünlüğünün dikkate alınması gerekir. Bütün olarak Kur’an-ı Kerim kavramını
oluştururuz ve bu Kur’ani cümleler ile oluşan bütünlük, tarihi bütünlük,
siyak-sibak bütünlüğü, Kur’ani cümleler ve sureler arasındaki bütünlük,
surelerin dahili bütünlüğü, teşriî bütünlük kavramlarını içine alır. Yani Kur’an’ı
salt parçalarının toplamına indirgemek yerine, birleşik bir bütün, topyekün bir
gestalt olarak kavranmalıdır, demektir. Kur’an’ın indirilişine dikkat edilirse,
parça parça nazil olmasına rağmen bu iniş sırasına göre tertibi yapılmadı,
nüzul bakımından önce olan tertip sırasında geriye kalabildi, Mekki surelerde
Medeni ayetler, Medeni surelerde Mekki ayetler bulunabildi, bunların hepsi
bütün olarak Kur’an’ın tahakkukundan başka bir şey değildir.
C) Siyak-sibak göz
önünde bulundurulmalıdır. Günümüz Türkçesinde bağlam-kontekst sözcükleri
kullanılmaktadır. Bir metni değerlendirirken dilin insan üzerindeki etkisi,
ifade şekli, tarzı, sözün gelişi, başı ve sonu ile uygunluğu, tutarlılığı,
sözlerin uygun bir biçimde birbirini takip etmesi olarak görülür. İnsan bunlara
yaratılıştan gelen bir yetenekle dikkat eder.
D) Esbâb-ı nüzul ve
Tarihîlik kavramı üzerinde mutlaka durulmalıdır. Çünkü Kur’an, tarih ve tarihîliği
geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet
sahası olarak görmektedir. Hz. Âdem’le başlayan insanın varlığının hep aynı
fenomenler çevresinde olduğunu görmekteyiz. İşte nüzul ortamı insanı, kendi
hareketleri arasında bir seçme yapmayı sağlamak için Kur’ani değer duygusuna
yöneldi. Kur’an’ın ilk muhatabı olan insanların yapıp ettikleri esbâb-ı nüzul
olabilmektedir. Ve bu yapıp etmeler tarihteki yerlerini alırlar. Kaybolup
gitmezler. Bugünden düne, dünden yarına bir bağ kurarlar. Bütün bu yapıp
etmeler insanın dışındaki faktörler tarafından da yönetilirler. İşte esbâb-ı
nüzul mekan-zaman içindeki vuku bulması, sahih rivayetle bize ulaşmış olması
sebebiyle tarihidir. Nüzul ortamında cereyan eden hadiselerin karşılığı olarak
tarihi olanın varlık biçimidir. esbâb-ı nüzul, tarihi koşulluk ifade etmez.
Tefsir için esbâb-ı nüzul ise düşünülmüş tarih olarak değerlendirilebilir.
BİRİNCİ BLÜM
Kur’ân İlimleri ve Esbab-ı nüzül ilmi
Kur’an ilimlerinin
kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir.Çünkü Kur’an-ı Kerim,kendisi üzerinde
düşünülmesini[1],anlaşılmasını[2]
ve açıklanmasını[3]
isteyen,neticede yaşanılır kılınmasına okuyacılarını muhataplarını teşvik eden[4],
vahiy mahsulu bir kitaptır. Kur’an ilimleri, başlangıçtaKur’an tefsir
edilirken,onu anlama çabaları sürecinde bir ihtiyaç sonucu ortaya çıkmış olan, Kur’an’la
ilgili araştırmalardır.Bu ilim iki kaynağa dayanıyor:
1- Arap Dili(
Garibul Kuran,İ’cazul Kur’an,Mecazul Kur’an...)
2- Gözleri önünde
cerayan eden hadiseler(Esbab-ı Nüzul,Muktezeyı hal,Vucuhul Kur’an)[5]
Ulum el-Kur’an
tabirinin bugünkü araştırmalarda kullanıldığı şekilde kavramlaşması ZERKEŞİ (794/1391) ile hicri 8. asırda vuku
bulduğu, ulum et-tefsir ile ilişkisi olan bir ilimdir[6].
Bu iki ilim arasında tedahül söz konusudur. Tefsir ilmi daha özel bir aland ve
daha özel bir gaye ile Kur’an’ayönelir. Kur’an ilimleri ise daha genel bir
alanda daha genel bir gaye ile Kur’an’a yönelir. Esbab-ı nüzul ilmi bu ilmi
alimler çeşitli şekillrde tarif etmişlerdir. Örneğin; ŞATIBİ (790/1388)
Esbab-ı Nüzulu ”muktezay-ı hali bilmek olarak tanımlar”. VAHİDİ (468/1075)
“Kur’an’ı Kerimin anlaşılmasına imkan sağlayançok güvenli bir yoldur”[7].
Kur’ân ilimleri arasında esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden itibaren ayrıcalıklı konumda ele alınmıştır. Bu
ilmi bilmek Kur’an’ı anlamakla bir
tutulmuştur.
Esbab-ı nüzul
rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği eserler tefsir kitapları değil hadis
mecmuaları olduğunu anlıyoruz. Esbab-ı Nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Bu
alanda ictiha ve reye mahal yoktur. Sahabenin musnet merfu olmayan esbab-ı
nüzul rivayetleri, tefsir için yaptıkları değerlendirmelerdir. Sahabenin icma ettikleri
esbab-ı nüzul yorumları nüzul ortamına ait suretlerdir, nüzul ortamını
yansıttğı için huccettir. Tabiundan gelen esbab-i nüzul rivayetlerinin hükmüne
gelince Hadis Usulünde bu haberlere MURSEL denilmektedir.
Esbab-ı nüzûl
rivayetlerinin sigaları iki guruba ayrılır:
1- Sebep ifade
etmede nas olan rivayetler, huccettir.
2- Sebep ifade
etmede nass olmayan rivayetler:Bu rivâyetten sebep nüzûl ortamına ait değildir
anlaşılır[8].
Kur’ân’ın sağlıklı
bir şekilde değerlendirilmesi için Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin nevileri
açısında şöyle tasnif edilmiş:
1) Nüzûl ortamına
ait ve o ortamın özelliklerini yansıtan musned-merfu hadislerden oluşan Esbâb-ı
Nüzûl rivayetleri
2) Ayetlerin
mânasının kapsamına giren bir hâdisenin re’y ve ictihad ile mîsal getirildiği
haberlerden oluşan Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri[9],
Bu Esbâb-ı Nüzûl
rivayetleri ile şekillenen insanın eylemleri Kur’ân’ın bütünlüğü, evresenliği
çerçevesinde değerlendirmek mümkün olacaktır. Bu rivayetler arasınnda ihtilaf
olduğu bir vakiâdır. Her ayette bir sebep arayanların tutumları sonucu mezhep
hareketleri, şahısların ebedîleştirilmesi ve uydurma rivayetlerin Esbâb-ı Nüzûl
alanına dahil edilmesi. Birde nüzûl ortamında cereyan etmediği halde bir hâdise
o döneme mâl edilince probleb çıkması. Bu
ihtilaflar sonucunda bazı ihtilaflar
meydana geldiği, bunlar taaddüt (sebeb-i nüzûlün taaddütü, nüzûlün taaddüdü),
taahhür (hükmün yada nüzûlün taahhuru) nassın umum mu yoksa husus mu ifade
ettiği meselelerdir.
Esbâb-ı Nüzûl İlmi
hikmet-i teşriiyye ve tenâsub –insicâm ilimleryle ilişkisinde aklın yani rey ve
ictihadın söz konusu olmasıdır. Bu da bu alanları ihtilafa açık olması
demektir, bu ihtilafların en aza indirgenmesi için Kur’ân’ı Kerim’in genel
bütünlüğü kavranmalıdır.
Tefsir
rivayetlerini (Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri dahil) eserlerinde nakleden müfessirlerimizin
bir çoğu ilmi yeterliklerine rağmen, zayıf, münker ve israîli birçok hadis zikretmişlerdir. Bunların rivayet etmiş
olmaları o rivayetin sıhhatli olduğuna delalet etmez. Her haberi almalarının
amacı bunların yok olup gitmesinden endişe etmeleridir O halde bu rivayetler
hadis tenkitçilerinin rivayetlerin tenkidind kullandıkları sened ve metin
tenkidi kurallarınınsıkı eleğinden geçmelidir[10].
Kur’ân’ın anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzûl rivayetlernin değerlendirilmesinde bazı olumsuzlukluk sebep olmuştur.
Kur’ân’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzûl rivayetlerinin yetersiz kalm sebepleri:
1)
Rivayettenlerden kaynaklanan problemler: Sahabenin mutlak olarak tefsirine musned
merfû demek doğru değildir. Çünkü rey ve ictihatlarıyla ifade ettikleri konular
vardır. Tabiilerden yapılan “mursel” esbâb-ı nüzûl rivayetleride bu çerçevede
değerlendirilir.
2) Senedsiz yapılan rivayetlerin bulunması: Senedlerin hazfi ile ihtisas isteyen bu bilgi alanı
kıssacılara uygun ve istismara açık hale gelmiştir.
4) Sebep ifade eden rivayetin nas olarak umum
değilde husus ifade ettiği şeklinde anlaşılması, halbuki
alimlerimizin çoğu muteber olan, lafzın umumudur, sebebin hususiliği değidir.
5) Nüzûlün taaddüdü veya taahhuru meselesi
6) Rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırırık ve zaman bakımından uyumsuzluk, tarihten yarararlanmak gerekiyor.
Kur’ân’ın anlaşılmasında esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin doğurduğu ollumsuz sonuçlar:
1) Her ayette
nüzûl sebebi arama çabaları; başka vecheleri varken, o sebebe sıkışıp kalma;
ayetin ebebi nüzûlündeki olaya sıkışıp kalma gibi etkenler yorum zenginliğine
engel olur.
2) Kur’ân’ın
evrensel hedefini, Kur’ân-insan-hayat bütünleşmesini önlemesi.
3) Konunun
istismar edilmesi, özellikle şahısların ebedileştirilmesin bu istismarı görmek
mümkündür
Kur’ân’ı anlama
çabasında esbâb-ı nüzûlden yararlanmada ihtiyacın sınırlarını belirleyen genel
ve özel ilkeler bulunmaktadır:
Genel ilkeler: Bu
rivayetlerin hepsini ihata etmek mümkün değildir; bu rivayetleri bilmeden de
Kur’ân’ı anlamak mümkündür.
Özel ilkeler:
Sebeb-i nüzûlü bilmenin muktezây-ı hali bilmek olduğu durumlarda esbâb-ı nüzûl
bilinmelidir; Kur’ân’ın zahir nasslarının mucmel nasslarla karıştırma durumunda
esbâb-ı nüzâulü bilmek; Kur’ân’ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule olan
ihtiyacı Kur’ân belirlemelidir[11].
Esbâb-ı nüzûl
rivayetlerinin hadis usulü açısından tenkide tabi tulması gereklidir. Bu
şekilde bir çok preblem aşılır, bu konudaki ilkeler şöyledir; bir ifadenin
sebep ifade etmede nass ve nüzûl ortamına ait olabilmesi için musned-merfu
olması gereklidir, Sahabenin esbâb-ı nüzûl değerlendirmeleri “sebep ifade
etmede nass olmayan” rivayetlerdir, bu haberlerin hükmünün mevkuf oldığu
bilinmeli; Tabiûnun değerlen dirmeleri nass değildir, bunlarınını hükmünün
“mursel” olduğu; rivayetlerin tenkidi sened-metin bütünlüğünde yapılmalıdır[12].
Sened bir araçtır, hedef ise hadisin sıhhat derecelerini tespit ederek sahihini
mavzuundan ayırmaktır.Hadis usülü ilmi bunu gerekmektedir.
Esbâb-ı Nüzûl
rivayetleri iki grupta mutâlâ edilir: Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri, tefsir için
olan esbâb-ı nüzul rivayetleri ve değerlendirmeleri. Tefsir için olan olan
rivayetleri şu şekilde değerlendirilir; Hz. Peygamberin değerlendirmesi, sahabe
ve tâbiûnun değerlendirmesi, müfessirlerin yaptıkları değerlendirmeler[13].
Bu ilkeleri göz
önünde bulundurmaların yanında, Kur’ân’ın bütünlüğünün dikkate alınması,
siyak-sibâkın dikkate alınması. Ezeli ilme dayalı olarak indirilmiş ve
ayetleride ona göre tertip edilmiş bir kitabın her şeyden önce bütünlük arz
eden insicamlı bir yapıya sahip olması gerekiyor.
Bağlam (siyâk-sibak)
kavramının daha iyi anlaşılması için bununla ilgili iki kavramı daha iyi
tanımlamak gerekiyor. Olgu Bağlamı (context of fact): Olgunun başka olgulara göre konumunu belirleyen
çerçeve. Sosyal Bağlam (social ontext): Bir
sosyal olgu veya ilişkiyi ortaya çıkaran, çevreyen ya da biçimlendiren değer ve
koşullar[14].
Esbâb-ı Nüzûlün
tarihilik kavramı munasebetine insanın tarihî bir varlık olması bağlamında
bakabiliriz. O zaman grülecektir ki esbâb-ı nüzûl, insâni yapıetmelerdir.
Aslolan bu tarihî yapıp-etmeler bugünün insan meselerine yönelik ilkeleri
tespit edebilmektir.Onları amel (eylem) haline getirebilme meselesidir.
Bu ilkelerin göz önünde tutulması
birçok faydalar sağlayacaktır.Netice itibariyle Esbâb-ı Nüzûl, Kur’ân’ı
Kerim’in soyut bir düşünce biçimi olarak kalmadığının, aksine yaşanmış, yaşanacak
bir hakikat, bir hidayet rehberi olduğunun en büyük delilidir.
[1] 2/Bakara 219 ,266;10 Yunus 24; 16 Nahl 44;38 Sâd...
[2]
4/Nisa
82 ; 23/Mu’minûn 68-70 ; 47/ Muhammed 24...
[3] 2/ Bakara
118,219,221 ; 16 Nahl 44 ; 57 Hadîd 17...
[4] 2/ Bakara
160 ; 9 / Tevbe 105...
[5] Prof. Dr.
Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 33
[6] Prof. Dr.
Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 233
[7] Prof. Dr.
Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 53
[8] Prof. Dr.
Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 238
[9] Prof. Dr. Ahmet
Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s 239
[10] Prof. Dr.
Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s 241
[11] Prof. Dr.
Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve bağlam, Şule Yayınları, s. 244-245
[12] Prof. Dr.
Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 196-197
[13]
Prof.
Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 213
[14] Sosyal
Bilimler Sözlüğü, s. 269; Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, s. 135
15 Delâil’un-Nubuvve,
7. 292 / Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu,
Kur’ân ve Bağlam, Şule Yayınları, s. 278
Samet YAMAN
(No: 12952732 - Birleşik Doktora)
Kur’an Ve Bağlam (İcmalî Mütalaa)
Arkadaşlarım ve büyüklerimin mütalaalarına ek olarak
Kur'an ve Bağlam kitabından edindiklerim ve bende oluşan yeni zihinsel
açılımlar şu şekildedir:
Kur’an’ı her devrin insanı kendi kültür, bilgi, çevre
boyutunda farklı farklı anlayabilecektir. Bu anlamayı kesinlik kazanmış bilimsel
gerçeklere dayandırmak elzemdir. Aksi halde Kur’an’dan hareket ederek tabiat
hakkında çıkarsamalara varmak çoğu zaman yanlış sonuçlara götürür. Buna misal
olarak Râzî’nin Tefsirinde “yeryüzünü döşek kıldık” ayetinden Dünyanın düz
olduğunu ifade etmesi gösterilebilir. Razi Kur’anî ayete bakarak Kevnî ayeti
yanlış yorumlamıştır. Bunda Kur’an’ın suçu yoktur. Kur’an ve bilim
mütevafıktırlar, lakin onu anlayanlar farklıdır. Anlama ve yorumlama çabamız
bilimsel dayanaklı olmalı ve Kur’an’ın şamil prensiplerine dayanmalıdır.
Bir ayetten anladığımız mana diğer başka bir ayete
ters düşüyorsa bu anlama yanlıştır. Çünkü Kur’an’ın bir bütün olarak kendi
içinde çelişkiye düşmesi abestir. Kur’an’ın ayetlerini şümullü bir şekilde
inceleme gayretine girmeyen insanlar aralarında çelişki görüp ayetleri
nasih-mensuh diye adlandırırlar. Oysa ayetler 23 küsur yılda şart ve ortamlara
göre inmiştir. Aynı şart ve ortamlar yeniden oluşursa (mensuh sayılan)
ayetlerin delaleti de tahakkuk edecektir. Bu konu aslında bu kadar basittir.
Asr-ı Saadet’te yaşayan insanlar gibi 21. yüzyılda yaşayan insanlar da
Kur’an’ın muhatabı olan aynı “insan”dır. İslam’ı yeni tanıyan bir insandan direkt
olarak içkiyi, faiz ve domuz eti yemeyi bırakmasını istemek Kur’an’a,
dolayısıyla murad-ı İlahiye taban tabana zıttır. İşte ayetler de toplumlara
sanki yeniden iniyormuş gibi tedricilik, kolaylık prensipleriyle hitap etmek
durumundadır, anlama ve yorumlamamızı bu gerçeği gözardı etmeden sürdürmemiz
şarttır.
Ashab efendilerimizin kendi anlayışlarını yansıtan
yorumlar, Kur’an’ı anlama ve yorumlamada bize birer yardımcı olabilirler, fakat
nihai anlam sayılmamalıdırlar. Çünkü onların da hata yapma olasılığı vardır.
Her sahabi alim olmadığı gibi, alim olsa da kendisine ulaşamamış olan
dolayısıyla kendisinin eksik yada noksan bilgisi sebebiyle konu hakkında yanlış
hüküm verebilir. Her sahabi Alak suresiyle Müslüman olup Peygamberimizin (s.as)
yanında en baştan vahyin sonuna kadar eğitim öğretim görmemiş olabilir. Her
sahabi kendisine ulaşan bilgiyi olması gerektiği gibi yorumlayıp tefakkuh
etmemiş olabilir ki Peygamberimiz de veda hutbelerinde bunu ifade etmiştir:
“Belki kendisine ulaştırılan kişi bu rivayeti daha iyi tefakkuh eder.” Belki de
bu anlamlar Kur’an’ın birçok anlamından sadece bir anlamı sayılmalıdırlar.
Böyle olmazsa, Kur’an’ı Asr-ı Saadet döneminde inip işi biten ve anlamı donup
kalan bir “metin” olarak kabul etmiş oluruz ve her devirde sanki yeniden nazil
olurmuşçasına zenginleşen anlamlarından mahrum kalırız.
Sahabi efendilerimizin bir ayetin sebeb-i nüzulü şudur
dediği her durum o ayetin inme sebebinin mezkur olay olması anlamına
gelmiyordu. Ayetin delalet ettiği duruma göre bir yorum, “bu ayet işte tam
bunun için inmiş olmalı” diyebileceğimiz hadise üzerine de anlama ve yorumlama
söz konusuydu. Her sahabi rivayeti müsned-merfu değildir, bazıları tefsir için
yapılmış değerlendirmelerden ibarettir ve sabahiler de bu sebeple ihtilaf
halinde olabilmektedirler.
Alimlerimizin tefsir konusundaki bir rivayeti
eserlerinde rivayet etmiş olmaları o rivayetin sahih olduğu anlamına
gelmemelidir.
Sebebin hususîliği lafzın umûmîliğine mani değildir.
Bir ayet özel bir olay-soru-sebep için inmişse ayetin hitap alanı sadece o özel
olay-soru-sebep değildir, benzer her türlü durum için ayetin evrensel ve ebedi
hitap alanı sözkonusudur.
KUR’AN
VE BAĞLAM
Kur’an’ın
Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün Rolü
Ayşe
KARAKAYA / 12912704 / Yüksek Lisans
a-) nüzul ortamına ait ve o
ortamın özelliklerini yansıtan müsned-merfu hadislerden oluşan esbabı-ı nüzul
rivayetleri
b-) ayet veya ayetlerin manasının
kapsamına giren, nüzul asrında vuku bulmuş veya bilahare meydana gelmiş bir
hadisenin re’y ve ictihad ile misal getirildiği haberlerden oluşan tefsir için
esbab-ı nüzul rivayetleri
olarak tasnif edilmesidir ve bu
tasnifte rivayet sigalarına gösterilecek dikkat bu konudaki karışıklıkların
önüne geçmede yardımcı olacaktır. Şöyle ki: birinci grup rivayetler nüzul
ortamına aittir, ayetin inişine sebep olan hadiseyi bildirmeyi ve ayetin
delalet ettiği manaya açıklık getirmeyi murad etmiştir. Bu konuda delil ve
hüccettir. Dolayısıyla bunlar sebep ifade etmede nass olan rivayetlerdir. İkinci
grup rivayetlerde ise ravinin re’y ve içtihadı söz konusudur. Ayetin yorumuna
dayalı ve ihtimal ifade eden rivayetlerdir. Dolayısıyla bunlar da sebep
ifade etmede nass olmayan rivayetlerdir.
Bir ayet için birçok rivayet
bulunması sebebiyle ortaya çıkan sebebin veya nüzulün taaddüdü meselesi, yine
buna benzer bir konu hükmün veya nüzulün taahhürü meselesi, sebebiyet ifade
eden rivayetin nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şeklinde
anlaşılması, tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman bakımından uyumsuzluk,
Bu sebeplerin saik olduğu olumsuz
sonuçlar ise, Kur’an-ı Kerim’in yorum zenginliğine engel olması, Kur’an-ı
Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’an-hayat-insan bütünleşmesini önlemesi,
şahıslar ebedileştirilerek veya çeşitli mezhep hareketlerinde konunun istismar
edilmesi,
1- Esbab-ı nüzul rivayetlerinin
tamamını ihata etmek mümkün değildir.
2- Esbab-ı nüzulü bilmeden de
Kur’an-ı Kerim’i anlamak mümkündür.
İkinci grup özel ilkeler, bunlar
Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını
belirleyecek olan esas ilkeler:
1- Sebeb-i nüzulü bilmenin
durumun gereğini bilmek gibi olduğu hallerde
2- Sebeb-i nüzulü bilmemenin
Kur’an’ın zahir nasslarını, mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü
bulunduğu hallerde
3- Kur’an-ı Kerim’i okuyan veya
dinleyen kimsenin ayet ve ayetlerde bulunan üstü kapalı bir ifade hakkında
manayı yakalamak için bir bekleyişe, arayışa girdiği hallerde -ki, bu anlamda
esbab-ı nüzule olan ihtiyacı Kur’an belirlemelidir- sebeb-i nüzulü nakletmeye,
olayı aydınlatmaya ihtiyaç var demektir.
1- Bir rivayetin sebep ifade
etmede nass ve nüzul ortamına ait olabilmesi için müsned-merfu olması
gereklidir.
2- Sahabenin esbab-ı nüzul
değerlendirmeleri sebep ifade etmede nass olmayan rivayetlerdir. Bu kabil
haberlerin hükmünün mevkuf olduğu bilinmelidir.
3- Tabiunun esbab-ı nüzul
değerlendirmeleri aynen sahabeninkiler gibi sebep ifade etmede nass
değildirler. Bu kabil haberlerin hükmü ise mürseldir.
4- Rivayetlerin tenkidi
senet-metin bütünlüğü içinde yapılmalıdır. Çünkü senet-metin ikilisi bu ilmin
bütün meselelerini ilgilendirmektedir.
TUĞBA KALAYCI İDKAB-2 11040181
Ramazan ÜNSAL (12912729) (ramazanriza@gmail.com)
Kuran ilimlerinin doğuşu ile konuya girilerek, kayda geçmese bile peygamberimiz ve sahabe zamanında başladığını ve tabiin döneminde de kuran ilimleri alanında eserler verilmeye başlanmıştır. İlkönce kıraat ilmiyle başlanmıştır. Zerkani bugünkü anlamda ulumu’l-Kuran kavramını kullanmıştır. Kuran ilimlerinden maksat konusu kuran olan kuranla ilgili kuranın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye bilgi alanıdır. Tefsir ilmi ise kuranın sözcüklerini anlamlarını kuranla ilgili ilimler gereğince araştıran bir ilim olarak belirlenmiştir. Kuran ilimleri ve tefsir ilimleri ayrımını yaptıktan sonra esbab-ı nüzül konusunun doğuşu gelişmesi konusu işlenmiştir.
Sebeb-i Nüzül nasıl bilinir meselesine gelince bunu bilmenin tek yolu rivayetlerdir. Esbab-ı nüzül rivayetlerinin kalıpları açısından nass olup olmama gibi, tasnif etme konuları işlenmiştir. Esbab-ı Nüzül rivayetlerinin nevileri açısından sınıflandırılması önemlidir. Esbab-ı nüzül rivayetleri ve tefsir için olan esbab-ı nüzül rivayetleri olarak tasnifini sayın hocamızın tefsir ilmine büyük bir katkısı olarak görülmelidir. İkinci kitabında değerlendirileceği gibi salebe kıssasında ve buna benzer olaylarda bize doğru anlama yolunu gösterecektir. Maalesef tefsir için nüzül sebebi rivayetlerini nüzül sebebi olarak değerlendirilmesi yapılınca içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Meseleler karmaşıklaşıyor. Burada hocamızın bu konudaki çalışması iyi değerlendirilmelidir.
Benim kafama takılan esbab-ı nüzülle ilgili meseleler konusundaki taaddüt ve hükmün veya nüzülün taahhürü meselesidir. Hakikaten kuranda tekrar eden ayetlerin nüzülün taaddüdü veya sebebin taaddüdü neticesinde mi olmuştur? Yoksa kuranın sözlü kültüre sahip Arap toplumunun fıtri bir özelliği için mi taaddüt veya tekrar olmuştur?
Diğer taraftan hükümle ilgili olarak taahhür meselesi de benim aklıma yatmayan, hafsalamın almadığı bir konudur. Hocamızın verdiği örnek beni tatmin etmedi bu konuda doyurucu açıklaması olan arkadaşlar varsa müzakerelerini paylaşabilirler.
Hadis rivayetleri hususunda çok titiz davranılmasına karşın neden tarih ve tefsir rivayetlerinde bu titizlik gösterilmemiştir? Bu gün biz bu rivayetleri hadis rivayetleri gibi değerlendirmeye tabi tutabilir miyiz? Bunun için bir ilim ordusu olması gerektiğini düşünüyorum. Halbuki bizim alimlerimizden tefsir rivayetleri konusunda da titizlik göstermeleri beklenirdi. Çünkü konu nesnesi Kur’an olunca bunu beklememiz en tabii hakkımızdır diye düşünüyorum.
Saygılarımla…
Ahmet SAKCAK
88912701
1.KİTAP:KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL’UN ROLÜ
KURAN İLİMLERİ VE ESBAB-I NÜZULİLMİ
Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzul ilminin rolünü inceleyebilmek için bazı kavramları açıklığa kavuşturmak gerekir.Bu kavramların ilki esbab-ı nuzül ilminin de bir disiplini olarak takdim edildiği Kur’an ilimleri kavramıdır.Araştırmamızın bu ilk bölümünde Kur’an ilimleri kavramını,doğuşu ve gelişmesi ile incelemekle;
1.Ulumu’l-Kur’an denildiği zaman ne kast olunuyor?
2.Tarih boyunca bu kavramdan ne anlaşılmış? Soruları açıklığa kavuşmuş olacaktır.Böylece Kur’an’ın anlaşılmasımeselesinde Kur’an ilimlerinin ifade ettiği anlam tespit edilecektir.
A.Kur’an İlimleri Hakkında
1.Kur’an İlimlerinin Doğuşu Ve Gelişmesi
KUR’AN ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir.Çünkü Kur’an-ı Kerim,kendisi üzerinde düşünülmesini,anlaşılmasınıve açıklanmasını isteyen;neticede yaşanılır kılınmasına okuyucularına-muhataplarına teşvik eden vahiy mahsülü bir kitaptır.
Hz.Peygamber döneminde hem de ashab döneminde Kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır.Çünkü nüzulu müşahede edenlenler ,bizzat ilk müallimin tedrisinden ğeçenler ,o sıralar hayattadır ve lisan salikası dediğimimiz düzğün konuşma alışkanlıklarını henüz muhafaza etmektedirler.
KUR’ANIN ANLAŞILMASINDA ESBABI NÜZULUN ROLÜA. KUR’AN İLİMLERİ, TEFSİR İLİMLERİ VE ESBÂB-I
NÜZÛL
A.1. Kur’an İlimlerinin Doğuşu ve Gelişimi
Kur’an-ı Kerim, Allah (cc) tarafından
melek/cebrail vasıtasıyla Hz. Muhammed (sav)’e yaklaşık 23 senelik zaman
diliminde indirilen, tevatürle nakledilen ve insanların benzerini getirmekten
aciz kaldığı Arapça bir kelamdır.
Kuran ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir.
Çünkü Kur’an kendisi üzerine düşünülmesini, anlaşılmasını ve açıklanmasını isteyen
ve sonuçta yaşanılır kılınmasına muhattaplarını teşvik eden vahiy mahsulu bir
kitaptır.
Arap diline vakıf olan sahabe, mevcut kültürel
birikimleri ile Kur’an’ı daha iyi anlıyorlardı. Bu anlama onları ayetlerin iniş
durumlarını/ortamlarını bilmeye teşvik ediyordu. Sahabenin yetiştirdiği tabiun
alimleri ve diğerleri Kur’an ilimlerinin esaslarının koyan bilginlerimiz olarak
bilinmektedir. Dolayısıyla Kur’an ilimleri İslam’ın ilk döneminden itibaren
alimlerimizin özel olarak ilgilendiği sahayı teşkil etmektedir.
Katib Çelebi (Keşfu’z-Zünûn isimli eserinde)
bu dönem alimlerinin tedvin eylemindeki ortak gaye ve özelliklerini Kur’an-ı Kerim’in
anlaşılmasına katkıda bulunmak, hadisleri tespit etmek ve Kur’an ile hadisin
manalarını açıklamak olarak tanımlamaktadır. Bu amacı gerçekleştirmek için bu
iki ilmi elde etmeye yarayacak araç ilimleri tedvin etmeye girişmişlerdir.
Kur’an
ilimleri tarihinden bahseden ilim adamlarımız bu sahada eser veren müellifleri
zikrederler. Bu listeden anladığımıza göre ilk eserler, Kur’an ilimlerinin
müstakil ele alınması, konunun derinlemesine ve bütün yönleriyle incelenmesi
metoduna dayanmaktadır
Öte yandan Kur’an
ilimleri sahasında eser vermiş müelliflere baktığımızda tedvin döneminin
başlarında alimlerin Kur’an ilimleri
terimini sözlük anlamında ele
aldıklarını ve Kur’an ile alakası bulunan bütün
bilgilere delalet eden bir anlam yüklemiş bulunduklarını tesbit
etmekteyiz. Böylece tek tek kuran ilimleri belirli bir alanda uzmanlaşmış özel bilgi alanı olarak görülmüştür.
Dr. Adnan
Zarzur’a göre Ulumu’l-Kur’an tabirini terimsel olarak kimin ilk defa kullandığını tesbit
etmek zordur. Bunun sebebi ilk
dönem alimlerimizin Ulumu’l-Kur’an lafzını Ulumu’t-Tefsir anlamında
kullanmalarından kaynaklanmaktadır. Yani
ilk devir alimlerimizin bazıları tefsirlerine
bir mukaddime ile başlamayı ilke
edinmişler ve burada Kur’an’ın anlaşılmasına yönelik izahatta bulunurken bazıları ise bu malumatı
konuyla ilgili ayetin tefsiri esnasında
kaydetmişlerdir. İşte bu malumat Ulumu’l-Kur’an
veya Ulumu’t-Tefsir bilinmektedir. Ulumu’l-Kur’an kavramanın bugünkü
araştırmalarımızda kullanıldığı şekilde
billurlaşması Zerkeşi sayesinde h. 8
asırda vuku bulmuştur.[1]
Zerkani’nin
Kur’an ilimleri kavramına yaklaşımında Ulumu’l-Kur’an ‘ı sınırları ve kapsamı genişleyen bir alan
olarak mütala etmesi. Kur’an ilimleri’ni Kur’an’ın işaret ettiği veya Kur’an’da delaleti bulunan bütün bilgi
sahalarını kapsayan bir alan olarak tanımlayan bazı çağdaş bilginlerin
anlayışına yol açmamalıdır. Aksi halde güünümüz tecrübi ilimleri ile Kur’an
(direct olarak) irtibatlandırılmaya çalışılır ki bu yöntemin yararlı olmayacağı
açıktır.
A.2. Tefsir İlimleri
Tefsir ilmi, Kur’an’ın
izahını amaçlayan bir ilimdir ve Kur’an’ı
her bakımdan açıklamaya ve bildirmeye yardımcı olmaktadır ki tefsir ilmi kuran
ilimlerinden biridir
Kur’an
ilimleri ve tefsir ilimleri kavramı tedvin döneminin başlarının itibaren aynı
anlamda kullanılmışlardır. Zerkeşi’nin Kur’an ilimleri’ni tek bir kitapta ve
bütün konularını kapsayacak şekilde toplaması ile bu iki kavram arasında
bir farkın ortaya çıktığını
söyleyebiliriz. Tefsir ilimleri artık müfessirin tefsire yöneldiğinde bilmesi
gereken ilimleri ifade ederken Kur’an ilimleri daha kapsamlı bir ifadeyi
içermektedir.
A.3. Esbâbu’n-Nüzûl
Nüzûl ortamında
meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber (as)’a yöneltilmiş bir soruya,
vuku bulduğu günlerde bir veya daha
fazla ayetin soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya
hükmünü açıklamak üzere immesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu
ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul denir.
Esbâbu’n-Nüzûl
bilgisi sahabeye şahit oldukları ortamda insanî yapıp-etmelerin sonucunda inen
ayet ve o ayetle gelen hükümlerin sebeplere bağlanması yeteneğini kazandırmıştı.
Bunun anlamı, onların Kur’an ilmini, onu
hayata tatbik etme usulü ile birlikte öğrenmiş olmalarıdır. Bu açıdan
(ancak sahih nakille bilebileceğimiz) esbâbu’n-nüzûl onlar için çok önemli bir
bilgi olarak görülmüş ve Kur’an’ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eş değerde tutulmuştur.
[1] Kuran
ilimleri kavramını tanımsal olarak ifadeleştirirsek :
Kur’an ilimleri, konusu her yönüyle Kur’an-ı
Kerim olan, Kur’anla ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve
araştırmalardan oluşan Kur’an‘ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi alanıdır.
Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü
HAMDULLAH KAYA ÖĞRENCİ NO: 12912772
1-Esbab-ı nüzulu Kur’an-ın anlaşılmasında gerekli bir bilgi kaynağı olarak değerlendirmeliyiz.
2-Bunu için esbab-ı nüzulü önce sınıflandırmalıyız sonra ona eleştirel bir bakışla yaklaşmalıyız.
3-Bu değerlendirmeyi yapabilmemiz için de tek kaynak sahabe efendilerimizdir.
4-Daha sonra da Kur’ın-ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulü nasıl değerlendirmemiz gerektiğini ortaya koymalıyız. 5-Esbab-ı nüzulü iyi anlamak için de onu tenkit edip incelemeliyiz, bunu için esbab-ı nüzulü önce sınıflandırmalıyız sonra ona eleştirel bir bakışla yaklaşmalıyız
6-Bunun için bize yardımcı olacak bir yardımcıya ihtiyacımız lazım, o da Kur’an İlimleridir.
7-Kur’an ilimlerinin kaynağı Kur’an’dır.
8-Çünkü Kur’an, kendisinin düşünülmesini, anlaşılmasını ve açıklanmasını biz insanlardan ister.
9-Kur’andaki birçok ayet insanı tasvir ediyor ve insanlara eğitimi gerekli görüyor.
10-Bundan dolayı Kur’an inmeye başladığından buyana Müslümanlar Kur’an-ı anlamaya çalışmış.
11-Bu anlama süresinde de peygamberimizden faydalanmışlar.
12-Peygamberimizde bunu hem fiili hem de kavli ile yerine getirmiştir.
13-Bunun için okuma-yazma bilmeyenlere eğitim için zaman harcanmış, mescitlerde dersler verilmiştir.
14-Nüzul çağında tefsir ilimlerinin telifine ihtiyaç duyulmamış, çünkü bunları anlatan efendimiz vardı ve o dönemde Kur’an ilimleri nakil şeklindeydi.
15-Daha sonra İslam fetihleri, Kur’an ilimlerinin tedvinini zorunlu kılmıştır. Bu işe de sahabe, tabiin ve onların yetirdikleri öncü olmuşlardır.
16-Buradan anlaşılıyor ki Kur’an ilimleri Kur’an-ı anlama sürecinde ortaya çıkmıştır.
17-İlk müfessirlerimiz bunu Kur’an-ın anlaşılmasına imkan sağlayan ilmi araçların geliştirilmesi şeklinde algılamışlardır.
18-Bu arada Kur’an ilimlerini gayesi bir olduğundan hepsi birbirine geçmiş haldeydi.
19-Bu yüzden Kur’an ilimlerinin bütününü kapsayan bir ilim kavramına ihtiyaç vardı.
20-Ve Kur’an ilimlerinin kavram ve ıstılah olarak kullanımları hicri V. Asırda ortaya çıkmıştır.
21-Kur’an ilimlerine giren ilimler teker teker ele alınmıştır.
22-Kur’an ilimlerinin bugünkü kullanımları ise hicri VIII. asırda ortaya çıkmıştır.
23-Önceki âlimlerimiz, hadis ilminde ortaya konulan yöntemi Kur’an-ın anlaşılmasında ortaya koyamamışlardır.
24-Kur’an ilimleri üç türdür; Tevhid, Tezkir ve Ahkâm’dır.
25-Bu yüzden Kur’an-a yakınlığı ile bilinen tek bir ilim olmadığı için ilim terimi çoğul olarak kullanılmıştır.
26-Kur’an ilimlerinin konusu da geniştir.
27-Tefsir ise Kur’an-ın anlaşılmasını hedef edinen bir ilimdir.
28-Bundan dolayı Kur’an ilimlerinin ilk tedvin edileninin tefsir olması gayet doğaldır. Çünkü Kur’an bizden önce kendisinin anlaşılmasını istiyor.
29-Yani Kur’an ilimlerinde hedef; Kur’an-ın tefsirini ve anlaşılmasını kolaylaştırmaktır.
30-Dolayısıyla tefsir ilmi özel bir alan ve gaye ile yönelmiştir.
KUR'AN'IN
ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZÛL'ÜN ROLÜ
Yüksek Lisans Emrah MERAL (12912714)
Esbab-ı Nüzûl'ün Tarifi: Nüzûl ortamında meydana gelen bir hâdise veya Hz.
Peygambere yöneltilmiş bir soru, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla
âyetin, hâdiseyi, soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek
veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu
ortamı resmeden hâdiseye sebeb-i nüzûl denir.
Esbab-ı Nüzûl ilminin doğuşu ve gelişmesi: Kur'an ilimlerinin doğuşu ve gelişiminden ayrı
olarak mülâhaza edilemez. O bütünlük içerisinde esbab-ı nüzulün yerini aldığını
bilerek bütüncül bir yaklaşım edinmek konu hakkında sağlıklı bir fikir edinmeye
götürür.
Esbab-ı Nüzûl
ilmi, ayetlerin inmesinin asli bir unsurudur. Bu sebeple üç kurun (sahabîler,
tabiîler, teb-u tabiîler) ve sonrasında ki bütün âlimlerce önemle üzerinde
durulan bir vakıa olagelmiştir. Hatta "başlangıçta Tefsir İlmi, Esbab-ı
Nüzûl'ü bilmekten ibaretti(1)" denilmiştir.
Zerkeşi el-Burhan adlı eserinde
"Kur'an'ın anlaşılmasında en emin yol Esbab-ı Nüzûl'dür" demiştir.
Şatıbî bu sözleri "Esbab-ı Nüzûl'ü bilen kimsenin Kur'an-ı Kerimi'de
bileceği" manasında yorumlamıştır.
Ancak Esbab-ı Nüzûl rivayetleri Kur'an-ı
Kerim'in anlaşılmasında araç olarak kullanılmalıdır. Nüzûl sebebi olan soru
veya hadisleri, tahsis vasıtası olarak değerlendirmek Kur'an'ın anlaşılmasında
bazı problemlere neden olabilir. Yani "bir ayetin sebebi nüzûlü bu
hâdisedir" denildiğinde "ayetin varoluşu, indirilişi o hâdise sebebiyledir"
denmek istenmez. Kur'an-ı Kerim'in nüzulü ahkâmın teşriîne medar olan
hadiselerin vukuuna tevakkuf etmez. Yani sadece o hâdiseye münhasır
kılınamaz. O hâdiseye münhasır
kılınması, kıyamete kadar hükümleri yürürlükte olan Kur'an'ın temel özelliği ile
çakışması anlamına gelirdi ki bu ise muhaldir.
Esbab-ı Nüzûl ancak sahih nakille bilinebilir.
Bu alanda içtihada, re'ye ve imâl-i fikir etmeye mahal yoktur. Yani nüzul
sebebiakılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme veya görme suretiyle
bilinebilen ve sahabeden müsned-merfu olarak gelen rivayettir.
Sahabenin icma ettikleri esbab-ı nüzul
yorumları nüzul ortamına ait suretler (form) taşıdığı ve nüzul ortamını
yansıttığı için hüccettir.
Tâbiûndan gelen
sebeb-i nüzul rivayetlerinin hükmü mürseldir.
Esbab-ı Nüzûl
rivayetlerinin sigalarını iki kısma ayırmamız mümkündür:
1-Sebep ifade etmede nass olan kalıplar (rivayetler).
2- Sebep ifade etmede nass olmayan kalıplar.
Sebep ifade etmede nass olan kalıpla rivayet edilen
haber, sebeb-i nüzül ibaresi terim olarak ele alındığında kavramın sınırları
içinde kalır. Dolayısıyla rivayetin nüzul ortamına ait olduğu, başka bir unsura
ihtiyaç olmadan anlaşılabilir.
Sebep ifade etmede nass olmayan kalıpla rivayet
edilen haber, sebeb-i nüzül ibaresi terim olarak ele alındığında kavramın
sınırları dışında kalır.
Siyak ve sibaktan nüzul sebebi rivayeti olduğu anlaşılmaz.
Sahih olan bütün esbab-ı nüzul rivayetleri, nüzul sebebi olarak zikredilen
sebep haricindeki benzer olaylara uygulanabilir. Çünkü sebeb-i nüzulle oluşan
olgu ve sosyal bağlam, insani örnek oluşturan, insan hayatının doğal bir
kesitini yansıtan ve zaman-mekan unsurlarının ötesinde mütalaa edilmelidir.
Böylece Kur’an'ın bütünlüğü ve ona dâhil olan siyak-sibak kolaylıkla
görülecektir.
Kur’an’ın nüzül asrı için geçerli olan bu bakış tarzı günümüz içinde
geçerlidir. Hayat tezahürleri değişse dahi insan ve onun ana karakteri, ondan
zuhur eden hadiseler, meseleler, sorular devam ediyor. Kur’an-ı Kerim’i hidayet rehberi edinen insan
esbab-ı nüzulleri bu bağlamda değerlendirirse onu anlamada yeni boyutlar
keşfedebilir. Kur’an-ı kendi vakıasına aktarabilir. Bu aynı zamanda insanın
önemli sorumluluklarından da biridir.
Ramazan Koç-12912727
Zerkani Esbab-ı nüzulü,vuku bulduğu günlerde ondan bahseden veya onun hükmünü açıklayan ayet veya ayetlerin inmesine sebeb olan ve Hz.peygamber zamanında meydana gelmiş bir hadise veya o'na yöneltilmiş bir sorudur şeklinde tarif ediyor.Esbab-ı nüzul,ulumu'l-kur'an ve ulumu't-tefsir başlığı altında telif edilen eserlerde ilk incelenen konu olmuş ve bu mecale dair eserler bizlere nüzul asrı ve ortamının portresini vermesi acısından önemlidir.Esbab-ı nüzül ancak sahih nakille bilinebilir.Yani sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilir ve sahabiden musned-merfu olarak gelmelidir.sahabenin musned-merfu olmayan Esbab-ı nüzül rivayetleri ise tefsir için yaptıkları esbab-ı nüzül değerlendirmeleri olarak kabul edilir.Bunun içindir ki gerek hadis mecmualarında ve gerekse tefsir ve tarih kitaplarında sebeb-i nüzül rivayetleri zikredilirken kullanılan rivayet sıygası çok önemlidir. Böylece Esbab-ı nüzül rivayetlerinin sıygalarını sebep ifade etmede nass olup olmamasına göre iki gruba ayırmamız doğal bir çıkartım olacaktır.Bir rivayetin "sebeb ifade etmede nass" ve nüzul ortamına ait olabilmesi için ise musned-merfu olması gerekir. Kur'an ve bağlam'ın bu bölümünde rivayetlerin tenkidi yapılırken bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerden yararlanmamız gerektiği dile getiriliyor.Daha sonra esbab-ı nüzul rivayetlerinin iki grupta mütalaa edilmesi ve bununla birlikte kur'ân'ın anlaşılmasında esbab-ı nüzul değerlendirilirken Kur'ân'ın bütünlüğün dikkate alınması siyak-sibak'ın göz önünde bulundurulması gerektiği gibi hususları zikrediliyor.Neticede esbab-ı nüzul Kur'an'ı kerim'in yaşanmış,yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat ,hidayet rehberi olduğuna delil teşkil eder.
Esbâb-ı nüzul,Kur’an’ı Kerim’in
anlaşılmasında gerekli bir bilgi olarak değerlendirilmiştir.Müfessirler,”baçlangıçta
tefsir ilmi, Esbâb-ı nuzul’ü bilmekten ibaretti” demişlerdir.Ali,İbn-i mes’ûd
ve İbn-i Abbas gibi bazı sahabiler Kur’andan inen her ayetin ne hakkında,kim
hakkında ve nerede nazil olduğunu bildiklerine dair sözler söylemişlerdir.Onun
için esbâb-ı nuzul hakkında tek kaynak sahabedir.
O halde insan hayatına yön
vermek,anlam vermek için var olan Kur’an-ı Kerim’i anlama çabasında esbâb-ı
nuzul’ün teorik temellerini bilmek ve onun ilkelerine uymak gerekir.O zaman
nüzul ortamını tanımış ve o döneme tarihi açıdan bakıp nüzul ortamına
getireceğimiz açıklamalarla bu insanî varlık alanına ait yapıp etmeleri
günümüze taşıyıp anlamlandırabiliriz.
Kur’an ilimlerinin kaynağı bizzat
Kur’an-ı Kerimdir.çünkü Kur’an- Kerim kendisi üzerinde düşünülmesini
,anlaşılmasını ve açıklanmasını isteyen,neticede yaşanılır kılınmasına okuyucularını
teşvik eden vahiy mahsûlu bir kitaptır.Hz.peygamber’in maarif siyasetinin
temelini “kıraat-kitabet”oluşturmuştur.Bedir savaşı sonrasında harp
esirlerinden okuma-yazma bilenler on Müslüman çocuğa okuma-yazma öğretmeleri
karşılığında serbest bırakılmışlardır.
Hamidullah,suffe hakkında “islam’ın
ilk Üniversitesi” demektedir.Bu üniversitede öğrenciler,Hz. Peygamberin dediğinin ve yaptığının bilgisini elde etmek
için can atıyorlardı.
Hz.peygamber döneminde hem de ashab
döneminde Kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır.Çünkü nüzul’ü
müşahede edenler mesajı anlayabilmekte veya anlayamadıklarını soracak kimseleri
bulabilmektedirler.Hz.Ebu Bekir döneminde Kur’an cem edildi.Hz.osman döneminde
çoğaltıldı.Hz. Ali ve sonrası dönemde de harflerin noktalanması ile harekelenmesine
başlandı.
Mushaf’ın çoğaltılmasıyla kıraat
ilmi ve resmu’l Kur’an ilimlerinin ilk ele alınan ilimler olduğu
bilinmektedir.Aslında bütün Kur’an ilimleri,Kur’an’ın anlaşılması açısından
değerlendirilince birbirlerine geçmiş halde bulundukları da bir hakikattir.İşte
bu sebeble “Ulûm’l -Kur’an”başlığı altında Kur’an ilimlerinin tek bir eserde
muhtasar olarak toplanması zarureti hasıl oldu.
” Ulûm’l -Kur’an”kavramının bugünkü
araştırmalarımızda kullanıldığı şekilde billurlaşması Zerkeşî sayesinde h.VIII.asırda
vuku bulmuştur.
Esbâb-ı nüzul, Kur’an ilimlerinin
önemli bir unsurudur. Sahabe Kur’an ilmini, onu hayata tatbik etme usulu ile
birlikte öğrenmişlerdir.Bu açıdan esbâb-ı nüzul ,onlar için çok önemli bir
bilgi olarak görülmüş ve kur’an-ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğer
görmüşlerdir.
MEHMET ZEKİ SERDAROĞLU/Öğrenci NO:12952706 KUR'AN İLİMLERİ ARASINDA ESBAB-I NÜZUL İLMİNİN YERİ 1-Kur'an ilimlerinden biri olarak esbab-ı nüzul ilmi,İslamiyet'in ilk asrından bu yana Kur'an-ın anlaşılmasında önemli bir ilim olarak mütalaa edilmiştir. 2-Sahabe ve tabiun dönemlerinde bu ilmin müstakil olarak ele alındığı ve Kur'an-ı Kerim'i anlama gayreti içine girenlerin mutlaka bilmesi gereken bir ilim olarak tasavvur edilmiştir. 3-Alimler nezdinde bu ilmi bilmek Kur'an-ı bilmek olarak kabul edilmiştir. 4-Tedvin dönemiyle beraber ilk telif edilen ilimler arasında esbab-ı nüzul ilmi de vardır. 5-O özünde nakle dayanan ilimlerdendir.Dolayısıyla bilgin sahabiler tarafından tabiinlere talim yoluyla sözlü olarak aktarılmıştır. 6-Ulumu'l Kur'an başlığı altında telif edilen eserler arasında müstakil başlık altında incelendiği gibi alimlerimiz bu ilimle ilgili ana kaideleri,ilkeleri ve nüzul rivayetleri hakkında söylenmesi gerekenleri ele alıp incelemişlerdir. ESBAB-I NÜZULU BİLMENİN YOLLARI 1-Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir.Dolayısıyla bu alanda içtihada ve fikir yürütmeye mahal yoktur.Esbab-ı nüzul rivayetlerinde;(1)Sahabe nakli(merfu)olup senedin ve metnin kaynak olması.(2)Tabiun nakli(Mürsel)olup,(a)Senedin ve metnin sahih olması (b)Rivateti destekleyen bir başka tabiun rivayeti (c)Ravinin tefsir imamlarından olması(Mücahid,İkrime,Said b.Cübeyr gibi) ve ilmini doğrudan bilgin sahabiden almış bulunması. Hülasa:Esbab-ı NÜzul bilgisi,İslam'ın başlangıcından bu yana KUR'AN-I KERİM'i anlama çabalarında göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir ilim olagelmiştir. NOT:Bu özetin hazırlanıp,aktarılmasında hocamız sayın Prof.Dr.AHMET NEDİM SERİNSU Beyin KUR'AN VE BAĞLAM isimli eserini okuyarak istifade ettik.(Şule Yayınları,Nisan,2008 baskısı)Saygılarımla....ALLAH'a emanet kalın.
KUR’AN’IN
ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN ROLÜ
MUSTAFA MURAT BATMAN
12912713
· Esbabı-
Nüzul ilmi, daha ilk tefsir faaliyetlerinin ortaya çıkması ile teşekkül etmiş
bir ilimdir ve Tefsir ilmi içerisinde çok önemli bir yer işgal etmektedir.
Hatta âlimlerimiz bu ilmi bilmeden Kur’an’ın anlaşılamayacağını
bildirmişlerdir. Ulemanın bu kadar ehemmiyet ittihaz ettiği bir konunun
içeriğine girmeden önce biz de klasik kaynaklarda yapıldığı gibi ilk olarak
kavramın sözlük anlamlarına değinmek istiyoruz.
·
Sebep: ip, halat demektir. Yine arzulanan bir şeye insanı
ulaştıran şeylere de sebep denmiştir. Sebep ayrıca, yol anlamında da kullanılmaktadır. Bir kişi
yola çıktığında, yol onu arzuladığı yere götürdüğü için yola da sebep
denmiştir. Esbab ise Sebep kelimesinin Arap dilindeki çoğuludur. Sebepler
demektir. “Nüzûle gelince: O, yukarıdan aşağıya inmek
manasınadır. Bunun aksi ise suûd'dur.”[1]
·
Bu iki tanımı sentezleyerek “Esbab-ı
Nüzul” kavramını şöyle tanımlayabiliriz: “Esbab-ı Nüzul: (Kur’an ayetlerinin)
İnişinin (ardındaki tabloyu) ipler, halatlar vasıtasıyla (yani bağlantılar
kurarak) araştırmak ve öğrenmek için ortaya çıkmış bir ilimdir.”
·
Istılahî manada Esbab-ı Nüzul ise;
“Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasına imkân sağlayan çok
güvenli bir yol, (Vahidi) Kur’an-ı Kerim tefsirinde bilmeye muhtaç olduğumuz
bir ilim, (Zerkeşi) muktezay-ı hali bilmek (Şatıbi) [2],
Kur’an’ın iniş sebebidir. (Kafiyeci)”[3]
Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir
soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin tazammun etmek
(hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya
hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu
ortamı resmeden hadiselerdir.[4]
·
Bu kavramın daha net anlaşılabilmesi
için Kur’an ilimlerinin doğuşu ve gelişimine de değinmek gerekir. Kur’an
ilimlerinin ilk nüvelerinin Kur’an tefsir edilirken ortaya çıktığı
gözlemlenmektedir. İlk müfessirler, Kur’an-ı Kerim’i anlamlandırmak için
kullanılan bu çeşitli yöntemlere “Ulumu’l-Kur’an” adı veriliyordu. Ancak daha
sonraları kelime, sözlük anlamı ile irtibatlandırılarak anlamlandırılmış,
sınırları çizilmiş, belirli alanlara sahip bir ilimler topluluğu halini
almıştır.
·
Tıpkı “Sünnet” mefhumunun
Rasulullah’tan sonra anlamlandırılması gibi, bu ilimler de belirli bir zaman
sonra anlamlandırılmış, tasnif edilmiş ve günümüze gelmiştir. “Sünnet”
mefhumunun Rasulullah’tan sonra anlamlandırılması derken şunu kastediyoruz:
Rasulullah örneğin öğlen namazının
farzından önce 4 rek’at namaz kılmıştır. Ancak Rasulullah bu namaza niyet
ederken tabi ki “Öğlen Namazının İlk Sünneti”ni kılmak için niyet
etmemiştir. Çünkü sünnet mefhumu/terimi Rasulullah’tan sonra ortaya çıkmış,
daha doğrusu anlamlandırılmış bir mefhumdur.
·
Terim; kavramın kendisi değildir, onun
zihindeki tasarımı, o terime biriktirilmiş depo edilmiş, yoğunlaştırılarak
yükletilmiş bilgidir.[5] Bilgi zaman içinde farklı anlamlandırmalar yaşayabilir,
değişebilir. Değişen bilgi dolayısıyla da bilginin dile yansıması olan kavramın
“içeriği” değişir. Artık o kavram, yaşanan ayrı bir
olguya/bilgiye isim olur. “Yol” anlamındaki sünnet, Rasulullah’tan sonra artık
farklı bir anlam çerçevesi kazanmış ve ayrı bir terim anlamı yüklenmiştir.
·
Tıpkı örnekte yer alan sünnet gibi,
Kur’an ilimleri de ilk müfessirler tarafından bilinen, kullanılan bir araçtır.
Ancak zaman geçtikçe ilimlerin tesmiye, tebvib ve tasnifi ihtiyacı ortaya
çıkmış bu süreçte de kavram farklı bir terim anlamı elde etmiştir. Yani “ilk
dönem müfessirlerinin zihninde Kur’an ilimleri cem’ olunmuştu; ama ‘Kur’an
ilimleri kavramı’ teşekkül etmemişti.”[6]
·
Kur’an ilimleri kavramının ilk zamanlar
Tefsir anlamında da kullanıldığını bilmekteyiz. Bu kavramın günümüzdeki terim
anlamını kazanması Zerkeşi’nin El-Burhan adlı eserinden sonra cereyan etmiştir.
·
Zerkani’nin Ulumu’l-Kur’an’ı
tanımlarken her ilmin Kur’an ile belli bir irtibatının bulunacağını söylemesi,
günümüzde bazı ilim adamlarının Ulumu’l-Kur’an’ı yanlış anlamasına sebep
olmuştur. Onlar bu sözlerden, Kur’an-ı Kerim’le alakalı bilgiye sahip (Astronomi,
tıp, matematik, felsefe ve sair) dâhil bütün ilimlerin Kur’anî ilimler olarak
kullanılabileceğini anlamışlardır. Şayet bu anlayış kabul edilirse, her yeni
çıkan teknolojik ve bilimsel bir gelişme Kur’an ile irtibatlandırılmaya
çalışılacak, anlamsız zorlamalar ortaya çıkacaktır. Bu yüzden böyle bir anlayış
bizce hatalıdır.
·
Tefsir rivayetleri, içerikleri
bakımından diğer rivayetlerden ayrılsa bile menşe’leri itibariyle aslında birer
hadis rivayetidir. Çünkü onlar sonuçta rivayettirler ve unutulmamalıdır ki, ilk
hicri asırlarda ‘rivayet’ ile ‘hadis’ kelimeleri eş anlamlı olarak da kullanılmıştır.[7] Doğal olarak “Esbab-ı nüzul rivayetlerinin ilk kayda
geçirildiği eserler de tefsir kitapları değil, hadis mecmualarıdır. Bu
eserlerin tefsire ait kitab veya bab’larında nakledilen rivayetlerin ekseriyeti
esbab-ı nüzul rivayetleridir.”[8]
·
Esbab-ı nüzul rivayetleri ayetlerin
indiği ortamı, yaşanan olayları bir sonraki nesle aktarmak için yazılmış ve
zapturapt altına alınmıştır. Onlar, (rivayetleri ilk olarak toplayıp bir araya
getirenler) sadece sahih olarak gördüklerini değil, ellerine ulaşan tüm verileri
kaydetmişler ve tasnif, tebvib, tashih işlemlerini bir sonraki döneme
bırakmışlardır. Onlar duydukları bir rivayeti aktarmamaktan ötürü vebal altında
kalmaktan korkmuşlar, bu yüzden uydurma rivayetleri bile nakletmişlerdir. Bu
demektir ki onlar tüm naklettiklerine inanmamızı değil nakledilenler üzerinde
ince ince tefekkür, tedebbür ederek onları en sağlam şekilde ayıklamamamızı
istemişlerdir.
·
Esbab-ı nüzul rivayetinin sıhhat
şartlarına değinecek olursak; rivayetin sıhhatli olması için:
v
Sahih bir nakil ile aktarılması
gereklidir,
v
Senedde
kopukluk olmamalıdır (İttisal)
v
Senedin Hz.
Peygamber’e ulaşması gereklidir. (Merfu)
Kısacası esbab-ı nüzul rivayetinin
Müsned-Merfu olarak nakledilmiş olması gereklidir. Sahabeden gelen müsned-merfu
olmayan rivayetler de bulunmaktadır. Bu rivayetler ise tefsir (açıklama)
mahiyetli esbab-ı nüzul rivayetleridir.
·
Esbab-ı Nüzul rivayetlerinde kullanılan
sıyga çok önemlidir. Ancak bu husus, bu konuda yapılan çalışmalarda sistematik
olarak ele alınmamıştır. Bu durum esbab-ı nüzul ile ilgili çalışmaların en
büyük sorunlarından birisidir. Bizlere düşen görev ise ilk olarak hadisleri
sıhhat yönünden incelemek, daha sonra rivayetin sebep ifade etmede nass olan
bir kalıp mı yoksa sebep ifade etmede nass olmayan bir kalıp mı olduğunu belirlemektir.
·
Bu tasnifin yapılması çok önemlidir.
Çünkü sağlam bir isnadla, birbirine çelişik, birçok esbab-ı nüzul rivayeti
bulunmaktadır. Bunların bir kısmı muhtemeldir ki sebep ifade etmede nass
olmayan bir kalıp olmasına karşın sebep ifade etmede nass olan bir kalıp olarak
değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu problemi te’lif etmek için
seçilen yollar yüzünden Esbab-ı Nüzul hususunda daha farklı birçok problem
ortaya çıkmıştır. Örneğin Zerkeşi, Suyuti, İbn Teymiyye bu problemin ortadan kaldırılması
için bu iki rivayeti nüzulün taaddüdü fikrini ortaya atmışlardır. Nüzulün
teahhürü, ayetin umumi veya hususiliği gibi birçok problem bu tasnifin
yapılmamasından ileri gelmektedir. Şayet toplanan bütün sebeb-i nüzul
rivayetleri bu tasnife uygun bir şekilde sistematize edilirse bu problemler
ortadan kalkacaktır.
·
Kur’an-ı Kerim’i anlama çabasında
esbab-ı nüzulden yararlanmada ihtiyacın sınırlarını belirleyen iki gurup söz
konusudur. Bunlar genel ve özel ilkeler olarak sınıflandırabiliriz:
a) Genel
ilkeler:
1.
İlke: Esbab-ı
nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir.
2.
İlke: Esbab-ı
nüzulü bilmeden Kur’an’ı anlamak mümkündür. Bu ise Kur’an-ı Kerim’i bütünlüğü
içinde okuyarak ve zahirinden gücümüzün yettiğini anlamaya gayret ederek çözümü
Kur’an’da, onun manalarında bularak yapılabilir.
b)
Özel ilkeler:
1.
İlke: Sebeb-i
nüzulü bilmenin muktezay-ı hali (durumun gerektirdiğini, gereğini) bilmek gibi
olduğu hallerde esbab-ı nüzule ihtiyaç duyulur.
2.
İlke: Sebeb-i
nüzulü bilmemenin Kur’an’ın zahiri nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme
şüphesi ve güçlüğü hallerde esbab-ı nüzule ihtiyaç duyulur.
3.
İlke: Esbab-ı
nüzule ihtiyacı ilk olarak Kur’an’ın belirlemesi gerekir.[9]
[1] Muhyiddin Ebû Abdillah Muhammed b.
Süleyman el-Kafiyeci el-Hanefi, Kitabu’t-Taysîr fî Kavâidi ‘İlmi’t-Tefsir, çev.
Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu, AÜİFY, s. 64, Ankara Üniversitesi Basım Evi,
Ankara 1989.
[2] Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an ve
Bağlam, Şule Yayınları, s. 53, İstanbul 2008.
[3] Kafiyeci, age, s. 64; Serinsu, ay.
[4] Serinsu, age, s. 56.
[5] Serinsu, age, s. 304.
[6]Serinsu, age, s. 235.
[7] Mehmet Akif Koç, İsnad Verileri
Çerçevesinde Erken Dönem Tefsir Faaliyetleri, s. 19, Kitabiyat, Ankara, 2003.
[8] Serinsu, age, s. 236.
[9]
Serinsu, age, s. 188-191.
salahhaldain Abdulhuseın flaifel طالب الدراست العليا ماجستير
معنى التفسير
التفسير لغة : اختلف العلماء في لفظ التفسير
؟ فقيل : هو ( تفعيل ) من ( الفسر )بمعنى الابانة وكشف المراد عن اللفظ المشكل .
قال تعالى : ( ولا يأتونك بمثل الا جئتك بالحق وأحسن تفسيرا ) أي تفصيلا . وقيل :
هو (مقلوب ) من (سفر ) ومعناه أيضا: الكشف . يقال سفرت المرأة سفورا اذا ألقت
خمارها عن وجهها وهي سافرة . وأسفر الصُبح : أضاء وانما بنوا ( فسر )على التفعيل
فقالوا (تفسير ) للكثير 1.
وقال الراغب الاصفهاني
: ( الفَسرُ ) و( السَفرُ ) يتقاربُ معناهما كتقارب لفظيهما لكن جُعل الفَسرُلاظهار
المعنى المعقول .... وجعل السفر لابراز الاعيان للابصار ,فقيل : سفرت المرأة وأسفر
الصبح 2. وقال في لسان العرب : ( الفسر :
البيان , وفسّر الشي يفسره – بالكسر – ويفسره بالضم فسرا . وفسّره أبانه .
والتفسير مثله .... ثم قال : الفسر كشف المراد عن اللفظ المشكل .... ) وهو مأخوذ من الفسر وهو الابانة , وكشف
المغطى كالتفسير والفعل : كضرب ونصر فقد
عرفه ابو حيان في البحر المحيط بأنه : ( علم يبحث عن كيفية النطق بألفاظ القران ,
ومدلولاتها , وأحكامها الافرادية والتركيبية , ومعانيها التي تحمل عليها حالة
التركيب , .....) وقال ابو حيان في البحر
المحيط : ( ..... ويطلق التفسير أيضا على التعرية للا نطلاق , قال ثعلب : تقول :
فسرتُ الفرس : عريته لينطلق في حصره , وهو راجع لمعنى الكشف , فكأنه كشف ظهره لهذا
الذي يريده منه من الجري ). 2
ومن هنا يتبين لنا أن التفسير يستعمل لغة ً
في الكشف الحسي , وفي الكشف عن المعاني المعقولة , واستعمال في الثاني أكثر من
استعماله في الاول .
ولعل أشملها وأسلمها من المؤاخذات تعريف
الزرقاني في ( مناهل العرفان ) القائل بأن
التفسير : (هو علم يبحث فيه عن أحوال القران الكريم من حيث دلالته على مراد الله
تعالى بقدر الطاقة البشرية ) . أما التفسير في الاصطلاح : يرى بعض العلماء : أن
التفسير ليس من العلوم التي يتكلف لها حد , لأنه ليس قواعد أو ملكات ناشئة من
مزاولة القواعد كغيرة من العلوم التي أمكن لها أن تشبه العلوم العقلية ,ويكفي في
ايضاح التفسير بأنه بيان كلام الله , أو انه المبين لألفاظ القران ومفهومها . ويرى
بعض اخر منهم : أن التفسير من قبيل المسائل الجزئية أو القواعد الكلية , الملكات
الناشئة من مزاولة القواعد , فيتكلف له التعريف , فيذكر ذلك علوما أخرى يحتاج
اليها في فهم القران , كاللغة , والصرف , والنحو , والقراءات ..... وغيرذلك .
واذا نحن تتبعنا أقوال العلماء الذين تكلفوا
الحد للتفسير , وجدناهم قد عرفوه بتعاريف كثيرة , يمكن ارجاعها كلها الى واحد منها
, فهي وان كانت مختلفة من جهة اللفظ ,انها متحدد من جهة المعنى وما تهدف اليه
. وعرفه الزركشي بأنه : ( علم يفهم به كتاب
الله المنزل على نبيه محمد (ص) , وبيان معانيه , واستخراج احكامه وحكمه )3
-----------------------------------------------
1-تهذيب اللغة :الازهري ج12 ص407 2-المصدرنفسه
ج63-البرهان الزركشي
نشأة علم التفسير ومراحله
جرت سنة الله تعالى في ارسال الرسل وانزال
الكتب ان يبعث لكل امة نبيا بسان قومه وان يكون كتابه بلسانهم ، قال تعالى ( وما
ارسلنا من رسول الا بسان قومه ليبين لهم ) 1 .
وظهر الرسول الكريم محمد بن عبد الله (ص) في
جزيرة العرب وانزل الله تعالى عليه القرآن بلسان قومه اللسان العربي ( انا انزلناه
قرآنا عربيا لعلكم تعقلون ) 2 .
وكان القوم عربا خلصا يفهمون القرآن الكريم
بمقتضى السليقة العربية واللسان العربي ، غير ان القرآن يعلو على سائر كلام العرب
بالفاظه واساليبه اللغوية والبلاغية فضلا عن معانيه ، ولذا فقد كانوا يتاوتون في
فهمه وادراكه . وان كان كل منهم يدرك منه ما يوقفه على اعجازه ، فكان بعضهم يفسر
ما غمض على الآخر من معنى فان اشكل عليهم لفض او غمض عليهم مرمى ولم يجدوا من
يفسره لهم سالوا الرسول ( ص ) فيبينه لهم . وبهذا شان علم التفسير .
مر علم التفسير بمراحل ابرزها التفسير في عهد
الرسول ( ص ) فقد تكفل الله سبحانه وتعالى بحفظ القرآن ( انا نحن نزلنا الذكر وانا
له لحافظون ) 3 .سورة الحجر9
كما تكفل لنبيه محمد ( ص ) ان يجمع القرآن في
صدره حيث قال تعالى ( لا تحرك به لسانك لتعجل به ، انا علينا جمعه وقرآنه ) سورة
الحجر، ثم كلف الله نبيه محمدا ( ص ) ان يبين لهم القرآن وان يفسره لهم قال
تعالى مخاطبا نبيه ( ص ) ( وانزلنا اليك الذكر لتبين للناس ما نزل اليهم ولعلهم
يتفكرون ) سورة النحل
ولذا فقد كان الصحابه ( رض ) يرجعون للرسول (
ص ) فيما اشكل عليهم فهمه من القرآن فيجدون الجواب الشافي ، وقد اختلف العلماء في
مقدار ما فسره الرسول ( ص ) من القرآن الى قولين :-5
الاول : ان الرسول ( ص ) يبين لاصحابه معاني
القرآن ، كما يبين لهم الفاظه ، واستدلوا بادلة منها :-
1-
آية النحل ( ونزلنا اليك الذكر لتبين للناس
ما نزل اليهم لعلهم يتفكرون ) .
2-
حديث ابي عبد الرحمن السلمي حدثنا الذين
كانوا يقرئوننا :- انهم كانوا يستقرئون من النبي ( ص ) ، فكانوا اذا تعلموا عشر
آيات لم يخلفوها حتى يعملوا بما فيها من العمل:- فتعلمنا القرآن ، والعمل جميعا 6
.
3-
حديث انس بن مالك (رض) :- ( كان الرجل اذا
قرا البقرة وآل عمران جد فينا ) 7 .وما ورد ان ابن عمر (رض) عنهما اقام
على حفظ البقرة عدة سنين قيل ثمان سنين ذكره مالك 8 . قالوا ولو كان
المراد مجرد الحفظ لما احتاج الا الى زمن يسير ، فدل هذا على ان المراد فهم
المعاني .
-----------------------------------
1-
سورةابراهيم ايه 2- سورةيوسف3-بحوث في اصول التفسير د/فهد الرومي4-المصدر
نفسه
5-التفسير والمفسرون الذهبي 6-احمد بن حنبل في مسنده ج3 ص120 7- الموطأ مالك بن أنس ج1 ص205
الثاني:- قالت طائفة ان الرسول لم يبين الى
اصحابه الا القليل من معاني الآيات وهذا رأي غير مقبول لانه هناك من الآيات ما
يرجع فهمها الى معرفة كلام العرب والقرآن نزل بلغتهم ومثل هذا لا يحتاج الى بيان ،
ومنها ما يتبادر فهمه الى الاذهان لظهوره وبيانه فلا يحتاج الى بيان مثل قوله
تعالى ( حرمت عليكم امهاتكم ) 1 ، فالمتبادر تحرم الوطء ولا يتبادر الى
الذهن وغيره ، ومن الآيات ما لا فائدة في معرفة اكثر من معناها المتبادر ولا طائلة
في معرفة ما وراء ذلك مثل معرفة لون كلب اصحاب الكهف وعصا موسى عليه السلام من اي
الشجر كانت2....لم يكن الرسول (ص) يطنب في
تفسير الآية الى ما لا فائدة في معرفته ولا ثمرة في ادراكه ، فكان جل تفسيره (ص)
بيانا لمجمل ، او توضيحا لمشكل ، او تخصيصا لعام ، او تقييدا لمطلق ، او بيانا
لمعنى لفظ او متعلقه 3.
اما التفسير في عهد الصحابة (رض) كانوا عربا
خلصا يفهمون القرآن ويدركون معانيه ومراميه بمقتضى سليقتهم العربية فهما لا تعكره
عجمة ولا يشوهه شئ من قبح الابتداع وتحكم العقيدة الزائفة 4 .وكثير من
الصحابة كان يفسر بعض القرآن بهذا الطريق اعني طريق الراي والاجتهاد . مستعينا على
ذلك بما ياتي :- 5
1-
معرفة اوضاع اللغة واسرارها .
2-
معرفة عادات العرب .
3-
معرفة احوال اليهود والنصارى في جزيرة العرب
وقت نزول القرآن .
4- قوة الفهم وسعة الادراك .
فمعرفة اوضاع اللغة العربية واسرارها تعين على فهم
الآيات التي لا يتوقف فهمها على غير لغة العرب . ومعرفة عادات العرب تعين على فهم
كثير من الآيات التي لها صلة بعاداتهم ، فمثلا قوله تعالى :- ( انما النسئ زيادة
في الكفر ) 6، وقوله تعالى :- ( وليس البر
بان تاتوا البيوت من ظهورها ) لا يمكن فهم المراد منه ، الا لمن عرف عادات العرب
في الجاهلية وقت نزول القرآن .
قال الواحدي :- ( لا يمكن معرفة تفسير الآية
دون الوقوف على قصتها وبيا نزولها ) 7.
اماالخليفة علي بن ابي طالب (رض) فهو اكثر الخلفاء الراشدين رواية عنهم في
التفسير ، والسبب في ذلك راجع في تفرغه عن مهام الخلافة مدة طويلة ، وكذلك كثرة
الرواية في التفسير عن عبد الله بن عباس ، وعبد الله بن مسعود ، وابي بن كعب ،
لحاجة الناس اليهم .الناظر للقرآن الكريم يجد انه قد اشتمل على الايجاز والاطناب ،
وعلى الاجمال والتبيين ، وعلى الاطلاق والتقييد ، وعلى العموم والخصوص والذي يرجع
الى كتب السنة يجد انها قد افردت بابا من الابواب التي اشتملت عليها ، ذكرت فيه
كثيرا من التفسير عن رسول الله فمن ذلك :- ما اخرجه احمد والترمذي وغيرهما عن عدي
بن حبان
--------------------------------------
1- سورةالنساء232-بحوث في اصول التفسير د/فهد الرومي
3-المصدرنفسه 4-التفسير والمفسرون الذهبي
ج1 ص65-المصدرنفسه ج1 6-سورة التوبة 37
قال :- قال رسول الله (ص) :- ( ان المغضوب
عليهم هم اليهود ، وان الضالين هم النصارى ) 1.وما رواه الترمذي وابن
حبان في صحيحه عن ابن مسعود قال :- رسول الله (ص) ( الصلاة الوسطى صلاة العصر ).
وما رواه احمد والشيخان وغيرهما عن ابن مسعود
قال :- لما نزلت هذه الآية ( الذين آمنوا ولم يلبسوا ايمانهم بظلم ) 2.شق ذلك على
الناس فقالوا :- يا رسول الله ، واينا لا يظلم نفسه ؟ قال :- ( انه ليس الذي تعنون
، الم تسمعوا ما قال العبد الصالح ان الشرك لظلم عظيم ؟ انما هو الشرك ) .
وهذا عدي بن حاتم (رض) لم يفهم المراد بقوله
تعالى :- ( وكلوا واشربوا حتى يتبين الخيط الابيض من الخيط الاسود 3. فكان يجعل
عند راسه عقالا ابيض اسود حتى بين له الرسول (ص) المراد 4.ويرجع هذا
التفاوت في فهم القرآن الكريم الى امور عديدة منها :-5
1- تفاوتهم في ادوات الفهم كعالم باللغة
فمنهم من كان واسع الاطلاع فيها ملما بغريبها ، ومنهم دون ذلك .
2- تفاوتهم في ملازمة الرسول الكريم (ص)
وحضور مجالسه .
3- في معرفة اسباب النزول وغيرها مما له
تاثير في فهم الآية .
4- تفاوتهم في العلم الشرعي .
ولذا قال مسروق رحمه الله تعالى ( جالست
اصحاب الرسول محمد (ص) فوجدتهم كالاخاذ يعني ( الغدير ) ، والاخاذ يروي الرجل ،
والاخاذ يروي الرجلين ، والاخاذ يروي العشرة ، والاخاذ يروي المائة ، والاخاذ لو
نزل به اهل الارض لاصدرهم ).6
لذا كان لا بد لمن يتعرض لتفسير كتاب الله
تعالى ان ينظر في القران اولا فيجمع ما تكرر منه في موضوع واحد ، ويقابل الايات
بعضها ببعض ، ليستعين بما جاء مسهبا على معرفة ما جاء موجزا ، وبما جاء مبينا على
ما جاء مجملا ، وليحمل المطلق على المقيد ، والعام على الخاص ، وبهذا يكون قد فسر
القران بالقران ، وفهم مراد الله بما جاء عن الله .
ومثال على ذلك قوله تعالى :- ( احلت لكم
بهيمة الانعام الا ما يتلى عليكم (7.
------------------------------------------------------------
1-التفسير والمفسرون ج1ص317-سورة المائدة اية 2
2- سورة
الانعام 82
3- انظر صحيح البخاري ج5 ص156
4-التفسير والمفسرون /الذهبي ج1 ص36
5-بحوث في اصول التفسير د/فهد بن عبد الرحمن
سليمان الرومي ص20
6-التفسير والمفسرون / الذهبي – ج1
-فسرتها اية :- ( حرمت عليكم الميتة ) 1 .
ومن تفسير القران بالقران :- حمل بعض
القراءات على غيرها ، فبعض القراءات في اللفظ وتتفق في المعنى ، فقراءة ابن مسعود
(رض) :- ( او يكون لك بيت من ذهب ) تفسير لفظ الزخرف في القراءة المشهورة :- او
يكون لك بيت من زغرف )2 .
ومن هذا نستطيع ان نؤيد راي الاستاذ المستشرق
جولد زيهر على ما قاله في كتابه ( المذاهب الاسلامية في تفسير القران ) من ان :- (
المرحلة الاولى لتفسير القران والنواة التي بدأ بها ، تتركز في القران نفسه وفي
نصوصه نفسها . وبعبارة اوضح :- في قراءاته ، ففي هذه الاشكال المختلفة نستطيع ان
نرى اول محاولة للتفسير ) 3 ... ومن هذا نستدل على ان المرحلة الاولى
للتفسير تتركز في القران نفسه على معنى رد متشابهه الى محكمه ، وحمل مجمله على
مبينه ، وعامه على خاصه ، ومطلقه على مقيده ... 4
ولكن لا نستطيع ان نوافقه على ما يرمي اليه
من الحاد في آيات الله ، وما يهدف اليه من اتهام المسلمين بالتساهل في قبول
القراءات ، وذلك حيث يقول في صفحة ( 1 ، 2 ) من كتابه المذاهب الاسلامية في تفسير
القرآن :- ( وقد تسامح المسلمون في هذه القراءات واعترفوا بها جميعا على قدم
المساواة بالرغم مما قد يفرض من ان الله تعالى قد اوحى بكلامه كلمة كلمة وحرفا
حرفا ، وان مثله من الكلام المحفوظ في اللوح تنزل به الملك على الرسول المختار (ص)
يجب ان يكون على شكل واحد ولفظ واحد )5 .
ان حكم تفسير الصحابي ينقسم الى قسمين :-
1- اذا كان مما ليس للراي فيه مجال كالامور الغيبية واسباب النزول ونحوها فله
حكم المرفوع يجب الاخذ به .
2-واذا كان
غير ذلك مما يرجع الى اجتهاد الصحابي فهو موقوقف عليه ما دام لم يسنده الى الرسول
(ص) واوجب بعض العلماء الاخذ بموقوف الصحابي لورود عدد من القرائن والاحوال التي
يختص بها.قال الزركشي وهو يعد امهات ماخذ التفسير الاخذ بقول الصحابي فان تفسيره
عندهم بمنزلة المرفوع الى النبي (ص) كما قاله الحاكم في تفسيره 6.
-------------------------------------------------------------------------
1-سورة المائدة اية 3
2-نظرة عامة في تأريخ الفقه الاسلامي ج1 ص163
3-المصدر نفسه ج1
4-المذاهب الاسلامية في تفسير القران الكريم
ج1
5-المصدرنفسه ج1
6-البرهان / الزركشي
لم يكن ثمة فارق كبير بين منهج الصحابة (رض)
ومنهج التابعين وقد تلقى التابعون تفسيرهم من الصحابة (رض). وهذا الشعبي يقول :-
والله ما من اية الا وقد سالت عنها ولكنها الرواية عن الله . وهذا القول منهم
رحمهم الله تعالى محمول على تحرجهم عن الكلام في التفسير بما لا علم لهم به .
واذا خفا عليهم معنى او دق عليهم مرمى رجعوا
الى الرسول (ص) فبين لهم ذلك ووضحه ، وان لم يتيسر لهم ذلك رجعوا الى اجتهادهم
وكان التفاوت بينهم واضحا في هذه الرتبة ،
فكان بعضهم يرجع الى بعض ، اذ التفاوت بينهم
راجع الى التفاوت في قوة الفهم والادراك ، والتفاوت فيما احاط الاية من ظروف
وملابسات ، بل كانوا يتفاوتون في معرفة المعاني التي وضعت لها المفردات فمن مفردات
القران ما خفا معناه على الصحابة 1 .
وظهر باخرين منهم ، ولا ضير في هذا فان اللغة
وان احاط بها مجموع اهلها فان لا يحيط بها كل فرد من اهلها فقد خفى على عمر بن
الخطاب (رض) معنى الاب في قوله تعالى :- (وفاكهة وابا ) 2 ، ومعنى
التخوف في قوله تعالى :- ( او ياخذهم على تخوف )حتى قال له رجل من هذيل التخوف
عندنا التنقص 3.وورد عن ابن عباس (رض) انه قال :- ( كنت لا ادري ما
فاطر السماوات حتى اتاني اعرابيان يختصمان في بئر فقال احدهما :- انا فطرتها يقول
انا ابتدأتها )4.
يشترك التابعون رحمهم الله تعالى مع الصحابة
(رض) في اهم اسس التفسير الا ان هناك اسس اخرى وجدت في هذا التفسير -اي تفسير
التابعين-نتيجة لاتساع الفتوحات الاسلامية وكذلك تلقيهم التفٍسير عن الصحابة .
فنرى منهج التابعين يقوم على :-
1-
تفسير القران بالقران .
2-
تفسير القران بالسنة النبوية .
3-
تفسير القران باقوال الصحابة ، فنرى التابعين
كانوا يرجعون الى تفسير الصحابة (رض) ويقدمونه على اقوالهم وهم اللذين تلقوا
التفسير عن الصحابة وعرضوه عليهم كما قال مجاهد بن جبر ( عرضت المصحف على ابن عباس
ثلاث عرضات من فاتحته الى خاتمته اوقفه عند كل آية منه واساله عنها ).
4- الفهم والاجتهاد فان لم يجد التابعون التفسير في القران ولا في السنة ولا
في اقوال الصحابة اجتهدوا .
اقوال اهل الكتاب من اليهود والنصارى وذلك ان
القران يذكر قصص النبياء السابقين والامم الماضية ذكرا موجزا .
-----------------------------------
1- الموافقات / الشاطبية ج2
4-الاتقان / السيوطي ج1
2-سورة عبس 313-الاتقان / السيوطي ج1 ص149
ظل التفسير في هذا العهد اي عهد التابعين محتفظا
بطابع التلقي والرواية ، وان كانت هذه الرواية ذات صبغة خاصة ذلك ا ن اهل كل مصر
يعنون بشكل خاص بالتلقي والرواية عن امام مصرهم فالمكيون عن ابن عباس والمدنيون عن
ابي والعراقيون عن ابن مسعود1.
ان التفسير في المراحل السابقة كان بالرواية
والتلقين وان كان هناك تدوين فهو قليل تطغى عليه الرواية وتستأثر بالصبغة العامة .
وقد بدأ عصر التدوين في أواخر القرن الاول الهجري ومر تدوين التفسير بمراحل هي :
الاولى : دُون فيها التفسيرعلى أنه بابٌ من
ابواب الحديث كَبابِ الطهارة , وباب الصلاة ,وباب الزكاة ,وباب الحج وغيرها ولم
يفرد للتفسير تأليف خاص لايتناول الا التفسير سورةسورة , واية اية من أول القران
الى اخره .
وممن دون التفسيرفي هذه المرحلة على أنه باب
من ابواب الحديث :
1-يزيد بن هارون السلمي ت 117 .
2-شعبة بن الحجاج ت 160
3-وكيع بن الجراح ت 197
4-عبد بن حميدت ت 249
وتميزت هذه المرحلة بمزايا منها :
1-كان لهم عناية خاصة بالاسناد .
2-لم يكن جمعهم للتفسير , بل على أنه باب من
أبواب الحديث .
3-لم يقتصرعلى التفسير المرفوع للرسول (ص )
بل أشتمل على تفسير الصحابي والتابعي .1
الثانية : اصبح التفسيرفي هذه المرحلة علماً
مستقلا قائما بنفسه شاملا لايات القران الكريم وسورة مرتبا حسب ترتيب المصحف . 2
وقد نص ابن خلكان على أن أول من صنف في
التفسيرعبد الملك بن جريح ( 80 -140 ) . واشهر من الف في هذه المرحلة :
1-ابن ماجة ت 273 .
2-ابن جرير الطبري ت 310.
-----------------------------------
1-التفسير والمفسرون / الذهبي ج1
2-المصدر نفسه ج1
3-ابو بكرالمنذرالنيسابوري ت 318 .
4-ابن ابي حاتم ت 327 .
5-الحاكم ت 405 .
6-ابن مروية 410 .
ويتميز عصرالتدوين في تلك المرحلة 1:
1- ان ما دون فيها كان بالتفسير المأثورعن
الرسول (ص ) وعن أصحابه وتابعيهم (رض ).
2-كان التفسير في تلك المرحلة بالاسناد
المتصل الى صاحب التفسير المروي عنه .
3-لم تكن لهم عناية بالنقد وتحري الصحة في
رواية الاحاديث في التفسير بل ان بعضهم ذكر ما رُوي في كل اية من صحيح وسقيم ولم
يتحرَالصحة كابن جريح مثلا 2 .ويرجع سبب ذلك الى ذكر الاسناد فهم يكتفون
بذكرالاسناد عن بيان درجة المروي على حد قول القائل من اسند فقد أبرأ ذمته .
4-اتسعت رواية الاسرائيليات فدون الكثير منها
ضمن التفسير .
الثالثة : ( كانت تلك المرحلة منعطفا خطيرا
في تاريخ التفسير بدأت حين اتجه بعض المفسرين الى اختصار الاسانيد ونقلوا الاثار
المروية عن السلف دون ينسبوها الى قائلها فاختلط الصحيح بالضعيف وكانت تلك الهفوة
من أخطر الهفوات وأوسع الفجوات لنفوذ الاعداء الى الدين ليضعوا فيه ما لايرتضيه ,
وينخلوه ما ليس من مبادئه , لولا ان الله هيا لهذا الامر من علماءالاسلام من كشف
زيف الزائفين ودس المغرضين وميز بين الصحيح والسقيم وحفظ الله تعالى لهذه الامة
هذا الدين )3.
الرابعة : فقد انفتح باب التفسيرعلى مصراعيه
فدخل منه الغث والسمين , والصحيح والعليل, ولم يزل مفتوحا الى يومنا هذا , ففي
السابق كان التفسير يعتمد على النقل عن الرسول (ص)واصحابه والتابعين , وفي هذه
المرحلة يعتمد على التفسير بالرأي وذلك نتيجة لنشأة كثير من الفرق والملل والذاهب
فأصبح أصحاب كل مذهب يتجهون الى ايات القران ويفسرونها حسب ما يوافق مذاهبهم
ومعتقداتهم كما اعتنى أرباب العلوم بما يوافق علومهم فكان
كل من برع في علم من العلوم غلب ذلك على على تفسيره . 4
--------------------------------------------------------------------------
1-التفسير والمفسرون /
الذهبي ج1
2-الاتقان/ السيوطي ج2
ص188
3-ينظربحوث في اصول
التفسير ص37
ونرى ان كل صاحب فن أو
مذهب يفسر القران بما يتناسب مع فنه , أو يوافق مشربه ,أو يشهد لمذهبه ولو كان
بعيدا كل البعد عن المقصد الذي نزل من اجله القران3.
وللمفسرين في التفسير
أساليب أربعة هي :
1-التفسير التحليلي .
2-التفسير الاجمالي .
3-التفسير المقارن .
4-التفسير الموضوعي .
وقد تختلف طرق هؤلاء في
التفسير , بل قد تختلف طرق أصحاب المنهج الواحد , فيبدأ أحدهم بالنص أولا ثم بيان
المفردات ثم المعنى الاجمالي للايات ثم يستخرج أحكامها ويتتبع الايات واحدة واحدة
حسب ترتيبها في المصحف , ويختلف اخر فيذكر النص أولا ثم يمزج بين المفردات
والمعنى الاجمالي للنص , ويختلف ثالث
فيجمع الايات المتفرقة التي تتناول قضية واحدة فيتناولها بالتفسيرمن غيرمراعاة
لترتيبها في المصحف فعايته بالموضوع لا بالترتيب ,وقد يقتصر المفسر على رأيه وقد
يورد أراء المفسرين ويقارن بينها , ثم يختار ما يراه الاصح منها ,وهذا كله ما
نقصده بطريقة المفسر أو أساليب التفسير . 4
-----------------------------------------------------
1-بحوث في اصول التفسير د فهد الرومي 37 4- ينظر بحوث في اصول التفسير
2-ينظر بحوث في اصول التفسير 38
3-انظر مناهل العرفان الزرقاني ج1 – 501
الحديث النبوي الشريف
المقدمة
تكمن
اهمية السنة النبوية سنة رسول الله محمد (ص) والاهتمام بها متنا وسندا , فهي
المصدر الرئيسي للتشريع الاسلامي مع القران الكريم , فالقران الكريم يذكر المجمل
من الاحكام دون التفصيل .فكانت السنة النبوية تفصل المجمل , وتفسر المبهم , وتوضح
ما يحتاج منه التوضيح .1
واصبح الحديث النبوي يأخذ المكانه الثانية
بعد القران الكريم . اي انه يعتبر المصدر الثاني للتشريع الاسلامي .اذ لا تكتمل
هذه الاهمية العظيمة الا اذا توافق العمل مع النقل الصحيح الثابت والوقوف بما نعمل
به من هديه وسنته (ص) , وهي كما قال مكحول : ( القران أحوج السنة من السنةالى
القران ) . 2
فالسنة النبوية الشريفة بينت لنا عدد الصلوات
في اليوم الواحد وكيفيتها , والزكاة وانواعها ومقاديرها , والاصول التي تجب فيها
,اذ لايمكن فهم الاسلام ومبادئه بدون السنة المقدسة ,
قال تعالى: ( ما اتاكم الرسول فخذوه وما نهاكم عنه فأ نتهوا
) 3
ودلالات هذه الاية وغيرها من الايات التى
تبين في الجملة من اوضح الدلالات على حجية السنة النبوية الشريفة من القران .
--------------------------------------------------
1-ينظر قاموس مصطلحات الحديث النبوي /محمد صديق المنشاوي /ص6
2-اخرجه البيهقي ج6
/ص100 , والدار قطني ج3/ ص26
3-
معنى الحديث النبوي الشريف
-------------------------------------------
الحديث في اللغة : كما جاء في لسان العرب
لابن منظور : ( ان مادة الحديث تعني ( معنى الجدة) , فأطلقوا في قبال ( القديم )
وهم يريدون به القران الكريم .
ان لفظ السنة اعم من لفظ الحديث ,لان الحديث
هو قول النبي ( ص) و فعله وتقريره , في حين ان السنة هي الطريقة , او السيرة
المعتادة المحافظ عليها , التي يتكرر الفعل بموجبها1
ومنه قوله تعالى : ( سنة الله في الذين خلوا
من قبل ولن تجد لسنة الله تبديلا ) 2.
واذا اطلقت السنة انما يراد بها ما امر به
النبي ( ص ) ونهى عنه وندب اليه قولا وفعلا ,مما لم ينطبق به الكتاب العزيز 3. ان السنة هي الطريقة المحمودة المستقيمة,
واصلها من قولهم : سننت الشئ بالمسن , اذا أمررت عليه حتى يؤثر فيه سنا أي طريقا ,
كقول الرسول الكريم : (من سن سنة حسنه فله اجرها وأجر من عمل بها الى يوم القيامة
,ومن سن سنة سيئة كان عليه وزرها ووزر من عمل بها الى يوم القيامة ) 4.
ويذهب الدكتور ( صبحي الصالح ) الى القول :
(السنة في الاصل ليست مساوية للحديث , فانهما تبعا لمعناها اللغوي , كانت تطلق على
الطريقة الدينية التي سلكها النبي ( ص ) في سيرته المطهرة , لان معنى السنة لغة (
الطريقة ) فاذا كان الحديث عاما يشمل قول النبي وفعله , فالسنة خاصة بأعمال النبي 5.
وتنقسم السنة النبوية من حيث ما هيتها بحسب
صدورها على ثلاثة اقسام هي : السنة القولية : ويراد بها قول النبي (ص ) , وما ينطق
به من ارشادات ومواعظ وخطب كقوله عليه افضل الصلاة والسلام : ( من كذب عليه متعمدا
فليتبوأ مقعده من النار )6. السنة الفعلية : ويراد بها ما فعله النبي الكريم ( ص )
كأداء الفرائض ,واصدارالاحكام وتهيئة الجيوش للجهاد , وتنظيم شؤون الدولة المالية
والادارية .
السنة التقريرية : سكوت النبي عن انكار قول
أو فعل صدر في حضرته او في غيابه وعلم به , وهذا السكوت يدل على جواز الفعل
واباحته , لان النبي صلوات الله عليه لايسكت عن الباطل او المنكر , ومثل السكوت في
الدلالة على جواز الفعل استبشاره صلوات الله عليه ,أو اظهار رضاه عنه , أو
استحسانه له 7 .
-------------------------------------------------------------
1-عبد الكريم زيدان –
الوجيز في أصول الفقه ص131 5-الصالح
: علوم الحديث ص6 ,وينظرابن النديم الفهرست ص23
2. ينظر احمد رضا :
معجم متن اللغة 3-229 6-عبد الكريم زيدان : الوجيز في اصول الفقه
ص134
3-المستشرق فنسنك :
دائرة المعارف الاسلامية 7- المصدر نفسه ص136 , ابو
العينين اصول الفقه الاسلامي
4-مسلم (الصحيح )
الواقع التاريخي لتدوين
الحديث النبوي
-----------------------------------
لقد حدثت تطورات عبر العصور الاسلامية رافقت
الواقع التدويني للحديث النبوي الشريف , وذلك من خلال ما اثر من كتابات ومدونات في
هذا المجال , ومهما كانت الاسباب فان النصوص تشير الى ان مسألة الحظرعلى تدوين
الحديث لم تكن مانعة بعض المحدثين من تدوين الحديث النبوي , بدءا من عصر الصحابة
وحتى العصور التالية , فقد برزت مدونات حديثية اصبحت مرجعا لمن تأخر من المعنيين
بالحديث .
جمع الصحابي سعد بن
عبادةالانصاري ( رض )طائفة من الاحاديث الشريفة التي سمعها من النبي (ص ) في
صحيفته , وقد روى المحدث الترمذي عنها في
كتابه ( الجامع ) 1 .
كما روى الامام البخاري
في كتابه ( الصحيح )حيث قال : ان هذه الصحيفة مستقاة من صحيفة عبد الله بن ابي
اوفى الذي كان يكتب الاحاديث بيده , وكان الناس يقرأون عليه ما جمعه بخطه 2.
وكان الصحابي ابي رافع
مولى رسول الله ( ص ) وقد لازم الخليفة عليا ( رض ) وبحكم صحبته للرسول ( ص ) ,
استطاع ان يجمع جملة من الاحاديث في السنن والاحكام وقد رتبه كتابه على ابواب في
الصلاة والصيام والحج والزكاة والقضايا .
وتعد ( الصحيفة الصادقة
) التي كتبها عبد الله بن عمرو بن العاص من الوثائق التاريخية المهمة في الحديث
النبوي ,لانها تعود كتابتهاالى عهد النبي (ص )وقد اشتملت على الف حديث 3.
وصف الصحابي ابن عباس (رض ) بأنه حبر الامة وقد امتاز
بعلمية كبيرة , وعقلية واسعة , وقدرته في الفقة والتفسير , واحتل مكانه عالية في
رواية الاحاديث الشريفة والسيرة النبوي .
لقد بقيت احاديث ابن
عباس تحتل قيمة تأريخية كبيرة , لان بعضها قد كتب في حياة الرسول الكريم (ص) ,
واستقى بعض الصحابة من الرسول الكريم ( ص ) مجموعة من الاحاديث ,
وقد دونوها في كتب
وصحائف , وكان لها اهمية تأريخية كبيرة , لانها كتبت في فترة مبكرة في التاريخ
الاسلامي , وهي تؤكد بصورة قاطعة على الاذن بتدوين الحديث الشريف.
----------------------------------
1-الترمذي : الجامع 3 / 627. القسطلاني :ارشاد الساري 5/ 122-123
2-. النجاشي : الرجال
ص3
3-. ابن سعد : الطبقات
2/371
تدوين الحديث في العصرالراشدي والعصر الاموي
---------------------------------------------
كانت مرحلة الحظر او المنع قد شغلت فترة مبكرة من التاريخ الاسلامي بدءا من
الخليفة ابو بكر الصديق (رض ) حتى مجئ الخليفة الاموي عمر بن العزيز للسلطة عام 99
,
اقتبس همام بن منبه عن شيخه ابي هريرة (ت 58
) صحيفة نسبت اليه , وهي في حقيقتها صحيفة ابي هريرة لهمام بن منبه 1 . ويبدو أن هماما كتب هذه الصحيفة قبيل وفاة
شيخه ابي هريرة . وان قسما من احاديثها مودعة في صحيحي البخاري ومسلم ومجموع
احاديثها ( 138 ) حديثا 2 .
وكان مطلع القرن الثاني للهجرة قد شهد مرحلة
جديدة للحديث الشريف , حيث تبنت الحكومة رسميا تدوين الحديث ونشرة في الافاق
الاسلامية بعد ان راى الخليفة عمر بن عبد العزيز اتساع عملية الوضع في الحديث
وتغلغل الملفقين والكذابين في اوساط الناس وان حفاظ الحديث قد اخذوا في الانقراض ,
فأصدر امرا الى قاضي المدينة ابي بكر محمد بن حزم ( 120 ) بجمع الحديث وتدوينه
....... ولاشك ان حركة عمربن عبد العزيز قد خففت من عملية الوضع في الحديث الشريف
, وبخاصة بعد وفاة الكثير من الحفاظ.3
أما الجمع المرتب على الابواب ,فانه بدأ في
منتصف القرن الثاني للهجرة ,وقد قام به عبد الملك بن جريح (ت 150 ) في مكة , ومعمر
بن راشد ( ت 153 ) في المدينة , وسعيد بن ابي عروبة ( ت 156 ) , والربيع ابن صبيح
( ت161 ) في البصرة , وسفيان الثوري ( ت 161 )
في الكوفي , وعبد الرحمن بن عمرو الاوزعي (ت 157
في الشام
, ومالك بن انس (ت 179 ). اتسعت
حركة تدوين الحديث في العصر العباسي اتساعا كبيرا , فقد اشار ابو جعفر المنصور الى
الامام مالك بن انس بتأليف كتاب في الحديث الشريف , فصنف كتاب (الموطأ ) الذي ضم
جملة من فتاوي الصحابة والتابعين وغيرهم .
ان بدايات التأليف في الحديث بامر الدولة
العباسية , وقد تبنت الدولة العباسية هذه الكتب ,وساعدت على انتشارها, وقد كان
ابرزها كتاب الموطأ للامام مالك بن انس وكتاب المسند للامام احمد بن حنبل , وقد
برزت بعدهما كتب الصحاح والسنن المعتمدة في الحديث الشريف . يقول ابن خلدون : كتب
مالك بن انس كتاب ( الموطأ ) وقد اودعه اصول الاحكام من الصحيح التفق عليه ورتبه
على ابواب الفقه 4
-------------------------------------------------------------------------
1-
الصالح /علوم الحديث
ص31 3-ابو شهبة /اعلام
المحدثين ص19 ,ابو زهو / الحديثوالمحدثون ص128
2-الصالح /علوم الحديث ص32 4-ابن خلدون المقدمة
ولاهميته
هذه في الحديث و الفقه فقدعده ابو بكر بن عربي , الاصل الاول الذي يمكن الرجوع
اليه , وعد ( كتاب الصحيح ) للامام البخاري , اما كتاب المسند لاحمد بن حنبل فهو
كتاب يجمع منه احاديث كل صحابي على انفراد من غير نظر الى وحدة الموضوع , فحديث
الصلاة مثلا يقع الى :
جنب حديث الزكاة , وبجنب حديث البيوع , وهكذا
.1
وقد ذكر المحدثون ان الامام البخاري قد اشترط
في جمعه الاحاديث التي يصححها شروطا تسمى عادة ( شروط البخاري ) كما اشترط الامام
مسلم شروطا تخالف بعض الشئ شروط البخاري , ويسمونها ( شروط مسلم ) فكلاهما اشترط
في الحديث ان يكون اسناده متصلا, وان يكون كل راو من رواته مسلما صادقا غيرمدلس
ولا مختلط , متصفا بصفات العدالة ,ضابطا محتفظا , سليم الذهن , قليل الوهم ,سليم
الاعتقاد 2
.
وكان الترمذي قد وزع احاديث كتابه على
الابواب ومنها كانت تتفرع ابواب اخرى بدءا من ابواب الطهارة والصلاة وحتى ابواب
الشعر والامثال , ولكنه كان يضع لفظ (كتاب ) على بعض الاقسام ككتاب الرضاع وكتاب
الطلاق وكتاب البيوع وكتاب الاسماء وكتاب الدعاء وكتاب الجامع وكتاب الجرح
والتعديل . 3
اما المحدث النسائي قد
وزع احاديث كتابه ( السنن ) على كتب بدءا من كتاب الطهارة والاذان والسهو والجنائز
, وانتهاء بكتاب القسامة , وان هذه الكتب قد اشتملت على الحديث الصحيح والحسن
والضعيف وقد استدراك عليها ابن الجوزي في كتاب ( الموضوعات ) . 4
ولقد كتب ابن ماجه كتاب
( السنن ) في الحديث , وكتاب ( تفسير القران الكريم ) وكتاب التاريخ الذي ارخ فيه
عصر الصحابة الى عصره , وكان حافظ ثقه كبيرا5.
--------------------------------------
1- ابن خلدون / المقدمة
2-احمد امين /ضحى
الاسلام 2/113
3- ابو زهو/ الحديث
والمحدثون ص416
4-حسن الحكيم/مذاهب
الاسلاميين في علوم الحديث ص122
5-المصدر نفسة ص123
اقسام الحديث
قسم الفقهاء والمحدثون الحديث الشريف على قسمين هما :
1- الحديث الصحيح : هو الحديث المسند الذي يتصل
اسناده بنقل العدل الضابط عن مثله الى منتاه من غير شذود والعلة 1. ووضعوا للحديث الصحيح
شروطا منها ان يكون الحديث مسندا ولا يكون شاذا, ولا يكون معللا ..... 2.
2-الحديث الحسن
: هو الحديث ما اتصل سنده بنقل عدل خفيف الضبط , وسلم من الشذوذ والعلة أي
ان سنده يتصل بواسطة العدول واحداعن واحد , وهو اما حسن لذاته وبلا توسط امر
خارج عن حقيقته ..... 3
وقد
اعطى ابن كثير ( ت774 ) تفسيرين لهذا
المصطلح اولهما : اعتبار اسنادين حسن وصحيح
وثانيهما : هو حسن باعتبار المتن وصحيح باعتبار السند .... . 4.
----------------------------------------------------
1-د/حسن الحكيم :مذاهب الاسلاميين في علوم الحديث
ص201
2-ابن كثيرالباعث الحثيث ص6 , السيوطي : تدريب الراوي
1/63 , الطيبي : الخلاصة ص35 , الجزائري:توجية النظر ص69 .
3-الحسني : دراسات في الكافي والصحيح ص46
4-ابن كثير : الباعث والحثيث ص22
اهمية الحديث النبوي الشريف
قال الامام احمد بن حنبل ( رض ) : ( ان السنة تفسر
الكتاب وتبينه ) 1 . فتأتي السنة موافقة ومؤكدة للقران في الحكم كما
جاء في الحديث : ( لايحل مال امرئ مسلم الا بطيب من نفسه )2
فهذا الحديث موافق ومؤكد لقوله تعالى : ( يايها الذين
امنوا لاتأكلوا اموالكم بينكم بالباطل الا ان تكون تجارة عن تراضٍ منكم .... )
النساء 29 .
وكذلك تأتي السنة النبوية مبينة ومفصلة لما أجمل في
القران كما قال سبحانه وتعالى : (وانزلنا اليك الذكر لتُبين للناس ما نزل اليهم
.... ) . النحل 44 .
وهذا البيان قد يكون بالقول , وقد يكون بالفعل , وقد
يكون بهما معاً , ومن ذلك بيان الرسول ( ص )لمقادير الزكاة .... المبين لقوله
تعالى : (.... واتوا الزكاة ..... ) البقرة 43 , وتأتي السنة مخصصة لعامة ومقيدة لمطلقة كما في قوله (ص) : (لاوصية لوارث
) .
المخصصة لقوله تعالى : ( .... الوصية للوالدين
والاقربين بالمعروفِ ) البقرة 180() .
وتأتي السنة محددتاً لما أُشكل على المسلمين من قطع
اليد بالنسبة للسارق من الرسغ ام من غير مكان في اليد ؟! المقيد لقوله : ( والسارق
والسارقة فأقطعوا أيديهما .... ) المائدة 38() .
كان الاهتمام بالنسة نظير للاهتمام بالقران , لما
كانت السنة لها في الدين هذه المكانه العليا حق عليها الرعاية والاهتمام في حفظها
, ونقلها وتبليغها كما قالها رسول الله (ص ) , فلقد حفظ الله كتابه ,فلم يعتريه
تغير أبدا , وأقام من ثقات الائمة من حاطها بالرعاية والحفظ ليكمل بذلك حفظ الكتاب
, فحفظ السنة لازم لحفظ الكتاب . 3
جاء في مقدمة صحيح مسلم ما يدل على اهتمام العلماء
بالاسانيد , وأنها المعول ُ عليها في قبول الحديث ورده ,حتى اذا وجدوا اسنادا
واهيا لم ينظروا في متنه , فاذا سلم نظروا في المتن معه . وعن عبد الله بن المبارك
: ( الاسناد من الدين ولولا الاسناد لقال من شاء ما شاء ) 4.
ومن اهتمام العلماء في حفظ السنة ايضا ان اهتموا
بمعرفة المبهمات وتواريخ الرواة , وألفت مؤلفات خاصة بالثقات والضعفاء والوضاعين
من رواة الاحاديث .
-----------------------------------------------
1-ينظر قاموس مصطلحات الحديث النبوي /محمد صديق
المنشاوي ص6 .
2-اخرجه البيهقي ج6 ص100 ,والدار قطني ج3 ص26
3-ينظرقاموس مصطلحات الحديث / المنشاوي ص9
4-مقدمة صحيح مسلم / ص12
الفقة الاسلامي
المقدمة
نزل القران الكريم مشتملا على ايات تتضمن الاحكام
الفقهية التي تتعلق بمصالح العباد في دنياهم واخراهم , وكان المسلمون على عهد
الرسول يفهمون ما تحمله هذه الايات من الاحكام الفقهية بمقتضى سيلقتهم العربية وما
اشكل عليهم من ذلك وجعوا فيه الى رسول الله ( ص ).
ولقد كان ابن مسعود
ان في فهم معاني القران مجالا رحبا ومتسعا بالغا فقال : ( من أراد علم
الاولين والاخرين فليثور القران ), والى هذا اشار الله تعالى بقوله : ( ما فرطنا
في الكتاب من شئ ) 1.
( بدأت الممارسة الفقهية كممارسة بيانية غرضها تسديد حاجات الواقع
المتجدد . لذا فهي تبحث عن التفضيل . وتنبعث هذا الحاجة من ان الفقه هو العلم
الاسلامي الوحيد المعنى بالواقع المباشر . وحيث ان هذا الاخير يمتاز بالتنوع
والتفضيل فالفقه الذي يعالجه ينبغي ان يكون مفصلا مثله . لكن هذا التفصيل لايتحصل
الا في الاجتهاد المعتمد على الحديث . ) 2
لقد ظهر الاجتهاد الفقهي في فترة مبكرة أوائل القرن
الثاني للهجرة , وربما قبل ذلك بقليل . وكان يراد به أول الامر معالجة القضايا
التي لا نص فيها . وظل هذا المعنى مستحكماً لدى المذاهب الفقهية التي ظهرت خلال
القرنين الثاني والثالث الهجريين , ومن ثم أخذ بتوسع ,فشمل القضايا المنصوص فيها 3 .
-------------------------------
1-التفسير والمفسرون ج1
2- د/ يحيى محمد –مقال (الاجتهاد السني ) باحث عراقي
.
3-المصدر نفسه /
الفقه لغة واصطلاحا
المادة ( فقه ): ف , ق, ه : الفقه وقد فَقه الرجل
بالكسر فقها وفلان لايفقه ولاينقه وأفقهتهُ الشى
هذا أصله ثم خص به علم الريعة والعالم به فقهه الله
تفقها وتفقهه اذا تعاطي ذلك وفاقهه باحثه في العلم 1.
فقه في دينه : صار عالماً بأصول الشريعة الاسلامية
وأحكامها ( سأل الفقه في مسألة شرعية 2.
قال تعالى : ( قد فصلنا الايات لقومٍ يفقهون ) .
فقه : صفة مشبهه تدل على الثبوت من فقه / فقه عن فطن
مدرك لحقيقة الشي 3 .
اما في الاصطلاح : 4.
1-العلم مع الفهم , ولذلك دعا موسى عليه السلام ربه
قائلا :( واحلل عقدة من لساني يفقهوا قولي ) طه ( 27 -28 ) .
اي يعملوا المراد منه ويفهموه ,والفهم : ادراك المعنى
وان لم يكن المدرك عالما كالعامي الفطن
2-فهم غرض المتكلم من كلامه فلا يطلق على غيرة يقال
فهمت كلامك ,أي عرفتم مقصدك به
3-فهم الاشياء الدقيقة فقط ,فلا يصح ان يقال فهمت ان
السماء فوقنا وان الارض تحتنا .
4-الفهم مطلقا سواء كان المفهوم دقيقا ام غيره وسواء
أكان غرضا لمتكلم أو غيره .
والصحيح من هذه الاقوال على رأي الدكتور اكرم ابو
العينين هو : الرأي الرابع والاخير حيث أطلقت معاجم اللغة على أن الفقه معناه
الفهم مطلقا , كما وردت ايات من القران ترد الاقوال
الثلاثي الاول, من ذلك قوله تعالى على لسان قوم شعيب
: ( قالوا ياشعيب ما نفقه كثيرا مما تقول ) هود91 .
فهذه الاية واضحة الدلالة في ان أكثر ما تقوله سيدنا
شعيب عليه السلام كان واضحا , فأطلق الفقه على الكلام الواضح والدقيق .
--------------------------------------------
1-مختار الصحاح / الجوهري 3-اصول الفقه –المحاضرة الاولى د/اكرم
البدوي ابو العينين .
2-معجم اللغة العربية المعاصرة
تأريخ الفقه الاسلامي
يعد الفقه الاسلامي أحد أهم ركائز الحضارة الاسلامية
وتمثل قصته مراحل تكوين الاحكام الشرعية وكيفية استخراجها , ومن خلالها نعرف كيف
كانت نشأة الفقه , وكيف نشأت المدارس الفقهية بقيادة الائمة الاربعة , وكذلك
الاسباب التي جعلت أئمة الفقه يتفقون في الحكم على بعض المسائل ويختلفون في البعض
الاخر .1
والفقه الاسلامي عموما هو العلم الذي يبحث لكل عمل عن
حكمه الشرعي , وفضل الفقه عظيم قال النبي العظيم (ص ) : ( من يرد الله به خيرا
يفقهه في الدين )2
أما موضوعة فهو أفعال المكلفين من العباد , فيبحث فيه
عما يعرض لأفعالهم من حل حرمة ,ووجوبة ندب وكراهه .
والحقيقة ان قصة الفقه بدأت مع بداية الدعوة
الاسلامية وبدء الرسالة فقد نشأ الفقه في حياة الرسول (ص )عندنا كان يجيب الصحابة
عما يعرض لهم من أسئلة, اذ كان هو المرجع الاول للفتاوى في أحكام الفقه
الاسلامي , وكان يعتمد فيما يفتى فيه على
ما يوحى اليه به , وعلى ما يفهمه من كتاب الله عز وجل , وعلى ما اذن الله له به من
تشريع , أو اجتهاد يجتهده 3 .
وقد بزرت طائفة من أصحاب الرسول الكريم ( ص ) في علوم
الدين وحفظ مسأئلة وفي فهم نصوص القران والسنة , وفي معرفة مقاصد الشريعة , وفي
استنباط الاحكام الفقهية , وأثنى الرسول (ص )على بعضهم في حياته 4 .
ان الشريعة الاسلامية في عهد الرسول الكريم ( ص )
كانت تعتمد اعتمادا فعليا على مصدرين فقط هما: القران والسنة , أما الاجماع
والقياس فلم يكن لهما وجود في ذلك العصر , لأن القياس يلجأ اليه عند وجود مسألة لا نص فيها ,وما دام الرسول الله ( ص )
حيا فالنص مستمر ولااشكال .... . 5 . فلم يكن عمل الصحابة
رضوان الله عليهم اذن مجرد النقل بل كان واجبا عليهم ان يستنبطوا , وان يجتهدوا
ارائهم وذلك فيها لم يرد فيه نص , ولم يعلموا من النبي (ص) وسلم فيه أمرا, وقد
وجههم عليه الصلوات ( ص ) الى ذلك حين حث على الاجتهاد .------------------------------------
1- الصالح :علوم القران ص23
2-المصدر نفسه ص30
3-المصدر نفسه
4-المصدر نفسه , البرهان /الزركشي
5-الصالح /علوم القران
وتعد المرحلة الثانية من مراحل نشأة وتطور الفقه
الاسلامي تلك التي جاءت بعد انقطاع
الوحي ووفاة الرسول الكريم ( ص ) وهو عصر الصحابة رضوان الله عليهم ( من سنة 11 الى سنة 40 ) ... يقول الامام
الشافعي : ( ان كل الصحابة قد رووا أخبار الرسول الكريم ( ص ) , وأحاديثه , وفتاويه . فاذا كان
عصر النبي ( ص ) هو عصر تبليغ الشريعة فعصر الصحابة هو عصر حفظها .
مفهوم الفقه الاسلامي
ان الفقه عند العرب :
الفهم والعلم وبعد مجئ الاسلام غلب ( اسم الفقه ) على علم الدين لسعادته وشرفه
وفضله على سائر العلوم , فاذا أطلق علماء الصدر الاول اسم ( الفقه ) فانه ينصرف في
عرفهم الى علم الدين دون غيره من العلوم وكان علم الدين في ذلك الوقت يتمثل في
كتاب الله وسنة رسوله ( ص ) ( نضر الله
امراً منا حديثا فحفظه حتى يبلغه قرب حامل فقه الى من هو أفقهر منه , ورب حامل فقه
ليس بفقيه ) 1.
وواضح من الحديث أن مراد الرسول ( ص ) بالفقه
المحمول هو كلامه صلوات الله عليه وسلم. والتأمل في الحديث السابق يدلنا على أن
الفقيه هو صاحب البصيرة في دينه الذي خلص الى معاني النصوص , واستطاع أن يخلص الى
الاحكام والعبر والفوائد التى تحولها النصوص
فقد كان الفقه عند أهل
الصدر الاول فقها شاملا للدين كله, غير مخصص بجانب منه وقد كان الفقه عندهم يعنى
الاصول قبل الفروع ويعنى بأعمال القلوب قبل عامل الابدان , ولذلك سمى الامام ( أبو
حنيفة )ورقات وضعها في العقيدة باسم ( الفقه الاكبر ) فالفقه كان يشمل في ذلك
العهد ( علم العقيدة ) وأحكام الفروع ولاخلاق وفي ذلك يقول الحسن البصري : ( انما
الفقيه المعرض عن الدينا الراغب في الاخرة البصير بدينه المداوم على عبادة ربه
الورع الكاف عن أعراض المسلمين العفيف عن أموالهم الناصح لجماعتهم ) 2 .
ان الادلة التفصيلية
تقابل الادلة الاجمالية , وهي محل نظر علماء أصول الفقه حيث يبحثون في أصول الأدلة
, الكتاب والسنة ولاجماع والقياس وغير ذلك , وهي تنقسم الى ثلاث أقسام :
1-ما يتعلق بالعقائد
الأساسية كا لاحكام المتعلقة بذات الله وصفاته وبالايمان به وبرسله وكتبه واليوم
الاخر وما فيه من حساب وجزاء وقد تكفل بدراسة هذا النوع من أحكام الشريعة ( علم
العقيدة ) .
--------------------------------
1-الترمذي العلم (26569
), ابو داود(3660 ) ,ابن ماجد المقدمة (230 ) ,أحمد ج5 /183 ,الدارمي المقدمة (
229 ) .
2-موقع الاسلام /الدعوي
والارشادي –اشراف معالي الشيخ صالح بن العزيز بن محمد بن ابراهيم .
2-ما يتعلق
بتهذيب النفوس واصلاحها كالاحكام المبينة للفضائل التي يجب ان يتحلى بها الانسان
كالصدق والامانة والوفاء بالعهد ةالشجاعة والايثار والتواضع .... والاحكام المبينة
للرذائل التي يتحتم على المرء أن يتخلى عنها كالكذب والخيانة وخلف الوعد والجبن
والبخل والانانية والتكبر....
3-ما يتعلق
ببيان أعمال الناس وتنظيم علاقاتهم بخالقهم كاحكام الصلاة والصوم والزكاة والحج,
وتنظيم علاقات بعضهم ببعض كأحكام البيوع والاجازة والزواج والطلاق وغيرها.
ومن خصائص الفقه
الاسلامي :1
1-سمو الغاية والاهداف
: هي ان احكام الفقه الاسلامي تهدف الى غاية عظيمة هي تحقيق المصالح للفرد
والجماعة , ودرء المفاسد عن الفرد والجماعة على حد سواء .
2-احكام الفقه الاسلامي
وحي ألهي .
3-تطبيق أحكام الفقه
الاسلامي يعد طاعة لله تعالى .
4-يمتاز الفقه الاسلامي
بالشمولية والعموم .
5-الثبات في القواعد
والمرونة في التطبيق . فهو يقوم على قواعد أساسية ثابتة لاتتغير ولاتتبدل مستمدة
من مصادرة الاولى وهي القران الكريم والسنة النبوية والقران .
-------------------------------
1- موقع الاسلام –الدعوي
والاشاردي –اشراف معالي الشيخ صالح بن عبد العزيز بن محمد بن ابراهيم .
المراحل التطورية التي مر بها الفقه الاسلامي
-------------------------------------
الدور الاول :عصر الرسالة أي مدة حياة النبي ( ص ) في
هذا الدور تكامل بناء الشريعة وكمل الدين .
الدور الثاني : عصر الخلفاء الراشدين وما بعد الى
منتصف القرن الاول الهجري ,وهذان الدوران هما المرحلة التمهيدية لتدوين الفقه
الاسلامي .
الدور الثالث : من منتصف القرن الأول الى أوائل القرن
الثاني حيث استقل علم الفقه وأصبح اختصاصا ينصرف اليه وتكونت المدارس الفقهيه التي
سميت فيما بعد بالمذاهب الفقهيه ويمكن أن يقال ان هذا الدور هو المرحلة التأسيسية
لتدوين الفقه .
الدور الرابع: من أوائل القرن الثاني الى منتصف القرن
الرابع حيث تم الفقه , وتكامل وهذا الدور هو دور الكمال لتدوين الفقه الاسلامي .
الدور الخامس: من منتصف القرن الخامس الى سقوط بغداد
في ايدي التتار في منتصف القرن السابع الهجري وفي هذا الدور بدأ الفقه في مرحلة
الجمود والتقليد في التاليف في الفقه .
الدورالسادس : من منتصف القرن السابع الى أوائل العصر
الحديث ,وهذا الدورهو دور الضعف في اساليب التدوين .
الدور السابع : من منتصف القرن الثالث عشر الهجري الى
يومنا هذا . الدور توسعت الدراسات الفقهيه خاصة الدراسات المقارنة وطبقت أمهات كتب
الفقه .
-------------------------------
مصادر الفقه الاسلامي
----------------------------------------
1-الكتاب : وهو القران
فانه هو الاصل في التشريع الاسلامي فقد بنيت فيه أسس الشريعة .
لذلك جاء القران احالة
عامة على السنة النبوية في هذه التفصيلات بقوله تعالى : ( وما اتكمُ الرسول فحذوه
وما نهكمُ عنه فانتهوا )1.
2-السنة :والسنة تلي
الكتاب رتبة في مصدرية التشريع من حيث ان بها بيان مجملة وايضاح مشكلة وتقييد
مطلقة وتدارك مالم يذكر فيه ,فالسنة مصدر تشريعي مستقل .
3-الاجماع :هو اتفاق
الفقهاء المجتهدين في عصر حكم شرعي والاجماع حجة قوية في اثبات الاحكام الفقهية
ومصدر يلي السنة في المرتبة . 2
-------------------------------------------
1- سورة الحشر اية 7
2-الترمذي الاحكام , وابو
داود , وأحمد
Yüksek Lisans
Problem:
Çözüm:
Gereksinimler:
KUR’AN
VE BAĞLAM
1.KİTAP:KURAN’IN
ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN ROLÜ
GİRİŞ:
Araştırmanın
konusu: Esbab-ı nüzul
Araştırmanın önemi:
Esbab-ı nüzul, Kuran’ın nüzul ortamının asli bir unsurudur. Bu yüzden Kuran’ın
anlaşılmasında etkili ve önemli bir maddedir. Bu madde eğrisiyle doğrusuyla bu
kitapta araştırılmıştır. Araştırmanın
amacı: Esbab-ı nüzul olgusunun Kuran’ın anlaşılması maksadıyla kullanılırken ve
değerlendirilirken yapılan hataları ortaya koyarak, düşülen hatalara dikkat
çekmek ve Esbab-ı nüzulün doğru değerlendirme şeklinin okuyucuya iletilmesi
hedeflenmiştir.
Araştırmanın metodu:
Kitapta tercih edilen yöntem ile esbabı nüzul ilmine;
1)olayı tespit
2)onun tenkidi
3)yeni yaklaşım
ilkeleri ile yönelmek, Esbab-ı nüzulden yararlanacak okuyuculara Esbab-ı nüzul
alanında genel bir değerlendirme imkânı verecektir.
I.
BÖLÜM: KURAN İLİMLERİ VE ESBAB-I NÜZUL
İLMİ
A)
KURAN İLİMLERİ HAKKINDA:
1) Kuran ilimlerinin doğuşu ve gelişmesi:
Kuran ilimlerinin kaynağı bizzat Kuran’dır.
Çünkü O, insandan okunmasını, üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını ve
uygulanmasını istemekle okuyucularını teşvik eden vahiy mahsulü bir kitaptır.
Bu sebepledir ki ümmi olmasına rağmen Hz. Peygamber’e teybin ve tebliğle
görevli olduğunu bildirmiştir. Efendimiz de Kuran ahlakıyla ahlaklanmış ve
ümmetini de ilim tahsiline, Kuran’ı yaşamaya yönlendirmiştir.
Sahabeler, Kuran’ı ezberlerken önceki
ezberlerini hayatlarına geçirmeden diğer ayetleri ezberlemeye geçemiyorlardı.
Efendimizin bu eğitim- öğretim siyaseti dikkate şayandır.
Sahabeler, Hz. Peygamber’in Kuran-hayat
bütünlüğünü hedefleyen bu yöntemini devam ettirdiler. Kuran’ı hayata işleme
şekliyle birlikte öğrenen sahabeler, birer eğitimci olarak gittikleri bölgelere
de bu metodu taşıdılar.
Tabiilerde Kuran’ı ilim ve amel yönleriyle
birlikte öğrenme ilkesini sahabeden aldılar. Sahabe-tabiin arasındaki bu ilim
akışı “kaydetmekle değil, öğretimle; yazı ile değil sözle” gerçekleşmiştir.
Demek oluyor ki Kuran ilimleri, nüzul
asrından tedvin dönemine bu şekilde geldi. Bu dönemde Kuran tefsir edilirken,
onu anlama çabaları sürecinde bir ihtiyaç sonucu Kuranla ilgili Kuran’ın bir
yönünü ele alan özel araştırmalar olarak tedvin edildi. Daha sonra bu özel
çalışmalar, “Ulumu’l Kuran” başlığı altında derlendi.
Kuran’la ilgilenen her âlim kendi çağının ilmi
ve fikri düzeyinde elde ettiği yeni bilgiler ışığında fıtri bir tavırla Kuran’a
yaklaşmıştır ve yaklaşacaktır.
Netice de Kuran ilimlerine her çağın güncel
bilgisi eklenmiş olacaktır.
2) Kuran ilimleri ve tefsir ilimleri
kavramları:
a-) Kuran ilimleri kavramı:
Ulumu’l Kuran
ibaresinin kavram olarak ortaya çıkışı hakkında ilk fikir beyan eden
zerkani’dir. O tarihi h. 5. asra kadar çekmiştir. Fakat tarihi sıralamada en
önde yer alan Ulumu’l Kuran başlıklı eserler gerçek ilk olanı belirlemede
yeterli değildir. Çünkü ilk devir âlimleri bu kavramı “Ulumu’t tefsir”
anlamında kullanmışlardır.
Ulumu’l Kuran kavramını günümüz kullanıldığı
şeklinde billurlaştıran h. 8. asırda zerkeşi olmuştur.
Kuran ilimlerinden selefin anladığı Kuran’ın
muhtevasında bulunan bilgilerin sistemleştirilmesi ve bu usulün Kuran’ın
anlaşılmasında kullanılmasıdır.
Taberi ve zerkeşi ye göre Kuran ilimlerinden
kast olunanın üç şey olduğunu (tevhid, tezkir ve ahkâm) farklı ibarelerle
belirtmişlerdir. Zerkani ise Kuran ilimlerini her an sınırları ve kapsamı
genişleyen bir ilim olarak değerlendiriyor. Fakat bu anlayışla günümüz bazı
âlimlerin yaptığı gibi çıkan her gelişmeyi veya her teknolojik gelişmeyi
Kuran’la irtibatlandırmak yanlış olur. Bu Kuran’ın anlamını zorlama olur fakat
Kuran’ın bu tür zorlamalara hiç gereksinimi yoktur.
O halde Kuran ilimleri, konusu her yönüyle
Kuran olan, Kuran’la ilgili veya Kuran’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan
oluşan, Kuran’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir
bilgi alanıdır.
b-) Tefsir ilimleri kavramı:
Tefsir ilmi, Kuran’ın açıklanmasını
hedefleyen bir ilimdir. Bu ilmin de konusu Kuran’dır. Fakat Ulumu’l Kuran
Kuran’ın her yönünü ele aldığı için kapsam alanı daha büyüktür. Bu yüzden
tefsir ilmi, Kuran ilimlerinin bir parçasıdır. Tefsir ilmi ile meşgul olan
kimse Kuran ilimlerinden yararlanmak mecburiyetindedir. Çünkü bu ilim üç ana
noktada toplanır:
·
Kitabullah’ı
anlamak
·
Kitabullah’ın
manalarını açıklamak
·
Kitabullah’ın
hükümlerini tespit edip, çıkarmak
Sonuç olarak tefsir ilmi, daha özel bir
alanda ve daha özel bir gayeyle Kuran’a yönelir. Kura ilimleri ise Kuran’a daha
genel bir alanda ve daha genel gayeyle yaklaşır.
3) Kuran ilimleri arasında Esbab-ı nüzul
ilminin yeri:
Sahabe ve tabiin nüzulü döneminde Esbab-ı
nüzul ilmini bilmek Kuran’ı anlamak için olmazsa olmazlardan biridir. Sahabe
Esbab-ı nüzulü çok kullanmıştır. Bu çok doğaldır. Çünkü Esbab-ı nüzul onlar
için çok önemli bir bilgi olarak kabul edilmiş ve Kuran’ anlamayı bu bilgiye
sahip olmakla eşdeğerde görmüşlerdir. Fakat sahabe her ayetin nüzul sebebini
bilmek iddiasında olmamıştır. Yeri geldiğinde bu konuda “bilmiyorum” cevabını
da vermişlerdir.
Tedvin döneminde ise ilk telif edilen
ilimler arasında Esbab-ı nüzul ilmini görmekteyiz.
Bu dönem âlimlerinden birçoğu Kuran anlaşılmasında
Esbab-ı nüzul ve tefsir rivayetleri ile yetinmişlerdir.
Esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden itibaren
önemini korumuş Kuran’ı anlamada en önemli ilim halini almıştır.
B)
ESBAB-I NÜZUL İLMİ:
1-) Esbab-ı nüzul ilminin tanımı:
Esbab-ı nüzul ilminin geçmişten günümüze
kadar birçok tarifi vardır ama özet olarak Esbab-ı nüzulün tarifi şudur:
Nüzul ortamında meydana gelen bir hadise
veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya meydana geldiği günlerde bir veya
daha fazla ayetin, olayı veya soruyu kapsayan özelliklerini içermek, cevap
vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile olan ve vahyin nazil olduğu
ortamı bize bildiren hadiseye Esbab-ı nüzul denir.
2-) Doğuşu ve gelişimi:
Esbab-ı nüzul ilminin doğuşu ve gelişimi,
Kuran ilimlerinin doğuşu ve gelişimi sürecinden ayrı ve ondan soyutlanarak
düşünülemez.
Sahabe döneminde Esbab-ı nüzul ilmine özel
bir yer verilmiştir. Kuran’ı açıklamak için bu ilmi bilmek şart kabul
edilmiştir.
Tabiin döneminde Esbab-ı nüzul rivayetleri
toplanmaya devam edilmiştir. İslamiyet’e yeni giren kavimler ve ehli kitapla
olan ilişkiler sebepleriyle rivayetlerde artış olmuştur.
Kuran ilimleri tarihçesinde özetle temas
edildiği üzere Esbab-ı nüzul rivayetleri sonraki nesillere, öğretimle, sözle,
ağızdan naklediliyordu.
Tedvin dönemine böyle gelinmiş ve ilk
tefsirler yazılmaya başlanmıştır. Bu tefsirlerin çoğunluğunun rivayet tefsiri
olduğu bilinmektedir. İşte esbab-ı nüzulde bu kitaplarda önemli bir yer teşkil
etmektedir.
Esbab-ı nüzul rivayetlerinin ilk kayda
geçirildiği esereler tefsir kitapları değildir. Hadis mecmuaları tefsirlerden
önce telif edilmiş ve bu eserlerin bir bölümü de tefsire ayrılmıştır. Bu
bölümler hemen hemen sebebi nüzule tahsis edilmiş gibidir.
3-) Esbab-ı nüzule dair eserler:
·
Ali b.
El-Medeni (234/848), Esbabu’n-Nüzul.
·
Ebu’l
Hasan Ali b. Ahmed el-Vahidi(468/1075), Esbabu’n-Nüzul
·
İbn
Teymiyye(728/1327), el-İlm bi esbabi’n Nüzul
·
İbn-i
Hacer el-Askalani (852/1448), el-Ucab fi beyani’l-esbab
·
Celaluddin
es-suyuti(911/1505), lababu’n nükûl fi esbabi’n nüzul
Bu konuda daha birçok eser verilmiştir.
C)
ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİ:
1-) Esbab-ı nüzulü bilmenin yolu:
Esbab-ı nüzul ancak
sahih nakille bilinebilir. Bu alanda ictihada, re’ye mahal yoktur. Yani nüzul
sebebi akıllı idrakı mümkün olmayan, sadece işitme ve görmeyle bilinebilen ve
sahabeden müsned-merfu olarak gelen rivayetlerdir.
Sahabenin müsned-merfu
olmayan esbab-ı nüzul rivayetleri, tabiinin de bu konudaki mürsel rivayetleri
tefsir için yaptıkları esbab-ı nüzul değerlendirmeleridir yani yorumdur.
2-) Hadis usulü
açısından esbab-ı nüzul rivayetleri:
Sebebi nüzul rivayetlerinin
hadis usulü açısından ele alınıp incelenmesi, bu rivayetlerin hükmünün ne
olduğu hakkında söylenenleri ortaya koyma amacını taşımaktadır.
Bilindiği gibi ayetlerin nüzulü yakından
müşahede edenler, sebeplerini bilip nüzul keyfiyetinden bahsedenler sahabeler
olmuştur. Bunların bu husustaki haberlerine müsned hadis denilmektedir.
Bir hadisin müsned olabilmesi için iki şart
vardır: senedin ittisali ve merfu olması.
Sahabenin Hz. Peygambere isnad etmediği söz,
fiil ve ikrarlara mevkuf hadis denmektedir. Sahabenin sebebi nüzul dışındaki
tefsirleri mevkuf hadis olarak değerlendirilir.
Tabiinin sahabe ismini anmadan Hz.
Peygambere isnad ettiği haberlere mürsel haber denir. Eğer Hz. Peygambere dayandırılmıyorsa
maktu haber olarak adlandırılır.
3-) Esbab-ı nüzul rivayetlerin
kalıpları(sıygaları):
Hadis mecmualarında, tefsirlerde, tarih
kitaplarında sebebi nüzul rivayetleri zikredilirken kullanılan rivayet
sıygaları çok önemlidir. Fakat ulumu’l Kuran eserlerinde bu konu sistematik bir
şekilde ele alınmamıştır.
Esbab-ı nüzulün kavramsal tanımı ile rivayet
sıygaları arsında kurulması gerekli bir bağ vardır. Bu sebeple esbabı nüzul
rivayetlerinin sıygalarının tespiti büyük önem kazanmaktadır. Nüzul sebeplerini
bu şekilde tanıyarak, hataya düşme, yanlış bilgilere bağlı kalma gibi
risklerimiz ortadan kalkacaktır.
Esbab-ı nüzul rivayetlerinin sıygalarını iki
gruba ayırmaktayız:
1)Sebeb ifade etmede nass olan kalıplar: Bu
kalıpla rivayet edilmiş bir haber, sebebi nüzul kavramı terim olarak
alındığında bu kavramın sınırları içinde kalır. Buna göre sebebi nüzul
rivayetinin nüzul ortamına ait olduğu, başka bir unsura ihtiyaç olmadan
rivayetin lafızlarından ve sıygalarından anlaşılabilir. Dolayısıyla bu rivayet
sebep ifade etmede nass dır. Yani ayetin inişine sebep olan hadiseyi bildirmeyi
ver ayetin delalet ettiği manaya açıklık getirmeyi Murat edinmiştir. Bu konuda
bir delildir.
2)Sebep ifade etmede nass olmayan kalıplar:
bu kalıpla rivayet edilmiş bir haber, sebebi nüzul ibaresi terim olarak
alındığında kavramın sınırları dışında kalır. Yani rivayette zikredilen sebep
nüzul ortamına ait değildir. Sıyga, ayetin sebep olan hadiseyi bildirmek gibi
bir anlam ifade etmez. Ayetin manasını açıklamak isteyen mesela sahabe veya
tabii kendi yorumları olarak bir sebebi nüzul zikretmişlerdir.
4-) Esbabı nüzul rivayetlerinin tasnifi:
Esbab-ı nüzul rivayetlerini birçok açıdan
tasnife tabi tutmak mümkündür. Ulumu’l Kuran ve esbabı nüzul ilminden bahseden
bütün eserlerde bunun örnekleri görülebilir. Tahir bin aşur’un ve özellikle
Dihlevi’nin tasnifleri geleneksel yaklaşımı aşan çabalardır.
Ancak esbabı nüzul rivayetlerinin yeni bir yaklaşımla tasnif edilmesi
Kuran’ın anlaşılmasında sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için son
derece gereklidir. Buda esbabı nüzul rivayetlerini çeşitleri açısından tasnif
etmekle mümkündür.
1) nüzul ortamına ait
ve o ortamın özelliklerini yansıtan müsned- merfu hadislerden oluşan esbabı
nüzul rivayetleri
2) ayet veya ayetlerin
manasının kapsamına giren, nüzul asrında gerçekleşmiş veya daha sonra meydana
gelmiş bir hadisenin yorum ile örneklendirildiği haberlerden oluşan (tefsir
için ) esbabı nüzul rivayetleri
Esbabı nüzul
rivayetlerinin bu şekilde tasnifinin tercih sebebi, diğer açılardan yapılmış
tasnifleri değerlendiren, bir sonuca bağlayan ve en önemlisi de hepsinin ana
özelliğini içeren bir tasnif olmasıdır.
5-)Esbabı nüzul
rivayetlerinde ihtilaf edilmesi:
Esbabı nüzul
rivayetlerinde ihtilaf olduğu bilinen bir olgudur. Rivayet tefsirinin önemli
bir malzemesi olan esbabı nüzul rivayetlerindeki bu problem, tefsir ilmini
genel iki meselesinden (nakle dayanan ihtilaf- istidlale dayanan ihtilaf) biri
olarak incelemek icabeder. Esbabı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesini iki
temel sebepte toplayabiliriz:
1) Her ayete bir sebep arayanların tutumları
sonucu mezhep hareketleri, şahısların ebedileştirilmesi, israili haberler ve
uydurma (mevzu) rivayetlerin esbabı nüzul alanına dahil edilmesi
2) Esbabı nüzulün yanlış tasnif edilmesi.
(nüzul ortamında gerçekleşmediği halde bir hadise o döneme mal edilince problem
çıkması.)
D)
ESBAB-I NÜZULLE İLGİLİ MESELELER:
1-) Taaddüt meselesi:
Esbabı nüzul rivayetlerindeki önemli bir
mesele taaddüt meselesidir. Rivayetlerin arasını telif edemeyen veya birini
tercih edecek sebep bulamayan âlimler, bu ayetler için nüzulün taaddüt ettiği
tezini öne sürmüşlerdir. Birçok nüzul sebebi dolayısıyla bir ayet nazil olmuşsa
buna sebebin taaddüdü, tam tersi durumda, yani birkaç ayet bir sebep için
inmişse buna da nüzulün taaddüdü denilmektedir.
2-) Hükmün veya nüzulün taahhürü
meselesi:
Nüzulün hükmünden önce olması veya hükmün
nüzulden önce olması durumlarıdır. Bu meseleden bahseden iki âlim zerkeşi ve
suyuti’dir.
3-) Umum- husus meselesi:
Bu mesele nüzul sebebi olmada nass olan bir
rivayet ve devamında inen ayetin umum mu yoksa husus mu ifade ettiği
meselesidir. Âlimlerimizin çoğu: “muteber olan lafzın umumudur, sebebin hususu
değildir.” Görüşünü taşımaktadırlar. Sebebin hususiyeti görüşünü taşıyanlar,
hükmün aynı türden olan benzeri durumlarda sabit olmasını ancak kıyas yoluyla
mümkün görürler.
İslam hukukundaki hususi bir sebeple varid
olunan her amm ifadenin umumuyla amel edilmesi uygulaması aynen beşeri
hukuklarda da yürürlüktedir.
E)
ESBAB-I NÜZULLE İLGİLİ DİSİPLİNLER
(İLİMLER):
Esbab-ı nüzulden bahseden eserlerde görülen
bir diğer husussa
bu ilmin bazı alanların konusu veya malzemesi olmasıdır.
1-)
Hikmet-i teşriiye ilmi:
Hikmet-i teşriiye ilmini, teşri felsefesi
olarak da adlandırmak
mümkündür. Tanım olarak “ Beşer kudretinin erişebildiği yere kadar,
konunun sebeplerini, hakikatini aslında olduğu gibi arayan ilimdir.”
2-) Mübhematu’l
Kuran:
Bu ilim Kuran’da müphem bırakılan yani
anlaşılması açık ve belirli olmayan bazı kelimeleri açıklamayı konu edinen,
nakli bir ilimdir. Bu ilimde çeşitli ihtilaflara açıktır. Senet ve metin
tenkidi yoluyla sahih rivayetleri saptamak ve bunları değerlendirmek konunun
tartışmaya açık yönünü kapatacaktır.
3-) Tenasüb ve
insicam ilmi:
Bu ilim bağlaç görevini yüklenir yani ayetler
ve sureler arasında birtakım irtibatlar bu ilimle kurulur.
Bazı ayetler ve sureler arasında ki
münasebet ilk bakışta görülemeyebilir. Fakat nüzul sebeplerini, makamın
gerektirdiklerini, muhatapların hallerini, durumlarını, muhitin ve zamanın
icaplarını bilenler ayetler, sureler arasında ne kadar mükemmel bir münasebet
olduğunu anlarlar.
Esbab-ı nüzul insicam ilişkisinde asıl
vurgulanması gereken şudur; Kuran’ın genel mesajı kavranmalıdır. Zaman-mekân-şahıs
unsurlarının ötesinde insani örnek oluşturan, insan hayatının canlı, somut
yönü, bu genel mesaj çerçevesinde ele alınmalı ve üzerinde düşünülmelidir.
II.
BÖLÜM: KURAN-I KERİM’İN ANLAŞILMASINDA
ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNİN SONUÇLARI:
A)
KURAN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN YETERSİZ KALMA SEBEPLERİ:
Kuran’ın anlaşılmasında birçok bakımdan
esbab-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kalma sebepleri söz konusudur. Bu
sebeplerin başında da rivayetlerden kaynaklanan problemler gelmektedir.
§
Esbab-ı
nüzul rivayetleri, rivayet ve sema yoluyla bilindiğinden hadis usulü
kriterlerine uyulmadığı taktirde problemler çıkmaktadır. En başta sahabe ve tabiundan
rivayet edilen söz ve davranışlar müsned ve merfu olarak adlandırılamaz. Bu nedenle bu rivayetler tefsir için yapılmış
rivayetler olarak değerlendirilmelidir. Yani Kuran değerlendirilmesinde müsned-
merfu Sebeb-i nüzul rivayeti olarak değil tefsir için yapılmış rey ve içtihat
konumunda değerlendirilmelidir. Aynı şey tabiilerden rivayet edilen haberler
içinde geçerlidir.
§
Bir başka
problem de, senetsiz yapılan rivayetlerdir. Esbab-ı nüzulü eserlerinde
değerlendiren ve senetleri zikretmeyen âlimler bu tavırlarıyla hiçbir şeyi
halletmemişlerdir. Aksine birçok problemin çıkmasına sebep olmuşlardır. Böylece
bu bilgi alanı istismara açık hale gelmiştir.
§
Kuran’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rivayetler açısından yetersiz kalmasının bir
başka sebebi ise, rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme ve rivayetleri
karıştırmadır. Esbab-ı nüzul rivayetleri Kuran’ı anlamada doğruyu bulmak için
kullanılmıştır. Buna rağmen alimlerin fikirleri birbirine zaman zaman ters
düşmüştür. Buna geçerlilik iddiası bulunan çok fazla rivayetin olması Sebeb
olmaktadır. Bu durumda rivayetlerin tasnifi zorunludur. fakat klasik tasnifte
denendiğinde bazı problemleri beraberinde getirmiştir. O yüzden daha önce
zikredilen türlerine göre rivayetleri tasnif etmek tercih edilmelidir.
§
Bir diğer
sorun rivayet sıygalarına dikkat edilmemesidir.
§
Bir diğer
konuysa; sebebiyet ifade eden rivayetin nass olarak umum değil de husus ifade
ettiği şeklinde anlaşılmasıdır. Oysaki âlimlerimizin çoğunun hususun değil
umumun geçerli olduğu görüşünü savunduğundan daha önce bahsetmiştik.
§
Kuran’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kalmasının bir başka sebebi ise nüzul
sebebi için bir ayet için birçok rivayet bulunması sebebiyle ortaya çıkan
taaddüt ve taahhür meseleleridir. Esbab-ı nüzul rivayetleri tasnife tutulup
Sebeb-i nüzul-tefsir için Sebeb-i nüzul ayrımı yapılmadan bu sorun
aşılamayacaktır.
§
Son olarak
da rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman
bakımından uyumsuzluktur. Rivayetlerin tasnifi burada da işimize yarayacak
böylece çelişkili rivayetlerin değerlendirilmesi hatasına düşülmeyecektir.
B)
KURAN-I KERİM’İN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DOĞURDUĞU OLUMSUZ
SONUÇLAR:
§
Bunlardan
ilki; yorum zenginliğine engel olmasıdır. Esbab-ı nüzul rivayetleri Kuran’ın
yorum zenginliğini 3 şekilde engeller:
o
Her ayette nüzul sebebi arama çabaları,
o
Ayeti
anlam zenginliğini sebebi nüzulle sınırlandırma ihtimali,
o
Ayetin
sebebi nüzulünün olayın çevresinde sıkışıp kalma tehlikesi,
§
Kuran’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerinin doğurduğu bir diğer olumsuz sonuç;
Kuran’ın evrensel hedefini, Kuran-insan-hayat bütünleşmesini önlemesidir.
Esbab-ı nüzul rivayetleriyle aktarılan nüzul ortamı hadiseleri, gelecekte aynı
durumlarla karşılaşacak, aynı halleri yaşayacak insanlar için de geçerli
olmaktadır. Çünkü bir ayetin anlamı- anlamları nazil olduğu mekân-zaman
bağlamının ifade ettiklerinden çok daha fazla şey ifade etmektedir. Kuran’ın anlaşılmasında
esbab-ı nüzulün Kuran’ın evrensel hedefini, Kuran-insan-hayat bütünleşmesini
önlemesi ancak bu bakış açısıyla ortadan kaldırılabilir.
§
Bir diğer
olumsuz sonuçsa konunun istismar edilmesidir. Özellikle şahısların
ebedileştirilmesinde ve mezhep hareketlerinde bu istismarı görmek mümkündür.
Esbab-ı nüzul hadis yöntemi açısından kritiğe tabi tutulmadıkça, tasnif
edilmedikçe dikkatler fani kişiler veya mezhepler üzerinde toplanacaktır. Buda
Kuran’ın anlaşılmasında görüş açısının daralması demektir.
III.
BÖLÜM: ESBAB-I NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM
A)ESBAB-I
NÜZUL RİVAYETLERİNİN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ:
1-) Esbab-ı nüzule olan ihtiyacın
sınırlarını belirleyen ilkeler:
Kuran’ı anlama çabasında esbab-ı nüzulden
yararlanmada ihtiyacın sınırlarını belirleyen 2 grup ilke söz konusudur.
Birinci guruptaki ilkeleri genel ilkeler, ikinci guruptaki ilkeleri de özel
ilkeler olarak adlandırmaktayız.
Genel ilkeler:
o
Esbab-ı
nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir.
o
Esbab-ı
nüzulü bilmeden de Kuran’ı anlamak mümkün değildir.
Kuran’ın özünü, bir bağlam bütünü olarak
genel anlamını, mesajını
tanımak ve kavramak mümkündür. Yani insan, Kuran’ın bir hidayet rehberi
olarak kendisine sunduğu mesajın temel ilkelerini genel anlamını tanıyabilir,
kavrayabilir.
Özel ilkeler:
(Kuran’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını belirleyecek
olan esas ilkeler)
o
Sebebi
nüzulü bilmenin mukteyaz-ı hali bilmek gibi olduğu hallerde esbabı nüzul
bilinmelidir.
o
Sebebi
nüzulü bilmemenin Kuran’ın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme
şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde esbab-ı nüzul bilinmelidir.
o
Bu ilke
önceki iki ilkeyi kapsayan bir niteliktir. Buna göre; Kuran’ın anlaşılmasında
esbab-ı nüzule olan ihtiyacı ilk planda Kuran belirlemelidir. Kuran’ı okuyan
veya dinleyen kimse okurken karşılaştığı bir ayetin veya ayetlerin
anlaşılmasında anlamak için bir bekleyişe giriyorsa bu durumda esbab-ı nüzul
bilgisine ihtiyaç vardır.
2-) Esbab-ı nüzul rivayetlerinin hadis
usulü açısından tenkidi:
Esbab-ı nüzulün hadis usulü açısından
değerlendirilmesi çok
önemlidir. Bu alanda ki birçok problemin bu şekilde çözüleceği
düşüncesindeyiz.
Bu konuda ki ilkeleri
şu şekilde özetlemek mümkündür:
o
Bir
rivayetin Sebeb ifade etmede nass ve nüzul ortamına ait olabilmesi için müsned-
merfu olması gereklidir.
o
Sahabenin
esbab-ı nüzul değerlendirilmeleri bu kategoriye girmemelidir. Bu tür haberlerin
mevkuf olduğu bilinmelidir.
o
Tabiunun
esbab-ı nüzul değerlendirmeleri de sahabenin ki gibi Sebeb ifade etmede nass
olmayan ifadeler gurubuna dâhil edilmelidir. Bu haberlerin mürsel olduğu
bilinmelidir.
o
Rivayetlerin
tenkidi senet-metin bütünlüğü içinde yapılmalıdır. Çünkü senet-metin ikilisi bu
ilmin bütün meselelerini ilgilendirmektedir.
3-) Rivayetleri tasnif etme:
Esbab-ı nüzul rivayetlerini iki ana gurupta
değerlendirmiştik:
o
Esbab-ı
nüzul rivayetleri
o
Tefsir
için esbab-ı nüzul rivayetleri, değerlendirmeleri
Tefsir için yapılan değerlendirmeleri de
incelediğimizde 3 gurup
değerlendirmeyle karşılaşmaktayız:
o
Hz.
Peygamber’in yaptığı Sebeb-i nüzul değerlendirmeleri
o
Sahabe ve
Tabiunun yaptıkları sebebi nüzul değerlendirmeleri
o
Âlimlerin
yatıkları sebebi nüzul değerlendirmeleri
B)
KURAN-I KERİM’İN BÜTÜNLÜĞÜNÜN DİKKATE ALINMASI:
Kuran’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü
açısından Kuran’ın bütünlüğü kavramı çok yönlü bir yapıya sahip gözükse de
aslında sadece bir yönü ön olana çıkmaktadır:
“ Bütün olarak Kuran-ı Kerim”
Bu yön diğer yönleri
de kapsayan bir niteliğe sahiptir. Yani Kuran’ın bütünlüğü kavramının en geniş
yönü budur. Kuran’a dâhil bütün yönleri bünyesinde toplayarak varlığını
tamamlar.
Bütün olarak Kuran
kavramına bakıldığında Kuran ayrı ayrı parçalarının (kelime, ayet, sure)
birleşmesiyle oluşan bütünlüğe indirgemek yerine birleşik bir bütün, topyekûn
bir parça olarak kavranmalıdır. Çünkü Kuran, parçalarının inişinden önce sebebi
nüzullerinin dahi gerçekleşme sırası belli, ayet ve surelerinin yerleri belli
bir plana göre tertip edilmiştir.
Ezeli ilme dayalı olarak indirilmiş ve
ayetleri de bu şekilde tertip edilmiş bir kitabın mükemmel bir bütünlük arz
etmesi gayet doğaldır.
Kuran’ın bütünlük içerisinde esbab-ı nüzulün
yeri de bu bağlamda anlaşılmalıdır. İnsan, kâinatın bir dinamik unsuru olarak,
Kuran’ın değişen dünyaya hâkim olan değişmez değerler getirdiğini anlamalıdır.
Kuran’ın nüzul asrı için geçerli bu bakış
açısı, günümüz içinde geçerlidir. Hayatta ki olaylar değişse de insanın
karakteri ve ondan kaynaklanan olaylar hala devam etmektedir. Kuran’ı hidayet
rehberi edinen insan, esbab-ı nüzul rivayetlerini bu bağlamda değerlendirirse onu
anlamada yeni boyutlar keşfederek kendi vakıasına Kuran’ı aktarabilir. Bu aynı
zamanda sorumluluğudur.
C)
SİYAK-SİBAK’IN GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI:
Bu hususta Kuran’ı anlamda çok önemlidir. Çünkü
esbab-ı nüzul rivayetleri Kuran’ın bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilirken
Kuran’da ki siyak-sibakı görebilmeyi sağlayan unsurlardandır. Ayetlerin veya
surenin nazil olmasındaki sebeplerin bilinmesi, siyak-sibakın(bağlamın) idrak
edilmesini mümkün kılmaktadır.
D)ESBAB-I
NÜZUL VE TARİHİLİK KAVRAMI:
Esbab-ı nüzul tarihilik kavramı münasebetine
insanın tarihi bir varlık olması bağlamında bakabiliriz. O zaman görülecektir
ki esbab-ı nüzul Kuran-insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş insani
eylemlerin adıdır. Aslolan bu tarihi eylemlerden bu günün insan meselelerine
yönelik ilkeleri tespit edebilmektir. Bundan daha önemlisi ise bu tespitleri
hayata geçirebilmektir.
Bununla beraber esbab-ı nüzul, Kuran’ın
anlaşılmasında insani karakterleri sonraki insani karakterlere taşımakta temel
olması sebebiyle “orijinal yorum- orijinal tarih” tir. Tefsir için yapılmış
esbab-ı nüzul rivayetleri ise “düşünülmüş yorum - düşünülmüş tarih” tir.
SONUÇ:
Sonuç olarak; esbab-ı nüzul, Kuran’ın
yaşanılan, yaşanacak bir gerçek olduğunu, bir hidayet rehberi olduğunu ortaya
koyan en büyük delildir.
Esbab-ı nüzulün Kuran’ın anlaşılmasında
tespit edilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi bize birçok fayda
sağlayacaktır. Bunlar:
KUR’AN’IN
ANLAŞILAMSINDA ESBAB-I NÜZULÜN ROLÜ
YUSUF ÇINAR
12912761
Esbâb-ı nuzul Kuran ilimleri arasında
ilk sırada yerini almış ve Kuranı anlamanın kendisinin bilinmesine bağlanıldığı
bir ilim olarak tarihten günümüze neşvunemâ bulmuştur. Ulûmul Kuran ve
Ulûmu’t-Tefsir alanında yer almış eserlerin ilk konuları arasında yerini almaktadır.
Esbâb-ı Nuzul; bir olay ya da Hz. Peygambere sorulmuş bir
soruya bir veya daha fazla ayetin olay ya da soruyu kapsayacak şekilde
cevaplamak veya hükmünü vermek üzere vahyin inmesi ve nüzul ortamını
resmetmesidir.
Esbab-ı Nuzul sahih nakille bilinmektedir.
Akılla idrak edilmesi mümkün olmayan işitme ve görme ile sahabeden müsned-merfu
olarak gelen rivayetlerdir. Sahabeden gelen fakat müsned-merfu olmayan
rivayetler ise tefsir için yapılmış esbab-ı nuzul değerlendirmeleridir. Burada
sahabenin kendi yorumu, ayetten anladığının aktarılması çabası sözkonusudur.
Sahabenin icma ettikleri sebebi nuzul yorumları ise huccet kabul edilmiştir.
Esbab-ı Nuzul zikredilirken
kullanılan rivayet sıgası Kuran ilimlerinde maalesef sistematik bir yapıya
kavuşturulamamıştır. Ancak bu konu hem ayetlerin araştırmasını yürüten
araştırmacıların zihni karmaşadan uzak bir şekilde ayetleri inmesine vesil
olayları inceleyebilmeleri açısından hem de esbab-ı nuzulden sayılmayan
rivayetleri esbab-ı nuzulden sayma yanlışından korunma bakımından büyük önem
taşımaktadır. Dolayısıyla rivayet sıgalarını sebep ifade etmede nass olan
kalıplar ve nass olmayan kalıplar olarak iki gruba ayırabiliriz. Sebep ifade
etmede nass olan rivayet kalıplarında nuzul ortamına ait kalıp içinde kalınır
ve bu sınırın dışına çıkılmaz. Bu rivayette hadiseyi bildirmek istenir ve delil
olarak kullanılır. Sebep ifade etmede nass olmayan rivayet kalıbı ise sahabe ve
tabiinin yorumlamasıyla söz konusu ayet açıklanmaya çalışılmış olup bir delil,
hüccet maksadıyla rivayette bulunulmamıştır.
Kur-an’ın daha iyi anlaşılması için
esbab-ı nuzul rivayetlerinin daha iyi bir tasnifine ihtiyaç vardır.
Bu konuda Şah VeliyyullahDihlevi’nin,
Tahir b. Aşur’un tasnifleri geleneksel yorumun üstüne çıkmıştır. Ayrıcaesbab-ı nuzul nevileri açısından;
1) Esbab-ı nuzul rivayetleri (müsned-merfu hadis olup sıhhat
şartlarını taşıyan nüzul ortamına ait tasvirlerdir.)
2) Tefsir için esbâb-ı
nüzul rivayetleri (re’y ve ictihad ile misal getirmek için oluşmuştur.)
Esbab-ı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesini iki sebepte
inceleyebiliriz:
1)Mezhep hareketleri,şahısların ebedileştirilmesi, israili
haberler ve uydurma rivayetlerin esbab-ı nüzul alanına dahil edilmesi,
2)Nüzul ortamında cereyan etmediği halde hadiselerin o döneme
mal edilmesi.
Dolayısıyla esbab-ı nüzul rivayetleri hadis tenkitçilerinin
kullandıkları senet ve metin tenkidi kurallarıyla denetlenmeli, gerçeği
yansıtmayan haberlerle araştırmacıların zihin kargaşasına düşmeleri
engellenmelidir. Bunun yanında sistematiği bulunmayan esbab-ı nüzul rivayetleri
belli bir metoda bağlanmalıdır.
Esbab-ı nüzul rivayetleri konusunda ele alınması gereken bir
başka husus Kur’an-ı Kerim’in yorum zenginliğinin engellenmesine yol açmasıdır.
Bunlar ;
1) Her ayete nüzul sebebi arama çabaları
2) Ayete birçok açıdan bakma imkanı varken nüzul sebebi ile sınırlı
kalma ihtimali,
3) Ayetin esbab-ı nüzuldeki olayın örgüsüne
sıkıştırılması,
4) Kur’an-ı Kerim’in
evrensel hedefini Kur’an-insan-hayat
bütünleşmesinin engellenmesidir.
Netice olarak genel
manada;
1) Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün
değildir,
2) Esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an-ı Kerim’in özünü
anlamak mümkündür.
Gibi,
Özel
olarak da esbab-ı nüzulün muktezayı hali bilmek gibi olduğu hallerde bilinmesi
gerektiği, Kur’an’ın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi
ve güçlüğü bulunduğu hallerde esbab-ı nüzulün bilinmesi gerektiği ve
Kur’an-ı Kerim’de esbab-ı nüzule olan ihtiyacı ilk
planda Kur’an-ı Kerim’in belirlemesi gerektiği bilinmelidir.
esbab-ı
nüzulün Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında tespit edilen ilkeler çerçevesinde ve
onlara uyarak değerlendirilmesi, araştırmacılar ve Müslümanlar açısından birçok
faydalar temin edecektir;
1)Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında
insanların yeni bakış açıları kazanabilecekleri
birçokolgu olduğu ortaya çıkacaktır,
2) Esbab-ı nüzulün ve nüzul
ortamının tam olarak anlaşılması sağlanacaktır.
ELİF
ÇAKIR
YÜKSEK
LİSANS
GİRİŞ
Kur’an-ı Kerim’in bin dört
yüz yıl önceki nüzulünün ardından ne tür incelemelere tabi tutulduğu, başta
sahabe olmak üzere onu anlamak ve anlatmak gayesi güdenlerin çalışmalarına
bakılarak anlaşılabilir. Bunun için Kur’an’ın neş’et ettiği ortam, sahabenin
anlayış düzeyi, ehl-i kitap ile münasebetler, mu’cem, muhkem, müteşabih
ayetlerin asli merci’ olan Rasululah ile aydınlığa kavuşması ve onun ilk tefsir
faaliyetleri esbab-ı nüzul kavramı için temel teşkil eder.
Elimizdeki bu kaynak
sayesinde, hocamız Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU’nun Kur’an ilimleri ve esbab-ı
nüzulü yeniden tanımlamasına şahit olacak; esbab-ı nüzul ilmine yeni bir
yaklaşımla, onun gözünden bakacağız.
Esbab-ı nüzule dair bilgilerimizi etkileyen anlamaların, düşüncelerin,
önyargıların ve bakış açılarının bir bütün olarak ilişkisini göreceğiz.
Eser, birbirini tamamlayan 3
ayrı kitaptan müteşekkildir:
Birinci kitap; Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü başlığı ile 3 bölümden oluşur. Çalışmayı
şekillendirmesi bakımından ilk olarak konu, önem, amaç, method hususunda da
bilgi veren bir kısma da sahiptir.
İkinci kitap ise; esbab-ı
nüzule yeni bir yaklaşım olarak Sa’lebe kısasının değerlendirilmesinden
müteşekkildir.
Üçüncü kitap ise Tarihsellik
ve Esbab-ı Nüzul konusunda kavramsal telakkilerimiz yenileyecek fikirler
içerir.
Birinci Bölüm
1) Kur’an İlimlerinin Doğuşu
Ve Gelişimi
Kur’an ilimlerinin asli
kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü Kur’an vahyinin gayesi, açıklanma,
yaşanılır olma ve muhataplarını teşvik eden ilahi kurallar bütünü olmadır.
Esbab- nüzul ilmi de bunu destekleyen bir ilimdir, tefsir ilminin bir dalıdır.
Bu sebeple onun anlaşılmasının esası yine kendisidir.
İlk vahiy ile başlayan yirmi
üç yıllık süreçte Ulum-u’l Kur’an’a ihtiyaç yoktu. Çünkü nüzulü müşahede
edenler bizzat ilk Muallimin tedrisinden geçiyorlar ve lisan selikası dediğimiz
düzgün konuşma alışkanlıklarını da henüz muhafaza ediyorlardı. Mesajın anlaşılması
için En Yetkiliye danışmakta hiçbir beis görmüyorlardı. Hz Peygamber de
Kur’an-ı Kerim’i hem sözleriyle hem de eylemleriyle tefsir ediyordu.
Mushafların çoğaltılması ile
Kıraat ve Resmu’l- Kur’an ilk ele alınan Kur’an ilimleridir. Kur’an’ın lügavi yönden
ilk kez ele alınması ile Ebu’l Esved ed-Düeli Kur’an’ın ilk kez noktalaması ve
harekelemesi işini başlattı. Böylece İ’rabu’l Kur’an ilmi neş’et etti. Ayrıca
esbab-ı nüzul ilmi, Mekki- Medeni ayet ayrımı, Nasih- Mensuh farkı ve garib’ul
kur’an ilimleri, ilk tedvin edilen, kayda geçirilen kur’an ilimleridir.
2) Kuran İlimleri Ve Tefsir
İlimleri Kavramları
Ulumu’ul kur’an kavramının
bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı şekliyle billurlaşması Zerkeşî
(794/1391) sayesinde h. VIII. asırda vuku bulmuştur.
Zerkeşî’ye göre kur’an
ilimleri 3 nevidir; Tevhid, Tezkir, Ahkâm.
Tevhid; Yaradanı ve
yaradılanları; isimleri, sıfatları ve fiilleri ile bilmektir.
Tezkir; va’d, va’id, cennet-
cehennem, zahirî ve batınî tasfiyedir.
Ahkâm ise; şer’i
mükellefiyetler, haram- helalin açıklanması, emirler- nehiyler, mendup
amellerdir.
Kur’an ilimleri, konusu her
yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’anla ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve
araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı
olmayı gaye edinen bilgi alanıdır.
Tefsir ilmi ise, Kur’an-ı
Kerim’in sözcüklerini, anlamlarını Kur’anla ilgili ilimler gereğince araştıran
ilimdir.
3) Kur’an İlimleri Arasında
Esbab-I Nüzul İlminin Yeri
Esbab-ı nüzul bilgisi sahabeye, müşahede
ettikleri ortamda insani yapıp etmelerin sonucunda inen ayet ve o ayetle ilgili
gelen hükümlerin sebeplere bağlanması yeteneğini kazandırmıştır. Bunun anlamı
onların kuran ilmini, hayatlarına tatbik etme usulü ile öğrenmiş olmalarıdır.
Bu açıdan esbab-ı nüzul, onlar için büyük bir bilgi olarak görülmüş ve kuranı
anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğer görmüşlerdir. Zira esbab-ı nüzul ilmi
nakli bir ilimdir. Dolayısıyla bilginin sahabiler tarafından Tabiilere
öğretim=talim yoluyla sözlü olarak aktarılmıştır. Yani yazılı hale gelmeden
önce Kur’an-ı Kerim’i anlama yolunda bilinmesine çok önem verilmiş bir ilimdir.
Sebeb-i nüzul, Nüzul ortamında meydana
gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu
günlerde bir veya daha fazla ayetin, tazammun etmek (hadiseyi- soruyu kapsayan
nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere
inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye
denir.
Tedrici inişi sayesinde
yürüyen, akıp giden hayatla beraber adım adım canlı misaller ve derlerle inen,
Kur'an-ı Kerim insan kalbine ve insan şuuruna derinden nüfuz etmek imkanını
bulabilmiştir. Eğer Kur'an, bir hamlede inmiş olsa idi, çarçabuk hareketsiz bir
söz, hayatiyetten mahrum düşünce ve basit bir dini vesika haline gelirdi.
Arab’ın akli, fikri yeteneklerini kullanmasına imkan tanımaz ve yepyeni bir
medeniyete hayat veren kaynak olamazdı. Kur'an-ı Kerim’in bu i’cazi özelliği
Arap belagatı ve şiiri cihetinden önem teşkil eder.
Esbab-ı nüzul eserlerinin
oluşumuna şu görüşler neden teşkil etmişlerdir:
1. Sahabenin bu rivayetlerle
yakından ilgilenmesi, önemini vurgulaması
2. Elde edilen bilginin
gelecek nesillere aktarılması isteği
3. Tedvin dönemi eselerinde
yazıya geçirilmiş olması
Esbab-ı nüzule dair eserler,
o dönemin sosyal, iktisadi ve siyasi yapısını ve o dönem insanının zihnini
dolduran, oluşturan kavramları tanıtmış ve tespit etmiş olmakla Kur'an-ı
Kerim’i anlama çabalarında yeni boyutlar ortaya koymuştur.
Esbab-I Nüzulü Bilmenin Yolu
Esbab-ı nüzul ancak sahih
nakille bilinebilir. Dolayısıyla bu alanda içtihada veya i’mal-i fikr eylemeye
mahal yoktur. Yani nüzul sebebi, akılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece
işitme veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabiden gelen rivayet olmak
durumundadır. Bu rivayet adeta Hz. Peygamberden bildirilmiş hükmünde kabul
edilir. Bunun indir ki hadis usulünde hükmen merfu’ sayılır.
Bir ayetin nüzul sebebini,
“ancak o ayetin nüzulünü bizzat müşahede edenlerden öğrenebiliriz. Ancak
sebeplerini yakından bilip bunlardan bahsedenlerden rivayet ve sema yoluyla
nakl ve izah etmenin de caiz olduğu” sonucuna ortaya çıkar. Bilindiği gibi
ayetlerin nüzulünü yakından müşahede edenler, sebeplerini bilip nüzul
keyfiyetinden bahsedenler de sahabiler olmuştur. Sahabenin bu husustaki
haberleri “el-hadisu’l-müsned” olarak isimlendirilmiştir.
Müsned hadisler, zahiren
muttasıl bir sened ile sahabinin Rasulullah’a ref’ ettiği haberlerdir. Bu
durumda, bir hadisin müsned olabilmesi için iki şart vardır; senedin muttasıl
ve merfu’ olması.
1. Senedin ittisali: Her
Ravi’nin hadisi rivayet ettiği Şeyh’ten bizzat işitmiş olması ve bu halin
isnadın sonuna kadar devam etmesidir. Mevkuf olmayış =kopukluğun bulunmaması
esastır.
2. Merfu’ olması: Senedin Hz.
Peygamber’e ulaşması, yani hadisin Hz. Peygambere isnad edilmesidir. Bazen
senedi sahabide kalan, ancak hükmen merfu’ olan hadisler de bunlardan
sayılabilmektedir.
SEBEB > HZ. PEYGAMBER >
ASHABI> TABİİLER> MÜFESSİRLER
Sebeb-i nüzul rivayetlerinin
kalıpları kurulurken sebeb-i nüzulün kavramsal tanımı ile rivayet siygalarının
arasındaki bağ mutlaka kurulmalıdır. Tanımın sınırlarına girmeyen rivayetler
sebeb-i nüzul olarak ele alınmamalıdır. Rivayet siygalarındaki hususiyetlere
dikkat edilmelidir.
Sebeb-i nüzul rivayetlerini
tasnif ederken;
a. Esbab-ı nüzul rivayetlerini
vürudu itibariyle tasnif etmek
b. Bir ayet için çeşitli
sebepler zikredildiğinden hadis usulü kriterleri uygulanarak yapılan tasnif
c. Şah Veliyyullah
Dıhlevi’nin tasnifi
d. Tahir b. Aşur’un senedi
sahih olan esbab-ı nüzul rivayetlerini beş kısma ayırması
e. Esbab-ı nüzul
rivayetlerini çeşitleri bakımından tasnif etme
·
Esbab-ı
nüzul rivayetleri
·
Tefsir
için yapılan esbab-ı nüzul rivayetleri, değerlendirmeleri
Esbab-ı nüzulün da tenkit ediliyor olması
aslında tefsir ilminin geneli içerisinde ele alınması gereken bir husustur ve
bu ilme ait bir problemdir. İhtilaftan kasıt, ittifak edememektir. İhtilafın
mevcudiyeti kuranı anlayamamaya götürür. Tefsirde iki tür ihtilaf vardır:
1. Nakle dayanan ihtilaf:
Sahih, zayıf ve uydurma haberlerden kaynaklanan ihtilaf
2. İstidlalden doğan ihtilaf:
nakle dayanmayan akılla (re’y ve içtihadla) yapılan yorumlardan kaynaklanan
ihtilaf
Esbab-I Nüzulle İlgili
Meseleler:
1. Taaddüd Meselesi
Taaddüd meselesinde, nüzul
sebebinin yinelenmesi yoluyla ayetin de tekrar tekrar nazil olduğu hakkındaki
görüş ile bir hadise sebebiyle birden çok ayet-i kerimenin nazil olması durumu
ihtilaf oluştururlar. Birincisine “tekerrür oldu”, ikincisine de “sebep bir
iken çoğaldı” yorumu yapılır.
2. Taahhur Meselesi
Bu meseleden bahseden iki
âlim Suyuti ve Zerkeşi’dir. Zerkeşi nüzulün, hükümden önce olacağını ileri
sürer. Suyuti ise bu meseleyi iki yönde ele alır; önce hükmün taahhürünü sonra
da nüzulün taahhürünü inceler.
3. Umum- Husus Meselesi
Hüküm “nasslara, nassların
şümulündeki hükümlere göredir; yoksa hüküm nassların varid olmasına vesile
teşkil eden sebeplere göre değildir.” Buna göre nass, siyga ile varid ise,
nassın uyumuyla amel etmek lazımdır. Bu umumi nassın vüruduna sebep teşkil eden
nüzul sebebi halleri nazar-ı dikkate alınmaz. “çünkü nassın umumi olmasını
istemek, sebebine has ve mahsus olmamasını dilemek demektir.
O halde esbab-ı nüzul
rivayetleri Kur'an-ı Kerim’in anlaşılmasında araç olarak kullanılmalıdır. Nüzul
sebebi soru veya hadiseleri, tahsis vasıtası olarak değerlendirmek Kur'an-ı
Kerim’in anlaşılmasında sorunlara neden olur.
Esbab-I Nüzulle İlgili
Disiplinler:
1. Hikmet-i Teşriiye
2. Mübhematü’l-Kur’an
3. Tenasüb ve İnsicam
Bu alanlarda aklın, yani re’y
ve içtihadın söz konusu olması, ihtilafın mümkün olduğunu gösterir.
İslam Kültür Tarihinde
Esbab-I Nüzul Değerlendirmelerine Genel Bakış
Tefsir rivayetlerini
eserlerinde nakleden müfessirlerimiz birçoğu ilmi yeteneklerine, salah ve takva
ehli oluşlarına rağmen zayıf, garib, münker, ve israili birçok hadis
zikretmişlerdir. Hatta mevzu’ hadis dahi naklettikleri vakidir. O halde
âlimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları o
rivayetin sıhhatine delil teşkil etmemelidir.
Tefsir kitaplarındaki bu
tefsir ve esbab-ı nüzul rivayetlerinin, hadis tenkitçilerinin rivayetlerin
tenkidinde kullandıkları senet ve metin tenkidi kurallarının sıkı eleğinden
geçirilmesi bugün zarurettir. Böylece tefsir kitaplarında kalmaya hakkı olmayan
pek çok rivayet temizlenmiş olacak ve Kur'an-ı Kerim deki bir ayeti anlamak
için tefsir kitaplarına bakan kimseler, onlarla karşılaşıp hiçbir esası olmayan
haberlerle meşgul olmaktan kurtulmuş olacaklardır.
Kur’an-ı Kerim’in
Anlaşılmasında Esbab-I Nüzul’ün Yetersiz Kalması
Bu durum rivayetler
açısından, müsned- merfu olup olmaması, mürselliğinin nitelikleri, senetlerinin
hazfedilmesi, rivayet tasnifine dikkat etmeme ve rivayet siygalarına dikkat
etmeme hususlarındaki yanlış ve eksikler nedeniyle eksikliğe neden olur.
Konu- içerik bağlamında
değerlendirecek olursak, esbab-ı nüzul rivayetlerinde umumun
hususileştirilmesi, taaddüt ve taahhur meselelerinin yönlerinin çevrilmesi gibi
konular esbab-ı nüzul rivayetlerini yetersiz kılmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’in
Anlaşılmasında Esbab-I Nüzul’ün Olumsuz Sonuçları
Yorum zenginliğine engel
olması, her ayet sanki yalnıza bir hususa yönelikmiş gibi bir tavrı getiriyor.
Yaşanan tek olayın içerisinde sıkışmak da muazzam Kur'an-ı Kerimi adeta
sınırlandırıyor. Ayrıca konunun istismar edilmesi, yaşayan şahısların
ebedileştirilmesi gibi hiç de Kur'anın gayesi olmayan bir sonucu doğuruyor.
Mezhep taasuplarına yol açan durumlar kaynağını esbab-ı nüzul rivayetlerine
dayandırır.
Esbab-I Nüzul Rivayetlerinin
Yeniden Değerlendirilmesi
Öncelikle ihtiyacın
sınırlarını belirlemede şu ilkelere ihtiyacımız olacaktır;
1. Tüm esbab-ı nüzul
rivayetlerine ulaşmak mümkün olmayacağından zorlamalara gidilmemelidir.
2. Esbab-ı nüzulü bilmeden Kur'an-ı Kerimi
anlamak mümkündür. Onu bütünlüğü içinde okuyarak gerektiği yerde nüzul
sebeplerini kullanmak daha temkinli olacaktır.
3. Esbab-ı nüzule olan
ihtiyacı Kur'an-ı Kerimin kendisinin belirlemesi gerekir.
Ayrıca esbab-ı nüzul
rivayetlerinin hadis usulü açısından tenkide tabi tutulması, senet metin
bütünlüğünün araştırılması da önemli bir husustur. Bir konudaki tüm
rivayetlerin bir araya getirilerek tasnif edilmesi ile hedeflenene ulaşma daha
da kolaylaşacaktır.
Kur'an-ı Kerimin bütünlüğünün
dikkate alınması, salt parçaların toplamına indirgenemeyecek olan Kur'an’ı
birleşik bir bütün; topyekûn bir gestalt olarak kavramaya yarayacaktır.
Siyak- sibak uyumunun göz
ardı edilmeyişiyle Kur'an’ın anlaşılması, esbab-ı nüzul ile daha belirgin hale
gelebilir. Zaten Kur'an’ın bütünselliğine dikkat etmeme bu hususla ilgilidir.
Kur'an-ı Kerim tarih ve
tarihlilik’i, geçmiş yaşanılan zamanı ve geleceği ile birlikte bir bütün
halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Nüzul asrı insanı da
şüphesiz aktif olan, yani yapıp eden ve ne yapıp ettiğini bilen insanlardı. Bu
bağlamda yaşamlarını düzenleyen işlerde kuranı takip etmekteydiler. Ancak bu
Kur’an’ı ne takvim ne de tarih kitabı yerine koymaz. İnsanın kendisiyle şekil
aldığı bir rehberdir o.
Sonuç olarak;
1. Esbab-ı nüzul- tarihsellik
kavramı ilişkisinde özellikle vurgulanması gereken konu, Kur'an-ı Kerim in
soyut bir düşünce veya düşünüş biçimi deüil, yaşanmış, yaşanabilir ve
yaşanacak, insanın öz niteliğiyle örtüşen bir hidayet rehberidir.
2. Başka “özgü” kültürlere
ait kavramları kullanırken yukarıda ele alınan yaklaşım benimsenmeli,
kavramların tarihleri, içerikleri ve kullananların dünya görüşleri göz önünde
bulundurulmalıdır.
3. Bu kavramları kullanan
ilim adamları ve düşünürlerimizin hem böylesi bir yaklaşımı benimsemeleri hem
de kullandıkları kavramları tarif etmeleri gerekmektedir. Aksi halde bu
kavramları kullananlar ile onları anlamakta zorlananlar veya anlamak
istemeyenler arasındaki “tartışma” yapıcı bir zemine oturmayacaktır. Bu ise
İslam düşüncesinin yenden yapılanması ümidi açısından çok olumsuz bir düşünce
ortamı demektir.
4. Hermenötik (yorumbilim),
semantik, linguistik (dilbilim) gibi beşeri bilimlerden yararlanabilmemizin, bu
alanlara ait yeni kavramlara özgü kültürümüze mal edebilmemiz,
içselleştirebilmemizin, yani bu kavramları yaşayabilmemizin, anılan tavrın
halim olmasıyla mümkün olabileceği umulur.
5. Böylesi bir yaklaşıma,
İslam kültüründeki tarih anlayışla batı kültüründeki tarih anlayışlarının
birbirlerinden beşeri bir ilim olarak ‘tarih’in iki ayrı şekilde mütalaası olarak
yararlanabilmesi için ihtiyaç vardır.
6. Esbab-ı nüzul’den,
tarihsel bir olgu olarak tarih- siyer yazımında en isabetli şekilde faydalanmak
da bu yaklaşımla mümkündür.