Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)

Ödev    08.04.2013

Kur'an ve Bağlam’ın ikinci kitabı Sa’lebe Kıssası -Esbâb-ı Nüzule Yeni Bir Yaklaşım-‘ı mütalaanızın sonuçlarını maddeler halinde yazınız.

Hedef Tarih: 23 Nisan 2013


Mehmet İmadettin TÜRE    22.04.2013

Mehmet İmadettin TÜRE

Doktora – Esbab-ı Nüzul II

Sa’lebe Kıssası

Mütalaalar:

1.   
Müfessirlerin Sebeb-i nüzulün tespitinde ve
ayetin açıklanmasına yönelik getirdikleri yorumlar (rivayetler) çerçevesindeki
ihtilaflar göz önünde tutulmalıdır. Esbab-ı nüzul değerlendirmesi olarak kabul
edilen açıklamalar, sosyolojik ve o zaman içerisinde yaşayan geleneğin anlaşılmasında
büyük katkı sağlayacaktır.


2.   
Bu bağlamda Müfessirlerin ihtilaflı da olsa,
aktardıkları hiçbir bilgiden vazgeçilmemelidir. Onların bu yaklaşımı ve onun
sonucunda ortaya çıkan bilgi, günümüzün bilgiyi tasnif edebilen imkânları
kullanılarak zihinlerde oluşacak bir manzara bütünlüğüne kavuşturulabilir.


3.   
Sa’lebe Kıssası Medine’de gerçekleşen bir
olaydır. Bu olay ve benzerleri, medenî olan ayetlerin açıklanmasında sebeb-i
nüzul veya değerlendirmesi olarak incelendiğinde, “Amel-i Ehl-i Medine’yi”
fıkhın önem verilen bir delili olarak kullanan Mâlikî Fakihlerin yaklaşımı da
göz önünde bulundurulabilir.


4.   
Endülüs’ün Mâlikî âlimlerinden İbnu’l-Arabî,
sadedinde olduğumuz ayetin nüzul sebebi olarak Sa’lebe Kıssasının en sahih
rivayet olduğunu belirtmektedir. Ondan bir asırdan daha fazla bir zaman sonra
vefat eden el-Kurtubî, belki Hicaz bölgesindeki âlimlerden de istifade etmesi
sebebiyle. El-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’ân isimli tefsirinde, Sa’lebe b. Hâtıb’ın
Bedir Ehlinden olduğunu ve Münafıklardan olmadığını belirtmektedir.



0 Yorum - Yorum Yaz


 

1.     Esbab-ı Nüzul, nuzul ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygamber’ e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin cevap vermek veya hükmünü açıklmak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadisedir[1].

 

2.     Esbab-ı Nüzul, Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında önemli bir bilgi kaynağı olmakla beraber nasıl yararlanılacağı ve hangi ilkelere uygun hareket edileceği daha da önem atfetmektedir[2].

 

3.     Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulden yararlanırken sadece faydalarını esas almanın tekrara düşme tehlikesi vardır[3].

 

4.     Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulden yararlanırken “yeni bir yaklaşıma” ihtiyaç vardır[4].

 

5.     “Yeni bir yaklaşımdan kasıt kişileri ve konuları hırpalamak değil paylaşma, tecrübe, haberleşme ve düşünce alışverişidir[5].

 

6.     Bu yeni yaklaşım “Sa’lebe kıssası” üzerinde örneklem olarak ele alınacaktır[6].

 

7.     “Sa’lebe kıssası, tarih, hadis ve tefsir kaynaklarında nasıl ele alındığı ve değerlendirildiği gözönüne alındığında ilgili ayetin(Tevbe 9/75) anlaşılmasında bizlere müşahhas bir kanaat vermemektedir[7].

 

8.      Bu itibarla Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında yeni bir yaklaşım  çerçevesinde “Sa’lebe kıssası” nı incelememiz gerekmektedir[8].

 

9.     “Yeni yaklaşım” gereği kıssa ile ilgili rivayetler öncelikle hadis usulü açısından tenkid edilmelidir[9].

10. Tüm rivayetler tasnif edilmelidir[10].

 

11. Tarih ilminden faydalanılmalıdır[11].

 

12. Kur’ani bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir[12].

 

13. Bu eleklerden geçen rivayetlerin ki tefsir kitaplarında kalmaya hakkı olmayan pek çok rivayet temizlenmiş olacaktır[13].

 

14. Böylelikle Kur’an-ı Kerimi inceleyen bir kimse bilgi kirliliği diyebileceğimiz haberlerle meşgul olmaktan kurtulacaktır[14].

 

15. Bu kıstaslar çerçevesinde ele alınan “Sa’lebe kıssası” göstermiştir ki müfessirlerin bu konu ile ilgili yorumları birbirine zıt olmuş ve Kur’anın yorum zenginliğini tahdit etmiştir[15].

 

16.  Halbuki önerilen ilkeler ışığında bakılmış olsaydı Kur’an-ı Kerim’in mana zenginliği ortaya çıkacaktı[16].

 

17.  Sonuç olarak bir kez daha hatırlatmak gerekir ki bilgisayar teknolojisinin de yardımıyla esbab-ı nüzul/ tefsir rivayetleri  bir araya getirilmeli[17].

 

18. Ancak bu iş fertlerden ziyade kurulacak enstitüler marifetiyle çağın imkanlarından yararlanan alimler grubunun gerçekleştireceği bir proje olarak düşünülmelidir[18].

Muhammet KARAOSMAN

Doktora öğrencisi

Öğrenci  No:12922756

 

 

 

Not: Mütalaa da mezkur eser dikkatli bir şekilde okunup incelenerek yazarın dilinden bir değerlendirme üslubu tercih edilmiştir.

 

 

 

 



[1] Sa’lebe Kıssası, s. 11.

[2] a.g.e., s.9.

[3] a.g.e., s.12.

[4] a.g.e., s.12.

[5] a.g.e., s.13.

[6] a.g.e., s.13.

[7] a.g.e., s.32.

[8] a.g.e., s.32.

[9] a.g.e., s.32.

[10] a.g.e., s.42.

[11] a.g.e., s.44.

[12] a.g.e., s.47.

[13] a.g.e., s.49.

[14] a.g.e., s.49.

[15] a.g.e., s.50.

[16] a.g.e., s.50.

[17] a.g.e., s.49.

[18] a.g.e., s.50.


0 Yorum - Yorum Yaz

Sa'lebe Kıssası    23.04.2013

Samet YAMAN (12952752 - Birleşik Doktora) 

Sa’lebe Kıssasının isnaden ve tarihsel olarak bir gerçekliği yoktur. Tefsir eserlerine, kendilerine kıyılamadığı için ve her türlü bilgiyi aktarmak amacıyla sokulan bu gibi rivayetler fayda yerine zarar sağlamaktadır. Çünkü Kur’an’ı anlamanın önünde kocaman bir malumat yığını olarak karşımıza çıkarlar. Tergib ve terhib amaçlı mevzu, zayıf her türlü rivayeti eserlerde kullanmak aslında Kur’an’ı anlamayı zorlaştırmakta ve içinden çıkılamaz tenakuzlara sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla Kur’an’a sadakat etmek için bu tür rivayetler tasnife tabi tutularak ayıklanmalıdır. Aksi halde bu gibi rivayete kıyamamak, Kur’an’a göz göre göre kıymayı sonuçlandırabilmektedir.


0 Yorum - Yorum Yaz


Sa’lebe kıssası ile ilgili rivayetler, hadis usûlü açısından tenkit edilmelidir.

Rivayetlerde sınıflandırılmaya gidilmelidir.

Sa’lebe kıssası rivayetlerini incelediğimizde onun, sebep ifade etmede nass olmayan, tefsir için yapılmış rivayetler grubuna girdiği söylenebilir. Ayrıca bu ayet sadece bu olayla sınırlandırılırsa Kur’an’ın yorum zenginliği engellenmiş olur.

Sa’lebe kıssası Kur’ânî bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir: Tevbe Suresi’nin 75. ayetini bu şekilde incelediğimizde Allah’ın ahd edip de ahdini bozan , vaadinin hilafına hareket eden ve bu eylemin sonucunda kalplerinde nifakın yerleştiği kişilerin sembolize edildiğini görülmektedir.

Esbâb-ı Nüzûl’e yeni bir yaklaşım ışığında sa’lebe kıssasının değerlendirilirken, tarih ilmi’nden faydalanılmalıdır. Tarihi veriler bize Sa’lebe’nin vergi hükmünden muaf tutulmasının mantıklı olmadığını gösteriyor. Çünkü o dönemde savaş giderleri vb. giderler için devlet halktan vergi topluyordu.


0 Yorum - Yorum Yaz

SALEBE KISSASI    29.04.2013

SALEBE KISSASI

   Esbab-ı Nüzul müfessirlerin fikir birliği ile ortaya koydukları ayetlerin, nüzul zamanı içinde(ortamında) Hz. Peygamber, Ashab-ı Kiram ve insanlar arasındaki iletişimin sonucudur. Olayların sebebini araştırmak, o dönemin tarihini, kültürünü, sosyolojik durumunu bize öğretmekte de büyük bir katkı sağlamaktadır.

   Ayrıca ayetlerin sebeb-i nüzulünü içerisinde hadislerinde yer almasıyla hem müfessirlerin hem muhaddislerin fikirlerinin beyanında ortaya çıkan fikir zenginliği bizimde bakış açımızı genişletmektedir. Ancak fikir zenginliğinin fikir kirliliği olmaması için hadis usulü açısından tenkid, rivayetler tasnif edilmeli, tarihi açıdan incelenmeli ve Kur’anî bütünlük, siyak ve sibak bağlamında değerlendirilmelidir.

   Salebe kıssası buna güzel bir örnek olmuştur. Bu kıssaya hadis usulü açısından bakıldığında senedinin zayıf olduğu söylenir. Esbab-ı nüzul rivayetlerini senetsiz nakleden takva ve salah ehli âlimler bu tavırları ile bazı problemlerin ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır. Senetsiz rivayetler ile ihtisas isteyen bu bilgi alanı kıssacılara ve istismara açık hale gelmiştir. İmam-ı Malikin deyimiyle İbn-i Şihab ez-Zühri ile bu durum güvenilir bilgi haline getirilmeye çalışılmıştır.

   Salebe kıssasına rivayetlerin tasnifî yönüyle bakıldığında, hadis mecmualarının tefsir baplarında ve kitaplarında sebeb-i nüzul olarak pek çok rivayetin söyleminde fazlasıyla ihtilaf görülmektedir.    Esbab-ı nüzul rivayetleri ile tefsir değerlendirmeleri farklı kategorilerde tasnif edilmesi bu ihtilafları ortadan kaldıracaktır.

   Salebe kıssası tarihi yönüyle M. Hamidullah’tan aldığımız bilgiler ışığında tarihi hakikatler Salebe kıssasının gerçekliğini tasdik etmemektedir.

    Tevbe suresinin bu ayetinin tefsirinde bir bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde Kur’an’ın evrensel ve ebedi mesajını şahsileştirerek mana zenginliğini fakirleştirmiş olmaktayız.

    Sonuç olarak, Esbab-ı nüzul bahsini Sa’lebe kıssası ile örneklendirerek pek çok yersiz yorumlar sonucu ortaya çıkan fikir ve bilgi kirliliğini günümüz modern teknolojik imkanlarından da yararlanarak rivayetleri doğru ve güvenilir bir biçimde ilim hazinemize dâhil edebiliriz.                                             

ŞABAN YILMAZ

DOKTORA ÖĞRENCİSİ


0 Yorum - Yorum Yaz

Sa’lebe Kıssası    29.04.2013

Sa’lebe kıssası ile ilgili rivayetler, hadis usûlü açısından tenkit edilmelidir.

Rivayetlerde sınıflandırılmaya gidilmelidir.

Sa’lebe kıssası rivayetlerini incelediğimizde onun, sebep ifade etmede nass olmayan, tefsir için yapılmış rivayetler grubuna girdiği söylenebilir. Ayrıca bu ayet sadece bu olayla sınırlandırılırsa Kur’an’ın yorum zenginliği engellenmiş olur.

Sa’lebe kıssası Kur’ânî bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir: Tevbe Suresi’nin 75. ayetini bu şekilde incelediğimizde Allah’ın ahd edip de ahdini bozan , vaadinin hilafına hareket eden ve bu eylemin sonucunda kalplerinde nifakın yerleştiği kişilerin sembolize edildiğini görülmektedir.

Esbâb-ı Nüzûl’e yeni bir yaklaşım ışığında sa’lebe kıssasının değerlendirilirken, tarih ilmi’nden faydalanılmalıdır. Tarihi veriler bize Sa’lebe’nin vergi hükmünden muaf tutulmasının mantıklı olmadığını gösteriyor. Çünkü o dönemde savaş giderleri vb. giderler için devlet halktan vergi topluyordu. 

TUBA YAZICI

DOKTORA 12922704


0 Yorum - Yorum Yaz

Sa’lebe Kıssası    29.04.2013

Sa’lebe kıssası ile ilgili rivayetler, hadis usûlü açısından tenkit edilmelidir.

Rivayetlerde sınıflandırılmaya gidilmelidir.

Sa’lebe kıssası rivayetlerini incelediğimizde onun, sebep ifade etmede nass olmayan, tefsir için yapılmış rivayetler grubuna girdiği söylenebilir. Ayrıca bu ayet sadece bu olayla sınırlandırılırsa Kur’an’ın yorum zenginliği engellenmiş olur.

Sa’lebe kıssası Kur’ânî bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir: Tevbe Suresi’nin 75. ayetini bu şekilde incelediğimizde Allah’ın ahd edip de ahdini bozan , vaadinin hilafına hareket eden ve bu eylemin sonucunda kalplerinde nifakın yerleştiği kişilerin sembolize edildiğini görülmektedir.

Esbâb-ı Nüzûl’e yeni bir yaklaşım ışığında sa’lebe kıssasının değerlendirilirken, tarih ilmi’nden faydalanılmalıdır. Tarihi veriler bize Sa’lebe’nin vergi hükmünden muaf tutulmasının mantıklı olmadığını gösteriyor. Çünkü o dönemde savaş giderleri vb. giderler için devlet halktan vergi topluyordu. 

TUBA YAZICI

DOKTORA 12922704


0 Yorum - Yorum Yaz

Sa’lebe Kıssası    29.04.2013

Sa’lebe kıssası ile ilgili rivayetler, hadis usûlü açısından tenkit edilmelidir.

Rivayetlerde sınıflandırılmaya gidilmelidir.

Sa’lebe kıssası rivayetlerini incelediğimizde onun, sebep ifade etmede nass olmayan, tefsir için yapılmış rivayetler grubuna girdiği söylenebilir. Ayrıca bu ayet sadece bu olayla sınırlandırılırsa Kur’an’ın yorum zenginliği engellenmiş olur.

Sa’lebe kıssası Kur’ânî bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir: Tevbe Suresi’nin 75. ayetini bu şekilde incelediğimizde Allah’ın ahd edip de ahdini bozan , vaadinin hilafına hareket eden ve bu eylemin sonucunda kalplerinde nifakın yerleştiği kişilerin sembolize edildiğini görülmektedir.

Esbâb-ı Nüzûl’e yeni bir yaklaşım ışığında sa’lebe kıssasının değerlendirilirken, tarih ilmi’nden faydalanılmalıdır. Tarihi veriler bize Sa’lebe’nin vergi hükmünden muaf tutulmasının mantıklı olmadığını gösteriyor. Çünkü o dönemde savaş giderleri vb. giderler için devlet halktan vergi topluyordu. 

TUBA YAZICI

DOKTORA 12922704


0 Yorum - Yorum Yaz

Sa’lebe Kıssası    29.04.2013

Sa’lebe kıssası ile ilgili rivayetler, hadis usûlü açısından tenkit edilmelidir.

Rivayetlerde sınıflandırılmaya gidilmelidir.

Sa’lebe kıssası rivayetlerini incelediğimizde onun, sebep ifade etmede nass olmayan, tefsir için yapılmış rivayetler grubuna girdiği söylenebilir. Ayrıca bu ayet sadece bu olayla sınırlandırılırsa Kur’an’ın yorum zenginliği engellenmiş olur.

Sa’lebe kıssası Kur’ânî bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir: Tevbe Suresi’nin 75. ayetini bu şekilde incelediğimizde Allah’ın ahd edip de ahdini bozan , vaadinin hilafına hareket eden ve bu eylemin sonucunda kalplerinde nifakın yerleştiği kişilerin sembolize edildiğini görülmektedir.

Esbâb-ı Nüzûl’e yeni bir yaklaşım ışığında sa’lebe kıssasının değerlendirilirken, tarih ilmi’nden faydalanılmalıdır. Tarihi veriler bize Sa’lebe’nin vergi hükmünden muaf tutulmasının mantıklı olmadığını gösteriyor. Çünkü o dönemde savaş giderleri vb. giderler için devlet halktan vergi topluyordu. 

TUBA YAZICI

DOKTORA 12922704


0 Yorum - Yorum Yaz


1. Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzûle yeni bir yaklaşım sadedinde, esbab-ı nüzûlün nasıl değerlendirileceği şeklinde özetleyebileceğimiz bir husus ele alınmakta ve spesifik bir olay (Sa’lebe kıssası) üzerinde durularak, birinci kitabın son bölümünde esbab-ı nüzûl konusunda önerilen yeni bir yaklaşım ilkelerinin somut bir olay özerindeki tatbiki yapılmaktadır.

2. Bunun yapılmasıyla ortaya konan yeni yaklaşım ve ilkelerin uygulanabilirliği ispatlanmış olmaktadır.

3. Bu bağlamda tefsir ya da hadis kitaplarına giren her rivayetin mutlak doğru olmayabileceği hususu da gözden ırak tutulmaması gerektiği ortaya çıkmaktadır.

4. Aksi takdirde Tevbe Sûresi 75. Ayetin tefsiri sadedinde zikredilen Sa’lebe kıssasında olduğu gibi, zihinler, gerçekliği kesin olmayan bir vaka üzerinde gereksiz bir şekilde yoğunlaşarak tahdit edilmiş ve Kur’an’ın tefsirine ilkeler bazında yaklaşan evrensel bakış açısından uzaklaşılmış olacaktır.

                                                                                   Şükür KÜÇÜK

                                                                                     Doktora/11922762


0 Yorum - Yorum Yaz


MURAT CAN  NO: 12912777 YÜKSEK LİSANS

DERS;TEFSİR RİVAYETLERİNE GÖRE KUR’AN’IN NÜZUL ORTAMI

 

SA’LEBE KISSASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

      İslam, doğduğu andan itibaren bizlere sayısız değerler, kaideler ve olaylar bırakmıştır.  Âlimlerimiz bunların hepsini gerek senedle gerekse senedsiz tevarüs yoluyla bizlere ulaştırmışlardır. Rivayetleri naklederken; “Kur’anın anlaşılmasında Esbabı Nüzül’ün Rolü” bölümünde değindiğimiz gibi kendilerine ulaşan ve topladıkları bütün rivayetleri sahih, zayıf -  Merfu, Makdu vb. ayrımı yapmaksızın yok olma endişesiyle nakletmişlerdir.   

        Bunlardan biri de vaazlarda çokça örnek olarak anlatılan ve Sa’lebe Kıssası olarak bilinen kıssasıdır. Bu kıssasının da hadis ve Tefsir kitaplarında senedli senedsiz değişik versiyonları mevcuttur.  Âlimler Sa’lebenin kim olduğundan, böyle bir vakıanın olup olmadığına kadar bu konuyu asırlardır Araştırmışlar, tartışmalar ve her biri kendine göre olumlu veya olumsuz bir sonuca ulaşmışlardır. Rivayetlere veya olaya olumsuz bakacak olursak itikadi yönden bunda bir sakınca olmadığı anlaşılacaktır.  Çünkü âlimlerimiz terğip ve terhib konunlarında zayıf vb. hadislerle amel edileceğine değinmişler ve benzeri hadisleride bu alanda halkı teşvik etmek için kullanmışlardır. Bu rivayeti değerlendirirken rivayetin kahramanıyla,    zamanıyla,     tarihiyle ve olayın nasıl cerayan ettiği ile münhasır kalınmadan bundan çıkartılacak ders ve ibretlere değinilmelidir. O da Allah ve Resulünün sözüne tam bir teslimiyet,  Allah ve Resulünün her an nasihatle imanı dinç tutmak için uyardığı dünyanın geçici nimetlerinin fitnesi (İmtihanı) ve Allahın vermiş olduğu dünya nimetlerinde Allahu Tealanın ve kullarının hakkının olduğunun bilincinde olma, Sahabenin Allah Rasülünün uygulamasına gösterdikleri titizlik ve bu uygulamayı devam ettirmeleri.  

         Kur-anı Kerimi ve Hadisleri anlamak için belli bir olayla veya sebebi nüzulle yetinilmemeli o günün ve günümüzün, sosyal, siyasal ve fikri düzeyi baz alınarak Kur-an ve sünnetin çizmiş olduğu sınırları aşamadan doğru manalara ulaşılmaya çalışılmalıdır.


0 Yorum - Yorum Yaz


SA’LEBE KISSASI ÖRNEĞİ: Tarihsel Bağdaşım İlkesi

Sıddık BAYSAL, Doktora

Esbab-ı nüzul, tarihe belirli bir zamanda giren metnin tarihle ilgisini ve temasını ifade eden bir kavramdır. Bu bakımdan metnin indiği tarihle sınırlıdır. Nüzul tarihinden önceki ve sonraki vakalar zaman zaman Kur’an ayetleri ile aralarında sebeplilik ilişkisi kurularak sebeb-i nüzul vakalarıymış gibi takdim edilebilmektedirler. Oysa eş zamanlı olmak sebeb-i nüzul için aklın ve tarihin kronolojik seyrinin gerektirdiği bir prensiptir. Kur’an ayetlerin kendinden önceki tarihlerde gerçekleşmiş bir olaya dair ifadeler içermesi ile herhangi bir olayın vahye sebep olması başka şeylerdir. Bu nedenle tarih/siyer, hadis ve tefsir metinlerindeki nüzulü işaret eden ifade formları hem form hem de içerik bakımından iyi analiz edilmelidir. Bu noktada hadis usulünün senet ve metin kritiği için belirlediği “cerh ve ta’dil” ilkelerinden faydalanılabilir. Yazar, “tarihsel olanın varlık biçimi anlamında esbab-ı nüzulün gerçekliği, nüzule sebep teşkil eden fiil ve faillerin gerçekliğine müstenittir. Müsnet-merfu haberler bu gerçekliğin delilleridir.” tespiti ile rivayetlerin analizi noktasında tabi olacağımız ölçütleri işaret etmektedir.  

Şimdi tarihsel uyuşmazlık veya bağdaşımsızlık ilkesini örnekleyelim:

“Fil Suresi, Fil olayı hakkında inmiştir.” anlamında “nezelet essuretu fi...” cümlesi, form bakımından esbab-ı nüzul rivayetlerini andırabilir. Fakat bu ifade asla sebeb-i nüzule delalet etmez. Kaldı ki bu surenin inişi ile olayın geçtiği tarih farklıdır. Yani tarihsel bağdaşmazlık bu olayın ilgili sureye sebep olamayacağını gösterir. Nitekim yazarın sunduğu Meryem’in kardeşi Harun örneği de bu bağdaşıksızlığa temas etmektedir.  

Aynı durum tenzil döneminden sonraki vakıalar için de geçerlidir. Miladi altı yüz on ila 623 tarihleri arasında inen bir metni 632 yılından sonraki vakalarla sebep ilişkisi bağlamında ele almak mümkün değildir. Bilhassa fiten metinlerinde aktarılan, henüz o dönemde vuku bulmamış ihbari vakalar için “İşte bu olay şu ayetin sebebidir.” demek doğru bir yaklaşım değildir. Şu halde sebeple ayet arasındaki bağ tarihsel ama biyolojik karakterli bir bağ gibi düşünülmelidir.

Üstelik Arap dilinin hususiyetleri sebeb-i nüzul rivayetlerinin ayrımında tarihsel bağdaşımı gösteren çok önemli bir ipucunu cümleye dâhil etmiştir. Sebebi nüzul rivayeti “fenezeleti’l-ayetu fi...” formunda gelir ki bu ifadedeki “fe” harfi sebebe delalet ettiği gibi ardıllığa da delalet eder. Yani “Olay olmuştu veya soru sorulmuştu ki bu ayet indi.” manasında takibiyye edatıdır.

Ancak, şu da unutulmamalıdır ki tek başına dilin imkânları, tarihi verilerin analizi için yeterli değildir. Bu durumda daha önce değinildiği üzere tarih/siyer ve hadis gibi nüzul dönemine tanıklık eden ilimlere müracaat zorunludur. Zira tefsir kitaplarındaki sebeb-i nüzul başlıklı rivayetlerin hepsi sebeb-i nüzul rivayeti değildir. Bunlardan bir kısmı tefsir için üretilmiş rivayetlerdir. Düşünülmüş tarih-düşünülmüş yorum tabiri ile değinilen husus budur. Her ne kadar iyi niyet çerçevesinde oluşturulmuş olsalar da bu niyet o nakilleri sebeb-i nüzul rivayetine dönüştürmez. Kaldı ki insanların zihnine vahyi yakınlaştırmak için tahkiye kültüründen istifade etmek isteyen vaizler, kamu maslahatını ilmi disiplinin önüne çekerek nerdeyse her ayet için sabit bir sebep bildirme niyetine yönelmişlerdir. Bu da külliyatımızda sayısız sebeb-i nüzul rivayetinin var olmasına neden olmuştur. Hangilerinin hakikat ifade ettiğini bilmek için yine yazarın ifadeleriyle “orijinal tarih-orijinal yorum” bilgisine, dolayısıyla siyer ve hadis usulü bilgisine ihtiyacımız var. Olayların tarihsel eşleşmesi için siyer bilgisini istihdam ederken, metnin içeriğini ve ravileri teste tabi tutmak için hadis usulünü göreve çağırmak durumundayız. Hadis mecmualarında bununla ilgili yeterli çalışma mevcuttur. “Kur’an ve Bağlam”ın İkinci Kitabı’nda işlenen Sa’lebe Kıssası, yazarın önerdiği yeni yaklaşımın ilke ve önerilerine tatbiki manada örnek teşkil etmektedir.    

Yazar bu bölümde ilgili kıssayı ayrı ayrı hadis, siyer, rical (teracim ve tabakat) kitaplarından irdelemiş; bundan sonra tefsir kitaplarında olayın işlenişine yönelmiştir. Bu üslup olay hakkında mukayeseli ve nesnel bir projeksiyonun oluşmasını sağlamakla kalmamış söz konusu vakıanın sosyal maslahatlar bağlamında esbab-ı nüzulle ilişkilendirilmesinin epistemolojik ve tarihsel imkanını ortaya koymuştur. Tefsirle iştigal edenler arasında meşhur hadis olarak telakki edilen bu rivayetin aslında zayıf senetlerle Peygamberimize ulaşan mevsul vasfını haiz bir nakildir.[1] Söz konusu rivayeti Taberi, Razi gibi pek çok müfessir eserlerinde değerlendirmiş, tenkite tabi tutmuştur. Gerek Salebe’nin tarihsel gerçekliği, gerekse metnin içeriği, hadisenin geçtiği asırdaki ve daha sonraki nesilleri etkilemeye yönelik ahlaki kaygılarla kurgulanmış bir hikaye olduğu intibaını vermektedir. Ayrıca ilgili kişiye dair bilgiler tarihsel bağdaşım ilkesinin gereklerine uymamaktadır.    

 

Mesela, ayet veya sebebin taaddüdü meselesi klasik dönemde tartışılmış, nüzulün taaddüdü bu yöndeki rivayetlere rağmen olumsuzlanmış, sebebin taaddüdü makul görülmüştür. Bu meyanda eğer iki nakil arasında tearuz yoksa nakillerin cem edilmesi; yok varsa sıhhat derecesine göre tasnif edilmesi önerilmiş; metinleri cem etmek veya sıhhatlerine ilişkin verilerin denkliğinden ötürü tasnif etmek sıkıntı oluşturuyorsa olayın taaddüdüne hükmedilmiştir. Bir ayetin hem Mekke’de hem de Medine’de indiğine dair görüşler ise şu şekilde tashih edilmiştir: içeriği aynı olan iki sorudan ilki dolayısıyla inen ayeti Peygamber Efendimiz kıyas yoluyla ikinciye tatbik etmiş, onun hükmünü diğeri için geçerli addetmiş ve cevap olarak daha önce başka bir sebebe binaen inen ayet sanki sonraki olay için bir kere daha inmiş gibi algılanmıştır.  

Bu metni inceleyen yazar sonuçta;

1.      İlgili rivayetin hadis usulü açısından tenkit edilmesi

2.      Sa’lebe ile ilgili rivayetlerin tasnif edilmesi

3.      Tarih ilminden istifade edilmesi

4. İlgili rivayetin Kur’ani bütünlük, siyak-sibak içinde değerlendirilmesi,

ilkelerine ulaşmıştır ki bu rivayet bir örnek olduğuna göre yukarıdaki ilkenin tefsir rivayetlerinin tümüne şamil kılınması gerekmektedir. Sa’lebe kısassı bu bakımdan son derece elverişli bir örneklik oluşturmaktadır.

Sıddık BAYSAL, Temel İslam Bilimleri, Tefsir, Doktora



[1] Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU, Kur’an ve Bağlam, Şule yay. Nisan 2008, s. 278


0 Yorum - Yorum Yaz

esbabı nüzul II    05.05.2013

Salebe Kıssası

Esbab-ı Nüzul’e Yeni Bir Yaklaşım

   

1.      Bu bölümde ‘Kur’an’ın anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul rivayetlerini nasıl değerlendireceğiz?’ sorusuna cevap aranmakta ve Esbab-ı Nüzul’e yeni yaklaşımın ilkelerinin Sa’lebe kıssasına tatbiki konu edilmektedir.

2.      Öncelikli olarak kıssa ile alakalı rivayetleri siyer, rical, tarih, hadis ve tefsir kaynakları açısından değerlendirildiğinde, elde edilen malumat, Tevbe/75 ayetinin anlaşılmasında bizlere müşahhas bir kanaat vermemektedir. Bu nedenle, bu malumatın Kur’an’ın anlaşılmasında değerlendirilmesi için yeni bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.

3.      Yeni yaklaşımın bir gereği olarak, kıssa ile ilgili rivayetler öncelikle hadis usulü açısından ele alınmalıdır. Aksi halde rivayetin değeri yanlış tesbit edilebilir.

4.      Konu ile alakalı rivayetler tasnif edilmelidir. Şayet Esbab-ı Nüzul rivayetleri, tefsir için olan Esbab-ı Nüzul değerlendirmeleri olarak tasnif edilmezse, o ortamda cereyan etmemiş veya etse bile nüzule sebep olmamış bir hadise, o döneme mal edilebilir.

5.      Eldeki rivayetlerin tarihi hakikatlere mutabık olup olmadığı konusunda Tarih ilminden faydalanılmalıdır.

6.      Ayrıca bu rivayetler, Kur’ani bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir.

7.      Bu aşamalardan geçen rivayetlerin ortaya konmasıyla birlikte, tefsir kitaplarında kalmaya hakkı olmayan pek çok rivayet temizlenmiş olacaktır.

8.      Böylelikle Kur’an-ı Kerim tefsirlerini inceleyen bir kimse bilgi kirliliği diyebileceğimiz haberlerle meşgul olmaktan kurtulacaktır.

9.      Bu yeni usül çerçevesinde ele alınan Sa’lebe kıssası, müfessirlerin konu ile ilgili yorumlarının birbirine zıt olduğunu ve Kur’an’ın yorum zenginliğini sınırladığını göstermiştir. Oysa önerilen ilkeler ışığında bakılmış olsaydı Kur’an-ı Kerim’in mana zenginliği ortaya çıkacaktı.

10.  Sonuç olarak, günümüz teknolojisinin de yardımıyla Esbab-ı Nüzul/ tefsir rivayetleri  bir araya getirilmelidir. Ancak bu iş fertlerden ziyade kurulacak enstitüler yardımıyla, çağın imkânlarından da yararlanılarak gerçekleştirecek bir projedir.

Abdullah BEKİROĞLU

Doktora / No:12922754

 

 

No:


0 Yorum - Yorum Yaz

SA'LEBE KISSASI    08.05.2013

                                                                      SA’LEBE  KISSASI

              Esbab-ı nüzul rivayetlerini senedsiz nakl eden alimler bazı problemlerin ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır. Dolayısıyla ihtisas gerektiren bu alan kıssacılara ve istısmarcılara açık hale gelmiştir. Bu kabil tefsirlerde nakledilen rivayetlere; hadis kaynaklarına ve tahric kitaplarına müracaat edilmeden itimad edilmemelidir.

             İmam Buhari (256/870) Sa’lebe kıssasının bir tarikini rivayet eden Ebu Ümame hadisinin senedindeki  Ali  b. Yezid  hakkında ‘münkerü’l-hadis’ demiş ve her kim hakkında ’ münkerü’l-hadis’ demişsem ondan rivayet caiz değildir  ifadesini kullanmıştır. Demek ki esbab-ı nüzul rivayetleri hadis usulu açısından tenkide tabi tutulmalı ve bu rivayetler tasnif edilmelidir.

             Burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus şudur: Alimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları o rivayetin sihhatine delil teşkil etmemektedir.

             Müfessir ve muhaddislerin kendilerine ulaşan her haberi yazıya aktarırken bilinçaltlarında şu gerçek vardir: Bu malzeme yok olup gitmesin. Ancak daha sonrakilerin bu haberleri kabul etme  yükümlüğü yoktur.Burada bizim yapmamız gereken şey gelen haberleri tarih ve hadis ilimlerinden yararlanarak değerlendirmek olmalıdır.

             Kur’ani bütünlük  ve  siyak - sibak bağlamı dikkate alınmazsa Tevbe Suresi 75.ayeti örneğinde olduğu gibi, doğruyu bulma amaciyle nakl edilen Sa’lebe kıssası ayetin anlaşılmasına katkı sunmamış,bilakis  kur’anın mana zenginliğini gölgelemiş olur.

            O halde kur’anı Kerim’in anlaşılması konusunda klasık kaynaklarımızda mebzul miktarda mevcut  esbab-ı nüzul rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesinde önerilen yol ve usul takib edilmelidir. Kaynaklardaki haberler ciddi bir komisyon tarafından tasnif ve krıtiğe tabi tutulmalıdır.

           


0 Yorum - Yorum Yaz


                                                                      SA’LEBE  KISSASI

              Esbab-ı nüzul rivayetlerini senedsiz nakl eden alimler bazı problemlerin ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır. Dolayısıyla ihtisas gerektiren bu alan kıssacılara ve istısmarcılara açık hale gelmiştir. Bu kabil tefsirlerde nakledilen rivayetlere; hadis kaynaklarına ve tahric kitaplarına müracaat edilmeden itimad edilmemelidir.

             İmam Buhari (256/870) Sa’lebe kıssasının bir tarikini rivayet eden Ebu Ümame hadisinin senedindeki  Ali  b. Yezid  hakkında ‘münkerü’l-hadis’ demiş ve her kim hakkında ’ münkerü’l-hadis’ demişsem ondan rivayet caiz değildir  ifadesini kullanmıştır. Demek ki esbab-ı nüzul rivayetleri hadis usulu açısından tenkide tabi tutulmalı ve bu rivayetler tasnif edilmelidir.

             Burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus şudur: Alimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları o rivayetin sihhatine delil teşkil etmemektedir.

             Müfessir ve muhaddislerin kendilerine ulaşan her haberi yazıya aktarırken bilinçaltlarında şu gerçek vardir: Bu malzeme yok olup gitmesin. Ancak daha sonrakilerin bu haberleri kabul etme  yükümlüğü yoktur.Burada bizim yapmamız gereken şey gelen haberleri tarih ve hadis ilimlerinden yararlanarak değerlendirmek olmalıdır.

             Kur’ani bütünlük  ve  siyak - sibak bağlamı dikkate alınmazsa Tevbe Suresi 75.ayeti örneğinde olduğu gibi, doğruyu bulma amaciyle nakl edilen Sa’lebe kıssası ayetin anlaşılmasına katkı sunmamış,bilakis  kur’anın mana zenginliğini gölgelemiş olur.

            O halde kur’anı Kerim’in anlaşılması konusunda klasık kaynaklarımızda mebzul miktarda mevcut  esbab-ı nüzul rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesinde önerilen yol ve usul takib edilmelidir. Kaynaklardaki haberler ciddi bir komisyon tarafından tasnif ve krıtiğe tabi tutulmalıdır.

                                                                      

                                                                                                                 

                                                                                                                                 Zeki kılıç

                                                                                                                                  12922716


0 Yorum - Yorum Yaz


MEHMET ZEKİ SERDAROĞLU/12952706 SA'LEBE KISSASI VE ESBAB-I NUZÜLE YENİ BİR YAKLAŞIM: SELAMUN ALEYKÜM DOSTLAR;ÖNCELİKLE TEFSİR MADDESİ İTİBARİYLE ELİMİZDE ÇOKCA MATERYAL OLMASINA RAĞMEN BU MALZEMENİN İLMİ KRİTERLER IŞIGINDA SÜZGEÇTEN GEÇİRİLMESİ KANAATİNDEYİM.SANİYEN:SALT METİN KAYNAKLARDA GEÇİYOR OLMASINDAN HAREKETLE O METNİ KUTSAMAKTANSA İLMİN ZIRHIYLA HADİSİN KUR' AN-A ARZI VE TARİHİ GERÇEKLERLE UYUŞUP UYUŞMAMASI ÖLÇÜTÜNÜ ESBAB-I NUZÜL İLMİNİN DİĞER ÖLÇÜTLERİYLE BERABERCE HAREKET ETTİRMELİYİZ.BU MUKADDDİMEDEN HAREKETLE SA'LEBE KISSASI ETRAFINDAKİ RİVAYETLERİ OKUMALARIMDAN SONRA KABÜL GÖRENLERİN OLMASINA DELLİLERİYLE BERABER MUTALAAMIN SONUCUNDA ŞÜPHEYLE KARŞILADIĞIMI BELİRTEBİLİRİM.ŞUNUDA ZİHİNLERİMDEKİ SAHABEYE AİT TASAVVUR Kİ-SALT SAHABEDE BÖYLE GÜNAH İŞLERMİ GEREEKÇESİNDEN HAREKET EDİYOR DEĞİLİM-BU ZİHNİN KUR'AN-IN O GÜNKÜ İNŞA ETTİĞİ NESLİN HAYAT AKIŞINA BAKTIĞIMIZDA GUNAH İŞLEYEN VE TÖVBE EDEN BİR TOPLUM ĞERÇEKLİĞİNDEN HAREKETLE VE İSLAM İNANÇ SİSTEMİNİN TEMEL ÖĞRETİLERİNDEN BİRİ OLAN PEYGAMBERLER ANCAK İSMET SIFATINA HAİZDİR ÇERÇEVESİNDEN HAREKETLE VARDIGIMIZ NETİCEYDİ.KUR'AN OKUMALARIMIZDA CENAB-I HAKKIN ÖNCEKİ TOPLULUKLARIN HELAKINA SEBEP OLAN GÜNAHLARI NAZARA VERMESİNDEKİ VE BU KADAR PEYGAMBER KISSASINI SERD EDİŞİNİN HİKMETİNİ DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE ŞAHSİLİKTEN ÖTE AHLAKİLİK UNSURUNU ÖNCELEDİĞİNİ SÖYLEYEBİLİRİZ.NİTEKİM ŞAHSİLİĞİ YÜCELTEN DEĞERLER ÜZERİNDEN AMELLER DEĞİLMİDİR?ALLAH'IN ŞAHISLAR VE MEKANLAR ÜZERİNDEN DEĞER ATFETTİĞİ UNSURLAR SEMBOLİK KARAKTERLERDİR.KUR'AN-DA İSMİ GEÇEN PEYGAMBERLER VE MEKANSAL OLARAK MESCİD-İ HARAM'A VE MESCİD-İ AKSA'YA YÜKLENEN MANA BUNA ÖRNEK OLARAK ZİKREDİLEBİLİR.BU ANALATTIKLARIMIZIN OKUYUCUSU TARAFINDAN İLK ETEPTA BU KISSAYLA NE İLGİSİ VARSA DİYE TENKİDE TABİ TUTULACAK OLSA BİLE İRTİCALEN KALEME ALDIĞIMIZ BU ĞİRİŞİN TARİHİ YÖNÜ OLAN HER OLAY İÇİN VAZĞEÇİLMEMESİ GEREKEN KANUN OLARAK TELAKKİ EDİYORUZ.

MEHMET ZEKİ SERDAROĞLU/12952706 Hadis kitaplarında bu kıssanın ele alınışı,tefsir tarihi açısından da önem arzetmektedir.Çünkü ilk devirde tefsir,hadis ilmi çerçevesinde mutalaa edilmekteydi.Daha sonra, tefsir tabiundan itibaren yazılmaya başlanmıştır.İbn-i Cerir et-Taberi'nin Cami'ul Beyan ve İbn-i ebi Hatim er-Razi'nin tefsirinde Maan b.Rıfa'a-Ali b.Yezid-Ebu Abdurrahman el-Kasım b.Abdurrahman- Ebu Umame el-Bahili tarikiyle,İbn-i Kesir tefsirinde;el-Beyhaki ed-Delailun Nubuvve,zayıf bir senetle Suyuti Lubabun Nukul isimli eserinde zikrettiği gibi Taberani el-Mucemu'l Kebir'de,İbn Mendeh Ma'rifetus Sahabe isimli eserinde detaylandırmıştır.Senediyle beraber serdt ettiğimiz bu bilgi kaynaklarımızda gelmiş olmasına rağmen uleamımızın büyük bir kısmınca kabul edilmemiştit.Bu yönde görüş belirtenler İbnü'l Esir,Zehebi ve Süleyman Ateş'dir.Şüpheyle karşılayanlar Taberi ve habere tereddüdle yaklaşan İbn Hacer'dir.Eserlerinde habere veren alimlerimizden büyük bir kısmıda haber hakkında hüküm vermemiştir.Kıssayı Tevbe Suresi 75. ayetinin sebeb-i nuzülü arasında anlatan Fahr-ı Razi gibi alimlerimiz de olmuştur.Kıssada ismi geçen Sa'lebe'nin kimliği hususunda farklı iki şahsiyet zikredilmiştir.Bunlardan biri Evsli olan Ensar Kabilesinden Sa'lebe b.Hatıb'dır.Bu zat rical kitaplarına göre Bedir ve Uhud ehlindendir.Uhud savaşında şehit edilmiştir.İkincisi ise Sa'lebe b. Ebi Hatib'dir. Bu zat ise münafıklarda olup Mescid-i Dırarın banilerindendir.Bu bilgilerden sonra bu ve benzeri kıssalar (a) hadis usulü açısından tenkid edilmelidir.(b)Rivayetler tasnif edilmelidir.(c)Tarih ilminden faydalanılmalıdır.(d)Kur'ani bütünlük ve siyak- sibak bağlamında değerlendirilmelidir.Ancak İslam Kültür Tarihinde bazı rivayetlere karşı bu kriterlerin uygulanmasında gevşeklik gösterilmesinden olacak ki tefsir rivayetleri üzerinde tereddüdün oluşmasına sebep olmuştur.Hocamız Prof.Dr.Ahmet Nedim Serinsu meseleyi bir adım daha ileri götürerek esbab-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinde yeni bir usul takip edilmesi gerektiğini söylemektedir.Kanaatimce bu yöndeki bir ıslah talebinin İslam İlimlerinin bir çok alanına teşmil edilmesi gerektiği kanaatindeyim.Buna da TECDİD mefhumu diyoruz.Hülasa kıssa bağlamında söyleceğimiz son söz:bu konudaki zıt rivayetlerin keşmekeşliği içinde bu rivayetin uydurma olma ihtimalinin gözardı edilemeyeceği veya en azından ihtiyatla yaklaşılması gerektiğidir.Bu rivayetlerin Kur'an-ın yorum zenğinliğini tehdit etmemesi gerektiğidir.


0 Yorum - Yorum Yaz


ABDULLAH TAYFUR NO:12952708 Sa'lebe b. Hatıb adında iki ayrı sahabe vardır. bunlardan birisi Sa'lebe b. Hatıb b. Amr el-Ensari'dir ve bu İbn İshak ile Musa b. Ukbe'nin ifade ettiğine göre bedir ashabındandır. İbn Kelbi ise bu sahabenin Uhud savaşında öldüğünü söylemiştir. (El-İsabe 928)
diğeri ise; Sa'lebe b. Hatıb (veya ibn ebi Hatıb) el-Ensari'dir. İbn İshak bunu Mescidi Dırar'ı bina edenler arasında sayar. el-Baverdi, İbn Seken, İbn Şahin ve başkaları önceki ile bunun aynı kişi olduğunu zikrederler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den mal ile rızıklandırılması için dua istemesine gelince, bunu Taberi tefsirinde (10/130) Kurtubi (8/209) Vahidi Esbabı Nuzul (180) İbn Asakir (Tehzibu Tarihi Dımeşk-4/20) rivayet etmişlerdir. tevbe suresinin 75. ayetinin sebebi nüzulü olarak bu rivayet zikredilir.
Hafız İbn Hacer der ki: Eğer bu kıssa sahih ise - ki sahih olduğunu zannetmem - bu kıssada geçen Sa'lebe'nin daha önce zikri geçen bedir ehlinden olan Sa'lebe ile aynı kişi olmasında şüphe vardır. nitekim İbnu'l-Kelbi'nin şu sözleri ikisinin farklı kişiler olduğunu gösterir: "Bedir ashabından olan (Salebe) Uhud'da şehit olmuştur." Yine İbn Merduye'nin Tefsirinde mezkur ayet hakkında İbn Abbas'tan şu nakli de bunu destekler: "Bu adam kendisine abdullahtayfut no: 12952708 Salebe b. Ebi Hatıb denen ensardan bir kimsedir." bu rivayette onun ismi: Salebe b. Ebi Hatıb şeklindedir. bedir ashabından olan salebeye gelince, onun isminin Salebe b. Hatıb olduğunda ittifak edilmiştir. nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den: "Bedire ve hudeybiyeye katılan hiç kimse ateşe girmeyecek" buyurduğu sabit olmuştur...." el-1. İlk olarak hadis usulü açısından eleştiriye tabi tutulmalıdır. Hadisin senedinin zayıf olduğu tespit edilmiştir. hadis büyük muhaddislerce de zayıf addedilmiştir 2. Abdullah Tayfur no:12952708 Rivayetler bellibir tasnifetabi tutulmalı. Salebe kıssası tefsir için sebebi nüzül rivayeti olma ihtimali daha fazladır. Rivayet kalıplarına baktığımızda da Salebe kıssası sebeb ifade etmede nass olmayan rivayetler grubundadır.3) Tarih ilminden istifade edilmeli ve ona göre bi neticeye varılmali
4) Kur’ânı bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmesi
0 Yorum - Yorum Yaz


Mehmet Tahir PEKİM / 12952705

Kitabın birinci bölümünde esbabı nüzüle yeni bir yaklaşım ve bu yaklaşımın yöntemi verilmiştir işte bu yöntemlerin uygulamasını bir örnek üzerinden verilmeye çalışılmıştır.
Tefsirlerde nakledilen hadisler daha çok taberi üzerinden yapılan nakillerle olmuş, ve genelde de isnada önem verilmemiş. Bundan dalayıdırki imam Ahmet b.hambel tefsiri güvenli kabul etmemiştir. Böylelikle sebebi nuzül olarak verilen hadisi iyi bir değerlendirmeye tabi tutmak gerekir. Bunu yapmak için dört aşamayı takip edip iyi bir araştırma yapmak gerekir.
Bu aşamalar şunlardır
1- Söz konusu hadisi,hadis usülü açısından değerlendirmek
2- Söz konusu hadisin, bütün tariklerini toplayıp değerlendirmek.
3- Hadisi, tarihi bilgiler ışığında değerlendirmeye tabi tutmak.
4- Hadisi,kurani bütünlük,sibak-siyak bakımından değerlendirmek.
Salebe kıssasına gelince ulema genelde iki kısma ayrılmış kimisi kabul etmiş kimisi etmemiş ve olaya şüpheyle bakmış.mesela ibn hacer isimlerin karıştırıldığını söylerken taberi kuşkuyla bakmış. Bazı tefsirler olayı “meşhurdur” diyerek verse de genelde hadisteki meşhur hadis kastedilmemiştir.
Sonuç olarak esbabı nüzülü yeniden iyi bir değerlendirmeye tabi tutmak zorundayız. Özellikle günümüzdeki teknolojiden istifade edilerek bu konuda çalışma yapılması önümüzde bekleyen bir husustur.                       
0 Yorum - Yorum Yaz


Hasan Yücel

12922703 Doktora Öğrencisi

SA’LEBE KISSASI

1.      Esbâb-ı Nüzûl’e Yeni Bir Yaklaşım: Elimizdeki tefsirleri incelediğimizde görürüz ki neredeyse her müfessir, Tevbe Suresi’nin 75. ayetinin nüzûl sebebi olarak, Sa’lebe b. Hâtıb kıssasını göstermiştir. Müfessirlerimizden bazıları bunu Taberi’den nakletmiş, bazıları ise farklı kaynaklardan almışlardır. Bazıları kıssayı kabul etmiş, bazıları ise kabul etmemiştir. Hatta El Uceyli, Sa’lebe’yi münafıklardan saymıştır.

2.      Taberi Tevbe Suresi’nin 75. ayetini Sa’lebe kıssasıyla ilişkilendirmemiş ve bu ayette Cenab-ı Hakk tarafından nifak ehlinin alametleri ortaya konulmuştur diye kendi görüşünü dile getirmiştir.3.      Fahruddin er Razi’de bu ayeti Sa’lebe kıssası ile ilişkilendirmeyen müfessirlerdendir. Çağdaş alimlerimizden Süleyman Ateş’te çeşitli akıl yürütmelerle bu kıssanın doğru olmadığına işaret eder.4.      Sîre, Ricâl ve Tarih kitaplarına baktığımızda bu kıssanın iki yönlü ele alındığını görmekteyiz. Bunlardan birincisi Sa’lebe’nin vasıfları ikincisi ise hadisenin sıhhat derecesi ile ilgilidir. Bizim burada dikkatimizi çeken ikinci yöndür ki orada kısaca şunlar yer almaktadır:o   Kimilerine göre bu hadise sahihtir ve ayet bu hadise üzerine inmiştir.o   Kimilerine göre böyle bir hadise olmuştur ama kahramanı başka bir şahıstır.o   Kimilerine göre ise böyle bir kıssa doğru değildir. 

Esbâb-ı Nüzûl’e Yeni Bir Yaklaşım Işığında Sa’lebe Kıssasının Değerlendirilmesi: Bir önceki kitapta zikredilen yaklaşımları sırasıyla bu rivayete uygularsak şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır:

o   Sa’lebe kıssası ile ilgili rivayetler, hadis usûlü açısından tenkit edilmelidir: Bu rivayetin senedi zayıftır. Ancak buna rağmen bu hadiseye müfessirler eserlerinde yer vermişlerdir. Bunun sebebi olarak ise isnad ilmi tam anlamıyla hayatlarına girmiş olan şahsiyetlerin, isnadın zayıf olmasına önem vermeden, isnadın zikredilmesiyle mesuliyetten kurtulacaklarına inanmaları ve malumatın yok olmayıp kendilerinden sonraki nesillere aktarılmasını sağlama düşüncesi yatmaktadır denilebilir.o   Rivayetler sınıflandırılmalıdır: Hadis mecmualarının tefsir bablarında ve tefsir kitaplarında bu ayetin sebeb-i nüzûlü olarak birçok rivayet görmek mümkündür. Sa’lebe kıssası da bunlardan biridir. Daha öncede belirttiğimiz gibi esbâb-ı nüzûl rivayetlerinde ihtilaf edilmesinin iki temel sebebi vardır.§  Her ayete bir sebep arayanların tutumu sonucu mezhep hareketleri, şahısların ebedileştirilmesi, israili haberler ve uydurma rivayetlerin esbab-ı nüzul alanına dahil edilmesi. §  Esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin nüzul ortamına ait olanlarla tefsire ait olanların birbirinden ayrılmamasıBöylece sahabenin ve tabiunun kendi re’y ve içtihadlarıyla ortaya koydukları bir sebeb-i nüzûl değerlendirmesi, nüzûl asrında olmuş gibi kabul edilmiştir.o   Sa’lebe kıssası rivayetlerini incelediğimizde onun, sebep ifade etmede nass olmayan rivayetler grubuna girdiğini görmekteyiz. Yine Sa’lebe kıssası, rivayeti açısından değerlendirdiğimizde, onun tefsir için yapılmış esbab-ı nüzûl rivayeti grubuna girmekte olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bu ayet sadece bu olayla sınırlandırılırsa Kur’an’ın yorum zenginliği engellenmiş olur.
  • Tarih İlmi’nden Faydalanılmalıdır: Tarihi veriler bize Sa’lebe’nin vergi hükmünden muaf tutulmasının mantıklı olmadığını gösteriyor. Çünkü o dönemde savaş giderleri vb. giderler için devlet halktan vergi topluyordu.
  • Kur’ânî Bütünlük ve Siyak-Sibak Bağlamında Değerlendirilmelidir: Tevbe Suresi’nin 75. ayetini bu şekilde incelediğimizde Allah’ın ahd edip de ahdini bozan , vaadinin hilafına hareket eden ve bu eylemin sonucunda kalplerinde nifakın yerleştiği kişilerin sembolize edildiğini görmekteyiz.

0 Yorum - Yorum Yaz

KUR'AN VE BAĞLAM    15.05.2013



0 Yorum - Yorum Yaz

KUR'AN VE BAĞLAM    15.05.2013



0 Yorum - Yorum Yaz

salebe    20.05.2013

Salebe kıssası:

Öncelikle olayı kısaca anlatmakta fayda var. Fakir bir sahabi olan Salebe bir gün efendimizin yanına gelir ve zengin olmak için kendisine dua etmesini ister. Rasulullah ona bunu tavsiye etmez ve zenginliğin yükümlülüğünün fazla olduğunu söyler. Fakat Salebe ısrar edince efendimizin duasına mazhar olur ve hayvan sürüsü kısa sürede öyle çoğalır ki Medine vadisine sığmayacak hal alır. Vergi memurları zekat toplama döneminde salebe’nin yanına gelirler ve gerekli miktardaki zekatı ödemesini  isterler.  Salabe yüz çevirince durumu efendimize aktarırlar. O, vay salebe’ye der ve kendisinden bir daha zekat kabul etmez. Daha sonra pişman olmasına rağmen bir daha rasulullah kendisinden zekat almadığı gibi sonraki halifelerde kendisinden zekat kabul etmemiştir. Bu olay TEVBE suresinin 75. Ayetine sebebi nüzul olarak gösterilir.  Öncelikle olay Hadis usulü açısından ele alındığında isnadda soruınlar olduğu ortaya çıkar. Hatta Taberi ve Razi gibi müfessirler bu rivayeti doğru kabul etmemiştir. İkinci olarak Rivayet sıygasını incelediğimizde sebep ifade etmede nass hükmünde olmadığı ortaya çıkmaktadır. Yani bu ayetin inzali ile olay farklı zamanlarda vuku bulmuş olmalı (şayet olay tarihte vuku bulduysa). Üçüncü olarak ayeti siyak-sibak çerçevesi içinde değerlendirdiğimizde mezkur olay ile ilişkilendirilemeyeceği ortaya çıkmaktadır. Dördüncü olarak Kuran’ın genel perspektifi ele alındığında pişman olmuş birisinin yaptığı bir hatadan ötürü hayatı boyunca cezalandırılamayacağı ortadadır. Bu cenabı hakkın tövbeleri kabul buyurduğu ilkesine aykırıdır. Beşincisi ise tarihi açıdan bir değerlendirmedir. Kısa sürede bir hayvanın çoğalıp ta vadilere sığmayacak şekilde bir artışa sebep olması mümkün değildir.  Belirtilen tarih içinde bu olayın vuku bulması mümkün değildir. Diğer taraftan dönemin devlet yapılanmasından ötürü, vergi ve zekat mevzuu kişilerin iradesine değil, devletin otoritesine bırakılmıştır. Dolayısıyla Salebe’nin zekat’ını vermeme gibi bir şansı yoktu. Dolayısıyla tarihi açıdan değerlendirdiğimizde bu pek mümkün görünmemektedir.


0 Yorum - Yorum Yaz


SA’LEBE KISSASI: ESBAB-I NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM

Kur’an ayetlerinin vahyedilmesi esnasında Allah Resulünün hadislerinin de nassa dahil olması, bunlara ek olarak da hem müfessirlerin hem muhaddislerin fikirlerinin beyanında ortaya çıkan fikir zenginliği sonraki gelenlerin bakış açılarını genişletmiş,  kolaylaştırmıştır. Fakat bu şekilde oluşan fikir zenginliğinin fikir kirliliği olmaması için hadis usulü açısından tenkitlerle, rivayetler tasnif edilmeli, tarihi açıdan incelenmeli ve Kur’anî bütünlük, siyak ve sibak bağlamında değerlendirilmesi gerekiyordu. Vahyi açıklamak adına anlatılan gelen   Sa’lebe kıssası buna güzel bir örnek olmuştur. Esbab-ı nüzul rivayetlerini senetsiz nakleden takva ve salah ehli âlimler bu tavırları ile bazı problemlerin ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır. Senetsiz rivayetler ile ihtisas isteyen bu bilgi alanı kıssacılara ve istismara açık hale gelmiştir.   Bu açıdan Salebe kıssasına rivayetlerin tasnifî yönüyle bakıldığında, hadis kitaplarının tefsir baplarında sebeb-i nüzul olarak pek çok rivayetin söyleminde fazlasıyla ihtilaf görülmektedir.    Esbab-ı nüzul rivayetleri ile tefsir değerlendirmeleri farklı kategorilerde tasnif edilmesi bu ihtilafları ortadan kaldıracaktır.

Kur’an- Kerim, insana ayetlerdeki hakikatleri belli bir kişi veya anlayışa hasretmeden, yani şahısları ebedileştirmeden herkes için geçerli evrensel mesaj nokta-i nazarında ilahi ufku yakalama imkanı sunmaktadır.

Tefsir rivayetlerini eserlerinde nakleden müfessirlerimizin bir çoğu ilmi yeterliliklerine ve takva ehli olmalarına rağmen zayıf, garip münker ve İsraili bir çok hadis zikretmişlerdir. Hatta uydurma hadis de rivayet edildiği malumdur. O halde müfessirlerin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları her zaman o hadisin sıhhatine delil teşkil etmemelidir.

 Bizler Sa’lebe olayında olduğu üzere Tevbe suresinin bu ayetinin tefsirinde bir bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde Kur’an’ın evrensel ve ebedi mesajını şahsileştirerek mana zenginliğini fakirleştirmiş olmaktayız.

    Kur’an-ı Kerimle aydınlanacak hayatımızın zenginliği, onun zengin bir biçimde yorumlanması ve pratiğe aktarılmasıyla mümkün olacaktır.

Yunus  ÖZDAMAR     Doktora Özel Öğrenci

13ÖZL274

 


0 Yorum - Yorum Yaz

salebe    21.05.2013

Salebe kıssası:

Öncelikle olayı kısaca anlatmakta fayda var. Fakir bir sahabi olan Salebe bir gün efendimizin yanına gelir ve zengin olmak için kendisine dua etmesini ister. Rasulullah ona bunu tavsiye etmez ve zenginliğin yükümlülüğünün fazla olduğunu söyler. Fakat Salebe ısrar edince efendimizin duasına mazhar olur ve hayvan sürüsü kısa sürede öyle çoğalır ki Medine vadisine sığmayacak hal alır. Vergi memurları zekat toplama döneminde salebe’nin yanına gelirler ve gerekli miktardaki zekatı ödemesini  isterler.  Salabe yüz çevirince durumu efendimize aktarırlar. O, vay salebe’ye der ve kendisinden bir daha zekat kabul etmez. Daha sonra pişman olmasına rağmen bir daha rasulullah kendisinden zekat almadığı gibi sonraki halifelerde kendisinden zekat kabul etmemiştir. Bu olay TEVBE suresinin 75. Ayetine sebebi nüzul olarak gösterilir.  Öncelikle olay Hadis usulü açısından ele alındığında isnadda soruınlar olduğu ortaya çıkar. Hatta Taberi ve Razi gibi müfessirler bu rivayeti doğru kabul etmemiştir. İkinci olarak Rivayet sıygasını incelediğimizde sebep ifade etmede nass hükmünde olmadığı ortaya çıkmaktadır. Yani bu ayetin inzali ile olay farklı zamanlarda vuku bulmuş olmalı (şayet olay tarihte vuku bulduysa). Üçüncü olarak ayeti siyak-sibak çerçevesi içinde değerlendirdiğimizde mezkur olay ile ilişkilendirilemeyeceği ortaya çıkmaktadır. Dördüncü olarak Kuran’ın genel perspektifi ele alındığında pişman olmuş birisinin yaptığı bir hatadan ötürü hayatı boyunca cezalandırılamayacağı ortadadır. Bu cenabı hakkın tövbeleri kabul buyurduğu ilkesine aykırıdır. Beşincisi ise tarihi açıdan bir değerlendirmedir. Kısa sürede bir hayvanın çoğalıp ta vadilere sığmayacak şekilde bir artışa sebep olması mümkün değildir.  Belirtilen tarih içinde bu olayın vuku bulması mümkün değildir. Diğer taraftan dönemin devlet yapılanmasından ötürü, vergi ve zekat mevzuu kişilerin iradesine değil, devletin otoritesine bırakılmıştır. Dolayısıyla Salebe’nin zekat’ını vermeme gibi bir şansı yoktu. Dolayısıyla tarihi açıdan değerlendirdiğimizde bu pek mümkün görünmemektedir.

Kemal Gözütok 

12922736 


0 Yorum - Yorum Yaz


Sa’lebe Kıssası -Esbâb-ı Nüzule Yeni Bir Yaklaşım

Ayzada Taştanova

12922770

1.       Kuran ve Bağlam kitabında görüldüğü gibi esbabı nuzül rivayetlerinin metodik olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu kuralları  müellif sırayla açıklamıştı. Salebe b. Hatip kıssası da esbabı nuzül rivayetlerinin biri olarak zikredilmekte ve metodik tasniflere tabi tutulması gerekenlerdendir.

2.       Tefsir kitaplarında Salebe kıssasına iki türlü bakıldığını öğreniyoruz. Rivayetin sıhhatine kail olanlar ve şüphe ile bakanlar olarak. Ilk gruba İbnul Arabî, el-Uceylî, İbnul Cevzî gibi âlimlerimizin görüşleri bu yönde olmuştur. Onlara gore rivayet sahihtir dolayısıyla Sa’lebe b. Hatip münafıklardandır.  Ikinci grupta ise İbn-I Cerîr et-Taberî, Fahreddin er-Râzî’yi haberin sıhhatinden şüphe duyanlar olarak görmekteyiz. Taberî kendine has metodla Tevbe 75. Ayeti ve rivayeti değerlendirmiş ve “ Bu ayette Cenabı Hak tarafından nifak ehlinin alametleri ortaya konulmuştur” diyerek görüşünü ifade etmiştir. Fahreddin er-Râzî ise Sa’lebe kıssasını müfessirler arasında meşhur olduğu içi naklettiğini beyan etmiş ancak ayetin anlaşılmasını bu kıssaya tabi tutmamıştır.

3.       Görüldüğü gibi ayetin anlaşılmasında bir noktaya varılmıyor. Müellif bu rivayeti bir kaç yönden incelemeye tabi tutarak ayetin anlaşılmasına yeni bir yöntem sergilemektedir. Sa’lebe b. Hatib kıssasını ilk önce hadis usûlü açısından ele alır. Çünkü muhaddislerin, müfessirlerin hadisleri sadece isnadına önem vererek, hadisleri kaybetme endişesiyle topladıkları için, zayıf, munker, mevzu, İsraîlî haberleri de eserlerinde bulunmaktadır.

4.       Rivayetler  1. Esbab-I Nuzül rivayetleri 2. Tefsir için olan esbab-I nuzül değerlendirmeleri olarak tasnif edilmelidir. Değerlendirmeler sonucu kıssanın ikinci gruba girdiğini anlamaktayız.

5.       Rivayetleri değerlendirmede tarihî gerçeklere uyup uymadığını anlamak için tarih ilminden de faydalanılmalıdır.

6.       Rivayetler Kur’ânî bütünlük ve siyak-sibak bağlamından da değerlendirilmelidir. Nitekim Kurani Kerim ayetlerdeki gerçekleri şahısları ebedîleştirmeden, herkese geçerli olarak ilahî mesajını vermektedir.


0 Yorum - Yorum Yaz

KUR'AN VE BAĞLAM    21.05.2013

İkinci Kitap: Sa’lebe Kıssası.

Tevbe sûresi 75. ayet ve bu ayetin nüzûl sebebi olarak zikredilen Sa’lebe b. Hâtıb kıssası şöyledir:

“Yine onlardan kimi de Allah’a:

-Eğer bize lütfundan ihsan ederse muhakkak tasaddukta bulunuruz. Ve muhakkak salih kimselerden oluruz, diye söz vermişlerdi.”

Müellif, rivayet farklılıklarını bir yana bırakarak Sa’lebe kıssasını şöyle özetlemiştir:

Sa’lebe, Hz. Peygamber’in huzuruna gelmiş ve “Ya Rasûlullah, Allah’a dua et de bana çok mal versin” demiş. Hz. Peygamber de “Ya Sa’lebe, hakkını eda ettiğin az, takat getiremeyeceğin çoktan hayırlıdır.” diyerek cevap vermiş. Sa’lebe dileğini tekrarlamış ve demiş ki “Seni Hakk ile gönderene yemin ederim ki bana çok verirse mutlak ve mutlak her hak sahibinin hakkını veririm.”

Bunun üzerine Rasûlullah dua etmiş ve malı çoğalan Sa’lebe cemaatten uzaklaşmış. Sa’lebe’nin durumunu sual buyuran Hz. Peygamber’e “malı çoğaldı vadi almaz oldu” denilmiş.  Rasûlullah “Vay Sa’lebe’ye” buyurmuş ve sadakaları toplamaları için iki tahsildar göndermiş. Medine halkı bunlara sadakalarını vermiş ancak Sa’lebe sadaka tahsildarlarına “Bu cizyeler ne? Bu cizyenin kardeşi, hele siz gidin de düşüneyim” der. Tahsildarlar dönüp Rasûlullah’a geldiklerinde, daha onlar bir şey demeden Hz. Peygamber iki kere “Vay Sa’lebe’ye” buyurmuş. İşte bu sebeple bu ayetler nazil olmuştur.  Sonra Sa’lebe sadakayı alıp getirmiş ancak Rasûlullah “Allah Teâlâ beni senin sadakanı kabulden men eyledi” buyurmuştur. O zaman Sa’lebe başını toprak saçmaya başlamış. Hz. Peygamber de “ Bu senin amelindir. Emrettim itaat etmedin.” şeklinde cevap buyurmuştur. Sa’lebe zekâtını Hz. Peygamber’in irtihalinden sonra sırasıyla Hz. Ebubekir’e, Hz. Ömer’e getirmiş onlar da kabul etmemiş. Sa’lebe daha sonra Hz. Osman zamanında helâk olmuş.

Yazar rivayetlerin özünü bu şekilde verdikten sonra hadisin tahricine yer vermiştir. Sîre, ricâl ve tarih kitaplarında Sa’lebe kıssasını inceleyen müellif, şu iki konuda kitaplardaki farklılıklara değinmiştir:

1.      Sa’lebe’nin vasıfları

2.      Hâdisenin sıhhat derecesi

Daha sonra hadis ve tefsir kitaplarında Sa’lebe kıssasını ele almış bu konudaki yorumlara yer vermiştir. Son olarak esbâb-ı nüzûle yeni bir bakış açısıyla kıssayı değerlendiren müellif, bu değerlendirmesini şu dört başlık altında incelemiştir:

1.      İlk olarak Sa’lebe kıssası rivayetleri hadis usûlü açısından tenkid edilmelidir. Müellif, bu tenkid doğrultusunda incelediği zayıf olan bu hadisin hangi sebeplere binaen nakledilegeldiğini ele almıştır.

2.      Rivayetler tasnif edilmelidir. Buna göre müellif, Sa’lebe kıssasının sebep ifade etmede nass olmayan esbâb-ı nüzûl rivayetleri arasında olduğunu ortaya koymuştur.

3.      Tarih ilminden faydalanılmalıdır. Müellif, bu başlık altında da Sa’lebe kıssasının tarihi hakikatlerle uyuşmadığı sonucuna varmıştır.

4.      Kur’ânî bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir. Bu bağlamda Tevbe sûresi 75. ayeti Kur’ân’ın genel yapısına uygun olarak bir karakteri tanıtmaktadır, bir kişiye has değildir.

HATİCE AVCI


0 Yorum - Yorum Yaz

Sa'lebe Kıssası    23.05.2013

Kur’an’ın anlaşılmasındaki yöntemlerden biri olan Esbab-ı nüzul rivayetleri bugüne dek ilkeleriyle birlikte ortaya konulmamıştır. Müfessirlerin birçoğu ilmi yeterliliklerine, takva ehli olmalarına karşın zayıf, mevzu ve israili haberleri bu bağlamda eserlerine almışlardır. Bu da bir tefsir haberinin bir müfessirin eserinde var olması haberin sıhhatine delil teşkil etmemesini gerektirir. Bununla birlikte müfessirlerin her rivayeti eserlerine alırken, isnad ilmi hayatlarına tam olarak girmesi sebebiyle, toplamaya imkan buldukları her şeyi eserlerine almış ve ayıklamayı sonraki nesillere bırakmışlardır. Bugüne dek bu haberlerin ayıklanmamış olması usul eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Yeni bir usul ile bir sebeb-i nüzul rivayetinin nasıl inceleneceğinin bir örneği Sa’lebe kıssası olmuştur. Sa’lebe kıssası örneğinde bir haberin incelenmesi şöyle olması gerekir:1.      Haber ilk önce hadis usulü açısından tenkid edilmelidir. Böylece sıhhat derecesine göre rivayetler ortaya çıkacak ve sahih, zayıf ve mevzu olmaları hasebiyle kendiliğinden bir tasnif ortaya çıkacaktır. 2.     Rivayetler tam olarak tasnif edilmelidir. Bu tasniften sonra da sebeb-i nüzul rivayetleri ve tefsir rivayetleri ortaya çıkacaktır. 3.      Haberin tarihi hakikatlerle mutabık olup olmadığının belirlenmesi için tarih ilminden faydalanılmalıdır. 4.      Tüm rivayetlerin değerlendirilmesinin temel kıstası Kur’an-ı Kerim olmalı ve rivayetler Kur’an-ı Kerim bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir.Sa’lebe kıssası da bu metodla değerlendirilmiş ve bu haberin bir sebeb-i nüzul ifade etmediği, ancak tefsir için olan sebeb-i nüzul değerlendirmesi olduğu anlaşılmıştır. Bu da bize Tevbe 75. Ayetinin yorum zenginliğini ortaya koymuştur.

Bu vesileyle şunun belirtilmesi gerekir. Tüm esbab-ı nüzul rivayetlerinin yeni bir metodla ele alınıp değerlendirilmesi ve tasnif edilmesi işi tek bir kişinin altından kalkabileceği bir durum olmayıp, bunun için bir enstitü kurulması ve teknolojiden de faydalanılması gerekir.

Muhammed Hayri ŞAHİN

12922755
0 Yorum - Yorum Yaz
Ders Malzemeleri
Lütfen Kopyalamayınız!
2021-2022 Arşivi
2020-2021 Arşivi
2019-2020 Arşivi
2018-2019 Arşivi
2017-2018 Arşivi
2016-2017 Arşivi
2015-2016 Arşivi
2014-2015 Arşivi
2013-2014 Arşivi