Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)


KURAN NEDİR
0 Yorum - Yorum Yaz


 

                                     

                                              KUR'AN NEDİR?

                                       İNSANIN ANLAM ARAYIŞI

          Kur'an-ı Kerim Hz. Muhammede Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklonulan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz tanrı kitabının adıdır. Kuran-ı Kerim her asra hitap edebilecek yeterlilikte semavi bir kitaptır. Kur'an-ın son derece anlamlı ve kapsamlı bir anlatımı vardır, az kelime ile birçok manalar barındırır içerisinde.

          İnsan varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur. İnsandaki bu anlama merakı ve öğrenme arzusu, insanı insan eden en büyük kuvvettir. Yaşamak isteyen hiçbir insan kendi eylemlerini, kendi hareket tarzını anlamsız bulmaz. Her insan kendisinde bir yetenek, eylemlerinde bir anlam görür; bu yetenek ve anlam ister anlamlı olsun isterse olmasın hiçbir önemi yoktur. Çünkü insanın kendisinde bazı yetenekler görmesi, yapıp etmelerine bir anlam vermesi, onun hayatta kalmasını sağlar. Tarihten önceki zamanlardan bugüne değin bütün insanlardaki bu inanma ve anlamlandırma hali aynıdır. Çünkü insanın anlam arayışı, onun fıtri kabiliyetidir.

         Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur. Anlam bilen yapıp eden değerlerin sesini duyan tavır takınan, önceden gören ve önceden belirleyen kendisini bir şeye veren, seven, çalışan, eğiten ve eğitilen, devlet kuran, inanan, sanat ve tekniğinin yaratıcısı olan bir bilinç olgusudur. İnsanın kendisini ifade etmesidir. Anlam görülen bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir.

               İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır:

     1.Yüksek değerler:

    sevgi, inanamak, sözde ,eylemde, doğruluk, çalışkanlık ,masumluk, dürüstlük, insaflık, dostluk, vefa, güven, saygı.İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur. Yani keşfedilmiş değerlerdir.

    2.Araç vasıta değerler:

    ilgi ve menfaat alanın değerleridir. Her türlü maddi ve manevi servet değerleridir. Eknomik ve teknik değerler. Fayda ,çıkar,kuşku, çekememezlik, hasetlik, hoşlanmak, hoşlanmamak.İnsan bu değerlere de doğuştan sahip olur. Yani keşfedilmiş değerlerdir. İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleştirilmesine dayanır.

     3.Alışılan değerler:

   alışkınlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürürnün değerleri...temelini toplum ve kültür hayatında bulan zamanla otomatikleşen ve doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir. İnsan kendisini alışılan değerle oluşmuş kültür ortamını içinde bulur. Bu değerler, insana otomatikleşen eylemleri kazandırırlar.

        İnsanın hayatını anlamlandırmada temel aldığı değerler, ona her zaman amaçlarını hedeflerini planlarını gerçekleştirmesini sağlamaz çünkü insan değişen hayat durumları içerisinde yaşar ve değişik hayat durumlarından birisi öbürünü izlerken talihsizliklerle ,başarısızlıklarla karşılanabilir. İnsan dünyada geçekleştirmeyi amaçlarına hedeflerine planlarına ulaşmada ya başarılı veya başarısız olacaktır.

        İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda,

  -fıtri/özsel yeteneklerini keşfetmiş olur,

  -bu sayede hayatın problemleri ile başa çıkabilecek bir yetenek kazanır,

  -ve en önemlisi mutlu olur.

  

         İnsanın anlam arayışı boşa çıkarsa,

   -fıtri yeteneklerini iptal eder,

   -hayat yük olur,

   -ve en önemlisi hayattan vazgeçer.

          Anlam inanmayı içerir. İnançlarımız dünya ile aramızdaki bağları oluşturur. İnsan hiçbir varlığa benzemeyen özel varlıktır. Onun bu özelliği fıtratından kaynaklanır.

         İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşebilir:

    1.İnsanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam verme:İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağın tabiatta görmesinin sonucu.

    2.Fıtri ilkeleri temel alan Fıtrat-vahiy temelli anlam verme :İnsann fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucu.

       İnsan içinde yaşadığı tabiatın, dünyanın ve evrenin hem bir parçası hem de onlardan bağımsız bir varlıktır. Bütün varlık kategorilerini varlığında barındırır. O hem  yapan hem bozan hem seven hem nefret eden bir varlıktır.İnsanın böyle bir varlık olması kendi seçimi değildir. İnsann fıtratındaki bu yapısal imkanları kendisini ve diğer insanları anlayabilmesini güçleştirir. İnsan bu dururmdan kurtulmak için hayatına bir anlam ve bu anlamlandırmada da denge düzen arar. Hangi olay karşısında nasıl davranması gerektiğini önceden onu denetleyen yasalar ve kurallar sayesinde bilmek ister. Böylece dünyanın kendisini, varlığı ve anlamı nasıl, ne kadar hükmü altına alabileeği doğru yanlış ,iyi kötü ya da güzel çirkinin ne olduğu konularında kavramlar sistemi oluşturur. Sonuçta kendini ve hayatı anlamlandıracak bir zihniyet edinir.

        Kur'an insana bütün varlıkla ilişkisinin halife bilinci çerçevesinde oluşması gerektiğini hatırlatır. Onun için insan hiçbir varlık hakkında onu sıradanlaştırıcı bir tutum içinde olmamalıdır. Her varlığın bu evrende bir boşluğu doldurduğunu idrak etmelidir

         Kur'an-ı Kerim insandan,

    -özünü bulmasını,

   -duygu düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını,

   -yani varolma bilincinin farkına varılmasını ister.

         Kur'an-ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için önerisi,

     1.oku

     2.düşün

     3.anla

     4.ve ihlasla yaşa

          Kur'an-la gerçekleştirilmiş anlam insana :

     -Allah'a yönelme,

     -yüksek ahlaki değerleri yaşama,

     -Allah'ın insan için halk ettiklerinden gerekli ölçütlerde yararlanma

Bütün insanlar hayatı bu şekilde anlamlandırırsa salih toplum oluşur.

   Kur'an kendisinin hem kalplerde ezber yoluyla hem de satırlarda yazılı olarak saklanmasına işaret etmektedir.İnsanın hayatını anlamlandıran kitap olarak ferdin ben halini, tutum ve varoluşundaki değişmeyi, dikkate aldığından bir kerede değil,23 yıllık bir süreçte nüzülü tamamlanmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

           


0 Yorum - Yorum Yaz
Bu sayfada üyelere özel yazılar bulunuyor. üye girişi yaparak bu yazıları görüntüleyebilirsiniz.

Burayı tıklayarak üye girişi yapabilirsiniz.
Burayı tıklayarak üye olabilirsiniz.



Kur'an nedir? - İnsanın Anlam Arayışı


Kur'an hayatı anlamlandıran kitap...

 

...olmakla beraber anlam arayışında olan insanın rehberidir. Varoluşundan bu yana her zaman bir anlama merakı ve öğrenme arzusu taşıyan insan, evrenin nasıl oluştuğunu varoluşun nasıl gerçekleştiğini merak etmiştir ve cevaplar aramıştır.


Anlam kelimesini her insan farklı kavrar. Burada içsel ve dışsal etkiler büyük rol oynar fakat bir insan için kendi davranışı her zaman anlamlıdır. Anlamsız olan diğer insanların eylemleridir.


İnsanların eylermlerine yön veren 'anlamlı' olup olmamasıdır. Bu yüzden anlam insan gerçeğinin bir olgusudur. Kendisini ifade etesini sağşayan ve eylemi ortaya koyan bilinc olgusudur. Anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı içeren bir olgudur.


Gören kimdir, nede görmüştür, neyi görmüştür, nasıl görmüştür?


Değerler tarafından yönetilen eylemler insan için önemli ve anlamlıdır. Engellerle karşılaşan birey ya yeni bir eylem arayışına girer yada bulunduğu eyleme yeni anlam yükler. Bunların kaynağı insanın değer duygusudur. İnsan gerçekleşmesini istediği hayatı anlamlandırıken temel aldığı değerlerden kaynaklanan amaçların ve bu çerçeve içinde bulunan eylemlerin anlamlı olacağını görmüştür.


Ana zihniyet doğuştan gelir, temel zihniyet ise tutum, öz ve varoluşla ilgilidir.


Kişi birşeyi kendi ana zihniyeti, akıl yürütmesi ve alış zemini üzerinde görür yani neye anlam veriyorsa onda görür. Bu herkez için gecerli değildir. Her insanın anlam verdiği farklı şeyler vardır. Bu nedenle ortaya koyduğu eylemde farklıdır.


Eylemleri yöneten değerler doğrultusunda insan gerçekten ne istediğini biliyorsa dürüst, adil ve saygılı bir insan olma yolunda ilerler. İnsanI insan yapan bu süreçtir. Engelleri ve karşılaşacağı zorluklar nedeniye insan sınırlarını bilmeli ve varlık bilincine ermelidir.


İnsan değerler haric birde fıtrat ve vahy temelli kaynakla anlam yükler. Her insanın özel fıtri kabiliyetleri vardır. Ne cinsiyet farklılığı ne millet olarak fartklılık nede din açısından bir farklılık bunu değiştirebilir. Bu fıtri kabiliyetin kaynağı ise bir insanın kendisi ile savaştığı kaynak, yani TABİAT yada kendisini ve evreni yaratanın kayağı olan TANRI'dır. İnsan ya kendi değerlerini göz önünde bulundurarak yada Tanrı kaynağını temel alarak 'anlam verir'.


Nesilden nesile aktarılan bilgiler - Kültür (özgü kültür: bir millete ait olan, ortak kültür: bir millete ait olmayan bilgi)


İnsanlar arasında sürekli bir iletişim vardır. Bilgi edinme amacı taşıyan bu iletişime kültür ismi verilmiştir. İnsanın doğru veya dolaylı yollardan ulaştığı bilgi varoluş sebebidir. Bu bilgiler insanların tutmlarına da yansımaktadır. İnsanlar arası kültür farklılığı burdan kaynaklanmaktadır.


Allah'ın yeryüzündeki Halifeleri


Varoluşundan itibaren anlam arayışında olan insan zor bir süreç içindedir ve bu nedenle her topluma bir peygamber gönderilmiştir. Peygamberler insanlara yol göstermiş, onlara rehberlik etmiştir. Peygamberler bu yolda insanlara somut bir örnektir. Onlar hazatın, varoluşun ve bütün soruların cevaplarını vahy yoluyla almıştır ve insanlara aktarmıştır. İki kapak arasında yani Kur'an'da toplanan cevaplar insanlara bu yolda hem yol arkadaşı hemde yol gösteren olmuştur. Hayatımızı dolu dolu halife bilinci ile yaşamamız istenmiştir. Bu nedenle insana 'Allah'ın yeryüzündeki Halifeleri' denmiştir.

Oku, düşün, anla, yaşa


Kur'an bu anlam arayışındaki en önemli temel taştır, ki kur'an sayesinde insan özünü bulur, duyussal, bilişsel ve davranışları acısından hayatı en iyi şekilde kabul eder ve varolma bilincinin farkına varır. Kur'an ve sünnet ile anlamlandırma süreçinden gecen bir insan Kur'an'ın ve Peygamberlerin dört temel alandaki eğitim sistemi ile (Oku, düşün, anla, yaşa) kolaylıkla sonuca ulaşacaklardır. Eğer insan Kur'an'ın değerlerini esas alırsa, Allah'a yönelir, ahlakı yükselir ve O'nun nimetlerinden yeterince faydalanır.


İnsanlar ya iç dünyasından etkilenir ona göre anlam verir yada dış dünyasından, cevresinden etkilenir. Fakat Kur'an ahiret ve dünya dengesi üzerine kurulan bir anlamlaştırma sunuyor. Nesilden nesile aktarılan bilgiye kültür denmiştir ama Kur'an bunun vahy kültürü olmasını istemiştir.


Kur'an nedir?


Cebrail (a.s.) ile Hz. Peygamber'e vahy yoluyla nakledilen Allah'ın sözlerini iki kapak arasında toplayan muciz tanrı kitabıdır. Ayetleri, Sûreleri, emirleri ve daha birçok olayları içeren bu kitap Kur'an-ı Kerim'dir.


0 Yorum - Yorum Yaz


        I.            İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM

A.      İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

İnsanı diğer canlılardan ayıran insanı insan yapan şey hayatı anlama ve anlamlandırma çabasıdır. İnsanın anlam arayışı doğuştan vardır. Fıtri bir özelliktir. Bu hayatı anlamlandırma çabası insanın merak duygusunun ifadesidir. İnsanın hareketlerine bir anlam araması onun hayatta kalmasını sağlar.

 

İlk insandan bu yana herkesteki anlam arayışı ve olan biteni anlamlandırma hali aynıdır. Hayatın anlamını herkes kendi bulmalı ve bulduğu cevabın sorumluluğunu üstlenmelidir. Ancak bu şekilde anlam ihtiyacı giderilebilir.

 

Viktor frankl’ın yaptığı bir araştırmaya göre insanın büyük bir kısmı hayatına bir anlam aramaktadır. Yine yapılan bir başka araştırmaya göre insanların %78’i hayatına bir anlam aramaktadır.

 

İnsan denen canlı hayatının amacını, nerden gelip nereye gittiğini, yaratılış amacını, öncesini ve sonrasını merak etmiştir. Birçok soruyla karşı karşıya gelmiş ve sorularına din, felsefe, metafizik, ilim adını verdiği açıklamalarla cevap vermiştir. Her geçen gün sorularda cevaplarda artmıştır. Geçmiş yaşantılarda ortaya konan bilgiler üzerine eklemeler yapılmış, her geçen gün daha cesur hipotezler ortaya atılmıştır. İnsan sayısız bocalama, başarısızlık, tutarsızlık, yalanlama yaşamış ama vazgeçmemiştir. Ne olursa olsun hakikatin peşinde olmaya devam etmiştir. Bazen yön ve yöntemlerde ayrılığa düşmüş bu da eleştirel düşüncenin ilerlemesine olanak sağlamıştır.

Bu anlamlandırma çabası içerisinde “mantıksal tutarlılık” ve “gerçeklere uygunluk” önem kazanmıştır. Bu “gerçek” asla bir bilimin sınırları içerisinde değildir. Her bir bilgi, ondan bize bir taraf bir görünüş sunmakta ve fıtratı yani kendimizi tanımamıza imkân sağlamıştır.

 

B.      İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?

İnsan gerçeğinin bir olgusu olan anlam, bilen tavır takınan, konuşan, isteyen, özgür olan, tarihsel olan, seven, çalışan, eğiten, eğitilen, inanan, sanatın yaratıcısı olan, devlet kuran, yapıp eden bir varlık olan, insanın yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir. Anlam inanmayı içerir.

 

Anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Ancak;

1.       Gören kimdir;

2.       Nede görmüştür;

3.       Neyi görmüştür;

4.       Nasıl görmüştür;  sorularına cevap verilmelidir.

 

 

1.       Gören Kimdir?

Gören insandır. İnsan reel bir dünyada, gelip geçici reel olaylar içinde yaşar. Akıp giden hayatın içinde olan insan kendini bu reel durumlardan çıkarmaya ve anlamaya/anlamlandırmaya çalışmaktadır. İnsan eylemlerinin anlamalarını sormaktadır. Çünkü insanın bir anlam arayışı vardır ve yapılan eylemler anlamlı olmalıdır.

İnsan bunca eşyanın, teknolojinin ve dünyanın albenisi içinde yaşamasına rağmen bu reel durumlara bir anlam verme çabasındadır. Bu insandaki fıtri bir özelliktir. İnsanın bu yeteneği onun değer duygusuna dayanır. Bu yetenek fıtridir. Sonradan çalışma ile kazanılmaz. İnsan elindeki araçlarla yetinmeyip bir amaca yönelmiştir. Amaca yönelmek bir ihtiyaçtır ve bu durum doğuştan kazanılmış ideal bir durumdur.

 

2.       Nede Görmüştür?

Onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Bir kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Obje ile ilişki kuran kişinin varoluşu başlamış olur.

 

İki insanın hayatı anlamlandırması farklı olmaktadır. Her kişinin herhangi bir durumu farklı bir yönde anlamlandırma imkânı vardır. Bundan dolayı ortaya çıkan eylem farklıdır. Bunu belirli sebepleri vardır;

·         Objeyi kavrayıştaki farklılık,

·         Bilgi seviyesi,

·         İçinde yaşanılan zaman ve mekân şartlarının farklı olması,

·         Algıda farklılık; insandan insana değiştiği için herhangi bir durumda verilen anlamda kişiden kişiye değişmektedir.

Kişiden kişiye değişen anlam eylemi de değiştirir, eylemleri yöneten değerler 3 gruba ayrılır;

1.       Yüksek Değerler: sevgi, inanmak, vefa, güven, saygı, doğruluk, çalışkanlık, dürüstlük, insaflılık…

Bu değerler doğuştandır yani keşfedilmiş değerlerdir. Toplumdan topluma ve çağdan çağa değişmeyen bu değerleri gerçekleştirebilmek için doğrudan karar vermek gerekmektedir. Karar verme aşamasında değer duygusu açık ve net olmalı, eylemin niteliği karışık olmamalıdır.

2.       Araç –Vasıta Değerler: ilgi ve menfaat alanlarının değerleridir. Her türlü maddi manevi servet değerlidir. İnsan bu değerlere de doğuştan sahiptir. Kişinin hayatı anlamlandırmasını olumsuz yönde etkileyen bu değerlerin gerçekleştirilmesi;

v  Her şeyi hesap etmeye,

v  Menfaatleri gözetmeye,

v  Bunu için her vasıtaya başvurmaya, yani düşünüp taşınmalı karar vermeye bağlıdır.

3.       Alışılan Değerler: temelini toplum ve kültür hayatında bulan, zamanla otomatikleşen ve doğal olarak algılanan alışkanlıkların, zevklerin, modanın kitle kültürünün değerleridir.

Çağdan çağa, toplumdan topluma değişen bu değerlerde insan için gaye ve hedeflerin pek bir anlamı yoktur, otomatikleşen eylemleri zevki ve modayı, davranış kurallarını benimser.

 

Hayatı anlamlandırmaya çalışan insan bu değerleri kullanmaktadır. Hayattaki amacına göre bu değerleri bir sıraya koymaktadır. Bu sıra kişiden kişiye değişmektedir. İnsan hayatına hangi değerlerle anlam verirse o değerlerde kişinin davranışlarına yön verir ve yönetir.

 

3.Neyi Görmüştür?

İnsan hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür.

Hayatın anlamlandırılabilmesi kişinin hem kendi hem de dış dünyadaki başarılarıyla mümkündür. Bu ikisi birbirinden ayrı olamaz. Bu bütünlük içerisinde hayatın anlamlandırılması 3 yoldan gerçekleşir;

v  Amel/eylem ortaya koyarak,

v  Bir şeyi/insanı severek,

v  Musibetlere/sıkıntılara sabrederek.

İnsan hayatı anlamlandırma çabası içerisindeyken yaptığı eylemlere bir anlam vermekte, içinde bulunduğu durumu meşrulaştırmaktadır, aksi halde insan yaşayamaz. İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda;

·         Fıtri özelliklerini keşfetmiş olur,

·         Hayatın problemleri ile başa çıkabilir,

·         Mutlu olur,

İnsanın anlam arayışı boşa çıkarsa;

·         Fıtri yetenekleri iptal olur,

·         Hayat yaşanmaz hale gelir, anlık heveslerin peşine düşülür,

·         İnsan her şeyden vazgeçer.

Anlam inanmaktır. İnançlarımız dünya ile olan bağlarımızdır. İnancımız olmazsa bağlarımız kopar. Bu kopma acı ve mutsuzluğu getirir.

4.       Nasıl Görmüştür?

Kişi obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkânlar ortaya çıkar, bunlar;

v  Ana Zihniyetler,

v  Akıl yürütme,

v  Alış zemini üzerinde hareket eder.

İnsanın akıl yürütmeleri biçimseldir, belli kalıplar içerisinde hareket eder. Bu şekil, bu biçim her insanda aynıdır. Akıl yürütmeler içerik kazanınca farklılıklar başlar. İnsanı yönlendirende kişinin kavramlara verdiği anlamdır. Yani insanlar aynı mantığı kullandığı halde olay karşısında farklı sonuçlara varırlar.

İnsanın fıtratında zıtlıklar ve çelişkiler vardır. Bu kötü bir şey değildir. Aksine birbirini tamamlayan şeylerdir. Bu zıtlıklar ve insan fıtratındaki bu renklilik insana haz verir. Bu zıtlıklardaki ahenktir.

İnsanda iki ayrı zihniyet vardır:1-büyüsel zihniyet

                                                       2-olgusal-eleştirel zihniyet.

Bu iki zihniyet her insanda bulunur. Birbirinin tamamlayıcısı ya da devamı değildir. Topluma göre bunların hâkimiyet derecesi değişir. Ancak hiç biri yok olmaz. Hatta bu iki zihniyet bir kişide zamana ve mekâna göre kendini gösterebilir.

Ana zihniyetler insanda fıtri olarak mevcuttur. Bunlar insan olmanın halleridir. Konuşmak buna örnek verilebilir. Her toplumda ve her insanda vardır. Bu bakımdan temel zihniyetler, insanın fıtratı ile ilgilidir. Bunlarda ferde ait olan onların varlığı değil hâkimiyet dereceleridir. Hâkimiyet derecelerindeki farklılık “tutumlar” olarak adlandırılır. Tutumlar sonradan kazanılmıştır. Kişinin varoluşunu tayin eden temel zihniyetler insanın özüyle; tutumlar varoluşuyla ilgilidir.

Öz varoluştan önce gelir. Varoluşun temeli özdür. İnsan aynı varoluş aynı tutum içinde bulunamaz.

Dolaylı ya da doğrudan elde edilen bilgiyle insan eylemler ortaya koyar. İnsan hep bilgi iledir. İnsanın varoluş sebebi bilgidir.

Kişilerin bu bilgileri algılayış ve kavrayışlarında farklılıklar vardır. Fertler ayrı ayrı alış gücü ile dünyaya gelmişlerdir. İnsan alışını doğuştan getirir. Değiştiremez. Dolayısıyla benlerin var olmasının sebebi, her ferdin ayrı bir alış gücü ile yaratılmış olmasıdır.

Bilgi bir kişide kalmaz nesilden nesile aktarılır. Artık dünyanın ortak malıdır. İnsanlar bundan istedikleri şekilde faydalanırlar. İnsanların yaptığı bu faaliyete kültür denir. Kültür insanların hangi yolla olursa olsun edindiği bilgidir. Kültürde bilgi esastır. Bilgi çeşitleri kültür esaslarını oluşturur. Bilgi çeşitleri hayatı anlamlandırmada yardımcı olmaktadır. Her bilginin metodu farklıdır. İnsan ihtiyacına göre bu bilgileri kullanır.

Kültürün bir kısmı onu kullanan millete özgüdür, kültürün bir kısmı da insanlığa aittir. Milletlerin ortak malıdır halde kültür: insanın kendisini gerçekleştirme sürecidir.

C.      İnsanın Anlam Arayışı ve Kur’an’ı Kerim

Hayatı anlamlandırma çabası/isteği insanda fıtridir. İnsanı insan yapanda bu hayatı anlama isteğidir. Peki, bu özel fıtri isteğin kaynağı nedir?

1.       İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı tabiattır. Ben merkezli” temelli

2.       İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı Tanrı'dır. “fıtrat-vahiy” temelli

İnsan varoluşunu nasıl gerçekleştirmek isterse hür bir seçimle bunlardan birine karar verir.

Hayatı anlamlandırmaya çalışan insanda ilim ile eyleminde bir uygunluk içerisinde olması gerekir. Hayatı anlamlandırma insandan insana, devirden devire, günden güne farklılık gösterir. “ben merkezli” anlamlandırma fıtratın bir kısmı ile örtüşür ama asla tamamını kapsamaz. Bu insanın yaşamına devam edebilmesi için yapması gerekendir. Kendine eren insanın kemal boyutuna ulaşması gerekir. Çünkü insan olmak “kemale yürüme süreci”dir.

İnsan özün varoluştan önce geldiğini kabul etmelidir. Ben merkeziyetçiliğin sorunu buradan kaynaklanmaktadır. Özün var oluştan önce geldiğini kabul etmek Allah’ın varlığını kabul etmektir.

Allah insanı aynı fıtrattan yaratmıştır ve insanların fıtratlarına uygun bir şekilde hayatlarını anlamlandırabilmeleri için peygamberler göndermiştir. Hayatı, evreni ve tabiatı değerlendirmek ve anlamlandırmak fıtrata ait ilkeler bulunduran vahye uymakla mümkündür. İlk peygamber Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed'e kadar bütün peygamberler aynı şeyi dile getirmiştir. İnsanlara tevhit inancını anlatmışlar ve bir olan Allaha inanmaya çağırmışlardır. İlk peygamberden son peygambere “din” hep aynı kalmış sadece şeriatte değişiklikler olmuştur.

İnsan halife olarak görevlendirilmiş ve sorumluluklar yüklenmiştir. Göklerin, yerin ve dağların yüklenemediği emaneti insan yüklenmiştir. İnsana eylem hürriyeti tanınmış ve her bilinçli eylemin temeline ise seçme yetkisi konmuştur.

İnsanın sorularına peygamberler aracılığıyla cevaplar verilmiş, tabiat insanın emrine sunulmuştur. İnsan sınava tabi tutulmuş ve bu sınavı kazanması istenmiştir. İnsan başıboş bırakılmış bir varlık değildir. İşte Kur’an bize fıtri bütünlüğümüz içerisinde kendimizi öğreten kitaptır.

İnsan tabiattaki her şeyin değerini bilmeli ve varoluşunu diğer varlıklarla paylaşmalıdır. Halifeliğin getirdiği sorumluluğu ve bilinci taşımalıdır. Bundandır ki Kur’an insandan;

v  Özünü bulmasını

v  Duygu, düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını

v  Var olma bilincinin farkına varmasını ister.

İnsan yol gösteren tek rehber Kur’an’dır. İnsana önerisi de;

v  Oku

v  Tedebbür et

v  Anla

v  İhlasla yaşa!

Efendimizin yaşamı tamda buna uygun olduğu için Kur’an’ı anlama da sünnet bizim için çok önemlidir. Kuran ve sünnet mümine fıtratımıza uygun bir şekilde hayatı nasıl anlamlandırmamız gerektiğini bize öğretir. Yalnız insanda vahyi algılayışta farklılık vardır. Çünkü bilgi seviyesi ve kültür insanda farklılık gösterir. Bu yüzden amel yönünden farklılık vardır.

Kur’an insana;

v  Allaha yönelme

v  Yüksek ahlaki değerleri yaşama

v  Yaratılanlar arasında çok fayda edecek şekilde, yararlanma haklarının sağlıklı yollarını ve imkânlarını sağlar.

SONUÇ: Kuran insandan fıtratına uygun yaşamasını istemiştir. Fıtrata uygun yaşamak fıtri-vahiy temelli kendini gerçekleştirme halidir. Bu zor ve uzun zaman alan bir iştir. Bundan dolayı Kur’an iki hitaptan bahseder;

1.       Derece: Allah rızası, mutluluk

2.       Derece: Sevap ve ceza

İman ettim diyen kişi ikinci dereceye hak kazanır. Birinci dereceye hak kazanan kişi “kemal” seviyesine ulaşır.

İnsanların vahyi algılayışları farklı olabilir. Kur’an bu konuda yollarımız diyerek buna dikkat çeker. Burada Müslüman kültüründeki fıkıh ve kelam ekollerini bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

Kur’an insanı bilgiye teşvik etmiştir. İnsanın varoluş sebebinin bilgi oluşunu, ilk buyruğuyla kanıtlar: “Oku!”

Kur’an edinilen bilginin başkalarına aktarılmasını ve vahiy kültürünün oluşmasını ister. Geçmiş toplumları anlatarak insanı uyarır.

      II.            KUR’AN NEDİR?

A.      KUR’AN BİR KİTAPTIR

1.       Kur’an Kelimesi

Kur’an Hz. Muhammed'e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.

v  Kur’an isimleri arasında en çok kullandığı isim budur.

v  Kur’an sözcüğünün nereden geldiği ve nasıl olduğu hayranlık verici bir tablo sergiler.

v  Kur’an’da harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. Ayetler ve surelerin anlamı birbirini doğrular.

v  Kur’an Allah kelamıdır. Hükümler ve kurallar iç içedir. Her anlatılanlar ve anlam arasında bütünlük vardır. Kur’an ezber ve yazılı olarak lisanlarda okunan bir metindir.

v  El-kitap ismiyle düşünüldüğünde Kur’an lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına kanıt ve teşviktir.

v  Hakikatleri, hüküm ve hikmetleri toplayan kitaptır.

v  Kur’an’ın ilk emri okudur. Bundan hareketle varoluşu gerçekleştirmede “okuma” en temel eylemdir.

v  Kur’an insana ahlaki değerleri gösterir.

v  Tanrı insana dünya, hayat, evren karşısında takınacağı ve bütün varlıklarla paylaşacağı tavra ait ilkeleri insana okuması için bildirmektedir.

v  İnsan eksik bir varlıktır. Kendi başına hayatı anlamlandıramaz. Bu yüzden Allah’ın koyduğu sınırlara ihtiyacı vardır.

2.       Bir Kitap Olarak Kur’an

Kur’an iki kitap arasında bulunması ve yazılı yapraklardan oluşmasıyla bir kitaba benzer. Ancak Kur’an’ı kitaptan ayıran ve hiçbir kitapta bulunmayan birçok özelliği vardır.

Kur’an;

1.       Vahiy mahsulü bir kitaptır. Allah’ın kelamıdır.

2.       Süreklidir.

3.       Aklidir.

4.       Hiçbir şekilde değiştirilmemiştir.

5.       Az kelime ile birçok mana anlatır.

6.       Rehberdir. Allah’ı insanı hayatı tabiat ve evren muhtevasını anlatır.

7.       Tevhitten ve bir olan Allah’a imandan, fıtratla barışık olmaktan ve eylemleri buna göre ayarlamaktan bahseder.

8.       Diğer kitapları tasdik edicidir.

9.       Kuranın içeriğini üç kısma ayırmak mümkündür.

a-      Kıssalar prensipler

b-      Şifahi töreler, yasalar, hikâyeler.

c-       Hakikatler, kaideler.

10.   Kuran insanın hayatını anlamlandırmak fıtratını gerçekleştirmesi ve mutlu olmasını sağlamak için gelmiştir.

11.   Kuranın metni içerisinde her kelimede ilahi bir ahenk ve musiki vardır.

12.   Hiç kimse kuranın herhangi bir ayetine denk hiçbir şey söyleyememiştir ve söyleyemez. Bu kuranın meydan okuyuşudur.

13.   Sadece indiği dönemin insanına değil kıyamete kadar tüm insanlığa inmiştir.

 

B.KUR’AN VAHİY MAHSÜLÜ BİR KİTAPTIR

1.Vahiy Kelimesi

Vahy,elçi göndermek,gizlice söz söylemek,ilham,seslenmek gibi anlamlara gelirken lügat olarak bir bilgiyi muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmak anlamını içerir.Dini bir terim olarak vahiy ise ,Allah’ın dileği şeyleri peygamberlerine muhtelif hallerden biriyle bildirmesidir.

Vahiy Tanrısal temellidir ve vahye iman etmek esastır. Kur’an da vahiy kelimesine yer verilir ve Kur’an’dan önceki vahiylere de iman etmek gerekir. Vahiy peygamberlere çeşitli yollarla gelmiştir.

Sadık rüya şeklinde, Cebrail’in asli şekliyle görünmesi, meleğin görünmeden ilahi emri peygamberin kalbine düşürmesi, meleğin insan şekline girmesi, peygamberin kalbine üfleme şeklinde, uyanık iken doğrudan Allah’ın kelamını duymak…

Vahiyde sürat esastır. Kur’an da vahiy insana ise “ila” edatı peygambere ise “ala” edatı kullanılır.

Peygamberin insanlık özelliklerinden hiç biri kaybettirilmeden, Hz. Muhammed vahyi alabilecek seviyeye getirilmiştir. Hafızasına kaydetmesi kolaylaştırılmış, vahye mazhar olmak üzere kabiliyetli kılınmıştır.

Kur’an Allah katından bir kitaptır. Cebrail a.s elçi olarak efendimize ulaştırmıştır. Hz. Muhammed ‘in Kur’an da hiçbir rolü yoktur. Vahiy alan peygamber, ezberlemek-yazdırmak, tebliğ ve teybin etmek, açıklamak ve tefsir etmek ve uygulamak görevleri vardır.

 

C.KUR’AN, AYETLER ve SURELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTIR

1.Ayet Kelimesi

DELİL: Kur’an’ı Kerim Allah’ın varlığını ve birliğini ispat etmeye gaye edinen delillerden çoğunlukla “ayet” diye söz etmektedir.

MUCİZE: Tanrısal bir kuvvet sayesinde gerçekleşen ve peygamberin peygamberliğini ispat eden doğaüstü olaylardır.

KIYAMET ALAMETLERİ

KUR’AN’IN TAMAMI VEYA BELLİ BÖLÜMLERİ: Kur’an’ı Kerimin herhangi bir suresindeki başı ve sonu bulunan, bir veya daha fazla cümleden oluşan Kur’an birimine ayet denir. Kur’an’ın tamamına da ayet denir.

 

2.Ayet-Vahiy Kavramları İlişkisi

Ayet insanı Allah’a yönelten, O’na gidişinde iz ve işaret veren her şeydir. İnsan ayete muhatap olan varlıktır.

Ayetler 2’ye ayrılır;

1-Kevni Ayetler: Fiili, tekvini, ilmi ayet de denir.

2-Kavli Ayetler: Teşrii, tenzili, vahyi ayet de denir.

Kur’an’ı Kerim hayatın içinden bir ilmi ayettir. Herkesin anlayabileceği ayetleri anlayan insan, hayatı onun ilkelerine göre anlamlandırmalıdır.

 

3.Sure Kelimesi ve Sure Kavramı

Ayetlerden meydana gelen, başı ve sonu bulunan müstakil Kur’an bölümlerinin adıdır. Kur’an’ı Kerim 114 sureye ayrılmıştır. İnsanoğlu, uzunca yazılmış metinleri bölümlere ayırdığı için Kur’an da bu mantıktan hareket etmiştir.

 

D.KUR’AN’DA KUR’AN

1.Kur’an-ı Kerim’in Klasik Tarifi ve Kur’an

Kur’an’ı Kerim, Hz. Muhammed’e vahiy yoluyla parça parça indirilmiş, Mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, mucizevî ilahi kelamdır. Kur’an da Kur’an tarifini somut örneklerle görmek mümkündür.

2.Kur’an İsimleri Çerçevesinde Kur’an

Kur’an da Kur’an’ın başka isimlerinden de bahsedilmiştir. Bu ayetler incelenerek Kur’an’ın kendisini nasıl tanıttığına ulaşılabilir.

 

İnsan hayatını anlamlandırmaya çalışan bir varlıktır. Bu anlamlandırma çabası içerisinde insana yol gösterecek en doğru rehber Kur’an’ı Kerimdir.

 

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


 

 MUHAMMED HANZALA ULU 12070371 İDKAB 2 

KUR’AN NEDİR ?

 ‘’Herkes ölür, ama herkes yaşamış olmaz ‘’

İnsan varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası için en az tanıyabildiği varlık  yine kendisi olmuştur. İnsandaki bu anlam merakı ve öğrenme arzusu , insanı insan eden en büyük kuvvettir .

Her insan kendisinde bir yetenek ,eylemlerinde bir anlam görür bu yetenek ve anlam ister olsun isterse olmasın hiçbir önemi yoktur .Çünkü insanın kendisinde bazı yetenekleri görmesi yapıp etmelerine bir anlam vermesi onun hayatta kalmasını sağlar. Tarihten önceki zamanlardan bu güne kadar bütün insanlardaki bu kendini tanıma ve anlama uğraşı hep aynı şekilde cereyan etmiştir. İnsanın anlam arayışı onun fıtri bir kabiliyetidir.

Gerek fert fert gerekse topluluk olarak insanlar, fıtratlarını gerçekleştiriken birbirlerinin her düzeydeki üretim ve eserleri ile karşılaşmışlardır bu mirası kullanmışlardır. Daha cesur hipotezlere cesaret etmişlerdir. Bu türlü karşılaşma ve yüzleşmelerde bu türlü yenileşme ve oluşta bütün bir insanlık serüvenini gerçeği araştırırken bütün bir insan fıtratının imkanlarını  görmek mümkündür.

Bu sayede insan düşüncesini zenginleştirmiş, verimlileştirmiş ve geliştirmiştir. Ama yine hayatını anlamlandırmak için elde edeceği erişeceği bir ‘’hakikat’’ fikri peşinde olmuş bunun için türlü yön ve yöntemler araştırmıştır. İnsanın bu yön ve yöntemlerde , açıklamalar ve anlaşındaki amacı hayatı anlamlaştırma / anlama / anlatma / açıklamaya yükseltebilmektir.

Kur’an HZ. Muhammed ‘e arapça olarak vahyedilen parça parça indirilip bize tevatürle naklonunan ve musaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz ilahi kitabın özel adıdır.

Kur’an ın kendini adlandırdığı isimler arasında en çok kullandığı isimdir .

Hükümler ve kurallar içerir.

Anlatılanlar , ayetler arasında bütünlük arz eder.

Birbirinbe yakın kelime ve harflerden , ayet ve surelerden oluşur.

Kur’an ayetler ve surelerden oluşan bir kitaptır.

Ayetler ve surelerin içerdiği anlamlar birbirini doğrular.

Kur’an insanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır.

Kur’an bütün özellikleri ile insanın hayatını anlamlandıran , hayat veren bir kitaptır.

 

 Kur’an insanı muhatap alan bir kitaptır. Kur’an’ı doğru tanımlayabilmek için insanı merkeze almamız öncelikle insanı tanımlamamız gerekir.


İnsan yaratılış gereği hayatının anlamını arayan, varoluşunu ve bunun nedenini sorgulayan bir varlıktır . İnsan fıtratındaki kabiliyetleri (ana zihniyet ,akıl yürütme, alış) kullanarak hayatının anlamını bulmaya ve varoluşunu gerçekleştiremeye çalışmıştır .İnsanlar bu fıtri yeteneklerini kullanarak alışlarının da farklı olmasının getirdiği çeşitlilikle kendi anlam kürelerini oluşturmuşlardır. Ve insan kendi oluşturduğu bu anlam küresindeki çeşitli değerlere göre eylemlerine yön vermiştir. Kimi insan yüksek değerlerle eylemlerine yön verirken kimisi de araç eylemlerle hayatına yön vermiş ve dünyevileşmiştir. Yani insan tarih boyunca hayatını anlamlandırabilmek için bir eylem ortaya koymaya  ,bir amaca tutunup bir insanı sevmeye ve karşılaştığı zorluklara direnerek sabretmeye çalışmıştır.
İnsan tarih boyu hayatına iki yönde anlam vermeye çalışmıştır. Kimi insanlar sadece benini merkeze alarak hayatını anlamlandırmış kimi insanlar da fıtratını ve vahyi temel alarak hayatını anlamlandırmıştır. Yarattığı varlığı ve onun ihtiyacını en iyi şekilde bilen Allah(c.c)insanın tek başına sadece beni ile fıtratının tamamını kullanamayacağını da bildiği için ona rehber olarak kitaplar ve bu kitapları bizzat yaşayarak  ,uygulayarak örnek olan peygamberler göndermiştir. 
Kur’an-ı Kerim insanın hayatını anlamlandırma sürecindeki vahiy mahsulü son kitaptır. Ve Kur’an insanın hayatını anlamlandırabilmesi için insandan kendisinin okunmasını üzerinde düşünülmesini ve anlaşılarak ihlasla hayatta uygulanılmasını istemiştir.
Özet olarak Kur’an sadece Hz. Peygambere vahiy yoluyla parça parça indirilmiş, mushaflara  yazılmış ,ayetlerden surelerden oluşan, tilaveti ibadet olan bir kitap değil aynı zamanda insanın hayatını anlamlandıran ve onun anlam arayışına da cevap veren bir kitaptır.

İnsan, hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa, yapıp etmeleri de bu değerlere göre şekillenir. Ana zihniyet (bütün insanlarda ortak olarak var olan , büyüsel ve olgusal olarak iki kısma ayrılan zihniyet) , mantık kalıpları(akıl yürütme) ve alış düzeyi insanın hayatı anlamlandırdığı şeylere göre yönlenir. İnsanın hayatına anlam verebilmesi için bir rehbere ihtiyacı vardır. İşte bu bağlamda Kur’an insanın hayatını anlamlandıran, anlam arayışına cevap veren kitaptır. Hayatı anlamlandıran bu ışık,  Hz. Adem’den   Hz. Muhammed’e kadar daima aynı ilkeyi, tevhidi tekrarlamıştır. 
İnsan düşünen bir varlıktır. İnsan kavramlarla düşünür. Kavramların içinin dolu olması için Kur’an vardır. Amel( amaçlı, iradeli eylem) kavramlarla olur. Kur’an kendi kavram örgüsünü oluşturmuştur. Kur’an ilimleri de Kur’an’ın anlaşılması ve hayata tatbikinde bir araç olarak okumak gerekir. 
İnsan, hayatı anlamlandırmak için rehber edindiği Kur’an’a hiçbir müdahalede bulunmaz, o eşsiz ve özeldir. Zaten hayatını anlamlandıran kitabın mutlak bir varlık tarafından düzenlenmiş olması gerekirdi. Çünkü Allah’tan kaynaklanmayan bir anlamlandırma, Allah’la temas kurmada bir işe yaramaz. Kur’an hem içerik hem üslup bakımından mucizdir. Bu, insanın anlam arayışına cevap veren, varoluşunu gerçekleştirmesinde bütün fıtri imkanlarıyla örtüşen ve insanı harekete geçiren özelliktedir. Kur’an hayatın içindedir, dışında değildir. Kur’an ayetlerini okuyan insan hayatını ona göre anlamlandırır. İnsanın fıtratına uygun bir hayat sürebilmesi için Kur’an’ın emir ve yasaklarına uyma zorunluluğu vardır. Bunun sonunda – sırat-ı müstakimi takip ettiği müddetçe- yüce makamlara ulaşacaktır. Bu yaşantı “insanın kendini anladığı an”ı ifade eder. Kendini anlayan insan diğer varlıkları da anlar. Dolayısıyla kendini bilen, Rabb’ini bilir. 
Sonuç olarak; farkında olsun olmasın insan hayatına anlam arayan, fıtratını arayan varlıktır ve insan hayatı anlamlandırma serüveninde, ancak vahyin önerdiği insan modeliyle fıtratını bulabilir.

 

‘’Bir kitap ki indirdik ,çok mübarek , ayetlerini düşünsünler ve ibret alsın temiz özlüler’’ (Sad 38/29) 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


Celal ŞAHİN 12070331 LİSANS İDKAB 2

 KURAN NEDİR ?

İnsanlar yaşam boyu sürekli bir anlam arayışı içerisindedirler. Anlam ise insanın insan olduğunun bilincine varmasıdır
Elde ettiklerimiz ile elde edemediklerimiz,yaptıklarımız yada yapamadıklarımız,çabalarımız,amacımız ve arayışlarımız…İnsan yaşamının hangi döneminde olursa olsun aslolanı bulmadan bu anlam arayışı hiç bitmeyecek…Ben,o,bizler yada başkaları bu değişmez bir insan fıtratı…Değişense fıtrattaki zihniyetlerimiz,algımız,alış ve anlam farklılıklarımız… 
İnsan eylemleri değerler tarafından yönetilir; bunun içinde insan eylemlerinin bir anlamı vardır. Bu anlam onu gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. İnsanın yaşama anlam katması nesneye bakışından, bilgi seviyesinden ve içinde yaşadığı zaman-mekan şartlarının etkisiyle oluşur. Dolayısıyla insan hangi değerlerle hayatına anlam veriyorsa o değerler, yapıp-etmelerine yön verir. Kişinin yapıp-etmelerini benimsediği değerler yönetir. Çünkü yaşamak isteyen insanın doğal hali budur. İnsanın hayatta kalmasını sağlayan, onun kendisinde bazı yetenekler görmesi yapıp-etmelerine bir anlam vermesi, içinde bulunduğu durumu meşrulaştırmasıdır yoksa insan yaşayamaz.

İnsanlar tarih boyunca anlam arayışı, yaşam modeli, hayat tarzı oluşturmaya ve insan fıtratının gereği ‘kamil’sıfatına ermeye çalışmışlardır. Bu nedenle kimileri filozofları, kimileri ideolojileri ve kimileri de ‘sıratı müstakim’ olan ilahi vahiyle hayat modellerini inşa etmişlerdir. Fakat her ne zaman kendi aklı, sezgisi, tecrübesi vs ile kendisini vahiyden müstağni görerek bir yol çizmişse hüsrana uğramış ve tarih bu duruma şahit olmuştur.
İnsan obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen akıl yürütme yetisi, içinde hareket ettiği ortama göre içerik kazanır. Yani kavramlar onu kullanan kişinin zihniyetine göre anlam kazanır. Onun için insanlar aynı mantığı kullandıkları halde aynı olay karşısında farklı sonuçlara varırlar.
İnsan başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır. İnsan hem bireysel hem de toplumsal bir varlıktır. Çünkü insan hem yapan, hem bozan, hem seven, hem nefret eden bir yapıya sahiptir. Bu yüzden kendini ve hayatını anlamlandırarak bir zihniyet edinir. İnsanın özü yani fıtratı varoluşundan önce gelir. Bu da varoluşundan önce fıtratı tayin eden aşkın varlığa yani Allah’ın varlığına delalet eder. 
Allah peygamberler aracılığı ile yarattığı insan ile konuşmuş(vahiy) ve insanlığın fıtratına uygun hayatı anlamlandırabilmesi için rehberler göndermiştir. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar “tevhid” temelli mesajla devam etmiştir. Ve Kuran-ı temel alan eğitim sistemi O’nu okumak, üzerine düşünmek, anlamak ve ihlasla yaşamak ile mümkündür. Şüphesiz Kur’an-ı Kerim’i anlamanın ve yaşamanın yolu da sünneti anlamaktan geçmektedir.
Kur’an, Allah’ın Hz. Muhammed’e vahiy yoluyla indirdiği, Mushaflara yazılmış ve O’nunla ibadet edilen mucize bir kitaptır. Kur’an bütün özellikleri ile insanın hayatını anlamlandıran, hayat veren bir kitaptır. Ayrıca Kur-an’ın insanları hidayete erdiren mu’ciz bir amacı vardır. Nitekim Kur-an’ın ilk suresi “Fatiha” da insanın imajı ve tasviri açık bir şekilde verilmiştir. Öte yandan tüm peygamberler aynı misyonun temsilcileridirler.
Vahiy, Allah’ın dilediği şeyleri peygamberlerine muhtelif hallerden biri ile bildirmesi demektir. Vahiy şu şekillerde peygamberlere iletilmiştir;
* Cebrail vasıtası ile

* Kalbe ilga ile
* Meleğin insan şekline girip vahyi peygambere bildirmesi ile
 *Hz. Peygamberin kalbine üflenmesi ile Doğrudan Allah kelamını duyarak
* Uykuda iken salih rüyalar vasıtası ile
Hz. Muhammed’in vahyin ardından yaptığı iş ise O’nu ezberlemek, yazdırmak, tebliğ ve teybin etmek, açıklamak ve tefsir etmek ardından uygulamaktır.
Ayet Kur-an’ın önemli terimlerinden bir tanesidir. Delil, mucize, kıyamet alametleri ve Kuran’ın tamamı veya bir bölümü gibi anlamlara gelir. Diğer bir deyişle ayet, Allah’ın varlığına ve birliğine, peygamberlerin doğruluğuna işaret eden delil ve mucizedir. Ayetlerden meydana gelen başı ve sonu bulunan müstakil, Kuran bölümlerine ise sure adı verilir. Kuran-ı Kerim de 144 sure yer almaktadır.
Sonuç olarak Kur-an insandan zihniyetini Kur-an ile inşa edecek “Kur-an insanını” ortaya koyacak aktiviteyi bekler. Yani Kuran yaşanılıp anlaşılmayı ister ve öğütler. Kuran oku, düşün, anla, yaşa prensibini formüle eder ve insana yöneltir.

Evet insanın bir rehbere ihtiyacı oldugunu yıllarca duyduk,okuduk,yazdık,söyledik ama değerli hocamız Ahmet Nedim Serinsu hocamızın Kur an ve İnsanın anlam arayış serüvenini böyle güzel bir eserde toplayarak bizlere sunması bizim de hayatı anlamlandır düşüncelerimizi tekrar gözden geçirmemize vesile oldu


0 Yorum - Yorum Yaz


KUR’AN NEDİR?

-İnsanın Anlam Arayışı-

İnsan var olduğundan bu yana dünyayı, evreni, olayları kısacası her şeyi anlama çabası içerisine girmiştir. Bu çabalar içerinde bir de insanın kendisini anlama çabası vardır. Bu anlama merakı ve öğrene arzusu insanı insan eden faktörlerdendir. Eğer inanda bu özellik olmasaydı hayvanlardan farkımız kalmazdı. İnsan düşünen, akleden bir varlık olduğu için yaşadığı hayatı anlamlı kılar ve öyle yaşar yoksa hayatına anlam vermeyen, veremeyen insan hayatta kalamaz.

İnsan hayata nasıl bir anlam vermişse o şekilde yaşar ve eylemlerini, davranışlarını ona göre gerçekleştirir. Her insanın anlamlandırışı birbirinden farklı olduğu için ortaya çıkan görüler ve eylemlerde birbirinden farklıdır. Ama bu anlama isteği ve yetisi Allah tarafından tüm insanlara fıtraten verilmiştir.

Anlam; görülen bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir kavramdır. Ancak anlam verilirken dört soruya cevap verilmelidir; gören kimdir?, nede görmüştür?, neyi görmüştür?, nasıl görmüştür? .

Kim gördü?; insan.

Nede görmüştür?; neye anlam veriyorsa onda görmüştür.

Neyi görmüştür?; insan gerçekleşmesini istediği, hayatını anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür.

Hayatın anlamı keşfi iki yönlüdür; iç dünya ve dış dünya. İç dünya bireyin iç dünyasıdır. Eğer bu iki dünya birbiri ile uyuşursa hayatın anlamı keşfedilir.

Nasıl görmüştür?; kişi bir şeyi kendi ana zihniyeti, akıl yürütmesi, alış zemini üzerinde görür. İşte insan var oluşunu bu şekilde gerçekleştirir.

İnsan bilgi ile var olur. İlk emir ‘’oku’’dur. Önemli olmak bilmek değil bildiğini uygulamaktır. Ancak bilgiyi kavrama insandan insana değişir çünkü kavramak kişiden kişiye göre değişir.

İnsanın anlamlarını yöneten değerler üç türlüdür; yüksek değerler, araç değerler, alışılmış değerler. Yüksek değerler insanda fıtraten mevcuttur. Bu değeri gerçekleştirebilmesi için sadece karar vermesi gerekmektedir. Toplumdan topluma değişiklik göstermez. Araç değerler ise ilgi ve menfaat alanının değerleridir. Alışılmış değerler ise; alışkanlıkların, modanın, zevkin , kitle kültürünün değerleri… Temelini toplum ve kitle hayatında bulan, zamanla otomatikleşen ve doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.

İnsanın anlam arayış özelliği insanda fıtraten mecuttur. Bu fıtri kabiliyetlerin kaynağı iki türlüdür; tabiat ve Tanrı. İnsan bu iki türden birisiyle hayatına anlam katarak yaşamını sürdürür. Allah-ü Teala peygamberler elçiliği ile insanlarla konuşmuş ve insan fıtratına uygun bir yaşayış tarzını insanlara bildirmiştir. Bu süreç vahiy sürecidir. Allah (cc) Hz. Ademden Hz. Muhammed’e kadar birçok peygamber göndermiştir. Tüm peygamberlerin mesajı aynıdır; la ilahe illallah. Bu mesaj tüm insanlara iletilmiştir. Ancak her peygamberin mesajı iletme yolları farklı farklı olmuştur. Çünkü; zamanın kültürleri, yaşayışları, coğrafyaları vs birbirinden farklıdır.

Kur’an-ı Kerim insandan şunu istedi; oku, düşün, anla, yaşa. Bu istek etkin okumayı içeriyor; anlamlandırarak yaşamak gerektiğini sunuyor. Ve bu ‘’oku, düşün, anla, yaşa’’ döngüsel olarak devam eder. Bu etkin okuma şöyle gerçekleşir; tebliğ ve teblin. Tebliğ ulaştırmak, iletmek demektir. Peygamberin mesajı diğer insanlara iletmesi demektir. Teblin ise hayata katıp yaşamak demektir.

Kur’an’la gerçekleştirilmiş anlam insana; ‘’Kamil insan nasıl olunur?’’ u öğretmiştir.

Sonuç olarak; insan kendi fıtratına uygun yaşayabilirse ‘’Kamil insan’’ olmaya ulaşabilir. Yani Yüce Allah’ın rızasına mazhar olabilir. Aksi takdirde hayvandan daha aşağı seviyelere düşmesi muhtemeldir.

Kur’an nedir? Kur’an bir kitaptır. Kur’an Hz. Muhammed'e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle nakil olunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen mucize Tanrı kitabının özel adıdır.

o   Kur’an isimleri arasında en çok kullandığı isim budur.

o   Kur’an sözcüğünün nereden geldiği ve nasıl olduğu hayranlık verici bir tablo sergiler.

o   Kur’an’da harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. Ayetler ve surelerin anlamı birbirini doğrular.

o   Kur’an Allah kelamıdır. Hükümler ve kurallar iç içedir. Her anlatılanlar ve anlam arasında bütünlük vardır. Kur’an ezber ve yazılı olarak lisanlarda okunan bir metindir.

o   El-kitap ismiyle düşünüldüğünde Kur’an lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına kanıt ve teşviktir.

o   Hakikatleri, hüküm ve hikmetleri toplayan kitaptır.

o   Kur’an’ın ilk emri okudur. Bundan hareketle varoluşu gerçekleştirmede “okuma” en temel eylemdir.

o   Kur’an insana ahlaki değerleri gösterir.

o   Tanrı insana dünya, hayat, evren karşısında takınacağı ve bütün varlıklarla paylaşacağı tavra ait ilkeleri insana okuması için bildirmektedir.

o   İnsan eksik bir varlıktır. Kendi başına hayatı anlamlandıramaz. Bu yüzden Allah’ın koyduğu sınırlara ihtiyacı vardır.

Bir kitap olarak Kur’an; Kur’an iki kapak arasında bulunması ve yazılı yapraklardan oluşmasıyla bir kitaba benzer. Ancak Kur’an’ı kitaptan ayıran ve hiçbir kitapta bulunmayan birçok özelliği vardır;

o   Adı eşsiz ve benzersizdir.

o   Allah kelamıdır. Bir yazarın eseri değildir.

o   ‘’İçindekiler kısmı, fihrist bölümü, kaynakça, dipnotlar vs’’ bulunmamaktadır.

o   Metni hiçbir zaman değişikliğe uğramamıştır.

o   Üslubu ve muhtevası ne edebi bir metne ne de bilimsel bir metne benzemez.

o   Ezberlenebilir.

o   Tilaveti bıktırmaz ve usandırmaz.

o   İsmiyle müsemmadır. Adları ile (Kur’an, Kitab) özelliklerini içerir.


0 Yorum - Yorum Yaz


                               KUR’AN NEDİR?

Kur'an Hz. Muhammed (sav)'e Arapça vahiy yoluyla parça parça indirilmiş ve mushaflara yazılmış bir ilahi kitaptır.Kur'an daki hükümler ve kurallar içiçedir.Kur'an okunması, üzerine düşünülmesi, anlaşılması ve ihlasla amel edinilmesi gereken bir kitaptır.Bu bağlamda gelen ilk vahyin okuma ve yazmayı emretmesi pek anlamlı ve ilham vericidir.Tümüyle insanı anlatan ve insanla ilgili olanı tespit eden bu ayetler insana yaşam boyu eğitimi zorunlu kılmıştır.Peygamber Efendimiz (sav) de bütün hayatı boyunca bu ilkeyi tatbik etmiş Kur'an ahlakıyla akhlaklanmış ve ümmetini kadın-erkek ilim tahsiline, Kur'an'ı yaşamaya yönlendirmiştir.Hz. Muhammed (sav) hem davranışlarıyla hemde sözleriyle Kur'an'ı tevsir etmekteydi.
Kişi ister eğitim görmüş ister görmemiş olsun, ister Kırşehir de ister Londra da büyüsün, ister Müslüman ister Budist olsun, ister kadın ister erkek olsun bütün insanlar fıtri imkanlara sahiptir.Bu fıtri imkanlar zaman içinde değişmez.Yani bazı kurallar bin sene önce ne kadar geçerli ise bugünde aynı derecede geçerlidir.Sadece insanın hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır.İnsan içinde yaşadığı tabiatın, dünyanın ve evrenin hem bir parçası hemde ondan bağımsız olan bir varlıktır.Bu nedenle insan doğayla baş başa kalmaktan mutlu olur.İnsan doğayla kurduğu bu ilişkiyi toplumlada kurmak ister.İnsan için hayatı, tabiatı, evreni  değerlendirmek ve anlamlı kılmak Allah'ın bütün varlıkların fıtratına ait ilkeleri ihtiva eden vahyine tam teslimiyetle uymakla mümkündür.Çünkü vahiy Allah'ın bilgisidir;hükümleri mutlak doğrudur.İnsanın hayatını anlamlandıran bu ilahi ışık ilk peygamberden son peygamber Hz. Muhammed (sav) e kadar daima aynı ilkeyi 'TEVHİDİ' tekrar etmiştir.Bu ilke tüm çağlar ve nesiller boyunca devam etmiştir.Tevhid temelli mesaj her çağda insanın hayatını anlamlandırma beklentisine konu olan ne varsa, o beklentilere cevap veren bir dünya tasviri sunmuş ve insanlardaki bu beklentiyi karşılamıştır.Tarih boyunca peygamberlerin getirdikleri mesajın tevhid boyutu hiç değişmemiş ancak uygulamada bazı farklılıklar meydana gelmiştir.Bu değişim insanın yaratılış hikmetinde saklıdır.
İnsan daima hayat tarafından sorgulanıp imtihan edilir.İnsan genel olarak varlığın bütün basamaklarını kendisinde topladığı için bütün tabiat onda bir araya getirilmiş en yoğun varlık birliğini bulur.
‘’Rahman öğretti Kur’an’ı yarattı insanı belletti ona güzel beyanı.’’(Rahman 55/1-4)
Kur’an insana bütün varlıklarla ilişkisinin halife çerçevesinde oluşması gerektiğini hatırlatır.Bu nedenledir ki insan Allah’ın halifesi olarak bütün varlıklarla varoluşunu paylaşmalıdır.İnsan halife olarak üstlendiği rolün sorumluluğunu yerine getirmelidir.
‘’Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?’’
Kur’an’ı Kerim Hz. Muhammed (sav)’e vahiy yoluyla indirilmiş mushaflara yazılmış tilavetiyle ibadet edilen mu’ciz ilahi bir kelamdır. Kur’an’ın parçaları yerli yerinde sözcüklerden meydana gelmiştir.Bu sözcükler omuz omuza vererek birbirine destek olan ayetleri oluşturmuşlardır.Bu yapı parçalanamaz sağlam ve yüksek bir sur gibidir.Bu yapı insanların hayatını anlamlandıran ilkelerin bir kalesidir.Ayrıca Allah’ın kelamı içerdiklerinden ve diğer bütün metinlerden şan, şeref bakımından en eşsiz mevkide olduklarından bu adı almıştır. Kur’an’ı Kerim insanoğlunun fasıl, bab olarak ayırarak okumaya alışmış bir mantığa sahip olmasının hikmetiyledir ki surelere ayrılmıştır.
Elde edemedikleriyle, elde ettikleri arasına sıkışan insan, hayata anlam veremeyişinin bedelini ağır ödemektedir.Bir insan modeli aranmaktadır.Sonuçsuz kalan bu çabalar biz insanlara şunu gösterir;insan sadece vahiyle kendi fıtratını bulabilir, çünkü ancak TEVHİD temelinde yükselen değerler hayatla bütünleşip insana anlamlı kılmaktadır.Farkında olsun ya da olmasın insan fıtratını aramaktadır.Bu anlam arayışını fıtratla kesiştiği noktalar Kur’an’ın öngördüğü insanın yönüne işaret etmektedir.Kur’an bu konuda insana yegane yol gösterici olduğunu söyler.Kur’an’ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için ona önerisi şudur; Oku, üzerinde düşün, anla ve anladığını ihlasla yaşa.Hz. Peygamberin Kur’an’ı Kerim’I temel alan eğitim öğretim siyaseti, bu ilkelerin hayata tatbikine yönelik olmuştur.Peygamber Efendimiz öncelikle kendisi Kur’an’ı hayatına uygulamış ve o doğrultuda amel etmiştir.Kur’an Peygamber Efendimiz’de vücut bulmuştur.Sahabe efendilerimizde bu örnek yaşantıdan Kur’an’ı hayata tatbik etme, hayatı anlamlandırma usulünü öğrenmiştir.

0 Yorum - Yorum Yaz


                                 KUR’AN VE İNSANIN ANLAM ARAYIŞI

İnsan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık kendisi olmuştur. İnsandaki bu çevresini anlama merakı ve öğrenme arzusu, insanı insan yapan en önemli özelliktir. İnsanın fıtratında bulunan anlama ve anlamlandırma merakının bir ifadesidir. İnsanoğlu hayatını anlamlandırmak için elde edeceği, erişeceği bir ‘’hakikat’’ peşinde olmuştur. Bu amacını gerçekleştirmek için çeşitli yöntemler ve çareler araştırmıştır. Böylece insanlar, kendi düşünce ve eylemleri üzerinde düşünmeye ve kendi kendilerini inceleme konusu olarak  almaya başlamışlardır. Bunun sonucu, fertler ve topluluklar arasında düşünce ve davranış ayrılıkları oluşmuştur.

İnsan, hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, yapıp-etmelerine yön verirler; onun yapıp-etmelerini  yönetirler. İnsan şöyle veya böyle hareket ederken verdiği tüm kararlar, hayatını anlamlandıran değerlerin ışığında oluşan amaçları, hedefleri, planları gerçekleştirmeye yöneliktir. Bunun için insan, hayatını anlamlandıran değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler, onları önemine göre sıraya koyar. İnsan eğer hayatına bir anlam verebiliyorsa eylemlerinide bu anlam çerçevesinde düzenler.

İnsan, sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir. Bilgiyi doğrudan veye dolaylı yollardan elde eder. Elde ettiği bilgilerle eylemlerini ortaya koyar, yeni davranışlar kazanır. İnsan hep bilgi ile bir alışveriş halindedir. Öte yandan insanlar, edindikleri bu bilgilerle davranışlarda bulunurlar. Bu tutum ve davranışlar onun hayatı nasıl anlamlandırdığı ile doğrudan ilgilidir. Eğer insan, kendini ve çevresini anlayamazsa yani hayatını anlamlandıramazsa dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak algılar. Sonuç olarak insanın, hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgisi ve çabası, hatta umutsuzluğu, varoluşsal bir durumdur. Ama kesinlikle psikolojik bir rahatsızlık değildir.

Öte yandan insan, toplumsal bir varlıktır. Fıtratından kaynaklanan bir sebeple doğayla kurduğu doyurucu ilişkiyi, kendi geliştirdiği toplumla kurmak ister. Yaşamak isteyen her insan, bu ben merkezli hayatı anlamlandırmayı anlamsız bulmaz. Çünkü onun hayatta kalması buna bağlıdır. İşte insanın bütün hayatı anlamlandırma arayışları, onun fıtratında bulunan varlıksal imkanlarının sadece bazılarının kullanılması ile sonuçlanır. Bu sebeple hayatın anlamı insandan insana, günden güne, devirden devire farklılık gösterir.

İnsan, genel olarak varlığın bütün basamaklarını özellikle hayatın basamaklarını kendisinde topladığı için bütün tabiat onda, en azından fıtratları bakımından bir araya getirilmiş en yoğun varlık birliğini bulur. İnsan Allah’ın halifesi olarak bütün varlıklarla varoluşunu paylaşmalıdır. Hayatta sadece kendisi yoktur.

 Sonuç olarak hayatımızı iyi bir şekilde anlamlandırıp hayatımıza yön vermeli ve toplumu da  bu doğrultuda şekillendirmeliyiz.

Kur’an hz. Muhammed’e Arapça olarak parça parça indirilen, bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz tanrı kitabının özel adıdır. Kur’an bütün özellikleriyle insanın hayatını anlamlandıran, hayat veren bir kitaptır. Kur’an’ı kerim’in başka bir kitapta bulunması mümkün olmayan mümeyyiz özelliklerinin olduğunu biliyoruz. Kur’an insanın hayatını anlamlandırmak ve fıtratını gerçekleştirmesi ve mutlu olması için gönderilmiştir. Kur’an vahy yoluyla indirilen ilahi kitabımızdır. Aynı zamanda gönderilen son ilahi kitaptır. Hiçbir şekilde tahrip edilmemiştir. Kur’an Allah’ın vahy olarak söylediği son sözdür bundan sonra hiçbir şekilde bir ekleme yapılmayacaktır. Sonuç olarak Kur’an vahyi ile ilgili olarak ifade edilmesi gereken bir konu da onun hem kelime hem de manasıyla Allah katından nazil olduğudur.

 


0 Yorum - Yorum Yaz


İnsanın anlam arayışı ve Kuran-ı Kerim

İnsan hayata geldiği andan itibaren onu hayata bağlayacak anlamların peşine düşer. Çocukluktan itibaren kişinin her davranışını, her olayı sorgulaması ve anlamaya çalışması da bunun göstergesidir. Hayatı anlamlı kılan şey, kişinin bir meselesinin olması, bir davasının olması ve bunun için kendi yetenek ve birikimini kullanabilmesidir. Kişide var olan anlam arayışı insanda fıtri bir kabiliyettir. Önemli olan fıtratımızın istediği o anlamı bulabilmek, yaratılış ilkemizle özdeş yolu tutturabilmemizdir.  Kişinin bu asıl anlamını bulması da kendisine sorduğu sorular ve verdiği cevaplarda gizlidir. Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur. Anlam insanın kendini ifade etmesidir. Kişinin varlık koşullarını ifade etmesidir ve inanmayı gerektirir. Yani anlam görülen bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Bunun için cevaplamamız gereken 4 soru şunlardır; 1. Gören kimdir? 2. Nede görmüştür? 3. Neyi görmüştür? 4. Nasıl görmüştür?

  1. Gören kimdir?

Gören insandır. Yaşadığı gerçek hayatın içinde eylemler amellerde bulunur. Her eylemi de anlamlı – değerli kılan özü vardır ve bunu özü arar insan.  Aksi halde anlamsızlık duygusunu yaşar. İnsan eylemleri değerler tarafından yöneltilir, bunun için de insan eylemlerinin bir anlamı vardır. Eğer, insan eylemlerini gerçekleştirirken engellerle karşılaşırsa eylemin amacı kendiliğinden ortaya çıkar. İnsana eylemi yaptıran da kişinin değer duygusudur. Kişinin hayatını devam ettirebilmesi için değere, amaca ihtiyacı vardır.

  1. Nede görmüştür?

Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunun gerçekleşmesidir. Her kişinin değeri farklı bir yönde anlamlandırma imkanı vardır. Bu sebeple herkesin ortaya koyduğu eylem farklıdır. İnsanın eylemlerini yöneten değerler 3 e ayrılır. 1- Yüksek Değerler: Kişi bu değerlere doğuştan sahip olur. Bunlar; sevgi, inanmak, güven, saygı, dürüstlük,.. Fıtri değerlerdir ve toplumdan topluma değişmez. 2- Araç Değerler: İlgi ve menfaat alanının değerleridir. Ekonomik ve teknik değerler. Fayda, çıkar, hasetlik, kuşku,… Bu değerlere doğuştan sahip olunur, keşfedilmiş değerlerdir. 3- Alışılan Değerler: Alışkınlarını modanın, zevkin, kitle, kültürün değerleri. Temelini toplum ve kültür hayatında bulur. Zamanla doğal algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.

  1. Neyi görmüştür?

Kişinin kendi dünyasını aydınlatan anlamlı kılan eylemlerin değerli anlamlı olacağını görmüştür. Hem iç dünyasından hem de dış dünyasından, kişinin varoluşunu gerçekleştirmek iç ve dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Hayatın anlamını keşfetmek üç yoldan gerçekleşebilir. 1. Amel/eylem ortaya koymak. 2. Bir şeyi/bir insanı sevmek. 3. Musibetlere/sıkıntılara sabretmek.

  1. Nasıl görmüştür?

Kişi objeyle ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar ortaya çıkar. Bunlar; ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zamanı üzerinde hareketler. İnsanlardaki akıl yürütme aynıdır fakat kavramlar onu kullanan kişinin zihniyetine göre anlam kazanır. Onun için insanlar aynı mantığı kullandıkları halde aynı olay karşısında farklı sonuçlara varırlar. İnsanda iki ayrı ana zihniyet vardır. 1. Büyüsel zihniyet. 2. Olgusal eleştirel zihniyet. Bu iki zihniyet birbirinin devamı niteliğinde değildir. Topluma göre bunların hakimiyet dereceleri değişir.

Ana zihniyetler, insanın fıtri koşullarıdır. Bunlar, insan olmanın halleridir. Bunlara sahip olmak insanın elinde değildir. Temel zihniyetler, insanın özüyle; tutumlar, varoluşu ile ilgilidir. İnsanda öz varoluştan önce gelir. Yani varoluşun temeli özdür. Özün içeriğinin sürekli değişmesi, bir zihin faaliyetidir. Fertlerin bilgiyi kavrayışlarında, algılayışlarında anlayış farklılıkları vardır. Benlerin farklılığı, fertlerdeki farklı alışlar sebebiyledir. İnsan alışını kendisi seçmemiştir yani kazanılmış bir şey değildir; bahşedilmiştir. Bu sebeple alışı değiştirmek insanın elinde değildir. İnsanlar, edindikleri bu bilgilerle tutumlar içinde bulunurlar. Bu tutumları, temel kabul ettikleri hükümlerden kaynaklanır. Bu temel hükümler, onun zihin dünyasını sınırlar. Öte yandan bilgi, fertte kalmaz, başkalarına aktarılır. Her fert bundan istediği miktar ve gücü oranında faydalanır. İnsanın yaptığı bu faaliyete kültür denir. Kültür, insanın var olanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. Kültürün bir kısmı, onu meydana getiren millete özgüdür. O milletin zihniyetini, damgasını taşır. Kültürün bir kısmı da bütün insanlığa hastır. Herhangi bir milletin damgasını taşımaz, milletlerin ortak malı gibidir. O halde bir bütün olarak ele alındığında kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.

İnsanın bir fert olarak veya topluluk içinde hayatını anlamlandırması meselesi ile dünyayı ve dünyada olup bitenleri anlamak ve açıklamak meselesi, bütün çağlarda bütün filozoflarca biri diğerine bağlı biri diğerinin içinde ele alınmıştır. Yeryüzünün her köşesinde, insanlığın üzerine titrediği ilk hakikatler, insanın fıtratından kaynaklanan bu hakikatler olmuştur. Eğer kişi fıtratına yabancılaşmışsa, insan olarak yapısal imkanları köreltme, onlara ters düşme gibi bir yaşantı içindeyse ne olacaktır? Eğer insan kendini ve çevresini anlayamazsa yani hayatını anlamlı değerli kılmazsa dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak algılar. İnsanın hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgisi ve çabası, hatta umutsuzluğu varoluşsal bir durumdur. Ama kesinlikle psikolojik bir rahatsızlık değildir. İnsan, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçtiği bir amaç için mücadele etmezse psikolojik bunalıma düşer. İnsan, hayatında daima ulaşmış olduğu şeyle, ulaşmayı hedeflediği ve ulaşması gereken arasındaki gerilimi yaşar. Onun için vahiy, ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana kamil insan olmayı hedef gösterir.

İnsan, başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır. Onun bu özelliği, fıtratından kaynaklanır. İnanç ve uyruğu ne olursa olsun, ister kadın ister erkek olsun bütün insanlar bu fıtri imkanlara sahiptirler. İnsanın özel fıtri kabiliyetlerinin kaynağı nedir? Bu soruya verilen cevapları iki grupta değerlendirmek mümkündür. 1: İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı, kendisi ile savaştığı kaynaktır: tabiat. 2: İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı, kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynaktır: tanrı.

İnsanın fıtratında sadece dışarıdan yapılan gözlemlerin objesi olma özelliği yoktur. Bunun yanında insanın aslında farkında olduğu, bildiği bir içvarlığa sahip olma özelliği vardır. O halde insana, anlam arayışında onun bu varlık-birliğini de tatmin eden bir yön gösterilmeli, bunun bilgisi sağlanmalıdır. Hayatı anlamlandırma, “insanın kendine ermesi”dir. Kendine eren insan, fıtri kabiliyetlerini kilitlemiş olur. Kendini sınırladığı için fıtratındaki kemal boyutunu köreltir. Halbuki insan, tarihsel tecrübesi ile varoluşunun değişim boyutunu somut bir şekilde yaşamakta, insan olmanın bir durum olmaktan çok bir kemale yürüme süreci olduğunu bilmektedir. İnsanda fıtratın varoluştan önce geldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah’ın varlığını düşünmeye sevketmesidir. O halde Allah, insanı yaratmış, hem fıtratını vermiş hem de hayat nimetini bahsetmiştir. Allah, peygamberler aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. O halde hayatı değerlendirmek ve anlamlı kılmak Allah’ın bütün varlıkların fıtratına ait ilkleri ihtiva eden vahyine uymakla mümkündür. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz. Adem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar daima aynı ilkeyi tevhid tekrar etmiştir. Peygamberlerin getirdikleri mesajın anlamlandırmanın temel içeriği aynı kalmış, fakat insanın varoluşunu gerçekleştirme boyutuna ait olan uygulamada bir farklılık belirmiştir. Bunun sebebi insanın yaratılış hikmetinde saklıdır. Hz. İbrahim’in önce yıldıza sonra aya ve güneşe “Bu imiş Rabbim” demesinde ve Hz. Peygamberin Mekke’nin doğusundaki Nur Dağı’nda bulunan Hira mağarasında Kabe’yi seyrederek tefekküre dalmasında bu sorumluluk bilinci ve gerçeklikle yüzleşerek varoluşlarını gerçekleştirme yani anlam arayışı gözlemlenmektedir.

Kuran-ı Kerim insandan özünü bulmasını, duygu düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını, yani var olma bilincinin farkına varmasını ister. İnsandan beklenen, varlığının bütünlüğü içerisinde bilgiyi nasıl ve niçin kullanacağını idrak etmesine imkan verecek olan vahye yönelmesidir. Kuran insana bu konuda yegane yol gösterici olduğunu söyler. Hz. Peygamberin Kuran-ı temel alan eğitim öğretim siyasi, bu ilkelerin (oku, tedebbür et, anla, ve ihlasla yaşa) hayata tatbikine yönelikti. Kurani hayat tecrübelerini örnek almak, mümine, hayatın kuran sünnet bütünlüğü içerisinde anlamlı kılınmasının bilgisini verir.

II. KURAN NEDİR?

Kuran, Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz tanrı kitabının özel adıdır. Kuran birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. Ayetler ve surelerin içerdiği anlamlar birbirini doğrular. Kuranın ‘Allah kelamı’ olduğuna ilişkin kanıtlar birbirine eklenmiş olarak ayetlerde yer alır. Kuran’ın bir diğer ismi el-kitab ile birlikte düşünülürse; Kuran, onun lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına hem kanıt hem de teşvik anlamını içerirler. Kutsal kitabımızın bu iki isminin dikkat çektiği bir özellik de ayrıca vurgulanmalıdır: Kur’an kendisinin hem kalplerde ezber yoluyla hem de satırlarda yazılı olarak saklanmasına işaret etmektedir.

Kuran-ı Kerim’in içeriği; üslubu ile son derece özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır. Az kelime ile birçok mana anlatır. En temel konusu tevhid inancıdır. Kendinden önceki kitapları hem tastik ettiği hem de onlar üzerine bir şahit olduğu bildirilmektedir. Tevrat ve İncil de gelen prensiplerin Kuran’da bulunması, insanın anlam arayışı serüveninin ve buna vahyin cevabının tevhid ilkesi çerçevesinde olduğunun kanıtıdır. Her semavi kitap, bir önceki kitaptan çeşitli farklılıklarla gelmiştir. Kuran’ın muhtevası, hem üslup hem de anlam bakımından mucizedir. Daha önce hiçbir vahiyde gelmeyen, ilk defa kendisinin söylediği vahiylerdir. İnsanın anlam arayışına cevap veren, insanın varoluşunu gerçekleştirmesinde bütün fıtri imkanları ile örtüşen ve onları harekete geçiren ayetlerdir. Kuran metni içindeki her kelimede, ilahi bir ahenk ve musiki kulağı okşar. Her asırda yeni ışıklar saçan ilahi bir nurdur.
0 Yorum - Yorum Yaz


İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN-I KERİM İnsan varolduğu andan itibaren hep hayatına bir anlam aramıştır. Yaşadığı hayata ve olaylara anlamlar yüklemiştir. İnsan hayatı ve varoluşu anlayabilmek için sorgulamıştır. Ama insanın hayatı anlamlandırma çabası sonucunda doğru olanı göremediği durumlarda olmuştur. İnsan yaratılışdan anlama özelliğine sahiptir. Bu özellik insanın özünde vardır. İnsan bu özelliğini farkedebilirse bunun sayesinde hayatın anlamını en güzel şekilde öğrenebilir. Bazı insanlar hayatın anlamını yanlış şekilde aramışlar ve sonunda hayatlarındaki anlam arayışından tatmin olamamışlardır. Bu da onları mutsuzluğa götürmüştür. İnsan maneviyat sayesinde aradığı anlamı bulabilir. İnsanların hayatlarına anlam bulmak için edindikleri yanlış amaçlar insanların yanılmasına sebep olmuştur. İnsanın sahip olduğu değer yargıları vardır ve insan hayata bu değer yargılarına göre anlamlar yükler. Bu değer yargıları insanın içinde yaşadığı topluma , çevreye göre şekillenir. İnsan bu değer yargıları ışığında hayatına anlam arayışını sürdürür. İnsanlık tarihine bakıldığında bugüne kadar dünyaya gelen bütün insanların hayatlarına anlam aradığı görülmüştür. İnsanlar her çağda her kültürde ve her toplumda hayatlarına anlam aramışlardır. Ama insanların hepsinin değer yargıları farklı olduğu için hayattan çıkardıkları anlamlar farklı olmuştur. Yani anlayış farklılıkları oluşmuştur. İnsan özünde varolan özelliklerini dışarıya çıkarttığı zaman hayatını anlamlandırmaya başlar. İnsan hayatın anlamını keşfedebilmek için sevmelidir , iyi amel etmelidir ve sabretmelidir. İnsan yüksek ahlaki değerleri yaşayarak hayatını anlamlandırmalıdır. Dünyadaki acılara sabrettiği zaman hayatını anlamlandırmaya başlar. Diğer insanları ve yaratılanları sevdiği zaman hayatını anlamlandırmaya başlamış olur. Allah insanın anlam arayışına bir yön vermek için Kur'an-ı Kerim 'i ve peygamberleri göndermiştir. Allah insana anlam arayışında yardımcı olacak herşeyi Kur'anda bildirmiştir. Bu yüzden Allah insandan Kur'an'ı okumasını istemiştir. İnsan Kur'an'ı okumalı , düşünmeli , anlamalı ve hayatına geçirmelidir. Bunları yaptığı zaman hayatın anlamını anlayabilecektir. Allah insanın okuyarak bilgi sahibi olmasını istemiştir. Allah Kur'anda insanın ihtiyacı olan bilgileri vermiştir. İnsandan beklenen Kur'an'a göre hayatını şekillendirmek ve anlamlandırmaktır. İnsan Kur'an'ı doğru anladığı ve hayatını Kur'an'a göre şekillendirdiği zaman hayatı boyunca aradığı anlamı bulacaktır.
0 Yorum - Yorum Yaz


KUR’AN NEDİR?İnsanın Anlam Arayışı Serüveni İnsandaki anlama merakı ve öğrenme arzusu,insanı ınsan eden en büyük kuvvettir.Yaşamak isteyen hiçbir insan,kendi eylemlerini,kendi hareket tarzını anlamsız bulmaz. İnsan zihni,reel hayatta olayların arka arkaya çıkışında içinde bulunduğu dünyayı,bu dünyanın ötesini,önce ve sonrasını;kendini çevreleyen varlık ve nesneleri,bunlar arasındaki yerini,onlarla olan ilişkisini;kendi fıtratını(öz şartını);düşünce ve zanlarının,duygu ve inançlarının,istek ve eylemlerinin kaynak ve gayesini hayatı için gerekli görerek anlamak istemiştir.Ortaya attığı sayısız sorulara din,mistisizm,metafizik,felsefe ve ilim adını verdiği türlü açıklamalar içinde bir sürü cevaplar vermiştir.Bu cevap ve çözümlerle hayatını anlamlandırmış,zihnini ve eylemini tatmin ettiğini sanmıştır. İnsan hayatını anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler.Bu sebeple bir sistemi diğer insanların beğenmesini sağlayan,sağlamlığını ve değerini oluşturan “mantıksal tutarlılık” ve “gerçeğe uygunluğu”dur.Bu “gerçek” asla bir bilimin sınırları içinde değildir.Her bir bilgi,ondan bize bir taraf,bir görünüş sunmakta ve “fıtratı”yani “kendimizi”tanımamıza imkan vermektedir.İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir? İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır:1.Yüksek değerler:Sevgi,inanmak,sözde/eylemde doğruluk,çalışkanlık,masumluk,dürüstlük,insaflılık,dostluk,vefa,güven,saygı...İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur.Yani keşfedilmiş değerlerdir.2.Araç(Vasıta)Değerler: İlgi ve menfaat alanının değerleridir.Her türlü maddi-manevi servet değerleridir. Araç değerler,yüksek değerler alanına müdehale edebilir;yüksek değerleri bir kenara itebilir.Bunun sonucu,değerlerin yer değiştirmesidir,yabancılaşma,dünyevileşmedir.3.Alışılan Değerler Alışkanlıkların,modanın,zevkin,kitle kültürünün değerleri... İnsan,kendisini alışılan değerlerle oluşmuş kültür ortamının içinde bulur.Bu değerler,insana otomatikleşen eylemleri kazandırırlar.  İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler,yapıp etmelerine yön verirler;onun yapıp etmelerini yönetirler.Artık insan eylemlerine ve bu eylemlerinin ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir.Çünkü insan yapıp etmeleri ile ana amaçları arasında bir ilgi kurar. İnsanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi,hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır.Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir.1.Amel/eylem ortaya koyarak2.Bir şeyi/insanı severek3.Musibetlere/sıkıntılara sabrederekİnsanın Anlam Arayışı ve Kur’an’ı Kerim İnsanlar her belirli durumu değeri farklı bir yönde anlamlandırabilir.Onun için her belirli durumda fertlerin ortaya koyduğu şu veya bu eylem(amel/ürün),hayatını anlamlandıran değerlerin ışığında oluşan amaçlarını,hedeflerini,planlarını gerçekleştirmeye yöneliktir. İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı kendisi ile savaştığı kaynaktır:Tabiat İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı,kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynaktır:Tanrı İnsan olmanın varlık-yapısının/fıtratının bir özellği olarak insan,hayatını anlamdandırırken bu iki yoldan birini seçer.Böylece varoluşunu nasıl gerçekleştirmek istediğini hür bir şekilde ortaya koymuş olur. İnsan,imtihan edilmekte olan,yani sorumluluğu üstlenmiş bulunan bir varlıktır.Dolayısıyla hayat bir sınavdır. İnsan,hayatına anlam ararken hür bir varlık olarak kendi sorumluluklarının tam olarak farkına varmaya çalışmaktadır.”Neye karşı”,”kime karşı” sorumlu olduğunu anlaması,insanı hayatın sınırlılığı ve eylemlerinin belirleyiciliği ile karşı karşıya getirir.İnsan böylece sorumluluk bilincini diri tutabilir. Hz.İbrahim’in öce yıldıza sonra aya ve güneşe “Bu imiş Rabbim” demesinde ve Hz.Peygamber’in Mekke’nin doğusundaki Nur Dağında bulunan Hira mağarasında Kabe’yi seyrederek tefekküre dalmasında bu sorumluluk bilinci ve gerçeklikle yüzleşerek varoluşlarını gerçekleştirme yani anlam arayışı gözlenmektedir. İnsan,Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.Halife-insandan istenen,hayatı dolu dolu yaşaması ve hayat tarafından sorgulanışında başarılı olmasıdır,kaybetmesi değil. Kur’an insandan ne ister?Kur’an,insandan özünü bulmasını,duygu düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını,yani varolma bilincinin farkına varmasını ister. Kur’an’ın insan hayatını anlamlandırabilmesi için önerisi şudur:-oku!-düşün!-anla!-ve ihlasla yaşa! Kur’an insandan zihniyetini Kur’an ile inşa ederek Kur’anın insanını gerçekleştirmesini bekler.Ancak bu,kalıplaşmış bir hayatı anlamlandırma değildir.Onun için Kur’an da (Ankebut 29/69) her insanın Allah rızası yolunda varoluşunu gerçekleştirmesindeki farklılığa işaret edilmiş,”yolumuz” tekil sözcüğü değil”yollarımız” çoğul sözcüğü kullanılmıştır.Bu sebeple vahiyle hayatı anlamlandırmanın tek şekli yoktur.Müslüman kültüründeki fıkıh ve kelam ekollerini bu bağlamda değerlendirmek yerinde olur. KUR’AN NEDİR? Kur’an Hz.Muhammed’e Arapça olarak vahiy yolyla parça parça indirilip,bize tevatürle naklonulan ve mushaflarda yazılmış bulunan tilavetyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır. Kur’anın,ilk emri olan “ikra’-oku!..” sözcüğüyle aynı kökten gelmesi de son derece analamlıdır.Kur’an böylece okumaya ve ilme verdiği değeri ifade etmiş olmaktadır.O halde insanın varoluşunu gerçekleştirmede “okuma”emri son derece önemlidir. Tevrat ve İncil’de gelen prensiplerin Kur’an da bulunmaması,insanın anlam arayışı serüvenin ve buna vahyin cevabının Tevhid ilkesi çerçevesinde olduğunun kanıtıdır.Onun için Kur’an,öceki kitaplarda bulunan yüksek ahlaki değerleri korumuştur.Her nerede İbrahim,İshak,İsmail,Yakup,Musa,İsa peygamberlerin isimleri geçse onlardaki bu değerlilik yaşantılarını,ibadetlerin farz oluşunu ifade etmiş,onların eylemlerini övmüştür. Kur’an metni içindeki her kelimede,ilahi bir ahenkve musiki kulağı okşar.O,her haliyle bir insan sözü olmayıp,melek vahyi olduğunu ispatlar.Bundan dolayı o indiği zaman şairler,şiirlerini Kabe duvarından indirmişler,inananlar da inanmayanlar da onun üstünde bir söz olamayacağını itiraf etmişlerdir.O,her asırda yeni ışıklar saçan ilahi bir nurdur.Bu ana kadar hiçkimse onun tek bir ayetine denk olacak bir söz söylememiştir,bundan sonra da söylemeyecektir.Yüce Allah,şöyle diyor:”De ki:Yemin ederim eğer insanlar ve cinler bu Kur’an ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar bir mislini(benzerini)getiremezler,birbirlerine zahir yardımcı da olsalar.”(İsra 17/88) İşte bu Kur’an’ın meydan okuyuşudur.Onun bu tahddi edişi sadece nüzul asrına değil,kıyamete kadar gelecek olan insan’a da bir meydan okuyuştur.    
0 Yorum - Yorum Yaz


İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN-I KERİM
İnsan varolduğu andan itibaren her zaman bir merak ve sorgulama sürecinde olmuştur. Ve sonucunun bir sebebe ve sonuca ulaşması için hayatına her zaman yeni ekler manalar kazandırmak zorunda kalmıştır.Fakat bu sonuca ulaşamadığı zamanlarda sorgulama isteği olmuştur. İnsanların bir diğer özelliği ise aklıldır. İnsanlar akıl sayesinde bazı şeyleri idrak edip anlayabilmişlerdir. İnsan bu özelliğini farkedebilirse bunun sayesinde hayatın anlamını en güzel şekilde öğrenebilir. Çoğu insan bazı şeyleri yanlış anlama merakına giderek yanlış yollara sapmışlardır. Bu şekilde onlar artık hayatın boş olduğunu inanmışlardır.İnsanlar Allahı bulma sayesinde maneviyata önem vermişlerdir.
İnsanların maneviyata yönelmelerindeki yöntemler yanlış yollara sapmalarına da d-neden olmuştur bu sapmalar ile deedindikleri amaçlar boşa çıkmıştır .İnsan Kur'an'ı okumalı , düşünmeli , anlamalı ve hayatına geçirmelidir. Bunları yaptığı zaman hayatın anlamını anlayabilecektir. İnsanın sahip olduğu değer yargıları vardır ve insan hayata bu değer yargılarına göre anlamlar yükler. Bu değer yargıları insanın içinde yaşadığı topluma , çevreye göre şekillenir. İnsan bu değer yargıları ışığında hayatına anlam arayışını sürdürür. İnsanlık tarihine bakıldığında bugüne kadar dünyaya gelen bütün insanların hayatlarına anlam aradığı görülmüştür. İnsanlar her çağda her kültürde ve her toplumda hayatlarına anlam aramışlardır. Ama insanların hepsinin değer yargıları farklı olduğu için hayattan çıkardıkları anlamlar farklı olmuştur.Ve böylece insanlar yanlış anlamalara neden olmaktadır.
İnsan özünde varolan özelliklerini dışarıya çıkarttığı zaman hayatını anlamlandırmaya başlar. İnsan hayatın anlamını keşfedebilmek için sevmelidir , iyi amel etmelidir ve sabretmelidir. İnsan yüksek ahlaki değerleri yaşayarak hayatını anlamlandırmalıdır. Dünyadaki acılara sabrettiği zaman hayatını anlamlandırmaya başlar. Diğer insanları ve yaratılanları sevdiği zaman hayatını anlamlandırmaya başlamış olur.İnsanın bir fert olarak veya topluluk içinde hayatını anlamlandırması meselesi ile dünyayı ve dünyada olup bitenleri anlamak ve açıklamak meselesi, bütün çağlarda bütün filozoflarca biri diğerine bağlı biri diğerinin içinde ele alınmıştır.
Tüm dünyada, insanlığın üzerine titrediği ilk hakikatler, insanın fıtratından kaynaklanan bu hakikatler olmuştur. Allah insanın anlam arayışına bir yön vermek için Kur'an-ı Kerim 'i ve peygamberleri göndermiştir. Allah insana anlam arayışında yardımcı olacak herşeyi Kur'anda bildirmiştir. Bu yüzden Allah insandan Kur'an'ı okumasını istemiştir. İnsan Kur'an'ı okumalı , düşünmeli , anlamalı ve hayatına geçirmelidir. Bunları yaptığı zaman hayatın anlamını anlayabilecektir. Allah insanın okuyarak bilgi sahibi olmasını istemiştir. Allah Kur'anda insanın ihtiyacı olan bilgileri vermiştir. İnsandan beklenen Kur'an'a göre hayatını şekillendirmek ve anlamlandırmaktır. İnsan Kur'an'ı doğru anladığı ve hayatını Kur'an'a göre şekillendirdiği zaman hayatı boyunca aradığı anlamı bulacaktır. Sonuç olarak ise Kuran-ı Kerimin oku düşün anla yaşa düşüncesi ile ele aldığımızda Kuranı Kerimin nasıl insanlara bir şeyler kattığını ve yol çizdiğini bulabiliriz.
KURAN NEDİR
Kuran, Hz. Muhammed'e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz tanrı kitabının özel adıdır. Bu isim O mucicevi kitaplardan biridir. İçeriğinde ise bize öğüt veren ve emirler doğrultusunda doğru yola ulaştırılacak bilgiler vardır. Kuran birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. Ayetler ve surelerin içerdiği anlamlar birbirini doğrular. Kuranı kerim Allahın kelamıdır. Allahın yazılı olarak sözleridir. Kuranı Kerim öyle bir çerçeveden oluşmuştur ki her satırında her harfinde bir ahenk uyumu vardır. Ve direk kalplere giden yolları kaplamaktadır.Okurken hiç bir zaman okuyanları usandırmaz bıktırmaz. Ezberlenmesi ahengin den düzeninden dolayı her zaman kolaydır. Kitap ismiyle düşünüldüğünde Kur'an lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına delalettir.
0 Yorum - Yorum Yaz


Meryem Hatun ARSLAN/12070034/Lisans/İdkab-2/Tefsir

                                                                              KUR'AN NEDİR?

                                                      -İnsanın Anlam Arayışı-

1)İnsanın Anlam Arayışı ve Kur'an-ı Kerim

     İnsan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur. İnsandaki bu anlama merakı ve öğrenme arzusu, insanı insan eden en büyük kuvettir.

     Yaşamak isteyen hiçbir insan, kendi eylemlerini, kendi hareket tarzını anlamsız bulmaz. Her insan, kendisinde bir yetenek ve anlam ister olsun isterse olmasın, hiçbir önemi yoktur. Çünkü insanın kendisinde bazı yetenekler görmesi, yapıp-etmelerine bir anlam vermesi, onun hayatta kalmasını sağlar.

     İnsan ortaya attığı sayısız sorulara, din. mistisizm, metafizik, felsefe ve ilim adını verdiği türlü açıklamalar içinde bir sürü cevaplar vermiştir. Bu cevap ve çözümler hayatını amlamlandırmış, zihnini ve eylemini/üretimini tatmin ettiğini sanmıştır.

     İnsanlar, kendi düşünce ve eylemleri/amelleri üzerinde düşünmeye ve kendi kendilerini inceleme konusu olarak almaya başlamışlardır. Bunun sonucunu olarak giriştikleri çözümlemelerin derinliği, farklı düşünce ve eserlerin artışına, bu da eleştirici ve sentezci zihniyetin gelişmesine imkan sağlamıştır. Her sistem, bu sistemi kuranın eleştirel ve sentezci çabalarının eseridir. Bu sebeple toplumların, filozoflar ve düşünürler üzerinde; filozofların ve düşünürlerin de toplumları ve zamanları üzerinde etkisi vardır.

     Bir sistemi (hayatı anlamlandırmayı) diğer insanların beğenmesini sağlayan, sağlamlığını ve değerini oluşturan "mantıksal tutarlılık" ve "gerçekliğe uygunluğu"dur. Bu "gerçek" asla bir bilimin sınırları içinde değildir. Her bir bilgi, ondan bize bir taraf, bir görünüş sunmakta ve "fıtratı" yani "kendimizi" tanımamıza imkan vermektedir.

     "Anlam" kelimesine sözlüklerde "ifade edilen, anlaşılan (şey); iç, ruh, biçim ve kalıp dışında kalan öz, cisimle ilgili olmayan hal; yalnız işaretlerin değil, fakat aynı zamanda şeylerin ve olayların işaret ettiği şey" karşılıkları verilmiştir. "İnsanın anlam arayışı" tabirindeki "anlam" sözcüğü ise insanın bütün yapıp-etmelerini yöneten, insanın somut varlık-bütününe ait, bu varlık-bütününde temelini bulan varlık-koşullarından (fıtri imkanlarından) birini ifade etmektedir. O halde anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Ancak gören kimdir; nede görmüştür; neyi görmüştür; nasıl görmüştür? sorularına cevap verilmelidir.

     Gören, insandır. İnsan, reel bir dünyada ve onun gelip geçici reel olayları içinde yaşar. İnsanın hayatı akış içindedir. O, bu akış içerisinde yaşadığı reel durumların içinden sıyrılıp çıkmaya yönelen eylemler/ameller içerisinde bulunur. İnsan, eylemlerinin anlamını sorar. Aksi halde insan, anlamsızlık duygusunu yaşar. Çünkü insan eylemleriyle onların ürünlerinin bir anlamı vardır; çünkü insan, hayatına bir anlam verir.

     Eğer insan, eylemlerini gerçekleştirirken engellerle karşılaşırsa, o zaman eylemlerine verdiği anlam kendiliğinden ortaya çıkar; insan ya bu engelleri ortadan kaldırmaya çalışır ya da bu engellerle karşılaşmayan başka yol seçer.

     Reel durumlara uygulanan yapıp-etmelerine anlam veren/değer gören ve böyle bir yeteneği olan biricik varlık, insandır.

     Anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür.

     Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesive varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu ise obje ile ilişki kurarsa başlar. bu sebeple anlamlı yaşamak, bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur. Bütün insanların, objeyi kavrayışlarındave algılayışlarındaki anlayış derecesinde (alış'ta) farklılık vardır. Ayrıca insanların bilgi seviyesi ve içinde yaşadığı zaman-mekan (kültür) şartları birbirinin aynı değildir. Onun için her belirli durumda her kişinin ortaya koyduğu eylem (amel/ürün) farklıdır.

     İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır:

*Yüksek Değerler           *Araç (Vasıta) Değerler                               *Alışılan Değerler

     İnsan, hayatını anlamlandıran değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler, onları önemine göre sıraya koyar.

     İnsan, dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği, hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin değerli/anlamlı olacağını görmüştür. Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iki yönde olur:

* İç Dünyada (kişinin kendi içinde)                                         *Dış Dünyada (evrende)

     İnsanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir:

*Amel/eylem ortaya koyarak                   *Bir şeyi/bir insanı severek (Karşılıklı etkileşerek)

*Musibetlere/sıkıntılara sabrederek (Kaçınılmaz acıya karşı bir tavır geliştirerek)

     Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar/varlık koşuları ortaya çıkar. Bunlar:

*Ana Zihniyetler                             *Akıl Yürütme                  *Alış zemini üzerinde hareket eder.

    Kişi-obje ilişkisinde fıtratı  (öz'ü) oluşturan bu ve diğer varlık şartları, içerik/anlam kazanır.İşte insanın anlam vermesi/değer görmesi yani varoluşu, bu şekilde gerçekleşir.

     İnsanın bu özel fıtri kabiliyetlerinin kaynağı nedir? Bu soruya verilien cevapları iki grupta değerlendirmek mümkündür:

*İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı, kendisi ile savaştığı kaynaktır:TABİAT

*İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı, kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynaktır:TANRI

     İnsanın hayatı anlamlandırması iki yönde gerçekleşebilir:

*İnsanın kendinden kaynaklanan "Ben merkezli" anlam verme: İnsanın, fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görmesinin sonucu.

*Fıtri ilkeleri temel alan "Fıtrat-vahiy temeli" anlam verme: İnsanın, Fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucu.

     İnsan, ben merkezli hayatı anlamlandırmada fıtratının bir kısmı ile örtüşen ama asla tamamını kapsamayan bir hayatı anlamlandırmaya erişir. Bu, insanın gerçekleştirmezse yaşayamayacağı fıtri çabasıdır. Bu tür hayatı anlamlandırma, "insanın kendine ermesi"dir. Kendine eren insan, fıtri kabiliyetlerini kilitlemiş olur. Artık ne kendine ne diğer insanlara ve ne de evrene bir katkısı olmaz. Kendini sınırladığı için fıtratındaki "kemal" boyutunu köreltir. Halbuki insan, tarihsel tecrübesi ile varoluşunun "değişim"boyutunu somut birşekilde yaşamakta, "insan olmanın" bir "durum" olmaktan çok, bir "kemale yürüme süreci" olduğunu bilmektedir.

     İnsan, öncelikle öz'ün (fıtrat'ın), varoluş'tan önce geldiğini idrak etmelidir. Ben merkezli hayatı anlamlandırmaların, fıtratla tamamen uyumlu olan anlamlandırma ilkeleri koyamamalarının temelindeki eksiklik budur.

     İnsanda fıtrat'ın varoluştan önce geldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah'ın varlığını düşünmeye sevketmesidir. O halde hayatı değerlendirmek ve anlamlı kılmak, tabiatı değerlendirmek ve anlamlı kılmak, evreni değerlendirmek ve anlamlı kılmak, Allah Teala'nın büütün varlıkların fıtratına ait ilkeleri ihtiva eden vahyine uymakla mümkündür. Çünkü vahiy, Allah'ın bilgisidir; hükümleri utlak doğrudur. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz.Adem'den son peygamber Hz.Muhammed'ekadar daima aynı ilkeyi, "Tevhid" tekrar etmiştir. Onun için semavi dinlerinhepsine "İslam" denilmiştir.

     Peygamberlerin getirdikleri mesajın/hayatı anlamlandırmanın temel içeriği (din) aynı kalmış, fakat insanın varoluşunu gerçekleştirme boyutuna ait olan uygulamada (şeriat) bir farklılık belirmiştir. Bunun sebebi insanın yaradılış hikmetinde saklıdır:

*İnsan, imtihan edilmekte olan, yani sorumluluğu üstlenmiş bulunan bir varlıktır. Dolayısıyla hayat bir sınavdır.

*İnsan, Allah'ın yeryüzündeki halifesidir (halifetu'llahifı'l-ard).

     İnsan, Allah'ın halifesi olarak bütün varlıklarla varoluşunu paylaşmalıdır. Kur'an-ı Kerim, insandan özünü bulmasını, duygu, düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını yani varolma bilincinin farkına varmasını ister. Kur'an'ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için ona önersi şudur:

*Oku!   *Tedebbür et (üzerine düşün)!               *Anla!  *İhlasla yaşa!   

     Kur'an'ın hayatı anlamlandırmasında insana bırakılan boyutu temsileder. Bu sebeple "sünnet", Kur'an'ın nasıl yaşanacağının/hayatı anlamlandıracağının ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının bilgisini verir.

     Kur'an'la gerçekleştirilmiş anlam, insana: Allah'a yönelme, yüksek ahlaki değerleri yaşama, Allah'ın insan için halk ettiklerinden/yarattıklarından yeterli/gerekli ölçülerde, çok fayda elde edecek şekilde, yararlanma haklarının sağlıklı yollarını ve imkanlarını sağlar.

   2)Kur'an Nedir?

     Kur'an, Hz. Muhammed'e Arapça  olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle nakolunan ve mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen mucize Tanrı kitabının özel adıdır. Kur'an sözcüğünün geldiği köklere bakılarak sözlük anlamına göre tanımı yapılabilir ve Kur'an hakkında şunlar söylenebilir:

*Bu kelimenin nereden geldiği veya nasıl oluştuğu (etimolojisi) hayranlık verici bir tablo sergiler.

*Kur'an, birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur.

*Ayetler ve surelerin içerdiği anlamlar birbirini doğrular.

*Kur'an'ın  "Allah'ın kelamı" olduğuna ilişkin kanıtlar birbirine eklenmiş olarak ayetlerde yer alır.

*Kur'an'daki hükümler, kurallar iç içedir.

*Kur'an'daher anlatılan şey ve her anlam, öteki anlatılanlar ve anlamlar ile bütünlük arzeder.

*Sure ve ayetleri hem sayfalarda toplanmış ve  yazılmış hem de kalp sayfalarında ezber olarak toplanmış kitaptır.

*Kur'an'ın, ilkemri olan "ikra'-oku.!" sözcüğüyle aynı kökten gelmesi de son derece anlamlıdır. İnsanın varoluşunu gerçekleştirmede "okuma" eylemi en temel unsurdur.

     Kur'an-ı Kerim'in içeriği: Kur'an'ın son derece özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır; azkelime ile birçok mana anlatır.

     Kur'an'ın bu mu'ciz muhtevasının biramacı vardır: İnsan'a hidayet rehberi olmak yani insanın hayatını anlamlandırmak. Kur'an'ın bu mu'ciz muhtevasının elbette en önemli konusu "Tevhid" inancıdır. Ancak Kur'an'ı Kerim, Allah ve Yüce Zatı hakkında bir kitap değildir. İnsan, Kur'an'ın Allah hakkında iki hususu vurguladığını tespit eder:

*Allah, en üstün varlıktır.

*Var denmeye layık tek gerçek varlıktır.

      Kur'an, önceki kitaplarda bulunan yüksek ahlaki değerleri korumuştur. İbrahim, İshak, Yakup, Musa, İsa peygamberlerin isimleri geçse onlardaki bu değerlilik yaşantılarını, ibadetlerin farz oluşunu ifade  etmiş, onların eylemlerini övmüştür. Öte yandan her semavi kitap, bir önceki kitaptan çeşitli farklılıklarla gelmiştir.

     Bütün peygamberler, Hz. Muhammed'in kardeşleridir ve hepsi aynı misyonun temsilcileri olmuşlardır. Hepsi de insanları, Allah'a iman etmeye, bütün insanlara Allah'ın peygamberler ve kitaplar gönderdiğine iman etmeye, ahiret gününe iman etmeye yani "Tevhid"e çağırmışlardır.

     Vahiy; bir bilgiyi, birişareti yazılı veya sözlü olarak muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmak anlamını ifade eder. Bu ulaştırma işi çeşitli vasıtalarla olabilir.

     Vahiy, dini bir terim olarak, Allah'ın dilediği şeyleri peygamberlerine muhtelif hallerden biriyle bildirmesi demektir.

     Kur'an, ilahi vayh'e, her kavmin şu veya bu zamanda muhatap olduğunu beyan eder. Ona göre "ilahi vahye" imandan maksat, Kur'an'a iman etmekle sınırlı değildir; herhangi devirde, herhangi millete gönderilen ilahi vahye imandır.

     Vahiy kelimesi, Kur'an'ı Kerim'de türevleriyle birlikte 78 yerde geçer. 72 yerde fiil halinde kullanılmış ve bu fillerin çoğu Allah'a izafe edilmiştir. Bunun anlamı şudur: Vahiy, yaratıcı-tanrısal (ilahi) bir fiildir. Bu da, Allah vardır ve tek'tir demektir.

     Vahyin geliş şekilleri:

*Sadık rüya şeklinde vahiy

*Cebraail'in, asli he'etiyle (şekliyle, görünüşüyle) görünüp ilahi emri duyurması

*Meleğin görünmeden Allah'ın sözünü Peygamber'in kalbine düşürmesi

*Meleğin insan şekline girerek vahiy getirmesi

*Hz. Peygamber'in kalbine üfleme şeklindeki vahiy ki bunun sırf bir ilham olmayıp vahiy olduğuna dair zorunlu bir bilgi doğardı

*Uyanık iken doğrudan doğruya Allah kelamını duymak ki Mi'rac gecesi Hz. Peygamber, bu türlü hitaba nail olmuştu

*Uykuda iken meleğin vahiy getirmesi

     Ayet kelimesinin dini terim olarak ifade ettiği anlamlar şunlardır:

*Delil: Kur'an-ı Kerim, Allah'ın varlığını ve birliğini ispat etmeyi gaye edinen delillerden çoğunlukla "ayet" diye söz eder.

*Mucize: Peygamberlerin Allah tarafından görevlendirilmiş elçiler olduklarını ispat eden harikulade, tabiat kanunlarını aşan, ancak ilahi (tanrısal) bir kuvvet sayesinde gerçekleşebilen olaylardır.

     Kur'an-ı Kerim'in herhangi bir süresindeki başı ve sonu bulunan, bir veya daha fazla cümleden oluşan Kur'an biçimine ayet denir. Kur'an ilimlerine ait bir kavram olarak tarifi budur.

     Kur'an'ın tamamına da ayet denir. Neden Kur'an'ın tamamına ayet denir?

*Onların benzerlerini getirme imkanı olmadığından;

*Hz. Muhammed'in hak peygamber olduğunun delili ve onun en büyük mucizesi bulunduğundan;

*İnsana fıtratına uygun bir hayatı anlamlandırma tutumu edinebilmesi için onu var denmeye  layık yegane varlık Allah'a götüren delil olduğundan;

*Her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, dilediğini yapan Allah'a bağlayan mucize olduğundan Kur'an'ın hem ayetleri hem de bütünü ayettir.

     Kendi varlığından veya evrendeki bir varlıktan ibret alan, delil gören, mucize sayan, hayrette kalan insan, yani varlık ve oluş'taki "kevni ayet"i gören insan, Kur'an-ı Kerim'i okuduğunda bu ayete delil olan, ona şerh eden "kavli ayet"in karşılığını bulacaktır.

     Kavli ayet olarak Kur'an-ı Kerim'in kevni ayetlere işaret ettiğinin bir delili de Kur'an'ın bütün dünya olaylarını tasvir ederken kullandığı hem tabii hem de dini terimlerdir. Bu iki tür terim arasında bir çelişki olmadığı gibi birbirinin erine geçmesi de söz konusu değildir. Aksine birbirlerini tamamlama ve içiçelik söz konusudur.

     Sure kelimesi, dini bir terim olarak şu anlamdadır: Ayetlerden meydana gelen, başı ve sonu bulunan müstakil Kur'an bölümlerinin adıdır. Başlangıçta sure, Kur'an anlamında kullanılırdı. Sonradan sure, yukarıdaki anlamda kullanılmış, Kur'an da bütün yazılı vahiyleri içine alan mushafın adı olmuştur.

     Kur'an-ı Kerim'in, Kur'an ilimlerine dair eserlerde ve fıkıh usulü kitaplarında alimlerinin çoğunluğunun birleştiği klasik tarifi şöyledir: Kur'an-ı Kerim, Hz. Muhammed'e vahiy yoluyla parça parça (müneccemen) indirilmiş, mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, tilavetiyle ibadet edilen, mu'ciz ilahi kelamdır.


0 Yorum - Yorum Yaz


1.KUR’AN’IN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

A.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI SERÜVENİ

    İnsan, yaşamı boyunca sürekli dünyayı ve kendisini anlamaya çabalamıştır.Bu çaba insan olmanın bir gereğidir.Bu anlam arayışı insanın fıtratında vardır.Gerek fert,  gerekse topluluk olarak insanlar bu arama sürecinde birbirlerinin ürettiği eserlerden faydalanmışlardır.Bu sayede insan düşünce ufkunu genişletmiştir.Ama yinede yaşamını anlamlandırmak için  bir hakikat fikri peşinde koşmuşlar ve bunun için farklı yöntemler araştırmışlardır.Bu yöntemler için kimi bilime kimi dine  kimi de tasavvufa yönelmiştir.İnsanın bu yol ve yöntemlerdeki temel amacı hayatı anlamlandırma konusunda evrensel bir görüş ortaya koymaktır.Bu çaba sonucunda bireyler ve toplumlar arasında ayrılıklar oluşmuştur.Bu farklılıklar eleştirel düşüncenin ve ilerlemesinin bir koşuludur.

    Filozoflar ve düşünürler toplumlarının ve yaşadığı dönemin soru ve isteklerini ifadelendiren veya gerçekleştiren bunları bütünleştirerek büyük bir senteze erişen insanlardır.Ancak, bu insanlar hayatı anlamlandırma konusunda getirdiği sistemler ile toplumlarının ideal ve isteklerini aşmışlardır.Bazen de başka düşünce ve isteklerle hayatı anlamlandırma anlayışlarını değiştirmişlerdir.Bu durum gayet normaldir; çünkü içinde bulunduğu zaman ve mekanın ideal ve isteklerini gerçekleştirmede başarısız olabilirler.Bu durumda tecrübe ettikleri olumsuz yanlarından dersler alarak hayatı anlamlandırma anlayışını değiştirmek istemişlerdir.

B.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR

    Anlam, insan gerçeğinin bir olgusudur.Anlamın içerdiği en büyük mana inançtır.İnsanın bütün yapıp etmelerini yöneten insanın somut varlık bütününe ait bu varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade etmektedir.İnsan, gerçek bir dünyada ve bu gerçek dünyada oluşan olaylar içerisinde yaşar.Bu dünyanın akışı içerisinde yaşamış olduğu gerçek durumlardan sıyrılmaya yönelik eylemlerde bulunur.Bu eylemlerle herhangi bir şeyi gerçekleştirmeyi veya herhangi bir şeyi anlamlı hale getirmeye çalışır.Yani insanlar eylemlerinde bir anlam olup olmadığını sorgular aksi halde anlamsızlık duygusu yaşar.Eğer insan eylemlerini gerçekleştirirken bir engelle karşılaşırsa, bu durumda eylemlerine verdiği anlam kendiliğinden ortaya çıkar insan bu engelleri ortadan kaldırmaya çalışır ya da bu engellerle karşılaşmayan başka bir yol seçer.Bu durum sonucunda yeni bir yolda yürüyecek yeni eylem ve anlamlarla karşılaşacaktır.

    Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir.Kişinin varoluşu ise nesne ile ilişki kurarsa başlar.Bu sebeple anlamlı yaşamak bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur.Bundan dolayı en alçalmış bir kişi hayatına anlam katabilirken bir kral anlamsız bir hayat sürebilir.Bunun sebebi ise insanların nesneyi kavrayışlarının alıştaki farklılıklarının bilgi seviyelerinin ve yaşadıkları kültürlerin farklı oluşudur.

    İnsan eylemlerini yöneten değerler üçe ayrılır.Yüksek değerler, doğuştan sahip olunan  yani keşfedilen değerlerdir.Bunlardan bazıları sevgi, inanmak, çalışkanlık, masumluk, dostluk, güven ve vefadır.Yüksek değerin gerçekleştirilmesi doğrudan karar vermeye bağlıdır.Onun için yüksek değer kavramının içeriğinin zihinde açık ve net olması lazımdır.Araç değerler ise ilgi ve menfaat alanının değerleridir.Yani her türlü maddi manevi servet değerleridir.Yüksek değerlerde olduğu gibi insan bu değerlere de doğuştan sahip olur.Bunlar;fayda, kuşku, çekememezlik, kıskançlık gibi değerlerdir.İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleştirilmesine bağlıdır.Bir diğer değer grubu ise alışılan değerlerdir.Temelini toplum ve kültür hayatında bulan zamanla otomatikleşen ve doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.Bunlar modanın zevkin kitle kültürünün değerleridir.Bu üç gurup değer arasında gerçekleştirilmeleri bakımından bir fark yoktur.İnsan eylemlerinde anlam görürken bu değerlerden birini esas alarak hayatını anlamlandırır.İnsan sürekli olarak gerçekleşmesini istediği hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çevredeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür.Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iç dünyada ve dış dünyada olur.Bunlardan birisinin eksik olması anlamsız olur.Kişi bu bütünlük içerisinde eylem ortaya koyarak insanı severek ve sıkıntılara sabrederek varoluşunu  gerçekleştirir.

    İnsan eylemlerini yöneten değerlerin hayata katılmasının sonucu olarak insan olma koşulları yerine getirilmiş olur.İnsan hayatı anlamlandırma konusuna kendini ne kadar çok verirse o kadar insan olur.Bu insanın kendini gerçekleştirme halidir.İnsanın bu süreçte karşılaştığı olaylar onu şimdiye kadar bilmediği kendine şimdiye kadar örtülü kalan yeni bir hayat yönüne çevirebilir.Karşılaştığı olaylar onu uyarabilir şimdiye kadar gitmiş olduğu yolun yanlış olduğunu başka nitelikte hayatı anlamlandırma tarzı bulunduğunu gösterebilir.İnsanın hayatı anlamlandırmada başka tarzlara duyarsız kalması onun kendi eylemlerini, yani kendi hareket tarzını anlamsız bulmaması, kendi durumunu meşrulaştırması sebebiyledir.Kişi obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar ortaya çıkar.Bunlar; ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder.Kişi obje ile ilişkisinde fıtratı oluşturan bu ve diğer varlık şartları anlam kazanır.İnsanda iki farklı ana zihniyet vardır.Bunlar; büyüsel zihniyet ve olgusal-eleştirisel zihniyettir.Bu iki zihniyet birbirinin devamı değildir.Yani bir gelişim zinciri içinde değildirler.İnsan, sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir.Bilgiyi ya doğrudan ya da dolaylı yoldan elde eder.Elde ettiği bilgilerle amelini ortaya koyar;  yani davranışlar kazanır.Öte yandan insanlar, edindikleri bu bilgilerle tutumlar içinde bulunurlar.Bu tutumları, temel kabul ettikleri hükümlerden kaynaklanır.Bu temel hükümler, onun zihin dünyasını sınırlar.O tutum içinde kaldıkları sürece verecekleri her hüküm, yapacakları her davranış, temel kabullenmelere bağlı olarak onların çevrelediği alan içerisinde olur.Öte yandan bilgi fertte kalmaz; başkalarına aktarılır.Nesilden nesile devreden, gelişen ve büyüyen bilgi, insan türünün ortak malı olur.Her fert bundan istediği miktar ve gücü oranında faydalanır.Bütün canlılar içerisinde ancak insanın yaptığı bu faaliyete kültür denir.İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir.Yani kültür insanın kendini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.

C.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

    İnsan başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır.Onun bu özelliği, özü itibariyle her kültür ve çağda geçerliliği, uygulanabilirliği olan tabiatından kaynaklanır.Kişi eğitim durumuna, cinsiyetine, dinine bağlı olmaksızın bu fıtri imkanlara sahiptirler.Bu fıtri imkanlar zaman içinde değişmez.Fıtri kabiliyetlerin kaynağı konusu iki grupta incelenebilir.Bunlar “tabiat” ve “Tanrı”dır.İnsan içinde yaşadığı tabiatın,  dünyanın ve evrenin hem bir parçası hem de onlardan bağımsız olan bir varlıktır.Bu, onun bütün varlık kategorilerini varlığında barındırıyor olmasındandır.Onun için insan doğayla baş başa olmaktan mutlu olur.İnsan aynı zamanda toplumsal bir varlıktır.Fıtratından kaynaklana bir sebeple doğayla kurduğu doyurucu ilişkiyi kendi geliştirdiği tolumla kurmak ister.Ama burada bir ikilem yaşar.Doğadan özgürleşerek doğaya hakim olma isteği, onu doğadan uzaklaştırmış içindeki yalnızlığı yenmek için sığındığı toplumda da aradığını bulamamıştır.Çünkü o hem yapan, hem bozan, hem seven, hem nefret eden bir varlıktır.İnsanın bütün hayatı anlamlandırma arayışları, onun fıtratında bulunan varlıksal imkanlarının sadece bazılarının kullanılması ve tatmin edilmesi ile sonuçlanır.Bu sebeple hayatın anlamı insandan insana, günden güne, devirden devire farklılık gösterir.Yani insan, ben merkezli hayatı anlamlandırmada fıtratının bir kısmı ile örtüşen ama asla tamamını kapsamayan bir hayatı anlamlandırmaya erişir.Bu, insanın gerçekleştirmezse yaşayamayacağı fıtri çabasıdır.Bu tür hayatı anlamlandırma “insanın kendine ermesi” dir.Peygamberlerin getirdiği mesajları anlamlandırmanın temel içeriği aynı kalmış; fakat insanın varoluşunu gerçekleştirme boyutuna ait olan uygulamada bir farklılık belirmiştir.Bunun sebebi insanın yaradılış hikmetinde saklıdır.İnsan,  imtihan edilmekte olan, yani sorumluluğu almış bir varlıktır.Dolayısıyla hayat bir sınavdır.İnsanın varolan hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgiler ve insanın varoluşu ve onu hissetmesi kültür seviyesinde mümkünse kültürün vahiyle oluşması lazımdır.Aksi halde insan, hem kendisi hem de çevresi için anlam taşıyan bir varlık olduğundan anlam arayışında sahte değerlere kitlenebilir.

2.KUR’AN NEDİR?

    Kur’an Hz.Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.Kur’an onun lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına hem kanıt hem de teşvik anlamı içerir.İlimleri toplayan kelam, hayatımızı anlamlandıran her türlü manaları ve hakikatleri, hüküm ve hikmetleri toplayan kitaptır.Kur’an’ın ilk emri olan “ikra”- “oku” kelimesiyle aynı kökten gelmesi okumaya ve ilme vermiş olduğu değeri ifade etmektedir.O halde okuma eylemi insanın varoluşunu gerçekleştirmede en temel unsurdur.Aynı zamanda Kur’an insanlara yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır.

    Kur’an’ı Kerim iki kapak arasındaki yazılı yapraklardan oluştuğundan o da bir kitaptır.Dolayısıyla onun herhangi bir kitapla hem ortak hem farklı özellikleri hem de seçici nitelikleri vardır.Kur’an’ın son derece özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır, az kelime ile birçok mana anlatır.Bazen iki kelimesini izah etmek için sayfalarca yazmak gerekir.Kur’an’ın en temel konusu “Tevhid” inancıdır.Ancak Kur’an’ı Kerim, Allah ve Yüce Zatı hakkında bir kitap değildir.Allah’ın varlığı Kur’an’ı Kerim için sadece amelidir.Bu sebeple onu okuyan insan, Allah’ın en üstün varlık ve var demeye layık tek gerçek varlık olduğunu tespit eder.Tevrat ve İncil’de yer alan prensiplerin Kur’an’da da bulunması, insanın anlam arayışı serüveninin ve buna vahyin cevabının Tevhid ilkesi çerçevesinde olduğunun kanıtıdır.Kur’an metni içindeki her kelimede, ilahi bir ahenk ve musiki kulağı okşar.O her haliyle insan ürünü olmayıp,  melek vahyi olduğunu ispatlar.O” her asırda yeni ışıklar saçan ilahi bir nurdur.Bu ana kadar hiç kimse, onun tek bir ayetine denk olacak bir söz söylememiştir,bundan sonra da söyleyemeyecektir.
0 Yorum - Yorum Yaz


                                    KUR'AN NEDİR?

                             - İnsanın Anlam Arayışı-

        İnsanın anlam arayışı, onun fıtri bir kabiliyetidir. İnsanın bu kabiliyeti kendi idealleri ve değerleri için yaşama,hatta onların uğruna ölme gücü verir.

    İnsan fıtratının yani varlık koşulunun gereği ardı arkası kesilmeyen bir bilme çabasıyla fıtri imkanlarını kullanarak hayatını ve varlığını anlamaya, açıklamaya çalışmıştır.

    O halde anlam, insan gerçeğinin bir olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir.  Ama özellikle anlam, inanmayı içerir. Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı hali ne olurdu? İçinde yaşadığı durumlara nasıl anlam verebilir, kendisini yapacağı işe verip onu nasıl sevebilirdi? 

   Bazı insanlar hayatın anlamını yanlış şekilde aramışlar ve sonunda hayatlarındaki anlam arayışından tatmin olamamışlardır.

 O halde anlam, görülen,bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Ancak ;

gören kimdir ?

nerde görmüştür?

neyi görmüştür?

nasıl görmüştür? sorularına cevap verilmelidir.

 

    İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, yapıp-etmelerine yön verirler ve yönetirler. 

   Artık insan, eylemlerine ve bu eylemlerin ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir. Çünkü insan, yapıp-etmeleriyle ana amaçları arasında bir ilgi kurar.

   Kişinin anlamını keşfetmesi 3 farklı yoldan gerçekleştirilebilir: Amel ve eylem ortaya koyarak (üreterek , eser yaratarak iyi amel ederek), yürekten inanacağı sonra da ona hizmet edeceği bir ideale kendini adayarak(severek), musibetlere sıkıntılara sabrederek... 

    Varoluşundan itibaren anlam arayışında olan insan zor bir süreç içindedir ve bu nedenle her topluma bir peygamber gönderilmiştir.  

       Peygamberler insanlara yol göstermiş, onlara rehberlik etmiştir.   Peygamberler bu yolda insanlara somut bir örnektir.

Onlar hayatın, varoluşun ve bütün soruların cevaplarını vahiy yoluyla almıştır ve insanlara aktarmıştır.

 Kur'an'da toplanan cevaplar insanlara bu yolda hem yol arkadaşı hemde yol gösteren olmuştur. Hayatımızı dolu dolu halife bilinci ile yaşamamız istenmiştir. Bu nedenle insana 'Allah'ın yeryüzündeki Halifeleri' denmiştir. 

İşte bu yüzden insan Kur'anı okuyarak düşünerek anlayarak  yaşamali ve hayatına geçirmelidir. Bunları yaparsa hayatın anlamını keşfeder ve doğru yolda olmanın mutluluğuyla yaşama gayesini sürdürmeyi başarır.

    Kendini anlayan insan,diğer insanları da,varlıkları da anlar.

   Bu durum tasavvuf ehlince, 'kendini bilen Rabbi'ni bilir! deyişiyle ifade edilmiştir.

  Allah insanın okuyarak bilgi sahibi olmasını istemiştir. Allah Kur'an da insanın ihtiyacı olan bilgileri vermiştir.

     Sonuç olarak , İnsan Kur'an'ı doğru anladığı ve hayatını ona göre şekillendirdiği zaman hayatı boyunca aradığı anlamı bulacaktır.

  


0 Yorum - Yorum Yaz



KUR’AN NEDİR?


1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

İnsan, yaratılışı gereği dünyayı, evreni ve kendisini anlama çabasına girmiştir. Ancak bu süreçte yine en az kendisini tanıyabilmiştir.

            Her insan yapıp-etmelerine verdiği anlamla hayatta kalmayı başarır. Bu anlam verme arayışı insanlık tarihinin en eski zamanlarından beri var olagelmiştir. İnsanoğlu bu dünya ile varlıklarla ve nesnelerle olan ilişkisini ve yerini görmek istemiştir. Din, mistisizm, metafizik, felsefe ve bilimle bunlara cevap bulmaya çalışarak hayatını anlamlandırdığını sanmıştır. Anlam arama maratonunda birçok başarısızlıkla karşılaşmış yine de fıtri imkanlarıyla bunları açıklamaya, anlama uğraşısına devam etmiştir. Her insan kendi ‘hakikatine’ ulaşmak için farklı yöntemler kullanmıştır. Bu da fertler ve topluluklar arasında fikir ayrılıkları meydana getirmiş,  eleştirel düşünme ve ilerlemenin önü açılmıştır. Dolayısıyla her sistem onu kuranlardan izler taşımıştır. Bir sistemin kabul görmesini sağlayan ve değerini oluşturan ise mantıksal tutarlılığı ve gerçeğe uygunluğu olmuştur. Her bilgi insanın kendini tanımasını olanak sağlamıştır.


B.İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?

 

            Anlam kelimesine sözlüklerde ‘ifade edilen, anlaşılan şey, öz, cisimle ilgili olmayan hal’ karşılıkları verilmiştir. ‘İnsanın anlam arayışındaki’ anlam sözcüğü ise insanın bütün eylemlerini yöneten varlık koşullarından birini ifade eder. O halde anlam insanın bütün eylemlerinde ve yapısında ortaya koyduğu bilinçli bir olgudur. Yani, insanın gerçeğinin bir olgusudur. Anlam, inanmayı içeren bir kavramdır. O halde anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. İnsanın anlam arayışını ‘Gören kimdir? ,Nede görmüştür? ,Neyi görmüştür? ,Nasıl görmüştür?’ sorularına verilen cevaplarla görebiliriz. ‘Gören kimdir?’ sorusunun cevabı insandır. Bu süreçte araçlarla amaca olaşmaya çalışır. ‘Nede görmüştür?’ sorusuna ise onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür diyebiliriz. İnsanların bu süreçte ortaya koyduğu eylemlerini yöneten üç tür değer vardır. Sevgi, inanmak, vefa,çalışkanlık kavramlarını içeren yüksek değerler,her türlü maddi-manevi servet değerlerini içeren araç/vasıta değerler ve alışkanlıkların, modanın, kültürün değerleri olan alışılan değerlerdir.İnsan bu değer kategorilerinden hangisiyle hayatını anlamlandırmışsa o değerler eylemlerine yön vermiştir. ‘Neyi görmüştür?’ sorusuna ise insan hayatında temele aldığı değerlerinden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin değerli olacağını görmüştür. İnsan iç ve dış dünyasını bu doğrultuda dengede tutmadığı zaman psikolojik sorunlarla karşılaşmıştır. ‘Nasıl görmüştür?’ sorusuna ise insan ana zihniyetler, akıl yürütme yolları ve alış zemininden yola çıkarak cevap bulmuştur. Zihniyet, insanın zihninin içinde hareket ettiği alandır. Akıl yürütme yolları doğrudan zihniyete bağlı olarak oluşur. Bu yollar kalıpsaldır ve her insanda aynıdır. İçerik kazanınca akıl yürütmelerde farklılıklar başlar. Bireylerdeki farklı alışlar ise bilgiyi kavramada farklılıklar oluşturur. İnsan alışını seçmemiştir, bahşedilmiştir. Bu alış gücü bireye özgü olarak verilmiştir.

 

            Kültür, insanın var olanlarla ilgili herhangi bir şekilde elde ettiği bilgilerden oluşur. İnsan, ortak kültür ve milli kültür kendini gerçekleştirme serüvenine girmiş ve bu anlamlandırma serüveninde önder kişilere ihtiyaç duymuştur. Bu süreçteki rehberimiz Kur ’an insana etkin okumayı tavsiye ederek ‘oku, düşün, anla, yaşa’ dörtlüsünü hayatına sokmasını istemiştir.

 

            İnsan fıtratının kaynağı sorusuna verilen cevapları iki grupta değerlendirmek mümkündür.

 

1.Tabiat; insanın ‘ben merkezli’ anlam vererek, fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görmesinin sonucudur.

 

2.Tanrı; insanın ‘fıtrat-vahiy’ temelli anlam vermesi, insanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucudur.

 

            Ben merkezli hayatı anlamlandırma ile fıtrata tamamen uyumlu bir anlamlandırma farklıdır. Ben merkezli anlamlandırma insanın sınırlandırdığı için kemal boyutunu körelmesine neden olmuştur.

 

            Hz. Adem ’ den Hz. Muhammed’ e kadar her çağda peygamberlerin getirdiği  ‘tevhit’ temelli mesajlar insanın hayatını anlamlandırma beklentisine cevap veren bir dünya tasviri sunmuştur. Bu çerçevede insan imtihan edilmekte ve sorumlu tutulmaktadır. İnsan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir ve sorumluluk yüklenmiştir.

 

            Kur ’an insandan özünü bulmasını, her yönüyle hayatı anlamlandırmasını varlık bilincine ulaşmasını istemiştir. Kur ’an insanın fıtratının rehberi olmuştur. Kur ’an ile gerçekleştirilmiş anlam insana, Allah’ a yönelme, yüksek ahlaki değerleri yaşama, Allah’ın insan için yarattıklarından gereğince yararlanma ve onları koruma görevi vermiştir.


2.KUR’AN NEDİR?

 

            Kur ’an bir kitaptır. Kur ’an Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla indirilen bize tevatür yoluyla naklolunan ve nüshalarda yazılmış olan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.

 

           Kur ’an ayetlerden, surelerden oluşan ve içerdiği anlamların birbirini doğruladığı bir kitaptır. İnsan hayatını anlamlandıran her türlü bilgiyi barındıran ve ‘Oku’ emriyle insanın bunları bulmasına rehberlik eden bir kitaptır. İki kapak arasında yazılı sayfalardan oluşması, Allah kelamı olması, değişmeden günümüze kadar gelmiş olması, edebi ve bilimsel eserlerden daha üstün olması O’nun mucizliğinin bir kanıtıdır. Allah’ın tek ve en üstün varlık olduğunu, önceki kitapları tasdik ettiği hem de onlar üzerinde bir şahit olduğunu bildiren bir kitaptır.


 



0 Yorum - Yorum Yaz



KUR’AN NEDİR?


1-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM


İnsan var olduğu günden bu yana içinde yaşadığı dünyayı anlamaya çalışmış ancak en az tanıyabildiği varlık kendisi olmuştur. İnsandaki bu merak ve öğrenme arzusu, insanı insan eden en büyük kuvvettir. 

Yaşamak isteyen hiçbir insan kendi eylemlerini, kendi hareket tarzını anlamsız bulmaz. Her insan kendisinde bir yetenek, eylemlerinde bir anlam görür. Bu anlam ve yeteneğin olup olmamasının hiçbir önemi yoktur. Çünkü insanın kendisinde yetenekler görmesi, eylemlerine anlam vermesi, onun hayatta kalmasını sağlar.

İnsan, hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler. Bu sebeple bir sistemi(hayatı anlamlandırmayı) diğer insanların beğenmesini sağlayan, sağlamlığını ve değerini oluşturan “mantıksal tutarlılık” ve “gerçeğe uygunluğu” dur.


İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?

“İnsanın anlam arayışı” tabirindeki “anlam” sözcüğü insanın yapıp-etmelerini yöneten, insanın somut varlık-bütününe ait, bu varlık-bütününde temelini bulan varlık-koşullarından (fıtri imkânlarından) birini ifade etmektir. Ama özellikle anlam, inanmayı içerir. İnanmayan bir varlık, amaçlarını gerçekleştirmek için nasıl çalışabilirdi; içinde yaşadığı durumlara nasıl anlam verebilirdi? O halde anlam; görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Ancak  gören kimdir? Ne de görmüştür? Neyi görmüştür? Nasıl görmüştür? Sorularına cevap verilmelidir.

Gören insandır. İnsan, eylemlerinin anlamını sorar. Aksi halde insan, anlamsızlık duygusunu yaşar. Reel durumlara uygulanan yapıp-etmelerine anlam veren/değer gören ve böyle bir yeteneği olan biricik varlık, insandır.

Ne de görmüştür? Onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu ise obje ile ilişki kurarsa başlar. Anlamlı yaşamak, bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur.

İnsanın belirli bir şekilde gerçekleştirdiği bir insani yapıp-etme, ona atfedilen değeri belirler. Her eylem de gerçekleştirilmesi gereken değer tarafından yönetilir. İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır:

1)Yüksek Değerler: Sevgi, inanmak, sözde/eylemde doğruluk, çalışkanlık, masumluk, dürüstlük, insaflık, dostluk, vefa, güven, saygı…

İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur. Yani keşfedilmiş değerlerdir.

2)Araç(Vasıta) Değerler: İlgi ve menfaat alanın değerleridir. Her türlü maddi-manevi servet değerleridir.

Ekonomik ve teknik değerler. Fayda, çıkar, kuşku, çekememezlik, hasetlik, hoşlanmak, hoşlanmamak… İnsan bu değerlere de doğuştan sahip olur.

İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleştirilmesine dayanır.

3)Alışılan Değerler: Alışkanlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürünün değerleri. Temelini toplum ve kültür hayatında bulan, zamanla otomatikleşen ve doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.

Neyi görmüştür? İnsan sürekli olarak gerçekleşmesini istediği, hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerin değerli/anlamlı olacağını görmüştür. Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iki yönde olur:

1)İç dünyada(kişinin kendi içinde)

2)Dış dünyada(evrende)

Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi ise üç farklı yoldan gerçekleşebilir:

1)Amel/eylem ortaya koyarak

2)Bir şeyi/bir insanı severek

3)Musibetlere/sıkıntılara sabrederek

Nasıl görmüştür? Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar/varlık koşulları ortaya çıkar. Bunlar:

1)Ana zihniyetler           2)Akıl yürütme          3)Alış zemini üzerinde hareket eder.

 İnsanda iki ayrı ana zihniyet vardır:

1)Büyüsel zihniyet

2)Olgusal-eleştirel (dini-felsefi) zihniyet

Ana zihniyetler, insanın fıtri koşullarıdır. Bunlar, insan olmanın halleridir. Mesela konuşma yeteneği.

İnsan, sürekli bilgi akımı, iletişim içerisindedir. Elde ettiği bilgilerle amelini/üretimini ortaya koyar, yani davranışlar kazanır. Onun varoluşunun sebebi bilgidir.

İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kültür, insanın var olanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. Kültürün bir kısmı, onu meydana getiren millete özgüdür (ÖZGÜ KÜLTÜR). Kültürün bir kısmı da bütün insanlığa hastır(ORTAK KÜLTÜR).


İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM

İnsan, başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır. Onun bu özelliği, özü itibariyle her kültür ve çağda geçerliği, uygulanabilirliği  olan tabiatından(fıtratından) kaynaklanır. İnsanın bu özel fıtri kabiliyetlerinin kaynağı TABİAT ve TANRI’ dır.

İnsan hayatını anlamlandırırken bu iki yoldan birini seçer. O halde insanın hayatını anlamlandırması iki yönüyle gerçekleşebilir:

1)insanın kendinden kaynaklanan “Ben merkezli” anlam verme: insanın, fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görmesinin sonucu.

2)Fıtri ilkeleri temel alan “Fıtrat-vahiy temelli” anlam verme: insanın, fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucu.

İnsan, öncelikle öz’ün (fıtratın), varoluştan önce geldiğini idrak etmelidir. Bunun anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah’ın varlığını düşünmeye sevketmesidir.

O halde hayatı, tabiatı, evreni değerlendirmek ve anlamlı kılmak Allah’ın vahyine uymakla mümkündür.

İşte, Kur’an’ı Kerim de vahiy sürecinin son halkası olarak, diğer varlıklarla ortak olduğumuz fıtri imkanlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap veren vahiy mahsülü bir kitaptır.

Kur’an hayatın anlamının gerçekleştiği iki yöne de hitap eder. Çünkü insanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır.


II.KUR’AN NEDİR?

A.KUR’AN BİR KİTAPTIR

Kur’an Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.

Kur’an bir diğer ismi ile El-Kitap ile birlikte düşünülürse:

1)Kur’an, onun lisanlarla okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, Kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına hem kanıt hem de teşvik anlamı içerirler.

2)İlimleri toplayan kelam; hayatımızı anlamlandıran her türlü manaları ve hakikatleri, hüküm ve hikmetleri toplayan kitaptır.

Kur’an, kendisinin hem kalplerde ezber yoluyla hem de satırlarda yazılı olarak saklanmasına işaret etmektedir. Kur’an’ın, ilk emri olan “ikra-oku” sözcüğüyle aynı kökten gelmesi de son derece anlamlıdır. Kur’an’ın okumaya ve ilme verdiği değer ifade edilmiş olmaktadır.

Kur’an’ı Kerim’in herhangi bir kitapla hem ortak hem de farklı özellikleri, hem de  çok ayırdedici(seçici) nitelikleri vardır. Diğer kitaplarla ortak yönleri iki kitap arasında ve yazılı sayfalardan oluşmasıdır.

Kur’an’ın içeriği: Kur’an’ın son derece özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır; az kelime ile birçok mana anlatır. Bazen iki kelimesini izah etmek için sayfalarca yazmak gerekir. Kur’an’ın bunu yapmada bir amacı vardır:

-İnsana hidayet rehberi olmak yani insanın hayatını anlamlandırmak.

Kur’an öncelikle insandan, bir tek Yaratıcının var olduğuna iman etmesini, bütün yapıp-etmelerini bu inanca göre düzenleyerek fıtrat ile barışık olmasını böylece varoluşunu gerçekleştirmesini ister.

Kur’an’ın en temel konusu elbette “Tevhid” inancıdır. Ancak Kur’an Allah ve Yüce Zatı hakkında bir kitap da değildir. Allah’ın varlığı, Kur’an için sadece amelidir.

Kur’an semavi kitapların yanlış anlaşılarak /tefsir edilerek Tevhid inancının tahrif edilmesine engel olmak üzere nazil olmuştur.

Öte yandan bütün peygamberler, Hz.Muhammed’in kardeşleridir ve hepsi aynı misyonun temsilcileri olmuşlardır. Hepsi de insanları “Tevhid”e çağırmışlardır.

Kur’an’ın insanı kemale yürüyüşünde zirveye eriştiren bir muciz içeriği daha vardır. Daha önce hiçbir vahiyde gelmeyen, ilk defa kendisinin söylediği vahiylerdir. Bunlar, tek kelimeyle , insanın anlam arayışına cevap veren ayetlerdir. İnsan bu ayetlerde hayatını anlamlandırırsa, “kendine erme” noktasında kilitlenip kalmaz, ‘kemal’e yürüyerek Allah’a yaklaşır.

Örnekler: Alak 96/2 , Yasin 36/36-38 , Tâhâ 20/53 , Ra’d 13/3 , Al’i İmran 31/40 , Nur 24/45 , Hicr 15/22 , Yunus 10/40


 



0 Yorum - Yorum Yaz



KUR’AN NEDİR?


İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN


İnsan kainatı ve kendisini anlamaya çalışır. İnsanı oluşturan da bu varoluştaki merakıdır. Bu merakla hayatını anlamlandırır. Bu anlamlandırma insanın hayatta kalmasını sağlar. Victor Franlk’ın yaptığı araştırmalara göre insanların yüzde doksanı insanın uğruna yaşayacağı bir şeye ihtiyaç duyduğunu söylemiştir. İnsan zihni dünyada kendi fıtratını istek ve eylemlerini hayatı için gerekli görerek anlamak istemiştir. Soruların cevabı olarak din, mistizm, metafizik, felsefe, ilim ortaya çıkmıştır. Bu cevaplamalar asırlar boyu sürmüştür. Hayatı anlamlandırmak evrensel bir anlamaya açıklamak ve yükselmektir. Böylelikle toplumlar arasında düşünce ve davranış ayrılıkları oluşmuştur. Farklı düşünce ve eserlerin artışı eleştirici ve sentezci zihniyetin gelişmesine imkan sağlar.


İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?


Anlam tanım olarak “ifade edilen, anlaşılan şey, iç, ruh, biçim ve kalp dışında kalan öz” gibi karşılıkları vardır. İnsanın anlam arayışındaki “anlam” kelimesiyle insanın bütün yapıp etmelerini yöneten, insanın somut varlık bütününe ait, bu varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade etmektedir. Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur. Anlam gören, isteyen, özgür hareketleri olan olgudur. Anlam için gören kimdir, ne de görmüştür, neyi görmüştür, nasıl görmüştür? Sorularına cevap verilmiştir.


Gören insandır; insan reel bir dünyada ve onun gelip geçici reel olaylar içinde yaşar. Hayatın akışında eylemler ve ameller içinde bulunur. Eylemlerin anlamını sorar. Eylemlerin anlamı olmasaydı o zaman insanın tarihsel bir varlık oluşunun da bir anlamı olmazdı.


Ne de görmüştür; onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. İnsanın bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu obje ile kurduğu ilişkiye bağlıdır. Bütün insanların objeyi kavrayışlarında farklılık vardır. Ayrıca insanların bilgi seviyesi ve içinde yaşadığı zaman mekan farklıdır. İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır:


1)Yüksek değerler: sevgi, inanmak, sözde-eylemde doğruluk, güven gibi değerlerdir. İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur. Yüksek değerlerin gerçekleştirilmesi karar vermeye bağlıdır.


2)Araç(vasıta) değerler: ilgi ve menfaat alanının değerleridir. Maddi ve manevi somut değerlerdir. Ekonomik ve teknik değerler: fayda, çıkar, kuşku gibi değerlerdir. İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleşmesine dayanır. 


3)Alışılan değerler: alışkanlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürün değerleridir. Temelini toplum ve kültür hayatında bulunan eylemleri yöneten değerlerdir. Alışılan değerlerin gerçekleştirilmesi toplumdan topluma değişir.


Neyi görmüştür? İnsan dünyada gerçekleşmesini istediği anlam karşısında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve eylemlerini anlamlı olacağını görmüştür. Hayatın anlamını gerçekleştirmesi iç ve dış dünyada olur. Kişinin bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfi üç yolla olur:


1)Amel eylem ortaya koymak


2)Bir şeyi bir insanı severek


3)Musibetlere sıkıntılara sabrederek


İnsan eylemlerinin yöneten değerlerin hayata katılmasının sonuçları nedir?


Kişi eylemine bir anlam vererek insan olma koşullarını yerine gelmesini sağlar. İnsanın kendini gerçekleştirme hali kolay değildir. İnsan varlık bilincine ermelidir. İçinde bulunduğu nimetleri idrak etmelidir.


Nasıl görmüştür? Kişi obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen kurallar ve varlık koşulları ortaya koyar. Bunlar ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder.


Zihniyet: insan zihninin içinde hareket ettiği ortamdır. Her insanda akıl yürütme yolları zihne göre içerik kazanır. İnsan fıtri kabiliyetleri arasındaki karşıtlıklar ve çatışmalar değişik yönlere yönelir. Bu çokluk uyumsuzluğu göstermez. Günlük hayatta öz ve varoluş karşılıklı etkileşimle oluşur. Özün içeriğinin değişmesi bir zihin faaliyetidir. Zihin faaliyetini oluşturan eylemler objenin bilgisini edinme, bilgilere yeni bilgiler katmayı içerir. Kültür iki çeşittir: 1) milletin zihniyetini taşıyan özgü kültür 2)milletlerin ortak malı olan ortak kültür.


İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM


İnsanların mezhebi, dini, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun fıtri imkanlara sahiptir. Sahip olduğu fıtri imkanlarla bir durumu anlamlandırma da farklılıklar ortaya çıkar. İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı tabiattır ve kendisine ve evreni yaratan aşkın kaynak Tanrı’dır. İnsanın hayatını anlamlandırması iki yöndedir. Bunlar: insanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam verme ikincisi ise fıtri ilkeleri temel alan “fıtrat-vahiy temelli” anlam vermedir. Filozoflar ve düşünürler dünyayı olduğu gibi değil kendi gördükleri gibi anlamlandırırlar.


İnsanın idrak etmesi gereken şey özün varoluştan önce geldiğidir. Bunu anlayan insan Allah’ın varlığını düşünmeye başlar. Özünü bilen insanlar kemale yürüme sürecine girer. Böylece insan hayatı değerlenir. İnsan hayatını anlamlandıran Hz. Adem den başlayıp Hz. Muhammed(as) e kadar “tevhid” ile tekrar etmiştir. Tüm çağlar ve nesiller boyunca her toplumda iman etmenin özünü teşkil eden bu temel inancın esasları aynıdır. Bu nedenle semavi dinlerin hepsine “İslam” denmiştir. Hayat bir imtihandır. İki anlam içerir: Yüklenmiş sorumluluklar ve emanet. Kur’an’ın temel eğitim öğretim siyaseti oku, düşün, anla, yaşa üzerine kurulur. Sünnet Kur’an’ın nasıl yaşanacağını anlatır.


KUR’AN NEDİR?


A)KUR’AN BİR KİTAPTIR


1)Kur’an kelimesi: Kur’an Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiyle indirilip tevatürle nakledilen Mushaflara yazılmış Allah’ın kitabının özel adıdır. Kur’an birbirine yakın harfler, ayetler ve surelerden oluşur. Ayetler ve surelerin içerdiği anlamlar birbirini doğrular. Kur’an’ın bir anlam bütünlüğü vardır. Kur’an ezber ve yazılı olarak lisanlarda okunan bir metindir. İnsan hayatını anlamlandıran her türlü manalara ve hakikatleri hükümleri toplayan kitaptır. Kur’an’ın ilk emri olan “ikra-oku” sözüyle aynı kökten gelmesi son derece anlamlıdır. Kur’an böylece okumaya ve ilme verdiği değeri ifade etmiştir.


2)Bir kitap olarak Kur’an: Kur’an’ın diğer kitaplarla ortak ve farklı yönleri vardır. Ortak yönleri iki kapak arasında, yazılı sayfalar olması. Farklı yönleri : adı eşsiz, Allah kelamı, bir yazarın eseri değil, metin asla değişmez her baskıda aynıdır.  Tilaveti bıktırmaz. Ne edebi ne de bilimsel bir esere benzer. Kur’an Allah hakkında iki hususu vurgular: Allah en üstün varlıktır ve var denmeye layık tek gerçek varlıktır. Kur’an kendinden önceki kitapları hem tasdik ettiği hem de onlar üzerinde bir şahit olduğunu bildirir.



0 Yorum - Yorum Yaz



                                                       KUR’AN NEDİR?


     1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM


     A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni


     İnsan daima yaşadığı evreni tanımaya ve evrende meydana gelen olayları anlamaya çalışır. Bu varoluşsal bir durumdur. Tarihin her safhasında insanın anlam arayışı devam etmiştir ve bu anlam arayışı her insana bahşedilmiş fıtrî bir kabiliyettir. İnsan hayatı anlamlandırma çabası içerisinde birçok soru sormuş, birçok yön ve yöntem geliştirmiştir. Çeşitli yöntemlerin çıkması sonucunda fertler ya da toplumlar arasında görüş ve davranış farklılıkları meydana gelmiştir. Yine insanın giriştiği anlam arayışı serüveni sonucunda eleştirici ve sentezci zihniyet gelişmiştir.


     B.İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?


     İnsanın eylemlerindeki bilinç olgusuna, “anlam” denir. Anlam inanmayı içerir. İnsan, reel bir dünyada yaşar ve gören, bizatihi hayatın içinde olan da yine insandır. İnsan eylemlerinin anlamını sorar. İnsanın daima bir arayış içinde ve reel durumlara bir anlam verme çabası içinde fıtratının bir özelliğidir. Fıtrat çalışılarak elde edilmez, aşkın bir varlık tarafından insana bahşedilmiştir.


      Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu, ancak obje ile ilişki kurarsa başlar. Bütün insanların algılama derecesi farklıdır. Bu da insanların farklı eylemlerde bulunmasına sebep olur. İnsanların eylemlerini yöneten değerler yüksek, araç ve alışılan değerler olmak üzere üçe ayrılır. İnsan yüksek değerlere doğuştan sahip olur. bu değerler düşünülerek karar vermeyle gerçekleşir. Bu fıtrî değerlerle hayat anlamını kazanmış olur. İnsan eylemlerine yön veren ikinci grup değerler ise ilgi ve menfaat değerleri olan araç değerlerdir. Araç değerler de fıtrîdir. Araç değerlerin yüksek değerler alanına nüfuz etmesi ile değerler yer değiştirir. Alışılan değerler ise yüksek ve araç değerlerin yönettiği eylemlerle oluşan kültür kalıplarıdır.


     Eylemlerin değerliliği kişiden kişiye değişir. İnsanoğlu eylemlerine bir anlam, değer vererek insan olma koşullarının yerine gelmesini sağlar. İnsanın kendini gerçekleştirmesi eylemlerini yöneten değerleri hayatına katmasıyla mümkün olur. Kişi kendine ermeyi değil kendini aşmayı amaç edinmelidir. İnsan varlık bilincine ermeli, içinde bulunduğu nimetleri idrak etmeli ve kabiliyetlerini bilmelidir. İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda, fıtrî yeteneklerini keşfeder hayatın problemleri ile başa çıkabilecek bir güç kazanır. İnsan, anlam arayışında başarılı olamadığı durumlarda ağır yıkımlar oluşur ve hayat yük olur. Sonuç olarak inanmaktan ve her şeyden vazgeçer.


     İnsanın varoluşunu ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket etme şekillendirir. Ana zihniyetler bahşedilmiştir, fıtrîdir. Temel zihniyetler ve akıl yürütme insanda bulunma bakımından değil hâkimiyet dereceleri bakımından kişiden kişiye değişir. İnsanda temel zihniyetler fıtrat, akıl yürütme ise mantık ile ilgilidir. Akıl yürütme ve temel zihniyetler, homojen bir yapıda ve aynı varlığın farklı açılardan görünüşleridir.


       Fertlerin bilgiyi algılayışlarında farklılıklar vardır. Fertlerin farklı alışları sebebiyle farklı ‘ben’ler ortaya çıkar. Fertlerin farklı alış gücüyle dünyaya gelmeleri kültürün oluşmasına zemin hazırlamıştır. Kültür insanın kendini çeşitli alanlarda gerçekleştirme sürecidir. Bir milletin zihniyetinin damgasını taşıyan kültüre özgü kültür;  milletlerin ortak malı olan kültüre ise ortak kültür denir.


      İnsan hayatını anlamlandırırken, bir yaşantı hali olarak hürriyetini de kullanır. Kişideki hürriyet hakkı, doğru ve değerli eylemde bulunmayı ancak önder kişilerle mümkün kılar.  Nitekim bu kişiler doğru ve anlamlı eylemler gerçekleştiren kişilerdir. Bu örnek kişiler,  insana varlığının derinliklerinde bulunan gerçekten özlediği şeyleri ona fark ettirmelidir. İnsan ancak hür bir şekilde inandığı ve gerçekten değer verdiği bir hedef olursa hayatını anlamlı kılar. Bu nedenle vahiy ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincini canlı tutan insana ‘kâmil insan’ olmayı hedef gösterir. Kur’an-ı Kerim temel şartı olan iman etme hususunda insanı zorlamaz. Vahiy yol gösterir, inanmak ya da inanmamak insana kalmıştır ve insan inanma hususunda hür olarak verdiği kararın sorumluluğunu yine kendisi taşır. Nitekim Kur’an’daki “Oku! Düşün! Anla! ve Yaşa!” prensibi insanın uykuda olan anlam arayışını uyandırır ve insanı anlam arayışına sevk eder.


       C. insanın Anlam Arayışı ve Kur’an-ı Kerim


       İnsan varoluşunu gerçekleştirip hayatını anlamlandırırken ona kendisimi aşma başarısını veren, bütün zamanı kapsayan bir anlam ufkunu aramaktadır. Bunun için de kişinin fıtratın, varoluştan önce geldiğinin bilincinde olmalıdır. Bu da insanı, fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın olduğu düşüncesine sevk eder. Allah insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. Bu da Allah’ın bilgisi olan vahiy ile gerçekleşir. Bu bağlamda ilk insan olan Hz. Âdem’in peygamber olması son derece anlamlıdır. Hz. Âdem’le başlayan anlam serüveni, insanın varoluşunu nasıl gerçekleştirmesi gerektiğine ışık tutmaktadır. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar tüm peygamberlerin getirdikleri hayatı anlamlandırmanın temel içeriği değişmemiş fakat insanın oluşunu gerçekleştirme boyutuna ait olan uygulamalarda farklılık gerçekleşmiştir.


         İnsan hayatın bütün basamaklarını kendinde topladığı için tabiat insanda fıtratları bakımından bir araya getirilmiş varlık birliğini bulur. Bu durum insanın emanet ve hilafet görevini yerine getirmesi içindir. Kur’an halife-insandan varlık bilincine varmasını ister. Halife-insandan beklenen, varlığının bütünlüğü içerisinde bilgiyi nasıl ve niçin idrak etmesi gerektiğidir. Bu da vahiy ile mümkün olur. Kur’an insana okumayı, üzerinde düşünmeyi, anlamayı ve ihlâsla yaşamayı önerir. Nasıl yaşanacağı bilgisini ise sünnet verir.


        2.KUR’ÂN NEDİR?


        A.Kur’ân Bir Kitaptır


        a)Kur’ân Kelimesi


        Kur’ân Hz. Muhammed’e(s.a.v.) tedrici olarak, vahiy yoluyla indirilen bize tevatürle naklolunan mucizevî bir kitaptır. Kur’ân-ı Kerim, Kur‘ân ismi ile mushafta yetmiş kez zikredilmiştir. Kur’ân-ı Kerim, lisanlarda okunması ve kalplerde nakşolması yönüyle Kur’ân; satırlarda da kaydedilip kitapta toplanması yönüyle de el-kitap ismini almıştır. Kur’ân’ın  ilk emrinin “ikrâ” olması okumaya ve ilme verdiği değeri gösterir. Bu nedenle Kur’ân’da varoluşu gerçekleştirmede “okuma” eylemi temel alınmıştır.


        b)Bir Kitap Olarak Kur’ân


        Kur’an diğer kitaplar gibi iki kapak arasında yazılıdır ancak Kur’ân’ı diğer kitaplardan farklı kılan özellikleri vardır. En başta Kur’ân daima okumaya ve düşünmeye sevk etmesi yönüyle aklî bir kitaptır. Hz. Muhammed’in en büyük mucizesidir. Gerek üslûbu ve gerekse muhtevası yönü ile i’caz bir kitaptır. İnsanlara hidayet rehberi olmak Kur’ân’ın muhtevasının amacıdır. Kur’ânın muhtevasının en temel konusu tevhid inancıdır. Allah’ın varlığı Kur’ân için amelîdir. Kur’ân Allah hakkında iki hususu vurgular:


     1.Allah en üstün varlıktır.


     2.Var denmeye lâyık tek gerçek varlıktır.


     Kur’an kendinden önceki ilahi, kitapları tasdik eder ve önceki kitaplarda bulunan yüksek ahlâkî değerleri korur. Ku’ân’ın kendisinden önceki kitaplarda ve Araplardan naklettiği hikâyelerden bahsetmesi insanın anlam arayışının bir kanıtıdır.


     



0 Yorum - Yorum Yaz



                                                       KUR’AN NEDİR?


     1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM


     A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni


     İnsan daima yaşadığı evreni tanımaya ve evrende meydana gelen olayları anlamaya çalışır. Bu varoluşsal bir durumdur. Tarihin her safhasında insanın anlam arayışı devam etmiştir ve bu anlam arayışı her insana bahşedilmiş fıtrî bir kabiliyettir. İnsan hayatı anlamlandırma çabası içerisinde birçok soru sormuş, birçok yön ve yöntem geliştirmiştir. Çeşitli yöntemlerin çıkması sonucunda fertler ya da toplumlar arasında görüş ve davranış farklılıkları meydana gelmiştir. Yine insanın giriştiği anlam arayışı serüveni sonucunda eleştirici ve sentezci zihniyet gelişmiştir.


     B.İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?


     İnsanın eylemlerindeki bilinç olgusuna, “anlam” denir. Anlam inanmayı içerir. İnsan, reel bir dünyada yaşar ve gören, bizatihi hayatın içinde olan da yine insandır. İnsan eylemlerinin anlamını sorar. İnsanın daima bir arayış içinde ve reel durumlara bir anlam verme çabası içinde fıtratının bir özelliğidir. Fıtrat çalışılarak elde edilmez, aşkın bir varlık tarafından insana bahşedilmiştir.


      Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu, ancak obje ile ilişki kurarsa başlar. Bütün insanların algılama derecesi farklıdır. Bu da insanların farklı eylemlerde bulunmasına sebep olur. İnsanların eylemlerini yöneten değerler yüksek, araç ve alışılan değerler olmak üzere üçe ayrılır. İnsan yüksek değerlere doğuştan sahip olur. bu değerler düşünülerek karar vermeyle gerçekleşir. Bu fıtrî değerlerle hayat anlamını kazanmış olur. İnsan eylemlerine yön veren ikinci grup değerler ise ilgi ve menfaat değerleri olan araç değerlerdir. Araç değerler de fıtrîdir. Araç değerlerin yüksek değerler alanına nüfuz etmesi ile değerler yer değiştirir. Alışılan değerler ise yüksek ve araç değerlerin yönettiği eylemlerle oluşan kültür kalıplarıdır.


     Eylemlerin değerliliği kişiden kişiye değişir. İnsanoğlu eylemlerine bir anlam, değer vererek insan olma koşullarının yerine gelmesini sağlar. İnsanın kendini gerçekleştirmesi eylemlerini yöneten değerleri hayatına katmasıyla mümkün olur. Kişi kendine ermeyi değil kendini aşmayı amaç edinmelidir. İnsan varlık bilincine ermeli, içinde bulunduğu nimetleri idrak etmeli ve kabiliyetlerini bilmelidir. İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda, fıtrî yeteneklerini keşfeder hayatın problemleri ile başa çıkabilecek bir güç kazanır. İnsan, anlam arayışında başarılı olamadığı durumlarda ağır yıkımlar oluşur ve hayat yük olur. Sonuç olarak inanmaktan ve her şeyden vazgeçer.


     İnsanın varoluşunu ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket etme şekillendirir. Ana zihniyetler bahşedilmiştir, fıtrîdir. Temel zihniyetler ve akıl yürütme insanda bulunma bakımından değil hâkimiyet dereceleri bakımından kişiden kişiye değişir. İnsanda temel zihniyetler fıtrat, akıl yürütme ise mantık ile ilgilidir. Akıl yürütme ve temel zihniyetler, homojen bir yapıda ve aynı varlığın farklı açılardan görünüşleridir.


       Fertlerin bilgiyi algılayışlarında farklılıklar vardır. Fertlerin farklı alışları sebebiyle farklı ‘ben’ler ortaya çıkar. Fertlerin farklı alış gücüyle dünyaya gelmeleri kültürün oluşmasına zemin hazırlamıştır. Kültür insanın kendini çeşitli alanlarda gerçekleştirme sürecidir. Bir milletin zihniyetinin damgasını taşıyan kültüre özgü kültür;  milletlerin ortak malı olan kültüre ise ortak kültür denir.


      İnsan hayatını anlamlandırırken, bir yaşantı hali olarak hürriyetini de kullanır. Kişideki hürriyet hakkı, doğru ve değerli eylemde bulunmayı ancak önder kişilerle mümkün kılar.  Nitekim bu kişiler doğru ve anlamlı eylemler gerçekleştiren kişilerdir. Bu örnek kişiler,  insana varlığının derinliklerinde bulunan gerçekten özlediği şeyleri ona fark ettirmelidir. İnsan ancak hür bir şekilde inandığı ve gerçekten değer verdiği bir hedef olursa hayatını anlamlı kılar. Bu nedenle vahiy ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincini canlı tutan insana ‘kâmil insan’ olmayı hedef gösterir. Kur’an-ı Kerim temel şartı olan iman etme hususunda insanı zorlamaz. Vahiy yol gösterir, inanmak ya da inanmamak insana kalmıştır ve insan inanma hususunda hür olarak verdiği kararın sorumluluğunu yine kendisi taşır. Nitekim Kur’an’daki “Oku! Düşün! Anla! ve Yaşa!” prensibi insanın uykuda olan anlam arayışını uyandırır ve insanı anlam arayışına sevk eder.


       C. insanın Anlam Arayışı ve Kur’an-ı Kerim


       İnsan varoluşunu gerçekleştirip hayatını anlamlandırırken ona kendisimi aşma başarısını veren, bütün zamanı kapsayan bir anlam ufkunu aramaktadır. Bunun için de kişinin fıtratın, varoluştan önce geldiğinin bilincinde olmalıdır. Bu da insanı, fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın olduğu düşüncesine sevk eder. Allah insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. Bu da Allah’ın bilgisi olan vahiy ile gerçekleşir. Bu bağlamda ilk insan olan Hz. Âdem’in peygamber olması son derece anlamlıdır. Hz. Âdem’le başlayan anlam serüveni, insanın varoluşunu nasıl gerçekleştirmesi gerektiğine ışık tutmaktadır. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar tüm peygamberlerin getirdikleri hayatı anlamlandırmanın temel içeriği değişmemiş fakat insanın oluşunu gerçekleştirme boyutuna ait olan uygulamalarda farklılık gerçekleşmiştir.


         İnsan hayatın bütün basamaklarını kendinde topladığı için tabiat insanda fıtratları bakımından bir araya getirilmiş varlık birliğini bulur. Bu durum insanın emanet ve hilafet görevini yerine getirmesi içindir. Kur’an halife-insandan varlık bilincine varmasını ister. Halife-insandan beklenen, varlığının bütünlüğü içerisinde bilgiyi nasıl ve niçin idrak etmesi gerektiğidir. Bu da vahiy ile mümkün olur. Kur’an insana okumayı, üzerinde düşünmeyi, anlamayı ve ihlâsla yaşamayı önerir. Nasıl yaşanacağı bilgisini ise sünnet verir.


        2.KUR’ÂN NEDİR?


        A.Kur’ân Bir Kitaptır


        a)Kur’ân Kelimesi


        Kur’ân Hz. Muhammed’e(s.a.v.) tedrici olarak, vahiy yoluyla indirilen bize tevatürle naklolunan mucizevî bir kitaptır. Kur’ân-ı Kerim, Kur‘ân ismi ile mushafta yetmiş kez zikredilmiştir. Kur’ân-ı Kerim, lisanlarda okunması ve kalplerde nakşolması yönüyle Kur’ân; satırlarda da kaydedilip kitapta toplanması yönüyle de el-kitap ismini almıştır. Kur’ân’ın  ilk emrinin “ikrâ” olması okumaya ve ilme verdiği değeri gösterir. Bu nedenle Kur’ân’da varoluşu gerçekleştirmede “okuma” eylemi temel alınmıştır.


        b)Bir Kitap Olarak Kur’ân


        Kur’an diğer kitaplar gibi iki kapak arasında yazılıdır ancak Kur’ân’ı diğer kitaplardan farklı kılan özellikleri vardır. En başta Kur’ân daima okumaya ve düşünmeye sevk etmesi yönüyle aklî bir kitaptır. Hz. Muhammed’in en büyük mucizesidir. Gerek üslûbu ve gerekse muhtevası yönü ile i’caz bir kitaptır. İnsanlara hidayet rehberi olmak Kur’ân’ın muhtevasının amacıdır. Kur’ânın muhtevasının en temel konusu tevhid inancıdır. Allah’ın varlığı Kur’ân için amelîdir. Kur’ân Allah hakkında iki hususu vurgular:


     1.Allah en üstün varlıktır.


     2.Var denmeye lâyık tek gerçek varlıktır.


     Kur’an kendinden önceki ilahi, kitapları tasdik eder ve önceki kitaplarda bulunan yüksek ahlâkî değerleri korur. Ku’ân’ın kendisinden önceki kitaplarda ve Araplardan naklettiği hikâyelerden bahsetmesi insanın anlam arayışının bir kanıtıdır.


     



0 Yorum - Yorum Yaz



                                                                        KUR’ÂN NEDİR?


                                          1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’ÂN-I KERİM


        İnsan varoluşundan bu yana içinde bulunduğu durumu anlamaya çalışmıştır. Tüm arayışları çerçevesinde ise, evren içinde en az kendisini tanıyabilmiştir. Bu arayış ve merak, insanı insan eden en önemli unsurdur.


        İnsanların inanışları fıtratında bulunan anlama merakının ifadesidir ve hiçbir insan kendi inanış, hareket, eylem ve tarzını anlamsız bulmaz.


        Geçmişten günümüze insan inanç ve anlam arayışı aynıdır. Bunun en iyi göstergesi ise bu anlam arayışının fıtri oluşudur. Herkes bunu kendi başına bulmalı ve sorumluluğunu üstlenmelidir.


        Victor Frankl’ın naklettiğine göre Fransa’da yapılan araştırmalara göre insanların % 90’ı ‘insanın uğruna yaşacağı bir şeye’ ihtiyaç duyduğunu kabul etmektedir. Yine ABD’ yapılan araştırmaya göre üniversitede öğrencilere yöneltilen ‘kendileri için neyin çok önemli olduğu’ sorusuna ise öğrencilerin %16’sı ‘çok para kazanma’ derken %78’i ise ‘hayatında bir amaç ve anlam bulmak’ cevabını vermiştir.


    İnsan dünyada olan olay, varlık ve nesneleri; bunlarla ilişkilerini anlamak istemiş ve tüm sorularına din, mistisizm, metafizik, felsefe vb ilimlerle cevap aramıştır. Bu cevaplarla hayatını anlamlandırdığını ve tatmin olduğunu sanmıştır.


B)İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?


     Anlam; insan gerçeğinin bir olgusudur. Bilen, yapıp eden, tavır takınan, özgür hareketleri olan bilinç olgusudur. Anlam, görülen bilincine varılan inanmayı içeren bir şeydir. Gören, insandır. İnsan reel bir dünyada yaşar. Bu reel dünyadaki reel olaylardan sıyrılıp herhangi bir şeyi gerçekleştirmeye hayatını anlamlı kılmaya çalışır. Çünkü insanın eylemlerinde bir anlam vardır ve bu eylemlerle hayatına anlam katar. İnsan anlamı olmasaydı o zaman insan tarihselliğinin de anlamı olmazdı. Kişinin bir şeyde anlam görmesi; onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu obje ile ilişkileriyle başlar. Bu ilişkileriyle de ferdin özünü oluşturan unsurlar içerik kazanmış olur. Aksi halde fert öz olarak kalır, ortaya çıkamaz.


       İnsan fıtri kabiliyetlerini, insan olma imkânlarını gerçekleştirmek ister. İnsan bu hale kendini ne kadar verirse o kadar insan olur, bu da kendini gerçekleştirmek demektir. Kişi kendine ermeyi değil, kendini aşmayı hedeflemişse bu hali kendiliğinden yaşar. Bunun için de insan varlık bilincine ermeli ve kabiliyetlerinin sınırını bilmelidir.


       İnsanın hayatı anlamlandırmada başka tarzlara duyarsız kalması, onun kendi eylemlerini anlamsız bulmaması, kendi durumunu meşrulaştırması sebebiyledir. Çünkü hiçbir insan yeteneklerinden kuşku duymaz. Aksine eylemlerinde anlam görür. İnsanın hayatta kalmasını sağlayan da budur.


      İnsan gerçekleştirmeyi istediği amaçlarına ulaşmada başarılı ya da başarısız olabilir. Başarılı olursa fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur ve buna bağlı olarak hayatın problemleriyle başa çıkabilir. Başarısız olursa da bu öldürücü durumla sonuçlanabilir ve fıtri yeteneklerini iptal eder. Anlam arayışına yönelimini geri çeker ve her şeyden vazgeçer.


      Kavramlar, onu kullanan zihniyete göre anlam kazanır. Onun için insanlar aynı mantığı kullandığı halde aynı olay karşısında farklı sonuçlara varırlar. Fıtri kabiliyetlerindeki bu karşıtlıklar, çatışma, anlaşmazlık göstermez aksine bu kabiliyetler birbirini tamamlar ki bu da zıtlıklardaki ahenktir.


       İnsanda büyüsel ve olgusal olmak üzere iki ayrı ana zihniyet vardır ve ana zihniyetler insanın fıtrî koşullarıdır. Tutumlar ise varoluşla ilgilidir. İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişimi içindedir. Bilgiyi doğrudan veya dolaylı yoldan elde eder. İnsanın varoluşunun nedeni bilgidir ancak fertlerin bilgiyi kavrayışında alış farklılıkları vardır. Alışı değiştirmek insanın elinde değildir. Eğer alışları değiştirme gücü olsaydı ‘ben’leri ortadan kaldırmak mümkün olurdu. ‘Ben’lerin varoluş sebebi, her ferdin farklı alış gücünde olmasından kaynaklanır.


      İnsanın kendini gerçekleştirme süreci kültür sayesinde olur. Kültürde bilgi esastır ve bilgilere dayanarak ortaya konulan davranış ve eserler sahip olunan kültürün görünümleridir.


      İnsan özünde hür bir varlıktır ve hayatını anlamlandırırken hürriyetini de kullanır. O zaman insanın doğru ve değerli eylemlerde bulunması nasıl mümkün olacaktır? Bu nedenle örnek kişilere ihtiyaç vardır. Bunlar, içinde bulundukları durumlarda doğru eylemler gerçekleştiren kişilerdir ve insanlığa insan olma bilincini sağlarlar.


     Eğer kişi fıtratına yabancılaşmışsa insan olma imkânlarından kendini mahrum etmiş demektir. İnsan hayatını anlayamazsa dış dünyayı tehlikeli bulur. Bu durum da davranışlarını tehlikeye karşı savunmaya yönelik biçimde düzenlemeye, enerjisinin çoğunu bu yönde tüketmeye sebep olur. Gerçekleri algılaması engellenir.


      İnsanın, ona yardım edecek, yol gösterecek rehbere ihtiyacı vardır. O, çaba göstermeye dair  hedef koymaz,  bu amaç için mücadele etmezse psikolojik bunalıma düşer. Onun için Kur’ an, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilicini canlı tutan insana, kamil insan olmayı hedef gösterir. Ama bunun şartı olan iman etme konusunda insana yalvarmaz. Hür bir varlık olan insanın özüne seslenir, ona etkin okumayı önerir.


C) İNANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’ AN-I KERİM


     İnsanın anlam arayışı her düşüncede doğrudan olmasa da her düşünsel sahanın temelinde vardır. Buna göre insan başka hiçbir canlıya benzemez. Bu özelliği fıtratından kaynaklanır. Fıtrat ise hiçbir şekilde hiçbir şeye göre değişmez. Fıtrî kabiliyetlerinin nereden geldiği sorusuna iki cevap vardır ki, bunlardan birincisi tabiat ikincisi de tanrıdır.


     İnan toplumsal bir varlıktır. İçinde yaşadığı evrenin hem bir parçası, hem de ondan bağımsızdır. Toplumda var olabilmesi için bireylere ihtiyaç duyar.


     İnsanın hayatı anlamlandırması kendine ermesidir. Kendine eren insan fıtrî kabiliyetlerini kilitlemiş olur ve ne evrene ne de başkasına faydası olur. Kendini sınırladığı için fıtratındaki kemal boyutu körelir. İnsan, fıtratın varoluştan önce geldiğini idrak etmelidir. Bunu bilmesi ise Allah’ın varlığını düşünmeye sevk eder. Hayatı, tabiatı ve evreni anlamlı kılmak vahye uymakla mümkün olur. İnsan hayatını anlamlandıran bu ışık Hz. Âdem’ den Hz. Muhammed’e kadar aynı ilkeyi ‘Tevhidi’ tekrar etmiştir. Peygamberlerin getirdiği din aynı kalmış, fakat uygulamada farklılık meydana gelmiştir.


     İnsan sorumluluk üstlenmiş bir varlıktır. Tüm varlıklar insana emanet edilmiştir. Anlam arayışında olan insan sorumluluklarının da farkına varmaya çalışır. Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed’in de tefekküründe anlam arayışı gözlenmektedir.


     Kur’ an insana ütün varlıklarla ilişkisinin halife bilinci çerçevesinde olması gerektiğini anlatır. İnsan bunun için hiçbir varlığa sıradanlaşmış bir tutum sergilemesini, her varlığın bu evrende bir boşluğu doldurduğunu idrak etmelidir. Allah’ın halifesi olarak insan bütün varlıklarla varoluşunu paylaşmaktadır. Aksi takdirde ilişkilerine kendinden bir şey katamaz ve sonucunda da mutlu olamaz. Bunun için Kur’ an insandan özünü bulmasını, var olma bilincinin farkına varmasını ister. Bunun için önerisi de oku, düşün, anla ve ihlâslı yaşadır.


II.KUR’AN NEDİR?


A)KUR’AN BİR KİTAPTIR


    Kur’ an Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy olunmuş, parça parça indirilip bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen, muciz Tanrı kitabının özel adıdır. Kur’an’daki ayetler sureler birbirleriyle çelişmez ve bütünlük içindedir.


    Kur ’an ilk emri olan oku sözcüğüyle  aynı kökten türemiştir ve bunun bir anlamı vardır. İnsan varoluşunu gerçekleştirme de okuma eylemini temel unsur olarak göstermiştir.


    Kur’ an  diğer kitaplar gibi yazılı sayfalardan oluşur fakat içerik yönüyle tamamen farklıdır. Özlü ve kapsamlı bir anlamı vardır. Kur’an’ın bir amacı vardır: insana hayat rehberi olmaktır ki onda Allah, inanç, iman, hayat anlaşılabilir.


    Kur’ an Allah’ın yüce zatı hakkında bir kitap olmamasına rağmen , ilk önce insandan tek bir yaratıcının varoluşuna iman etmesini ister. Kur’an Allah hakkında iki hususu vurgular: en üstün varlık ve var demeye layık tek gerçek varlıktır.


    Kur’ an semavi kitapların yanlış anlaşılmasına ve tevhid inancının tahrip edilmesine engel olmak için gelmiştir. Ayrıca her semavi kitap bir diğerinden çeşitli ve farklılıklarla gelmiştir. Tevrat ve İncil adalet ve ihsan değerine kabul ederken Kur’an değerlerini ahlakın güzelleştirilmesi ilkesi içinde   değerlendirir.


    Kur ’an da birçok kıssa bulunmaktadır. Bunun amacı tarihsel olayları saptamak değil öğüt vermektir. İnsan hayatını anlamlandırma da yardımcıdır. Kur’an’ın içindeki her kelimede ahenk, musiki vardır. O her haliyle insan veya melek sözü olmadığını, melek vahyi olduğunun ispatıdır. Bunun için indiğinde şairler Kabe duvarından şiirlerini indirmişlerdir. İnanan inanmayan herkes onun üstünde bir söz olmadığı itiraf etmişlerdir. O her asırda yeni ışıklar saçan ilahi kitaptır.



0 Yorum - Yorum Yaz



KUR’AN NEDİR?


İnsan varoluşundan bu yana devamlı olarak yaşadığı evreni tanımaya, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmıştır. Ancak en ez tanıyabildiği yine kendisi olmuştur. İnsandaki bu anlayış ve anlamlandırma merakı, insanın doğal bir özelliği vazgeçilmezidir.

 

Her insan kendisinde, yaptığı davranışlarda bir anlam bulur. Bu insanı hayatta tutar. İnsanın anlam arayışı fıtri bir yeteneğidir. Herkes bu anlam arayışını kendisi bulmalıdır, bulduğu cevabın getirdiği sorumluluğu da üstlenmelidir. İnsan zihni reel hayatta olayların arka arkaya çıkışında içinde bulunduğu dünyayı, bu dünyanın ötesini, öncesini ve sonrasını, kendini çevreleyen varlıkla ve nesneleri, bunlar arasındaki yerini, nesnelerle olan ilişkisini, fıtratının düşünce ve duygu ve düşüncelerini, duygu ve inançların istek ve eylemlerinin kaynak ve gayesini hayatı için gerek görerek anlamak istemiştir. Bu yüzden de sayısız sorulara sayısız çözümler getirmişlerdir.

 

Fertler ve topluluk olarak insanlar anlam arayışını gerçekleştiren birbirlerinin her düzeydeki üretim ve eserleri ile karşılaşmışlar, bu mirası kullanmışlardır. İnsanlar bu sayede zenginleşmiş verimlileşişlerdir. Ancak yine de erişmeyi istedikleri hakikat fikri peşinde koşmuşlardır. Bu hakikate ulaşmak için de yol ve yöntemler geliştirmişlerdir. Filozof ve düşünürlerin de toplumların ve zamanların üzerinde etkisi bulunmaktadır. İçinde yaşadığı zamanın ve çevrenin istekleri filozofların anlamlandırmasını yetersiz bırakabilmiştir. Bu yüzden başka ideal ve gerçeklikler üretmişler mevcut hayatı anlamlandırmak istemişlerdir.

 

Bütün bunlar insanın fıtratını tatmin etme amacıyla alakalıdır. Bu sebeple bir sistemi(hayatı anlamlandırmayı) diğer insanların beğenmesini sağlayan sağlamlığını ve değerini oluşturan “mantıksal tutarlılık ve gerçeğe uygunluk” tur.

 

  • İnsanın anlam arayışı nasıl gerçekleşir?

Anlam ifade edilen şey anlaşılan şey demektir. İç, dış ve anlam dışındaki anlam da bütün davranışlarını yöneten insanın varlık bütününe ait bu varlık koşullarından birini ifade eder. Anlam insanın yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur.

 

Anlam inanmayı içerir. Anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren şeydir. Ancak gören kimdir, nede görmüştür, neyi görmüştür, nasıl görmüştür sorularına cevap vermelidir.

 

Gören insandır. İnsan eylemleri ile herhangi bir şeyi gerçekleştirmeye, herhangi bir şekil kazandırmaya, hayatını anlamlı bir uğraşla doldurmaya çalışır. İnsan hayatını devam ettirmek için elindeki araçlarla yetinmeyen hayatını devam ettirmek için amaca ihtiyacı olan varlık olması kendi seçimi olmadığı gibi, sahip olduğu fıtratı da çalışmayla erişilip elde edilen bir durum değildir. O doğuştan bahşedilmiş, kazanılmış bir durumdur.

 

Onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu ise obje ile ilişki kurması sonucu başlar. Bundan dolayı anlamı yaparak, bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur. Her kişinin herhangi bir durumu, değeri farklı bir yönde anlamlandırma imkanı vardır. Onun için her belirli durumda her kişinin ortaya koyduğu eylem farklıdır.

 

İnsan eylemlerini yöneten değerler üç grupta incelenebilir. Yüksek değer, araç değerler ve alışılan değerler, yüksek değerler keşfedilmiş yani doğuştan sahip olduğumuz değerlerdir. Sevgi, inanmak, doğruluk, çalışkanlık gibi. Araç değerler ilgi ve menfaate dayalı değerlerdir. Her türlü maddi manevi servet değerleridir. İnsan bu değerlere de doğuştan sahip olur. Fayda, çıkar, kuşku, hasetlik, hoşlanmamak gibi. Alışılan değerler, alışkanlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürünün değerleri gibi. Yüksek ve araç değerlerinin yönettiği eylemlerle oluşan maddi manevi kültür kalıplarıdır.

 

İnsan, hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, yapıp etmelerin yön verirler, onun yapıp etmelerini yönetirler. İnsan eylemlerine bu eylemlerin ortaya koyduğu başarılara, bu değerler çerçevesinde anlam verir. Çünkü insan yapıp etmeleriyle ana amaçları arasında bir ilgi kurar. İnsan kendi amaçlarına hizmet eden şeyleri değerli bulur. Bu durum aynı eylemin bir başkası için anlamlı olmasını hem gerektirmez hem de anlamlı olmasını engellemez. Çünkü bir eylemin değerliliği kişiden kişiye değişir.

 

İnsan dünyada gerçekleşmesini istediği hayatı anlamlandırmasını da temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür. Kişi hayatın anlamını iç dünyada (kişi kendi içinde), dış dünyada (evrende) gerçekleştirir. İnsanın ikisinde de başarıyla birliktelik sağlanması varoluşunu gerçekleştirmesi için şarttır. Kişinin bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşir. Birincisi amel ortaya koyarak, ikincisi bir şeyi bir insanı severek, üçüncüsü bir musibete sabrederek gerçekleşir.

 

Kişi obje ile ilişki ile kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar, varlık koşulları ortaya çıkar. Bunlar ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder. Zihniyet, insanın zihninin içinde hareket ettiği ortamdır. Akıl yürütme yolları içinde hareket ettiği ortama göre içerik benzeyebilir. İnsanın iki ana zihniyeti vardır: büyüsel ve olgusal. Bu iki zihniyet insan zihninin iki ayrı tarzıdır. Toplumlara göre bunların hakimiyet dereceleri değişir.

 

Ana zihniyetler, insanın fıtrî koşullarıdır. İnsan olmanın doğal halleridir. Konuşma, yeme, sevme gibi. Temel zihniyetler insanın özü ile;tutumlar varoluş ile ilgilidir. İnsan da öz varoluştan önce gelir.

 

İnsan sürekli bilgi akımı içerisindedir. Elde ettiği bilgilerle amelini ortaya koyan yeni davranışlar kazanır. İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Ancak fertlerin bilgi kavrayışları, algılayışları farklıdır. Benlerin farklılığı da fertlerdeki farklı alış sebebiyledir. Alışın farklılığı da yaradılış sebebiyledir. Bilgiler fertte kalmaz başkalarına da aktarılır. Bilgi insan türünün ortak malı haline gelir. Her fert istediği miktar ve gücü oranında bu bilgiden faydalanır.

 

Bütün canlıların içerisinde ancak insanın yaptığı bu faaliyetlere kültür denir. İnsan varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kültür insanın var olanlar hakkında hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. İnsanın kendini gerçekleştirme sürecidir aynı zamanda. 

 

  • İnsanın anlam arayışı ve Kur’anı Kerim

Bütün insanlar belli bir düzende, fıtratta yaratılmıştır. İnsanların hepsine fıtrî imkanlar verilmiştir. Bu imkanlar değişmez imkanlardır. Ancak insanın fıtrî imkanlarını gerçekleştirmesi, onlara etkinlik kazandırması yönüyle farklılıklar vardır. Bunlar insanın hayatı farklı anlamlandırmasından kaynaklanmaktadır. Onun için her belirli durumda bireylerin ortaya koyduğu şu ya da bu eylemler hayatını anlamlandıran değerlerin ışığında oluşan amaçlarını, planlarını hedeflerini gerçekleştirmeye yöneliktir.

 

Bundan sonra insanın fıtrî kabiliyetlerinin kaynağı nedir gibi soru akla gelebilir.insanın fıtrî yeteneklerinin kaynağı ya doğadan ya tanrıdan gelmektedir. İnsan fıtrî olarak bu yollardan birini seçer. Böylece varoluşunu nasıl gerçekleştirmek istediğini hür bir şekilde ortaya koyar.

 

Hayatı anlamlandırmanım temelinde insan olarak var olmanın şartlarını her bireyin bilincinde olmak varsayımı yatar. Bu ise insanı anlamakla mümkündür. İnsanı anlamak da görünür fenomenlerin gerisindeki dünyayı anlamak demektir. Bunun için ise bilgiye ihtiyaç vardır. İnsanın anlam arayışında onun bu varlık birliğini de tatmin eden bir yol göstermeli, bunun bilgisi sağlanmalıdır. Bu da fıtrî ilkeleri temel alan anlam vermedir. İnsan hayata ben merkezli de anlam verebilmektedir.

 

İnsanın hayatı anlama ve anlamlandırma arayışları, onun fıtratında bulunan varoluşsal imkanları sadece bazılarının kullanılması ve tatmin edilmesiyle sonuçlanır. Bundan dolayı hayatın anlamı insandan insana, günden güne devirden devire farklılık gösterir.

 

Bütün peygamberlerin getirdiği vahiy kaynaklı Tevhit temelli mesaj her çağda insan hayatını anlamlandırma beklentisine konu olan ne varsa o beklentilere cevap veren bir dünya tasviri sunmuştur. İnsanlar hayatlarını tevhit ile anlamlandırmaya çalışmışlardır.

 

İnsan imtihan edilmekte olan, sorumluluk sahibi bir varlıktır. Hayat insanın sınav mekanıdır. Eylemlerini yönetmesi için ona seçme özgürlüğü verilmiştir. İnsan iradesi doğru ile yanlışı ayırt edebilmekte,  güzeli veya da çirkini seçebilmektedir. İnsan kendine yüklenen sorumluluğun farkına varmaya çalışır hayatı boyunca. Neye kime karşı ne derecede sorumlu olduğunu anlaması, insanı hayatının sınırlılığı ve eylemlerinin belirleyiciliğiyle karşı karşıya getirir. İnsan böylece sorumluluk bilincini diri tutabilir.

 

İnsan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. İnsan varlığın bütün basamaklarını, özellikle hayatın basamaklarını kendisinde topladığı için bütün tabiat onda en azından fıtratları bakımından bir araya getirilmiş en yoğun varlık birliğini bulur. İnsanın hayatını anlamlandırması tabiattaki düzenin devam etmesi için görevini yerine getirmesi ve sınavında başarılı olması zorunludur. Kur’an insana bütün varlıklarla ilişkisinin halife bilinci çerçevesinde oluşması gerektiğini hatırlatır. Kur’an  insandan özünü bulmasını duygu düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını yani var olma bilincinin farkına varmasını ister. Kuran insana yegane yol göstericidir. İnsana oku, tedebbür et, anla, yaşa önerileri sürer. Hz Peygamber in hayatı da buna örnek olarak verilebilir. Kur’an hayatın anlamını gerçekleştirdiği iki yöne de hitap eder. Bunlar Allah’a yönelme, yüksek ahlaki değerleri yaşamadır. Allah’ın insan için yarattıkları şeylerden yararlanan da dahildir. 

 

Bütün insanlar hayatı bu şekilde anlamlandırırsa Salih toplum oluşur. Kur’an insandan zihniyetini Kur’anla inşa etmesini  kendini gerçekleştirmesini ister. Ancak bu kalıplaşmış anlam değildir.


  • Kur’an  nedir?

Kuran bir kitaptır. Kur’an Hz Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla gönderilmiş bir kitaptır. Parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan, tilavetiyle ibadet edilen mucize, Tanrı kitabının özel adıdır.

 

Kur’ an birbirine yakın harfler , kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. ayetler ve surelerin içerdiği anlamlar birbirini doğrular. Kur’ andaki  hükümler ve kurallar iç içedir. Sure ve ayetler hem sayfalarda toplanmış bir kitaptır, hem de kalp sayfalarında ezber olarak toplanmış bir kitaptır. Kuranın ilk emri olan ‘oku’ sözcüğüyle başlaması okumaya ve ilme verdiği değeri ifade etmektedir. İnsanın varoluşunu gerçekleştirmede okuma eylemi en temel unsurdur.

 

Kuran sana yüksek ahlaki değerleri öğreten vahiy mahsulü bir kitaptır. İnsanın hayatını anlamlandıran bir kitaptır. Tanrı, insan sistemi düzgün kullansın diye dünya hayat evren karşısında takınacağı bütün varlıklarla paylaşacağı tavra ait ilkeleri kutsal kitapta toplanmıştır.

 

Kur’ an iki kapak arasındaki yazılı yapraklarda oluştuğundan o da bir kitaptır. Diğer kitaplarla ortak özelliği olduğu gibi farklı, ayırt edici nitelikleri bulunmaktadır. Örneğin Kur’ anın son derece özlü, kapsamlı bir anlatımı vardır. İnsanlara hidayet rehberi olmak, yani insanın hayatını anlamlandırmak bunun için Allah, insan, hayat, tabiat ve evren onun içeriğinde anlatılır, tanıtılır. Ama öncelikle insandan bir tek Yaratıcının var olduğuna iman etmesini, bütün yapıp etmelerinde hayatla barışık olmasını Allah’a sevgi ile yaklaşmasını ister. Kur’ anın en temel konusu tevhittir. Ancak Kur’ an sadece Allah ve yüze zatının hakkında bir kitap değildir. Allah’ın varlığı Kur’ an için sadece amelidir. Bu yüzden Kur’ anı okuyan, Allah’ın bütün varlıkları yaratan, birçok nimet veren olduğunu anlar.

 

Kur’ an kendisinden önceki kitaplardan veya Araplardan naklettiği hikayelerden bahsetmesi insanın anlam arayışı serüveninin ve vahyin buna cevabının kanıtıdır. Kur’ an bu kıssaları anlatırken tarihsel olayları saptamayı değil insana öğüt vermeyi gaye edinir.

 

Kur’ anın bu muhtevası, hem üslup hem de anlam bakımından mucizedir. Bunlar tek kelimeyle insanın anlam arayışına cevap veren insanın varoluşunu gerçekleştirmede bütün fıtrî imkanları ile örtüşen ve onları harekete geçiren ayetlerdir. İnsan bu ayetlerle hayatını anlamlandırırsa ‘kendine erme’ noktasında kilitlenip kalmaz, kemale yürüyerek Allah’a yaklaşır. Bu sayede dünya ve âhiret dengesini, bütünlüğünü hayatın sırrını yakalamış olur.



0 Yorum - Yorum Yaz


1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

İnsan, sürekli içinde yaşadığı bu dünyayı anlamaya, kavramaya çalışmıştır ve çalışmaktadır. Fakat bu anlamaya çalışma sürecinde en az tanıdığı varlık kendisi olmuştur. İnsanın bu anlama merakı, insanı insan eden en önemli unsurdur.

İnsanların inanışları, insanın fıtratında bulunan anlamanın ve anlamlandırmanın ifadesidir. İnsanın hiçbir hareketi anlamsız değildir. Çünkü insanın kendisinde gördüğü bu hareketler ile yaptıklarına bir anlam vermesi, onun hayatta kalmasını sağlar.

İnsanın anlam arayışı, onu fıtri bir kabiliyetidir. Bu anlam arayışı sırasında bulduğu cevaplar herkesin kendi başına bulması ve bu cevapların getirdiği sorumlulukları üstlenmelidir. Yani inandım/ iman ettim sözünün sorumluluğunu taşımalıdır.

İnsanın anlam arayışında ortaya attığı sorulara birçok alan cevap vermeye çalışmıştır. Mesela din, mistisizm, metafizik, felsefe ve ilim cevap vermeye çalışmışlardır. Bu cevap ve çözümlerle hayatını anlamlandırmış, zihnini ve eylemini tatmin ettiğini sanmıştır.

İnsan sorduğu anlamsız sorularla anlamaya çabalamıştır. Bu çabalama gerçeği ifade etmediğini söylemek pek doğru değildir.  Bunlar asırlar boyunca gelmiş geçmiş, sonsuz değerde adsız birçok düşünürlerin hayatı anlamlandırmada insana yol göstermeye çalışmışlardır.

Bundan dolayı insan, düşüncelerini geliştirmiştir. Kendi düşünce ve eylemleri üzerinde düşünme, kendi kendini inceleme konusunda yardımcı olmuştur.

Hayatı anlamlandırmayı, diğer insanların beğenmesini sağlayan ve değerini oluşturan, ‘mantıksal tutarlılık’ ve ‘gerçeğe uygunluğu’ dur. Bu gerçek asla bir bilim dalının içinde değildir. Her bir bilgi kendimizi tanımamızda öncü olmuştur.

B.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?

İnsanın anlam arayışının nasıl gerçekleştiği sorusuna bu kitap, anlam kavramını açıklamakla başlamaktadır.

Anlam kelimesi, ifade edilen, anlaşılan şey; iç, ruh, biçim ve kalıp dışında kalan öz, cisimle ilgili olmayan hal; yalnız işaretlerin değil, aynı zamanda şeylerin ve olayların işaret ettiği şey anlamına gelmektedir. İnsanın anlam arayışı tabirindeki anlam kelimesi ise, insanın bütün yapıp etmelerini yöneten insanın somut varlık bütününe ait, bu varlık bütününde temelini bulan fıtri imkanlarından birini ifade etmektedir.

Anlam, insan gerçeğinin bir olgusudur. Anlam, bir varlık olarak insanın yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir. Bunun için anlam, fıtri imkanları ile ilişki içindedir. Anlam, görülen bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Gören kimdir, nede görmüştür, neyi görmüştür, nasıl görmüştür sorularına cevap verilmelidir.

Gören kimdir, sorusunun cevabı insandır. İnsan eylemlerinin anlamını sorar. Eğer sormazsa anlamsızlık duygusu yaşar. İnsan yaşamının bir anlamı olmasaydı, o zaman insanın tarihsel bir varlık oluşunun da bir anlamı olmazdı. İnsan eylemleri değerler tarafından yönetilir ve bunun için de doğal olarak insan fiillerinin bir anlamı vardır. İnsan yapıp etmelerine bir anlam verme yeteneğine sahiptir. İnsanın bu yeteneği onun değer duygusuna dayanır. Bu insanın temel, fıtri tavrıdır. Doğuştan bahşedilmiş bir durumdur.

Nede görmüştür, onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu obje ile ilişki kurarsa başlar. Bu temasla fıtratını oluşturan unsurlar içerik kazanır. Anlamlı yaşamak, bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur. Onun için yüzeysel bakışla en alçalmış görünen kişi hayatına anlam katabilirken, bir ülkenin ileri geleni anlamsız bir hayat sürebilir. Bunun sebebi, insanların objeyi karşılayışları ve algılayışlarındaki anlayış derecesinde (alış’ta) farklılıkları vardır. Bilgi, zaman ve mekan unsurları da birbirinden farklıdır.

İnsan eylemlerini yöneten değerler üçe ayrılır. Yüksek değerler; sevgi, inanmak, sözde doğruluk, çalışkanlık, masumluk dürüstlük …

Yüksek değerlerin gerçekleştirilmesi doğrudan karar vermeye bağlıdır. Kavramların tanımında netlik yok ise kültür karmaşası yaşanır. İnsanlar yüksek değerler için çekişmezler, kavga etmezler. Yüksek değerler ve onlara dayanan eylemler çağdan çağa, toplumdan topluma değişiklik göstermezler. Araç(vasıta) değerler, ilgi ve menfaat alanının değerleridir. Her türlü maddi manevi servet değerleridir. İnsan bu değerlere de doğuştan sahip olur. Araç değerler, yüksek değerler alanına müdahale edebilir; yüksek değerleri bir kenara itebilir. İnsanlar araç değerler için kavga edebilirler. Bu durumdan ferdin hayatı anlamlandırması olumsuz yönde etkilenir.

Alışılan değerler, alışkanlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürünün değerleri…

Burada insan gaye ve hedeflerinin pek farkında olmadan bulduğu otomatikleşen eylemleri, zevki, modayı, davranış kurallarını ve şekillerini benimser. Çağdan çağa, toplumdan topluma değişir. İnsan, eylemlerinde anlam görürken bu değerlerden birini esas alarak hayatını anlamlandırır.

Neyi görmüştür?

İnsan, dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği, hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür. İnsanın varoluşunu gerçekleştirmek için hem iç hem de dış dünyasındaki başarıyla sağlanır.

İnsan Eylemlerini Yöneten Değerlerin Hayata Katılmasının Sonuçları Nelerdir?

İnsanın yapıp etmesinin, hayatını anlamlandırmasında gerçekleşen sonuçlar vardır: Bunun için eylemine bir anlam vererek insan olma koşullarının yerine gelmesini sağlar. İnsan fıtri kabiliyetlerini, insan olma imkanlarını gerçekleştirmek ister. İnsan bu haline kadar çok kabullenirse, o kadar insan olur. Bu insanın kendini gerçekleştirme halidir. Kişi, kendine ermeyi değil, kendini aşmayı amaç edinmişse bu hali kendiliğinden yaşar.  Hayat, anlamlandırılınca insani ilişkilerde bütün insanlara fıtri imkanlarını aynı zamanda gerçekleştirebilmenin yolu açılmış olur. İnsan, dünyada gerçekleştirmeyi istediği amaçlarına, hedeflerine, planlarına ulaşmada ya başarılı ya da başarısız olacaktır. Anlam, inanmayı içerir. İnançlarımız, dünya ile arasındaki bağları oluşturur.

Nasıl görmüştür?

Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar koşulları ortaya çıkar. Ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder.

Zihniyet, insan zihninin içinde hareket ettiği ortamdır. Her insanda ortak olan akıl yürütme yolları, içinde hareket ettiği ortama göre içerik kazanır. İnsanın akıl yürütmeleri biçimseldir., belli kalıplar içerisinde hareket eder. İşte bu şekil her insanda aynıdır. Akıl yürütmeler içerik kazanınca farklılıklar başlar. Temel zihniyetler, insanın özüyle; tutumlar, varoluşu ile ilgilidir. İnsanda fıtrat, varoluştan çnce gelir. Yani varoluşun temeli fıtrattır. Fıtratın içeriğinin değişmesi, bir zihin faaliyetidir. Zihin faaliyetini oluşturan eylemler: objenin bilgisini edinme, mevcut bilgilerle yeni bilgi edinme ve bilgileri farklı yollarla dışarı aktarmadır.

İnsan, sürekli bilgi akımı, iletişim içerisindedir. İnsan, alış’ını kendisi seçmemiştir yani kazanılmış bir şey değildir; bahşedilmiştir. Alış değiştirmek insanın elinde değildir. Ben’lerin varolmasının sebebi, her ferdin ayrı bir alış gücü ile yaratılmış olmasıdır.

Bütün canlılar içerisinde ancak insanın yaptığı bu faaliyete kültür denir. İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.

İnsan, kendini ve çevresini anlayamazsa yani hayatını anlamlı kılamazsa dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak algılar. Sonuç olarak insanın, hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgisi ve çabası, hatta umutsuzluğu, varoluşsal bir durumdur. Ama psikolojik bir rahatsızlık değildir.

Bu sebeple hayatında anlam bulması için insana yardım edecek, yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardır. Bu rehber insana, varlığının derinliklerinde bulunan gerçekten özlediği şeyleri ona fark ettirmelidir. İnsanın temel arzularını nasıl tatmin edeceğini bu rehberde bulabilmelidir. İnsan, hayatında daima ulaşmış olduğu şey ile ulaşmayı hedeflediği ve ulaşması gereken arasındaki gerilimi yaşar. Onun için vahiy, ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana, kamil insan olmayı hedef gösterir. Ama bunun temel şartı olan iman etme konusunda insana yalvarılmaz. Hür bir varlıktır. Bunun içindir ki ona etkin okumayı önererek, oku, düşün, anla ve yaşa der. İnsanın anlam talebini uyku durumdan kurtararak onu anlam arayışının gerilimine sokmaya çalışır.

İnsanın Anlam Arayışı Ve Kur’an-ı Kerim

İnsanın fıtri imkanlarını gerçekleştirebilmesi ve onlara etkinlik kazandırmasında, hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. İnsanlar, her belirli durumu değeri farklı yönde anlamlandırabilir.

İnsanın özel fıtri kabiliyetlerinin kaynağı nedir?

Bu soruya iki şekilde cevap verilmesi mümkündür. İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı, kendisi ile savaştığı kaynaktır: TABİAT.

İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı, kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynaktır: TANRI.

İnsan bu iki yoldan birisini seçer. O halde insanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleştirilebilir:

İnsanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam verme: İnsanın fıtri, kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görmesinin sonucu.

Fıtri ilkeleri temel alan fıtrat-vahiy temelli anlam verme: İnsanın, fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucu.

İnsan, toplumsal bir varlıktır. Yaşamak isteyen her insan, bu ben merkezli hayatı anlamlandırmayı anlamsız bulmaz. Çünkü onun hayatta kalması buna bağlıdır. Bu yüzden insan, kendinin olmayan bir hayatı bilmeksizin sürdürebilir. Başka bir seçeneği olduğunu fark edemeyen insan için hayatı bu şekilde yaşamak ona meşru gözükebilir hatta tutsak edebilir.

Filozof veya düşünür, fert olarak insan olma yolunda ne kadar mesafe almış olursa olsun daima kendi gördüklerini, kendi zihniyetini anlatacaktır. Bu yüzden bu anlamlandırma fıtratın tümünü oluşturamamıştır. İnsanın kendine, hayata ve evrene bir başka açıdan bakmasına, değerlendirmesine imkan verecek bilgi’ye ihtiyacı vardır.

İnsan, varoluşunu gerçekleştirip hayatını bir şekilde anlamlandırırken bütün fıtri imkanlarını tatmin eden, bütün varlık koşulları ile örtüşen yani ona kendini aşma başarısını veren, bütün zamanı, her anı kaplayan bir anlam ufkunu aramaktadır.

İnsan, öncelikle fıtratın, varoluştan önce geldiğini idrak etmelidir. Allah, insanı yaratmış, hem fıtratını vermiş hem de hayat nimetini bahşetmiştir. Bu fıtrat öyledir ki, insanoğlu ister Afrika’da ister Amerika’da ister Türkiye’de doğmuş olsun aynı bilgisayar olarak doğmaktadır. Fıtrat, bu bilgisayarın hem teknik donanımını hem de işletim sistemidir.

Allah, peygamberler aracılığıyla ile yarattığı insanla konuşmuş(vahiy) ve insanın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. Allah Teala’nın bütün varlıkların fıtratına ait ilkeleri ihtiva eden vahyine uymakla mümkündür. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar daima aynı ilkeyi, Tevhid’i tekrar etmiştir.

İnsan, imtihan edilmekte olan, yani sorumluluğu üstlenmiş bulunan bir varlıktır.

İnsan, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.

Bundan dolayı, insanın hayatı anlamlandırması, tabiattaki düzenin devam etmesi için de zorunludur.

Kur an-ı Kerim de vahiy sürecinin son halkası olarak, diğer varlıklarla ortak olduğumuz fıtri imkanlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap veren, bize fıtri bütünlüğümüz içerisinde kendimizi öğreten vahiy mahsulü bir kitaptır.

Kur an’ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için, ona önerisi şudur:

Oku

Üzerinde düşün

Anla

Ve ihlasla yaşa!

Hz. Peygamber ve Sahabe’nin bu yaşantılarının bizim için anlamı ise, Kur an’ın hayatı anlamlandırmasının karşılığı olan, kuruntu olamayan, tarihselliklerinde süresiz, yaşanırken birbiriyle çekişmeyen, yüksek ahlaki değerleri, yani kemal’e erişmeyi eylemlerini gayesi olarak seçen, fıtratla örtüşen bir Hatay tecrübesi sunmasıdır.

Kur an, hayatın anlamının gerçekleştiği iki yöne de hitap eder çünkü insanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekleştirebilmesi, hem iç hem de dış dünyadaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Kur an’la gerçekleştirilmiş anlam, insana: Allah’a yönelme, yüksek ahlaki değerleri yaşama, Allah’ın insan için yarattıklarından gerekli ölçülerde, çok fayda elde edecek şekilde yararlanma haklarının imkanlarını sağlar.

Müminin Kur an hayat bütünlüğü içerisinde bu anlamı gerçekleştirmesinin başlangıcı ‘iman’ olan üç yol vardır: ‘Rabbimiz Allah deyip de sonra da doğru gidenler…’ Ahkaf, 46/13.

Sonuç olarak, insan bu hale kendini ne kadar çok verirse o kadar insan olur. Bütün insanlar hayatı bu şekilde anlamlandırırsa ‘salih toplum’ oluşur.

İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim içinde olduğundan ve amelini elde ettiği bilgilerle ortaya koyduğundan Kur an, onu bilgi elde etmeye teşvik eder. İnsanın varoluşunun sebebinin bilgi olduğunu, onu Yaradan’ın ilk buyruğu ile kanıtlar:

‘’ Oku ismiyle o Rabbinin ki yarattı. İnsanı bir alaktan yarattı…’’ (Alak, 96/1-2)

Böylece bilgi fertten başkalarına aktarılıp kültür oluştuğunda da Kur an, bunun vahiy kültürü olmasını ister. Çünkü insanın varolanlar hakkında, hangi yol ile olursa olsun edindiği bilgiler ve insanın varoluşu ve onu hissetmesi kültür sayesinde mümkünse, kültürün vahiy ile oluşması lazımdır.

2.KUR AN NEDİR?

A. KUR AN BİR KİTAPTIR

Kur an Kelimesi

Kur an, Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.

Kur an kelimesinin geldiği köklere bakılarak sözlük anlamına göre tanımı yapılabilir: bu kelimenin nereden geldiği veya nasıl oluştuğu hayranlık verici bir tablo sergiler, Kur an birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur.

Kur an’ın bir diğer ismi de el-Kitab (230 kez geçer) ile birlikte düşünülürse:

Kur an, onun lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, Kitab ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına hem kanıt hem de teşvik anlamı içerir.

Kur an’ın, ilk emri olan ‘ikra’! kelimesiyle aynı kökten gelmesi de son derece anlamlıdır. Kur an böyleye okumaya ve ilme verdiği önemi ifade etmiş olmaktadır. O hal de insanın varoluşunu gerçekleştirmede okuma eylemi en temel unsurdur.

Kur an, insanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır.

Tanrı, insan sistemi düzgün kullanabilsin diye dünya, hayat, evren karşısında takınacağı ve bütün varlılarla paylaşacağı tavra ait ilkeleri toplamakta, birbirini tamamlayan ifadelerle birleştirerek insana ‘oku’ ması için bildirmektedir.

Bir Kitap Olarak Kur an

Kur an-ı Kerim, iki kapak arasındaki yazılı yapraklardan oluştuğundan o da bir kitaptır. Kur an-ı Kerim’in içeriği: Kur an’ın bu i’caz özelliği, diğer i’caz yönleri ile bir bütünlük arzeder. Mesela üslubu ile… Kur an’ın son derce özlü ve kapsamlı bir anlamı vardır; az kelime ile birçok mana anlatır. Bazen iki kelimeyi izah etmek için sayfalarca yazmak gerekir.

Kur an’ın bu mu’ ciz muhtevasının bir amacı vardır: İnsan’a hidayet rehberi olmak, yani insanın hayatını anlamlandırmak. Bunun için Allah, insan, hayat, tabiat ve evren onun muhtevasında anlatılır, tanıtılır.

Ama öncelikle insandan, bir tek Yaradıcı’nın varolduğuna iman etmesini, bütün yapıp etmelerini bu inanca göre düzenleyecek fıtrat ile barışık olmasını; böylece varoluşunu gerçekleştirmeye, Allah’a iman, itaat ve onların doğuracağı sevgi ile yönelmesini ister. Onun için Fatiha Kur an’nın ilk suresidir. Bu surenin muhtevası, Kur an insanının imajını, tasvirini açık bir şekilde vermektedir.

Kur an, semavi kitapların yanlış anlaşılarak tefsir edilerek Tevhid inancının tahrif edilmesine engel olmaz üzere indirilmiştir.

Her semavi kitap, bir önceki kitaptan çeşitli farklılıklarla gelmiştir. Kur an da böyledir.

Kur an’ın, kendisinden önceki kitaplardan veya Araplardan naklettiği hikayelerden bahsetmesi, insanın anlam arayışı serüveninin ve vahyin buna cevabının kanıtıdır.

 

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


1-INSANIN ANLAM ARAYISI VE KUR’AN-I KERIM

A.Insanin Anlam Arayis Seruveni  

Insan varoldugu gunden bu yana surekli olarak icinde yasadigi dunyayi ve evreni tanimaya ve anlamaya calismistir. Insandaki bu anlama meraki ve ogrenme arzusu insani insan eden en buyuk kuvvettir.Her insan kendisinde bir yetenek, eylemlerinde bir anlam gorur; bu yetenek ve anlam ister olsun iosterse olmasin  hicbir onemi yoktur.Cunku insanin kendisinde bazi yetenekler gormesi, yapip etmelerine bir anlam vermesi, onu hayatta kalmasini saglar.

Insanin anlam arayisi onun fitri bir kabiliyetidir. Yani ”Inandim! Iman ettim!”sozunun sorumlulugunu tasimalidir.

Insanin yasamini anlamlandirmak icin sordugu sorular da cevaplar da son bulmayacaktir.Buyuk gayretlerle durmadan degisen insan, ilim ile amelin uygunluk ve birligini gerceklestiren daha toplayici daha ahenkli ve daha tatmin edici bir dunya gorusune, hayati anlamlandirmaya calismak amaciyla buyuk sistemler ve sentezler ortaya koymaya calismistir.Onun icin insani ilgilendiren sorulara aciklamalar getiren butun dinler, mistisizmler ve felsefelerde birbirlerinin izleri hatta kaynaklari vardir.Bir sistemi diger insalarin begenmesini saglayan, saglamligini ve degerini olusturan ’mantiksal tutarlilik’ ve ’gercege uygunlugu’dur.

B.Insanin Anlam Arayisi Nasil Gerceklesir?

’Anlam’ sozcugu insanin butun yapip etmelerini yoneten, insanin somut varlik butunune ait, bu varlik butununde temelini bulan varlik kosullarindan birini ifade etmektedir.O halde anlam, gorulen, bilincine varilan ve inanmayi da iceren bir seydir. Ancak

*Goren kimdir?

*Nede gormustur?

*Neyi gormustur?

*Nasil gormustur?

B1.Goren Kimdir?

Goren insandir. Insan eylemin anlamini sorar.

B2.Nede Gormustur?

Onda anlam gormesi soz konusu olan seyde gormustur.Kisinin bir seyde anlam gormesi, onun gerceklikle yuzlesmesi ve varolusunu gerceklestirmesidir.

Insan Eylemlerini Yoneten Degerler

*Yuksek degerler; sevgi, dostluk, guven, vefa, saygi.. (dogustandir)

*Arac (vasita) degerler; fayda, cikar, kusku, kiskanclik..(dogustandir)

~~arac degerler yuksek degerlere mudahele edebilir. Boyle bir durumda insan dunyevilesir.

*Alisilan degerler; kitle kulturunun degerleridir.( otomatik kazanilir).

B3.Neyi Gormustur?

Insan hayati anlamlandirisinda temel aldigi degerlerden kaynaklanan ana amaclarini ve bu cercevedeki eylemlerinin anlamli olacagini gormustur.Hayatin anlaminin gerceklestirilmesi iki yonde olur; kisinin kendi icinde ve evrende.

Kisinin hayatinin anlamini kesfetmesi uc farkli yoldan gerceklesebilir:

1.Amel ortaya koyarak

2.Sevgi

3.kacinilmaz gercek ~ölüm ile yuzleserek.

B3.Nasil Gormustur?

Kisi obje ile iliski kurmaya baslayinca fitratindan gelen imkanlar/varlik kosullari ortaya cikar.Bunlar; *Ana zihniyet, *Akil yurutme, *Alis zemini uzerinde hareket eder.

Kisi obje iliskisinde fitrarti olusturan bu ve diger varlik sartlari, anlam kazanir.Iste insanin anlam vermesi/deger gormesi yani varolusu bu sekilde gerceklesir.

C.Insanin Anlam Arayisi ve Kur’an-i Kerim

Insanin fitri kabiliyetlerinin kaynagi; *tabiat ve *tanridir .

Insanin hayati anlamlandirmasi

*) ben merkezli (kaynaginin tabiat oldugunu gosterir)

*) vahiy temelli (kaynaginin askin oldugunu gosterir).


~SONUC

Insan kendini ihlasli olmaya ne kadr cok verirse o kadar cok insan olur. Yani fitri kabiliyetlerini o oranda fazla gerceklestirir.

``Butun insanlar hayati bu sekilde anlamlandirirsa ’salih toplum’ olusur.

Kur’an insanlari bu yola yonlendirmek icin iki dereceli bir hitap metodu kullanir.

1-Allah rizasi  2-Sevap ve ceza.

 

2-KUR’AN NEDIR ?

A.Kur’an Bir Kitaptir

Kur’an Hz.Muhammed’e Arapca olarak vahiy yoluyla parca parca indirilip, bize tevaturle naklolunan ve mushaflarda yazilmis bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanri kitabinin ozel adidir.

! Kur’an insanin hayatini anlamlandirarak fitratini gerceklestirmesi ve mutlu olmasini saglamak icin gelmistir.

Butun peygamberler Hz.Muhammed’in k ardesidir ve hepsi ayni amacin temsilcileri olmuslardir. Hepsi de insanlari;

*Allah’a iman etmeye,

*Butun insanlara Allah’in peygamberler ve kitaplar gonderdigine iman etmeye

*Ahiret gunune iman etmeye yani TEVHID’e cagirmislardir.

B.Kur’an Vahiy Usulu Bir Kitaptir

Vahiy bir bilgiyi, bir isareti yazili veya sozlu olarak muhataba en hizli ve en kestirme yoldan ulastirmak anlamini ifade eder.

Vahiy Gelis Sekilleri

1-Sadik ruya seklinde vahiy,

2-Cebrail as. araciligiyla gelen vahiy,

3-Allah’in sozunu peygamberinin kalbine dusurmesi,

4-Melegin insan sekline girerek vahiy getirmesi,

5-Hz peygamberin kalbine ufleme,

6-Uyanik iken dogrudan dogruya Allah’in kelamini duymak,

7-Uykuda iki melegin vahiy getirmesi.

C.Kur’an Ayetlerden ve Surelerden Olusan Bir Kitaptir

~~SONUC

Elde edemedileriyle elde ettikleri arasinda sikisan insan, hayata anlam veremeyisinin bedelini agir oduyor. Insan farkinda olsun ya da olmasin fitratini ariyor. Bir ’insan modeli’ ariyor, bir ’hayat sekli’ irdeliyor. Sonucsuz cabalarin bize soyledigi su;

Insan, sadece vahyin insan modelinde fitrati ile bulusabilir.Cunku ancak tevhid temelinde yukselen degerler, hayatla butunlesmekte ve onu anlamli kilmaktadir.

 

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


 

KUR’’AN NEDIR? VE İNSANIN ANLAM ARARYIŞI

kur'ana göre gerçekten yaşamış olmak için bilgiyle hayatı anlamlandırmak gerek. halde kur'an-ı kerimi tanımalıyız.kur'anı tanımak icinde onu anlasılır ve yaşanabilir kılmak üzere telif edılmiş kur'an ilimlernden faydalanmalyız.
Kur'an nedir? Sorusuna insanın anlam arayişi çerçevesnde kuran ilimlerinden faydalanarak cevap vermelıyiz.
Kur'an her asra hitap edecek semavi bır kitaptır. Kuran bizden onu ;okumamızı ,üzerine düşünmemızi ,ihlasla düşünce ve edimsel aciklanmamızı ve anlamamızı ister.
Öncelikle kuran ve insan tanışmalı bunun icinde etkin okumanin sağlanmasi gerek yani oku,düşün,anla ve yaşa.
İnsanın anlam arayısı ıse anlam kavramıyla aciklanmıstır.Anlam kelimesi sözlükte ifade edilen,anlaşilandırAnlam,insanın gerçek olgusudur ve bütùn varlik kosulları ıle ilişki içindedır.Özellkle anlam inanmayi kapsar.ancak 1 gören kimdir 2 nede görmüştür 3 neyi görmüstür 4 nasıl görmüştür sorusuna cevap verilmelıdir. 
1.gören insandır
2.onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür
3.insan dünyada sürekli olarak gerçeklesmesinı istedıgi hayatı anlamlardırısında temel aldıgı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedekı eylemlerinin değerlı anlamlı olacağını görmştr
4 kisı obje ıle iliskısi kurmaya başlayınca fıtratında gelen imkanlar varlık koşulları ortaya cıkar bunlar ana zıhnyetler ,akıl yürütme ve akıl zemini üzerinde hareket eder ve son olarak kuran hayatı anlamlandıran bır kitaptır.

 


0 Yorum - Yorum Yaz


 Melike Çam / 12070095 / Lisans / İdkab-2 / Tefsir              KUR’AN NEDİR?1. İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM                                                               A. İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

İnsan, varoluşundan bu yana hayatı tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. İnsanın fıtratında olan bu anlama merakı, insanı insan eden en büyük kuvvettir.

İnsan hayatı anlamlandırmak için çeşitli yöntemler kullanmış, sorular sormuştur. Bu soruların sonucunda fertler ve topluluklar arasında düşünce ve davranış farklılıkları oluşmuştur.

                                               B. İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?     

Anlam sözlükte ‘ifade edilen, anlaşılan şey’ demektir. İnsanın anlam arayışı tabirinde ise anlam: insanın yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur. İnsanın yaşadığı durumlara anlam verebilmesi için ‘inanmaya’ ihtiyacı vardır. Yani anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Burada ‘ gören kimdir? , nede görmüştür? , neyi görmüştür? , nasıl görmüştür? ‘ Sorularını cevaplamak gerekir. Gören insandır. Kendi anlam verdiklerinde ve değer verdiklerinde görmüştür. Gerçekleştirmek istedikleri doğrultusunda yapacağı eylemlerin doğru olacağını görmüştür. Ana zihniyeti, akıl yürütmesi ve alış zemini üzerinde görmüştür. İnsanda iki ana zihniyet vardır. Bunlar: Büyüsel zihniyet ve Olgusal-Eleştirisel zihniyettir. Bunlar insanın fıtri koşullarıdır.

Fertler bilgiyi nesilden nesile aktarır. Buna kültür denir. Bilgi türlerinin kullanımının tümü kültürü oluşturur. Kültür de ikiye ayrılır, bir millete ait olan ‘özgü kültür’ ve  her milleti kapsayan ‘ortak kültür’.

İnsanın anlam arayışında ona yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardır. Bu rehber Kur’an-ı Kerimdir ve insana ‘kamil insan’ olmayı hedef gösterir. İnsandan özüne dönmesini ister ve bunun için ona ‘oku, düşün, anla, yaşa’ der.

                                               C. İnsanın Anlam Arayışı Ve Kur’an-ı Kerim

İnsan, başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır. Bu özelliği fıtratından kaynaklanır. Fıtri imkanlar tüm insanlarda ortaktır. Ama insanların hayatı anlamlandırmaları farklı olduğu için bu fıtri imkanlarını gerçekleştirmelerinde de farklılıklar vardır. Onun için fertler eylemlerini hayatını anlamlandıran değerlerin ışığı altında gerçekleştirirler.

Bu fıtri kabiliyetlerin kaynağı nedir?

1- İnsanın kendisi ile savaştığı kaynak: Tabiat. İnsan fıtri kabiliyetinin kaynağını tabiatta görürse hayatına ‘ben merkezli’ anlam vermiş olur.

2- İnsanın kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynak: Tanrı. İnsan fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görürse hayatına ‘fıtrat-vahiy temelli’ anlam vermiş olur.

Ben merkezli anam vermeye göre insan, yaşadığı dünyanın hem bir parçası hem de ondan bağımsız bir varlıktır. Fıtrattaki bu ikilik kendisini ve diğer insanları anlamasını güçleştirir. İnsan, bu durumdan kurtulmak için hayatını anlamlandırma ve bunda da bir düzen arar ve kendine bir zihniyet edinir.

İnsan öncelikle özün varoluştan önce geldiğinin farkına varmalıdır. Bu farkındalık insanı fıtratının kaynağı olan aşkın varlığa yani Allah’ın varlığını düşünmeye sevk eder.

İnsanın hayatını anlamlandırma yolunda bir rehbere ihtiyacı vardır. İşte Allah, biz insanlara peygamberler aracılığı ile hayatı anlamlandırabilmemiz için vahiy göndermiştir. O halde hayatı, tabiatı ve evreni değerlendirmek, anlamlı kılmak Allah’ın vahyine uymakla mümkündür. Kur’an-ı Kerim insandan, varolma bilincinin farkına varmasını ister. Bunu yapabilmesi yani hayatını anlamlandırabilmesi için insana: OKU-DÜŞÜN-ANLA-YAŞA der.

Kur’an ile gerçekleştirilmiş anlam insana, Allah’a yönelme, yüksek ahlaki değerleri yaşama ve Allah’ın insan için yarattıklarından ölçülü bir şekilde faydalanma imkanı sağlar.

                                               2. KUR’AN NEDİR?                                                 A. KUR’AN BİR KİTAPTIR1. Kur’an Kelimesi:

- Kur’an, Hz. Muhammed’e vahiy oluyla Arapça olarak parça parça indirilen, bize kadar tevatür yoluyla ulaşan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen Tanrı kitabının özel adıdır.

- Kur’an, birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur.

- Ayetler ve sureler anlam bakımından birbirini tamamlar.

- Kur’an, onun lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, Kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına teşvik anlamı içerir.

- Kur’an, insanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren, insanın hayatını anlamlandıran ve ona hayat veren bir kitaptır.

2. Bir Kitap Olarak Kur’an

Kur’an fiziksel olarak bir kitaptır ancak onda başka kitaplarda olması mümkün olmayan nitelikleri, derin, anlamlı bir içeriği vardır. Az sözle çok şey anlatır. Amacı insanın anlam arayışında ona rehber olmaktır. Ama öncelikle insandan varoluşunu gerçekleştirme yolunda, Allah’a iman, itaat ve onların doğuracağı sevgi ile yönelmesini ister.

Kur’an’ın en temel konusu ‘Tevhid’ inancıdır. Kur’an’ı okuyan insan Allah’ın, en üstün ve var denmeye layık tek varlık olduğunu fark eder.

Kur’an kendinden önceki kitapları hem tasdik eder hem de onlar üzerinde bir şahittir. Semavi kitapların yanlış tefsir edilmesi üzerine Kur’an nazil olmuştur ve sürecin son halkasıdır.

Kur’an ile hayatını anlamlandıran onu kendine rehber edinen insan ‘kemale’ yürüyerek Allah’a yaklaşır. Bu sayede hayatın sırrını çözme işini bir tarafından yakalamış olur.   

B.KUR’AN VAHİY MAHSULÜ BİR KİTAPTIR1. Vahiy Kelimesi

Vahiy kelimesi sözlük anlamı olarak: Bir bilgiyi, bir işareti yazılı veya sözlü olarak muhataba en hızlı ve kestirme yoldan ulaştırmak anlamını ifade eder.

2. Vahiy Kavramı

Vahiy dini bir terim olarak, Allah’ın dilediği şeyleri peygamberlerine muhtelif hallerden biriyle bildirmesi demektir.

Vahiy kelimesi Kur’an da 72 yerde fiil halinde kullanılmış ve bu fiillerin çoğu Allah’a izafe edilmiştir. Bu da Vahyin ilahi bir fiil olduğunu ve Allah’ın varlığını, birliğini ifade eder.

Vahyin geliş şekilleri:

1.       Sadık rüya şeklinde,

2.       Cebrail (A.S)’ın asıl şekliyle görünüp ilahi emri duyurması şeklinde,

3.       Meleğin görünmeden Allah’ın sözünü Peygamber’in kalbine düşürmesi şeklinde,

4.       Hz. Peygamber’in kalbine üflenmesi şeklinde,

5.       Uyanık iken doğrudan doğruya Allah’ın kelamını duyması şeklinde,

6.       Uykuda iken meleğin vahiy getirmesi şeklindedir.

 C.KUR’AN, AYETLER VE SURELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTIR1. Ayet Kelimesi

Ayet kelimesi sözlük anlamı olarak: mucize, açık alamet,nişan,gözle görülebilen, ibret, delil vb. anlamlara gelmektedir.

Ayet kelimesinin dini terim olarak ifade ettiği anlamlar ise;a)      DELİL – Kur’an-ı Kerim Allah’ın varlığını ve birliğini ispat etmeyi amaç edinen delillerden çoğunlukla ayet diye bahsederb)      MUCİZE – Peygamberlerin Allah tarafından görevlendirilmiş elçiler olduklarını ispat eden ve ancak ilahi bir kuvvet sayesinde gerçekleşebilen olaylardır. (Örn. Al-i İmran 3/49)c)      KIYAMET ALAMETLERİ – Kıyametin tabiat kanunlarını aşan ilahi bir kuvvetle gerçekleşen olayları ortaya çıkınca önceden iman etmiş, iman etse de inandığı fayda vermemiş olanların iman ettik demeleri fayda vermeyecektir. (Örn. En’am 6/158) d)      KUR’AN’IN TAMAMI VEYA BELLİ BÖLÜMLERİ – Kur’an’ın herhangi bir suresindeki başı ve sonu bulunan, bir veya daha fazla cümleden oluşan Kur’an birimidir.   2. Ayet-Vahiy Kavramları İlişkisi

Ayet kelimesinin ıstılahi anlamı: Allah’ın varlığına ve birliğine, peygamberlerin doğruluğuna işaret eden, delil ve mucizelerdir.

İnsan Açısından Ayet: İnsanı Allah’a yönelten, O’na gidişinde iz ve işaret veren her şeydir.

 3. Sure Kelimesi ve Sure Kavramı

Sure kelimesi sözlük anlamında yüksek rütbe, alamet ve nişan gibi anlamlara gelmektedir.

Istılahi olarak ise: Ayetlerden meydana gelen, başı ve sonu bulunan Kur’an bölümlerinin adıdır.

D.KUR’AN’DA KUR’AN1. Kur’an’ın Klasik Tarifi

Kur’an, Hz. Muhammed’e vahiy yoluyla parça parça indirilmiş, Mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, tilaveti ile ibadet edilen, muciz, ilahi bir kelemdır.

2. Kur’an İsimleri Çerçevesinde Kur’an

a)      El-Kitab: Kur’an da 230 defa geçen, Kur’an’ın eş anlamlısı olan ismidir. (Bakara 2/2)

b)      El-Furkan: Hak ile batılı ayırmak, felah ve selamet anlamındadır.(Furkan 25/1)c)       Ez-Zikr: Anlamak ve hatırlamak anlamındadır. Kur’an insana Allah’ı andırıp tanıtır; unutmamak üzere hatırlatır. (Hicr 15/6,9)    

 

                                                                              


0 Yorum - Yorum Yaz


                                ‘KURAN NEDİR’ KİTAP ÖZETİ

        İnsan yaşamı boyunca  hep bir arayış içinde olmuştur. Bu arayış hayatı anlamlandırmaya yönelik bir arayıştır. Sevmek,yardım edebilmek, paylaşabilmek insanı diğer canlılardan ayıran özelliklerdir. İnsanları birbirlerinden ayıranda algılama yeteneğidir.

     İnsanın sürekli bir arayış içinde olması mutlak bir inanç gerektirir. İnsan sebep sonuç ilişkisiyle inancını korursa hayatında anlam kazanmış olur. Hayatın anlam kazanması birde fıtri değerlere bağlıdır. Bu yüksek değerlerin gerçekleştirilmesi doğrudan karar vermeye bağlıdır. Yüksek ahlaki değerlerin fert ve topluma hakim olması bütün varlıklara mutluluk getirir. Bu yüksek değerleri kazanan insan; insanları severek, musibetlere sabrederek ve doğru eylemlerde bulunarak mutlu olacaktır. İnsan ne yaparsa hayatı daha anlamlı olur? Bunu;

1)Ana zihniyeti kullanma

2)akıl yürütme

3)alış zemini üzerinde hareket etme ile başlar.

      Ana zihniyet tüm insanlarda vardır. Ancak insanları farklı kılan, farklı alış gücüyle yaratılmış olmalarıdır. İnsan bu alış gücüyle bilgiler elde eder. Bu bilgiler insanı diğer canlılardan farklı kılar. Bilgilerin nesilden nesile aktarılması ile kültür oluşur. Böylece oluşan kültür insanın kendini gerçekleştirme süreci olarak tanımlanabilir.

   İnsan eylemlerde bulunur ve bu eylemlerin hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu anlayabilmesi  için rehberlere ihtiyacı vardır. Bu rehberler, insanlara insan olma bilincini sağlar. Kuran ise ‘oku, düşün, anla ve yaşa’ diyerek insanı uyku halinden kurtarıp uyandırmayı hedefler.

   İnsan içinde yaşadığı tabiatın, dünyanın ve evrenin hem bir parçası hem de onlardan bağımsız bir varlıktır. İnsan evreni anlamlandırmak için tabiatı ve dünyayı;  kendisini yaratanı anlamlandırmak içinde tanrıyı araştırır. O insanı yaratmış ve birkaç nedenden ötürü dünyaya göndermiştir. Bu nedenler;

1)Dünya insan için bir sınav yeridir. İnsan hayatı boyunca  kendisine ve diğer insanlara karşı sorumluluklarının farkında olup ona göre yaşamalıdır.

2)İnsan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. İnsan Kuran’ı rehber edinerek  bu amaca hizmet etmelidir. Çünkü Kuran  insana oku, düşün, anla, yaşa demiştir. Bunları yapan insan Allah’ın halifesi olarak görevini anlamış olacaktır.

   İnsan sürekli bir bilgi akımı ve iletişim halindedir. Bu bilgileri aktararak bir kültür oluşturduğundan daha öncede bahsetmiştik. İşte insanın vazifelerinden biride bir vahiy kültürü oluşturmasıdır. Çünkü Kuran insanları hidayete erdirmek için geçmişte insanların hayatı yanlış anlamlandırmasından kaynaklanan somut örnekler vererek uyarmıştır. Kuran insana öğüt verici niteliktedir. Dolayısıyla bunu anlayarak yaşayan insan hayatını da anlamlandırmış olur.

  Sonuç olarak insan doğumdan ölüme kadar bir arayıştadır. Bu arayışını ise yüksek ahlaki değerler, sağlam bir kültür, akıl yürütme, Kuran ve önderler ile bulabilir. Aksi halde sadece çevresine zarar vermekle kalmaz kendisi de hayata küser, hayat onun için yaşanılmaz olur.

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz




KUR’AN NEDİR?


1.İnsanın Anlam Arayışı Ve Kur’an-Kerim

a)İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

       İnsan varolduğundan beri içinde yaşadığı dünyayı anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsanda varolan bilme isteği ve merak duygusu insanın hayatı anlamlandırmasını gerektirmiştir. Fakat bu anlamlandırma çabası içinde en az anlayabildiği varlık kendisidir. Her insan eylemlerini anlamsız bulmaz. İnsandaki bu kabiliyeti fıtridir. Bu nedenle tarihten önceki zamandan günümüze kadar her insanda bu hal mevcuttur. 

       İnsanın kendini anlama yani nereden gelip nereye gittiği ve ne yapması gerektiği ile ilgili sorularına din, felsefe, metafizik gibi ilim dallarıyla cevap verilmiştir. Bu cevapların ne derece isabet ettiği kestirilememiştir. Buna rağmen bu çabaların hiçbir hakikat ifade etmediği söylenemez. Bunlar düşünürlerin insanlara bıraktığı mirastırlar. Bu farklı çalışmalar insanlarda da farklı görüşler ortaya çıkarmış, eleştirel düşünmenin ve ilerlemenin bir koşulu olmuştur. Bu sayede hayatın anlamlandırılmasında büyük sistemler ve sentezler ortaya konulmuştur. Bu sistemler geçmiş çağların fikirlerinden yararlandığı için toplumların düşünürler, düşünürlerinde toplumlar üzerinde etkisi vardır. Bazen de filozof ve düşünürler toplumun istek ve ideallerini, zamanlarının düşüncesini aşmışlardır; hatta bazen karşı cephe bile almışlardır. Bu durum doğaldır. Çünkü filozofların kendini toplumun isteklerine yönlendirmesi onu hayatı anlamlandırmada başarısız kılmıştır. Onlarda bu sayede yeni gerçeklikler üretmişlerdir. Bu durumun sebebi insanın fıtratıdır. İnsan fıtratını tatmin etmeyi ister. Bu sebeple bir sistem ‘mantıksal tutarlılık’ ve ‘gerçeğe uygunluk’ ilkelerini taşımalıdır. 

b) İnsanın Anlam Arayışı Serüveni Nasıl Gerçekleşir?

       Anlam kelimesi sözlükte ifade edilen, anlaşılan şey; iç, ruh, biçim ve kalıp dışında kalan öz; cisimle ilgili olmayan hal; yalnız işaretlerin değil aynı zamanda şeylerin ve olayların işaret ettiği şey olarak tanımlanmıştır. İnsanın anlam arayışı tabirindeki anlam ise insanın yapıp etmelerini yöneten, insanın somut varlık bütününe ait, bu varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarında birini ifade etmektedir. O halde anlam insan gerçeğinin bir olgusudur. Anlam bilen, yapıp eden, değerlerin sesini duyan, tavır takınan, isteyen, özgür hareketleri olan, seven, çalışan, eğitilen, inanan, bio-psişik bir yapıya sahip olan insanın yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir. Kısacası anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Ancak gören kimdir, nede görmüştür, neyi görmüştür, nasıl görmüştür? sorularına cevap vermelidir.

         Gören insandır. İnsan gerçek bir dünyada gerçek olaylar içinde yaşar. İnsanın hayatı akış içindedir. İnsan bu akış içerisinde hayatına bir şekil kazandırmaya, anlam katmaya çalışır. Yani insan eylemlerinin anlamını sorar. Aksi halde insan anlamsızlık duygusunu yaşar. Bu anlamlandırma insanın tarihsel bir varlık olduğunu doğrular. İnsan eylemlerinde engellerle karşılaşırsa ya bu engelleri aşmaya çalışır ya da yeni yollar bulur. Bu eylemlerini yeni anlam katmak demektir. Bu şekilde eylemlerine anlam katabilen yegane varlık insandır. İnsan amaca ulaşmayı hedefleyen bir varlık olmasını seçemediği gibi fıtratı da çalışmayla elde edilen bir durum değildir.  

         İnsan anlam görmesi söz konusu olan şeyi görmüştür. Kişi varoluş gereği obje ile ilişki kurmuştur. Bu ilişki kişinin anlamasında etkendir, objeyi algılayışlarındaki farklılıklar hayatına anlam katabilmesindeki farklılıklara yol açar.

         İnsan eylemlerini yöneten değerler yüksek değerler, araç değerler ve alışılan değerler olarak üçe ayrılırlar. Yüksek değerler çalışkanlık, sevgi gibi değerlerdir. İnsan bunlara doğuştan sahiptir. Araç değerler ilgi ve menfaat alanının değerleridir. İnsan bu değerleri gerçekleştirmeye çalışır. İnsanlar arası rekabete yol açabilir. Alışılan değerler ise alışkanlıkların değerleridir. Temelini toplum hayatında bulurlar. İnsan tüm bu değerleri kullanarak hayatını anlamlandırmaya çalışır.

         İnsan temel aldığı değerlerden doğan amaçlarının anlamlı olacağını görmüştür. İnsanın hayatı anlamlandırması hem iç hem de dış olarak iki yönde olur. İnsanın bir bütün olarak hayatını anlamlandırması hem iç hem dış dünyadaki başarılarıyla sağlanır. Kişinin hayatını keşfetmesi eylemlerini ortaya koyarak, bir şeyi severek, musibetlere sabrederek gerçekleşir.

         İnsan fıtri kabiliyetlerini gerçekleştirmek ister ve bu hale ne kadar kendini verirse o kadar insan olur, başarılı olduğunda mutlu olur. Aksi durumda insan anlam arayışından vazgeçebilir.

         Kişinin fıtratından gelen varlık koşulları üçe ayrılır: ana zihniyetler, akıl yürütme ve alıştır. İnsanın anlam vermesi bu şekilde gerçekleşir. İnsanda büyüsel zihniyet ve olgusal zihniyet olmak üzere iki ana zihniyet vardır. Bunlar birbirinden ayrıdırlar. Ana zihniyetler insanın fıtri koşullarıdır. Alış tutumlarla ilgilidir. Zihniyetler insanın özüyle, tutumlar ise varoluşuyla ilgilidir. Bu yüzden öz varoluştan önce gelir. Kişi varolana etki ettikçe ve ondan etkilendikçe varoluşu değişme içerisindedir.

        İnsanlar edindikleri bilgilerle tutumlarda bulunurlar ve bu bilgi aktarılabilir. Bu faaliyete kültür adı verilir. İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kısaca kültür insanın kendini gerçekleştirme sürecine verilen addır.

       İnsan doğru ve değerli eylemi bulmak için kendine örnek ya da önder kişiler seçebilir. Hayatın anlamlandırılması dünyada olup bitenlerle ilişki içindedir. İnsan ulaşmak istedikleriyle ulaştıkları arasında gerilim yaşar. Bu noktada Kuran insana muttaki insan olması gerektiği hedefini getirir. İnsanın fıtratını gerçekleştirmesini ister. Bunun için insana ‘oku, düşün, anla, yaşa’ kuralını sunar, etkin okumayı hedef kılar.

 c)İnsanın Anlam Arayışı Ve Kur’an-ı Kerim

        Fıtrat her insan için aynıdır fakat insanların onu gerçekleştirmesi farklı farklı olur. O halde fıtratın kaynağı nedir? Bu konuyla ilgili iki görüş ortaya çıkmıştır. Bunlar fıtratın kaynağını tabiat olarak görenler ve Tanrı olarak görenlerdir. Bu nedenle insan fıtratını iki şekilde anlamlandırmaya çalışır: ben merkezli anlam verme ve vahiy temelli anlam verme. Ben merkezli anlam vermede insan fıtratının tamamını gerçekleştiremez. İnsan öncelikle özün varoluştan önce geldiğini kavramalıdır. Bunu düşünmesi onu Allah’ı düşünmeye sevkeder. Allah insanlara fıtratını gerçekleştirmesi için yol göstermiştir. Hz. Adem’den başlayarak Hz. Muhammed’ e kadar hayatı anlamlandırmaya ışık tutulmuş ve aynı ilkeler tekrar edilmiştir. Tevhid temelli bu mesaj her çağda hayatı anlamlandırma beklentisine cevap vermiştir. Mesaj aynı kalmış sadece uygulamada (şeriat) farklılıklar olmuştur. Bu yaratılış hikmetine dayanır. İnsan imtihan edilmektedir. Burada emanet terimi öne çıkar. Emanetin iki boyutu vardır. İlki bütün varlıkların insana emanet edilmesi diğeri bütün varlık kategorilerinin insanda mevcut bulunmasıdır. Bu emanetlerle hayat anlamlandırılmaya çalışılır. Bu da iman veya inkar sonucunu doğurur.

        İnsan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. İnsan bütün tabiatla alakalı yoğun bir varlık birliğine sahiptir. Bu özellikler ona sorgulayışında başarılı olması için verilmiştir. İşte Kur’an-ı Kerim fıtri imkanlarımızı nasıl gerçekleştireceğimizi söyleyen vahiy mahsulü son kitaptır. Kur’an fıtrata rehber bir kitaptır. Bunun gerçekleşebilmesi için insana oku, düşün, anla, yaşa kurallarının uygulanması gerektiğini söyler. Peygamberimizde bu tekniği kullanmıştır. Müminin Kur’an hayat bütünlüğü içerisinde bu anlamı keşfetmesi imanla başlar; amel, sevgi, sabır olarak yol alır. Bütün insanlar bu şekilde davranırsa salih toplum oluşur. Kur’an bu konuda iki metot kullanır: Allah rızası ve sevap –ceza metotlarıdır.


 2.Kur’an Nedir?

a) Kur’an Bir Kitaptır

        Kur’an Hz. Muhammed’e Arapça olarak parça parça indirilen, bize tevatürle ulaşmış, tilavetiyle ibadet edilen ilahi kitabın özel adıdır. Kur’an kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. Bir anlam bütünlüğüne sahiptir. ‘Allah’ın kelamı’ olduğu ayetlerle desteklenmiştir. Hem yazılmış hem ezberlenmiştir. İlimleri toplamış, hayatı anlamlandıran, hükümleri iç içe, hakikatleri anlatan bir kelamdır. Kur’an iki kapak arasında bulunmasından dolayı diğer kitaplarla benzerdir ve farklı yönleri de vardır. Mesela Tevrat ve İncil adalet ve insan değerlerini kabul ediyordu fakat Kur’an bu değerleri ahlakın güzelleştirilmesi noktasında diğer değerlerle birlikte kullanır.

         Kur’an’ın son derece özlü, ahenkli bir üslubu vardır.  Bu onun vahiy ürünü olduğunu gösterir. İnsana yardımcı olmak için Allah, insan, hayat, tabiat, evren onun içinde anlatılır. İlk sure Fatiha’dır. Bu sure Kur’an insanını tasvir eder. En temel konu Tevhid inancıdır. Kur’an’ı okuyan insan Allah’ın en üstün ve var denmeye layık tek gerçek varlık olduğunu anlar. Kur’an benzerinin getirilemeyeceğini söyler ve meydan okur. Önceki kitaplarda bulunan yüksek ahlaki değerleri korumuştur. Kur’an’ın içeriğini üç kısma ayırmak mümkündür. Bunlar kendisinden önce inmiş kitapların prensipleri; nüzul ortamında bilinen töreler, yasalar, hikayeler ve ilk defa söylenmiş hakikatlerdir. İlk defa söylediği hakikatlerle insanı kemale ulaştıracak yolları göstermiş, insanın arayışına cevap vermiştir. Bu sayede Allah’a yaklaşılmış, dünya-ahiret bütünlüğü bir tarafından yakalanmış olur.

b)Kuran Vahiy Mahsulü Bir Kitaptır

         Kur’an- Kerim Hz. Peygamber’ e vahiy yolu ile inmiştir. Vahiy kelimesi vahy kökünden elçi göndermek, ilham, gizlice söz söylemek, ikinci şahısa ilka olunan söz, seslenmek, acele etmek; iha kökünden birine bir kimseyi bir nesneyi göstermek anlamlarına gelmektedir. Vahiy Allah’ın bütün varlıklara fıtratlarına uygun hareket etme yöntemini bildirme yolu ve insanlarla, varlıklarla konuşma şeklidir. Vahiy sözcüğünün geldiği köke ve lügat anlamlarına bakılarak yapılan tarifi ise bir bilgiyi, bir işareti yazılı veya sözlü olarak muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmak anlamını ifade eder. Dini bir terim olarak vahiy Allah’ın dilediği şeyleri peygamberlerine muhtelif hallerden biriyle bildirmesi demektir. İlahi vahiy tevhid sürecinde gelmiş bütün semavi dinlerin temelidir.

       Vahyin farklı geliş şekilleri vardır. Bunlar Şura suresi 51. ayette belirtildiği gibi;


  • Sadık rüya şeklinde vahiy

  • Cebrail’in asli heyetiyle görünüp ilahi vahyi bildirmesi

  • Meleğin görünmeden Allah’ın sözünü Peygamberin kalbine düşürmesi

  • Meleğin insan şekline girerek vahiy getirmesi

  • Hz. Peygamber’in kalbine üfleme şeklindeki vahiy

  • Uyanık iken doğrudan doğruya Allah kelamını duymak

  • Uykuda iken meleğin vahiy getirmesi şeklindedir.

    Vahiy olgusunda sürat esastır. Hz. Muhammed aldığı vahyin hayatı anlamlandırmada canlı örneği ve önderi olmuştur. Kuran lafz ve mana olarak Allah katından indiği için Hz. Muhammed’in hiçbir katkısı olmamıştır. Metni aldıktan sonra yaptığı iş sırasıyla ezberlemek, yazdırmak, onu tebliğ ve teybin etmek, açıklamak ve tefsir etmek, tatbik etmek olmuştur.

c)Kur’an Ayetlerden Ve Surelerden Oluşan Bir Kitaptır           

         Ayet kelimesi sözlükte mucize, açık alamet, gözle görülebilen, ibret, belirti, delil anlamlarında kullanılmaktadır.

1.DELİL: Kur’an-Kerim Allah’ın varlığını ve birliğini ispat etmeyi gaye edinen delillerden çoğunlukla ayet diye söz eder.

2.MUCİZE: Peygamberlerin Allah tarafından görevlendirilmiş elçiler olduklarını ispat eden harikulade, tabiat kanunlarını aşan, ancak ilahi bir kuvvet sayesinde gerçekleşebilen olaylara da ayet denmiştir.

3.KIYAMET ALAMETLERİ: Kıyametin olağanüstü olayları da ayet olarak nitelendirilmiştir.

4.KUR’AN’IN TAMAMI VEYA BELLİ BÖLÜMLERİ: Kur’an’ın herhangi bir suresindeki başı ve sonu bulunan, bir veya daha fazla cümleden oluşan Kur’an birimine ayet denir. Kur’an’ın tamamına da ayet denir. İnsan açısından ayet insanı Allah’a yönelten, O’na gidişinde iz ve işaret veren her şeydir. Ayet ikiye ayrılır. Kevni ayetler fiili, tekvini, ilmi ayetlerdir. Yaradılış yoluyla varlık dünyasına çıkarılan ve evrende fiilen var olan ayetlerdir. Kavli ayetler ise vahiy yoluyla inen ayetlerdir. O halde Kur’an’ı-Kerim de hayatın içinden ilmi bir ayettir.

        Sure kelimesinin lügat anlamları yüksek yer, bir kenti kuşatan sur, şeref, şan, binanın katlarıdır. Dini bir terim olarak ayetlerden meydana gelen başı ve sonu bulunan müstakil Kur’an bölümlerinin adıdır.

  

d)Kur’an’da Kur’an

     

       Kur’an Hz. Muhammed’e parça parça vahiy yoluyla indirilmiş, mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, tilavetiyle ibadet edilen, muciz ilahi kelamdır. Bu kutsal kitabın Kur’an isminden başka isimleri de vardır. El-Kitab en çok kullanılan ve Kur’an’ın eş anlamı olan isimdir. El-Furkan hak ile batılı ayırmak, felah ve selamet anlamındadır. Ez-Zikr anmak ve hatırlamak anlamındadır. Kur’an insana Allah’ı tanıtır ve hatırlatır

Farkında olarak veya olmayarak insanda hep bir fıtrat arayışı vardır. İnsanın fıtratı ile buluşmasını sağlayan vahiydir. Bundan dolayı Kur’an kendini hidayet rehberi olarak nitelemekte ve insan-hayat-tabiat-evren bütünlüğünü sağlamaya yardımcı olmaktadır.   

 


 


0 Yorum - Yorum Yaz


 

DEMET ALTINDAĞ  12070028   İDKAB 2 TEFSİR   LİSANS

KUR’AN  NEDİR? Ahmet Nedim SERİNSU, Şule Yayınları, 5. Baskı, Ağustos 20012

     İnsan varolduğu an itibarı ile kendisini ve içinde yaşadığı evreni anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsan yaratılışı gereği hayatında bir anlam ve amaca ihtiyaç duymaktadır ve bu amacı aramaktadır. İnsan kendi hayatını oluşturan her türlü şeyi anlamlandırmak ister.

    İnsanın anlam arayışı onun fıtri bir kabiliyetidir. Her insan bunu kendisi bulmalı ve ” inanmanın “ sorumluluğunu üstlenmelidir. Ancak o zaman kendi anlam talebini karşılar.

    İnsan sürekli hayatının anlamını bulmak ister, türlü engeller onu bu çabadan caydıramaz. Her insan farklı alanlarda hayatının anlamını aradığı sorulara cevap bulmaya çalışmıştır ( din, bilim, felsefe). İnsanların farklı anlamlandırmaları sonucu kişiler, toplumlar arası düşünce ve yaşayış farklılıkları oluşmuştur. İnsanın hayatını şekillendiren sistemler vardır. Tüm sistemler, gelenek görenekler ortak anlamlandırma ve kabullerle oluşmuştur.

     İnsanın beğenisini sağlayan bilgi tutarlı ve mantıklı olan bilgidir, bu bilgi bir bilimin sınırlarında değildir.

     İnsanın anlam arayışı nasıl gerçekleşir?  Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur. Anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. İnsan eylemlerinin anlamını gören kişidir. İnsan eylemlerinin anlamlarını sorar eğer sormazsa anlamsızlık duygusu yaşar. Yaptıklarına değer veren, anlam yükleyen biricik varlık insandır. Bu insanın fıtri tavrıdır. İnsanın anlamlandırması nesne ile ilişki kurmasıyla başlar. İnsanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi, hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır.

     İnsan ne kadar erdemli olmak isterse, ne kadar hayatının anlamını bulmak isterse o kadar insandır.

     İnsanın fıtratını oluşturan zihniyetler vardır. Bunlar büyüsel zihniyet ve olgusal-eleştirel zihniyettir. Ana zihniyetler insana doğuştan verilmiş fıtri özelliklerdir(konuşma, gülme vb).

      Ana zihniyetler insanın özüyle, tutumlar varoluşuyla ilgilidir. İnsanda varoluşun temeli özdür. İnsanın özü değişmez fakat yaşamı boyunca anlamlandırmaları onun varoluşunu değiştirir. İnsan elde ettiği bilgi ile amelini gerçekleştirir. İnsan varoluşu bilgi ile yoğrulmuştur, varoluşunun sebebi budur. Bu kişiyi ben yapar. Benlerin farklılığı ise alışların farklılığından kaynaklanır.

     İnsanlar belirli davranış kalıpları, tutumlar sergilerler. Tutumlar insanın davranışını etkiler, alanı içine alır. Yeni bir davranış ancak yeni bir tutumla mümkündür.

    Bilgi nesilden nesle gelişerek devreder. Her insan isteği ölçüsünde ondan faydalanır. İnsanın bu faaliyetinin tümüne kültür denir. İnsanın varoluşunu hissetmesi kültür sayesindedir. İnsan kültür içerisinde hayatını anlamlandırmaya çalışır.

     İnsan varlığında hür bir varlıktır ve bu hürriyetini kullanmak ister. Bu durumda insan neyi yapıp yapmayacağını bilemez. Bunu kişiye gösterecek olan ise örnek kişilerdir. Bu kişiler insanlara insan olma bilincini kazandırırlar. İnsan bazen hayatında hiçbir anlam bulamayabilir, bunu değiştirmek ise tek başına zordur. Bu yüzden hayatı tecrübe etmiş, hayatın anlamının ne olduğunu bilen önder insanlara ihtiyaç vardır.

      İnsanın hayatında ulaştığı ve ulaşmayı amaçladığı hedefleri vardır. İnsan özgürce seçtiği bir hedef için mücadele eder, bu mücadele insanı ayakta tutar. Bu mücadele olmazsa insan bunalıma girer. Allahu Teala yeryüzünde halifesi yaptığı insana Kur’an’da “kamil insan” olmayı hedef gösterir. İman etmesi için insana yalvarmaz, ondan hür bir varlık olarak özünde olanı bulmasını ve onu ortaya çıkarmasını ister. Bunun için ona etkin okumayı önerir, ona “oku, düşün, anla, yaşa” der. İnsanı insan yapan anlam arayışına koymayı ister.

     Her insan kim olursa olsun Müslüman, Hristiyan, kadın, erkek her insanın yaratılıştan getirdiği bir anlam arayışı vardır. İnsan yaratılıştan bilgisayar gibidir. Boş zihnine en güzel programlar yüklenmelidir. Bunun için ise Allah insana rehberler göndermiştir. Bu rehberler ise Kur’an-ı Kerim ve Peygamberlerdir.

 Peygamberler yaşadıkları toplumun zihniyetini aşarak Tevhid inancının evrenselliğiyle hayatı anlamlandırmışlardır. Hayatı anlamlandırmak ancak Allah’ın vahyine uymakla olur. O her asırda ilahi nurlar saçacak bir ışıktır.


0 Yorum - Yorum Yaz


                 KUR'AN NEDİR?

          İNSANIN ANLAM ARAYIŞI SERÜVENİ

    İnsandaki anlama merakı ve öğrenme arzusu, insanı insan eden en büyük . İnsanların inanışları, insanın fıtratında bulunan anlama merakının ifadesidir. İnsanın anlam arayışı, onun fıtri bir kabiliyetidir. İnsanın açıklamalar ve anlayışlardaki amacı, hayatı anlamlandırmak yani fıtratının imkanlarını tatmin eden toplu bir görüşe, evrensel bir anlamaya yükselebilmektedir. İnsanlar kendi düşünce ve eylemleri üzerinde düşünmeye ve kendi kendilerini inceleme konusu olarak almaya başlamışlardır. Bunun sonucu olarak giriştikleri çözümlemelerin derinliği, farklı düşünce ve eserlerin artışına, bu da eleştirici ve sentezci zihniyetin gelişmesine imkan sağlamıştır. Dolayısıyla bütün sistemler, zamanlarının, geçmiş çağların hakim fikirlerinin, fikir geleneklerinin birbiri içinde tamamlanması ile oluşmuşlardır. Ayrıca her sistem, bu sistemi kuranın eleştirel ve sentezci çabalarının eseridir.Bu sebeple toplumların,filozof ve düşünürler üzerinde;filozof ve düşünürlerin de toplumları ve zamanları üzrinde etkisi vardır.

                       İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?

      İnsanın anlam arayışı tabirindeki anlam sözcüğü insanın bütün yapıp etmelerini yöneten, insanın somut varlık bütününe ait, bu varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarındanbirini ifade etmektedir.Anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Ancak gören kimdir; Nede görmüştür; Neyi görmüştür; Nasıl görmüştür? Sorularına cevap  verilmelidir.

      Gören, insandır.İnsan reel bir dünyada ve onun gelip geçici reel olayları içinde yaşar. Yani insan eylemlerinin anlamını sorar. Aksi halde insan, anlamsızlık duygusunu yaşar. Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır: Yüksek Değerler; sevgi, inanmak, doğruluk, çalışkanlık, masumluk, dürüstlük,  insaflılık, vefa, güven, saygı…insan bu değerlere doğuştan sahip olur. Yani keşfedilmiş değerlerdir. İkincisi; Araç(vasıta) Değerler; İlgi ve menfaat alanının değerleridir. Her türlü maddi-manevi servet değerleridir. İnsan bu değerlere de  doğuştan sahip olur. Yani bu değerler de keşfedilmiş değerlerdir. Bir diğeri de, Alışan Değerlerdir; bunlar alışkanlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürünün değerleri…bu değerlere doğuştan sahip olunmaz, kültür ortamının içinde oluşur. İnsan dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği, hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin değerli, anlamlı olacağını görmüştür.Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iç dünya yani kişinin kendi içinde ve dış dünyada, evrende olur.Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi  üç farklı yoldan gerçekleşebilir. Birincisi, amel/eylem ortaya koyarak. İkincisi, bir şeyi/bir insanı severek. Üçüncüsü, musibetler/sıkıntılara sabrederek.

        İnsanın Eylemlerini Yöneten Değerlerin Hayata Katılmasının Sonuçları Nelerdir?

    İnsanın yapıp-etmesinin,hayatını anlamlandırmasında gerçekleşen sonuçları vardır. Bunun için eylemine bir anlam vererek insan olma koşullarının yerine gelmesini sağlar. İnsan fıtri kabiliyetlerini, insan olma imkanlarını gerçekleştirmesini sağlar.Bu insanın kendini gerçekleştirme halidir.. insan eylemlerine anlam verince hayatını nasıl anlamlandırdığını ortaya koymuş olur.Hayat bu şekilde anlamlandırılınca insani ilişkilerde bütün insanlara fıtri imkanlarını aynı zamanda gerçekleştirebilmenin yolu açılmış olur.İnsan anlam arayışında başarılı başarılı olduğunda, fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur, hayatın problemleri ile başa çıkabilecek bir yetenek kazanır ve en önemlisi mutlu olur.İnsanın anlam arayışı boşa çıkarsa; fıtri yeteneklerini iptal eder,hayat yük olur, anlık haz arayışına yönelir ve herşeyden vaz geçer.

        Ana zihniyetler, insanın fıtri koşullarıdır. Bunlar, insan olmanın halleridir. Özün  içeriğinin sürekli değişmesi, bir zihin faaliyetidir. İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hisssetmesi kültür sayesindedir. Kültür, insanın varolanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. Bu bilgilere dayanarak ortaya koyduğu eser ve davranışlar, sahip olunan kültürün görünümleridir.Kültür, insanın kendisini gerçekleştirme sürecidir.İnsanın bir fert olarak veya topluluk içinde hayatını anlamlandırması meselesi ile dünyayı ve dünyada olup bitenleri anlamak ve açıklamak meselesi, bütün çağlarda, bütün filozoflarca, biri diğerine bağlı, biri diğerinin içinde ele alınmıştır.

       İnsanın, hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgisi ve çabası, hatta umutsuzluğu, varoluşsal bir durumdur. Ama kesinlikle psikolojik bir rahatsızlık değildir. Hayatın anlam bulması için insana yardım edecek, yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber, insana, varlığının derinliklerinde   bulunan gerçekten özlediği şeyleri ona farkkettirmelidir.Onun için vahiy(Kur’an-ı Kerim), ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana, kamil insan olmayı hedef gösterir.

                               İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

İnsanın bu fıtri imkanlarını gerçekleştirmesi ve onlara etkinlik kazandırmasında, hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşebilir:

1-      İnsanın kendinden kaynaklanan ‘’ben merkezli ‘’ anlam verme: insanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görmesinin sonucu.

2-      Fıtri ilkeleri temel alan ‘’fıtrat-vahiy temelli’’ anlam verme: insanın, fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucu

İnsanda fıtratın varoluştan önce geldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah’ın varlığını düşünmeye sevk etmesidir. O halde Allah, insanı yaratmış, hem fıtratını vermiş hem de hayat nimetini bahsetmiştir. İşte Allah, peygamberler aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler  göndermiştir.Kur’an’ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için ona önerisi şudur: oku, tedebbür et,anla, ve ihlasla yaşa!

    Kur’an, Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça iindirilip, bize tevatürle naklonulan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz  Allah kitabının adıdır. Kur’an birbirine yakın harfler,kelimeler,ayetler ve surelerde oluşur. Ayetler ve surelerin içerdiği anlamlar birbirini doğrular. Kur’an’daki hükümler, kurallar içiçedir.İnsanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır. Kur’an semavi kitapların yanlış anlaşılarak/tefsir edilerek tevhid inancının tahrif edilmesine engel olmak üzere nazil olmuştur. Kur’an, insanın hayatını anlamlandırarak fıtratını gerçekleştirmesi ve mutlu olmasını sağlamak için gelmiştir. Kur’an metni içindeki her kelimede ilahi bir ahenk ve musiki kulağı okşar. O her haliyle insan sözü olmayıp melek vahiy olduğunu ispatlar.O her asırda yeni ışıklar açan ilahi bir nurdur.

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


KURAN NEDİR?

1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

A.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI

İnsan varolduğundan beri sürekli olarak içinde yaşadığı dünya ve evreni tanıyıp anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur. İnsandaki bu anlama merakı ve öğrenme arzusu, insanı insan yapan en büyük kuvvettir.

İnsanların inanışları, insanın fıtratında (öz’ünde) bulunan anlama/anlamlandırma merakının ifadesidir. Bütün insanlardaki bu inanama ve anlamlandırma hali aynıdır. Çünkü insanın anlam arayışı, onun fıtrî bir kabiliyetidir.

İnsan zihni bulunduğu dünyayı, kendini çevreleyen varlık ve nesneleri, kendi fıtratını, duygu ve inançlarını, eylemlerinin gayesini hayatı için gerekli görerek anlamak istemiştir. Ortaya attığı sorulara bir sürü cevaplar vermiştir. Bu cevap ve çözümlerle hayatını anlamlandırmış, zihnini ve eylemini tatmin ettiğini sanmıştır.

Ne bu sorular ne de bunlara verilen cevapların bir sonu yoktur. İnsan, sayısız bocalama, başarısızlık ve tutarsızlık yaşar. Ama yine de fıtratının, varlık koşulunun gereğini yapmış, ardı arkası kesilmeyen bir bilme çabasıyla fıtrî imkânlarını kullanarak hayatını ve varlığı anlamaya açıklamaya çalışmıştır.

İnsan, fıtratını gerçekleştirirken, diğer bireyler ve toplumdan da etkilenmiş, insanlık serüveninden de yararlanmıştır. Bu sayede düşüncesini zenginleştirip geliştirmiştir. Ama yine de hayatını anlamlandırmak için erişeceği hakikat fikrinin peşinden koşmuş, türlü yön ve yöntemler denemiştir. İnsanın bunu araştırmadaki amacı, hayatı anlamlandırmak, yani fıtratının imkânlarını tatmin eden toplu bir görüşe, evrensel bir anlamaya yükselebilmektir.

Bunun sonucunda fertler ve topluluklar arasında düşünce ve davranış farklılıkları oluşmuştur. Bu durum insanın fıtratının gerçekleştirilmesinin bir boyutudur.

Böylece insanlar, kendi düşünce ve eylemleri üzerinde düşünmeye ve kendi kendilerini inceleme konusu olarak almaya başlamışlardır. Bunun sonucu olarak giriştikleri çözümlemelerin derinliği, farklı düşünce ve eserlerin artışına, bu da eleştirici ve sentezci zihniyetin gelişmesine imkân sağlamıştır.

Dünyanın akışı içerisinde, büyük gayretlerle durmadan değişen insan, ilim ile amelin uygunluk ve birliğini gerçekleştiren bir dünya görüşüne, hayatı anlamlandırmaya ulaşmak amacıyla büyük sistemler ve sentezler ortaya koymaya çalışmıştır.

Bütün sistemler, zamanlarının, geçmiş çağların hâkim fikirlerinin, fikir geleneklerinin birbiri içinde tamamlanması ile oluşmuşlardır. Ayrıca her sistem, bu sistemi kuranın eleştirel ve sentezci çabalarının eseridir. Bu sebeple toplumların, filozof ve düşünürler üzerinde; filozof ve düşünürlerin de toplumları ve zamanları üzerinde etkisi vardır.

Filozoflar ve düşünürler, toplumlarının ve zamanlarının hayatı anlamlandırmalarını ifadelendiren veya gerçekleştiren, bunları bütünleştirerek büyük bir senteze erişen insanlardır.

Ancak bu kimseler, getirdikleri hayatı anlamlandırma sistemleri ile zamanlarının düşüncesini, toplumlarının ideal ve isteklerini aşmışlardır. Bazen de başka ideal ve düşüncelerle, toplumları ile birlikte yaşadıkları hayatı anlamlandırma anlayışlarını değiştirmişler, hatta karşı cephe almışlardır.

Böylesi bir durum doğaldır. Bunun doğal olmasının sebebi, insanın fıtratıdır. İnsan, hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler. Bu sebeple bir sistemi diğer insanların beğenmesini sağlayan, sağlamlığını ve değerini oluşturan mantıksal tutarlılık ve gerçeğe uygunluğudur. Bu gerçek asla bir bilimin sınırları içinde değildir. Her bilgi, ondan bize bir taraf, bir görünüş sunmakta ve fıtratı, yani kendimizi tanımamıza imkân vermektedir.

B.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?

Anlam, insan gerçeğinin bir olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir. Onun için anlam, bitin varlık koşulları ile ilişki içindedir. Özellikle inanmayı içirir. Çünkü inanmayan bir insan hayatını anlamlandıramaz, amaçlarını gerçekleştirmek için emek harcamaz.

Anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı içeren bir şeydir. Ama öncelikle ”gören kimdir, ne de görmüştür, neyi görmüştür ve nasıl görmüştür” sorularına cevap verilmesi gerekir.

Gören, insandır. İnsan, dünyadaki akış içerisinde hayatını anlamlandırmaya çalışır. Yani eylemlerinin anlamını sorar. Bunu yapmazsa anlamsızlık duygusuna kapılır. Çünkü eylemlerinin ve eylemlerinin sonuçlarının bir anlamı vardır. Bu şekilde hayatına anlam verir.

İnsan, eylemlerini yaparken karşısına sorunlarla birlikte, eyleme yüklediği anlam da ortaya çıkar. Bu noktada insan ya sorunlara çözüm bulmaya çalışır ya da sorun veya engel olmayan başka bir yol seçe. Bu iki seçenek de insanın eylemlerinin yeni anlamlarla devam etmesi demektir.

İnsanın bir şeyde anlam görmesi, varoluşunu gerçekleştirmesidir. Bu varoluş bireyin varoluşu ise nesne ile ilişki kurmasıyla başlar. Böylece bireyin özünü oluşturan unsurlar içerik kazanır.

İnsanların nesneyi kavrayışları, algılarındaki farklılıklar, bilgi seviyeleri, yaşadıkları zaman ve mekânlar birbirinden farklı olduğu için hayatlarına kattıkları anlamlar da birbirinden farklıdır. Herhangi bir durumda bir kişi olayı farklı bir biçimde ele alırken, diğer bir kişi olayı başka bir boyutuyla değerlendirebilir. Yani her insanın ortaya koyduğu ürün farklılık arz eder.

İnsan eylemlerini yöneten değerler; yüksek değerler, araç değerler ve alışılan değerler olmak üzere üç gruba ayrılır.

İnsan, yüksek değere doğuştan sahip olur. Bu değerin gerçekleştirilmesi doğrudan karar vermeye bağlıdır. Yüksek değerler ve onlara dayanan eylemler çağdan çağa, toplumdan topluma değişiklik göstermez.

Araç değerlerde insanın doğuştan sahip olduğu değerlerdir. İnsan, hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleştirilmesine dayanır. İlgi ve menfaat alanının değerleridir.

Alışılan değerler ise alışkanlıkların, modanın, zevkin değerleridir. Bu değerler, zamanla otomatikleşen ve algılanan eylemleri yöneten değerlerdir. Çağdan çağa, toplumdan topluma değişir.

İnsan, hayatında hangi değerlere anlam veriyorsa o değerler, onun eylemlerine yön verirler. Çünkü insan, yapıp-etmeleri ile ana amaçları arasında bir ilgi kurar.

İnsanın hayatının anlamını gerçekleştirmesi iç dünyada ve dış dünyada olmak üzere iki yönde olur. Hayatının anlamını bir bütün içerisinde gerçekleştirebilmesi için bu ikisi arasındaki bütünlüğü bir uyum içinde sağlaması gerekir.

Bireyin hayatının anlamını keşfetmesi üç yoldan gerçekleşebilir:

1.Amel /eylem ortaya koyarak, yüksek değerleri duyarak yaşamak, araç değerleri ve alışılan değerleri bu yüksek değerlerle oluşturarak.

2.Bir şeyi severek, yürekten inanacağı sonra da ona hizmet edeceği bir ideale kendini adayarak yaşamak.

3.Musibet ve sıkıntılara sabrederek yaşamak.

İnsan fıtrî kabiliyetlerini gerçekleştirmek için ne kadar çok uğraşırsa o kadar insan olur. Bu insanın kendini gerçekleştirme halidir. Kişi kendine ermeyi değil, kendini aşmayı amaç edinmişse bu hali kendiliğinden yaşar.

İnsanın anlam arayışı başarılı olduğunda, fıtrî yeteneklerini keşfetmiş olur, hayatında karşısına çıkabilecek problemleri çözme konusunda başarı kazanır ve mutlu olur.

İnsanın anlam arayışı başarısız olduğunda ise, fıtrî yetenekleri yok olur, hayat yük olmaya başlar ve anlamsız gelir, kişi her şeyden vazgeçer.

Birey nesne ile ilişki kurmaya başladığında fıtratından gelen varlık koşulları ortaya çıkar. Bunlar:

*Ana zihniyetler

*Akıl yürütme ve

*Alış zemini üzerinde hareket eder.

Kişi- obje ilişkisinde fıtratı oluşturan bu ve diğer varlık şartları, anlam kazanır. İnsanın anlam vermesi, yani varoluşu, bu şekilde gerçekleşir.

İnsanda iki ayrı ana zihniyet vardır:

*Büyüsel zihniyet

*Olgusal-Eleştirisel zihniyet

Bu iki ana zihniyet insanın fıtratını oluşturur. Bunlar insan olmanın halleridir. Bunlara sahip olmak insanın elinde değildir, özüyle ilgilidir. İnsanda öz varoluştan önce gelir yani varoluşun temeli öz’dür.

İnsan sürekli bilgi akışı ve iletişim içindedir. Bilgiyi doğrudan veya dolaylı yollardan elde eder. Elde ettiği bilgilerle eylemini gerçekleştirip yeni davranışlar kazanır. Varoluş sebebi bilgidir.

Sonuç olarak insanın hayatın yaşamaya değer oluşuyla ilgili çabası, varoluşsal bir durumdur, psikolojik bir rahatsızlık değildir.

İnsan, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Kur’an, bu bilincin farkında olan insana kâmil insan olmayı hedef olarak gösterir. Hür bir varlık olan insanın özüne seslenir ve fıtratının gereğini yerine getirmesini ister. Bunun için ona “etkin okuma” yı tavsiye ederek Oku- Düşün- Anla- Yaşa! der.

C.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

Bütün insanlar fıtrî imkânlara sahiptirler. Ama fıtratlarını yani özlerini ortaya koyuşları farklı farklı olur. İnsanlar belli bir durumu aynı şekilde değil, farklı biçimlerde anlamlandırırlar.

İnsanın özel fıtrî kabiliyetlerinin kaynağını iki kategoride değerlendirmek mümkündür:

1.Tabiat: İnsanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam vermesinin sonucunda kendi fıtrî kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görmesiyle oluşur,

2.Tanrı: İnsanın hayatına fıtrat-vahiy temelli anlam vermesi ve fıtrî kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesi sonucu oluşur.

Kişi hem içinde yaşadığı dünya ve evrenin bir parçası olarak hem de ondan bağımsız olarak vardır. Bu onun bütün varlık kategorilerinde bulunduğunun bir göstergesidir.

İnsanın öncelikle öz’ün varoluştan önce geldiğinin bilincinde olmalıdır. Bu bilince sahip olduğunda fıtratını yaratmış olan aşkın bir varlığın, Allah’ın varlığı üzerine düşünmeye başlar.

Allah, insanı yaratmış, ona fıtrat ve hayat nimetini vermiştir. Onun kendi fıtratına uygun anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için de peygamberlerini göndermiştir. Peygamberlerin getirdiği mesajlar hayatın anlamlandırılması bakımından aynı kalmıştır ama insanların bunu gerçekleştirmedeki uygulamaları farklılık göstermiştir. Bu ise insanın yaratılış hikmetiyle alakalıdır.

2.KUR’ÂN NEDİR?

A.KUR’ÂN BİR KİTAPTIR

1.Kur’ân Kelimesi

Kur’ân, Hz. Peygamber Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilmiş ve bize de tevatür yoluyla nazil olmuş bir kitaptır. Kur’ân, birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve sûrelerden oluşup ayetler ve sûrelerin taşıdığı anlamlar birbiriyle çelişmez, birbirini doğrular.

 Kur’ân kelimesi hiçbir kökten doğmamış, türememiştir. İçerdiği hükümler ve kurallar iç içedir. Ezber ve yazılı olmak üzere çeşitli dillerde de okunan bir metindir.

Kur’ân’ın ilk emri Oku’dur. İlme ve okumaya ayrı bir önem verir. İnsanlığa yüksek ahlakî değerleri gösterir.

2.Bir Kitap Olarak Kur’ân

Kur’ân’ı diğer kitaplardan farklı kılan birtakım özellikleri vardır. Onun kendine has bir üslubu ve anlatımı vardır. Az sözle çok şey anlatır. Kur’ân!ın amacı, insanlara hidayet rehberi olmak yani insan hayatını anlamlandırmaktır. Bunun için, Allah- insan- hayat- tabiat- evren konuları üzerinde durulur.

En temel konusu “tevhid” inancı üzerinedir. Kur’ân’da Allah inancı hakkında iki nokta vurgulanır: Allah, en üstün varlıktır ve Allah var denmeye lâyık tek gerçek varlıktır.

Kur’ân, kendinden önceki kitaplardan ve hikâyelerden de bahseder, onları tasdik eder. İnsanlara öğüt verir.

B.KUR’ÂN VAHİY MAHSULÜ BİR KİTAPTIR

1.Vahiy Kelimesi

Kur’ân, Hz. Peygamber’e vahiy yolu ile inmiştir ve vahiy mahsulü bir kitap olduğunu sürekli vurgular. Vahiy kelimesi, vahy kökünden gelir ve elçi göndermek, ilham, gizlice söz söylemek, acele etmek gibi anlamlara gelir. Vahiy, bir bilgiyi, bir işareti yazılı veya sözlü olarak muhataba en hızlı şekilde ve en kısa yoldan ulaştırmak anlamını ifade eder.

2.Vahiy Kavramı

Vahyin hem terim olarak hem de dinî terim olarak anlamları vardır. Dinî bir terim olarak vahiy, Allah’ın dilediği şeyleri peygamberlerine bildirmesi demektir. Kur’ân’da vahiy kelimesi yetmiş sekiz yerde geçer. Peygamberlere gelen vahiyler şu şekilde sıralanabilir:

*Sadık rüya şeklinde

*Cebrail’in ilahî emri duyurması ile

*Meleğin görünmeden Allah’ın sözünü Peygamber’in kalbine düşürmesi ile

*Meleğin insan şeklinde vahiy getirmesi ile

*Uyanıkken doğrudan doğruya Allah’ın kelamını duyarak

*Uyku halinde meleğin vahiy getirmesi ile

C.KUR’ÂN, AYETLER VE SÛRELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTIR

1.Âyet Kelimesi

Ayet kelimesinin sözlük anlamları şunlardır:

*Delil: Kur’ân, Allah’ın varlığını ve birliğini ispat etmeyi gaye edinen delillerden ayet diye söz eder.

*Mucize: Peygamberlerin Allah tarafından görevlendirilmiş elçiler olduğunu ispat eden ve tabiat kanunlarını aşan, ilahî bir kuvvet sayesinde gerçekleşen olaylardır.

*Kıyamet Alametleri

*Kur’ân’ın Tamamı Veya Belli Bölümleri: Kur’ân’ın hem tek tek ayetleri hem de bir bütün olarak kendisi ayettir. Bunun nedeni, Onların benzerlerinin getirme imkânı olmadığından kaynaklanır.

2.Âyet- Vahiy Kavramları İlişkisi

Ayet, Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eden delil ve mûcize’dir. İnsan ayete muhatap olan, ayeti inceleme görevi olan bir varlıktır.

Kevnî ayetler, varlıklar dünyasına çıkarılan ve evrende fiilen varolan ayetlerdir. Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren delil ve mucizelerdir.

Kavlî ayetler ise vahiy yoluyla inmiş ayetlerdir. Bütün ilahi kitaplarda Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eden delil ve mucizelerdir.

3.Sûre Kelimesi ve Sûre Kavramı

Sûre kelimesi, yüksek yer, yüksek rütbe mevki, şeref ve şan gibi anlamlara gelmektedir. Dinî bir terim olarak ayetlerden meydana gelen, başı ve sonu olan Kur’ân bölümleri anlamına gelir.

D.KUR’ÂN’DA KUR’ÂN

1.Kur’an-ı Kerim’in Klasik Tarifi ve Kur’ân

Kur’ân-ı Kerim’in klasik tarifi şöyledir:

*Kur’ân-ı Kerim, Hz. Muhammed’e

* vahiy yoluyla parça parça indirilmiş,

*mushaflarda yazılmış,

*tevatürle nakledilmiş,

*mu’ciz ilahi kelamdır.

2.Kur’ân İsimleri Çerçevesinde Kur’ân

Kur’ân’ın Kur’ân isminden başka isimleri de vardır. Bu isimler bizzat Kur’an’da yer alır. Kur’ân’ın, Kur’ân’da geçen pek çok ismi vardır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:

*-el- Kitab: En çok kullanılan ve Kur’ân’ın eş anlamı olan isimdir.

*-el-Furkân: Hak ile bâtılı ayırmak, felah ve selamet anlamındadır.

*-ez-Zikr: Anmak ve hatırlamak anlamındadır.

 

                        


0 Yorum - Yorum Yaz


                                                                          KUR’AN NEDİR?

1-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM                                                           

A-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI SERÜVENİ

İnsanı insan yapan içindeki merak ve anlam arayışıdır.Birşeyleri anlamaya çalışma anlamlandırma isteği insanın fıtratında vardır.İnsanın yeteneklerine kendi yaptıklarına bir anlam vermeye çalışması insanın hayatta kalmasını sağlar her insan anlam arayışına girmeli bulduğu cevabı benimseyip sorumluluklarını yüklenmelidir.İnsan ancak kendi anlam arayışını benimserse kendi idealleri için yaşamak yada ölmek ister.insanlar her zaman uğruna yaşayacaklarıbirşeye ihtiyaç duyarlar.İnsan imkanlarını kullanarak varlığını açıklamaya çalışmıştır.Bu çabalar düşünürlerin peygamberlerin hayatı anlama ve anlamlandırmada insanlara sağladıkları bir birikimdir. İnsanlar hayatlarını yönlendirecek hakikat için onu bulmak için türlü yöntemler denemişlerdir. İnsanlar dinle bilimle tasavvufla yada farklı beşeri faaliyetler içinde anlamlandırmalar yapmaya tatmin olmaya çalışmıştır. İnsanın amacı fıtratının imkanlarını kullanarak evrensel bir anlamaya ulaşmaktır. Bunun sonucunda insanlar arasında düşünce ve davranış farklılıkları oluşmuştur. İnsanlar böylece zamanla kendilerini incelemeye başladılar.Buda eleştirici ve sentezci zihniyetin gelişmesini sağlamıştır.İnsanlar bu şekilde büyük sistemler meydana getirmiştir.Hayatı anlamlandırmak için bu yüzden insanın sorularına açıklamalar getiren bütün dinler felsefeler birbirinin izini taşımaktadır.Bütün sistemler zamanlarının geçmiş çağların hakim fikirlerinin fikir geleneklerinin birbiri içinde tamamlanması ile oluşmuştur.Bu düşünceler eleştirel ve sentezci çabaların ürünüdür.Dolayısıyla toplumların filozoflar ve düşünürler üzerinde düşünürlerinde toplumlar ve zamanlar üzerinde etkileri vardır. Filozofların  yaşadığı zaman ve mekanın ideal isteklerini gerçekleştirmeye çalışması onları başarısız kılmış onlarda tecrübelerinin olumsuz yanlarından çıkış için başka ideal ve gerçekler üretmiş hayatı anlamlandırma anlayışını değiştirmek istemişlerdir. İnsanlar hayatlarını anlamlandırırken fıtratınıda tatmin etmek ister.Bu yüzden bir sistemin sağlamlığını oluşturan mantıksal tutarlılık ve gerçeğe uygunluktur. Bu gerçek bir bilimle sınırlandırılamaz her bilgi sınırlandırılamaz her bilgi fıtratımızı tanımamıza yeni bir kapı aralamaktadır.

B-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?                                                                                        

Anlam insanın fıtri imkanlarından biridir. Varlık bütününün de temelini bulur. Anlam insan gerçeğinin olgusudur inanmakla ilgilidir.İnsanın davranışlarında ortaya koyduğu bilinçlilik olgusudur.İnanmayan bir insan yaşadıklarına anlam veremez.Anlamı anlayabilmek için gören kimdir nede görmüştür neyi görmüştür nasıl görmüştür soruları cevaplanmalıdır.İnsanın bu kadar reel durum içinde bir arayış içinde olması insan fıtratının özelliğidir.Hayatını sürdürmek için araçlarla yetinmeyen hayatının devamını sağlamak için amaca ihtiyacı olan bir varlık olması kendi seçimi değildir insanın sahip olduğu fıtratıda çalışmayla erişilip elde edilen bir durum değildir. Kişinin bir şey de anlam görmesi varoluşunu gerçekleştirmesidir. Varoluşun başlaması içinde objeyle ilişki kurulmalıdır. Anlamlı yaşamak anlamı hayata katma yoludur. İnsanların kavrayış ve anlayışlarında farklılıklar vardır insan yapıp etmelerinde yapısal imkanlarından birini kullanır. Sonuç olarak da ürün/amel kişiden kişiye farklılık gösterir. Çünkü insanın gerçekleştirdiği insani yapıp etmeler ona atfedilen değeri belirler. Her durumda insanın ortaya koyduğu eylem farklıdır.                                                                İnsan eylemlerini yöneten değerler 3 gruba ayrılır. Yüksek değerler: insan bu değerlere doğuştan sahiptir. Keşfedilmiş değerdir. Dolaylı karar vermeye bağlıdır. Sevgi inanmak doğruluk… Yüksek değerlerin fert ve topluma hakim olması bütün varlıklara mutluluk getirir. Yüksek değerler değişiklik göstermez. Araç değerler menfaat alanının değeridir. Servet değerleridir. İnsan bu değerlere de doğuştan sahip olur. Araç değerler yüksek değerler alanına müdahale edebilir. Bir kenara itebilir. Alışılan değerler alışkanlıkların modanın zevkin değerleri yüksek ve araç değerlerin yönettiği eylemlerle oluşan maddi manevi kültür kalıplarıdır. İnsan bu değerlerden birini esas alarak hayatını anlamlandırır. İnsanlara anlam verdikleri şeyler yön verir. İnsan eylemlerine bu değerler çerçevesinde anlam verir. Hayatını dayandırdığı değerlere bakarak eylemlerini düzenler eylem kendi amacına hizmet ediyorsa değerli anlamlıdır. Bir eylemin ne kadar değerli anlamlı olduğu kişiye bağlıdır. Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iki yönde olur. İç dünyada ve dış dünyada. İnsanın kendini gerçekleştirmesi hem iç hem dış dünyadaki başarılarıyla sağlanır. Bu bütünlükte kişinin hayatının anlamını keşfetmesi üç yolla olur. Ameleylem ortaya koyarak; yüksek değerleri duyarak yaşamak evrenle bütün insanlarla uyumlu yaşamak gibi. Bir şeyi bir insanı severek;yürekten inanacağı sonrada ona bağlanacağı bir insana severek tabi olma. Musibetlere/sıkıntılara sabrederek; eylemine anlam vererek insan olma koşullarının yerine gelmesini sağlar. Dürüst,adil,saygılı bir insan olmak ister. Kişi kendini aşmayı amaç edinmişse bu hali kendiliğinden yaşar. İnsanın hayatta kalmasını sağlayan onun kendisinde bazı yetenekler görmesi yapıp-etmelerine bir anlam vermesidir. Yoksa insan yaşayamaz. İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda mutlu olur. Anlam arayışı boşa çıkarsa geri çekilip her şeyden vazgeçer. Mutsuzluk yaşanır. Çünkü anlam inanmayı içerir.anlamlı hayat; çatışmaya değil farklılaşmaya dayanan en zengin anlamların farklılığının beraberce kavranmasından doğacağını ilke edinen bir hayattır. Anlamsız hayat ise farklılığı farketmeyen ruhun ihtiyaçları ile tutarlı olmayan, değerlerin alt üst olduğu bir hayattır. Kişi obje ile ilişki kurmaya başlayınca varlık koşulları ortaya çıkar. Ana zihniyetler akıl yürütme ve alıştır. Zihniyetinsan zihninin içinde hareket ettiği ortamdır. Kavramlar onu kullanan kişinin zihniyetine göre anlam kazanır. O yüzden insanlar aynı mantığı kullandıkları halde aynı olaya farklı sonuçlar verirler. İnsanda üç ana zihniyet vardır.Büyüsel ,  olgusal , eleştirisel. Bunlar insan zihninin üç ayrı modelidir.Ana zihniyetler insanın fıtri koşullarıdır. Bunlara sahip olmak insanın elinde değildir.Tutumlar ise varoluşla ilgilidir. İnsanda fıtrat varoluştan önce gelir. Öz ve varoluş arasında öncelik sonralık yoktur. İkisi aynı anda oluşur. İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Ancak insanların bilgiyi kavrayışlarında farklılıklar vardır. Bu durum farklı alışlardan kaynaklanır. İnsanın alışı bahşedilmiştir. Bilgi esastır. İnsanlar varolanların bilgisini farklı metotlar kullanarak elde eder. İnsan ihtiyacına göre bunlardan birini kullanır. Bu oluşan bilgi türlerinin kullanımının bütünü kültür denen şeyi oluşturur. Kültür insanın kendini gerçekleştirme sürecidir. İnsanın değerli eylemde/amelde bulunmasının mümkün olması için örnek kişiler ihtiyaç vardır. Hayat tecrübelerini örnek almak hayatın anlamlı kılınmasının bilgisini verir. Eğer insan çevresini anlayamazsa dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak görür. İnsanın hayatında bir rehbere ihtiyacı vardır. Kur’an insana kamil insan olmayı hedef gösterir. İnsanın özüne seslenir.

C-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

İnsan özel bir varlıktır. Bu durum insanın fıtratından kaynaklanır. İnsanların fıtri imkanlarını gerçekleştirmede farklılıklar vardır. İnsanın fıtri kabiliyetinin kaynağı tabiat ve Tanrıdır. İnsan hayatını anlamlandırırken bu iki yoldan birini seçer. İnsanın hayatını anlamlandırmada iki yön var. Ben merkezli ve fıtri temelli anlamlandırma. İnsan fıtratından kaynaklanan bir sebeple doğayla kurduğu ilişkiyi kendi geliştirdiği toplumla kurmak ister. Yaşamak isteyen her insan bu ben merkezli hayatı anlamlandırmayı anlamsız bulmaz. Filozoflar hayatı anlamlandırmaya çalışır.Kendi zihniyetlerini anlatırlar.Bu yaklaşımlarıyla fıtratın bütün yönlerini kuşatamazlar. Hayatın anlamı kişiden kişiye değişir. Ben merkezli hayatı anlamlandırma fıtratın tamamını kapsayamayan bir anlamlandırmadır. Bu tür anlamlandırma insanın kendisine ermesidir. Bu durumda fıtrattaki kemal boyutu körelir. Allah peygamberler aracılığıyla insanla konuşmuş insanın hayatını anlamlandırabilmesi için rehberler göndermiştir. Peygamberlerin getirdiği tevhid mesajı ve Kuran-i hayat tecrübeleri insanın yaşamını anlamlandırması konusunda aydınlatıcı olmuştur. Ancak insanların vahyi alışlarında farklılık vardır. Böylece amellerde farklılık gösterir. İnsan ibadet bilinci, Hz Peygamberi sevmek dünya sınavına sabır etmek ile  yaşamını anlamlandırabilir. İnsanın fıtri-vahiy temelli kendini gerçekleştirmesinde Kuran iki metot kullanmıştır. Allah rızası,  mutluluk, sevap ve ceza. Kuran insandan zihniyetini kuran ile inşa etmesini bekler.

2-KUR’AN NEDİR?

Kuran insanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır. Kuranda Allah insan hayat tabiat evren anlatılır. Kuranda temel konu tevhid inancıdır. Kuranın içeriğinde prensipler-kıssalar, yasalar-hikayeler, hakikatler kaideler vardır. Kuran üslupve anlam bakımından bir mucizedir.

B-KUR’AN VAHİY MAHSULÜ BİR KİTAPTIR

 Vahiy Allah’ın insanlarla konuşma şeklidir. Bildirilen vahiylerle varlıklar yaradılıştaki düzeni algılarlar. Düzene uygun hareket ederler. İnsanın imanı kurana iman etmekle sınırlı değildir. Herhangi bir millete gönderilen ilahi vahiyede imandır. Vahiy ilahi bir fiildir. Vahiyler farklı şekillerde gelebilir. Sadık rüya şeklinde vahiy. Cebrail ‘in görünüp ilahi emri duyurması. Meleğin görünmeden peygamberin kalbine   Allah’ın sözünü düşürmesi . Meleğin   insan şekline girerek vahiy getirmesi. Uyanık iken doğrudan Allah’ın kelamını duymaktır. Herşey insanın anlam arayışını anlamlandırma yolunda insana rehberdir aslında mühim olan insanın anlam arayışına girebilmesidir.


0 Yorum - Yorum Yaz


                             KURAN NEDİR ?

                                . . İNSANIN ANLAM ARAYIŞI . . 

 İnsanoğlu, varolduğu günden beri sürekli anlama anlayışı içerisindedir. Evreni, Dünya'yı, ve olayları her şeyi anlamaya çalışırlar. Bu insanın fıtratında vardır. Allah c.c bizi bu sayede hayvanlardan ayırmıştır. Hayvanlarla aramızdaki fark budur. Onlar anlayamaz fakat biz Allah c.c 'nın verdiği bu nimet sayesinde 'anlayabiliriz'.İnsanın hareketlerine bir anlam araması onun hayatta kalmasını sağlar. Fertlerin bilgiyi algılayışlarında farklılıklar vardır. Fertlerin farklı alışları sebebiyle farklı ‘ben’ler ortaya çıkar. Fertlerin farklı alış gücüyle dünyaya gelmeleri kültürün oluşmasına zemin hazırlamıştır. Kültür insanın kendini çeşitli alanlarda gerçekleştirme sürecidir. Bir milletin zihniyetinin damgasını taşıyan kültüre özgü kültür;  milletlerin ortak malı olan kültüre ise ortak kültür denir. Hayatın anlamı keşfi  iki yönlüdür;  iç dünya ve dış dünya. İç dünya bireyin iç dünyasıdır. Eğer bu iki dünya birbiri ile uyuşursa hayatın anlamı keşfedilir.  İnsanın anlam arayış özelliği insanda fıtraten mecuttur. Bu fıtri kabiliyetlerin kaynağı iki türlüdür; tabiat ve Tanrı. İnsan bu iki türden birisiyle hayatına anlam katarak yaşamını sürdürür. Allah-ü Teala peygamberler elçiliği ile insanlarla konuşmuş ve insan fıtratına uygun bir yaşayış tarzını insanlara bildirmiştir. Bu süreç vahiy sürecidir. Allah (cc) Hz. Ademden Hz. Muhammed’e kadar birçok peygamber göndermiştir. Tüm peygamberlerin mesajı aynıdır; la ilahe illallah. Bu mesaj tüm insanlara iletilmiştir. Ancak her peygamberin mesajı iletme yolları farklı farklı olmuştur. Çünkü; zamanın kültürleri, yaşayışları, coğrafyaları vs birbirinden farklıdır.       İnsan hayatını anlamlandırırken, bir yaşantı hali olarak hürriyetini de kullanır. Kişideki hürriyet hakkı, doğru ve değerli eylemde bulunmayı ancak önder kişilerle mümkün kılar. Nitekim bu kişiler doğru ve anlamlı eylemler gerçekleştiren kişilerdir. Bu örnek kişiler, insana varlığının derinliklerinde bulunan gerçekten özlediği şeyleri ona fark ettirmelidir. İnsan ancak hür bir şekilde inandığı ve gerçekten değer verdiği bir hedef olursa hayatını anlamlı kılar. Bu nedenle vahiy ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincini canlı tutan insana ‘kâmil insan’ olmayı hedef gösterir. Kur’an-ı Kerim temel şartı olan iman etme hususunda insanı zorlamaz. Vahiy yol gösterir, inanmak ya da inanmamak insana kalmıştır ve insan inanma hususunda hür olarak verdiği kararın sorumluluğunu yine kendisi taşır. Nitekim Kur’an’daki “Oku! Düşün! Anla! ve Yaşa!” prensibi insanın uykuda olan anlam arayışını uyandırır ve insanı anlam arayışına sevk eder.

 

Kuran;  Hz. Muhammed (a.s)’a vahiy yoluyla ayetler  tek tek indirilmiştir. İçeriğinde ise bize öğüt veren ve emirler doğrultusunda doğru yola ulaştırılacak bilgiler vardır. Kuran birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. Ayetler ve surelerin içerdiği anlamlar birbirini doğrular. Kuranı kerim Allahın kelamıdır. Allahın yazılı olarak sözleridir. Kuranı Kerim öyle bir çerçeveden oluşmuştur ki her satırında her harfinde bir ahenk uyumu vardır. İnsana öğütler verir. Doğru yoldan ayrılmaması için öğütler verir. Rehberimiz olarak hayatımızda Kuran-ı Kerim’i kullanmalıyız. Ondan ders alıp ders çıkarmalıyız.

 

İnsan sürekli bilgi akımı içerisindedir. Elde ettiği bilgilerle amelini ortaya koyan yeni davranışlar kazanır. İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Ancak fertlerin bilgi kavrayışları, algılayışları farklıdır. Benlerin farklılığı da fertlerdeki farklı alış sebebiyledir. Alışın farklılığı da yaradılış sebebiyledir. Bilgiler fertte kalmaz başkalarına da aktarılır. Bilgi insan türünün ortak malı haline gelir. Her fert istediği miktar ve gücü oranında bu bilgiden faydalanır. Bütün canlıların içerisinde ancak insanın yaptığı bu faaliyetlere kültür denir. İnsan varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kültür insanın var olanlar hakkında hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. İnsanın kendini gerçekleştirme sürecidir aynı zamanda. 

 

Kuran’ın farklı bi önemi vardır. Diğer kitaplardan çok farklıdır. Diğer kitaplarla ortak özelliği olduğu gibi farklı, ayırt edici nitelikleri bulunmaktadır. Örneğin Kur’ anın son derece kapsamlı bir anlatımı vardır. İnsanlara hidayet rehberi olmak, yani insanın hayatını anlamlandırmak bunun için Allah, insan, hayat, tabiat ve evren onun içeriğinde anlatılır, Ama öncelikle insandan bir tek Yaratıcının var olduğuna iman etmesini, bütün yapıp etmelerinde hayatla barışık olmasını Allah’a sevgi ile yaklaşmasını ister. Kur’ anın en temel konusu tevhittir. Ancak Kur’ an sadece Allah ve yüze zatının hakkında bir kitap değildir. Allah’ın varlığı Kur’ an için sadece amelidir. Bu yüzden Kur’ anı okuyan, Allah’ın bütün varlıkları yaratan, birçok nimet veren olduğunu anlar. Kuran’ı ezberleyip hayatımıza katmamız gerekmektedir. Kuran’la kendi hayatımızı şekillendirmeliyiz, renk katmalıyız. Hayatımıza Kuran-ı Kerim’le yön vermeliyiz. Çünkü Yüce Allah biz Müslümanlara kitap olarak rehber olarak Kuran-ı Kerim’i tavsiye etmiştir. Kuran Fiziksel bir kitaptır. Fakat manevi değerlerle doluda bir kitaptır. Hayatımıza hitab eder. Yaşama tarzımıza her şeyimize . .

 

Bizler hür olarak doğmuşuzdur. Doğduğumuzdan beri aklımızda binbir soru vardır.

Bunlardan birkaçı:

                                                           Ne yapmamız gerekiyor ?

                                                                Nasıl yaşamalıyız  ?

                                                              Kimi örnek almalıyız ?

                                                         Kimin yolundan gitmeliyiz ?

                                                                     Kim daha iyi ?

                                                                 Kim daha doğru ?

                                                          Hangi kitap ve hangi yol ?

                                          Yolun sonunda ne var ? 

 

Bu gibi sorular insan zihninde yer bulabilir. Cevap arayabiliriz. Bunların cevabını tek bi yerdede bulabiliriz.

                                                              ‘KURAN-I KERİM’

Yüce Allah’ın bizlere tavsiye ettiği tek kitap. Hayatımıza yön vermeliyiz. Bununla.

 

 

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


                                                           KUR'AN NEDİR?

                                                      -İnsanın Anlam Arayışı-

     İnsan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur. İnsandaki bu anlama merakı ve öğrenme arzusu, insanı insan eden en büyük kuvettir.

     İnsan ortaya attığı sayısız sorulara, din, mistisizm, metafizik, felsefe ve ilim adını verdiği türlü açıklamalar içinde bir sürü cevaplar vermiştir. Bu cevap ve çözümler hayatını amlamlandırmış, zihnini ve eylemini/üretimini tatmin ettiğini sanmıştır.

     "Anlam" kelimesine sözlüklerde "ifade edilen, anlaşılan (şey); iç, ruh, biçim ve kalıp dışında kalan öz, cisimle ilgili olmayan hal; yalnız işaretlerin değil, fakat aynı zamanda şeylerin ve olayların işaret ettiği şey" karşılıkları verilmiştir. "İnsanın anlam arayışı" tabirindeki "anlam" sözcüğü ise insanın bütün yapıp-etmelerini yöneten, insanın somut varlık-bütününe ait, bu varlık-bütününde temelini bulan varlık-koşullarından (fıtri imkanlarından) birini ifade etmektedir. O halde anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Ancak gören kimdir; nede görmüştür; neyi görmüştür; nasıl görmüştür? sorularına cevap verilmelidir.

     Gören, insandır. Anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. İnsan, dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği, hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin değerli/anlamlı olacağını görmüştür. Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar/varlık koşuları ortaya çıkar. Bunlar:

1)Ana Zihniyetler                            2)Akıl Yürütme                 3)Alış zemini üzerinde hareket eder.

     İnsanın bu özel fıtri kabiliyetlerinin kaynağı nedir? Bu soruya verilien cevapları iki grupta değerlendirmek mümkündür:

1)İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı, kendisi ile savaştığı kaynaktır:TABİAT

2)İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı, kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynaktır:TANRI

     İnsanın hayatı anlamlandırması iki yönde gerçekleşebilir:

1)İnsanın kendinden kaynaklanan "Ben merkezli" anlam verme: İnsanın, fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görmesinin sonucu.

2)Fıtri ilkeleri temel alan "Fıtrat-vahiy temeli" anlam verme: İnsanın, Fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucu.

     İnsanda fıtrat'ın varoluştan önce geldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah'ın varlığını düşünmeye sevketmesidir. O halde hayatı değerlendirmek ve anlamlı kılmak, tabiatı değerlendirmek ve anlamlı kılmak, evreni değerlendirmek ve anlamlı kılmak, Allah Teala'nın büütün varlıkların fıtratına ait ilkeleri ihtiva eden vahyine uymakla mümkündür. Çünkü vahiy, Allah'ın bilgisidir; hükümleri utlak doğrudur. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz.Adem'den son peygamber Hz.Muhammed'ekadar daima aynı ilkeyi, "Tevhid" tekrar etmiştir. Onun için semavi dinlerinhepsine "İslam" denilmiştir.

     Peygamberlerin getirdikleri mesajın/hayatı anlamlandırmanın temel içeriği (din) aynı kalmış, fakat insanın varoluşunu gerçekleştirme boyutuna ait olan uygulamada (şeriat) bir farklılık belirmiştir. Bunun sebebi insanın yaradılış hikmetinde saklıdır:

1)İnsan, imtihan edilmekte olan, yani sorumluluğu üstlenmiş bulunan bir varlıktır. Dolayısıyla hayat bir sınavdır.

2)İnsan, Allah'ın yeryüzündeki halifesidir (halifetu'llahifı'l-ard).

     İnsan, Allah'ın halifesi olarak bütün varlıklarla varoluşunu paylaşmalıdır. Kur'an-ı Kerim, insandan özünü bulmasını, duygu, düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını yani varolma bilincinin farkına varmasını ister. Kur'an'ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için ona önersi şudur:

1)Oku!                 2)Tedebbür et (üzerine düşün)!                              3)Anla!                 4)İhlasla yaşa!  

     Kur'an'ın hayatı anlamlandırmasında insana bırakılan boyutu temsileder. Bu sebeple "sünnet", Kur'an'ın nasıl yaşanacağının/hayatı anlamlandıracağının ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının bilgisini verir.

     Kur'an'la gerçekleştirilmiş anlam, insana: Allah'a yönelme, yüksek ahlaki değerleri yaşama, Allah'ın insan için halk ettiklerinden/yarattıklarından yeterli/gerekli ölçülerde, çok fayda elde edecek şekilde, yararlanma haklarının sağlıklı yollarını ve imkanlarını sağlar.

      Kur'an, önceki kitaplarda bulunan yüksek ahlaki değerleri korumuştur. İbrahim, İshak, Yakup, Musa, İsa peygamberlerin isimleri geçse onlardaki bu değerlilik yaşantılarını, ibadetlerin farz oluşunu ifade  etmiş, onların eylemlerini övmüştür. Öte yandan her semavi kitap, bir önceki kitaptan çeşitli farklılıklarla gelmiştir.

     Bütün peygamberler, Hz. Muhammed'in kardeşleridir ve hepsi aynı misyonun temsilcileri olmuşlardır. Hepsi de insanları, Allah'a iman etmeye, bütün insanlara Allah'ın peygamberler ve kitaplar gönderdiğine iman etmeye, ahiret gününe iman etmeye yani "Tevhid"e çağırmışlardır.


0 Yorum - Yorum Yaz


     

İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURANI-KERİM

İNSANIN ANLAM ARAYIŞI SERÜVENİ

İnsan diğer tüm yaratılanlardan farklı bir varlıktır. O düşünür ve iradesi vardır. Yaşadığı dünyayı anlamaya nerden gelip nereye gittiğini anlamaya çalışır. Bu sebepledir ki sürekli bir arayış içindedir. İnsan ister küçük ister büyük olsun hep bir merak duygusu taşır içinde. Çevresindeki her şeyi özellikle kendisini merak eder, çözmeye çalışır. Her yaşta her olaya farklı bir anlam yükler. Çünkü yaratılışından beri sahip olduğu bir özü vardır. Her insanın farklı bir özü yaratılışı vardır. Bu öz farklı olduğu için her insanın anlam arayışı da farklıdır. Anlam insan olmanın olmazsa olmazıdır. Ve insan bu anlamı bulursa kendini amaçsız ve boşluktaymış gibi hissetmez. Çünkü insan sığınma, bağlanma ihtiyacı duyar. Peki, bu anlamı gören kimdir, neyde görmüştür, neyi görmüştür, nasıl görmüştür? Soruları cevaplanmalıdır.

Gören, bakan insandır. İnsan hayat akışı içerisinde aktif bir rol oynar. İlk önce görür, sonra sorgular. Kendi eylemleriyle çevresindeki insanların eylemlerini karşılaştırır. Çünkü yapılan her şeyin bir önemi vardır. Bu eylemleri yaparken din, gelenek, görenek gibi değerlerden yararlanır ve bir amacı vardır. Bu amaca ulaşma isteği onun kendi seçimi değildir. Ona verilen fıtrattan gelir bu istek.

İnsan peki bu anlamı neyde görmüştür? O bu anlamı baktığı her şeyde görmüştür. Gördüğü değerler 3 gruba ayrılır. Bunlar; 1) yüksek değerler(sevgi, inanmak, sözde ve eylemde doğruluk, dostluk, vefa…). İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur. 2)araç(vasıta) değerler(ilgi ve menfaat alanının değerleridir). İnsan bu değerlerin gerçekleşmesi ile hayatını bir düzene oturtur.3)alışılan değerler(modanın, toplumun, kültürün değerleridir).insan zamanla bu kültüre uyar. Peki, neyi görmüştür? Niçin yaşadığını, yaptığı eylemlerin ve kendisinin önemli olduğunu, kötü eylemin oluşturacağı kötü sonucu da iyi eylemin oluşturacağı güzellikleri de görmüştür ve hayatı boyunca görmeye de devam edecektir. İnsan hayata güzel bakıp güzellikleri görürse hayat anlamlı olur. En önemlisi de hayatı nasıl görmüştür? Çünkü insan nasıl bakarsa öyle görür. İnsanda iki temel zihniyet vardır; büyüsel zihniyet, eleştirel, olgusal zihniyet. Büyüsel zihniyet kişinin içinde yaşadığı ortamda kabul gören zihniyettir. Eleştirel zihniyet ise kişinin akıl ve iradesi ile olayları çözümlemesi, kendine özgü düşüncelere sahip önemlidir. Bu kararlılık onu derin bir anlayışa yönlendirir ve insan fıtratına seslenir.  Oku, düşün, anla ve yaşa der.

İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN’I KERİM                                                                                                                                                

İnsan anlam arayışında aklını ve iradesini kullanır. Özü gereği onu yaratan yol gösteren yüce bir varlığın olduğunu hisseder ve arayışa geçer, Hz. İbrahim gibi. Allah insanların bu arayışlarını tamamlamak için halifeler göndermiştir. Hz. Âdem den Hz. Muhammed e kadar binlerce nebi, resul gelmiştir. Tüm nebiler aynı ilkeyi tekrarlamış ve tebliğ etmişlerdir. Bu ilke Tevhid la ilahe illallah ilkesidir. Ve bu ilke temelli tüm semavi dinler İslam olarak adlandırılmıştır. Peygamberlerde insandır ama onlar kâmil insandır yani yedi tane nefis mertebesinin en yükseğindedirler. İnsanın imtihan için geldiği bu dünya da yol gösterici rehberlerdir. Kuran-ı Kerim de bu vahiy usullü tebliğin son halkasıdır. İnsanın tüm sorularına cevap veren, insanın bu dünyaya geliş sebebini, insanın fıtratını insana anlatan kutsal kitabımızdır. Kuran-ı Kerimin insanlara önerisi şudur. Oku düşün anla yaşadır. Hz peygamberin Kuranı temel alan hayatı Kuranın tatbikatıdır. Yani peygamber yaşayan bir Kurandı. Bu tatbikata sünnet denir. Kuran-ı Kerim ile gerçekleştirilmiş olan anlam Allaha yönelme, yüksek ahlaki değerleri yaşama Allah’ın yarattıklarından gerekli yeterli ve en verimli bir şekilde fayda sağlayacak şekilde yaşamayı sağlar. Sonuç olarak insan Kuran-ı Kerimi temel alarak özünü bulmalı, salih amel işlemeli iç ve dış dünyası arasındaki dengeyi sağlamalıdır. Yani kâinat kitabı ve Kuran-ı Kerimi okuyup hayatına geçirmelidir. Oku yaratan Rabbinin adıyla oku, insanı bir alaktan (yapışkan bir hücreden) yarattı.(ALAK 96/1-2)

      KURAN NEDİR

Kuran k-r-n kökünden türemiştir. Anlamı toplamak, biriktirmek, tilavet etmek, bildirmek, okumak… Kuran Hz Muhammed ‘e vahiy yoluyla parça indirilip insanlara tevatür yoluyla naklolan mushaflarda yazılmış tilavetiyle ibadet edilen kutsal kitaptır.  Evrenseldir, mucizevidir, indiği döneme bağlı değildir, her dönem anlatır, kendinden önceki kitapları tasdik eder, insan, hayat, tabiat, evren, Allah anlatılır. Kuranda Allah hakkında iki husus anlatılır: Allah, en üstün varlıktır, var denmeye layık tek kitaptır. Diğer tüm kitaplarla tek ortak özelliği iki kapak arasında toplanmış olmasıdır. Başka hiçbir özelliği hiçbir kitap la ortak değildir çünkü Kuran mukaddes bir kitaptır özlü bir anlatımı vardır.

 

Kuran’ın gelmesiyle zirveye ulaşan, insanı ‘kemale’ yürüyüşünde zirveye eriştiren bütün fıtri imkânlarını gerçekleştirme de son noktaya vardıran bir mu’ciz içeriği vardır. Daha önce hiçbir vahiyde gelmeyen ilk defa kendisinin söylediği vahiylerdir. Bu vahiyler insanın anlam arayışına cevap veren, insanın varoluşunu gerçekleştirmesinde bütün fıtri imkânları ile örtüşen ve onları hareketi geçiren ayetlerdir. Bu ayetlerle hareket ederse insan kendine erme noktasında kilitlenip kalmaz ‘kemale’ yürüyerek Allah’ a yaklaşır. Bu sayede dünya-ahiret bütünlüğünü, yani hayatın sırrını bir tarafından yakalamış olur ve anlam arayışında zafere ulaşmış olur.’ Bir kitap ki indirdik çok mübarek ayetlerini düşünsünler ve ibret alsın temiz özlüler’


0 Yorum - Yorum Yaz


                          İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN-I KERİM

   

      İnsan varoluşundan beri,kendini anlamaya çalışır. Bu arayış varlığını sonlandıracağı ana kadar devam eder. Beşikten mezara kadar her an tefekkür ve tenevvür içinde hayatını devam ettirir. Çocukluk döneminde insanlar her şeyi sorarlar. Etkileşimde olduğu her şeyin neye yaradığını , niçin varolduğunu ve nereye kadar varlığının devam edeceğini sorgulamıştır. Örneğin Güneşin neden hergün doğup battığını , Ayın neden her gece farklı biçimlerde göründüğünü , gökyüzünün niçin mavi olduğunu vb. sorup dururlar. Bunların hepsi insanın varoluşunu anlamlandırma çabasından meydana gelir.

 

                           İNSAN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?

 

    İnsan amacı doğrultusunda yaşayan ve bu yaşayışından tat alan bir  varlıktır. Her insanın umutları ve hayalleri vardır. Her insan kendini gerçekleştirmek için çabalar. Dostoyevski bu hususta şunu söyler; bir insan umudunu yitirir ve amaçsız kalırsa sırf can sıkıntısı bile onu hayvana çevirebilir. İnsan düşünen bir varlıktır. Araştırma ve anlama insanın doğasını oluşturur. Anlam vermeyi doğru bir şekilde gerçekleştirmek için şu sorulara cevap verilmelidir.

 

  -Gören kim?

 

    Gören insandır. Kuranı kerim de Cenabı hak , insanın bütün varlıklardan üstün olduğunu çeşitli yerlerinde ifade etmiştir. Yaratılan ve lütfedilen bütün nimetlerin insan için verildiğini defaatle söylemiştir. İnsan ın gezip görmesi ,tefekkür etmesi , tenevvür etmesi ve tedebbür etmesi gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla insan etkileşim gösterecek varlık statüsündedir.

 

  -Nede görmüştür?

 

    İnsan objeyle ilişki kurduğu zaman, etkileşimi başlar. İnsanın eylemlerini oluşturan eylemler üç gruba ayrılır.

1-Yüksek değerler: Sevgi,inanmak,çalışkanlık,masumluk,dostluk,vefa,güven…

2- Araç değerler: İlgi ve menfaati oluşturan değerlerdir.

3-Alışılan değerler: Alışkanlıkların;modanın,kültürün ve zevkin oluşturan değerlerdir.

 

  -Neyi görmüştür?

 

   Etkileşimi gerçekleştirdiği her şey , onun varlığını anlamlandırdığı  her şey  Cenabı hak tarafından verilmiştir. İnsan kendini eşya da temaşa eder. Kainata bakarak kendini anlamlandırır.

 

  -Nasıl görmüştür?

 

      Her insan farklı bir kültürden farklı bir zihniyetten etkilenmiştir. İnsanın oluşmasında üç şey etkilidir.

  1. Ana zihniyetler: Bu kısımda insanlar kendini oluşturacağı bir takım realitelerle ve fikirlerle iştigal olurlar. Ailesinden gördüğü , çevresinden gördüğü ve kendini gerçekleştireceği,model alacağı insanlardan gördüğü davranışlar vardır.

  2. Akıl yürütme: Bu kısımda mantık ön plana çıkar. İnsan kendince doğru olanı yapar.

  3. Alış zemini: Bu kısımdaysa daha çok içinde bulunduğu duygu ve durum etkilidir

     

     

                   İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURANI KERİM

     

       İnsan iki şekilde varlığını gerçekleştirir. Birincisi ben merkezli gerçekleştirme. İkincisi vahiy temelli gerçekleştirme. Birinci varlığı anlamlandırma çabası, daha önceden de ifade ettiğimiz gibi çevresiyle olan etkileşim sonucu oluşur. İkinci anlamlandırma ise peygamberlerin getirdiği vahiyleri anlamlandırmadır.peygamberlerin getirdikleri mesajı anlamlandırmanın tamamı aynı kalmış fakat insanın varolusunu gercekleştirme boyutuna ait olan uygulamada bir farklılık belirmiştir.Bunun sebebi insanın yaratılmıs hikmetinde saklıdır.

     

    1:insan imtihan edilmekte olan yani sorumluluğu üslenmiş olan bir varlıktır.dolayısıyla hayat bir sınavdır.

     

    2:insan Allah ın yeryüzündeki halifesidir.Sonuc;

    İnsan bu hale kendini ne kadar cok veririse o kadar insan olur.Bütün insanlar hayatı bu sekilde anlamlandırısa Salih bir toplum olur.İki amaç vardır:

     

    1:Allah rızası,mutluluk

    2:sevap ve ceza.

     

                                             KURAN NEDİR?

     

        Kuran Hz. Muhammed e vahiy yoluyla iletilmiş bir kitaptır.Kuran ezber ve yazılı olarak lisanlarda okunan bir metindir.

        Kuranı Kerim gönüllere şifadır. Cenabı Hak insanları Kuranı Kerim nimetiyle donatmış. Varlığını anlamlandırma fırsatını vermiş.

     

                  KURAN VAHİY MAHSULÜ BİR KİTAPTIR

     

         Vahiy; kelime anlamı olarak, fısıldamak,seslenmek,ilham gibi anlamları ifade eder.

    Terim olarak ise vahiy, cenabı hakkın dilediği şeyleri muhtelif hallerle peygambere iletmesidir.

     

    KURAN, AYETLERDEN VE SURELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTIR

     

           Ayet kelime olarak şu manaları ifade eder.

     

    DELİL: Allahın varlığını ve birliğini ıspat eden söz olarak tanımlanır.

     

    MUCİZE:Peygamberlerin gösterdiği olaganüstü hallerdir.

     


0 Yorum - Yorum Yaz


Ali ÇALIKLI 12070094 Lisans İDKAB2

 KUR’AN NEDİR?

Kur'an-ı Kerim, hayatın reel olanın bizzat yaşadığımızın değişen safhalarını yönetme kabiliyetine sahip ve her asra hitap edecek yeterlikte yegâne semavi kitaptır. Kur’an insan hayatına yön vermek, anlam vermek için indirilmiştir. İnsanoğlu var olduğu günden buyana bir anlam arayışı ve hayatı anlamlandırma merakına sahiptir. İnsanoğlunun hayatını anlamlandırması mutluluğuna giden bir yoldur. Kur’an da bu yüzden yani insan hayatını anlamlandırmak için gönderilmiştir. İnsan hayatının nasıl anlamlandırılacağını açıklar. Biz de Kur’an’ı okuyup düşünüp anlamalı ve Kur’an’a göre yaşamalıyız. Yani Kur’an’ı okuyup düşünüp anladığımız ve hayatımızı da buna göre yaşadığımız zaman hayatımız büyük anlam kazanır. Kısacası Kur’an insan hayatını anlamlandıran ilahî bir kitaptır.


0 Yorum - Yorum Yaz


                                        KUR'AN NEDİR?                                                                     

A.) İNSANIN ANLAM ARAYIŞI SERÜVENİ                                                            

 İnsan içinde bulunduğu dünyayı, kendini sürekli anlamaya çalışan bir varlıktır.Her insan kendini, dünyayı doğru anlayamamıştır.İnsan meraklı bir fıtrata sahiptir.Her insan kendi eylemlerini anlamlı bulmuştur bu da onun hayatta kalmasını sağlamıştır. İnsan her zaman diliminde anlam arayışı içindedir. Anlam arayışını kolaylaştıran, önceki insanların edindikleri bilgiler olmuştur.                                                                  

B.)İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?                                                

Anlam, insanın kendini ifade etmesidir. Anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Fakat anlamı bulmak için ; gören kim, nede görmüştür, neyi görmüştür, nasıl görmüştür sorularını cevaplamalıdır. Gören kim sorusunun cevabı insandır. İnsan seçtiği şeyi anlamlandırır, bunlara değer verir. Değer vermek de insanın fıtratında mevcuttur. Nede görmüştür sorusunun cevabı ise; onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçekle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu objeyle ilişki kurmaya başladığında başlar. Anlamlı yaşamak, bir anlam yaratmak ve anlamı hayata katma yoludur. Tüm insanlar objeyi kavrama ve algılamada aynı alışa sahip değildir. Çünkü insanların bilgi seviyeleri ve fiziksel çevre şartları bir değildir. İnsan değerlerine göre hayatına yön verir. Değerler üç kısımdır:                                                                             1.)Yüksek Değerler:                                                                                                Sevgi, doğruluk, vefa, inanmak, güven, saygı...Bu değerler doğuştandır. Gerçekleşmesi için doğrudan karar verilmelidir. Değer kavramı açık ve net olmalıdır ki, kültür çatışması yaşanmasın. Yüksek değerler evrenseldir.                                  2.)Araç (Vasıta) Değerler:                                                                                       Her türlü maddi ve manevi servet değerleridir. Doğuştandır. İnsan hayatında büyük önem arz ederler. Bu değerin gerçekleşmesi de karar vermeye bağlıdır. Her şeyin en ince ayrıntısına kadar takınılır. Menfaat gözetilir. Araç değerlerle yüksek değerler yer değiştirebilir. Bu da bireyin anlam arayışını olumsuz etkiler.                                      3.)Alışılan Değerler:                                                                                               Temelini toplum ve kültürden alan, zamanla otomatikleşen ve doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir. Yüksek ve araç değerlerden oluşur. Maddi ve manevidir. Alışılan değerlerin gerçekleşmesinde; insan amacının farkında olmadan otomatikleşen eylemleri yapar. Alışılan değerler çağdan çağa ve kültürden kültüre değişiklik gösterir.                                                       

         İnsan bu üç değerden birini seçerek hayatını anlamlandırır. Birey,  hayatına hangi değerle anlam verir  ise  o değerler eylemlerine yön verir.                                                                                                                                                                    

  İnsan, dünyada gerçekleşmesini istediği. Bireyin haya, hayatındaki değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu yöndeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür. İnsanın varoluşunu gerçekleştirmesi hem iç hem de dış dünyasındaki başarısıyla sağlanır tındaki anlamını keşfetmesi; amel ortaya koyarak, bir insanı severek, sıkıntılara sabrederek  gerçekleşir.

 

 İnsan Eylemlerini Yöneten Değerlerin Hayata Katılmasının Sonuçları Nelerdir?

İnsanlar anlam arayışı içinde birçok amaç ve hedeflere yönelebilir. Bu yönelmede insan başarılı da başarısız da olabilir. Anlam arayışının sonunda başarılı olduysa yeteneklerini keşfetmiş, problemlerle başa çıkabilmiş ve mutlu olmuş olur. Anlam arayışında başarısız olduysa insanda öldürücü bir etki yapabilir, yeteneklerini iptal eder, anlık hazlara yönelir ve her şeyden vazgeçer. Anlam inanmayı içerdiği için dünya ile aramızdaki bağları oluşturur.  

 

     Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca varlık koşulları ortaya çıkar. Bunlar: zihniyetler, akıl yürütme ve alıştır. Zihniyet, insan zihninin içinde hareket ettiği ortamdır. Her insanın akıl yürütmesi kendi ortamı içinde içerik kazanır. Akıl yürütmede belli kalıplar vardır. Bu kalıp herkeste aynıdır. Akıl yürütme içerik kazanınca farklılıklar başlar. Akıl yürütmeyi anlam sağlar. İnsanlar aynı olay karşısında farklı sonuçlara varırlar. Olayları farklı alırlar bu da alıştır. İnsanda iki ayrı zihniyet vardır: büyüsel, olgusal/eleştirel zihniyet. Bu zihniyetler birbirlerinden farklıdırlar. Ana zihniyetler insan olmanın halleridir. Konuşma gibi. Ana zihniyetler kişinin özüyle, tutumlar varoluşuyla ilgilidir. Varoluşun temeli özdür. İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Kişilerin bu bilgiyi alışları farklılık gösterir birbirinden. Alış fıtridir. Ben’lerin olma sebebi alış gücünün farklılığıdır. İnsanlar, geçmişte yaşamış insanların hayatlarından da çok şey öğrenirler. Örnek alırlar. Bu da insanı insan olmaya davet eden bir şeydir. İnsan anlam çizgisini; oku, düşün, anla ve yaşa mertebeleriyle oluşturur.  

        C.) İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN I KERİM

   İnsan her şart ve çağda yine insandır. Fakat hayata verdikleri anlamlar farklıdır. İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağının tabiat veya tanrı olduğunu düşünür. Buna göre insan hayatını anlamlandırırken ben merkezli veya vahiy temelli olarak anlamlandırır.  Buna göre insan evrenin hem bir parçası hem de ondan ayrı olan bir varlıktır. İnsan varlıksal imkanının bazılarını kullanır, fakat hepsini kullandığını düşünür. Sonunda da kendine erer. Kendini sınırlar ve böylece kemal boyutunu köreltir. Asıl olması gereken kemale yürüme sürecidir. Allah, insanın anlamını bulması için peygamberlere vahiy göndermiştir. İnsan için dünya imtihandır bu da sorumluluğu gerektirir. Sonucu da hürriyet veya iman/inkardır. İnsan yeryüzünde Allah’ın halifesidir. Halife de hayatta başarılı olandır. Kur’an insana fıtri imkanlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap veren bize bizi öğreten vahiy kitabıdır. Kur’an, insana bütün varlıklarla ilişkisinin halife bilinciyle olması gerektiğini hatırlatır. Kur’an insandan varolma bilincinin farkında olmasını ister. Hz. Muhammed(sav) Kur’an ı örnek almış ve hayatına geçirmiştir. İnsan iman ettim deyip vahiyle anlamlandıracağı sözünü verir. Böylece sorumluluk yüklenir. Sevap veya cezaya uğrar sonunda. Kur’an insanın hayatını anlamlandırır.

                                                KUR’AN NEDİR?

     KUR’AN BİR KİTAPTIR

                 1.)Kur’an Kelimesi

   Kur’an Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiyle parça parça indirilip,tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış olan mucize bir tanrı kitabıdır. Kur’an ayet ve surelerden oluşur. Bunlar birbirlerini doğrular. Kur’an ın diğer ismi el_Kitab’dır. Kur’an, onun lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine , kitab ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına hem kanıt hem de teşvik anlamı içerir. Kur’an ikra sözcüğüyle aynı kökten gelir. Kur’an böylece ilme değer verdiğini ifade etmektedir. Kur’an, insanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır. İnsan eksik yaratılmıştır ve bu eksikliği Kur’an tamamlar.

                 2.) Bir Kitap Olarak Kur’an

      Kur’an, iki kapak arasındaki yapraklardan oluştuğu için bir kitaptır. Fakat Kur’an sıradan kitaplardan farklı özelliklere sahiptir. Çok özlü ve amacı olan kutsi kitaptır. Amacı insana hidayet rehberliği yapmak ve onun hayatını anlamlandırmasını sağlamaktır. Tevhid konusuna vurgu yapmıştır. Kendinden önceki kitapları tasdik etmiş hem de onlara şahitlik etmiştir. Kur’an Tevhid inancının tahrif edilmesine engel olmak için nazil olmuştur. Benzeri oluşturulamaz. Tevrat ve İncil’i destekler. İnsanı ahlaki olarak geliştirir. İnsanın hayatını anlamlandırarak fıtratını gerçekleştirmesi ve mutlu olmasını sağlamak için gelmiştir. İnsanın anlam arayışına cevap veren onun varoluşunda gerçekleşmesinde fıtri imkanlarıyla örtüşen ve onları harekete geçiren ayetlerdir. İnsan hayatını ayetlerle anlamlandırırsa kendine erer. Allah’a yaklaşır. Kur’an her asra nur saçmıştır. Kur’an a beşer tarafından benzer getirilemez. Kur’an beşeriyete (İsra 17/88) ayeti ile meydan okumuştur.

 

                                               


0 Yorum - Yorum Yaz


                                KUR’AN NEDİR ?

 

            İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

 

İnsan varolduğu günden yaşadığımız bu ana kadar sürekli olarak bir anlam arayışı içine girmiştir.Evreni anlamaya çalışmış.İnsanda ki bu anlama merağı insanı insan yapan en önemli şeydir.

  İnsan da ki bu anlam arayışı fıtri bir kabiliyettir.Herkes bunu kendi bulmalı ve bulduğu cevabın sorumluluğunu taşımalıdır.İnsan hayatını anlamlandırmak için bir hakikat peşinde olmuş ve bunun için kendine yollar bulmaya çalışmıştır.

 

             İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NADIL GERÇEKLEŞİR ?

 

Anlam;insan gerçeğinin bir olgusudur.Anlam insanın yaptıklarını ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur.Anlam inanmayı içerir.O halde anlam görülen bilincine varılan ve inanmayı içeren bir şeydir.

  1.GÖREN KİMDİR ?

Gören insandır.İnsan bir dünyada yaşar ve onun gelip geçici olayların akışı içindedir.Ve bu akış içinde eylemlerde bulunur.Bu eylemlerle ile hayatını anlamlı hale getirmeye çalışır.

 2.NEDE GÖRMÜŞTÜR?

Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir.Anlamlı yaşamak,bir anlam oluşturma ve bu anlamı hayata aktarma yoludur.

 İnsan hayatı anlamlandırmak için eylemlerde bulunur.Bunu 3 gruba ayırabiliriz.

  a)Yüksek Değerler ;İnsanın doğuştan sahip olduğu değerlerdir. Keşfedilmiş değerlerdir.Bunlar;Sevgi,vefa,güven,saygı…

 b)Araç Değerler;İlgi ve menfaat alanının değerleridir.Bu değerlerde aslında doğuştan kazanılan değerlerdir. Bunlar; Fayda,çıkar,kuşku,kıskançlık…

 c)Alışılan Değerler;Temelinde toplum ve kültür hayatında bulan değerlerdir.Burada insan gaye ve hedeflerinin farkında olmadan benimsemiş değerlerdir.Çağdan çağa toplumda topluma kültür çevresinde değişir.

3.NEYİ GÖRMÜŞTÜR ?

 İnsan dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği,amaçlarını ve bu çerçevede eylemlerinin değerli olacağını görmüştür.İnsanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi,hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır.Birinin eksikliği diğerini anlamsız kılar.

  

      İnsanın hayatını anlamlandırmada temel aldığı değerler,ona her zaman amaçlarını,hedeflerini,planlarının gerçekleştirmesini sağlamaz.Çünkü insan,değişen hayatın içinde yaşar ve bu değişik hayat durumlarından birisi öbürünü izlerken başarısızlıklarla karşılaşabilir.İnsan bu hayatta başarısız da başarılı da olabilir.İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda;mutlu olur,fıtri yeteneklerini keşfetmiş olur.İnsanın anlam arayışında başarısız olursa;fıtri yeteneklerini iptal eder,hayat yük olur,her şeyden vazgeçer.

 

 

                İNSANIN ANALAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

 

İnsan başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır.Onun bu özelliği tabiatından kaynaklanır.Kişi ister eğitim görmüş ister görmemiş olsun , dini ne olursa olsun bu fıtri imkana sahiptir.

  İnsan içinde yaşadığı tabiatın hem bir parçası hemde ondan bağımsız bir varlıktır.Yaşamak isteyen her insan,ben merkezli hayatı anlamdırmaya çalışır.Çünkü onun hayatta kalması buna bağlıdır.Hayatı anlamlandırmanın temelinde “insan olarak varolmanın şartlarını her bireyin bilincinde oluşturmak”varsayımı yatar.Bu ise insanı anlamakla mümkündür.Bu da demek oluyor ki insanı anlamak dünyayı anlamaya çalışmaktır insanın bunun içinde bilgiye ihtiyacı vardır.

    İnsanda fıtratın varoluştan önce geldiği bilincinde olmalıyız.Bu bilince sahip olduğumuzda Allah’ın varlığını düşünmeye yöneliriz.Allah,insanı yaratmış,hem fıtratını  vermiş hem de ona hayatı vermiştir.Allah Peygamberler aracılığıyla yarattığı insanla konuşmuş ve insanın fıtratına uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir.

 

     Kur’an’ın insanın hayatı anlamlandırması için önerisi şudur;Oku ,Düşün ,Anla, Yaşa…

 

 

                                     2.KUR’AN NEDİR?

 

                              A.KUR’AN  BİR KİTAPTIR

 

Kur’an Hz.Muhammed’e Arapça olarak vahiy halinde ve parça parça indirilmiş özel bir muciz kitabın adıdır.Kur’an,birbirine yakın harfler,kelimeler,ayetler ve surelerden oluşur.Kur’an Allah kelamıdır.Kur’an da ki hükümler, kurallar iç içedir.Ezber ve yazılı olarak okunan bir kitaptır.Ku’an kalplerde ezberlenen bir kitaptır.Hayatımızı anlamlandıran her türlü manaları ve hakikatleri, hüküm ve hikmetleri toplayan kitaptır.Vahiy mahsulü bir kitaptır.

   Kur’an,bütün özellikleri ile insanın hayatını anlamlandıran,hayat veren bir kitaptır.Allah insana ilk “OKU”emrini vermiştir.

   İnsan eksik yaratılmıştır.Allah’ın rızasına,isteğine nasıl yöneleceğini bilemez.Bunun için insanın Kur’an’ı rehber olarak ele alması gerekir.

 

                         BİR KİTAP OLARAK  KUR’AN

 

Kur’an-ı Kerim iki kapak arasında yazılı yapraklardan oluşan bir kitaptır.Ve onun diğer kitaplarla hem ortak hem de farklı özellikleri vardır.Ortak özelliği olarak iki kapak arasında olmasıdır.Bunun dışında Kur’an özü itibariyle çok kapsamlı bir kitaptır.Bir kelime bile bazen sayfalar dolusu anlam ifade edbilir.Kur’an’ın bir amacı vardır:İnsan’a hidayet rehberi olmak yani insanın hayatını anlamlandırmak...Ama öncelikle insandan tek Yaratıcı’nın var olduğuna iman etmesini ister.Allah’ın varlığı Kur’an ,için amelidir.Bu sebeble onu okuyan insan,Allah’ın en üstün varlık olduğunu tesbit eder.Kur’an diğer semavi kitapların tahrif edilmesiyle Tevhid inancının yanlış anlaşılmasına engel olmak için nazil olmuştur.Kur’an önce kitaplarda bulunan ahlaki değerleri korumuştur.

  Kur’an  insan hayatını anlamlandırarak mutlu olmasını sağlamak için gelmiştir.Öte yandan diğer Paygamberler de Allah’a iman etmeye  “Tevhid’e” davet etmişlerdir.

   Kur’an metni içinde her kelime ilahi bir ahenk ve musiki kulağı okşar.O her haliyle insanın sözü olmadığını ispatlar.Bu ana kadar hiç kimse,onun tek bir ayetine denk olacak bir söz söylememiştir.Kur’an İsra suresinde benzerinin olabileceğini söyleyenlere meydan okumuştur.

 

 

               B.KUR’AN VAHİY MAHSULÜ BİR KİTAPTIR

 

Vahy ;elçi göndermek,ilham,gizlice söz söylemek anlamındadır.vahiy dini bir terim olarak,Allah’ın dilediği şeyleri Peygamberlerinden bildirmesi demektir.İlahi vahiy tevhid sürecinde gelmiş bütün semavi dinlerin temelidir.

Vahiyler değişik şekillerde gelmektedir.Vahyin geliş sırası ;

1.Sadık rüya şeklinde gelen vahiylerdir.

2.Cebrail’in asli şekliyle görünmesidir.Bu iki defa olmuştur;birincisi Peygamberliğin başlangıcında ikincisi de  Mi’rac gecesinde meydana gelmiştir.

3.Meleğin görünmeden Allah’ın sözünü Peygamber’in kalbine düşürmesi

4.Uyanıkken doğrudan Allah’ın kelamını duyması.

5.Uykuda iken meleğin vahiy getirmesi.

 

Kısaca özetlemek gerekirse Hz.Muhammed aldığı vahyin hayatı anlamlandırmada canlı örneğidir.Hz.Muhammed  vahiyden önce nasıl bir insansa vahiyden sonrada bir insan olarak kalmıştır.

 

 

   C.KUR’AN,AYETLER VE SURELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTIR

 

Kur’an-ı Kerim,Allah’ın varlığını ve birliğini ispat etmeyi  amaç edinen delillere “ayet” denir.Kur’an  “her şeyi bilen, dilediğini yapan, fıtratı yaratana delildir.Ayeti düşünebilen gerçeklere inanmak isteyen insan inanır.Kur’an-ı Kerim’in herhangi bir suresinde ki başı ve sonu bulunan,bir veya daha fazla cümleden oluşan Kur’an birimine “ayet” adı verilir.Kur’an’ın tamamına da ayet denir.

  İnsan ayetle muhatap olan varlıktır.Ayet insanı Allah’a yönelten her şeydir.

 

SURE ; kelime anlamı,yüksek yer , yüksek rütbe , mevki…Dini terim olarak ; Ayetlerden meydana gelen başı ve sonu bulunan Kur’an bölümüdür.Her sure ayetlerden oluşmaktadır.

 

                                    

SONUÇ:Elde ettikleriyle elde edemedikleri arasına sıkışan insan,hayata analam vermeye çalışır.Farkında olsun ya da olmasın insan fıtratını arar.Bu anlam arayışının fıtratla kesiştiği noktalar,Kur’an’ın öngördüğü insanın yalnızca bir yönüne işaret ediyor.

  Kur’an-ı Kerim insanın hayatını anlamlandıran ilahi bir rehberdir.Allah yarattıklarını en iyi bilen olarak insanın sorumluluk bilincini diri tutmak,anlam arayışında fıtrı dengesinin korumak için Peygamberler göndermiştir.Peygamberler vahy’in öngördüğü insan modelleridir.Hz.Muhammed’in kıyamete kadar değşmez insan rehberi yapan,Peygamberlerin sonuncusu olması kadar,Kur’an ahlakıyla ahlaklaşmış yaşayan bir Kur’an oluşudur. Hz.Aişe’nin “ Ahlakı , Kur’an  ahlakıydı ”sözü bütün bunalımların ,çıkmazların anahtarıdır.


0 Yorum - Yorum Yaz



  I.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM

A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni
İnsan,var olduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışılmış,ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiğivarlık yine kendisi olmuştur.
İnsanın anlam arayışı doğuştan vardır. Fıtri bir özelliktir. Bu hayatı anlamlandırma çabası insanın merak duygusunun ifadesidir. İnsanın hareketlerine bir anlam araması onun hayatta kalmasını sağlar.
İlk insandan bu yana herkesteki anlam arayışı ve olan biteni anlamlandırma hali aynıdır. Hayatın anlamını herkes kendi bulmalı ve bulduğu cevabın sorumluluğunu üstlenmelidir. Ancak bu şekilde anlam ihtiyacı giderilebilir.
İnsan denen canlı hayatının amacını, nerden gelip nereye gittiğini, yaratılış amacını, öncesini ve sonrasını merak etmiştir. Birçok soruyla karşı karşıya gelmiş ve sorularına din, felsefe, metafizik, ilim adını verdiği açıklamalarla cevap vermiştir. Her geçen gün sorularda cevaplarda artmıştır. Geçmiş yaşantılarda ortaya konan bilgiler üzerine eklemeler yapılmış, her geçen gün daha cesur hipotezler ortaya atılmıştır. İnsan sayısız bocalama, başarısızlık, tutarsızlık, yalanlama yaşamış ama vazgeçmemiştir. Ne olursa olsun hakikatin peşinde olmaya devam etmiştir. Bazen yön ve yöntemlerde ayrılığa düşmüş bu da eleştirel düşüncenin ilerlemesine olanak sağlamıştır.

B.      İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?
İnsan gerçeğinin bir olgusu olan anlam, bilen tavır takınan, konuşan, isteyen, özgür olan, tarihsel olan, seven, çalışan, eğiten, eğitilen, inanan, sanatın yaratıcısı olan, devlet kuran,yapıp eden bir varlık olan, insanın yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir. Anlam inanmayı içerir.
Anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Ancak;
1.       Gören kimdir;
2.       Nede görmüştür;
3.       Neyi görmüştür;
4.       Nasıl görmüştür;  sorularına cevap verilmelidir.

1.Gören Kimdir?
   Gören insandır. İnsan reel bir dünyada, gelip geçici reel olaylar içinde yaşar. Akıp giden hayatın içinde olan insan kendini bu reel durumlardan çıkarmaya ve anlamaya/anlamlandırmaya çalışmaktadır. İnsan eylemlerinin anlamalarını sormaktadır. Çünkü insanın bir anlam arayışı vardır ve yapılan eylemler anlamlı olmalıdır.

2.Nede Görmüştür?
   Onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Bir kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Obje ile ilişki kuran kişinin varoluşu başlamış olur.
İki insanın hayatı anlamlandırması farklı olmaktadır. Her kişinin herhangi bir durumu farklı bir yönde anlamlandırma imkânı vardır. Bundan dolayı ortaya çıkan eylem farklıdır. Bunu belirli sebepleri vardır;
-Objeyi kavrayıştaki farklılık,
-Bilgi seviyesi,
-İçinde yaşanılan zaman ve mekân şartlarının farklı olması,
-Algıda farklılık; insandan insana değiştiği için herhangi bir durumda verilen anlamda kişiden kişiye değişmektedir.
Kişiden kişiye değişen anlam eylemi de değiştirir, eylemleri yöneten değerler 3 gruba ayrılır;

1.Yüksek Değerler: sevgi, inanmak, vefa, güven, saygı, doğruluk, çalışkanlık, dürüstlük, insaflılık…
Bu değerler doğuştandır yani keşfedilmiş değerlerdir. Toplumdan topluma ve çağdan çağa değişmeyen bu değerleri gerçekleştirebilmek için doğrudan karar vermek gerekmektedir. Karar verme aşamasında değer duygusu açık ve net olmalı, eylemin niteliği karışık olmamalıdır.

2.Araç (Vasıta) Değerler: ilgi ve menfaat alanlarının değerleridir. Her türlü maddi manevi servet değerlidir. İnsan bu değerlere de doğuştan sahip olur.İnsan hayatı büyük oranda bu değerlerin gerçekleşmesine bağlıdır.

3.Alışılan Değerler: temelini toplum ve kültür hayatında bulan, zamanla otomatikleşen ve doğal olarak algılanan alışkanlıkların, zevklerin, modanın kitle kültürünün değerleridir.
Çağdan çağa, toplumdan topluma değişen bu değerlerde insan için gaye ve hedeflerin pek bir anlamı yoktur, otomatikleşen eylemleri zevki ve modayı, davranış kurallarını benimser.
Hayatı anlamlandırmaya çalışan insan bu değerleri kullanmaktadır. Hayattaki amacına göre bu değerleri bir sıraya koymaktadır. Bu sıra kişiden kişiye değişmektedir. İnsan hayatına hangi değerlerle anlam verirse o değerlerde kişinin davranışlarına yön verir ve yönetir.

3.Neyi Görmüştür?
İnsan hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür.Hayatın anlamlandırılabilmesi kişinin hem kendi hem de dış dünyadaki başarılarıyla mümkündür. Bu ikisi birbirinden ayrı olamaz. Bu bütünlük içerisinde hayatın anlamlandırılması 3 yoldan gerçekleşir;
#Amel/eylem ortaya koyarak,
#Bir şeyi/insanı severek,
#Musibetlere/sıkıntılara sabrederek.
İnsan hayatı anlamlandırma çabası içerisindeyken yaptığı eylemlere bir anlam vermekte, içinde bulunduğu durumu meşrulaştırmaktadır.

4.Nasıl Görmüştür?
Kişi obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkânlar ortaya çıkar, bunlar;
#Ana Zihniyetler,
#Akıl yürütme,
#Alış zemini üzerinde hareket eder.
İnsanın akıl yürütmeleri biçimseldir, belli kalıplar içerisinde hareket eder. Bu şekil, bu biçim her insanda aynıdır. Akıl yürütmeler içerik kazanınca farklılıklar başlar. İnsanı yönlendirende kişinin kavramlara verdiği anlamdır. Yani insanlar aynı mantığı kullandığı halde olay karşısında farklı sonuçlara varırlar.
İnsanın fıtratında zıtlıklar ve çelişkiler vardır. Bu kötü bir şey değildir. Aksine birbirini tamamlayan şeylerdir. Bu zıtlıklar ve insan fıtratındaki bu renklilik insana haz verir. Bu zıtlıklardaki ahenktir.İnsanda iki ayrı zihniyet vardır;
1.Büyüsel zihniyet
2.Olgusal-eleştirel zihniyet.
  Bu iki zihniyet her insanda bulunur. Birbirinin tamamlayıcısı ya da devamı değildir. Topluma göre bunların hâkimiyet derecesi değişir. Ancak hiç biri yok olmaz. Hatta bu iki zihniyet bir kişide zamana ve mekâna göre kendini gösterebilir.
   Ana zihniyetler insanda fıtri olarak mevcuttur. Bunlar insan olmanın halleridir. Konuşmak buna örnek verilebilir. Her toplumda ve her insanda vardır. Bu bakımdan temel zihniyetleru, insanın fıtratı ile ilgilidir. Bunlarda ferde ait olan onların varlığı değil hâkimiyet dereceleridir. Hâkimiyet derecelerindeki farklılık “tutumlar” olarak adlandırılır. Tutumlar sonradan kazanılmıştır. Kişinin varoluşunu tayin eden temel zihniyetler insanın özüyle; tutumlar varoluşuyla ilgilidir.
   Öz varoluştan önce gelir. Varoluşun temeli özdür. İnsan aynı varoluş aynı tutum içinde bulunamaz.Kişilerin bilgileri algılayış ve kavrayışlarında farklılıklar vardır. Fertler ayrı ayrı alış gücü ile dünyaya gelmişlerdir. İnsan alışını doğuştan getirir. Değiştiremez. Dolayısıyla benlerin var olmasının sebebi, her ferdin ayrı bir alış gücü ile yaratılmış olmasıdır.
   Bilgi bir kişide kalmaz nesilden nesile aktarılır. Artık dünyanın ortak malıdır. İnsanlar bundan istedikleri şekilde faydalanırlar. İnsanların yaptığı bu faaliyete kültür denir. Kültür insanların hangi yolla olursa olsun edindiği bilgidir. Kültürde bilgi esastır. Bilgi çeşitleri kültür esaslarını oluşturur. Bilgi çeşitleri hayatı anlamlandırmada yardımcı olmaktadır. Her bilginin metodu farklıdır. İnsan ihtiyacına göre bu bilgileri kullanır.
   Kültürün bir kısmı onu kullanan millete özgüdür, kültürün bir kısmı da insanlığa aittir. Milletlerin ortak malıdır halde kültür: insanın kendisini gerçekleştirme sürecidir.

C.İnsanın Anlam Arayışı ve Kur’an’ı Kerim
Hayatı anlamlandırma çabası/isteği insanda fıtridir. İnsanı insan yapanda bu hayatı anlama isteğidir. Peki, bu özel fıtri isteğin kaynağı nedir?
1.İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı tabiattır. Ben merkezli” temelli
2.İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı Tanrı'dır. “fıtrat-vahiy” temelli
  Hayatı anlamlandırmaya çalışan insanda ilim ile eyleminde bir uygunluk içerisinde olması gerekir. Hayatı anlamlandırma insandan insana, devirden devire, günden güne farklılık gösterir. “ben merkezli” anlamlandırma fıtratın bir kısmı ile örtüşür ama asla tamamını kapsamaz. Bu insanın yaşamına devam edebilmesi için yapması gerekendir. Kendine eren insanın kemal boyutuna ulaşması gerekir. Çünkü insan olmak “kemale yürüme süreci”dir.
İnsan özün varoluştan önce geldiğini kabul etmelidir. Ben merkeziyetçiliğin sorunu buradan kaynaklanmaktadır. Özün var oluştan önce geldiğini kabul etmek Allah’ın varlığını kabul etmektir. Allah insanı aynı fıtrattan yaratmıştır ve insanların fıtratlarına uygun bir şekilde hayatlarını anlamlandırabilmeleri için peygamberler göndermiştir. Hayatı, evreni ve tabiatı değerlendirmek ve anlamlandırmak fıtrata ait ilkeler bulunduran vahye uymakla mümkündür. İlk peygamber Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed'e kadar bütün peygamberler aynı şeyi dile getirmiştir. İnsanlara tevhit inancını anlatmışlar ve bir olan Allaha inanmaya çağırmışlardır.
İnsan halife olarak görevlendirilmiş ve sorumluluklar yüklenmiştir. Göklerin, yerin ve dağların yüklenemediği emaneti insan yüklenmiştir. İnsana eylem hürriyeti tanınmış ve her bilinçli eylemin temeline ise seçme yetkisi konmuştur.İnsanın sorularına peygamberler aracılığıyla cevaplar verilmiş, tabiat insanın emrine sunulmuştur. İnsan sınava tabi tutulmuş ve bu sınavı kazanması istenmiştir. İnsan başıboş bırakılmış bir varlık değildir. İşte Kur’an bize fıtri bütünlüğümüz içerisinde kendimizi öğreten kitaptır.
İnsan tabiattaki her şeyin değerini bilmeli ve varoluşunu diğer varlıklarla paylaşmalıdır.     Halifeliğin getirdiği sorumluluğu ve bilinci taşımalıdır. Bundandır ki Kur’an insandan;
#Özünü bulmasını
#Duygu, düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını
#Var olma bilincinin farkına varmasını ister.
İnsan yol gösteren tek rehber Kur’an’dır. İnsana önerisi de;
-Oku
-Tedebbür et
- Anla
-İhlasla yaşa!
   Hz.peygamberin Kur'an'ı temel alan eğitim ve öğretimi bu ilkelerin hayata uygulanmasına yönelikti.

  II. KUR’AN NEDİR?

A.KUR’AN BİR KİTAPTIR
1.Kur’an Kelimesi
Kur’an Hz. Muhammed'e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.Kur’an isimleri arasında en çok kullandığı isim budur. Kur’an sözcüğünün nereden geldiği ve nasıl olduğu hayranlık verici bir tablo sergiler.
  Kur’an’da harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. Ayetler ve surelerin anlamı birbirini doğrular.
Kur’an Allah kelamıdır. Hükümler ve kurallar iç içedir. Her anlatılanlar ve anlam arasında bütünlük vardır. Kur’an ezber ve yazılı olarak lisanlarda okunan bir metindir.El-kitap ismiyle düşünüldüğünde Kur’an lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına kanıt ve teşviktir.Hakikatleri, hüküm ve hikmetleri toplayan kitaptır.
Kur’an’ın ilk emri okudur. Bundan hareketle varoluşu gerçekleştirmede okuma en temel eylemdir.Kur’an insana ahlaki değerleri gösterir.

2.Bir Kitap Olarak Kur’an
  Kur’an-ı Kerim, iki kitap arasında bulunması ve yazılı yapraklardan oluşmasıyla bir kitaba benzer. Ancak Kur’an’ı kitaptan ayıran ve hiçbir kitapta bulunmayan birçok özelliği vardır.Kur’an;Vahiy ürünü bir kitaptır. Allah’ın kelamıdır.Süreklidir,aklidir ve hiçbir şekilde değiştirilmemiştir.Az kelime ile birçok mana anlatır.Allah’ı insanı hayatı tabiat ve evren muhtevasını anlatır.
  Kuran insanın hayatını anlamlandırmak fıtratını gerçekleştirmesi ve mutlu olmasını sağlamak için gelmiştir.Kuranın metni içerisinde her kelimede ilahi bir ahenk ve musiki vardır.Hiç kimse kuranın herhangi bir ayetine denk hiçbir şey söyleyememiştir ve söyleyemez. Bu kuranın meydan okuyuşudur,ayrıca sadece indiği dönemin insanına değil kıyamete kadar tüm insanlığa inmiştir.
  Kuranın içeriğini üç kısma ayırabiliriz.
1-Kıssalar prensipler
2-Şifahi töreler, yasalar, hikâyeler.
3-Hakikatler, kaideler.


0 Yorum - Yorum Yaz


Fatih KOZCA/ 12070250/ İDKAB/ 2.SINIF 
 
 1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni     

İnsanlar;yaşamaya başladığı günden beri sorular sordular.Dünyayı,kendini toplumu,amacını aklına ne takıldıysa hepsini anlamlı bir şekilde açıklamaya çalışmış ve anlam arayışında bulunmuştur.Bu durumu yani anlamlandırma arayışında bulunan insanın ilk bakacağı yaşadığı toplum,dini değerleri ve çevresidir ki bu anlamlarımasında etkili olur.Mesala ;Brezilya’nın kuzeyinde bulunan Trumay kabilesi,kendilerinin suda yaşar hayvanlar olduklarına inanmıştır.Başka bir kabile de papağan olduklarına.İşte bu denli etkili olan faktörlerdir.

İnsan sürekli sorular sorar.Sormayı bırakdığı gün aslında anlamsız bir hayat yaşamaya doğru bir adım atmış olacaktır.Çünkü sorular değişmese de bunlara verilen cevaplar değişir ve salt yani değişmez bir gerçeğe ulaşmak çok zor olur.Sürekli aksaklıklar ve başarısızlıkla yüzleşmek zorunda kalan insan azmi ve fıtratında zaten var olan hayatı anlamlandırma ve doğruyu,gerçeği bulma çabasıyla sürekli bir arayış içinde olacaktır.Hakikat peşinde koşan insan birçok yol ve yöntem kullanmış,kullandığı bu yollar kimi zaman din,kimi zaman tasavvuf kimi zaman da beşeri faaliyetler olarak ortaya çıkmıştır.Bu kadar farklı yol yöntem elbette insanları farklı cevaplara sevk etmiş ,hem davranış hem düşünce bakımından ayrılıklar olmuştur.Ama bu zaten her insanda bulunan fıtratın ortaya çıkardığı doğal bir süreç olarak süregelmiştir.

Fikirler kültürlerden etkilenir.Çünkü bir fikir çıktığı ortamda daha anlamlı olur çünkü o, o ortamda doğal oluşumların bir sonucu olarak orataya çıkmıştır.Bu doğal ortamı oluşturan şeyler çevre,toplum,kültür arkadaş,aile ve insanı bulunduğu yerde etkileyebilecek ne kadar şey varsa bunların hepsi bir bütün olarak doğal ortam oluşturur.İşte bu ortamda ortaya çıkan fikirler,dömeminin filozoflarını ve toplumunu ve zamanını etkilemiş aynı anda da tam tersi olarak toplum ve zaman da onları etkiler.

B.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?

‘’Yaşamak için bir sebebi olan kişi,hemen her nasılsa dayanabilir.’’(Nietzsche)

‘’Anlam’’ kelimesine sözlüklerde ‘’ifade edilen,anlaşılan; iç ,ruh,biçim ve kalıp dışında kalan öz,cisimle ilgili olmayan hal; yalnız işaretlerin değil,fakat aynı zamanda şeylerin ve olayların işaret ettiği şey’’ karşışığı verilmiştir.Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur.Anlam,Bilen,yapıp-eden,değerlerin sesini duyan ,tavır takınan,önceden gören ve önceden sezen,isteyen,özgür hareketleri olan,konuşan,düşünen,sorumlu olan,inanan,psikolojik sosyolojik bir varlık olarak insan yapıp etmelerinde bilinçli olan,sorumlu olan bir olgudur.O halde anlam ,görülen,bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir.Ancak şu sorulara cevap verilmelidir.

*Gören kimdir?

*Nede görmüştür?

*Neyi görmüştür?

*Nasıl görmüştür?

 

1-Gören Kimdir?

Gören,insandır.İnsanın hayatı akış içindedir.Bu akıl içinde hayatını anlamlandırmaya çalışır.Elbette önüne engeller çıkar ve bu engeller karşısında insan eylemlerine verdiği anlam kendiliğinden ortaya çıkacaktır.Bu anlamı ortaya çıkaracak olan insanın görme ve bir şekilde buna anlam verme durumu ile olur.

2-Nede Görmüştür?

Kişinin bir şeyde anlam görmesi,onun gerçeklikle yüzleşmesi  ve varoluşunu gerçekleştirmesidir.Kişinin varoluşu ise obje ile ilişki kurarsa başlar.Bu temasla her ferdin özünü(fıtratını) oluşturan unsurlar içerik kazanır.Aksi halde fert ancak öz olarak kalırdı ortaya çıkmazdı.

İnsan eylemlerini yöneten değerleri biz;

a)       Yüksek değerler yani insanın doğuştan sahip olduğu sevgi,inanç,dostluk,doğruluk gibi

b)       Araç değerler yani ilgi ve menfaat alanının değerleridir.

c)       Alışılan değerler yani alışkanlıklar,moda,sürü bilinci gibi

3-Neyi Görmüştür?

İnsan dünyada sürekli olarak gerçekleşemesini istediği,hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin değerli olacağını görmüştür.Hayatı anlamlandırma hem iç dünyada hem de evrende olur.Önemli olan ise bunların birlikte oluşudur.

İnsan Eylemlerini Yöneten Değerlerin Hayata Katılmasının Sonuçları nedir?

İnsan fıtri kabiliyetlerini,insan olma imkanlarını gerçekleştirmek ister.İnsan bu hale kendini ne kadar çok veririse,o kadar insan olur.Yani fıtri kabilietlerini o kadar çok gerçekleştirir.

Bu insanın kendini gerçekleştime halidir.Asla kolay ve hemen ulaşılabilir değildir.Kişi kendini gerçekleştirmeyi değil de kendini aşmayı amaç edinmişse bu hali kendiliğinden yaşar.

4-Nasıl Görmüştür?

Kişi,obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar ortaya çıkar ;

1-Ana zihniyetler

2-Akıl yürütme

3-Alış zemini üzerinde hareket eder.

Kişi obje ilişkisinde fıratı oluşturan bu ve diğer varlık şartları içerik ve anlma kazanır.

Zihniyet; insan zihninin içinde hareket ettiği ortamdır.Her insanda ortak akıl yürütme yolları,içinde hareket ettiği ortama göre içerik kazanır.Akıl yürütmeler içerik kazanırsa farlılıklar başlar.

Ana zihniyerler,isnanın fıtri koşullarıdır.Bunlar,insan olmanın halleridir.Mesala konuşma yeteneği.

İnsanda öz, varoluştan önce gelir.Yani varoluşun temeli özdür.İnsan,alışını kendisi seçmemiştir yani kazanılmış bir şey değildir.Bu sebeple alışı değiştirmek insanın elinde olan bir şey değildir.Eğer insanın onu değiştirme gücü olsaydı,benleri ortadan kaldırmak mümkğn olur tekdüze olunurdu.Ben’lerin olması yani farklılıkların olmasının sebebi özlerimizdir ki herkesin alış gücü ile yaratılmış olmasıdır.

C.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

İnsanın anlam arayışı sorusunun doğrudan sormasa da her düünsel çabanın temelinde bir anlam arayışın olduğu konusu aşikar bir durumdur.Onun bu özelliği,özü itibariyle her kültür ve çağda geçerliği,uygulanabilirliği olan tabiatından kaynaklanır.

İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı kendisi ile savaştığı kaynak olan TABİAT..

Diğer bir insanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynak TANRI.

İnsan olmanın varlık yapısının bir özelliği olarak insan,hayatını anlamlandırırken bu iki yoldan birini seçer.O halde insanın hayatı anlamlandırması da iki şekilde olacaktır.

*İnsanın kendinden kaynaklanan ‘’ ben merkezli’’ anlam verme.Fıtrı kabiliyetlerinin kaynağını tabiat olarak görme

*Fıtri ilkeleri temel alan ‘’Fıtrat-vahiy temelli anlam verme.Fıtrı kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesi

Allah insanı yaratmış hem fıtratını vermiş hem de de hayat nimetini ona bahşetmiştir.İşte bu fıtrat öyle bir şeydir ki insanoğlu ister afrikada ister amerikada olsun aynı insan olarak doğar.Allah peygamberler göndermiş ve yarattığı insanla konuşacak aracılar tayin etmiştir.Bu aracılar İnsanın hayatını,anlamlandırması için rehber olmuşlardır.Herkes hayatta çeşitli iyi ve kötü durumla karşılaşır.Probllemler oluşur ve insan bu durumlarla imtihan edilir.Herkes bu durumlara cevaplar verecektir.İşte insanın varoluşunu ortaya koyarak yaptığı bu eylemler ona sorumluluk da getirir.Çünkü o seçme hakkını kullanmıştır.

İnsan yeryüzünün halifesi olmuştur.Başıboş varlık olması düşünülemez.Peygamberler de zaten hayatı anlamlandırmada birer rehberdirler.Kur’an ise insanın hayatını anlamlandırabilmesi için ona;

OKU-DÜŞÜN-ANLA-YAŞA

Formülünü vermiştir.

2.KUR’AN NEDİR?

A.KUR’AN BİR KİTAPTIR

Kur’an Hz.Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip,bize tevatürle gelen mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.

Kur’an,bütün özellikleri ile insanın hayatını anlamlandırann,hayat veren bir kitaptır.İşte kutsal kitabımız daha adında bize kendini zaten tanıtır.Tanrı,insan ‘’ sistemi’’ düzgün kullanabilsin diye dünya,hayat,evren karşısında takınacağı ve bütün varlıklarla paylaşacağı tavra ait ilkeleri toplamakta,birbirini tamamlayan ifadelerle birleştirerek insana ‘’ oku ‘’ması için bildirmektedir.

Eğer bu sistem bilinmezse insan kendi koyduğu değerlerle ilişkilerini yürütme yoluna gider ama böyle bir hayatı anlamlandırma yolunda kişilere izleyecekleri yolu öğretecek yalnız mutlak ve en yüce varlıktır.

Bir Kitap Olarak Kur’an-ı Kerim;diğer kitaplarla olan ilişkisi bakımından bakılırsa tek ortak yönü iki kapak arasına yerleştirilmiş olmasıdır.Diğer bütün yönleriyle üstün ve asla mukayase edilemeyecek özelliklere sahiptir.

Haktır,değiştirilemez,asla hükümleri arasında çelişmez,tilavetiyle ve sözüyle gelmiş geçmiş ve gelcek en iyi edebi özelliğe sahip mukaddes bir kitaptır.Şefaatine dahil olmayı Allah nasip etsin.

 



0 Yorum - Yorum Yaz


                           KUR’ANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

            A.  Anlam Anlam  Arayışı Serüveni

    İnsan, var olduğu günden itibaren  sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı tanımak, anlamak ve anlamlandırmak istemiş ama en nihayetinde en az tanıyabildiği yine kendisi olmuştur. Her insan özünde farklıdır. Her insan kendince değerli bulduğu bir şeye inanır ona değer yükler. Yaşayan her insan kendi  eylemlerini , kendi hareket tarzını anlamsız bulmaz. Kimi balığı, kimi taşı, toprağı,kutsal sayması gibi. Çünkü insanın anlam arayışı , onun fıtri  bir kabiliyetidir. İnsanın kendisinde bazı yetenekler görmesi  yaptıklarına bir anlam vermesi, onun hayatta kalmasını sağlar.

 B. İNSANIN ANLAM ARAYIŞI  NASIL GERÇEKLEŞİR

   ‘İnsanın anlam  arayışı ‘tabirindeki ‘anlam’ kavramı kişinin yapıp etmelerini yöneten insanın somut varlık bütününe  ait , varlık koşullarından birini ifade temektedir.

     Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur. Bu yüzden ‘ anlam ‘ bütün varlık koşullarını fıtri imkanları ile ilişki içindedir. Özellikle anlam, inanmayı içerir, çünkü kişinin anlam ve değer yüklediği şey kişi için anlam kazanır.

1.Gören  Kimdir?

    Gören insandır. İnsanın hayatı değişkendir. İnsan, sürekli yaşadığı reel durumların içinden sıyrılıp çıkmaya yönelen eylemler içerisinde bulur kendisini. Eğer insan eylemlerini gerçekleştirirken engellerle karşılaşırsa , o zaman eylemlerine verdiği anlam kendiliğinden ortaya çıkar.

2.Nede Görmüştür?

Kişinin bir şeyde  anlam görmesi , onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu ise obje ile ilişki kurarsa başlar. Bu yüzden anlamlı yaşamak bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur.

İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır;

a.Yüksek  Değerler

İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur. Sevgi, inanmak, doğruluk, çalışkanlık, vefa, güven, saygı… Bu değerler keşfedilmiş değerlerdir.

 Bu değerlerin gerçekleştirilmesi doğrudan karar vermeye bağlıdır. Değerlerin açık ve net olması gerekmektedir. Yüksek değerler ve onlara dayanan eylemler çağdan çağa, toplumdan topluma değişiklik göstermez.

   b. Araç(vasıta)  Değerler

      İlgi ve menfaat alanının değerleridir. Her türlü  maddi-manevi servet  değerleridir. İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleştirilmesine dayanır. Kişi bu değerlere doğuştan sahiptir. Keşfedilmiş değerlerdir.

     Ekonomik ve teknik değerler. Fayda, çıkar, kuşku , çekememezlik….

 c. Araç Değerlerin Gerçekleşmesi

      Dolaylı karar vermeye dayanır. Araç değerler , yüksek değerler alanına müdahale edebilir; yüksek değerleri bir kenara itebilir. Bunun sonucu , değerlerin yer değiştirmesidir, yabancılaşmadır.

     İnsanlar, araç değerler sebebiyle çekişirler , kavga ederler ,hesaplaşmaya girerler, rekabet

ederler.

3.Alışılan Değerler

Alışkanlıkların , modanın , zevkin , kitle kültürünün değerleri… Temelini toplum ve kitle hayatında bulan, zamanla otomatikleşen ve doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.

  Alışılan değerlerin  gerçekleştirilmesi; çağdan çağa , toplumdan topluma , kültürden kültüre değişir.

   Bu üç değer arasında gerçekleştirilme şekilleri bakımından fark yoktur. İnsan eylemlerinde anlam bulurken bu değerlerden birini esas alarak hayatını anlamlandırır.

3.Neyi Görmüştür?

   İnsan dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği  , hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevede eylemlerinin değerli olacağını görmüştür.

Hayatı anlamlandırma iki yönde gerçekleşir;

1-İç dünyada

2-Dış dünyada

İnsanın bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi , hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Birinin eksikliği anlamsız olur.

İnsanın Eylemlerini Yöneten Değerlerin Hayata Katılmasının Sonuçları Nedir?

    İnsan fıtri kabiliyetlerini , insan olma imkanlarını gerçekleştirmek ister. İnsan bu hale kendini ne kadar çok verirse , o kadar insan olur.  Yani fıtri kabiliyetlerini  o kadar çok gerçekleştirir. Kişi kendine ermeyi değil , kendini gerçekleştirmeyi amaç edinmişse bu hali kendiliğinden gerçekleşir. İnsan eylemlerine anlam verince hayatını nasıl anlamlandırdığını ortaya koymuş olur. İnsan hayatını anlamlandırınca insani ilişkilerde, insanlar arası ilişkilerde bütün insanlara fıtri imkanlarını aynı zamanda gerçekleştirebilmenin yolu açılmış olur.

  Çünkü insan, değişen hayat durumları içinde yaşar ve bu değişen hayat durumlarından birisi öbürünü izlerken talihsizliklerle, başarısızlıklarla karşılaşılabilir. İnsanın hayatta kalmasını sağlayan, onu kendisinde bazı yetenekler görmesi  eylemlerine bir anlam vermesi  içinde bulunduğu durumun meşrulaştırmasıdır. Yoksa insan yaşayamaz.

4.Nasıl Görmüştür?

  İnsan nesne ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratı özellikler ortaya çıkar. Bunlar;

-ana zihniyetler

-akıl yürütmeler ve

-alış zemini üzerinde hareket eder.

  Zihniyet, insanın içinde hareket ettiği ortamdır. İnsanın akı yürütmeleri biçimseldir.  Bu biçim ise her insanda farklıdır. Akıl yürütmeler içerik kazanınca farklılıklar başlar.

İnsanda iki ayrı ana zihniyet vardır;

-Büyüsel zihniyet

-Olgusal zihniyet

  Bu iki zihniyet birbirinin devanı ya da tamamlayıcısı değildir. Ana zihniyetler, insanın fıtri koşullarıdır. Konuşma yeteneği gibi … Konuşma her toplumda vardır. Ana zihniyetler kişinin özü ile ilgilidir. İnsanda öz, varoluştan önce gelir. Yani insanın varoluşunun temeli özdür.

   Düşünsel alanda ise öz ve varoluş arasında öncellik ve sonralık yoktur. Her ikisi de kazanılmış şeyler olduklarından  ve fert var olandan haberdar olmaya başlayınca, hem bir tutuma girer, hem de varoluşu oluşmaya başlar.

             C.İNSANIN ANLAM  ARAYIŞI VE KUR’ANI KERİM

İnsan başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır. İnsanın bu özelliği fıtratından kaynaklanır. Kişinin cinsiyeti, ülkesi, dini ne olursa olsun bütün insanlar fıtri imkanlara sahiptirler. Fıtri imkanlar zaman içinde değişmezler. İnsanlar her bir durumu kendi değerleri çerçevesinde anlamlandırırlar. O halde insanın fıtri kabiliyetinin kaynağı nedir.?

-1-Kendisi ile savaştığı kaynak tabiattır.

-2-kendisini ve çevresini yaratan aşkın kaynak , tanrıdır.

İnsan  fıtratının bir özelliği olarak hayatını  anlamlandırırken iki yoldan birini seçer. O halde insanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşir.

1-insanın kendinden kaynaklanan ‘ben merkezli’ anlam verme.( İnsanın fıtri kabiliyetinin kaynağını tabiatta görmesi.)

2-fıtri ilkeleri temel alan ‘fıtrat-ı vahiy’ temelli anlam verme. ( insanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucu)

Allah peygamberler aracılığıyla yarattığı insanla konuşmuş ve insanlığın fıtratına uygun hayatı anlayıp yaşayabilmesi için rehberler göndermiştir.

 

Mesaj(vahiy)                                                                TEVHİD SÜRECİ

 


    Hz. Adem                     Hz. Muhammed                                                        2000

 

 

  ( Bu zaman diliminde gönderilmiş binlerce peygamber aynı mesajın davetçisi olmuştur)

Çünkü vahiy Allah’ın bilgisidir hükümleri mutlak doğrudur. Bu açıdan ilk insan Hz. Adem’in aynı zamanda ilk peygamber olması son derece anlamlıdır. Böylece insanın Hz. Adem’le başlayan serüveni , insanın varoluşunu nasıl gerçekleştirmesi gerektiğine ışık tutmaktadır. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık ilk peygamber Hz. Adem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar tevhidi tekrar etmişlerdir.

  Peygamberlerin getirdiği vahyin içeriği aynı kalmış, fakat insanın varoluşunu gerçekleştirme boyutuna ait olan şeriat farklılık göstermiştir. Bunun nedeni insanın yaratılışından gelmektedir.

1-insan imtihan edilmekte olan , yani sorumluluğu üstlenmiş bulunan bir varlıktır.

2-insan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.

İnsan hayatına anlam ararken hür bir varlık olarak kendi sorumluluklarının tam olarak farkına varmaya çalışmaktadır. Çünkü her bilinçli eylemin temelinde bir seçme vardır. Ve her seçme belli bir sorumluluk gerektirir.+

  İnsan başıboş bırakılmış bir varlık değildir.İnsan genel olarak varlığın bütün basamaklarını özellikle hayatın basamaklarını kendisinde topladığı için bütün tabiat onda en azından fıtratı bakımdan bir araya getirilmiş en yoğun varlık birliğini bulur. Kuran insana bütün varlıkla ilişkisinin halife bilinci çerçevesinde olması gerektiğini bildirir.

 

                                               SONUÇ

      Bütün insanlar hayatlarını fıtri olarak anlamlandırırsa Salih toplum oluşur. Bu insanın fıtrat-ı vahiy temelli kendini gerçekleştirme halidir. Kur’an insanları bu yola yönlendirmek için iki dereceli bir hitap metodu kullanır.

1-Allah rızası , mutluluk ;Allah ehli

2-Sevap ve ceza ;Ahiret ehli

  İnsanın, iman ettim diyerek hayatını vahiyle anlamlandıracağı sözünü vermesinin ardından ikinci derecedeki hitaba hak kazanmayan yoktur. Birinci dereceden hitaba mazhar olabilmek ,kemal seviyeye ulaşmaya bağlıdır.  

  Kur’an, insan- obje ilişkisinde var olandan haberdar olarak bir tutuma giren insandan , varoluşunu Kur ’ani ilkelerle gerçekleştirmesini ister. Bunun maddi ve manevi sonuçlarına dikkat çeker.

                                              II.KUR’AN NEDİR?

A.KUR’AN BİR KİTAPTIR.

1.Kur’an kelimesi

       Kur’an  Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan  ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen özel kitaptır.

-Kur’an , birbirine yakın harfler , kelimeler ayetler ve surelerden oluşur.

-Ayetler ve surelerin içerdiği anlam birbirini doğrular.

-Kur’an’daki hükümler, kurallar içiçedir.

-Kur’an ezber ve yazılı olarak lisanlarda okunan bir metindir.

-Kur’an’ın Allah kelamı olduğuna ilişkin kanıtlar birbirine eklenmiş olarak ayetlerde yer alır.

-Kur’an’da her anlatılan şey ve her anlam öteki anlatılanlar ve anlamlar ile bütünlük arz eder.

-Kur’an’ın kendini adlandırdığı isimleri arasında en çok kullandığı/(70 kez)kullandığı isim budur.

-Kur’an’ın bir diğer adı el-kitap(230 kez geçer).

İlimleri toplayan kelam ;hayatımızı anlamlandıran her türlü manaları hakikatleri, hüküm ve hikmetleri  toplayan kitaptır.

2.Bir Kitap Olarak Kur’an

Kur’an iki kapak arasında yazılı olduğundan oda bir kitaptır. Kur’an’ın gönderilişinin bir amacı vardır.

1-İnsana hidayet rehberi olmak

2-İnsanın hayatını anlamlandırmak

   Kur’an insandan , bir tek yaratıcının var olduğuna iman etmesini , bütün eylemlerini bu inanca göre düzenleyerek fıtrat ile barışık olmasını; böylece varoluşunu gerçekleştirmeye , Allah’a iman ,itaat ve onların doğuracağı sevgiye yönelmesini ister.

Kur’an’ın bu mu’ciz muhtevasının elbette en temel konusu ‘Tevhid’ inancıdır. Kur’an , Allah ve yüce zatı hakkında bir kitapta değildir. Allah’ın varlığı Kur’an için sadece amelidir.

   Kur’an , semavi kitapların yanlış anlaşılarak Tevhid inancının tahrif edilmesine engel olmak üzere nazil olmuştur. Tevrat ve İncil’den gelen prensiplerin Kur’an’da bulunması , insanın anlam arayışı serüveninin ve bu vahyin cevabının Tevhid  ilkesi çerçevesinde olduğunun kanıtıdır. Onun için Kur’an önceki kitaplarda bulunan yüksek ahlaki ilkeleri korumuştur.

KUR’AN VAHİY MAHSULU BİR KİTAPTIR…

Vahiy kelimesi (VAHY) kökünden gelmiş olup elçi göndermek , ilham, gizlice söz söylemek, seslenmek gibi anlamlara gelmektedir.

Vahiy bir terim olarak Allahın dilediği şeyleri peygamberlerine muhtelif hallerden biriyle bildirmesi demektir. Vahiy kelimesi Kur’an da türevleri ile birlikte 72 yerde geçmektedir.Vahiy geliş şekilleri;Sadık rüya şeklinde ,Cebrail vasıtasıyla,Meleğin görünmeden Allah’ ın sözünü peygamberin kalbine indirmesi,Meleğin insan şekline girerek getirmesi,Uykuda iken meleğin ,vahiy getirmesi uyanık iken doğrudan Allah’ın kelamını duymak…..

Hz Muhammed kendisine inen ayetleri muhataplarına hem taşımış ve ulaştırmış (tebliğ) hem de açıkça söylemiş ve bildirmiş (teybin) yani o, kuran ı okumuş okutmuş ezberlemiş ezberletmiş vahiy katiplerine yazdırmıştır (tebliğ)

C. KURAN AYETLERDEN VE SURELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTIR

1-DELİL: Kuran Allahın birliğini varlığını ispat etmeyi gaye edinen delillerden çoğunlukla ayet diye söz etmektedir.

2-MUCİZE: Peygamberlerin Allah tarafından gönderilmiş olduklarını ispat eden tabiat kanunlarını aşan ancak ilahi bir kuvvet tarafından gerçekleşebilen olaylardır.

Ayet kevni ve kavli olmak üzere ikiye ayrılır.

-Kevni ayet: fiili ,tekvini, ilmi ayet de denir. Yaratılış yoluyla varlıklar dünyasına çıkarılan ve evrende fiilen var olan ayetlerdir.

-kavli ayet: teşrii, tenzili vahyi ayette denir. Vahiy yoluyla inmiş ayetlerdir.

KURAN’DA KURAN

Kuran ı kerim Hz Muhammed e vahiy yoluyla parça parça  indirilmiş, Mushaflarda yazılmış tevatür yoluyla nakledilmiş, tilavetiyle ,ibadet edilen mu’ciz ilahi kelamdır.


0 Yorum - Yorum Yaz


                                    KUR'AN NEDİR?
I.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN'I KERİM
İnsan varoldugu günden beri hayatı anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsan düşünen akleden bir valık olduğu için yaşadığı hayatı anlamlı kılar ve öyle yaşar yoksa hayatına anlam vermeyen, veremeyen insan hayatta kalamaz.İnsanda ki bu anlam merakı ve öğrenme arzusu insanın fıtri bir özelliğidir.
Anlam, görülen bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir kavramdır.Anlam verirken dört soruya cevap verilmelidir.
  • Gören Kimdir ?
Gören insandır.İnsanın eylemlerinin bir anlamı vardır. Reel durumlara uygulanan yapıp-etmelerine anlam veren/değer gören ve böyle bir yeteneği olan biricik varlık, insandır.
  • Ne de görmüştür ?
Kişi neye anlam veriyorsa onu görmüştür. Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir.
İnsanın belirli bir şekilde gerçekleştirdiği bir insani yapıp-etme, ona atfedilen değeri belirler. Her eylem de gerçekleştirilmesi gereken değer tarafından yönetilir. İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır:
1)Yüksek Değerler: Sevgi, saygı ,doğruluk çalışkanlık, masumluk, dürüstlük, insaflık, dostluk, vefa, güven, inanmak ...
İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur. Yani keşfedilmiş değerlerdir.
2)Araç(Vasıta) Değerler: İlgi ve menfaat alanın değerleridir. Her türlü maddi-manevi servet değerleridir.
Ekonomik ve teknik değerler. Fayda, çıkar, kuşku, çekememezlik, hasetlik, hoşlanmak, hoşlanmamak... İnsan bu değerlere de doğuştan sahip olur.
İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleştirilmesine dayanır.
3)Alışılan Değerler: Alışkanlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürünün değerleri. Temelini toplum ve kültür hayatında bulan, zamanla otomatikleşen ve doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.

 

  • Neyi görmüştür? 
İnsan sürekli olarak gerçekleşmesini istediği, hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerin değerli/anlamlı olacağını görmüştür. Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iki yönde olur:
1)İç dünyada(kişinin kendi içinde)
2)Dış dünyada(evrende)
Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi ise üç farklı yoldan gerçekleşebilir:
1)Amel/eylem ortaya koyarak
2)Bir şeyi/bir insanı severek
3)Katlanılmaz acıya sabrederek.
  • Nasıl görmüştür?
Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar/varlık koşulları ortaya çıkar. Bunlar:
  1. Ana zihniyetler 
  2. Akıl yürütme 
  3. Alış zemini üzerinde hareket eder.
İnsanda iki ayrı ana zihniyet vardır:
1)Büyüsel zihniyet
2)Olgusal-eleştirel (dini-felsefi) zihniyet
Ana zihniyetler, insanın fıtri koşullarıdır. Bunlar, insan olmanın halleridir. Mesela yürümek gibi..
                           II. KUR'AN NEDİR?
A.KUR'AN BİR KİTAPTIR.

 

Kur'ân, Hz. Peygamber Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilmiş ve bize de tevatür yoluyla nazil olmuş bir kitaptır. Kur'ân, birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve sûrelerden oluşup ayetler ve sûrelerin taşıdığı anlamlar birbiriyle çelişmez, birbirini doğrular.
kendine has bir üslubu ve anlatımı vardır. Az sözle çok şey anlatır. Kur'ân!ın amacı, insanlara hidayet rehberi olmak yani insan hayatını anlamlandırmaktır. Bunun için, Allah- insan- hayat- tabiat- evren konuları üzerinde durulur.Kur'an tevhid inancı üzerinedir. Allah'ın en üstün varlık olması ve tek olması vurgulanır.
B.KUR'ÂN VAHİY MAHSULÜ BİR KİTAPTIR
Kur'an- Kerim Hz. Peygamber' e vahiy yolu ile inmiştir. Vahiy kelimesi vahy kökünden elçi göndermek, ilham, gizlice söz söylemek, ikinci şahısa ilka olunan söz, seslenmek, acele etmek; iha kökünden birine bir kimseyi bir nesneyi göstermek anlamlarına gelmektedir. Bir bilgiyi, bir işareti yazılı veya sözlü olarak muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmak anlamını ifade eder.
Vahiy Gelis Sekilleri
1-Sadik ruya seklinde vahiy,
2-Cebrail as. araciligiyla gelen vahiy,
3-Allah'in sozunu peygamberinin kalbine dusurmesi,
4-Melegin insan sekline girerek vahiy getirmesi,
5-Hz peygamberin kalbine ufleme,
6-Uyanik iken dogrudan dogruya Allah'in kelamini duymak,
7-Uykuda iki melegin vahiy getirmesi
C.KUR'AN, AYETLER VE SURELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTIR
1. Ayet Kelimesi
Ayet kelimesi sözlük anlamı olarak: mucize, açık alamet,nişan,gözle görülebilen, ibret, delil vb. anlamlara gelmektedir.
2. Ayet-Vahiy Kavramları İlişkisi
Ayet kelimesinin ıstılahi anlamı: Allah'ın varlığına ve birliğine, peygamberlerin doğruluğuna işaret eden, delil ve mucizelerdir.
3. Sure Kelimesi ve Sure Kavramı
Sure kelimesi sözlük anlamında yüksek rütbe, alamet ve nişan gibi anlamlara gelmektedir.
D.KUR'AN'DA KUR'AN
Kur'ân-ı Kerim'in klasik tarifi,Kur'ân-ı Kerim, Hz. Muhammed'e vahiy yoluyla parça parça indirilmiş, mushaflarda yazılmış,tevatürle nakledilmiş,mu'ciz ilahi kelamdır.
Bu kutsal kitabın Kur'an isminden başka isimleri de vardır.
El-Kitab :en çok kullanılan ve Kur'an'ın eş anlamı olan isimdir.
El-Furkan: hak ile batılı ayırmak, felah ve selamet anlamındadır.
Ez-Zikr: anmak ve hatırlamak anlamındadır. Kur'an insana Allah'ı tanıtır ve hatırlatır


0 Yorum - Yorum Yaz


 

KURAN NEDİR?

 

1-2)İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR VE KURAN

·         İnsan var olduğu günden bu yana bir anlam arayışına düşmüş ve  en çok da kendini anlamaya çalışmıştır.

·         İnsanın anlam arayışında bazı kavramların öne çıktığını görüyoruz, hakikat bunlardan biridir.

·         İnsan hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler. Çünkü insan fıtrat gereği yaptıklarını bir anlama bağlama çabasındadır.

·         Anlam sözcüğü ise insanın bütün yapıp etmelerini yöneten insanın somut varlık bütününe ait bu varlık bütünün de temelini bulan varlık koşullarından birini ifade etmektedir.

·         İnana bir insan amaçlarını gerçekleştirmek için daha özveriyle çalışır, yaşadığı durumlara anlam verebilir.

·         İnsan eylemlerinin anlamını sorgular. Ve her eyleminin bir değeri vardır bu yüzdende eylemlerin anlamaları vardır.

·         Belli yaşamımızı sürdürmek için insan araçlarla yetinmez,bir amaç arar ve buna ihtiyaç duyar.

·         Bir insanın sosyal statüsü anlam arayışını etkileyen bir durum değildir.bir anlam yaratma bu anlamı hayatına katabilen kişi gerçek anlam arayışındadır.

·         İnsanın değer duygusu aşamalıdır yüksek değer,araç değer ve alışılan değer insan bu değerlerin her birini yaşayabilir ki bu kişiye bağlıdır.Ancak anlam arayışında bu değerlerden oluşan eylemlerin yarattığı fikirler sonucu bulur.

·         İnsan hayatını anlamlandırırken iç ve dış dünyası birbirinden bağımsız olarak düşünülmez birinin eksikliği bütünselliği bozar.

·         İnsan içinde bulunduğu değer eylemlerini anlamlandırarak kendini tatmin etmek ister ve bu sebepten eylemlerini anlamlandırma yoluna gider.

·         Böylece insan anlam arayışına girdiyse önce varlık bilicine ermelidir, yaşadıklarını idrak etme ve şükretmelidir. Bu şekilde eylemlerine bir anlam verirse hayatını asıl anlamlandırdığını ortaya koymuş olur.

·         İnsan eylemlerine belli bir anlam yüklemeden gerçekleştiremez. Yaptığı tüm eylemlerde bir değer görür bu zamanla değişebilir. Gittiği yolun eskiden ona anlamlı geldiğini ancak zamanla bunun değiştiğini görebilir.

·         Anlam, inanmayı içerir. İnançları olan kimse belli anlamlara dayanarak yaşar ve daha düzenli daha mutlu ve daha kontrollü bir hayat yaşar ancak insanın anlam arayışı boşa çıkarsa son zamanlarda sıkça rastladığımız “yaşamamın anlamı yok.” “hayta hiç bir şey değerli değil” gibi bir boş vermişliğin içine sürüklenir işte zamane olarak yaşadığımız hayatı anlamlandırmamaktır aslında.

·         İnsanların birbirinden farklı fikirlere sahip olması hatta hiçbir fikrin tam olarak birbirine uymamasına rağmen zihniyet dediğimiz kavram aynı olabilir. İki farklı zihniyet vardır. İnsan fıtratında bunlar büyüsel ve olgusal-eleştirel zihniyettir.

·         İnsanın var oluş sebebi bilgidir. Bilgiyi öğrenme, üretme, davranışlara kazandırma ancak bilgiyi algılama şekli herkeste farklıdır. Biz buna ‘alış’ diyoruz. Her insanın alış şekli, süresi farklıdır bu özden/fıtrattan gelir.

·         Zihniyetin getirdiği fikirlerin çeşitliliği ve bunların alış farklılığı sebebiyle ortaya çıkan bilgi kültürü oluşturur. Kültür kendi içinde ikiye ayrılır ; özgü kültür belli bir millete ait olan kültürdür. Diğeri ise ortak kültür belli bir millete ait olmayan kültürdür.

·         İnsan özünde hürdür hürriyet ister ancak doğru/değerli eylemi gerçekleştirmek için bir önder ve örneğe ihtiyaç vardır. Bunun için de insanlar insanlara eylemelerin anlamını anlatan önder kişiler gelmiştir. Bu kişiler insan olmak, değerleri ve anlamlrı anlatmıştır. Bu bir zincir halkası gibi insandan insana aktarılarak süregelmiştir.

·         İnsan fıtratından gelenleri eğer kendi içinde yalanlamaya giderse bir iç çatışma yaşar ve gerçeklikleri ayırt edemez, tehlikelere karşı savunamaz ve enerjisinin çoğunu bu kargaşayı dindirmek için uğraşır.

·         İnsan kendini, doğayı tüm evreni aşan aşkın bir varlığa dayalı bir anlam arayışı içindedir. İşte Allah peygamber aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş(vahiy) ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirmesi için rehberler göndermiştir.

 

KURAN NEDİR?

·        Kuran hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy olmuş,tevatür yoluyla gelmiş ve kitaplaştırılmış okunması bile ibadet sayılan mucizevi bir kitaptır.

·        Kuran’ın ilk emri oku/ikra’dır. Böylece okumaya ve ilme teşvik olduğunu anlıyoruz.burada okuma eylemini insan temel unsur kabul etmelidir. Ancak kuran’ın bir diğer önem verdiği ve üzerinde durduğu unsur ahlaktır.

·        Kuran iki kapak arasında yazılı olmasına rağmen diğer kitaplardan farklı bir boyutu vardır. Bu da isminin eşsiz ve özelliklerinin iç içe oluşu, bir yazara ait değil  Allah’ın kelamıdır. Çok rahat ezberlenebilir ve metni asla değişmez.

·        Kuran az kelime ile çok mana ifade edebilir. Bir yol gösterici rehber kitaptır bir olan Allah’a iman edilmesini ister.

·        Kuran ahlaki değerleri överek insanların bunları hayatlarında yaşamalarını istemiştir. İnsan anlam arayışında kurandaki kıssalarda faydalanabilir. Nitekim bu kıssalar tarihsel olarak değil insanlar öğüt alsın diye indirilmiştir.

·        Allah insan verdiği fıtri özellikler sayesinde, insan Allah’ı anlama adına bir adım atar işte kuran hem üslup hem de anlam bakımından “kamil insan” olabilmesi için bir yol gösterici olmuştur. Bu sayede insan Kuran’ın ışığı ile anlam arayışını sürdürür ve Allah’ın izni ile bulur. Bu sayede dünya-ahret bütünlüğü sağlanmış olur.

·        Kuranda insan fıtratına aykırı hiçbir durum söz konusu değildir. Nitekim bütün peygamberler kardeştir ve aynı misyonla gelmiştir. Bunlar Allaha iman etme, peygambere ve kitaplara inanma yani tevhide çağırmıştır.

·        Kuranın içindeki anlamlarla beraber bir musiki ahenk olması bir insan sözü olmadığının kanıtıdır. Nitekim insanlar kuran gibi bir söz yazmaya çalışmışlarsa da başaramamışlardır. Bu kuranda da geçer ve bu kitabın bir benzerinin yazılamayacağını, değiştirilemeyeceğini vurgular.

KURAN VAHİY MAHSÜLÜ BİR KİTAPTIR.

·         Vahiy ; bir bilgiyi bir işareti yazılı veya sözlü olarak muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmak anlamına ifade eder.

·         Vahiy kelimesi türeviyle birlikte 78 yerde geçer. Vahyin geliş şeklide birbirinden farklılık göstermiştir; sadık rüya şeklinde , cebrail’in asli şekliyle görünmesi , peygamberin kalbine düşmesi , meleğin insan şekline girerek vahyi bildirmesi, peygamberin kalbine üfleme şeklinde ,uyanık iken doğrudan doğruya Allah kelamını duymak, uykuda iken meleğin vahiy getirmesi.

          KURAN AYETLER VE SURELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTIR

·        Ayet kelimesinin dini terim olarak ifade ettiği anlamlar şunlardır; delil (Allahın varlığını ve birliğini ispat etmesi),mucize,kıyamet alametleri.

·        Kuranın herhangi bir suresinde başı ve sonu bulunan bir veya daha fazla cümleden oluşan kuran birimine ayet denir.kuranın tamamına da ayet denir.

·        İnsan ayete muhatap olan kimsedir. İnsan ayetlerle kendisini bilirse rabbini de bilir.

·        Sure; ayetlerden meydana  gelen , başı ve sonu bulunan müstakil kuran bölümlerinin adıdır.

KURAN DA KURAN

·        Kuranı kerim ; vahiy yoluyla parça parça indirilmiş , Mushaflarda tevatürle nakledilmiş , tilavetiyle ibadet edilen mucize ilahi kelamdır.

·        Kuranın diğer isimleri bizzat kuranda da yer alır bunlardan bazıları; el-kitap,el-furkan ,

Ez-zikrdir.

 

 

 

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


1.KUR’AN’IN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

A.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI SERÜVENİ

    İnsan, yaşamı boyunca sürekli dünyayı ve kendisini anlamaya çabalamıştır.Bu çaba insan olmanın bir gereğidir.Bu anlam arayışı insanın fıtratında vardır.Gerek fert,  gerekse topluluk olarak insanlar bu arama sürecinde birbirlerinin ürettiği eserlerden faydalanmışlardır.Bu sayede insan düşünce ufkunu genişletmiştir.Ama yinede yaşamını anlamlandırmak için  bir hakikat fikri peşinde koşmuşlar ve bunun için farklı yöntemler araştırmışlardır.Bu yöntemler için kimi bilime kimi dine  kimi de tasavvufa yönelmiştir.İnsanın bu yol ve yöntemlerdeki temel amacı hayatı anlamlandırma konusunda evrensel bir görüş ortaya koymaktır.Bu çaba sonucunda bireyler ve toplumlar arasında ayrılıklar oluşmuştur.Bu farklılıklar eleştirel düşüncenin ve ilerlemesinin bir koşuludur.

    Filozoflar ve düşünürler toplumlarının ve yaşadığı dönemin soru ve isteklerini ifadelendiren veya gerçekleştiren bunları bütünleştirerek büyük bir senteze erişen insanlardır.Ancak, bu insanlar hayatı anlamlandırma konusunda getirdiği sistemler ile toplumlarının ideal ve isteklerini aşmışlardır.Bazen de başka düşünce ve isteklerle hayatı anlamlandırma anlayışlarını değiştirmişlerdir.Bu durum gayet normaldir; çünkü içinde bulunduğu zaman ve mekanın ideal ve isteklerini gerçekleştirmede başarısız olabilirler.Bu durumda tecrübe ettikleri olumsuz yanlarından dersler alarak hayatı anlamlandırma anlayışını değiştirmek istemişlerdir.

B.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR

    Anlam, insan gerçeğinin bir olgusudur.Anlamın içerdiği en büyük mana inançtır.İnsanın bütün yapıp etmelerini yöneten insanın somut varlık bütününe ait bu varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade etmektedir.İnsan, gerçek bir dünyada ve bu gerçek dünyada oluşan olaylar içerisinde yaşar.Bu dünyanın akışı içerisinde yaşamış olduğu gerçek durumlardan sıyrılmaya yönelik eylemlerde bulunur.Bu eylemlerle herhangi bir şeyi gerçekleştirmeyi veya herhangi bir şeyi anlamlı hale getirmeye çalışır.Yani insanlar eylemlerinde bir anlam olup olmadığını sorgular aksi halde anlamsızlık duygusu yaşar.Eğer insan eylemlerini gerçekleştirirken bir engelle karşılaşırsa, bu durumda eylemlerine verdiği anlam kendiliğinden ortaya çıkar insan bu engelleri ortadan kaldırmaya çalışır ya da bu engellerle karşılaşmayan başka bir yol seçer.Bu durum sonucunda yeni bir yolda yürüyecek yeni eylem ve anlamlarla karşılaşacaktır.

    Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir.Kişinin varoluşu ise nesne ile ilişki kurarsa başlar.Bu sebeple anlamlı yaşamak bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur.Bundan dolayı en alçalmış bir kişi hayatına anlam katabilirken bir kral anlamsız bir hayat sürebilir.Bunun sebebi ise insanların nesneyi kavrayışlarının alıştaki farklılıklarının bilgi seviyelerinin ve yaşadıkları kültürlerin farklı oluşudur.

    İnsan eylemlerini yöneten değerler üçe ayrılır.Yüksek değerler, doğuştan sahip olunan  yani keşfedilen değerlerdir.Bunlardan bazıları sevgi, inanmak, çalışkanlık, masumluk, dostluk, güven ve vefadır.Yüksek değerin gerçekleştirilmesi doğrudan karar vermeye bağlıdır.Onun için yüksek değer kavramının içeriğinin zihinde açık ve net olması lazımdır.Araç değerler ise ilgi ve menfaat alanının değerleridir.Yani her türlü maddi manevi servet değerleridir.Yüksek değerlerde olduğu gibi insan bu değerlere de doğuştan sahip olur.Bunlar;fayda, kuşku, çekememezlik, kıskançlık gibi değerlerdir.İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleştirilmesine bağlıdır.Bir diğer değer grubu ise alışılan değerlerdir.Temelini toplum ve kültür hayatında bulan zamanla otomatikleşen ve doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.Bunlar modanın zevkin kitle kültürünün değerleridir.Bu üç gurup değer arasında gerçekleştirilmeleri bakımından bir fark yoktur.İnsan eylemlerinde anlam görürken bu değerlerden birini esas alarak hayatını anlamlandırır.İnsan sürekli olarak gerçekleşmesini istediği hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çevredeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür.Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iç dünyada ve dış dünyada olur.Bunlardan birisinin eksik olması anlamsız olur.Kişi bu bütünlük içerisinde eylem ortaya koyarak insanı severek ve sıkıntılara sabrederek varoluşunu  gerçekleştirir.

    İnsan eylemlerini yöneten değerlerin hayata katılmasının sonucu olarak insan olma koşulları yerine getirilmiş olur.İnsan hayatı anlamlandırma konusuna kendini ne kadar çok verirse o kadar insan olur.Bu insanın kendini gerçekleştirme halidir.İnsanın bu süreçte karşılaştığı olaylar onu şimdiye kadar bilmediği kendine şimdiye kadar örtülü kalan yeni bir hayat yönüne çevirebilir.Karşılaştığı olaylar onu uyarabilir şimdiye kadar gitmiş olduğu yolun yanlış olduğunu başka nitelikte hayatı anlamlandırma tarzı bulunduğunu gösterebilir.İnsanın hayatı anlamlandırmada başka tarzlara duyarsız kalması onun kendi eylemlerini, yani kendi hareket tarzını anlamsız bulmaması, kendi durumunu meşrulaştırması sebebiyledir.Kişi obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar ortaya çıkar.Bunlar; ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder.Kişi obje ile ilişkisinde fıtratı oluşturan bu ve diğer varlık şartları anlam kazanır.İnsanda iki farklı ana zihniyet vardır.Bunlar; büyüsel zihniyet ve olgusal-eleştirisel zihniyettir.Bu iki zihniyet birbirinin devamı değildir.Yani bir gelişim zinciri içinde değildirler.İnsan, sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir.Bilgiyi ya doğrudan ya da dolaylı yoldan elde eder.Elde ettiği bilgilerle amelini ortaya koyar;  yani davranışlar kazanır.Öte yandan insanlar, edindikleri bu bilgilerle tutumlar içinde bulunurlar.Bu tutumları, temel kabul ettikleri hükümlerden kaynaklanır.Bu temel hükümler, onun zihin dünyasını sınırlar.O tutum içinde kaldıkları sürece verecekleri her hüküm, yapacakları her davranış, temel kabullenmelere bağlı olarak onların çevrelediği alan içerisinde olur.Öte yandan bilgi fertte kalmaz; başkalarına aktarılır.Nesilden nesile devreden, gelişen ve büyüyen bilgi, insan türünün ortak malı olur.Her fert bundan istediği miktar ve gücü oranında faydalanır.Bütün canlılar içerisinde ancak insanın yaptığı bu faaliyete kültür denir.İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir.Yani kültür insanın kendini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.

C.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

    İnsan başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır.Onun bu özelliği, özü itibariyle her kültür ve çağda geçerliliği, uygulanabilirliği olan tabiatından kaynaklanır.Kişi eğitim durumuna, cinsiyetine, dinine bağlı olmaksızın bu fıtri imkanlara sahiptirler.Bu fıtri imkanlar zaman içinde değişmez.Fıtri kabiliyetlerin kaynağı konusu iki grupta incelenebilir.Bunlar “tabiat” ve “Tanrı”dır.İnsan içinde yaşadığı tabiatın,  dünyanın ve evrenin hem bir parçası hem de onlardan bağımsız olan bir varlıktır.Bu, onun bütün varlık kategorilerini varlığında barındırıyor olmasındandır.Onun için insan doğayla baş başa olmaktan mutlu olur.İnsan aynı zamanda toplumsal bir varlıktır.Fıtratından kaynaklana bir sebeple doğayla kurduğu doyurucu ilişkiyi kendi geliştirdiği tolumla kurmak ister.Ama burada bir ikilem yaşar.Doğadan özgürleşerek doğaya hakim olma isteği, onu doğadan uzaklaştırmış içindeki yalnızlığı yenmek için sığındığı toplumda da aradığını bulamamıştır.Çünkü o hem yapan, hem bozan, hem seven, hem nefret eden bir varlıktır.İnsanın bütün hayatı anlamlandırma arayışları, onun fıtratında bulunan varlıksal imkanlarının sadece bazılarının kullanılması ve tatmin edilmesi ile sonuçlanır.Bu sebeple hayatın anlamı insandan insana, günden güne, devirden devire farklılık gösterir.Yani insan, ben merkezli hayatı anlamlandırmada fıtratının bir kısmı ile örtüşen ama asla tamamını kapsamayan bir hayatı anlamlandırmaya erişir.Bu, insanın gerçekleştirmezse yaşayamayacağı fıtri çabasıdır.Bu tür hayatı anlamlandırma “insanın kendine ermesi” dir.Peygamberlerin getirdiği mesajları anlamlandırmanın temel içeriği aynı kalmış; fakat insanın varoluşunu gerçekleştirme boyutuna ait olan uygulamada bir farklılık belirmiştir.Bunun sebebi insanın yaradılış hikmetinde saklıdır.İnsan,  imtihan edilmekte olan, yani sorumluluğu almış bir varlıktır.Dolayısıyla hayat bir sınavdır.İnsanın varolan hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgiler ve insanın varoluşu ve onu hissetmesi kültür seviyesinde mümkünse kültürün vahiyle oluşması lazımdır.Aksi halde insan, hem kendisi hem de çevresi için anlam taşıyan bir varlık olduğundan anlam arayışında sahte değerlere kitlenebilir.

2.KUR’AN NEDİR?

    Kur’an Hz.Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.Kur’an onun lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına hem kanıt hem de teşvik anlamı içerir.İlimleri toplayan kelam, hayatımızı anlamlandıran her türlü manaları ve hakikatleri, hüküm ve hikmetleri toplayan kitaptır.Kur’an’ın ilk emri olan “ikra”- “oku” kelimesiyle aynı kökten gelmesi okumaya ve ilme vermiş olduğu değeri ifade etmektedir.O halde okuma eylemi insanın varoluşunu gerçekleştirmede en temel unsurdur.Aynı zamanda Kur’an insanlara yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır.

    Kur’an’ı Kerim iki kapak arasındaki yazılı yapraklardan oluştuğundan o da bir kitaptır.Dolayısıyla onun herhangi bir kitapla hem ortak hem farklı özellikleri hem de seçici nitelikleri vardır.Kur’an’ın son derece özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır, az kelime ile birçok mana anlatır.Bazen iki kelimesini izah etmek için sayfalarca yazmak gerekir.Kur’an’ın en temel konusu “Tevhid” inancıdır.Ancak Kur’an’ı Kerim, Allah ve Yüce Zatı hakkında bir kitap değildir.Allah’ın varlığı Kur’an’ı Kerim için sadece amelidir.Bu sebeple onu okuyan insan, Allah’ın en üstün varlık ve var demeye layık tek gerçek varlık olduğunu tespit eder.Tevrat ve İncil’de yer alan prensiplerin Kur’an’da da bulunması, insanın anlam arayışı serüveninin ve buna vahyin cevabının Tevhid ilkesi çerçevesinde olduğunun kanıtıdır.Kur’an metni içindeki her kelimede, ilahi bir ahenk ve musiki kulağı okşar.O her haliyle insan ürünü olmayıp,  melek vahyi olduğunu ispatlar.O” her asırda yeni ışıklar saçan ilahi bir nurdur.Bu ana kadar hiç kimse, onun tek bir ayetine denk olacak bir söz söylememiştir,bundan sonra da söyleyemeyecektir.


0 Yorum - Yorum Yaz


 

                    İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

KUR’AN NEDİR?

İnsan her zaman bir merak içerisindedir ve öğrenme arzusu vardır.İnsanın her hareketinde mutlaka bir anlam bulunmaktadır. Hayatını anlamlandırabilmek için hakikat fikrinin peşinden koşuşturmuştur ve koşuşturmaya da devam edecektir. Ancak her insanın hayatı anlamlandırması farklıdır ve bundan dolayı fikir ayrılıkları yaşanabilir.Yaşanan fikir ayrılıkları eleştirel zihniyetleri geliştirmiştir.İnsanın fıtratında her zaman bir anlam arayışı vardır.Bu anlam arayışı ile insan, fıtratını tatmin etmeye çalışmaktadır.Elde edilen her bilgi kendimizi (özümüzü) tanımamıza imkan sağlamaktadır.İnsanın özü doğuştan bahşedilmiş, kazanılmış, ideal bir durumdur. İnsanın eylemleri; araç,yüksek ve alışılmış değerler tarafından yönetilmektedir. Araç değerler, ilgi menfaatin değeridir.Günümüzde bu değerler tarafından yönetilmektedir.Araç değerler; ilgi menfaatin değeridir.Günümüzde bu değerler çok önemsenmektedir.Yüksek değerler ise, doğrudan karar vermeye yöneliktir, en üst seviyedir.Bir de temelini toplumdan, kültürden almış olan alışılan değerler bulunmaktadır.İnsan; hayatını, mutlaka bir değere önem vererek yönlendirir ve anlamlandırır.İnsan fıtratı itibariyle hür, özgür bir varlıktır.İnsan yaşamına büyüsel ve olgusal zihniyete sahip olmakla anlam verilir.Yaşanılan ortam, insan da bu zihniyeti oluşturmaktadır.İnsanın, her zaman hayatında anlam aramakla birlikte, bir rehbere ihtiyacı vardır.Bu rehber ise yalnızca ilahi kitap olan Kur’an’dır.İşte ALLAH (c.c.) peygamberler aracılığıyla, yarattığı insanlarla konuşmuş ve onların fıtratına uygun anlamlı hayatı gerçekleştirmek için rehberler yollamıştır.Kur’an insana; oku, düşün, anla, yaşa ilkelerini buyurmuştur. İnsan yaşadığı şeyi anlamlandıramıyorsa ya da bildiği şeyi düşünüp anlamlandırıp yaşayamıyorsa her zaman eksik kalır ve bu da olumsuz sonuçlar doğurur. Kur’an ferdin hayatını anlamlandıran kitap olduğu gibi insanı sürekli bir bilgi arayışına sevk eder ve bu bilgiyi yaşamına uygulamasını,uygulamasıyla da mutlu olmasını ister. Olumsuz, yanlış bilgiler öğrenilip aktarılırsa; toplum, çevre, aile ve fertler kötü etkilenecek ve bunlardan dolayı Kur’an’ın yanlış anlaşılmasına sebep olacaktır. Bu yüzden her zaman doğru bilgiler peşinde koşulmalı ve yaşama uygulanmalıdır.Aynı zamanda Kur’an’ın evrensel bir kitap olduğu ve kendinden sonraki zamana da hitap ettiği bu şekilde anlaşılacaktır.

İnsan hayatı anlama ve anlamlandırmada düşünme,yorumlama,anlam verme ve kendi idrakından yola çıkarak bir noktaya varır.yine kişinin yüksek,araç ve alışılan değerleri bu perspektifi oluşturacaktır.Anlamlandırma insanın;

ü  Gören kimdir,

ü  Nede görmüştür,

ü  Neyi görmüştür,

ü  Nasıl görmüştür?

Soruları önem kazanır.Hayatı anlamlandırmada bunlar önem kazandığı gibi bide kişinin anlamı gerçekleştirmesi iç dünyası ve dış dünyası yani iki yönlü olur.Burda etkili olan bir diğer faktör de büyüsel ve olgusal zihniyetlerdir.

           Kur’an’ı kitap olarak ele alırsak üslubu özlü ve kapsamlı bir kitaptır.Kendinden önceki kutsal kitapların içeriğine de değinir. Muharref olmadan günümüze kadar gelmiştir.

 

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


A.     İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

 İnsanın fıtratına doğuştan anlama merakı ve öğrenme arzusu derc edilmiştir. İnsan da bu istidadı kullanarak evreni anlamaya çalışmaktadır. İnsanların bu anlam arayışındandır ki kendi fiillerine de bir anlam yüklerler ve bu onların hayatta kalmalarını sağlar.

 İnsan; dünyayı, varlığı, duygularını, inançlarını vs. birçok şeyi anlamak istemiştir ve bunları din, mistisizm, metafizik, felsefe ve ilim adındaki şeylerle anlamlandırmıştır. Bu anlamlandırma ile insan kendini tatmin etmiş zanneder; fakat felsefede olduğu gibi insan daima yoldadır. Bir şeyi anlamlandırsa da yeni bir şey karşısına çıkacağı için bu anlamlandırma faaliyeti ömür boyu devam edecektir.

 İnsanda var olan bütün bu bilme isteği esasen hakikatın araştırılmasıdır denilebilir. Kişiler kendi fıtratlarına uygun bir biçimde (kimi tasavvuf ile, kimi felsefe ile, vs.) hakikatı anlamlandırmaya çalışmışlardır. Bu faaliyetler sonucunda farklı düşünceler, eserler artmış ve eleştirel, sentezci zihniyet gelişmiştir.

B.     İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?

 İnsanın anlam arayışının nasıl gerçekleştiği anlam kavramında saklıdır. Birçok manası olan anlamın buradaki manası insanın bütün yapıp etmelerini yöneten, insanın somut varlık bütününe ait, bu varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade etmektir.

 Buraya göre anlam; görülen, bilincine varılan ve inanmayı içeren bir şeydir. Burada akla, Gören kimdir? Nede görmüştür? Neyi görmüştür? Nasıl görmüştür? soruları gelir.

 Gören kişi reel dünyada, hayatın akışı içinde olan insandır. Nede görmüştür sorusuna, anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür, kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir şeklinde cevap verilebilir. Neyi görmüştür sorusuna ise dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği şeyi görmüştür denebilir. Nasıl görmüştüre gelince; kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar ortaya çıkar. Bunlar:

-Ana zihniyetler

-Akıl yürütme

-Alış zemini

üzerinde hareket eder.

 Kişi-obje ilişkisinde fıtratı oluşturan bu ve diğer varlık şartları anlam kazanır. İşte insanın anlam vermesi bu şekilde gerçekleşir.

 Kişilerin fıtratında derç edilen anlam arayışı; yere, zamana, dine ve cinsiyete göre değişmeyen bir olgudur. Fakat bu faaliyet; yani fıtri imkanların gerçekleştirilmesi ve onlara etkinlik kazandırılmasından dolayı farklılık vardır.

 Şimdi bu insana tevdi’ edilen fıtri kabiliyetlerin kaynağı nedir? diye soracak olursak bunu iki grupta değerlenirebiliriz:

1.      Kendisi ile savaştığı kaynaktır: TABİAT.

2.      İnsanı ve evreni yaratan aşkın kaynaktır:TANRI.

 Böyle olunca insanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşmektedir:

1.      İnsanın kendinden kaynaklanan ‘’Ben merkezli’’ anlam verme.

2.      Fıtri ilkeleri temel alan ‘’Fıtrat-vahiy temelli’’ anlam verme.

 Filozofların faaliyetlerini 1. kategorideki anlam verme olarak değerlendirebiliriz. Fakat onların anlamlandırma yaklaşımları fıtratın bütün yönlerini kuşatamamıştır.

 Üçüncü kategoride ise Cenab-ı Hak peygamberleri aracılığıyla yarattığı insanla konuşmuş ve insanlığın fıtratına uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir.

 İnsan fıtratın, varoluştan önce geldiğini anlamalıdır. Böylece bu fıtratı tayin eden Allah’ın varlığı düşünülür.

 Bütün bunlardan anlaşılıyor ki hayatı, tabiatı ve evreni değerlendirmek ve anlamlı kılmak, Allah’ın bütün varlıkların fıtratına ait ilkeleri ihtiva eden vahyine uymakla mümkündür. Çünkü vahiy mutlak doğrudur.

 Hz. Adem ile başlayan insanın yol alması, Hz. Adem’in peygamber olmasından dolayı insanın varoluşunun nasıl gerçekleşmesi gerektiğine ışık tutar. Yine Kur’an’ın hayatı anlamlandırabilmesi için insana oku, düşün, anla ve ihlasla uygula önerisi olmuştur.       

KUR’AN NEDİR?

    Kur’an Hz.Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.Kur’an onun lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına hem kanıt hem de teşvik anlamı içerir.İlimleri toplayan kelam, hayatımızı anlamlandıran her türlü manaları ve hakikatleri, hüküm ve hikmetleri toplayan kitaptır.Kur’an’ın ilk emri olan “ikra”- “oku” kelimesiyle aynı kökten gelmesi okumaya ve ilme vermiş olduğu değeri ifade etmektedir.O halde okuma eylemi insanın varoluşunu gerçekleştirmede en temel unsurdur.Aynı zamanda Kur’an insanlara yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır.
0 Yorum - Yorum Yaz


 

İnsan ,varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.İnsandaki bu anlama merakı ve öğrenme arzusu insanı insan eden en büyük kuvvettir.Her insan kendisinde bir yetenek eylemlerinde bir anlam görür bu yetenek ve anlam ister olsun isterse olmasın hiçbir önemi yoktur. Çünkü insanın kendisinde bazı yetenekler görmesi yapıp etmelerine bir anlam vermesi onun hayatta kalmasını sağlar.İnsan hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler.İnsanın yapıp etmelerimde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir.Anlam görülen bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Gören insandır .Yani insan eylemlerinin anlamını sorar.aksi halde anlamsızlık duygusunu yaşar.Yaşamasını sağlayan bunca eşyaya teknolojiye ve dünyanın bunca albenisine rağmen insanın bir arayış içerisinde reel durumlara bir anlam verme çabası insan olmanın varlık yapısının bir özelliğidir. Ne de görmüştür sorusuna da onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür.Neyi görmüştür sorusuna cevap olarak insan dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği hayatı anlamlandırılışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki değerli olacağını görmüştür. Nasıl görmüştür sorusuna cevap olarak kişi obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar koşulları ortaya çıkar.Bunlar ana zihniyetler ,akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder. İnsanda iki ana zihniyet vardır : Büyüsel ,olgusal –eleştirisel .Toplumlara göre bunların hakimiyet dereceleri değişir .Ama hiçbiri yok olmaz.Hayatta tek bir kişide zamana ve mekana göre bu iki zihniyet kendini gösterebilir .Ana zihniyetler insanın fıtri koşullarıdır.

   İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekşebilir .

1-İnsanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam verme :İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görmesinin sonucu                                                                                                                                                                                                                                                                 

2-Fıtri ilkeleri temel alan fıtrat-vahiy temelli anlam verme:İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucu.                                                                                                              

Filozof veya düşünür ,fert olarak insan olmayolunda ne kadar mesafe almış olursa daima kendi gördüklerini kendi zihniyetini anlatacaktır.Onun için bu anlamlandırma yaklaşımları fıtratının bütün yönlerini kuşatamamıştır. Allah peygamber aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirilebilmesi için rehberler göndermiştir.Peygamberlerinin getirdikleri mesajın hayatı anlamlandırmanın temel içeriği aynı kalmış fakat insanın varoluşunu gerçekleştirme boyutuna ait olan uygulamada bir farklılık belirmiştir.Kuran-ı Kerim de vahiy sürecinin son halkası olarak diğer varlıklarla ortak olduğumuz fıtri imkanlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap veren bize fıtri bütünlüğümüz içinde kendimizi öğreten vahiy mahsulü bir kitabtır.Kur’an insandan zihniyetini Kur’an ile inşa ederek (Kur’an’ın insanını) gerçekleştirmesini bekler.

  KUR’AN NEDİR ? Kurân Hz Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip bize tevatürle naklonunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz tanrı kitabının özel adıdır. Kur’an’ın ilk emri olan ikra –oku sözcüğüyle aynı kökten gelmesi de son derecede anlamlıdır . Kur’an böylece okumaya ve ilme verdiği değeri ifade etmiş olmaktadır. O halde insanın varoluşunu gerçekleştirmede okuma eylemi en temel unsurdur .Tanrı insan sistemi düzgün kullanılabilsin diye dünya hayat evren karşısında takınacağı ve bütün varlıklarla paylaşacağı tavra ait ilkeleri toplamakta birbirini tamamlayan ifadelerle birleştirerek insana oku ması için bildirmektedir.Kur’an’ın kendinden önceki kitapları hem tasdik ettiği hem de onlar üzerine bir şahit olduğu  bildirilmektedir. Buna göre Kur’an semavi kitapların yanlış anlaşılarak tevhid inancının tahrif edilmesine engel olmak üzere nazil olmuştur. Bu sürecin son halkasıdır.Onun için Kur’an benzerinin getirilemeyeceğini söyler ve meydan okur. Kur’an metni içindeki her kelimede ilahi bir ahenk ve musiki kulağı okşar. O her haliyle insan sözü olmayıp melek vahyi olduğunu ispatlar.Bundan dolayı dolayı o indiği zaman şairler şiirlerini Kabe duvarlarından indirmişler inananlar da inanmayanlar da onun üstünde bir söz olamayacağını itiraf etmişlerdir.


0 Yorum - Yorum Yaz


 

 

    İnsan varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünya ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.İnsandaki bu anlama merakı ve öğrenme arzusu insanı insan eden en büyük kuvvettir.İnsanların inanışlarıinsanın fıtratında bulunan anlama/anlamlandırma merakının ifadesidir.Bazı yetenekler görmesi yapıp etmelerine bir anlam vermesi onun hayatta kalmasını sağlar.İnsan hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler.Anlam ise inanmayı içerir.İnanmayan  bir varlık ise amaçlarını gerçekleştirmek yaşadığı durumlara nasıl anlam verebilir.O halde anlam görülen bilincine varılan ve inanmayı da içeren bişeydir.Gören insandır.Yani insan eylmlerini anlamını sorar. Aksi halde insan anlamsızlık duygusunu yaşar.Çünkü insan eylemleriyle onların ürünlerinin bir anlamı vardır; çünkü insan hayatına bir anlam verir.İnsan eylemlerinin bir anlamı vardır.Ozaman eylemlerine verdiği anlam kendiliğinden ortaya çıkar; insan ya bu engelleri ortadan kaldırmaya çalışır ya da bu engellerle karşılaşmayan bir başka yol seçer.Her iki halde de insan yeni bir yolda yürümek zorundadır.Yeni bir yolda yürümek demek yeni anlamda eylemler gerçekleştirmek demektir.

Çünkü reel durumlara uygulanan yapıp etmelerine anlam veren değer gören böyle bir yeteneği olan biricik varlık insandır.Anlamlı yaşamak bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur.Onun için yüzeysel bakışla en alçalmış görünen bir kişi hayatına anlam katabilirken bir ülkenin kralı anlamsız bir hayat sürebilir.

    İnsanlar yüksek değerler için çekişmezler kavga etmezler hesaplaşmaya girmezler.Yüksek ahlaki değerlerin fert ve topluma hakim olması bütün varlıklara mutluluk getirir.Çünkü fıtri değerlerle hayat anlamını kazanmış olur.

    Hiçbir insan kendi yeteneklerinde kuşku duymaz aksine her eyleminde bir anlam görür.İnsanın hayatta kalmasını sağlayan onun kendisinde bazı yetenekleri görmesi yapıp etmelerine bir anlam vermesi içinde bulunduğu durumu meşrulaştırmasıdır.Yoksa insan yaşayamaz.Çünkü anlam inanmayı içerir.İnançlarımız dünya ile aramızdaki bağları oluşturur.Bu bağlarda kopma olduğunda acı çekilir ve mutsuzluk yaşanır.

    Hayatta anlam bulamsı için insana yardım edecek yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç vardır.Bu rehber insana varlığının derinliklerinde bulunan gerçekten özlediği şeyleri ona fark ettirmelidir.İnsanın temel arzuları ve içgüdülerini nasıl doyurup tatmin edeceğini egosunun veya süperegosunun çatışan istekleri arasında nasıl uzlaşma sağlayacağını topluma ve çevreye nasıl uyum göstereceğini insan bu rehberde bulabilmelidir.Çünkü insan uğrunaçaba göstermeye değer bir hedef özgürce seçtiği bir amaç için mücadele etmezse psikolojik bunalımına düşer.İnsan hayatında daima ulaşmış olduğı şeyle ulaşmayı hedeflediği ve ulaşması gereken arasındaki gerilimi yaşar.

    KUR’AN NEDİR? Kuran Hz Muhammed’earapça olarakvahiy yoluyla parça parça indirilipbize tevatürle naklolunan ve mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.Kur’an’ın  ilk emri olan ikra –oku sözcüğüyle aynı kökten gelmesi de son derece anlamlıdır.Kur’an böylece okumaya ve ilme verdiği değeri ifade etmiş olmaktadır.O halde insanın varoluşunu gerçekleştirmede okuma eylemi en temel unsurudur.İşte kutsal kitabımız daha adında bize kendini tanıtmaktadır.Tanrı insan sistemi düzgün kullanabilsin diye dünya hayat evren karşısında takınacağı ve bütün varlıklarla  paylaşacağı tavra ait ilkeleri toplamakta birbirini tamamlayan ifadelerle birleştirerek insana oku’ması için bildirmektedir.


0 Yorum - Yorum Yaz


   İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN’I KERİM

A.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI SERÜVENİ

        İnsanoğlu  dünyaya geldiğinden beri içindeki en büyük arzu yaşayabildiği çevreyi tanımlayabilmek olmuştur.İnsan fıtratına görede insanın çevreye yüklediği anlayış değişir.Herkes kendi gözüyle farklı yargılar yaşadığı çevreyi.İnsan birazda yaşadığı hayatın öncesini ve sonrasını da merak etmiştir.Bunları çözümleyebilmek için ise Din,Felsefe , Metafizik gibi ilimlerle uğraşarak kendini bulma yoluna gitmiştir.Bu soruların cevap ve çözümleriyle hayatını anlamlandırmış ve çözüm üretmeye çalışmıştır.

 

B.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR

            İnsanın anlam arayışını açıklarken ilk önce ‘’anlam’’ kelimesi ne demektir onu ifade etmek gerekir.Anlam , bilen , yapıp-eden , tavır takınan,önceden gören ve önceden belirleyen anlamında kullanılır.Ama özellikle anlam inanmayı içerir.Bu şekilde anlam görülen,bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir.Ancak ‘’gören kimdir ‘’ ,’’nede görmüştür’’ , ‘’neyi görmüştür’’ , ‘’nasıl görmüştür’’ sorularına cevap vermelidir.

 

C. İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN’I KERİM

        İnsan hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır.Onun bu özelliği özü itibariyle her kültür ve çağda geçerliliği,uygulanabilirliği olan tabiatından kaynaklanır.İnsan ister Amerika’da ister Türkiye’de olsun ,ister Hrıstiyan ister Budist olsun bütün insanlar aynı fıtri özelliklere sahiptir.Bu fıtri imkanlar zaman içerisinde değişmez hep aynıdırlar.Ama insanların bazı özel fıtri kabiliyetleri vardır.İnsan içinde yaşadığı tabiatın , dünyanın ve evrenin hem bir parçası hem de onlardan bağımsız olan bir varlıktır.Bu onun bütün varlık kategorilerini varlığında barındırıyor olmasındandır.Diğer yöden ise insan toplumsal bir varlıktır.Fıtratından kaynaklanan bir sebeple doğayla kurduğu doyurucu ilişkiyi kendi geliştirdiği toplumla kurmak ister.Ama burada bir sorun yaşar.Doğadan özgürleşerek doğaya hakim olmak arzusu , onu doğadan uzaklaştırmış; içindeki yalnızlığı yenmek için sığındığı toplumda da aradığını bulamamıştır.Çünki o , hem yapan ,hem bozan,hem seven,hem nefret eden bir varlıktır.

         Filozof veya düşünür,fert olarak insan olma yolunda ne kadar mesafe almış olursa olsun daima kendi gördüklerini,kendi zihniyetini anlatacaktır.Onun için bu anlamlandırma yaklaşımları , fıtratın bütün yönlerini kuşatamamıştır.Halbuki her hayatı anlamlandırmanın temelinde insan olarak varolmanın şartlarını her bireyin bilincinde oluşturmak varsayımı yatar.Bu ise insanı anlamakla mümkün olabilir.

 

KURAN NEDİR ?

         Kuran Hz.Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip,bizlere nakledilen Tanrı kitabının özel adıdır.Kuran birbirine yakın sure ve ayetlerden oluşur.Kuran aynı zamanda insanlara yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır.Kuran,bütün özellikleri ile insanın hayatını anlamlandıran , hayat veren bir kitaptır.

         Kuran’ın bu mu’ciz muhtevasının bir amacı vardır.Bunlar ; İnsana’a hidayet rehberi olmak,yani insanın hayatını anlamlandırmak.Bunun için Allah,insan,hayat,tabiat,evren onun muhtevasında anlatılır.Ama öncelikle insandan,bir tek Yaratıcı’nın varolduğuna iman etmesini,bütün yapıp-etmelerini bu inanca göre düzenleyerek fıtrat ile barışık olmasını;böylece varoluşunu gerçekleştirmeye Allah’a iman , itaat ve onların doğuracağı sevgi ile yönelmesini ister.

 


0 Yorum - Yorum Yaz


İnsan, var olduğu  günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur. İnsandaki bu anlama merakı ve öğrenme arzusu, insanı insan eden en büyük kuvvettir. Brezilyanın  kuzeyinde bulunan Truvay kabilesi kendilerinin suda yaşayan hayvanlar olduklarına inanırlar . Bu insanların inanışları insanın fıtratında bulunan anlama anlamlandırma merakının ifadesidir . Yaşamak  isteyen hiçbir insan kendi eylemlerini , kendi hareket tarzını anlamsız bulmaz. İnsanın anlam arayışı onun fıtri bir kabiliyetidir. Herkes bunu kendi başına bulmalı ve bulduğu cevabın gerektirdiği sorumluluğu üstlenmelidir.

İnsan  hayatını anlamlandırmak  için elde edeceği ,erişeceği bir hakikat fikri peşinde olmuş bunun için türlü yön ve yöntemler araştırmıştır. Bu yön ve yöntemlerde kimi bilimin kimi dinin ,kimi tasavvufun kimi mistisizmin , kimi şu veya bu beşeri faaliyetin içinde farklı anlamlandırmalar ,açıklamalar, anlayışlarla tatmin olmaya çalışmıştır.

İnsanın anlam arayışı  tabirindeki anlam sözcüğü insanın bütün yapıp - etmelerini yöneten ,insanın somut varlık - bütününe,bu varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade etmektedir.Anlam insan gerçeğinin olgusudur.Anlam bütün varlık-koşulları ile ilişki içindedir.İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler,yapıp-etmelerini yönetir. İnsan kendi amaçlarına hizmet eden eylemleri  anlamlı bulur.Anlamlı yaşamak bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur.Bu sebeple çok  sıradan bir kişi hayatına anlam katabilirken bir ülkenin kralı anlamsız bir hayat sürebilir.

İnsan hayatını anlam bulabilmesi için, insana yardım edecek ,yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç vardır.Topluma ve çevresine nasıl uyum  göstereceğini ,insan bu rehberle bulabilmelidir.Çünkü insan uğruna çaba göstermeye değer bir hedef ,özgürce seçtiği bir amaç için mücadele etmezse psikolojik bunalıma düşer.İnsan daima ulaşmış olduğu şeyle ,ulaşmayı hedeflediği ve ulaşması gereken  arasındaki gerilimi yaşar.Onun için vahiy ( KUR`AN-I KERİM ) ilahi rızayı arayan ,yeryüzündeki Allah`in  halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana¨ kamil insan / muttaki insan¨ olmayı hedef tutar.Ama bunun temel şartı olan iman etme konusunda insana yalvarmaz .Hür bir varlık olarak fıtratına /öz`üne seslenir ,onu kullanmasını ister.Bunun içindir ki ona¨ etkin okuma¨yı önererek ¨oku ,düşün ,anla ve yaşa¨ der. İnsanı anlam arayışı gerilimine sokar.

Yüce Allah, peygamberler aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş(vahiy) ve insanlığın fıtratına uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. Vahiy Allah `in  bilgisidir ; hükümleri mutlak doğrudur.Bu bağlamda ilk insan HZ. Adem` in  bir peygamber olması son derece anlamlıdır. Böylece insanın Hz. Adem ile  başlayan serüveni insanın var oluşunu gerçekleştirmesi gerektiğine ışık tutar.İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık ,ilk peygamber Hz Adem `den  son peygamber Hz Muhammed `e kadar daima aynı ilkeyi ¨Tevhid ¨ tekrar etmiştir. Tüm çağlar boyunca tüm nesiller boyunca ,her toplumda iman etmenin özünü teşkil eden bu temel inancın esasları aynıdır. Onun  için semai dinlerin tümüne İslam denilmiştir. Sünnet Kur`an `ın  nasıl yaşanacağının /hayatı anlamlandıracağının ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık  tutulacağının bilgisini verir. Yani  Kur`an ` ın insanı olmanın, ¨kemale yürümenin ¨ hayatını nasıl anlamlandırırsa mümkün olacağının bilgisini somutlaştırır.  Ancak insanın unutmaması gereken bir konu vardır.İnsanların  vahyi kavrayışlarında ve algılayışlarında alış farklılığı vardır. İnsanların seviyeleri ve kültürel şartları aynı değildir. Bu sebeple müminler de her belirli durumu değeri farklı yönde anlamlandırabilir ; ortaya koydukları amel (eylem ) faklılık gösterebilir

Sonuç olarak Kur`an , insandan zihniyetini Kur`an ile inşa ederek Kur`an `ın insanını gerçekleştirmesini bekler.

Kur `an ,Hz. Muhammed`e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça  indirilip ,bize tevatürle nakil onulan  ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.Kur`an bütün özellikleriyle insanın hayatını anlamlandıran , hayat veren bir kitaptır.Tanrı ,insan ¨sistemi¨ düzgün kullanabilsin diye  dünya ,hayat evren karşısında takınacağı ve bütün varlıklarla paylaşacağı tavra ait ilkeleri toplamakta , birbirini tamamlayan ifadelerle  birleştirerek insana ¨oku¨ması için bildirmektedir.Kur`an `ın gelmesiyle zirveye ulaşan ,insanı ¨kemal¨ e yürüyüşünde ¨ zirveye eriştiren bütün fıtri imkanlarını gerçekleştirmede son noktaya vardıran bir mü`ciz  içeriği daha vardır. Kur`an `ın bu muhtevası , hem uslüp hem de anlam bakımından mucizedir.İnsan Kur`an ayetleriyle  hayatını anlamlandırırsa ¨kemal¨ e yürüyerek Allah `a yaklaşır.

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


 İnsan varoluşu boyunca sürekli bir arayış ve hayatını anlamdırma isteği içindedir. Tarih boyunca bu hiç değişmemiştir. Bu alanda filozoflar da arayış içine girmişlerdir.
  İnsanın fıtraten getirdiği bir merak güdüsü vardır. Ayrıca hayatının da devamlılığının kalitesini artırabilmek için bir anlam, bir amaca ihtiyaç duyar.Bu anlamlandırma ve amaç doğrusunda hem kendini tamamlayacak  hem de toplumsal huzur ve denge durumu gerçekleşecektir.
  İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim içerisindedir. Bilgiyi ya doğrudan ya da dolaylı yollarla elde eder. Elde ettiği bilgilerle amelini ortaya koyar, yeni davranışlar kazanır.İnsan hep bilgi iledir. Onun varoluşunun sebebi bilgidir.
   Hayatında anlam bulması için insana yardım edecek,yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber insana egosunun ve süper egosunun çatışan istekleri arasında nasıl uzlaşma sağlayacağını, topluma ve çevreye nasıl uyum göstereceğini aktarmalıdır.Aksi halde insan uğruna çaba göstermeye değer bir hedef için mücadele etmezse psikolojik bunalıma düşer.Onun için vahiy, ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah'ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana, kamil insan olmayı hedef gösterir. Hür bir varlık olarak insana seslenir, onu kulanmasını ister. Bunun içindir ki,ona etkin okumayı önererek ''oku,düşün,anla ve yaşa'' der.
 Hayatı değerlendirmek ve anlamlı kılmak, tabiatı değerlendirmek ve anlamlı kılmak, evreni değerlendirmek ve anlamlı kılmak, Allah Teala'nın bütün varlıkların fıtratına, aitilkeleri ihtiva eden vahyine uymakla mümkündür.
 İnsan imtihanda olan bir varlıktır. Hayat insan için bir sınavdır.İnsan hayatına anlam ararken kendi sorumluluklarının da farkına varır. Kuran'a göre insan yeryüzünde Allah'ın halifesidir. Bu bağlamda Kuran insandan bu bilinçle bir farkındalık hali ister.Yine Kuran insandan özünü bulmasını,duygu,düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını, yani varolma bilincinin farkına varmasını ister. Bütün insanlar hayatlarını bu şekilde arıtırsa sonunda salih toplum oluşur.
 İnsan sürekli bilgi akımı ve iletişim içindedir. Kuran vahiy bilinci ile elde edilecek bilginin hem ferdi hem toplumu hem de evreni anlamaya imkan vereceğini ima eder. Aksi halde insan sahte değerlere kitlenebilir. Kuran geçmiş ümmetleri anlatırken insanın hangi sahte değerlere takılıp kaldığını deliller vererek insanı uyarır.
 Kuran Hz Muhammed'e arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilen  bize tevatürle naklolunan ve mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen yüce yaratanın kitabının özel adıdır.
 Kuran harfler, ayetler ve surelerden oluşur. Ayetler ve surelerin içerdiği anlamlar birbirini doğrular.Kurandaki hükümler kurallar içericidir. Kuran'da her şey ve anlam bütünlük içindedir.İnsanlara yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır.Kuran az kelime ile bir çok mana anlatılır. Yine Kuran semavi kitapların yanlış anlaşılarak,tefsir edilerek tahrif edilmesi üzere nail olmuştur. Kuran önceki kitaplardan ve Araplardan daha önce nakledilen kıssalara ayetlerde yer verir. Bunun nedeni insana öğüt amaçlıdır. 
 İnsan Kuran'daki ayetlerle hayatını anlamlandırırsa kemale yürüyerek Allah'a yaklaşır.

0 Yorum - Yorum Yaz


İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN- KERİM

İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

İnsanın var olduğu günden beri anlam arayışı içindedir. İnsanın anlam arayışı onun fıtri bir kabiliyetidir. Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur.İnsanın kendinde bazı yetenekler görmesi, eylemlerine anlam vermesi onun hayatta kalmasını sağlar. Hayatın anlamını gerçekleştirmek iki yönde olur; dış dünyada ve iç dünyada. Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi ise üç yoldan olur ; amel ortaya koyarak, bir şeyi yada insanı severek, sıkıntılara sabrederek.

 Anlam ; görülen bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Gören kimdir; insan. Nede görür; neye anlam veriyorsa onda görmüştür. Herkesin alışları farklıdır. Ortaya konulan eylemde buna göre değişir. Neyi görmüştür; insan gerçekleşmesini istediği hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin anlamlı olduğunu görmüştür. Nasıl görmüştür; kişi bir şeyi kendi ana zihniyeti, akıl yürütmesi, alış zemini üzerinde görür. İnsanda iki ana zihniyet vardır ; ana zihniyet ve temel zihniyet. Ana zihniyetler insanın fıtri koşullarıdır. Temel zihniyetler ise özü ilgili koşullardır.

Tabiat ve tanrı özün kaynağıdır. Hayatın anlamını bulmada insan yardım edecek, yol gösterecek rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber Kur’an-ı Kerimdir. İnsanlara ‘ kamil insan’ olmayı hedef gösterir. Bunun temel şartı olana iman konusunda yalvarmaz. Hür bir varlık olan insanın özüne seslenir: “ OKU, DÜŞÜN, ANLA ve YAŞA “ der. İnsanın hayatını anlamalandıran bu rehber ilk peygamber Hz. Adem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar aynı ilkeyi ‘tevhid’i tekrar etmiştir. Peygamberlerin getirdikleri mesajların içeriği aynı kalmış fakat şeriatlar farklılık göstermiştir. İnsan imtihan edilmekte olan bir varlıktır ve Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Başıboş bırakılmış bir varlık değildir.  İnsandan istenilen hayatı dolu dolu yaşaması ve hayat tarafından sorgulanışında başarılı olmasıdır.

Kur’an Nedir?

Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilmiş kutsal kitabın özel adıdır.

Kur’an vahiy sürecinin son halkası olarak, diğer varlıklarla ortak olan fıtri imkanlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap veren, bize fıtri bütünlüğümüz içinde kendimizi öğreten bir kitaptır.

Kur’an-ı Kerim’de Arapça’nın bir özelliği olarak bir kelime birçok manaya eş gelebilir. En temel konusu tevhid inancıdır. Kur’an’ın  kendinden önceki kitapları hem tasdik etmiş hem onlar üzerine bir şahit olduğunu bildirilmektedir.(maide/48)

 


0 Yorum - Yorum Yaz


KUR’AN NEDİR?

 

1.İnsanın Anlam Arayışı Ve Kur’an-Kerim

  

     İnsan doğduğu ilk günden hayatının sonuna kadar bir anlam arayışı içerisindedir. Her insanda bu merak vardı ve insanlığın fıtratı olarak bu hayata bir anlam yüklemesi gerekir. Dünyada her insan farklı düşünce yapısında olduğu için herkes bu hayata bir anlam yüklemiştir. İster istemez daha sonra gelen nesiller bu düşüncelerden etkilenmiştir. Bu anlamlandırmayı yapanlardan bazıları dine bazıları ise dine yönelmiştir. Burada amaç evrensel bir düşünce ortaya koymak olması gerekmektedir fakat eleştirel düşünce geliştiği için böyle bir durum söz konusu olmamıştır. İnsanlar hayatlarının anlamlandırdığı zaman halen arayışı girmişlerdir ve olumsuz bir durum karşısında başka anlam arayışlarına girmişlerdir.

       Peki insanın bu anlam arayışı nasıl gerçekleşir? Öncelikle insanın eylemler karşısındaki yaptığı bilinçli duruma anlam denir. Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu, ancak obje ile ilişki kurarsa başlar. İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır:

     1.Yüksek Değerler : Sevgi ,doğruluk ,çalışkanlık ,masumluk ,dürüstlük, dostluk, vefa, güven, saygıdır. İnsan bu değerlere doğuştan sahiptir.

     2.Araç Değerler: İlgi ve menfaat alanının değerleridir. Her türlü maddi-manevi servet değerleridir. 

     3.Alışılan Değerler :  Alışkanlıkların, modanın, zevkin, zamanla alışılıp herkese normal bir davranış olarak gözüken değerlerdir.

        İnsan hayatını anlamlandırdığı ölçüde ne kadar başarılı olursa hayatın da zevki, anlamı ve değeri o derecede başarılı olur. İnsan bu hayatını anlamlandırırken hürriyetini de kullanır. İnsan ancak hür bir şekilde inandığı ve gerçekten değer verdiği bir hedef olursa hayatını anlamlı kılar. Kur’an-ı Kerim de de bu durumu görmekteyiz. Dinde zorlama yoktur o yüzden insan Kur’an’a bakarak kendine bir yol sunulur ve insan bu yolda yürüyüp yürümeme konusunda özgürdür. Bu yüzden bize oku, düşün, anla, yaşa temel prensibi içerisinde davranmak düşer.

        İnsanın anlam arayışı ve Kur’an-ı Kerim ile arasında doğrudan bir bağlantı bulunmaktadır. Bütün insanlarda fıtrat aynıdır fakat insanlar fıtratını gerçekleştirirken değişik yollara başvurmaktadırlar. Fıtratın kaynağını tabiat olarak görenler ve tanrı olarak görenler şeklinde 2 ye ayırabiliriz. İşte insan bu ayrımda kendisine doğru yolu seçmek zorundadır. Ya ben merkezli yolu seçip fıtratını tam olarak gerçekleştiremez  yada tanrının gönderdiği bilgiyi seçerek dünyadaki eve ebediyetteki mutluluğa erişir. İlk Peygamberden son Peygambere kadar insanlara aynı mesajlar verilmiş ve hayatlarına anlam katmaları için onlara yol gösterilmiştir .Kur’an-ı Kerim  en son gönderilen kutsal kitaptır. İnsanın fıtratını gerçekleştirmesi için yol göstermektedir. İnsanda bu gerçekleştirmeyi sağlamak için ilk önce Kuran-ı Kerimi okuyup düşünmesi gerekmektedir. Bu işlemleri gerçekleştirdikten sonra orada ki şeyleri anlayıp bunları hayatına uygulaması gerekmektedir.

  2.Kur’an Nedir?

 

     Kur’an Hz. Muhammed’e Arapça olarak parça parça indirilen, bize tevatürle ulaşmış, ilahi kitabın özel adıdır. Kur’an kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur.   Kur’an’da harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. Kur’an Allah kelamıdır bu yüzden ilahi bir kitaptır. Kur’an’ın ilk emri  ‘ikra’ oku kelimesidir. Buradan anlaşılacağı üzere insanın en temel kendini gerçekleştirme ilkesi okumasıyla bir şeyleri öğrenmesiyle başlamaktadır.

     Kur’an-ı Kerim, iki kitap arasında bulunması ve yazılı yapraklardan oluşmasıyla bir kitaba benzer. Ancak Kur’an’ı kitaptan ayıran ve hiçbir kitapta bulunmayan birçok özelliği vardır.  Allah’ın kelamıdır süreklidir, aklidir ve hiçbir şekilde değiştirilmemiştir. Az kelime ile birçok mana anlatır.


0 Yorum - Yorum Yaz


       İnsanın Anlam Arayışı ve Kur’ anı Kerim

    İnsan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. Fakat bu çabasına rağmen en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.

     İnsanın anlam arayışı onun fıtri bir kabiliyetidir. Kişi kendinde bazı yetenekler görür, yapıp ettiklerine bazı anlamlar yükler. Bu insanın özünde bulunan anlamlandırma merakının ifadesidir. Bireyler bu şekilde fıtratını gerçekleştirmeyi amaçlar.

    İnsanların hayatı anlamlandırmadaki bakış açısı ( kimi için din, kimi için bilim vs. ) farklı olduğu için fertler ve toplumlarda düşünce farklılıkları oluşur.

     İnsanın anlam arayışı nasıl gerçekleşir?

    ‘Anlam’ kelimesi ifade edilen, anlaşılan şey manalarına gelir. İnsanın yapıp etmelerini yöneten kişinin fıtrat imkanlarından biridir anlam.

     Anlam insanın kendini ifade etmesidir. Bu anlamlandırmada gören insandır, yani objelere anlam yükleyen. Eylemlerinin anlamını sorar. Aksi halde hayat insana anlamsızlaşmaya başlar.

      Peki, insan bu anlamı kime veya neye verir? İnsan anlam gördüğü objeye anlam verir, yani etkileşime girdiği şeylerle.

       Her kişi hayatı farklı anlamlandırır. Bu kişilerin ortaya koyduğu eylemler birbirinden farklıdır. Kişilerin eylemlerini yöneten üç tür değer vardır. Bunlar; yüksek, araç ve alışılan değerlerdir.

Yüksek değerler: İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur. Keşfedilmiş değerlerdir. Sevgi, inanmak, dostluk, vefa vs.

        Yüksek değerleri gerçekleştirmek kendi kararlarımıza bağlıdır. Her yüksek değer kavramının tanımını anlaşılır bir şekilde yapmamız gerekir. Çünkü kültür kavramlarla gerçekleşir. Yüksek değerler topluma mutluluk verir.

Araç değerler: İlgi ve menfaat alanının değerleridir. Fayda, çıkar, kuşku gibi. İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleştirilmesine bağlıdır. İnsanlar araç değerler sebebi ile kavga ederler, çekişirler, rekabet ederler.

  Alışılan değerler: Temelini toplum ve kültür hayatından alır. Alışkanlıkların, modanın, zevkin değerleridir. Çağdan çağa, toplumdan topluma, nesilden nesile değişir.

     İnsan neyi görmüştür sorusuna gelirsek insan, ana amacını ve çevredeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür. Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi için; eylemler ortaya koyması, bir şeyi veya bir insanı sevmesi ve musibetlere sabretmesi gerekir.

    Peki insan bu anlamı nasıl görür? Kişi ana zihniyet, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket ederek bu anlamı görür. Zihniyet insan zihninin içinde dolaştığı ortamdır.  Kişide iki ana zihniyet vardır; büyüsel ve olgusal zihniyet. Ana zihniyet insanın fıtri koşullarıdır.

    İnsanlar elde ettikleri bilgi ve tutumlarla davranışta bulunurlar. İnsanın sahip olduğu tüm bilgiye de kültür denir. Kültür insanın kendini gerçekleştirme sürecidir.

     Kur’ an ise hayatı anlamlandırma konusunda ‘ oku, düşün, anla, yaşa’ yı hayata uygulamamızı ister.

 

      Her insan kendine özgü fıtri imkanları vardır. Fıtri imkanların kaynağı iki tanedir bunlar; Tabiat ve tanrı. Tabiatı kaynak olarak alanlar da kişi bu hayatın bir parçasıdır, hem de kendini bu hayattan bağımsız bir varlık olarak görür. İnsan yapan bozan bir varlık olduğu için toplumda kuralların olması gerektiğini savunurlar.

     Tanrıyı temel alanlara göre ise fıtrat varoluştan önce gelir. Kişinin fıtratını gerçekleştirmesi için Allah, peygamberler aracılığıyla vahiy göndermiştir.

    

                    Kur’ an Nedir?

      Kur’ an Efendimiz’ e vahiy yoluyla Cebrail vasıtasıyla Arapça olarak indirilmiş ilahi kitapların sonuncusudur. Allah kelamıdır. İçerisinde hükümler ve kurallar iç içedir. İnsanlara yüksek ahlaki değerleri gösterir.

         Ayetler ve surelerden meydana gelir. İlk suresi Fatiha dır. Fatiha da Kur’ an insanının imajını, tasvirini açık bir şekilde verir.

         Allah, insan, hayat, tabiat, evren ile ilgili konuları açıklar. Birbirleriyle bağlantılarına yer verir. En temel konusu tevhit inancıdır. Fakat Kur’ an Allah’ın zatı hakkında da bir kitap değildir. Allah’ın varlığı Kur’ an için amelidir.

          Kur’ an kendinden önce gelen ilahi kitaplardan da bahseder. Peygamber hayatları ve kavimler kıssalarına da yer verir. İnsanlar okusun da bir daha geçmiş kavimlerin yaptığı hatalara düşmesin ister. Onların bizlere ibret olması gerektiğini vurgular.

        Kur’ an muciz bir kitaptır. Okunduğunda insanları büyüleyecek niteliktedir. Kur’ anın bir benzeri daha getirilemez.

        Kur’ an bizim fıtrat rehberimizdir. İnsanın varoluşunu gerçekleştirmesini ve hayatı anlamlandırmasını sağlar. Bu nedenle geçmiş peygamberlerden kıssalar içerir. Kur’ an bize hayatı anlamlandırabilmek için bir rota çizmiştir; oku, düşün, anla, yaşa. 


0 Yorum - Yorum Yaz


                 KUR’AN NEDİR?

İnsan varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.Doğal olarak da Kur’an ı da anlamlandırmaya çalışmıştır.

İnsanın yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur.Bunun için anlam ile ilişkilidir. O halde anlam; görülen, bilincine varılın ve inanmayı da içeren bir şeydir. Ancak gören kimdir , nede görmüştür , neyi görmüştür , nasıl görmüştür ? sorularına cevap vermelidir.

İnsanın hayatını anlamlandırması da iki yönde gerçekleşir.

1.   1.  İnsanın kendinden kaynaklanan ‘ ben merkezli ‘ anlam verme : insanın , fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görmesinin sonucu.

2.    2. Fıtri ilkeleri temel alan ‘ fıtrat-vahiy temelli ‘ anlam verme : insanın , fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesinin sonucu.

Peygamberlerin getirdikleri mesajın/ hayatı anlamlandırmanın temel içeriği (din) aynı kalmış , fakat insanın varoluşunu gerçekleştirme boyutuna ait olan uygulamada (şeriat) bir farklılık belirmiştir. Bunun sebebi insanın yaradılış  hikmetinde saklıdır.

Kur’an , Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip , bize tevatürle naklolunan ve mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.

Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim Hz. Peygamber’e vahiy yoluyla inmiştir. Vahiy kavramı dini bir terim olarak , Allah’ın dilediği şeyleri peygamberlerine muhtelif hallerden biriyle bildirmesi demektir. Kur’an ayetlerden ve surelerden oluşan bir kitaptır.  Kur’an  isimlerinin eş anlamlısı (-el Kitab , -el Furkan , -el Zikr ) olarak Kur’an da geçen isimlerdir.

Kur’an’ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için ona önerisi şudur: Oku , düşün , anla , yaşa.

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


           İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

    İnsan küçük yaştan itibaren anlam arayışı içindedir. Giyinişiyle, konuşmasıyla kendine özgü birtakım anlamlar ifade eder. Ama en çok kendi varoluşunu anlamlandırma da sıkıntı çeker. Her insan hayatta var olmasını bir sebebe bağlar. Bu sebep uğruna yaşar.

     Çoğu insan dünyayı, etrafında olan olayları, kendisini sorgular. Bu sorgulamada birçok yoldan faydalanmaya çalışır. Kimileri dinin, kimileri bilimin, kimileri ise tasavvufun açıklamalarıyla tatmin olmaya çalışır. İnsanlar arasında ayrılıklar olabilir fakat bu insanın kendini anlamasında ilerleme kaydetmesini sağlar.

           İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?

  Anlam insanın yapıp ettiklerinde ortaya koyduğu bilinç olgusudur. Anlam aynı zamanda inanmayı da içerir. Kişi inandığı bir takım şeylere anlamlar yükler. Nitekim inanmayan insan amaçlarını gerçekleştirmek için nasıl çabalayabilir. O halde bu anlamı gören kimdir? Ne de görmüştür neyi görmüştür nasıl görmüştür?

            Gören kimdir

   Hayatın anlamını soran, sorgulayan, gören insandır. Bu insanın fıtratının bir özelliğidir. İnsanın anlam arayışı içerisinde, bir anlam verme çabasındadır. Kişi kendi değer yargılarına göre anlam oluşturur.

            Ne Görmüştür?

    Kişi anlam görmek isteği şey de görmüştür. Özünü oluşturan unsurları araştırırken objelerle bir kurar. İşte bu objeler kişinin gördükleridir. Kişilerin hayatı anlamlandırmaları birbirinden farklıdır. Çünkü bilgi seviyeleri, yaşadıkları, zaman ve mekan, objeyi kavrama kabiliyetleri, algıları farklıdır.

     Her insanın eylemleri farklıdır. Eylemlerimizi yöneten 3 farklı değer vardır;

    1)Yüksek değerler: Her insan bu değerlere doğuştan sahiptir. Bu değerler sevgi dostluk güven… Bu değerleri gerçekleştirmek karar vermemize bağlıdır.

     2)Araç değerler: İnsanın doğuştan sahip olduğu ilgi ve menfaatlerini kapsayan değerlerdir. Fayda, kıskançlık, kuşku vs. Araç değerler yüksek değerlerin yerine geçebilir.

      3)Alışılan değerler: Zamanla hayatımıza yerleşen, modanın, maddi manevi kültürün etkisiyle oluşan değerlerdir. Kişi farkına varmadan kendini bu değerler içinde bulur.

              Neyi Görmüştür?

      İnsan, hayatı anlamlandırmadaki amacı görmüştür. Hayatı anlama iç dünyada ve dış dünyada olur. Kişi bu bütünlük içerisinde eylemler ortaya koyarak bir insanı severek ve musibetlere sabrederek hayatın anlamını keşfeder.

                Nasıl görmüştür?

       Kişi-obje birlikteliğinde kişi; zihniyet akıl yürütme ve alış kabiliyetiyle objeyi anlamlandırmaya çalışır. Zihniyet; insan zihninin oluştuğu ortamdır. İnsanda iki ayrı zihniyet vardır; büyüsel, olgusal- eleştirel. Ana zihniyet fıtridir. Yürüme gibi. Bizlere yaradılıştan verilen yeteneklerdir. Bir de temel zihniyet vardır. Bu da kişinin özüyle alakalıdır.

              İnsanın anlam arayışı ve Kur´anı Kerim

       Her belli başlı bazı fıtri imkanlara sahiptir. Kişiler bu fıtri imkanlarını gerçekleştirirken hayatı anlamlandırmadan kaynaklanan farklılıklar vardır.

        Fıtri kabiliyetlerin kaynağı iki tanedir; Tabiat, tanrı. Tabiatı kaynak olarak kullananlar doğayla birlik olmaktan memnundurlar. Kişi kendini bu hayatın bir parçası hem de hayattan bağımsız bir varlık kabul eder. Fakat insan nefret eden, seven, yapan- bozan bir varlıktır. Kişiler insan olma yolunda ilerleme kaydetseler bile insanı- insanları anlamak konusunda geç kalmışlardır.

     Tanrıyı temel alanlarda ise fıtrat varoluştan önce gelir. Bu fıtratı oluşturan aşkın bir varlığın olduğu kabul edilir. Kişi fıtratına uygun olarak hayatı anlamlandırması için Allah ya da peygamber aracılığıyla vahiy göndermiştir. Tevhit inancı esas alınmıştır.

      İnsan iradeye sahiptir. Yapıp ettiklerinden sorumludur. Fakat neye ve kime karşı sorumlu olduğunun farkına varıp varoluşunu gerçekleştirmelidir. İnsan Allah`ın halifesidir. Diğer varlıklarla birlikte bir düzen içinde yaşamasını bilmelidir.

       Kur’ an fıtrat rehberimiz olarak varlığımızın bilincinde olmamızı ister. Bu nedenle oku, düşün, anla, yaşa demiştir.

                 Kur’ an nedir

       Kur’ an ayetler ve surelerden meydana gelir. İnsanlara yüksek ahlaki değerleri gösterir. İnsanlara hayatı anlamlandırma yolunda rehberdir. İlk emri ‘ikra’ yani oku sözcüğüyle ilme büyük önem verir.

        Vahiy mahsulü, evrensel ve muciz bir kitaptır. Kapsamlı bir anlatımı vardır. Az kelime ile birçok şeyi kastedebilir. Örneğin surelerin başında geçen elif, lam, mimin bir sayfa açıklaması vardır.

         İlk suresi Fatihadır. Ve bu surede bir insan tasviri yapılmıştır. Kendinden önceki kitapları tasdik eder ve onlardan da bahseder.

         Kur’ an insan fıtratıyla örtüşür ve kişinin hayatı anlamlandırarak fıtratını gerçekleştirmesini sağlar.

          Kur’ an eşi ve benzeri bulunmayan ilahi kitaptır. Okunduğunda çoğu insanı etkisi altına alır. Her çağa hitap eder. Okundukça üzerinde düşünüldükçe yeni bilgiler edinilebilir. O’ nu okuyup anlayıp hayata geçirmemiz gereklidir.

              

     

  

  

     


0 Yorum - Yorum Yaz


 

İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN'I KERİM

İnsan, var olduğu  günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur. İnsandaki bu anlama merakı ve öğrenme arzusu, insanı insan eden en büyük kuvvettir. Brezilyanın  kuzeyinde bulunan Truvay kabilesi kendilerinin suda yaşayan hayvanlar olduklarına inanırlar . Bu insanların inanışları insanın fıtratında bulunan anlama anlamlandırma merakının ifadesidir . Yaşamak  isteyen hiçbir insan kendi eylemlerini , kendi hareket tarzını anlamsız bulmaz. İnsanın anlam arayışı onun fıtri bir kabiliyetidir. Herkes bunu kendi başına bulmalı ve bulduğu cevabın gerektirdiği sorumluluğu üstlenmelidir.

1.Gören Kimdir ?

Gören insandır.İnsan bir dünyada yaşar ve onun gelip geçici olayların akışı içindedir.Ve bu akış içinde eylemlerde bulunur.Bu eylemlerle ile hayatını anlamlı hale getirmeye çalışır.

2.Nede görmüştür?

Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir.Anlamlı  yaşamak ,bir anlam oluşturma ve bu anlamı hayata aktarma yoludur.

İnsan hayatı anlamlandırmak için eylemlerde bulunur.Bunu 3 gruba ayırabiliriz.

a)Yüksek Değerler ;İnsanın doğuştan sahip olduğu değerlerdir. Keşfedilmiş değerlerdir.Bunlar;Sevgi,vefa,güven,saygı…

b)Araç Değerler;İlgi ve menfaat alanının değerleridir.Bu değerlerde aslında doğuştan kazanılan değerlerdir. Bunlar; Fayda,çıkar,kuşku,kıskançlık

c)Alışılan Değerler;Temelinde toplum ve kültür hayatında bulan değerlerdir.Burada insan gaye ve hedeflerinin farkında olmadan benimsemiş değerlerdir.Çağdan çağa toplumda topluma kültür çevresinde değişir.

3.Neyi Görmüştür ?

İnsan dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği,amaçlarını ve bu çerçevede eylemlerinin değerli olacağını görmüştür.İnsanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi,hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır.Birinin eksikliği diğerini anlamsız kılar.

 

 

İnsan, öncelikle fıtratın, varoluştan önce geldiğini idrak etmelidir. Allah, insanı yaratmış, hem fıtratını vermiş hem de hayat nimetini bahşetmiştir. Bu fıtrat öyledir ki, insanoğlu ister Afrika’da ister Amerika’da ister Türkiye’de doğmuş olsun aynı bilgisayar olarak doğmaktadır. Fıtrat, bu bilgisayarın hem teknik donanımını hem de işletim sistemidir.

Allah, peygamberler aracılığıyla ile yarattığı insanla konuşmuş(vahiy) ve insanın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. Allah Teala’nın bütün varlıkların fıtratına ait ilkeleri ihtiva eden vahyine uymakla mümkündür. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar daima aynı ilkeyi, Tevhid’i tekrar etmiştir.

Kur an’ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için, ona önerisi şudur:

Oku

Üzerinde düşün

Anla

Ve ihlasla yaşa!

Hayatı anlamlandırma çabası/isteği insanda fıtridir. İnsanı insan yapanda bu hayatı anlama isteğidir. Peki, bu özel fıtri isteğin kaynağı nedir?
1.İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı tabiattır. Ben merkezli” temelli
2.İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı Tanrı'dır. “fıtrat-vahiy” temelli
  Hayatı anlamlandırmaya çalışan insanda ilim ile eyleminde bir uygunluk içerisinde olması gerekir. Hayatı anlamlandırma insandan insana, devirden devire, günden güne farklılık gösterir. “ben merkezli” anlamlandırma fıtratın bir kısmı ile örtüşür ama asla tamamını kapsamaz. Bu insanın yaşamına devam edebilmesi için yapması gerekendir. Kendine eren insanın kemal boyutuna ulaşması gerekir. Çünkü insan olmak “kemale yürüme süreci”dir.

 

KUR'AN NEDİR?

Kur'ân, Hz. Peygamber Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilmiş ve bize de tevatür yoluyla nazil olmuş bir kitaptır. Kur'ân, birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve sûrelerden oluşup ayetler ve sûrelerin taşıdığı anlamlar birbiriyle çelişmez, birbirini doğrular.
kendine has bir üslubu ve anlatımı vardır. Az sözle çok şey anlatır. Kur'ân!ın amacı, insanlara hidayet rehberi olmak yani insan hayatını anlamlandırmaktır. Bunun için, Allah- insan- hayat- tabiat- evren konuları üzerinde durulur.Kur'an tevhid inancı üzerinedir. Allah'ın en üstün varlık olması ve tek olması vurgulanır.

Kur’an’ın diğer kitaplarla ortak ve farklı yönleri vardır. Ortak yönleri iki kapak arasında, yazılı sayfalar olması. Farklı yönleri : adı eşsiz, Allah kelamı, bir yazarın eseri değil, metin asla değişmez her baskıda aynıdır.  Tilaveti bıktırmaz. Ne edebi ne de bilimsel bir esere benzer. Kur’an Allah hakkında iki hususu vurgular: Allah en üstün varlıktır ve var denmeye layık tek gerçek varlıktır. Kur’an kendinden önceki kitapları hem tasdik ettiği hem de onlar üzerinde bir şahit olduğunu bildirir.


0 Yorum - Yorum Yaz


                                                 İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM
   A. İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

İnsan yatıldığı günden itibaren kainatı ve dünyayı anlamlandırma çabası içindedir.Bu uzun uğraşıda yine en az tanıyabildiği kendisi olmuştur.İşte bu insanda mevcut olan anlama ve öğrenme merakı insanı insan yapan en büyük kuvvettir.

Bu, kendini anlama çabası içinde farklı yorumlar çıkıyor ortaya. Mesela Brezilya’nın kuzeyinde yer alan Bororo kabilesi,kendilerini kırmızı papağan zannediyorlar.İşte bu inanışlar insanların özlerinde mevcut olan anlamlandırma merakının doğal sonucudur.

Bu anlamlandırma fıtri olduğu için herkes kendi başına bu işlemi gerçekleştirmeli ve bunun sorumluluklarını yerine getirmelidir.

İnsan bu anlamlandırmada ortaya ;kendini, çevresini , hayatını, öncesi ve sonrasın öğrenmek için sayısız soru bulmuş ve bunlara din,felsefe,metafizik gibi birçok ilim adını vererek birçok cevap vermiştir. Bu cevaplarla zihin ve eylemini tatmine çalışmıştır.Bu anlamlandırma çabası asırlardır gelmiş geçmiş düşünürlerin insanlığa bıraktığı mirastır.bu çabalamada soru ve cevaplar hiçbir zaman sona ermemektedir.

Her dönemde insanlar hayatlarını anlamlandırma amacıyla farklı tezler,düşünceler ortaya koymuşlar.Sonraki nesiller de bu birikimlerden yararlanıp hakikate ulaşmaya çalışmışlardır.Her dönemde düşünce dayanakları farklı olduğu için ayrılıklar olmuştur. Tabi bu , eleştirel düşüncenin doğal sonucudur.

Bu düşünce sistemleri sadece önceki düşünce ve tutumlardan etkilenmiyor.Toplumların filozof ve düşünürler üzerinde,filozofların ve düşünürlerin de toplumlar üzerinde etkisi vardır.

Filozof ve düşünürler yaşadıkları toplumun ve zamanı, hayatı anlamlandırma çabasında sonuca ulaşan,bu çaba içerisinde bu düşüncelerini sentezlemeyi başarabilen insanlardır.Hatta bu insanlar geliştirdikleri, hayatı anlamlandırma sistemleri ile zaman ve toplumları aşmış da olabiliyorlar. Bazen toplum yüzünden fikir değiştirmiş ya da karşı cephe almış olabiliyorlar.

İnsan hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler.İşte bu yüzden hayatı anlamlandırma sistemini diğer insanların beğenmesini sağlayan ,sağlamlılığını oluşturan ‘’ mantıksal tutarlılık ve gerçeğe uygunluğu’’dur.  Bu ‘’gerçek’’ asla bir bilimin dahiline girmemiştir. Sistemdeki her bir bilgi fıtratımızı tanımamıza yardımcı olur.

B.   İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?

Nasıl gerçekleşir sorusundan önce anlam kavramının ne olduğunu öğrenmeliyiz.

Anlam; sözlüklerde ‘’ifade edilen,öz,iç,ruh’’ gibi manalara gelir.İnsanın anlam arayışı tabirindeki anlam sözcüğü insanın bütün yapıp etmelerinin ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur.İnsanın kendini ifade  etmesidir.Onun için varlık bütün varlık koşulları ile ilişki içerisindedir.Özellikle de anlam inanmayı içerir.Anlam; görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Fakat gören kim, nede görmüştür, neyi görmüştür,nasıl görmüştür sorularına cevap verilmelidir.

1-      Gören kimdir?

Gören insandır. Reel dünyanın içerisinde bu insane, hayatını anlamlı kılacak bir uğraşla kendini gerçekleştirmeye çalışır. İnsan eylemler ve değerler tarafından yönetilir, bunun içinde insan eylemlerinin bir amacı vardır.

İnsanın yaşamasını sağlayan bunca eşyaya,teknolojiye ve çekici dünyaya karşı reel durumlarda anlam verme çabası  onun yaratılışından gelen bir özelliktir.

 

İnsanın bu yeteneği ,onun değer duygusuna dayanır.Onun yapıp etmelerini yöneten değer duygusunun sağladığı bir başarıdır. İnsan u yapıp etmelerini hayatı bakımından ağır basan geleceğe yöneltir.

Aynı zamanda insanın var olan araçlarla yetinmeyip hayatını devam ettirmek için amaca ihtiyacı olan bir varlık olma özelliği yine doğuştan verilmiş bir durumdur.

 

2-      Nede görmüştür?

Kişinin bireyde anlam görmesi,kişinin varoluşu ve obje ile ilişki kurarsa başlar.bu sebeple anlamlı yaşama, bir anlam yaratma,ve bu anlamı hayata katma yoludur.

Bütün insanların objeyi kavrayışlarında ve algılayışlarındaki anlayış derecesinde farklılıklar vardır.aynı zamanda insanların bilgi seviyeleri ve içinde yaşadığı kültür şartları da farklıdır.bu yüzden her belirli durumda her kişinin ortaya koyduğu eylem farklıdır.

İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır : yüksek değerler , araç değerler, alışılan değerler.

 

a)      Yüksek Değerler:

      İnsanların doğuştan sahip oldukları sevgi,doğruluk,dostluk,güven gibi değerlerdir. Yüksek değerlerin gerçekleştirilmesi doğrudan karar vermeye bağlıdır. Bu değerlerin tanımı anlamlı bir şekilde yapılmalı ve buna göre karar verilmelidir. İnsanlar yüksek değerler için çekişip kavga etmezler.Bu değerler topluma mutluluk getirir.Çağdan çağa toplumdan topluma değişiklik göstermezler.

 

b)      Araç Değerler:

İlgi ve menfaat alanının değerleridir. Maddi ve manevi değerlerdir.ekonomik ve teknik değerlerdir . Fayda,çıkar,kıskançlık,kuşku…

Bu değerler de doğuştan kazanılmıştır.Dolaylı düşünüp karar vermeye bağlıdır.Araç değerler, yüksek değerler alanına müdahale edebilir;onları kenara itebilir.iİnsanlar bu değerler sebebiyle çekişirler,kavga ederler. Bu durumda toplumun ve ferdin hayatı anlamlandırması olumsuz yönde etkilenir.

 

c)       Alışılan Değerler:

Toplum ve kültür hayatında temellenen, zamanla otomatikleşen ve doğal algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.

Yüksek ve araç değerlerdeki eylemlerle oluşan kültür kalıplarıdır.

Alışkanlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürünün değerleri çağdan çağa,kültürden kültüre değişir. İnsan eylemlerini bu değerlerden birini esas tutarak anlamlandırır.Kişi bu bütün değerleri kendine göre bir sıraya koyar ona göre eylem gerçekleştirir.

3-      Neyi Görmüştür?

 İnsan, dünyada süreli olarak gerçekleşmesini istediği , hayatı anlamlandırışında temel alan değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve buna uygun eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür.hayatın anlamının gerçekleştiriilmesi iki yönde olur: iç dünyada ve dış dünyada. Bunlardan birinin eksikliği anlamsız olur.Bu bütünlük içerisinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir.

a)      Amel/ürün ortaya koyarak

Yüksek değerleri yaşamak ve diğer değerleri yüksek değerlerle oluşturmak böylece kültür oluşturmak

b)      Bir şeyi/ insanı severek

Yürekten inanıp hizmet edeceği ideale kendini adamak

c)       Musibetlere ve sıkıntılara sabrederek

 

İNSAN EYLEMLERİNİ YÖNETEN DEĞERLERİN HAYATA KATILMASININ SONUÇLARI NELERDİR?

 Eylemlerine anlam vererek insan olma koşullarının yerine gelmesini sağlar.
Ne kadar çok katılırsa fıtri kabiliyetlerini o kadar çok gerçekleştirir.
İnsan şimdiye kadar gittiği yolun yürünecek tek yok olmadığını görür yeni yollar bulur.
İnsan dünyada gerçekleştirmek istediği hedeflerine planlarına,amaçlarına ulaşmada ya başarılı ya başarısız olacaktır.Çünkü anlam inanmayı içerir,inançlarımız dünya ile aramızdaki bağları oluşturur. Bu bağlarda kopma oludğunda acı çekilir ve mutsuzluk yaşanır.

4-      Nasıl görmüştür?

Kişi obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar yani varlık koşulları ortaya çıkar. Bunlar; ana zihniyetler, akıl yürütme, akış zeminidir insan bnların üzerinde hareket eder.

Kişi-obje ilişkisinde fıtratı oluşturan bu ve diğer varlık şartları anlam kazanır.İnsanın anlam verip değer kazanması yani var oluşu bu şekilde olur.

Zihniyet.; insan zihninin içinde hareket ettiği ortamdır.kavramlar onu kullanan kişinin zihniyetine göre anlam akazanır o yüzdende insanlar aynı olay karşısında farklı sonuçlara varırlar. Bu durum aslında fıtratların farklılığı gösterir.İnsanda iki ayrı zihniyet vardır.

Bunlar,büyüsel ve olgusal/eleştirel zihniyet. Bunlar fıtratı oluşturur. Ana zihniyetler insanın fıtri koşullarıdır.

 

Temel zihniyetler insanın özüyle;tutumlar varoluşuyla ilgilidir. Insanda öz(fıtrat) varoluştan önce gelir. Yani varoluşun temeli özdür.

Benliği oluşturan bu varoluşun ürekli dedğişmesine rağmen benlik bilincinin aynı kalışının sebebi,varoluşunun içinde seyrettiği özdür.

İnsan faaliyetini oluşturan eylemler;  objenin bilgisini edinme , mevcut bilgilerle yeni bilgi edinme, bilgileri farklı yol ve şekillerlee dışarı aktarmadır. İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Ancak insanların alışlarının farklılığı benlerin farklılığına sebep olur.İnsanlar edindikleri bilgilerle tutumlar içinde bulunur. Bu tutumları teml kabul ettikleri hükümlerden kaynaklanır. Öte yandan bilgi fette kalmaz nesilden nesile iletilir ve insanın ortak malı haline gelir.İşte insanın yaptığı bu faaliyete kültür denir.İnsan bu kültürle oluşur.kültür insanın varolanlar hakkında, herhangi bir yollla edindiği bilgidir.İnsanlar var olanların bilgisini onlara farklı açılardan bakarak farklı metotlar kullanarak elde eder.Böylece elsefe,bilim,sanat gibi bilgi türleri ortaya çıktı. Bu bilgi türlerinini kullanımının bütünü kültür denen şeyi meydana getirir. Bulunduğu  milletin zihniyetine damgasını taşıyorsa özgü kültür,taşımıyorsa ortak kültürdür. Kültürle insan, hayatını anlamlanırmak istemiştir.

 

Hayat tecrübelerini örnek almak hayatın anlamlı kılınmasının bilgisini verir.İnsan bu fıtri kabiliyetlerinin tümünü harekete geçirdiğinden kişi olarak imkanlarını bilme,amel üretme ve geliştirme yolunu açmış olur. Yani kişiye,  insan olmanın hayatını  anlamlandırarak mümkün olacağını gösterir.İnsanın hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgi ve çabası hatta umutsuzluğu varoluşsal bir durumdur , ama kesinllikle psikolojik bir rahatsılık değildir. Bu sebeple insana hayatı anlamlandırması için bir rehbere ihtiyaç vardır. Onun için vahiy ilahi rızayı arayan yeryüzünde Allahın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan  insana, kamil insan olmayı hedef gösterir.Ama insana bunun temel şartı olan iman etme konusunda  ona yalvarmaz.

 

C- İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM

Her belirli durumda fertlerin ortaya koyduğu şu veya bu eyle hayatını anlamlandıran değerlerin ışığında oluşan amaçlarını gerçekleştirmeye yöneltir. Peki insanın bu öe fıtri kabiliyetlerinin kaynağı nedir?

Bu sorunun cevabını iki grupta değerlendirmek mümkündür. Tabiat ve tanrı. Insanın hayatı anlamlandırması ben merkezli anlam verme ve fıtrat-vahiy temelli anlam verme ile gerçekleşebilir.

İnsan fiilleriyle hayatı anlamlandırmaya çalışır.bazı insanlar kendini hayatın merkezinde görmeyi uygun bulabilir. Onlara göre hayatta kalması buna bağlıdır.

Filozoflar hayatı anlamlandırma yolunda araştırmalar yapıp açıklamalar getirmiştir.Fakat hayatın bütün yönlerini kuşatamamıştır.

 

Insana anlam arayışında onun varlık ve birliğini de tatmin eden bir yön gösterilmeli.Bunun bilgisi sağlanmalı ki bu da fıtri ilkeleri temel alan anlam vermedir. İnsanın hayatını anlamlandırıp kemale yürüme sürecini tamamlamadır. Fakat insan öncelikle özün var oluştan önce geldiğini anlamalıdır.

Allah peygamberleri aracılığıyla yarattığı insanla konuşmuş.İnsanın hayatı anlamlandırması için peygamberler göndermiştir.Din aynı kalmış şeriat değişmiştir. Bunun sebebi insanın yaratılış hikmetinde saklıdır.

1-      İnsan imtihan edilmekte olan bir varlıktır.

2-      İnsan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.

 Kuran insandan özünü bulması, duygu düşünceleriyle hayatı kucaklamasını yani var olma bilincinin farkına varmasını ister.Kuran bu amaçla öneriler sunar: oku, üzerine düşün, anla,ihlasla yaşa.

    KUR’AN NEDİR?

 Kuran kelimesi: Hz. Muhammed’e arapça olarak vahiy yoluyla  parça parça indirilp bize tevatürle naklolunan ve mushaflarda yazılmış olan,tilavetiyle ibadet edilen,muciz tanrı kitabının özel adıdır.

Bir kitap olarak Kur’an : İki kapak arası yazılı yapraktan oluştuğundan o da bir kitaptır. Bu yüzden diğer kitaplara benzer hem diğer kitaplardan ayrı özellikleri vardır. Farklı yönleri :
Adının eşsiz ve benzersiz oluşu,
 Allah kelamı oluşu ,
Metninin değiştirilememesi,
Üslubu ve muhttevası,
Devamlı okunup usandırmaması.

Kuranın konumuzla ilgili yönleri;
 Üslubu,
İçeriği,
İnsanın hayatını anlamlandırması,
Daima yeni kalması,
Vahyin hz. Peygamberin arzusuna bağlı olmaması.

 


0 Yorum - Yorum Yaz


KUR’AN NEDİR?

İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

İnsan var olduğu günden bu yana içinde yaşadığı dünyayı anlamaya çalışmış ancak en az tanıyabildiği varlık kendisi olmuştur. İnsandaki bu merak ve öğrenme arzusu, insanı insan eden en büyük kuvvettir. 

Her insan yapıp-etmelerine verdiği anlamla hayatta kalmayı başarır. Bu anlam verme arayışı insanlık tarihinin en eski zamanlarından beri var olagelmiştir. İnsanoğlu bu dünya ile varlıklarla ve nesnelerle olan ilişkisini ve yerini görmek istemiştir. Din, mistisizm, metafizik, felsefe ve bilimle bunlara cevap bulmaya çalışarak hayatını anlamlandırdığını sanmıştır.

B.İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?

Anlam kelimesine sözlüklerde ‘ifade edilen, anlaşılan şey, öz, cisimle ilgili olmayan hal’ karşılıkları verilmiştir. ‘İnsanın anlam arayışındaki’ anlam sözcüğü ise insanın bütün eylemlerini yöneten varlık koşullarından birini ifade eder. O halde anlam insanın bütün eylemlerinde ve yapısında ortaya koyduğu bilinçli bir olgudur. Yani, insanın gerçeğinin bir olgusudur. Anlam, inanmayı içeren bir kavramdır. O halde anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. İnsanın anlam arayışını ‘Gören kimdir? ,Nede görmüştür? ,Neyi görmüştür? ,Nasıl görmüştür?’ sorularına verilen cevaplarla görebiliriz.

Gören Kimdir ?

Gören insandır.İnsanın eylemlerinin bir anlamı vardır. Reel durumlara uygulanan yapıp-etmelerine anlam veren/değer gören ve böyle bir yeteneği olan biricik varlık, insandır.

Ne de görmüştür ? İnsan hayatını anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür. İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır:

a)Yüksek değerler: sevgi, inanmak, sözde-eylemde doğruluk, güven gibi değerlerdir. İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur. Yüksek değerlerin gerçekleştirilmesi karar vermeye bağlıdır.

b)Araç(vasıta) değerler: ilgi ve menfaat alanının değerleridir. Maddi ve manevi somut değerlerdir. Ekonomik ve teknik değerler: fayda, çıkar, kuşku gibi değerlerdir. İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin gerçekleşmesine dayanır. 

c)Alışılan değerler: alışkanlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürün değerleridir. Temelini toplum ve kültür hayatında bulunan eylemleri yöneten değerlerdir. Alışılan değerlerin gerçekleştirilmesi toplumdan topluma değişir.

Neyi Görmüştür?

   İnsan dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği  , hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevede eylemlerinin değerli olacağını görmüştür.

Hayatı anlamlandırma iki yönde gerçekleşir;

1-İç dünyada

2-Dış dünyada

İnsanın bütün olarak varoluşunu gerçekleştirmesi , hem iç hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Birinin eksikliği anlamsız olur.

Nasıl görmüştüre gelince; kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar ortaya çıkar. Bunlar:

-Ana zihniyetler

-Akıl yürütme

-Alış zemini

üzerinde hareket eder.İnsanda iki ayrı ana zihniyet vardır:

İnsanın fıtratında zıtlıklar ve çelişkiler vardır. Bu kötü bir şey değildir. Aksine birbirini tamamlayan şeylerdir. Bu zıtlıklar ve insan fıtratındaki bu renklilik insana haz verir. Bu zıtlıklardaki ahenktir.İnsandaiki ayrı zihniyet vardır;
1.Büyüsel
2.Olgusal-eleştirel zihniyet

Bu iki zihniyet her insanda bulunur. Birbirinin tamamlayıcısı ya da devamı değildir. Topluma göre bunların hâkimiyet derecesi değişir. Ancak hiç biri yok olmaz. Hatta bu iki zihniyet bir kişide zamana ve mekâna göre kendini gösterebilir.

C.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

İnsanın anlam arayışı sorusunun doğrudan sormasa da her düünsel çabanın temelinde bir anlam arayışın olduğu konusu aşikar bir durumdur.Onun bu özelliği,özü itibariyle her kültür ve çağda geçerliği,uygulanabilirliği olan tabiatından kaynaklanır.

İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı kendisi ile savaştığı kaynak olan TABİAT..

Diğer bir insanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynak TANRI.

KUR’AN NEDİR?

   Kur ’an bir kitaptır. Kur ’an Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla indirilen bize tevatür yoluyla naklolunan ve nüshalarda yazılmış olan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.

 Kur’an, birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur.

 Ayetler ve sureler anlam bakımından birbirini tamamlar.

 Kur’an, onun lisanlarda okunmasına ve kalplerde ezberlenmesine, Kitap ise satırlarda kaydedilip kitapta toplanmasına teşvik anlamı içerir.

 Kur’an, insanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren, insanın hayatını anlamlandıran ve ona hayat veren bir kitaptır.

Kur’an, semavi kitapların yanlış anlaşılarak Tevhid inancının tahrif edilmesine engel olmak üzere indirilmiştir.

Kur’an iki kapak arasındaki yazılı yapraklarda oluştuğundan o da bir kitaptır. Diğer kitaplarla ortak özelliği olduğu gibi farklı, ayırt edici nitelikleri bulunmaktadır. Örneğin Kur’ anın son derece özlü, kapsamlı bir anlatımı vardır. İnsanlara hidayet rehberi olmak, yani insanın hayatını anlamlandırmak bunun için Allah, insan, hayat, tabiat ve evren onun içeriğinde anlatılır, tanıtılır. Ama öncelikle insandan bir tek Yaratıcının var olduğuna iman etmesini, bütün yapıp etmelerinde hayatla barışık olmasını Allah’a sevgi ile yaklaşmasını ister. Kur’ anın en temel konusu tevhittir. Ancak Kur’ an sadece Allah ve yüze zatının hakkında bir kitap değildir. Allah’ın varlığı Kur’ an için sadece amelidir. Bu yüzden Kur’ anı okuyan, Allah’ın bütün varlıkları yaratan, birçok nimet veren olduğunu anlar.

   Kur ’an da birçok kıssa bulunmaktadır. Bunun amacı tarihsel olayları saptamak değil öğüt vermektir. İnsan hayatını anlamlandırma da yardımcıdır. Kur’an’ın içindeki her kelimede ahenk, musiki vardır. O her haliyle insan veya melek sözü olmadığını, melek vahyi olduğunun ispatıdır. Bunun için indiğinde şairler Kabe duvarından şiirlerini indirmişlerdir. İnanan inanmayan herkes onun üstünde bir söz olmadığı itiraf etmişlerdir. O her asırda yeni ışıklar saçan ilahi kitaptır.


0 Yorum - Yorum Yaz


KURAN NEDİR?                                             

  İnsan genel mahiyette yaratılış itibariyle hayatı anlamlandırmaya çalışan sürekli kendini ve alemi anlamlandırma çabası içinde olan bir varlıktır. Hayatın özü ise bunun üzerine kuruludur. İnsan hayatını anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi amaçlar. Bu nedenle bir sistemi diğer insanların beğenmesini sağlayan,sağlamlığını ve değerini oluşturan mantıksal tutarlılık ve gerçeğe uygunluğudur.

  İnsanın anlam arayışı ancak yüksek değerlerle gerçekleşir. İnsan hayata hangi değerler boyutunda bakıyorsa yapıp etmelerine de, davranışlarına da o değerler yön verir. İnsan hayatı anlamlandırmayı sağlamak için ortaya eylem koymalı,bir şeyi ve bir insanı sevmeli ve sabırlı olmalıdır. İnsan varlığının, yapısının, fıtratının bir özelliği olarak hayatını anlamlandırırken tabiat ve tanrıdan kaynak alır. İnsan eğer hayatını anlamlandırmak istiyorsa bu anlamlandırmayı her şeyin üstünde yüce ilahi evreni ve tabiatı aşan aşkın bir varlıkta aramalıdır. Bu ilahi yaratıcının kaynağı ise Kurandır. Kuranda insandan özünü bulmasını, duygu, düşünce, ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını, yani varolma bilincinin farkına varmasını ister. Bu Kuranın ( oku, düşün, anla, yaşa ) felsefesiyle hareket ettiğinin bir göstergesidir. Kuranı Kerim insan hayatına yön gösteren rehber bir kitaptır. Bu rehber kitap insana kamil insan olma yolunda yön verir, insana yüksek değerler bahşeder. Kuran bütün insanlığa evrensel değerler kazandıran diğer kitaplardan farklı özgün ilk günkü halini muhafaza eden bir kitaptır.

  Anlam arayışı insanın fıtratında olmazsa olmaz bir durumdur. İnsan anladığı sürece inanır, iman eder, Allah ile arasında ayrılmaz bir bağ kurar, Rabbine ulaşır, sonsuz huzur ve mutluluğu yakalar. İnsan anlam arayışında başarılı olamadığı durumlarda ağır yıkımlar oluşur hayat ona yük olur ve sonuç olarak da inanmaktan ve hayattan vazgeçer. İnsan özgür bir varlıktır ve insan anlam arayışında da bu özgürlüğü sürdürür. Onun için Kuran hiçbir zaman kuranın temel esası olan tevhid inancı hakkında Müslümanları ikna ve yalvarma çabasına girmez sadece onların fıtratlarına ve özlerine seslenerek o inancı içlerinde etkin kılmayı hedefler. Bu daha kalıcı ve önemli bir iştir. Kuran her ne yönden ele alınırsa alınsın hayatı anlamlandıran vazgeçilmez bir kaynaktır.


0 Yorum - Yorum Yaz



                         İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM


         KUR’AN NEDİR?


İnsan her zaman bir merak içerisindedir ve öğrenme arzusu vardır.


İnsanın her hareketinde mutlaka bir anlam bulunmaktadır.


Hayatını anlamlandırabilmek için hakikat fikrinin peşinden koşuşturmuştur ve koşuşturmaya da devam edecektir.


Ancak her insanın hayatı anlamlandırması farklıdır ve bundan dolayı fikir ayrılıkları yaşanabilir.


Yaşanan fikir ayrılıkları eleştirel zihniyetleri geliştirmiştir.


İnsanın fıtratında her zaman bir anlam arayışı vardır.


Bu anlam arayışı ile insan, fıtratını tatmin etmeye çalışmaktadır.


Elde edilen her bilgi kendimizi (özümüzü) tanımamıza imkan sağlamaktadır.


İnsanın özü doğuştan bahşedilmiş, kazanılmlış, ideal bir durumdur.


İnsanın eylemleri ; araç,yüksek ve alışılmış değerler tarafından yönetilmektedir.


Araç değerler , ilgi menfaatin değeridir.Günümüzde bu değerler tarafından yönetilmektedir.


Araç değerler; ilgi menfaatin değeridir.Günümüzde bu değerler çok önemsenmektedir.


Yüksek değerler ise, doğrudan karar vermeye yöneliktir, en üst seviyedir.


Bir de temelini toplumdan, kültürden almış olan alışılan değerler bulunmaktadır.


İnsan; hayatını, mutlaka bir değere önem vererek yönlendirir ve anlamlandırır.


İnsan fıtratı itibariyle hür, özgür bir varlıktır.İnsan yaşamına büyüsel ve olgusal zihniyete sahip olmakla anlam verilir.


Yaşanılan ortam, insan da bu zihniyeti oluşturmaktadır.


İnsanın, her zaman hayatında anlam aramakla birlikte , bir rehbere ihtiyacı vardır.


Bu rehber ise yalnızca ilahi kitap olan Kur’an’dır.


İşte ALLAH (c.c.) peygamberler aracılığıyla, yarattığı insanlarla konuşmuş ve onların fıtratına uygun anlamlı hayatı gerçekleştirmek için rehberler yollamıştır.


Kur’an insana; oku, düşün, anla, yaşa ilkelerini buyurmuştur.


İnsan yaşadığı şeyi anlamlandıramıyorsa ya da bildiği şeyi düşünüp anlamlandırıp yaşayamıyorsa her zaman eksik kalır ve bu da olumsuz sonuçlar doğurur.


Kur’an ferdin hayatını anlamlandıran kitap olduğu gibi insanı sürekli bir bilgi arayışına sevk eder ve bu bilgiyi yaşamına uygulamasını ,uygulamasıyla da mutlu olmasını ister.


Olumsuz, yanlış bilgiler öğrenilip aktarılırsa ; toplum , çevre , aile ve fertler kötü etkilenecek ve bunlardan dolayı Kur’an’ın yanlış anlaşılmasına sebep olacaktır.


Bu yüzden her zaman doğru bilgiler peşinde koşulmalı ve yaşama uygulanmalıdır.




0 Yorum - Yorum Yaz


      KUR’AN NEDİR?

     1)İnsanın Anlam Arayışı ve Kur’an-ı Kerim:

 

  İnsanın anlam arayışı serüveni

 İnsan var olduğu andan itibaren içersinde bulunduğu ortamı, koşulları ve en başta kendisini tanımaya çalışmış, kendi anlamını, var olma sebebini araştırmıştır. İnsandaki bu arama ve anlama merakı kendisini ve yaşamını anlamlandırmaya yöneltmiştir. Bu merak duygusu insanın fıtratında olan bir özelliktir.

  Bazı insanların toplumların anlama çabaları bir çocuğunki gibidir, asıl etkenin sebebin ne olduğunu tahayyül edemezler. Brezilya’nın kuzeyinde bulunan Trumay kabilesi kendilerinin suda yaşayan bir balık olduğunu düşünmeleri buna örnektir. Ancak bu bile insanların fıtratları gereği hayatlarının anlamlandırma çabasının somut kanıtıdır.

 İnsanlar anlam arayışında karşısına çıkan soruların cevaplarını din, mistisizm, metafizik, felsefe ve ilim gibi farklı disiplinlerde aramaya çalışmışlardır. Her insan kendi zihniyetini bu farklı disiplinler içerisinde bulup ona göre hayatlarını kazanmaya çalışmışlardır. İnsanların bu yöndeki uğraşlarının amacı fıtratlarının imkânını tatmin etmek için evrensel bir açıklamaya yükselmek istemeleridir. Bunun sonucu fertler ve toplumlar arası düşünce ayrılıkları oluşmuş, eleştirel düşünce ilerlemiştir.

 

    İnsanın anlam arayışı nasıl gerçekleşir?

 Bundan önce anlam kelimesini açıklamak gerekir. Anlam; ifade edilen, anlaşılan şey gibi cümlelerle ifade edilir. İnsanın anlam arayışı tabirindeki ‘anlam’ ise insanın bütün yapıp etmelerini yönetmesidir. Anlam inanmayı içerir. İnsan gerçeğinin bir olgusudur.

Bu anlamı gören insanın kendisidir. İnsan hayatını anlamlandırmaya çalışır bu anlama inanmazsa anlamsızlık duygusunu yaşar. İnsanın anlam arayışı çerçevesinde yapıp ettiklerinin bir amacı vardır. İnsan aynı zamanda hayatını devam ettirmek için elindeki araçlarla yetinmez bir amaca sahip olmaya çalışır.

Nede görmüştür; onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Her insanın anlam gördüğü şey farklıdır buna sebep zekâ seviyesi, içinde bulunulan mekân zaman, alışta farklılıklar olabilir.

    Yüksek değerler:

Sevgi, inanmak, doğruluk, çalışkanlık, dostluk, güven, saygı… İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur. Bu değerler yüksek ahlaki değerlerdir bu değerlerin gerçekleştirilmesi toplumun mutluluğunu artırır.

  Araç (vasıta) değerler:

İlgi ve menfaat alanının değerleridir. Fayda, çıkar, çekememezlik, kuşku, hoşlanmamak gibi duygulardır. İnsan bu duygular yüzünden kavga ederler, anlaşamazlar.

 Alışılan değerler:

 Moda, zevk, kitle kültürünün değerleridir. Yüksek ve araç değerlerin yönettiği oluşan maddi manevi kültür kalıplarıdır.

Neyi görmüştür; insanın anlamının gerçekleşmesi iki şekilde olur: iç dünyada ve dış dünyada. İnsan hayatının anlamını amel olarak eylem olarak, karşılıklı etkileşerek ve musibetlere sabrederek gerçekleştirebilir.

İnsan hayatını anlamlandırmaya çalışırken önüne farklı yollar ve durumlar çıkabilir her birey bu yolları farklı şekilde değerlendirebilir. Eğer kişi hayatını anlamlandırırsa mutlu olur, oturmuş bir kişiliğe sahip olur, hayati problemlerini aşabilecek güve sahip olur. Hayatını anlamlandıramazsa mutsuz olur, hayat ona yük olur, kişilik gelişemez, intihar gibi girişimlerde bulunabilir.

Nasıl görmüştür; insan obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkânlar koşulları ortaya çıkar. Bunlar: ana zihniyetler, akıl yürütme ve alışdır. Ana zihniyet ise ikiye ayrılır: büyüsel zihniyet ve olgusal zihniyettir. Bu zihniyetler insanın fıtratında vardır insan her ikisine de ihtiyaç duyar ve farklı zamanlarda değişik zihniyetleri kullanabilirler. Ana zihniyise alışda meydana gelir. Alışa göre tutumlar sergilenir tutumlar sınırsızdır ve her bireyin farklı tutumu vardır. Başka bir yandan ise bilgi insanda kalmaz toplumdan topluma aktarılır bu da kültürü oluşturur. Özgü kültür o zihniyete ait, has bir kültürdür, ortak kültür ise milletlerin ortak malı olmuştur. 

 İnsan her zaman ulaşmış olduğu bilgiyle ulaşamadığı hedef bilgi arasında sıkıntı yaşar. Onun için vahiy yani Kur’an ilahi rızayı arayan yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana kâmil insan olmayı hedef gösterir. Kur’an etkin okumayı öğreterek oku, düşün, anla ve yaşa bilincini sunar.

 

    

  İnsanın anlam arayışı ve Kur’an-ı Kerim

İnsanın anlam arayışında iki farklı yapı vardır birisi ben merkezli diğeri ise fıtrat merkezli yapıdır. İnsanın özü varoluşundan önce gelir anlayışı fıtrat merkezlidir. İnsanın özü varoluşundan sonra gelir görüşünde ise insan hayatını ben merkezli yürütür. Fıtratını gerçekleştirme ile insan kemale ermeye çalışır bu süreç kemale erme sürecidir. Özün varoluştan önce gelmesiyle bir yaratanın yani Allah’ın varlığına dirayet eder. Her insanın fıtratı vardır ancak bu fıtratı korumak, geliştirmek ve güzelleştirmek için bir kitaba ihtiyaç vardır. Allah böylece var olan fıtratları düzenlemek için vahiy ve rehber göndermiştir. İşte ilk insan bu yüzden ilk peygamber olan Hz. Âdem’dir. Hz. Âdem’den Hz Muhammed (s.a.v)’e kadar bütün nebiler tevhid inancını sürdürmüştür. Semavi dinlerin hepsine İslam denir.

  İnsan bu hayatta bir sınava tabii tutulmuş ve bir sorumluluk yüklenmiştir. İnsan karşısına çıkan durumlarda bir imtihan yaşar bu imtihanlara kendi hür iradesiyle cevap verir. İnsanın her an bir sınav içerisinde olma durumu vardır. Ve insan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Bu konu insan-ı kâmil olma adına önemli bir yer teşkil eder. İnsan fıtratıyla diğer insanlara Allah’ın kelamını Kur’an-ı Kerim’i aktarırsa ve kendi içerisinde de yaşarsa bu hilafet görevini önemli ölçüde yerine getirir. Kur’an ile hayatımıza anlam katmamız için oku, düşün, anla ve hakkıyla yaşa ilkelerine özen göstermemiz gerekir. İnsanın bu dünyadaki hilafet görevi Kur’an’ı yaşayıp yeni nesillere aktarmak Allah’ın rızasını gözetmektir. Bunlar yüksek ahlaki değerleri oluşturur.

 

 2)Kur’an Nedir?

a)Kur’an bir kitaptır:

            I.            Kur’an kelimesi:

 Kur’an Hz Muhammed (s.a.v)’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça yollanmış bize tevatürle naklolmuş mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen mucize Allah kitabının özel adıdır. Kur’an Allah’ın kelamıdır. Bir kitap olarak sayfa sayfa yazılmış bir kalb olarak da ezberlenmiş ve hayata geçirilmiştir. Kur’an’daki ayetler ve sureler iç içedir, kendi arasında tutarlıdır. Hz. Muhammed’e gelen ilk vahiy olan ‘ikra’ bu kökten türemiş ve oku anlamına gelmektedir. 

          II.            Bir kitap olarak Kur’an:

Kur’an’da neticesinde iki kapak ve içinde bulunan sayfalardan oluşması bakımından bir kitaptır. Onu herhangi bir kitaptan ayıran özellik ise sayfalarında yazılı olan cümlelerin mucizevi özellikler taşıması,  her kelimesinin kendi içerisinde ve birbiriyle tutarlı olması, Allah’ın kelamı olması ve insanlığa bir nur bir ışık olmasıdır. Kur’an kendinden önceki semavi dinleri destekler fakat onlardan ayrı mucizevi özellikleri vardır. Kuran’ın en büyük mucizesi tevhid inancını içermesidir bu yüzden ilk suresi Fatiha’dır. Kur’an insanları kemale yürüme yolunu göstermiş ve bu konuda farklı ayetler göstermiştir. Kur’an’ın ayetlerindeki sözlerin güzelliği ve nüktesi ile farklı bir yapı oluşturmaktadır kimse hiçbir şekilde eşi ve benzerini yapamaz, Kur’an bu özelliğiyle bir meydan okuyuştur.

 

 Kur’an, ayetler ve surelerden oluşan bir kitaptır:

a.Ayet kelimesi:  Kur’an’ı Kerim Allah’ın varlığını ve birliğini ispat etmeyi gaye edinen delillerden çoğunlukla ‘ayet’ diye söz edilir. Kur’an bu anlamda her şeyi bilen ve her şeye gücü yetene delildir.  Kur’an’da ayet olarak bir başka kelime ise mucizedir. Bir başka kelime de kıyamet alametidir.Kur’an’ı Kerim’in herhangi bir süresindeki başı ve sonu bulunan, bir veya daha fazla cümleden oluşan Kur’an birimine ayet denir. Kuran’ın tamamına da ayet denir bunun sebebi:

·  Onların benzerini getirme imkanı olmadığından

· Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğunun delili ve onun en büyük mucizesi bulunduğundan  Kur’an’ın hem ayetleri hem de bütünü ayettir.

 Ayet kelimesinin Kur’ani bir kavram olarak tarifi şöyledir; ayet Allah’ın varlığına ve birliğine, peygamberlerin doğruluğuna işaret eden, delil ve mucizedir. Bu anlama göre ayete muhatap olan insan açısından ayet olgusuna bakmak gerekir; insan ayete muhatap olan varlıktır, insan ayeti incelemesi gereken, ayeti inceleme görevi olan varlıktır. O halde ayet; insanı Allah’a yönelten, O’na gidişinde iz ve işaret veren her şeydir. Ayet ikiye ayrılır: kevni ve kavli ayetlerdir.

  Sure kelimesi yüksek yer, bir kenti kuşatan sur, yüksek rütbe, mevki, şeref ve şan, alamet ve nişan, binanın kısmı ve katlarıdır. Dini bir terim olarak ise ayetlerden meydana gelen, başı ve sonu bulunan müstakil Kur’an bölümlerinin adıdır. Ayrıca Allah kelamını içerdiklerinden ve diğer bütün metinlerden şan ve şeref bakımından en eşsiz mevkide olduklarından bu adı almışlardır.

 

     Kur’an’da Kur’an

Kur’an’ı Kerim Hz. Muhammed’e vahiy yoluyla parça parça indirilmiş, Mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, tilavetiyle ibadet edilen, muciz, ilahi kelamdır. Kuran’da Kur’an’ı Kerim’in başka isimleri de vardır; el-Kitab, el-Furkan, ez-Zikr bunlar bazı örnekledir.

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


                                            KUR'AN NEDİR?

İnsan varoluşundan bu yana sürekli hayatını anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmıştır. Kendini ve etrafındaki her şeyi tanımaya ve anlamaya çalışmasına rağmen en az kendisini tanıyabilmiştir. İnsanın değerli bir varlık olmasının sebebi merak edip düşünmesindendir. İnsanın birçok şeye anlam vermesi yaşama isteği duymasındandır çünkü insan hayatında hiçbir anlam bulmazsa yaşama isteği söner. İnsanın hayatında bir amaç ve anlam bulması hayatını değerli kılar ve insanı hayata bağlar.

İnsan kendine ve çevresine sürekli sorular sorar ve cevaplar bulmaya çalışır. Bu soruların bazen cevabını bulmakta zorlanır veya yanlış cevaplar bulur ve başarısız olur fakat doğru cevabı düşe kalka öğrenir, hatalarından kendisine ders çıkarır. İnsan, sürekli bir arayış içerisinde olduğu için farklı yöntemler kullanır. Bunun sonucunda farklı düşünceler ortaya çıkmıştır. İnsan bulduğu her bilgiyi bir önceki bulduğu bilginin üzerine ekleyerek ilerler ve düşüncelerini zenginleştirmiş olmaktadır.                                            

“insanın anlam arayışı” ndaki  “anlam” kelimesi insan gerçeğinin bir olgusudur. Anlam; bilen, yapıp eden, isteyen… vb. fakat anlam genel bir ifadeyle inanmayı içerir. İnsan, inanmayan bir varlık olsaydı hayatını anlamlandırmaya çalışmazdı ve hayatını gereksiz görürdü.

Bütün insanların hayata verdikleri anlam karşısında eylemleri aynı değildir. Çünkü insanların algılayışlarındaki anlayış derecesinde farklılık vardır. Bu yüzden insanların eylemleri ya yüksek değere sahiptir ya da değersizdir. İnsan, hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler onun düşünce ve davranışlarına yön verir ve onları yönetirler. O insanın hayatı o şekilde devam eder. Hayatın anlamı arayışındaki yolda doğruyu bulan insan her şeye sevgiyle yaklaşır, sabretmeyi öğrenir, kötü huylardan uzak durur. Fakat bu yolda doğruyu bulamayan, kaybeden ise bencildir, nankördür, herkesten nefret eder ve içinde daima haset, kin ve öfke vardır. İnsan bütün bunlara akıl yoluyla ulaşır, doğruyu, yanlışı, aklıyla fark eder. İnsan özünde hür bir varlıktır. Bu hürriyetini insanlara karşı kullanmamalıdır çünkü her ne kadar kendisi özgür ise karşısındakinin de özgür olduğunu unutmayarak doğru bir şekilde hareket etmelidir.

Sonuç olarak insanın, hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgisi ve çabası, hatta umutsuzluğu, varoluşsal bir durumdur. Ama kesinlikle psikolojik bir rahatsızlık değildir. Buna istinaden insanın hayatının anlam bulması için yardımcı, yol gösteren olarak bir rehbere ihtiyaç vardır. Çünkü insan bunu tek başına yaparken zorlanıp bunalıma girebilir. Onun için vahiy yoluyla insana nasıl olması gerektiği gösterilir ve hür bir varlık olarak fıtratına seslenilir.

Kur’an-ı kerim, insandan özünü bulmasını, duygu, düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını, yani var olma bilincinin farkına varmasını ister. Kur’an, insanın hayatını anlamlandırarak fıtratını gerçekleştirmesi ve mutlu olmasını sağlamak için gelmiştir. Kur’an ve sünnete tabi olarak hayatını anlamlandıran insanlar “Salih Toplum” u oluştururlar.

İnsan bir sınava tabi tutulmaktadır ve bu sınavda insan aklını ve iradesini kullanarak kazanmaya çalışır.



0 Yorum - Yorum Yaz


HAYATIN ANLAMI

 

    Kuran insan yaşamında olup bitenleri algılamaya başladığından beri hep bir arayış içinde olmuştur. Doğumdan sonraki yıllarda etrafında olup bitenlerin nedenlerini bulmaya ve tüm yaşamsal olayların derininde bir anlam aramaya kendini mecbur hissetmiştir.

    Hayata anlam katmak insanların yaşamı boyunca süregelen bir olgudur. Sevebilmek yardım edebilmek, paylaşabilmek, yönetebilmek; bunlar insanın doğasında zaten var olan özelliklerdir. İnsanları diğer canlılardan farklı kılan olayları algılama değerlendirme yeteneğidir. Her insan birbirine benzeyebilir fakat yetenekleri farklıdır. Hayatın anlamını aramak değil de insan hayata nasıl anlam verebilirim çabasındadır.

    İnsan sürekli gördükleri ve duyduklarıyla hayatına nasıl bir yön verebilmek nasıl bir anlam katabilmek çabası içinde olduğundan içinde mutlak bir inanç vardır. Sebep sonuç ilişkisini hep göz önünde bulundurarak inancını ve değer yapılarını koruyup hayatında aradığı anlamı zaten hayata katmıştır. İnsan bilgi seviyesiyle düşünce yapısıyla hoşgörüyle zaten doğal olarak hayatına anlamı kendisi vermiştir. Arayış içinde olması ise hayatında var olmayan şeylerin neden var olmayışıdır.

    Bu bağlamda insan hayatın anlamını aramak değil hayata anlam katmak çabası içindedir. Gerçek olgu insan olduğundan anlam yüklemek yine insana düşmektedir. İnsanın bu anlam çabasında başarılı olması için öncelikle varoluşun özden sonra meydana geldiğine inanmalı kendine bu özü veren yüce yaratının özüyle arasındaki ilişkiyi bağı kurması gerekmektedir.

İnsan Kuran doğrultusunda olunca kendini, hayatı anlamdırır. Kuran insanın anlam arayışında ona yol gösterecek olan rehberdir. Bu rehber insana kamil insan olma yolunda bir yön çizer. İnsanın özüne fıtratına dönmesini ister.

    Kuranın temel olarak hedeflediği yol ;’’ oku, düşün ,anla, yaşa’’dır. İnsanın yüksek değerlerini oluşturan şey fıtri kabiliyetleridir. Bunların kaynağı ise tabiat ve Kurandır. Kuran insanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren, insan hayatını anlamlandıran ve ona hayat veren bir kitaptır. Derin düşündürücü idrak ettirici ve anlamlı bir içeriğe sahiptir. Ana konusu ise tevhittir. Tevhid inancı öyle bir inançtır ki var olan ile öz arasındaki ilişkiyi ancak bu inançla kurabiliriz ve böylelikle hayatı anlamlandırabiliriz.


0 Yorum - Yorum Yaz



KUR’AN NEDİR?


Her insan yaptığı eylemleri meşrulaştırmaya çalışır. Yaptığı eylemlere anlam vermeye çalışır. İnsanda var olan bu özellik fıtridir. İnsanlar böyle davranmazlarsa yaşayamazlar. İnsan kendinde var olan hayatını anlamlandırma fıtratını tatmin etmeye çalışır. Yemek yemek, barınmak bizim için nasıl ihtiyaç ise aynı şekilde insanın kendini, hayatını anlamlandırması da bir ihtiyaçtır. Bu sebeple kimi insanlar bilimle, kimileri dinle kimileri ise başka başka uğraşlarla meşgul olmuşlardır. Bu mevzu felsefecilerin, ilim adamlarının en temel konusu olmuştur.


Anlam en çok ‘inanma’ ile ilgilidir. İnsanın hedeflerine, yüce idealine ulaşması için inanması gerekir. İnsanlar kendini, hayatını anlamlandırmasını fıtri değerlerle gerçekleştirir. Sevgi, cesaret, mutluluk gibi yüksek değerler bize bu yolda yol arkadaşı olur.


İnsan;


  • Varlık bilincine ermeyi,

  • Nimetlere şükretmeyi,

  • Kabiliyetlerinin sınırlarını bilirse hayatına anlam vermiş olur.


İnsan bunu başardığında mutlu ve güçlü olur. Başaramazsa eğer anlık zevklere kendini kaptırır, inancı zayıflar ve ümitsizliğe kapılır. İnsan fıtri olan güzel duygularını kaybeder ve bunalıma düşer. Bu yüzden Kur’an bizden kamil insan olmamızı en yüce gaye olarak ortaya koyar.


İnsan iki yönlü varlıktır: bireysel ve toplumsal. İnsan toplumsal yanını bırakıp sadece ben merkezli yaşarsa buna ‘insanın kendine ermesi’ adı verilir. Böyle bir insanın ne kendine yararı vardır ne de topluma. İnsanın ben merkezli olmasının sebebi özün varoluştan önce geldiğini anlayamamalarıdır.


Allah insana hem fıtrat vermiş hem de hayat. Bu bütün insanlarda aynıdır. Fakat bunu değerlendirmek, geliştirmek ve gerektiğinde virüslerden korumak herkeste farklıdır. Bu virüslerden korumak için de insanın bir rehbere yani Kur’an’a ihtiyacı vardır.


İnsan hayatta birçok imtihanla sınanır. Bu imtihanlar da bizim sorumluluk bilincimizin diri tutar. Allah insana anlam arayışında fıtratın dengesini ve düzenini gözeten mesajını insanlara elçileri aracılığıyla göndermiştir. İnsanın emanet ve hilafet görevi vardır. İnsan hayatı anlamlandırarak bu görevi yerine getirir. Kimse başıboş yaratılmamıştır. Kur’an insandan özünü bulmasını, hayatını anlamlandırmasını ve varolma bilincinin farkına varmasını ister. İnsanın bunlara ulaşması elbette kolay ve hızlı değildir.


Kur’an’ın ilk emri ‘oku’ dur. Bu da bize insanın varoluşunu gerçekleştirmede en temel unsur olduğunu gösterir. Kur’an’da diğer kitaplar gibi iki kapaklıdır. Bu yüzden kitaptır. Fakat  birçok özelliği ile diğer kitaplardan ayrılır.



0 Yorum - Yorum Yaz


1.      İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

 

İnsanın içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanıma, anlama çabası varolduğu günden bugüne kadar sürmüştür. İnsan her zaman uğruna yaşayacağı bir şeye ihtiyaç duyar. Zaman içinde İnsan düşüncesini zenginleştirmiş, verimlileştirmiş ve geliştirmiştir. Ama yine de hayatını anlamlandırmak için elde edeceği bir hakikat fikri peşinde olmuş bunun için türlü yöntemler aramıştır. İnsanın bu yön ve yöntemlerde ki amacı hayatı anlamlandırmak yani fıtratının imkanlarını tatmin eden toplu bir görüşe, evrensel bir anlama yükselebilmektir.

 

B.İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?

 

Anlam: ifade edilen, anlaşılan, biçim ve kalıp dışında kalan şey. ‘Anlam’ insan gerçeğinin bir olgusudur. Anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir.

1.      Gören Kimdir? Gören, insandır.

2.      Nede görmüştür? Ondan anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Ama her kişinin herhangi belirli durumu farklı bir yönde anlamlandırma imkanı vardır. Onun için her belirli durumda her kişinin ortaya koyduğu eylem farklıdır. İnsan eylemlerini yöneten değerler 3’e ayrılır.

·         Yüksek Değerler: Sevgi, inanmak,doğruluk…

·         Araç(Vasıta) Değerler: İlgi ve menfaat alanının değerleri

·         Alışılan Değerler: Alışkanlıkların, modanın değeri..

3.      Neyi görmüştür? İnsan dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği, hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin değeri olacağını görmüştür. Hayatın anlamının gerçekleşmesi iki yönde olur.

·         İç dünyada

·         Dış dünyada

İnsanın bir bütün olarak varoluşunu gerçekletirmesi, hem de dış dünyasındaki başarılarıyla birlikte sağlanır. Kişinin bütünlük içinde hayatın anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan gerçekleşebilir:

·         Amel, eylem ortaya koyarak.

·         Bir şeyi, bir insanı severek

·         Musibetlere/Sıkıntılara sabrederek.

İnsanın böyle yapıp ederek hayatı anlamlandırmasını kolaylaştırır. Çünkü insan olma koşullarını yerine getirmesini sağlar.

4.      Nasıl görmüştür?

Kişi obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar ortaya çıkar. Bunlar:

·         Ana zihniyetler

·         Akıl yürütme ve

·         Alış zemini üzerinde hareket eder.

Zihniyet, insan zihninin içinde hareket ettiği ortamdır. 2’ye ayrılır.

·         Büyüsel zihniyet

·         Olgusal zihniyet

Ana zihniyetler, insanın fıtri koşullarıdır. Her toplumda her insanda bunlardan vardır.

İnsanın hayatında anlam bulması için insana yardım edecek, yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber insana varlığının derinliklerinde bulunan gerçekten özlediği şeyleri ona fark ettirmelidir. Çünkü insan uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçtiği bir amaç için mücadele etmezse psikolojik bunalıma düşer. Onun için vahiy, ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincini canlı tutan insana ‘kamil insan’ olmayı hedef gösterir. Bunun içindir ki ona etkin okumayı önererek ‘oku, düşün, anla, yaşa!’ der.

C. İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

İnsanlar, fıtri imkanlara sahiptirler. Bu fıtri imkanlar bin sene önce ne kadar geçerli ise bugünde aynı derecede geçerlidir.  O halde insanın bu özel fıtri kabiliyetlerinin kaynağı nedir? Bu  soruya verilen cevapları iki grupta incelemek mümkündür.

·         Tabiat

·         Tanrı

 

İnsan olmanın bir özelliği olarak insan hayatını anlamlandırırken bu iki yoldan birini seçer. İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşebilir:

 

·         Ben merkezli anlam verme

·         Fıtrat- vahiy temelli anlam verme

Hayatı anlamlandırmak; Allah’ın bütün varlıkların fıtratına ait ilkeleri ihtiva eden vahyine uymakla mümkündür. Çünkü vahiy Allah’ın bilgisidir. Hükümleri mutlak doğrudur.

·         İnsan, imtihan edilmekte olan, yani sorumluluğu üstlenmiş  bir varlıktır. Allah, insanın hayat tarafından imtihan edilmesinde sorumluluk bilincini diri tutan mesajını peygamberleri aracılığıyla insanlara göndermiş, insanın yeryüzündeki halifesi olduğunu beyan etmiştir.

·         İnsan, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. İnsanın bu fıtratı ve tabiattaki yeri, emanet ve hilafet görevini yerine getirme sınavında başarılı olması içindir. İşte Kuran bu imtihanda nasıl başarılı olabileceğimizin cevaplarını bize verir.  Kuran insandan özünü bulmasını, duygu düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını, yani varolma bilincinin farkına varmasını ister. Bunun gerçekleşebilmesi yani Kuran’ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için ona önerisi şudur:

ü  Oku

ü  Düşün

ü  Anla

ü  Ve ihlasla yaşa!

Hz. Peygamber’in Kuran’ı temel alan eğitim-öğretim siyaseti bu ilkelerin hayata tatbikine yönelikti.

2.KUR’AN NEDİR?

A.KUR’AN BİR KİTAPTIR

1.Kur’an Kelimesi

Kur’an Hz. Muhammed'e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır.

·         Kur’an kendini anlandırdığı isimleri arasında en çok kullandığı isim budur.

·         Bu sözcüğün nereden geldiği ve nasıl olduğu hayranlık verici bir tablo sergiler.

·         Kur’an’da harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. Ayetler ve surelerin anlamı birbirini doğrular.

·         Kur’andaki hükümler, kurallar iç içedir.

 

2.      Bir Kitap Olarak Kur’an

Kur’an, iki kapak arasındaki yazılı yapraklardan oluştuğu için oda bir kitaptır. Ama onu normal kitaplardan ayıran çok mühim özellikleri vardır. Diğer kitaplardan içerik olarak farklıdır. Özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır.

 

İnsan Kur’an’ın gelmesiyle zirveye yani İnsan-ı Kamil’e ulaşır. İnsanı son noktaya vardıran muciz bir özelliği daha vardır.

 

 

B. KUR’AN VAHİY MAHSULÜ BİR KİTAPTIR

 

1.      Vahiy Kelimesi

Kuran’ı Kerim, Hz.Peygamber’e  vahiy yoluyla inmiştir. Vahiy: elçi göndermek, ilham, gizlice söz söylemek anlamlarına gelir.

Bir bilgiyi, muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmak anlamını ifade eder.

 

2.      Vahiy Kavramı

Hz. Peygamber’e vahiy şu şekillerde gelmiştir:

1.      Sadık rüya şeklinde,

2.      Cebrail’in asli şekliyle görünmesi,

3.      Meleğin görünmeden ilahi emri peygamberin kalbine düşürmesi,

4.      Meleğin insan şekline girmesi,

5.      Peygamberin kalbine üfleme şeklinde,

6.      Uyanık iken doğrudan Allah’ın kelamını duymak

 

 

C. KUR’AN, AYETLER VE SURELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTIR

 

1.      Ayet Kelimesi

İfade ettiği anlamlar:

ü  Delil

ü  Mucize

 

2.      Ayet-Vahiy Kavramları İlişkisi

Ayetler 2’ye ayrılırlar:

1-      Kevni Ayetler: Yaratılan her şeydir.

2-      Kavli Ayetler: Vahiy ayetleridir. Allah’ın kelamlarıdır.

 

3.      Sure Kelimesi ve Sure Kavramı

Sure kelimesi dini bir terim olarak: ayetlerden meydana gelen, başı ve sonu bulunan müstakil Kur’an bölümlerinin adıdır.

 

D.KUR’ANDA KUR’AN

1.Kur’an-ı Kerim’in Klasik Tarifi ve Kur’an

Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’e, vahiy yoluyla parça parça indirilmiş, Mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, tilavetiyle ibadet edilen, muciz, ilahi kelamdır.

2.  Kur’an İsimleri Çerçevesinde Kur’an

·         el-Kitap

Kur’anda 230 defa geçer.

·         el-Furkan

Hak ile batılı ayırmak, felah ve selamet anlamındadır.

·         ez-Zikr

Anmak ve hatırlamak anlamındadır. Kur’an insana Allah’ı andırıp, unutmamak üzere hatırlatır.


0 Yorum - Yorum Yaz


Kur'an Nedir-İnsanın Anlam Arayışı

   Kur'an nedir demek için önce insanın ben kimim, ne aruyorum ne için yaşuyorum demesi gerekir. Kur'an'ı öğrenmek ve anlamak için ilk olarak kendi anlam küremize bakmalıyız. Her insanın yaşayışı, tecrübeleri, çevresi farklı olduğu için aynı şeylere farklı anlamalar yükler. İnsanın eylemlerini yöneten sevgi, dürüstlük, insaflılık, vefa, güven gibi değerler yüksek değerler olarak tanımlanır. İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur, gerçekleştirilmesi doğrudan karar vermeye bağlıdır.İlgi ve menfaat değerleri, ekonomik değerler de araç değerlerdir. İnsan hayatı büyük ölçüde bu değerlerin sürdürülmesine bağlıdır. Alışkanlıkla, moda vs de alışılan değerlerdir. İnsan eylemlerini yöneten değerlerin gerçekleştiği alanda insan neyi gördüğünü fark eder. Hayatını ya kendi içinde yada dış dünyada anlamlandırır. Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar ortaya çıkar ve ana zihniyetleri, akıl yürütmesi ve alış zemini üzerinde hareket eder.

   Bu çerçeveden bakılca insanın Allah'ı ve böylece Kur'an'ın evrensel mesajlarını bulması yolundaki taşların birçoğu temizlenmiş olur. Kur'an ilk emrinin 'oku' olması hasebiyle insanları sürekli okumaya, araştırmaya teşvik eden bir kitaptır. Vahiy mahsulü bir kitaptır.İnsanların anlaması için Kur'an bir anda değil yirmi üç senede yavaş yavaş vahyedilmiştir. Hz. PEygamber, aldığı vahyin hayatını anlamlandırmada canlı örneği ve önderidir.


0 Yorum - Yorum Yaz



KUR’AN NEDİR?

İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM


Bütün insanlarda, doğuştan, bilmek isteği vardır. Varolduğu günden bu yana sürekli yaşadığı dünyayı ve evreni bilmeye ve anlamaya çalışmış olan insan, kendisinde ve eylemlerinde de hep bir anlamlılık bulmuştur. Çünkü insanın kendisinde bazı yetenekler görmesi, yapıp-etmelerine bir anlam vermesi onun hayatta kalmasını sağlar. Yaşamak isteyen hiçbir insan, kendi eylemlerini, kendi hareket tarzını anlamsız bulmaz.


Her insanın belirli bir şekilde gerçekleştirdiği bir insani yapıp-etme, ona atfedilen değeri belirler.  Her eylem de gerçekleştirilmesi gereken değer tarafından yönetilir. Her insanın herhangi belirli durumu, değeri farklı bir yönde anlamlandırma imkanı vardır. Onun için her belirli durumda her kişinin ortaya koyduğu eylem(amel/ürün) farklıdır.İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır; yüksek değerler, araç(vasıta) değerler, alışılan değerler.


Yüksek değerler; insan bu değerlere doğuşta sahip olur(sevgi, doğruluk, vefa, güven…). İnsanlar yüksek değerler için çekişmezler, kavga etmezler.


Araç(vasıta) değerler; insan bu değerlere de doğuştan sahip olur(fayda, çıkar, kuşku, hasetlik…). İlgi ve menfaat alanının değerleridir. İnsan, araç değerler sebebiyle çekişirler, rekabet ederler.


Alışılan değerler; yüksek ve araç değerlerin yönettiği eylemlerle oluşan maddi-manevi kültür kalıplarıdır. Çağdan çağa, kültürden kültüre değişir.


İnsan, ‘anlam arayışı’ sorusunu doğrudan sormasa da her düşünsel çabanın temelinde bir anlam arayışı vardır. İşte Allah, peygamberler aracılığıyla yarattığı insanlarla konuşmuş(vahiy) ve insanlığın fıtrata uygun anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. İnsan hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz .Adem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar daima aynı ilkeyi, ‘Tevhid’i tekrar etmiştir. Onun için semavi dinlerin hepsine ‘İslam’ denilmiştir.


Kur’an’ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için ona önerisi şudur: oku, düşün, anla, yaşa! Hz. Peygamberin Kur’an’ı temel alan eğitim-öğretim siyaseti, bu ilkelerin hayata tatbikine yönelikti. Kur’an ile gerçekleştirilmiş anlam, insanı, Allah’a yöneltme, yüksek ahlaki değerleri yaşama, Allah’ın insan için yarattıklarından yeterli ölçülerde, çok fayda elde edecek şekilde yaralanmanın sağlıklı yollarını ve imkanlarını sağlar.


İnsan, Kur’an’ın gerçekleştirdiği anlama kendini ne kadar çok verirse o kadar insan olur. Bütün insanlar hayatı bu şekilde anlamlandırırsa ‘salih toplum’ oluşur.



0 Yorum - Yorum Yaz


                                                    KUR’AN NEDİR?

 

   1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM

 

A.   İnsanın Anlam Arayışı Serüveni

 

    İnsan varoluşundan beri sürekli yaşadığı dünyayı tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. Fakat bu uğraşı içinde en az tanıyabildiği varlık kendisi olmuştur. İnsandaki bu anlama merakı ve öğrenme isteği insanı insan yapan en önemli şeydir. Her insan kendisinde bir beceri görür, eylemlerinde bir anlam görür. Aslında bu gördüklerinin olup olmaması önemli değildir. Becerilerini görmesi, eylemlere anlam vermesi onun hayatta kalmasını sağlar.

 

    İnsanın anlam arayışı fıtri bir kabiliyetidir. Her birey bunu kendi keşfetmeli ve bulduğu cevabın getirdiği sorumluluğu üstlenmelidir. Yani ’’İnandım! İman ettim!’’ sözünün sorumluluğunu taşımalıdır. İnsan zihni hayatında karşısına çıkan birçok soruya cevap bulmak istemiştir. Ortaya çıkardığı sayısız sorulara din, mistisizm, metafizik, felsefe ve ilim gibi alanların içinde bir sürü cevaplar vermiştir. Bu cevaplarla hayatını anlamlandırmıştır. İnsan hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler.

 

    B. İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?

 

    Anlam; ifade edilen, anlaşılan, iç ruh, biçim ve kalıp dışında kalan öz, cisimle ilgili olmayan haldir. İnsanın anlam arayışı tabirindeki anlam sözcüğü ise insanın bütün yapıp etmelerini yöneten, insanın somut varlık bütününe ait, bu varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade etmektedir. Anlam bütün varlık koşullarıyla ilişki içindedir. Anlam inanmayı içermektedir. Anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da kapsayan bir şeydir. Fakat gören kimdir? , nede görmüştür? , neyi görmüştür? , nasıl görmüştür? Gören insandır. İnsan dünyada ve onun gelip geçici olayları içinde yaşar. İnsanın hayatı bir akış içerisindedir. Bu akış içerisinde eylemlerini gerçekleştirir. Her gerçekleştirme, anlam ve değerlerle bezenmiştir. Yani insan eylemlerinin anlamını sorar. Aksi takdirde insan anlamsızlık duygusunu yaşar. Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu ise obje ile ilişki kurarsa başlar. Her insanın belirli bir durumu farklı bir yönde anlamlandırması olağandır. Her insanın her belirli bir durumda ortaya koyduğu eylem farklıdır. İnsan eylemlerini yöneten değerler 3 guruba ayrılır:

 

1.Yüksek Değerler

 

    Sevgi, inanmak, dürüstlük, vefa, güven, saygı… İnsan bu değerlere doğuştan sahip olur. Bu değerler yüksek değerlerdir. İnsanlar yüksek değerler için kavga etmezler. Yüksek değerlerin fert ve topluma hakim olması, herkese mutluluk getirir.

 

 

 

 

2. Araç Değerler

 

    İlgi ve menfaat alanının değerleridir. Her türlü maddi manevi servet değerleridir. Fayda, kuşku, çekememezlik, çıkar gibi duygulardır. İnsan bu değerlere de doğuştan sahip olur. İnsanlar bu değerler yüzünden kavga ederler.

 

3. Alışılan Değerler

 

    İnsanın farkında olmadan bulduğu otomatikleşen eylemleri, zevki, modayı benimsemesidir. Yüksek ve araç değerlerin yönettiği eylemlerle oluşan maddi manevi kültür kalıplarıdır.

 

    İnsan devamlı olarak gerçekleşmesini istediği, hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür. İnsan obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar, varlık koşulları ortaya çıkar. Bunlar ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder. Zihniyet, insan zihninin içinde hareket ettiği ortamdır. İnsanın akıl yürütmeleri biçimseldir, belli kalıplar içerisinde hareket eder. İnsanda iki ayrı ana zihniyet vardır. Bunlar; büyüsel zihniyet ve olgusal zihniyettir. Bu iki zihniyet birbirinin devamı değildir. Toplumlara göre bunların hakimiyet dereceleri değişim göstermektedir. Ama hiçbiri yok olmaz. Ana zihniyetler, insanın fıtri koşullarıdır. Bunlar insan olmanın halleridir. Mesela konuşma yeteneği ve bunun gibi durumlar yaratılıştan gelir. Herkeste bu özellikler vardır. Bunlara sahip olmak insanın elinde değildir.

 

    İnsan, devamlı olarak bilgi akımı ve iletişim içerisindedir. Bilgiyi doğrudan ya da dolaylı olarak elde eder. Elde ettiği bilgilerle amelini ortaya koyar ve yeni davranışlar kazanır. İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Fakat fertlerin bilgiyi kavrayışlarında, algılayışlarında farklılıklar olabilir. İnsan, alışını kendi seçmemiştir. Yani kazanılmış bir şey değildir. Öte yandan bilgi fertte kalmaz, başkalarına aktarılır. Nesilden nesle aktarılan, gelişen ve büyüyen bilgi, insanların ortak malı olur. İnsanın yaptığı bu faaliyete kültür denir. Kültür, insanın varolanlar hakkında hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. Kültür, insanın kendini gerçekleştirme sürecidir. Bu süreçte çeşitli alanlar vardır. Din, felsefe, bilim sanat bu alanlardan bir kaçıdır. İnsan bunların hepsinde yeni bir dünya kurma, hayatı anlamlandırma gücünü kanıtlamak istemiştir.

 

    İnsanın, hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgisi ve çabası, hatta umutsuzluğu varoluşsal bir durumdur. İnsana hayatında anlam bulması için yardım edecek, yol gösterecek bir rehber gereklidir. İnsanın buna ihtiyacı vardır. Onun için vahiy, ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana, kâmil insan olmayı hedef gösterir. Fakat iman etme konusunda insanı özgür bırakmıştır. İnsana okumayı önererek okumasını, düşünmesini, anlayıp yaşamasını söyler.

 

    C. İnsanın Anlam Arayışı Ve Kur ’an-ı Kerim

 

    İnsan özel bir varlıktır, diğer canlılara benzemez. İnsanın bu özelliği özü itibariyle her kültür ve çağda geçerliği, uygulanabilirliği olan fıtratından kaynaklanır. Dini, dili, ırkı, eğitimi, cinsiyeti ne olursa olsun bütün insanlar bu fıtri imkanlara sahiptirler. Bu imkanlar zamanla değişim göstermezler. Fakat insanların bu imkanları gerçekleştirmesi ve hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. İnsanın bu fıtri kabiliyetinin kaynağı tabiat veya Tanrıdır. İnsan hayatını anlamlandırırken bu iki yoldan birini seçer. O halde insanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşebilir. Birincisi; insanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam vermesidir. İnsan burada fıtri kabiliyetinin kaynağını tabiata görür. İkincisi; fıtri ilkeleri temel alan fıtrat-vahiy temelli anlam vermesidir. Burada ise insan fıtri kabiliyetinin kaynağını aşkın bir varlıkta görür.

 

    İnsan öncelikle fıtratın, varoluştan önce geldiğini anlamalıdır. Fıtratın varoluştan önce geldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah’ın varlığını düşünmeye yöneltmesidir. O halde Allah, insanı yaratmış, hem fıtratını vermiş hem de hayat nimetini bahşetmiştir. Allah, peygamberler aracılığıyla insanla konuşmuş ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. O zaman hayatı, evreni, tabiatı değerlendirmek, anlamlı kılmak Allah’ın vahyine uymakla mümkün olur. Çünkü vahiy Allah’ın bilgisidir, hükümleri mutlak doğrudur. Peygamberlerin getirdiği vahiy kaynaklı Tevhid temelli mesaj her çağda insan hayatını anlamlandırma beklentisine konu olan ne varsa o beklentilere cevap veren bir dünya tasviri sunmuştur. İnsanları Tevhid ila hayatı anlamlandırmaya çağırmışlardır. Kur’an-ı Kerim de vahiy sürecinin son halkası olarak diğer varlıklarla ortak olduğumuz fıtri imkanlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap verir, bize fıtri bütünlüğümüz içinde kendimizi öğretir.

 

    Kur’an’ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için insana önerisi şudur: Oku! , üzerinde düşün! , anla! ve ihlasla yaşa! Kur’an, vahiy bilinciyle elde edilecek bilginin hem ferdi hem toplumu hem de evreni okumaya, anlamaya imkan vereceğini ima eder. Böylece bilgi fertten başkalarına aktarılıp kültür oluştuğunda Kur’an bunun vahiy kültürü olmasını ister. Aksi halde insan, hem kendisini hem de kendisi ve çevresi için anlam taşıyan bir dünyayı oluşturan varlık olduğundan, anlam arayışında sahte değerlere kilitlenebilir. Kur’ an, geçmiş zamanlarda insanın hangi sahte değerlere takılıp kaldığını söyleyerek insanları uyarmıştır.

 

 

 

 

 

 

   2. KUR’AN NEDİR?

   

    A. Kur’an Bir Kitaptır

 

    Kur’an, Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır. Kur’an, birbirine yakın harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden oluşur. Kur’an’daki hükümler, kurallar içiçedir. Kur’an, ezber ve yazılı olarak lisanlarda okunan bir metindir.

 

    Kur’an’ın, ilk emri olan ikra yani oku sözcüğüyle aynı kökten gelmesi de son derece anlamlıdır. Kur’an böylece okumaya ve ilme verdiği değeri ifade etmiş olmaktadır.

 

    Kur’an, insanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren bir kitaptır. Kur’an, bütün özellikleriyle insanın hayatını anlamlandıran, hayat veren bir kitaptır.

 

    Kur’an’ı Kerim, iki kapak arasındaki yazılı yapraklardan oluştuğu için oda bir kitaptır. Onun herhangi bir kitapla hem ortak hem farklı özellikleri, hem de çok ayırt edici nitelikleri vardır. Kur’an, semavi kitapların yanlış anlaşılarak Tevhid inancının tahrif edilmesine engel olmak üzere nazil olmuştur. Bu sürecin son halkasıdır. Kur’an, insanın hayatını anlamlandırarak fıtratını gerçekleştirmesi ve mutlu olmasını sağlamak için gelmiştir. Kur’an metni içindeki her kelimede, ilahi bir ahenk ve musiki kulağı okşar. O, her haliyle insan sözü olmayıp, melek vahyi olduğunu ispatlar. Bu zaman kadar hiç kimse, onun tek bir ayetine denk olacak bir söz söylememiştir. Bundan sonra da söyleyemeyecektir.

 

 

B.  Kur’ an Vahiy Mahsulü Bir Kitaptır

 

            Kur’ an ‘ ı Kerim Hz. Peygamber’e vahiy yoluyla inmiştir. Vahiy; bir bilgiyi, bir işareti yazılı veya sözlü olarak muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmak anlamındadır. Vahiy, Allah’ın dilediği şeyleri peygamberlerine muhtelif hallerden biriyle bildirmesi demektir. Vahiy kelimesi, Kur’ an ‘ı Kerim’de türevleriyle birlikte 78 yerde geçer, 72 yerde fiil olarak kullanılmıştır. Bu fiillerin çoğu Allah’a izafe edilmiştir. Yani vahiy yaratıcı-tanrısal bir fiildir. Bu da Allah vardır ve tektir demektir. Vahyin geliş şekillerini sıralamak gerekirse şöyledir: 1. Sadık rüya şeklinde vahiy. Hz. Peygambere vahiy ilk defa bu şekilde böyle gelmiştir. 2. Cebrail’in görünüşüyle görünüp ilahi emri duyurması. Cebrail bu şekilde iki kez görülmüştür. 3. Meleğin görünmeden Allah’ın sözünü Peygamber’in kalbine düşürmesi. 4. meleğin insan şekline girerek vahiy getirmesi. 5. Hz Peygamber’in kalbine üflemesi. 6. Uyanık iken doğrudan doğruya Allah kelamını duymak. 7. Uykuda iken meleğin vahiy getirmesi.

 

  Hz Muhammed, aldığı vahyin hayatı anlamlandırmada canlı örneği ve önderidir.

Vahiy hem lafz hem de manasıyla Allah katından nazil olmuştur. Kur’ an Hz. Muhammed’in kendi eseri değildir. Bir elçi vasıtasıyla Peygambere iletilmiştir. Bu elçi Cebrail’dir. Allah’tan Kur’ an ‘ ı almış sonra da Hz Muhammed’in kalbine açık bir Arapça halinde onu indirmiştir.

 

 

     


0 Yorum - Yorum Yaz


KUR’AN NEDİR?İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN   İnsanı oluşturan varoluşundaki meraktır. İnsan varoluşundan beri devamlı evreni anlamaya anlamlandırmaya çalışmıştır. Ancak bu merakına rağmen en az tanıdığı varlık kendisidir. İnsanın anlam arayışı fıtri bir kabiliyettir. Herkes bunu kendi bulmalı, bulduğu cevabın gerektirdiği sorumluluğu üstlenmelidir. Yani: ’inandım, iman ettim.’ Sözünün sorumluluğunu taşımalıdır. İnsanlar sürekli çeşitli sorular sorar, bu sorulara değişik alanlarda cevap bulur, ancak bu sorular ne sondur ne de verilen cevaplar…İnsanın bu anlam arayışındaki amaç gerçeği aramak olmuştur. Bu sayede düşünceleri zenginleşmiş, verimlileşmiş ve gelişmiştir. Düşüncelerinin gelişmesi sonucunda ise farklı düşünce ve eserlerin artışını sağlamış, eleştirici ve sentezci zihniyetin gelişmesine de fırsat vermiştir.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur. Kendisini ifade etmesidir. Ama özellikle inanmayı içerir çünkü inanmayan insanın hali ne olurdu? Anlam görülen bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir ancak gören kimdir, nede görmüştür, neyi , nasıl görmüştür? Sorularına cevap verilmelidir.Gören kimdir? Gören insandır. İnsan reel dünyada eylemlerini gerçekleştirir. Ve her gerçekleştirme anlam ve değerle bezenir. Yani insan eylemin anlamını sorar yoksa anlamsızlık duygusu yaşar. Nede görmüştür? Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu ise obje ile ilişki kurduğunda başlar bu ilişki ile ferdin özünü oluşturan unsurlar içerik kazanır aksi halde fert ancak öz olarak kalır ortaya çıkamazdık. İnsanın eylemlerini yöneten değerler 3’e ayrılır.Yüksek değerler: sevgi inanmak, doğruluk, çalışkanlık, masumluk, dürüstlük.. bu değerlere insan doğuştan sahip olur, yani keşfedilmiş değerlerdir. Bu yüksek değerlerin gerçekleştirilmesi için karar vermek gerekir. Araç (vasıta ) Değerler. İlgi ve menfaat alanının değerleridir. Yani fayda çıkar, kuşku, hasetlik , hoşlanmak, hoşlanmamak, insan bu değerlerde doğuştan sahip olur. Yani keşfedilmiş değerlerdir. Alışılan Değerler: alışkanlıkların, modanın, zevkin, kitle kültürünün değerleridir. Burada insan gaye ve hedeflerinin pek farkında olmadan bulduğu eylemleri benimser.  Neyi Görmüştür? İnsan hayatını anlamlandırmada temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin değerli anlamlı olacağını görmüştür. Hayatın anlamın gerçekleşmesi iç dünyada ve dış dünyada olmak üzere iki yönde olur. Kişinin hayatının keşfetmesi ise; amel/eylem ortaya koyarak, bir şeyi/ bir insanı severek, musibetlere/sıkıntılara sabrederek gerçekleşir. Nasıl Görmüştür? Kişi obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar ortaya çıkar. Bunlar  Ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder. Zihniyet, insan zihninin içinde hareket ettiği ortamdır. İnsanın akıl yürütmeleri biçimseldir. Belli kalıplar içerisinde hareket eder. İşte bu şekil, bu biçim her insanda aynıdır. Akıl yürütmeler içerik kazanınca farklılaşır. İnsanı yönlendiren akıl yürütme biçimi değil onların içerini teşkil eden kavramlara, onu kullananın verdiği anlamdır.  Onun için insanlar, aynı mantığı kullandığı halde aynı olay karşısında farklı sonuçlara varırlar. İnsanda, büyüsel zihniyet ve olgusal-eleştirisel zihniyet olmak üzere iki ayrı ana zihniyet vardır. Bu iki ana zihniyet birbirinin devamı değildir. Bu iki zihniyet insan zihninin iki ayrı tarzıdır. Ana zihniyetler insanın fıtri koşullarıdır, insan olmanın halleridir.  Bütün canlılar arasında yalnızda insanın yaptığına kültür denir. İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kültür, insanın var olanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. Kültürün bir kısmı, onu meydana getiren millete özgüdür (ÖZGÜ KÜLTÜR). Kültürün bir kısmı da bütün insanlığa hastır(ORTAK KÜLTÜR). Ortak kültür var olanlara etki etme tabiata hakim olma yolunda insanlığın bir mücadelesidir. O halde bir bütün olarak ele alındığında kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir. İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİMİnsanlar hangi görüşe hangi ırka mensup olursa olsun fıtri imkanlara sahiptirler. Ancak insanların fıtri imkanları gerçekleştirmesi ve onlara etkinlik kazandırmasında hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. O halde fıtri kabiliyetin kaynağı, kendisi ile savaştığı kaynaktır: TABİAT, İnsanın fıtri kabiliyetinin kaynağı kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynağıdır :TANRIİnsan fıtri olarak hayatını anlamlandırırken bu iki kaynağın birini seçer. Bu şekilde hür bir şekilde seçim yapmış olur.  bu şekilde seçimle  ben merkezli anlam verme, fıtri ilkeleri temel alan fıtratı- vahiy temelli anlam verme anlamlarından birini tercih etmiş olur. Filozof veya düşünürler fert olarak ne kadar mesafe sarf etmiş olursa olsunlar daima kendi gördüklerini kendi zihniyetlerini anlatacaklardır. O halde insana anlam arayışında onun bu varlık-birliğini de tatmin eden bir yön göstermeli bunun bilgisi sağlanmalıdır. bu da fıtri ilkeleri temel alan anlam vermedir.İnsan varoluşunu gerçekleştirip hayatını bir şeklide anlamlandırırken bütün fıtri imkanlarını tatmin eden bütün varlık koşulları ile örtüşen yani ona kendini aşma başarısını veren bütün zamanı her anı kaplayan bir anlam ufkunu aramaktadır. Ancak insan öncelikle öz’ün varoluştan önce geldiğini idrak etmelidir. Ben merkezli anlamlandırmaların fıtratla tamamen uyumlu olan anlamlandırma ilkeleri koyamamalarının temelindeki eksiklik budur. O halde Allah insanı yaratmış, fıtratını vermiş hem de hayat nimetini bahşetmiştir. Allah peygamberler aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehber göndermiştir. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık İlk peygamber Hz. Ademden son peygamber Hz. Muhammed’e kadar daima aynı ilkeyi tekrar etmiştir. Tüm çağlar ve nesiller boyunca her toplumda iman etmenin özünü teşkil eden bu temel inancın esasları aynıdır. Bu nedenle semavi dinlerin hepsine “İslam” denmiştir. Hayat bir imtihandır. İki anlam içerir: Yüklenmiş sorumluluklar ve emanet. Kur’an’ın temel eğitim öğretim siyaseti oku, düşün, anla, yaşa üzerine kurulur. Sünnet Kur’an’ın nasıl yaşanacağını anlatır. KUR’AN BİR KİTAPTIRKur’an Kelimesi Kur’an Hz. Muhammed’e Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip bize tevatürle naklolunan ve Mushaflarda yazılmış bulunan tilavetiyle ibadet edilen muciz Tanrı kitabının özel adıdır. Kur’an’ın Allah Kelamı olduğuna ilişkin kanıtlar birbirine eklenmiş olarak ayetlerde yer olur. Kur’an’daki hükümler kurallar iç içedir. Anlamlar, anlatılanlar bütünlük arz eder. Kur’an ezber ve yazılı olarak lisanlarda okunan bir metindir. Kur’an’ın ilk emri olan ‘ikra’- oku..! sözcüğüyle aynı kökten gelmesi de son derece anlamlıdır. Kuran böylece okumaya ve ilme verdiği değeri ifade etmiş olmaktadır. Kur’an bütün özellikleri ile insanın hayatını anlamlandıran hayat veren bir kitaptır. İşte kutsal kitabımız daha adında bize kendini tanıtmaktadır. 2- Bir Kitap Olarak Kur’anKur’an’ın kendisi iki kapak arasındaki yazılmış yapraklardan oluşan bir kitap olduğundan diğer kitaplarla benzer yönleri vardır. Ancak ayırt edici, farklı özellikleri de bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in içeriği: kur’an’ın içeriği çok farklıdır. Mesela üslubu, son derece özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır. Bazen bir kelimeye bile sayfalarca izah gerekebilir. Kur’an’ın bu muciz muhtevasının bir amacı vardır oda insana hidayet rehberi olmak, yani hayatını anlamlandırmak. O halde  Kur’ân’ın muhtevasının en temel konusu tevhid inancıdır. Kur’an’ı okuyan insan Allah’ın en üstün varlık olduğunu, var denmeye layık tek gerçek varlık olduğunu idrak edecektir.   Kur’an kendinden önceki ilahi, kitapları tasdik eder ve önceki kitaplarda bulunan yüksek ahlâkî değerleri korur. Ku’ân’ın kendisinden önceki kitaplarda ve Araplardan naklettiği hikâyelerden bahsetmesi insanın anlam arayışının bir kanıtıdır. Hikayelerden yani kıssalardan bahsetmesi insana öğüt vermeyi gaye edinmesidir. Böylece insana hayatı anlamlandırmasında vahye uymazsa sonucunun ne olacağını çeşitli boyutlarda vermiş olur. Ve böylece,Kuran’ın gelmesiyle zirveye ulaşan insanı  ‘kemal’e ‘ yürüyüşünde zirveye eriştiren bütün fıtri imkanlarını gerçekleştirmesinde son noktaya vardıran mu’ciz içeriği ayetlerdir. İnsan bu ayetlerle hayatını anlamlandırırsa kendine erme noktasında kilitlenip kalmaz kemale yürüyerek Allah’a yaklaşır. Bu sayede dünya ahiret bütünlüğünü yani hayatın sırrını bir tarafından yakalamış olur.
0 Yorum - Yorum Yaz


  İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN-I KERİM

   İnsanı diğer varlıklardan ayıran şey, onun hayatı anlamlandırma çabasıdır. İnsandaki anlam arayışı doğuştan gelen bir özelliktir. İlk insandan bu yana herkesteki anlam arayışı ve olan biteni anlamlandırma hali aynıdır. İnsan hayatının amacını, nerden gelip nereye gideceğini, öncesini ve sonrasını merak etmiştir ve bunlar gibi daha birçok soruyla karşı karşıya kalmıştır. Bu sorulara din, felsefe, metafizik gibi çeşitli disiplinlerle cevap bulmaya çalışmıştır. 

   İnsan gerçeğinin bir olgusu olan anlam; bilen, tavır takınan, konuşan, isteyen, özgür olan, çalışan, seven, eğiten, eğitilen, inanan, devlet kuran insanın yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç duygusudur. İnsanın kendisini ifade etmesidir.

   Kur'an Nedir?

   Kur'an Hz. Muhammed'e (s.a.v.) Arapça olarak vahiy yoluyla parça parça indirilip, bize tevatürle naklolulan ve Mushaflarda yazılmış bulunan, tilavetiyle ibadet edilen mu'ciz Tanrı kitabının özel adıdır.

   Vahiy

   Vahiy, elçi göndermek, gizlice söz söylemek, ilham, seslenmek gibi anlamlara gelirken, lügat olarak bir bilgiyi muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan ulaştırmak anlamını içerir. Dini bir terim olarak vahiy ise, Allah'ın dilediği şeyleri peygamberlerine muhtelif hallerden biriyle bildirmesidir.

  Ayet: Kur'an'ı Kerim'in herhangi bir suresindeki başı ve sonu bulunan, bir veya daha fazla cümleden oluşan Kur'an birimine ayet denir.

  Sure: Ayetlerden meydana gelen, başı ve sonu bulunan müstakil Kur'an bölümlerinin adıdır.

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


İNSANIN ANLAM ARAYIŞI

‘Anlam’ , insan gerçeğinin bir olgusudur. İnsan, eylemlerinin anlamlarını sorgular. Aksi halde insan anlamsızlık duygusu yaşar. Gören insandır. İnsan, reel bir dünyada ve onun gelip geçici reel olayları içinde yaşar. Hayatı anlamlı bir uğraşla doldurmaya uğraşır. İnsanın fıtri bir özelliğidir.

Kişinin varoluşu obje ile bir ilişki kurarsa başlar. Bu temasla ferdin özünü oluşturan unsurlar içerik kazanır. Aksi halde fert ancak bir öz olarak kalırdı , ortaya çıkamazdı. Bu sebeple anlamlı yaşamak , bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur. Onun için yüzeysel bakışla en alçalmış görünen bir kişi hayatına anlam katabilirken , bir ülkenin kralı anlamsız bir hayat sürebilir.

Bunun sebebi;

*Objeyi kavrayışında ve

*Algılayışta ki anlayış derecesinde(alışta) farklılık vardır. Ayrıca insanların

*Bilgi seviyeleri ve

*İçindeki yaşadığı zaman –mekan  şartları birbirinin aynısı değildir.

=> İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır;

1)Yüksek Değerler

Sevgi ,inanmak , sözdeeylemde doğruluk ,çalışkanlık ,masumluk , dürüstlük , insaflılık , dostluk , vefa , güven , saygı…

2)Araç(Vasıta) Değerler

İlgi ve manfaat alanının değeridir. Her türlü maddi-manevi savet değerleridir.

3)Alışılan Değerler

Alışkanlıkların ,modanın , zevkin , kitle kültürünün değerleri..

ð  Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iki yönde olur.

1)İç Dünya                   2)Dış Dünya

=> İnsanın hayatı anlamlandırmada başka tarzlara genellikle duyarsız kalması ,onun kendi eylemlerini , yani kendi hareket tarzını anlamsız bulmaması , kendi durumunu meşrulaştırması sebebiyledir. Kavramlar onu kullanan kişinin zihniyetine göre anlam kazanır.

Öte yandan insan toplumsal bir varlıktır. Fıtratından kaynaklanan bir sebeple doğayla kurduğu doyurucu ilişkiyi kendi geliştirdiği toplumla kurmak ister. Ama burada bir ikilem yaşanır. Doğadan özgürleşerek doğaya hakim olama arzusu , onu fıtri olandan uzaklaştırmış; içindeki yalnızlığı yenmek için sığındığı toplumda da aradığını bulamamıştır. Çünkü o hem yapan hem bozan ,hem seven hem nefret eden bir varlıktır.

Kur’an İnsandan Ne İster?

OKU + DÜŞÜN + ANLA + YAŞA

=>Kur’an-insan tanışmasını Kur’an-ın insnadan beklediği ‘’etkin okuma’’ yı somut kılmaktır.


0 Yorum - Yorum Yaz


İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN-I KERİM

İnsan varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış,ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.İnsanda ki bu anlama merakı ve öğrenme arzusu insanı insan eden en büyük kuvvettir.Bu durumu örneklendirmek gerekirse;Brezilyanın kuzeyinde bulunan Trumay kabilesi,kendilerinin suda yaşar balıklar olduklarına inanırlar.Yine o bölgede başka bir kabile olan Bororo'lar,kendilerinin kırmızı papağandan geldiğine inanırlar.

İnsanların inanışları insanın fıtratında bulunan anlama/anlamlandırma merakının ifadesidir.Her insan kendisinde bir yetenek eylemlerinde bir anlam görür.Bu yetenek ve anlam ister olsun ister olmasın hiç bir önemi yoktur.Çünkü insanın kendisinde bazı yetenekler görmesi yapıp etmelerine bir anlam vermesi onun hayatta kalmasını sağlar.Çünkü bu durum insan için fıtridir.Gerek fert, gerekse topluluk olarak insanlar fıtratlarını gerçekleştirirken birbirlerini her düzeydeki üretim ve eserleriyle karşılaşmışlar, bu mirası kullanmışlar daha cesur hipotezlere teşebbüs etmişlerdir.Bu türlü karşılaşma ve yüzleşmede, bu türlü yenileşme ve oluşta; bütün insanlık serüvenini, gerçeği araştırırken bütün bir insan fıtratının imkanlarını görmek mümkündür.Bu sayede insan düşüncesini zenginleştirmiş, verimlileştirmiş ve geliştirmiştir.Ama yinede hayatını anlamlandırmak için elde edeceği, erişeceği bir hakikat fikri peşinde olmuş bunun için türlü yol ve yöntemler araştırmıştır.İnsanın bu yol ve yöntemlerde açıklamalar ve anlayışlardaki amacı; hayatı anlamlandırmak yani fıtratının imkanlarını tatmin eden toplu bir görüşe, evrensel bir anlamayaaçıklamaya yükselebilmektir.Onun için anlam bütün varlık koşullarıyla ilişki içindedir.Ama özellikle anlam inanmayı içerir.Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı hali ne olurdu..?İnanmayan insan amaçlarını gerçekleştirmek için nasıl çalışabilirdi..?İçinde yaşadığı durumlara nasıl anlam verebilir,kendisini yapacağı işe verip onu nasıl sevebilirdi.Bunu anlamak için şu sorulara cevap verilmelidir..

1)GÖREN KİMDİR:Gören insandır.

2)NE DE GÖRMÜŞTÜR:Kendinde anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür.

3)NEYİ GÖRMÜŞTÜR:Hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ona amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin değerli olacağını görmüştür.

4)NASIL GÖRMÜŞTÜR:Obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlarla görmüştür.

İnsanın fıtrı kabiliyetlerinin kaynağı nedir? bu sorunu cevabını iki grupta değerlendirmek mümkündür.

1)İnsanın fıtrı kabiliyetlerinin kaynağı kendisi ile savaştığı kaynaktır(TABİAT)

2)İnsanın fıtrı kabiliyetlerinin kaynağı kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynaktır(TANRI)

İnsan olmanın varlık yapısının bir özelliği olarak insan; hayatını anlamlandırırken bu iki yoldan birini seçer.Böylece varoluşunu nasıl gerçekleştirmek istediğini hür bir şekilde ortaya koymuş olur.

  •  insanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam verme; insanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görmesiyle 
  •  Fıtri ilkeleri temel alan (fıtrat-vahiy)temelli anlam verme:insanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesi sonucu gerçekleşir.        
  • Bu duruma göre insan içinde yaşadığı tabiatın,dünyanın ve evrenin hem bir parçası hemde onlardan bağımsız olan bir varlıktır.Bu onun bütün varlık kategorilerini bünyesinde barındırıyor olmasındandır.Hz.Allah bütün insanlara eşit fıtrat vermiştir.İnsanı bilgisayar olarak düşünürsek fıtratı şöyle açıklayabiliriz.Fıtrat insanın hem teknik donanımı hemde işletim sistemidir.İnsanın kendini ortaya çıkaranı tanıması onun için en önemli anlam arayışı olmuştur.Nitekim Hz.Allah gönderdiği peygamberlerle ve kitaplarla insanla konuşmuştur.Onlara yaratılış gayesini ve yapmaları gerekeni anlatmıştır.Onların anlam arayışına ışık tutmuştur.Nitekim bu ışığı yakalamak için gönderilen peygamberler iyi anlanıp gönderilen kitaplar iyi okunup, düşünülüp, anladıktan sonra hayata uygulanmalıdır.Kur'an'ı Kerim insanın bütün sorularına cevap verebilir.

    OKU-DÜŞÜN-ANLA-YAŞA=ANLAM


    0 Yorum - Yorum Yaz


     İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE  KUR’AN –I  KERİM

     

    İNSANIN ANLAM ARAYIŞI SERÜVENİ

     

          İnsan yüzyıllar boyunca varoluşunu ve evreni anlamaya çalışmıştır.İnsanlar eylemlerinde ve hayatlarında bir anlam arar ve gerek eylemlerine gerekse hayatlarına verdikleri anlam sayesinde yaşama tutunurlar. İnsanın anlam arayışı onun doğuştan getirdiği bir özeliğidir. Fakat bu anlam arayışı kişiden kişiye toplumdan topluma değişen bir kavramdır .İnsan hayatı anlamlandırmak için türlü yön ve yöntemler araştırmış ,fakat hakikati aramaktan hiç yılmamıştır.  Filozoflar ve düşünürlerde hakikatin peşinde olmuşlar ,gerek toplumların ideal ve isteklerine göre gerekse bu ideal ve istekleri aşarak hayatı anlamlandırmaya çalışmışlardır.

     

     B.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?

      Anlam; ifade edilen ,anlaşılan şey manasına gelmektedir. İnsanın varoluşu anlamaya çalışması ona anlam veremediği onu anlaşılır hale getirmek istemesinden kaynaklanmaktadır .Bu yüzden ''anlam''  insan gerçeginin bir olgusudur. Anlam ;  inanmayı içerir. Çünkü insan inandığı anlam verdiği doğrular hizasında çabalar. Anlam; görülen ,  bilincine varılan ve inanmayı içeren bir şeydir. Anlam arayan kişi;

           Ancak gören kimdir?

           Nede görmüştür?

           Neyi görmüştür? 

          Nasıl görmüştür? sorularına da  cevap veren kişidir.

     1)GÖREN KİMDİR?

       Gören ;  insandır. İnsan yaşadığı  dünyada ve onun gelip geçici olayları içinde hayatına yaptığı eylemlerle anlam kazandırmaya çalışır. İşte insan hayatına verdiği bu eylemler sayesinde kendi gerçekliğini yaşar.

    2)NEDE GÖRMÜŞTÜR?

     Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşun gerçekleştirmesidir. Anlamlı yaşamak ; bir anlam yaratma ve bu anlamı hayata katma yoludur. Elbette insanlarında hayata bakışları onların hayata verdikleri anlamda birbirlerinden farklıdır. Bu farklılık ise algılayışlarındaki anlayış derecesinde yani alışlarındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır. Ayrıca içinde yaşanılan zaman-mekan ve kültür gibi şartlarda bu farklılıkta ayrı ayrı etkenleri oluşturur.

    İnsanların eylemlerini yöneten 3 grub vardır;

     

     1)YÜKSEK DEĞERLER

        Yüksek değerler doğuştan sahip olunan yani keşfedilen değerlerdir. Sevgi, dostluk , masumluk , dürüstlük ,güven , vefa ,saygı gibi değerlerdir.

     

      Kültür kavramlarla oluşur. Her yüksek değer kavramı açık ve anlaşılır olmalıdır. Yüksek ahlaki değerlerin fert ve topluma hakim olması , bütün varlıklara mutluluk getirir.

       

    2)ARAÇ (VASITA) DEĞERLER

     İlgi ve menfaat alanının değerleridir. Her türlü maddi-manevi servet değerleridir.

      Araç gereçlerin gerçekleştirilmesi ise düşünüp-taşınmalı karar vermeye bağlıdır. Araç değerler ; yüksek değerler alanına müdahale edebilir.

     

     3)ALIŞILAN DEĞERLER

      Alışkanlıkların ,  modanın ,zevkin , kitle kültürünün değerleridir. Yüksek ve araç değerlerinin yönettiği eylemlerle oluşan maddi ve manevi kültür kalıplarıdır.

      Alışılan değerlerin gerçekleştirilmesi; insan otomatikleşen eylemleri ,zevki , modayı , davranış kurallarını ve şekillerini benimser. İşte insan bu üç eylem grubundan birini esas alarak hayatını anlamlandırır. İnsan kendi amaçlarına hizmet eden eylemi anlamlı – değerli bulur. Ayrıca bir eylemin değerliliğinin tasarımı kişiden kişiye değişebilir.

     

      3)NEYİ GÖRMÜŞTÜR?

      

    İnsan hayatı anlamlandırışında amaçlarının ve eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür. Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi 2 yönde olur;

    İç dünyada,  dış dünyada başarısıyla birlikte sağlanır.

     Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi 3 farklı yoldan gerçekleşir;

     1)Amel / eylem ortaya koyarak 

    2)Bir şeyi /bir insanı severek

    ''SEVGİ'' olmazsa bir başka /insanın ''öz'' ünün farkına tam olarak varılamaz.

    3)Musibetlere/sıkıntılara sabrederek.

     

    4)NASIL GÖRMÜŞTÜR?

     

     Kişi , obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar / varlık koşulları ortaya çıkar.Bunlar;

    1)Ana zihniyetler 

    2)Akıl yürütme  ve

    3)Alış zemini üzerinde hareket eder.

     FITRAT ise ; büyüsel zihniyet ve olgusal -eleştirisel zihniyet olarak ikiye  ayrılır.

    Ana zihniyetler ;insanın fıtri yani doğuştan gelen koşullarıdır.Mesela ; konuşma , temel zihniyetler insanın özüyle ;tutumlar , varoluşu ile ilgilidir

     .İnsanda öz(fıtrat) varoluşu ile ilgilidir.İnsanda öz(fıtrat) varoluştan önce gelir.Yani varoluşun temeli öz'dir.İnsan hayatını anlamdırırken doğru ve değerli amelde bulunması için örnek/önder kişilerle ihtiyaç vardır.İnsan sürekli bilgi akımı; iletişim içerisindedir.İnsanlar edindikleri bilgilerle davranışlarda bulunurlar.Ayrıca birey bilgiyi başkalarına aktarır.Bu bilgi nesilden nesile devredilen bir bilgi oldugu için kültürü oluşturur.Bilgi çeşitleri ise kültürün öğelerini oluşturur.İnsan bu kültür birikimi içinde hayatı anlamaya , anlamlandırmaya çalışır. Eğer insan kendini ve çevresini anlayamazsa dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak algılar ve ''gerçekleri' 'yaşayamaz.

     Eğer insana hayatı anlamlandırması için yol gösterecek bir rehberi olursa birey varoluşunu anlayabilir.Bu yol gösterici de vahiydir. Vahiy insana kamil insan/muttaki insan olmayı hedef gösterir .Buda Kur-an-ı kerim 'i okuyup,düşünerek , anlayarak bunuda yaşayarak başarır.

     

      İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN-I KERİM

     

     İnsanlara verilmiş fıtri imkanlar insanların hayatı anlamlandırmasında farklılıklara yol açar.Peki bu özel fıtri kabiliyetlerin kaynağı nedir?

     1)İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı kendisi ile savaştığı kaynak ;TABİAT

     2)Kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynak ;TANRIDIR.

     İşte insan bu iki yoldan birini seçerek varoluşunu nasıl gerçekleştirmek istediğine karar verir.   İnsanın fıtratı ve tabiattaki yeri emanet ve hilafet görevlerini yerine getirme sınavında başarılı olması içindir. Bu noktada Kuran-ı kerim insanın fıtri bütünlüğünü öğreten vahiy mahsulü bir kitap olarak karşımıza çıkar. Kuran-ı kerim ; insandan özünü bulmasını , duygu ,düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını yani var olma bilincinin farkına varmasını ister. Kur-an' la gerçekleştirilmiş anlam, insana  ALLAH 'a yönelme ,yüksek ahlaki değerleri yaşama , ALLAH 'ın insan için yarattıklarından yeterli ölçülerde yararlanma yollarını  sağlar. Mümin Kuran-hayat bütünlüğünde başlangıcı iman olan hayatındaki anlam arayışı üç yolla gerçekleştirir;

     1)Amel 

     2)Hz.Peygamber'i  sevmek 

     3)Dünya sınavına sabretmek

      

                          KUR'AN NEDİR?

    A.KUR'AN BİR KİTAPTIR

     Kur'an  ,birbirine yakın harfler ,kelimeler , ayetler ve surelerden oluşur. Ayetler ve surelerin içerdiği anlamlar birbirlerini doğrular.Kur'an 'daki hükümler , kurallar içiçedir.

     Kur'an'ın ilk emri olan ''ikra'-oku..!''sözcüğüyle aynı kökten gelmesi son derece anlamlıdır.

     Kur'an , insanlığa yüksek ahlaki değerleri gösteren vahiy mahsulü bir kitaptır.

     

     Bir kitap olarak Kur'an'ı kerimi degerlendirecek olursak bir kitapla hem ortak hem de farklı yönleri vardır.Kur'an'ın kapsamlı , özlü bir anlatımı vardır.Ayrıca az kelime ile birçok mana anlatılır.Kur'an'ın en temel konusu ''TEVHİD'' inancıdır.Onu okuyan insan , Kur'an'ın Allah hakkında iki hususu vurguladığını tespit eder;

      ALLAH, en üstün varlıktır.

     Var denmeye layık tek gerçek varlıktır.

      Kur'an'ın , kendisinden önceki kitaplardan veya Araplardan naklettigi hikayelerden bahsetmesi,insanın anlam arayışının ve vahyin buna cevabının kanıtıdır.

     

     1)VAHİY KELİMESİ

    Kur'an'ı kerim Hz.Peygambere vahiy yolu ile inmiştir.VAHİY; elçi göndermek , ilham , gizlice söz söylemek ,ikinci şahsa ilka olunan söz , seslenmek , acele etmek gibi anlamlara gelmektedir.Kur'an'ı Kerim , nüzul asrı insanına kendisiyle , sonraki asır insanına ise insanı , hayatı , tabiatı , evreni anlamlandıran ilkeler içeren muhtevası ile meydan okumaktadır.


    0 Yorum - Yorum Yaz


    ‘’KUR’AN NEDİR ?’’

     

    A.İnsanın Anlam Arayışının Serüveni

    İnsan, geçmişten bu yana sürekli olarak yaşadığı dünyayı, kâinatı anlamaya çalışmış ve tüm bu çabası içerisinde de en az tanıdığı yine kendisi olmuştur.

    İnsanlar kendilerini, yani varoluş sebeplerini bir manayla ifade etmek isterler. Örneğin Brezilya’nın kuzeyinde bulunan Trumay Kabilesi, kendilerinin suda yaşayan hayvanlar olduklarına inanırlar. Bu durum onların kendi varlıklarına bir dayanak oluşturduklarını gösterir. Bireyin  fıtratındaki inanma isteği onun yaşamı anlamlandırma isteğini ortaya koyar.Bundan dolayı hiçbir insan kendi hareketlerini anlamsız bulmaz.Ayrıca herkes anlamını kendi bulmalı ve bulduğu anlamın sorumluluğunu  da üstlenmelidir.İnsanın düşünce ve eylemleri geçmişten bu yana konuşulmuş ve üzerinde önemle durulmuş konulardandır.Buradaki önemli noktalardan biri de bir düşüncenin kabul görmesini sağlayan o düşüncenin mantıksal tutarlığı ve gerçeğe uygunluğudur.

     

    B. İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?

    İnsanın anlam arayışındaki anlam kelimesi, insanın tüm yapıp etmelerini gözeten vs ifade etmektedir. Buna göre anlam insan gerçeğinin bir olgusudur ve anlam tüm fıtratla ilişkilidir. Böylece anlamın görülen bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şey olduğunu anlıyoruz. İnsan eylemlerini gözeten değerler  3 kısımda incelenir: Bunlar, yüksek  değerler(sevgi, inanmak vs) , vasıta değerler(ilgi ve menfaat alanı) , sonuncusu ise alışılan değerlerdir.

    İnsanın anlam konusunda gördüğü şey amaçları ve bu çerçevedeki eylemleridir. Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi de insanın iç ve dış dünyasında olur. İnsanın tamamıyla varoluşu bu bütünlüğün elde edilmesiyle sağlanır.İnsanın nasıl gördüğü sorusunun cevabında da fıtratından gelen imkanların sebebiyet verdiğini görüyoruz.Temelinde ise zihniyet vardır,zihniyet denilen kavram ise fıtraten ve tutumsaldır.Zihniyet insanın özüyle tutumlar ise varoluşu ile alakalıdır.İnsan bu anlam çabası içinde kendisine yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç duyar çünkü yaşantısı ile kendisi arasında bir bağ kurmak ister.Tam da bu nokta da vahiy devreye girer.Vahiy özgür bir varlık olan insanın özüne seslenir.Bireyi uyku durumundan kurtarıp onu anlam arayışı gerilimine sokmaya çalışır

     

    C.İnsanın Anlam Arayışı ve Kuran­­­ -ı Kerim

    İnsanın fıtratını gerçekleştirmesinden kaynaklanan farklılıklar vardır. İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşir. Bunlar ben merkezli anlam verme ve ‘’Fıtrat-vahiy temelli’’ anlam verme diyebiliriz. İnsan hem içinde yaşadığı tabiata bağlı hem de ondan bağımsızdır. Hem ben merkezciliği hem toplumsallığı bir aradadır.Birey bütün zamanı kapsayan bir anlam ufkunu aramaktadır.İşte Allah , insanların hayatı anlamlandırmaları için peygamberler aracılığıyla vahiyler göndermiştir.Kuran insandan. Zihniyetini Kuran ile inşa ederek Kuran’ın insanını gerçekleştirmesini ister. Kuran vahiy bilinciyle elde edilen bilginin hem kişiyi hem toplumu hem de kâinatı anlamaya olanak sağladığını ima eder.

     

    KUR’AN NEDİR?

    A.Kuran Bir Kitaptır

    Kuran kelimesine baktığımızda, muciz Tanrı kitabının özel adı olduğunu görürüz. Kuran birbirine yakın ayetler, harfler, kelimeler den oluşur, hüküm kurallar vardır, ayetler birbirini doğrular daha birçok özelliği vardır. Kuran vahiy mahsulü bir kitaptır. Kuran iki kapak arasındaki yapraklardan oluştuğundan o da bir kitaptır. Bundan dolayı onun normal bir kitapla hem ortak hem de ayırt edici seçici nitelikleri vardır. Kuran’ın son derece özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır. Muciz bir özelliktedir. Tevhid ilkesini içerisinde barındırır ve bu onun önemli bir konusudur… vs vs

    Kuran’ın tüm bu muhtevası hem üslup hem de anlam bakımından mucizedir. Daha önce hiçbir vahiyde gelmeyen yalnızca kendisinin söylediği vahiylerdir. Bunlar tek bir kelime ile insanın anlam arayışına cevap verip, insanın fıtri varoluşunu anlamlandırmasını sağlayan ayetlerdir. Eğer insan bu ayetlerle hayatını anlamlandırırsa kendine erme noktasında kilitlenip kalmaz,kemale yürüyerek Allah’a yaklaşır.Bu sayede dünya ahret bütünlüğünü yani hayatın sırrını bir tarafından yakalamış olur.

     


    0 Yorum - Yorum Yaz


    Kur´an  Nedir ?

    Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu

     

    1-INSANIN ANLAM ARAYISI VE KUR´AN-I KERIM

    A.Insanin Anlam Aarayisi Serüveni

     

     Ve Ademe bütün esmayi ta´lim eyledi.  Bakara 2/31

     Insan, varoldugu günden bu yana sürekli olarak icinde yasadigi dünyayi ve evreni tanimaya ve anlamaya calisir. Insandaki bu anlama meraki ve ögrenme arzusu, insani insan eden en büyük kuvvettir. Insanda kücük yastan baslayan bir icten gelen hareket ile anlamaya calisma yani süphesiz anlama vardir.

    Günümüz zamaninda dünyanin cesitli kabilelerinde insanlar kendini suda yasayan balik veya kirmizi papagan sanir. Bu insanlarin inanislari insanin fitratinda anlama veya anlamlandirma daki merakininin ifadesidir. Bu sebeple hicbir insan kendihareket tarzini anlamsiz bulmaz ve kendisinde bir yetenek ve anlam buldugu icin bu yetenek ve anlam ister olsun ister olmasin hicbir önemi yoktur. Cünkü insanin kendisinde bazi yetenekler görüpyapip etmelerine bir anlam vermesi onun hayatta kalmasini saglar. Tarihten önceki zamanlardan bugüne kadar bütün insanlardaki bu inanma ve anlamlandirma hali aynidir. Cünkü insanin anlam arayisi onun fitri bir kabiliyetidir. Herkes bunu kendi basina bulmali ve buldugu cevabin sorumlulugunu üstlenmelidir. Yani ´´Inandim! / Iman ettim!´´ sözünün sorumlulugunu tasimalidir. Insanin bu kabiliyeti insana idealleri icin yasama hatta onlarin ugruna ölme gücü verir.                                    A.B.D´de Ulusal Ruh sagligi Enstitüsü adina yapilan bir arastirmada Üniversitelerde sekiz bine yakin ögrenciye ´´kendileri icin neyin cok önemli oldugu´´ sorusuna ögrencilerin yüzde 16´si ´´cok para kazanma´´ , yüzde 78´i ise ilk hedeflerinin ´´hayatimda bir anlam bulmak´´ sikkini isaretlemistir. Insanoglu sayisiz bocalama, basarisizlik, yalanlama ve tutarsizlik yasamistir ama yinede fitrati geregi bir bilme cabasiyla fitri imkanlarini kullanarak hayatini ve varligi anlamaya, aciklamaya calismistir.

     

             B.INSANIN ANLAM ARAYISI NASIL GERCEKLESIR

     

    ´´Anlam´´ kelimesi sözlükte ifade edilen, anlasilan (sey), ic, ruh, bicim ve kalp disinda kalan öz cisimle ilgili olmaan hal, yalniz isaretlerin degil ayni zamanda seylerin ve olaylarin isaret ettigi ´´sey´´ karsiliklati verilmistir. ´´Insan anlam arayisi´´ndaki ´´anlam´´ sözcügü ise insanin bütün yapip etmelerini yöneten insanin somut varlik-bütününe ait, bu varlik bütününede temelini bulan varlik kosullarindan birini ifade etmektedir. Insan gerceginin bir olgusudur anlam.

    Anlam, bilen, yapip-eden, degerlerin sesini duyan, tavir takinan, önceden gören ve belirleyen, isteyen, özgür hareketleri olan, seven, caliskan, kendisini bir seye veren, egiten, egitilen konusan v.s bir yapiya sahip olan bir varlik olarak insanin yapip etmelerinde ortaya koydugu bir bilinc olgusudur. Insanin kendini ifade etmesidir. Anlam inanmayi da icerir. Insanin bir bütün olarak varolusunun gerceklestirmesi hem ic hemde dis dünyasindaki basarilariyla birlikte saglanir.

    Insan bu yapip etmelerinde sonuc olarak eylemine bir anlam vererek insan olma kosullarini yerine getirir. Degerleri duyan bir varlik olarak dogru ve degerli eylemde bulunmak yani ( dürüst bir insan, adil bir insan, saygili bir insan olmak ) ister. Kisi kendine ermeyi degilde kendini asmayi amac edinmeli ki varlik bilincine erebilsin, icinde bulundugu nimetleri idrak edip sükretmeli, kabiliyetlerinin sinirini bilmeli ki eylem ve amellerine bu sekil bir anlam verince hayatini nasil anlamlandirdigini ortaya koymus olsun. Anlam inanmayi icerdigi icin inanclarimiz dünya ile aramizdaki baglari olusturur. Bu baglar koptugunda aci cekip mutsuzlasiriz.

    Kültür insanin varolanlar hakkinda hangi yol ile olursa olsun edindigi bilgilerdir. Bu bilgilere dayanarak ortaya koydugu eser ve davranislar sahip olunan kültürün görünümleridir. Bilgi kültür unsurlarini olusturdugu icin önemlidir. Insan fitraten hür bir varlik olarak  hissettigi icin öyle yasamayi ister ve kullanir.

    Vahiy daima Ilahi rizayi arayan ve onun Resulunun var oldugunu daima bilen insan Kamil bir insan olmayi hedefler. Iman etmeleri icin insana yalvarmaz, hür oldugu icin fitratina seslenir ki onu kullanmasini ister, okuyup, düsünüp, anlayarak yasamamizi söyler. Böylelikle anlam arayisina itiliriz.

     

    INSANIN ANLAM ARAYISI VE KUR´AN-I KERIM

             Insanoglu kimseye benzemez ve özeldir.

    Kadin, Erkek, Müslüman, Budist, Okumus, Okumamis olsun veya olmasin tüm insanlar bu fitri imkanlara sahiptir ve degismez, ve her kültürde her cagda gecerlidir buda onun fitratindan kaynaklanir.

    Insan hem dünyanin evrenin bir parcasi hemde onlardan bagimsizdir ve doga ile ic ice oldugunda mutlu olur. Dogadan özgürleserek dogaya hakim olma arzusu icindedir. Dogadan uzaklasmistir ve topluma siginmistir ama aradigini bulamamistir. Cünkü insan hem yapar hem bozar hem sever hem nefret eder ama bu onun elinde olmayan bir sey. Bundan kurtulmak icin hayatinda bir düzen arar. Insani anlamak icin bilgiye ihtiyac vardir.

    Allah Peygamberler araciligi ile yarattigi insanla konusmus ve rehber göndermistir ki insanlara yol gösterici olsunlar ve kendi fitratlarina göre hayatlarini anlamlandira bilsinler. Hayati, tabiati ve evreni degerlendirerek anlamli kilma Allahin vahyine uymakla mümkündür. Vahiy allahin bilgisi oldugu icin hükümleri mutlak dogrudur. Hz. Ademle baslayan serüven insanin varolusuna isik tutar. Bu son Peygamber Hz. Muhammed´e kadar ayni ilke yani tevhid tekrar etmistir. Hayat bir sinavdir ve Insan imtihan edilmekle sorumlu olan bir varliktir. Insanda mevcut olan ve verilen emanetler bulunur.

    Hz. Ibrahim Rabbini ararken bir anlam arayisi icerisindedir. Peygamberler hayatin anlami olmasi icin vahiy yasantilari ile örnek olmuslardir ve insan basibos yaratilmamistir. Fitrata rehber olan yol göstericimiz Kur´an insana bilgiyi nasil ve nicin kullanacagimizi idrak edebilmemiz icin vahye yöneltir. Peygamber efendimizin egitimi ögretimi temeli Kur´an-i Kerime dayaliydi ve bizde okuyup, tedebbür edip ( üzerine düsünme ), anlayip ihlasla yasamaliyiz. Kuranin nasil yasanacagini ve hayati anlamlandiracaginin bilgisini Insanlara sünnet verir. Sahabe hayatina kurani tatbik etmistir.

     

             2-KURAN NEDIR ?

             A.KURAN BIR KITAPTIR

    1-Kuran kelimesi

    Kur´an, Hz. Muhammede arapca olarak parca parca vahiy yoluyla indirilip bize tevatürle nakledilmis ve mushaflarda yazilmis tilaveti ile ibadet edilen muciz tanri Kitabinin adidir. Kuran birbirine yakin harfler, kelimeler, ayetler ve surelerden olusur. Ayetlerde Kuranin ´´Allahin kelami olduguna dair kanitlar vardir ve Hükümleri kurallar icerir. Hem yazilmistir derlenip toplanmistir hemde kalp sayfalarinda ezberlenmistir. Kuran ilk emri olan ´´ikra-oku!´´ kelimesiyle ayni kökten gelir ve okumaya ve ilme vermis oldugu degeri gösterir. Kuran tüm özellikleri ile Insanin hayatini anlamlandirir ve hayat verir. Kutsal Kitap adiyla kendini bize tanitir. Insanoglu sistemi düzgün kullanabilsin diye insana okumasi icin hayat karsisindaki gösterecegi tavra ait ilkeleritoplar ve bildirir. Insan eksik yaratilmistir ve Allahin rzasi ve istegine nasil yonelecegini bilmez.

     

    2-Bir Kitap olarak Kuran

    Kur´an-i Kerim iki kapak arasinda yazili yapraklarda olustugu icin bir Kitaptir. Kur´anin uslubu özlüdür ve anlatimi kapsamlidir. Bazen iki kelimesini anlatmaya sayfalar yetmez. Kuranin amaci Insana hidayet Rehberi olmak yani hayatini anlamlandirmaktir. Önce Insan tek yaraticinin varolduguna iman etmelidir. Allah en üstündür-Var denmeye layik tek gercektir. Kuran kendinden önceki Kitaplari hem tasdik eder hemde onlar üzerinde sahitlik yapar. Kuran Insanin hayatini anlamlandirmak fitratini gerceklestirmesi ve mutlu olmasini saglamak icin gelmistir. Insan ayetlerle hayatini anlamlandirirsa ´´kendine ermek´´ noktasinda kilitlenip kalmaz.

    ´´Kemale´´ yürüyerek Allah´a yaklasir ve hayatin sirrini yakalamis olur.

    O indigo zaman sairler siirlerini Kabe duvarindan indirmisler. Insanlarda inanmayanlarda onun üstünde bir söz olmayacagini itiraf etmisler. O her asirda yeni isiklar sacan ilahi bir nurdur. Kiyamete kadar da degistirilemez.


    0 Yorum - Yorum Yaz
    Ders Malzemeleri
    Lütfen Kopyalamayınız!
    2021-2022 Arşivi
    2020-2021 Arşivi
    2019-2020 Arşivi
    2018-2019 Arşivi
    2017-2018 Arşivi
    2016-2017 Arşivi
    2015-2016 Arşivi
    2014-2015 Arşivi
    2013-2014 Arşivi