Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)

4. Ödev: İzah    25.10.2014


Esbab-ı Nüzul I 4. Ödev: Kur’an ve Bağlam kıraati hülasası nedir? Yazınız.

“Esbab-ı nüzul” hakkında üç kitap ve üç makale (literatür) adı/ bağlantısını (linkini) veriniz. (Tekrar olmamalıdır.)

Hedef tarih: 28 Kasım 2014


0 Yorum - Yorum Yaz


MEHMET VEYSİ ÖZLÜK

ÖĞRENCİ NO: 13952753

BİRLEŞİK DOKTORA

ESBAB-I NÜZUL İLE İLGİLİ FAYDALANABİLECEĞİMİZ KİTAP VE MAKALELER

 

  1. Hanefî,Hasan, Esbab-ı Nüzul’ ün Anlamı Nedir?, çeviren:  Ahmet Nedim Serinsu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,1998,cilt: XXXVIII,s.225-232     (http://ktp.isam.org.tr/ )
  2. Mennau’l-Kattan, Esbab-ı Nüzul, çeviren: Erdoğan Pazarbaşı, İbrahim Görener, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, sayı:11,s. 153-172      http://ktp.isam.org.tr/ )
  3. Yazıcı, İshak, Nüzûl Sebeplerini Bilmenin Kur’ân Tefsirindeki Önemi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1987, sayı: 2, s. 117-128      ( http://ktp.isam.org.tr/ )
  4. Serinsu, Ahmet Nedim, Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul, Şule Yayınları
  5. El-Vahidi, Esbab-ı Nüzul, çeviren: Necdet Çağıl, Necati Tetik, İhtiyar Yayınları
  6. El-Kadi, Abdulfettah, Esbab-ı Nüzul, çeviren: Salih Akdemir, Fecr Yayınları

 




0 Yorum - Yorum Yaz


 

 

SEBEBİ NUZUL KONUSUNDA MAKALE VE KİTAP İSİMLERİ


ZEKARİYA EFE
14922723
DOKTORA


MAKALELER

1-Mennâu'l-Kattân
Esbab-ı Nüzûl, çeviren: Erdoğan Pazarbaşı, İbrahim Görener, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, sayı: 11 [Prof. Dr. Şaban Kuzgun’un Anısına], s. 153-172

 2-Demirci, Muhsin
Esbâbu’n-Nüzulün Kur’an Tefsirindeki Yeri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1993-1994, sayı: 11-12, s. 7-25

3-Hanefî, Hasan
“Esbab-ı Nüzul” ün Anlamı Nedir?, çeviren: Ahmet Nedim Serinsu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1998, cilt: XXXVIII, s. 225-232

 
4-Köktaş, Yavuz
Esbâbu Vurûdi’l-Hadîs İlmi: Kapsamı ve İçeriğine Yeni Bir Bakış, Usûl: İslâm Araştırmaları, 2005, sayı: 4, s. 131-156

 5-Polat, Selahattin
Esbab-ı Nüzul Üzerine, I. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu, 03-05 Şubat 1995, 1995, s. 110-117

 
6-Şamsuddîn, Sahiron
Bintu’ş-Şâtî Perspektifinde Esbâbü’n-Nüzûl , çeviren: Orhan Atalay, EKEV Akademi Dergisi - Sosyal Bilimler -, 1999, cilt: II, sayı: 1, s. 103-118

7-Türcan, Selim
Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, İslâmî İlimler Dergisi, 2007, cilt: II, sayı: 1, Kur’an Özel Sayısı: 2, s. 119-138

 
8-Aydemir, Abdullah
Esbabü'n-Nüzul, Diyanet İlmi Dergi [Diyanet Dergisi], 1972, cilt: XI, sayı: 1, s. 28-36

 
9-Çetin, Mustafa
Nüzûl Sebepleri (Esbâbü'n-Nüzûl ), Diyanet İlmi Dergi, 1994, cilt: XXX, sayı: 2, s. 95-120

 
10-el-Bâr, M. Ali
el-Cenînü’l-Müşevveh (Esbâbühû ve Teşhîsuhû ve Ahkâmühû), Mecelletu Mecmai’l-Fıkhi’l-İslâmî: Râbıtatü'l- Âlemi'l- İslâmî, 1426/2005, sayı: 4, s. 287-468

ESERLER
1-    ELVAHİDİ, ESBABU’N-NÜZUL
2-    ES-SÜYUTİ, LÜBABU’N-NÜKUL Fİ ESBABİ’N-NÜZUL
3-    ABDUFETTAH EL-KADİ, ESBABU’N-NÜZUL
4-    AHMED NEDİM SERİNSU, KURANIN ANLAŞILMASINDA ESBABUN-NÜZULUN ROLÜ




0 Yorum - Yorum Yaz


KUR’AN VE BAĞLAM kıraati hülasası 06.11.2014

Adı ve Soyadı: ALİ AKKUŞ

Öğrenci No: 14922706 ( DOKTORA)

Dönem: 2014/2015 GÜZ DÖNEMİ

Konu: ESBAB-I NÜZUL I-4.ÖDEV

ESBAB-I NÜZUL KİTABI HÜLASASI VE İLGİLİ KİTAP VE MAKALELER -06.11.2014

      BİRİNCİ KİTAP

Kuranın anlaşılmasında sebeb-i nuzülun rolünü belirleyebilmek için bazı kavramların belirlenmesi gereklidir. Bu kavramlar öncelikle ulumul Kur’an ve esbab-ı nuzüldür.

Kur’an ilimleri Kur’anı anlamak için bir araç olarak değerlendirilmiştir. İlk asırdan beri bütün âlimlerin dikkatini çekmiştir. Tedvin döneminin başlarında, Kur’an ile ilgili bütün manalara delalet eden bilgiler anlamında kullanılmıştır. Ancak Kur’an ilimleri tek tek ele alınmış ve muayyen bir alanda uzmanlaşmış özel bir bilgi alnı olarak görülmüştir. Mesela garibul Kur’an, kuranın bütün müphem kelimlerini inceleyen bir ilim dalı olmuştur. Aslında bu anlamda bütün Kur’an ilimleri içiçe geçmiş bir durumdadır. İlk asırlarda ulumul Kur’an bu nedenle ulumu-t tefsir olarak anlaşılmıştır. Ulumul Kur’an kavramını ilk kez kimin kullandığı kapalı bir konudur. Ancak Zerkeşi (v. 794), Hicri 8.yüzyılda Kur’an ilimlerini sistemleştirdiği bilinmektedir.

Kur’an ilimlerinin kuranın işaret ettiği bütün bilgi sahalarına şamil olması hatalı bir durumdur. Çünkü bu bizi bütün tecrübî bilimleri Kur’an ile irtibatlandırmaya götürür. Bunun Kur’an araştırmalarına bir yararı yoktur. Diğer yandan Kur’an ilimlerinin sayısına herhangi bir sınır konulamaz. Her âlimin kendi döneminin kültür ve bilim anlayışı ile doğru orantılı olarak artabilir. Bu anlamda her alanın uzmanları ile yardımlaşmak faydalı olacaktır.

Kur’an ilimlerini şöyle tanımlayabiliriz; konusu her yönüyle Kur’anı Kerim olan, Kur’an ile ilgili veya kuranın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, kuranın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi türüdür.

Esbab-ı nuzül ilmi Kur’an ilimlerinin bir paraçası olarak Zerkeşi tarafından beyan edilmiştir. bu anlamda ulumul Kur’an tabiri genel anlamda, esbab-ı nuzül ilmi ise özel anlamda kullanılmıştır.

Esbab-ı nuzül ilmi kuranın anlaşılmasında çok önemli olan ilim dallarından birisidir. Hatta sahabilerin Kur’anı anlaması ve tefsiri sebeb-i nuzülü bilmekle eş değer görülmüştür.

Sebei nuzülun tanımını şöyle yapabiliriz; nuzül ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygambere yöneltilen bir soruya vuku bulduğu günlerde bir veya birkaç ayetin cevap vermek ve hükmü açıklamak için nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebebi nuzül denir.

Esbab-ı nuzülü kayıda geçip nakleden ilk eserler hadis mecmualarıdır. Hadis kitaplarının tefsir bölümlerinde bunlar zikredilmiştir. Amaç nuzül ortamındaki hadiseleri gelecek nesle aktarmaktır. Bunlar kuranın anlaşılmasında yeni boyutlar ve derinlik sağlar.

Esbab-ı nuzül ancak sahih nakille bilinebilir. Bu anlamda içtihata ve rey’e yer yoktur. Sebebi nuzül akılla idral edilmesi mümnkün olmayan, sahabilerden müsned-merfu olarak nakledilen rivayetlerdir. Sahabinin müsned-merfu olmayan rivayetleri ise tefsir rivayeti yerine geçer ve mevkuf olarak isimlendirilir. Bunlara sahabenin sebeb-i nuzül değerlendirmesi diyebiliriz. Bu anlamda sahabenin içtihadı söz konusudur. Sahabiler mevkuf rivayetlerde ayetten anladıklarını ifade etmişlerdir. Bizzat Hz. Peygamberden alınmış bir bilgi değildir.

Tabiundan gelen esbab-ı nuzül rivayetleri “mürsel rivayetler” olarak adlandırılır. Bu rivayetlerde sahabi ismi anılmaz ise ref adını alır ve bu yine mürsel olarak bilinir.

Hadis mecmualarında zikredilen rivayetlerin sıgaları yani kalıpları çok önemlidir. Ancak bu mesele tefsir kitaplarında sistematik olarak ele alınmamıştır. Bu nedenle esbabı nuzül rivayetlerini tasnife tabi tutumamız, hadiseleri ayırt edip değerlendirmemiz lazımdır. Böylece sebebi nuzül rivayetlerini iki gruba ayırarak inceleyebiliriz:

1.      Sebep ifade etmede nass olan kalıplar

2.      Sebep ifade etmede nass olmayan kalıplar

Nass ifade eden kalıplar, nuzül ortamı rivayetleri kapsamında bir delil olarak kullanılır. Ancak nass olmayanlar bu dönemin kapsamı dışında kalırlar. Sadece içeriksel manasına delalet ederler. Bu ikinci tür rivayetlerin tefsir için olduğunu bilmek lazımdır.

Sebebi nuzül rivayetleri birçok açıdan tasnife tabi tutulabilir. Bunlardan Tahir B. Aşur ve özellikle Dehlevi’nin tasnifleri geleneksel yaklaşımı aşabilecek niteliktedir.

Yukarıda belirtilen birinci bölümdeki, nass olan kalıplar müsned-merfu olan ve nuzül ortamına ait olan sebe-i nuzül rivayetleridir. İkinci kısım, nass olmayan rivayetler ayetin manası kapsamına giren, tefsir için söylenmiş ve nuzül ortamına dâhil olmayan mevkuf ve mürsel rivayetlerdir.

Sebeb-i nuzül rivayetlerinde ihtilaf edilmiştir. Bunun sebebi her ayet için bir sebep bulma isteği ve rivayetlerin nuzül ortamını yansıtıyor gibi yorumlanmasıdır.

Rivayetlerde ihtilafa düşülmesi, umum-husus, teahhür ve teaddüd gibi problemler ortaya çıkarmıştır. Aslında bu açıdan bakılınca nuzül ilmi, kuranın, tenasüp-insicam ilminin bir alt dalı olarak değerlendirilebilir. Çünkü bu alt bilim dalları içiçe bir durum arz etmektedirler. Tenasüp ilimlerinde akıl ve rey kullanılmaktadır. Bu nedenle ihtilafa yer vardır. Ancak bu durumda kuranın bütünlüğü göz önünde bulundurulmalıdır.

Müfessirlerin sebebi nuzül rivayetleri hadisçiler tarafından tenkit edilmiştir. Mesela Ahmet bin Hambel “üç şeyin aslı yoktur; melahim, megazi ve tefsir” demekle bu durumu tespit etmek istemiştir. Çünkü bu eserlerde tenkit edilen bol miktarda zayıf ve mevzu rivayet bulunmaktadır. Müfessirlerimizin hadis bilgilerinin zayıf olması nedeniyle, zayıf, garip, münker ve israili birçok hadis zikretmişlerdir. Bu nedenle rivayetin tefsirde bulunması onun sahihliğine delalet etmez. Müfessirlerin bu zayıf rivayetlere aktarmalarının sebebi, topladıkları bilgilerin yok olup gitmesidir. Bu endişe ile her bilgiyi kitaplarına yazarak gelecek nesle aktarmayı düşünmüşlerdir.

Bu âlimler senedi zikretmiş olmakla sorumluluktan kurtuldaklarını düşünmüşlerdir. Bunların değerlendirilmesini de gelecek nesillere bırakmışlardır. Ancak kendileirnden sonra gelenleri bu rivayetleri kabul etmekle yükümlü tutmamışlardır.

O halde tefsir kitaplarındaki sebeb-i nuzül ile ilgili rivayetler hadis âlimlerinin ortaaya koyduğu hadis sened tenkidi yöntemleri ile sıkı bir elemeden geçirilmelidir. Bunun için enstitü çalışması yapılmalı, bilgisayarlardan ve teknolojiden yararlanılmalıdır.

Nuzül rivayetlerinin sistemli bir şekilde değerlendirilmemesinden dolayı bazı sorunlar ortaya çıkmıştır. Nuzül sebeplerinde ortaya çıkan ihitilaflar hadis tenkidi ile giderilebilir. Sahabenin mevkuf olan tefisr için bildirdiği rivayetler müsned-merfu kabul edilip sahih rivayet yerine konulamazlar. Aynı şekilde Tabiinlerin mürsel rivayetleri de sahih nass olarak kabul edilemez.

Diğer bir problem senedsiz rivayetlerdir. Müfessirlerimiz tefsirlerinde senedi kaldırmışlar ve senedsiz rivayetler nakletmişlerdir. Bu tutum sonraları istismar edilmiş ve birçok problem ortaya çıkmıştır. Başka bir problem de rivayetlerin tasmifine dikkat edilmemesidir. Çok sayıdaki rivayet birbiri ile etmektedir. Hepsi geçerlilik iddiasındadır.  Bu nedenle sağlıklı bir tasnife tabi tutulmalıdır.  Ancak bunların klasik yöntemler ile tasnif edilemsi problemi ortadan kaldırmayacaktır. Zaten problemler bu yüzden ortaya çıkmıştır. Bu nedenle yeni bir tasnif yöntemi tercih edilmelidir.

Kuranın anlaşılmasında sebeb-i nuzülün yetersiz kaldığı başka bir alanda rivayeti umum değil husus ifade etmesidir. Âlimlerimizin çoğunluğu “muteber olan, lafzın umumudur, sebebin hususu değildir” kuralına tabi olmuşlardır.

Diğer bir konu bir ayet için bir rivayetin bulunması nedeniyle taadüt ve taahür sorunudur. Bu sorunu çözmenin yöntemi rivayet kalıplarının (siğalarının) tasnife tabi tutulmasıdır.

Rivayetlerin yetersizkalmasının bir diğer sebebi de bunların bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman bakımından uygunsuzluktur. Bu sorunun çözülmesinde, tasnifin faydasının yanında tarih ilminin verileri de çok büyük kolaylık sağlayacaktır. Böylece çelişkiler giderilecektir.

Sebeb-i nuzülün bazı olumsuz yönleri de vardır. Bu olumsuz yönlerden birisi, kuranın anlaşılmasında yorum zenginliğini engellemesidir. Bu engelleme, her ayete bir sebep arama çabaları, ayetin çeşitli yönlerinin tek nedene indirgenmesi ve ayetin nuzül dönemindeki olaya sıkıştırılması şeklinde ortaya çıkabilir.

Kuranın anlaşılmasında esbab-ı nuzülün diğer bir olumsuz yönü, kuranın evrensel hedeflerinin, Kur’an-isan-hayat bütünleşmesini engellemesidir.

Herhangi bir hadiseye cevap ve açıklama için inmiş olan ayet insan hayatının ve varlık koşullarının evrensel boyutudur. Bu nedenle ebab-ı nuzül rivayetleri gelecekte de aynı durum ve halleri yaşayacak olan insanlar için de geçerli olmaktadır. Çünkü bir ayetin anlamı, nazil olduğu zaman ve mekân bağlamından çok daha fazla şey anlatmaktadır.

Esbab-ı nuzül rivayetlerinin olumsuz sonuçlarından birisi de konunun istismar edilerek, mezhep hareketlerinde ve şahışların ebedileştirilmesinde kullanılşmıştır. Bu sorun da yine hadi tenkidi metodolojisi ile aşılabilir. Bu nedenle esbab-ı nuzülün değerlendirilmesinde bazı ilkelerden söz edebiliriz.

Genel ilkeler;

1.      Esbab-ı nuzül rivayetlerinin bütününü kuşatmak imkânsızdır.

2.      Esbab-ı nuzülü bilmeden Kur’anı anlamak mümkündür.

Kuranın bir hidayet rehberi olması nedeniyle, Allah, Peygamber, iman esasları, kulluk görevleri, ibadet esasları ile ilgili evrensel ilkeleri kuranın bütünlüğü çerçevesinde anlaşılabilir.

Özel ilkeler;

1.    Durumun gerektirdiğini bilmek için esbab-ı nuzül gereklidir.

2.    Kuranın zahir nasslarının mücmel konumuna düşmesi durumunda esbab-ı nuzül bilinmelidir.

3.    Esbab-ı nuzüle olan ihtiyacı ilk etapta Kur’an belirlemelidir.

Kur’an okurken üstü kapalı bir bekleyiş ortaya çıkıyorsa sebeb-i nuzüle ihtiyaç vardır.

Esbab-ı nuzül rivayetlerinin hadis usulü açısından da değerlendirilmesi çok önemlidir. Bu konudaki ilkeleri şöyle özetleyebiliriz.

1.      Bir rivayetin nass olması ve nuzül ortamını ifade etmesi için müsned-merfu olması lazımdır.

2.      Sahabenin sebeb-i nuzül değerlendirmeleri nass değildir ve mevkuf olduğu unutulmamalıdır.

3.      Tabiun’un esbab-ı nuzül değerlendirmeleri de sahabeninkilerle aynıdır ve mürsel hükmündedir.

4.      Rivayet tenkidi sened-metin bütünlüğü çerçevesinde olmalıdır.

Bunları yapabilmek için akademik projelerin hazırlanması gereklidir. Hadis tenkidinden sonra bu rivayetleri iki şekilde tasnif edebiliriz.

1.      Esbab-ı nuzül rivayetleri

2.      Tefsir için olan esbab-ı nuzül rivayetleri, değerlendirmeleri

Tefsir için olanlar 3 gruptur; Hz. Peygamberin, Sahabe ve Tabiun’un ve müfessirlerin yaptığı nuzül değerlendirmeleridir. Bunların dışında iki önemli ilke daha vardır. Bunlar “kuranın bütünlüğü ve siyak ve sibakın göz önünde bulundurulmasıdır. Aslında kuranın bütnlüğü bütün yönleri içermektedir. Cümle bütünlüğü, sure bütünlüğü, teşri bütünlüğü, tarih bütünlüğü, siyak-sibak bütünlüğü… Zaten kuranın tertibi de nuzüle göre değil kuranın bütünlüğüne göre yapılmıştır. Bu arada kuranın nuzül asrı için olan bakış açısı bugun için de geçerlidir. Çünkü hayat insan ve onun karaketeri ve sorunları hala devam etmektedir.

Sürenin nuzül sebebinin bilinmesi siyak ve sibak konusunun da anlaşılması için faydalı olmaktadır. Böylece ayetin-surenin bağlamı oluşmaktadır. Esbab-ı nüzul insan yapıp etmeleri olması nedeniyle her insanı fiilde olduğu gibi tarihsellik içermektedir. her çağdaki insani formlar yakalanacak benzer olaylara aynı ilkeler uygulanabilir. Bu anlamda sebebi nuzül, orijinal yourm-orijinal tarihtir. Çünkü bunlar kuranın soyut bir düşünce değil yaşanmış yaşanabilir bir hakikat olduğunu ortaya koyar. Bu nednle esbab-ı nuzülün faydaları da vardır.

1.      Kuranın anlaşılmasında bakış ufkuna girmemiş çok sayıda unsurun olduğunu bildirir.

2.      Konulu tefsir çalışmalarında istifade edilebilir.

3.      Nedensel halkarı geriye doğru izleme fırsatı veriri.

4.      Müfessirlerin monografik çalışmalarında faydalı olur.

İKİNCİ KİTAP

Kur’anı kerimin anlaşılmasında esbab-ı nuzül rivayetleri çok faydalı olmuştur. Ancak, seneddeki zayıflıkları yüzünden birçok teaddüdü de beraberinde taşımıştır. Bu nedenle müfessirlerin rivayetleri sahih bir nass olarak değerlendirilmesi gerekmemektedir.

Müfessirler her rivayeti, zayıf olsun, mevzu olsun, olmasın kitaplarında aktarmışlardır. Bunun nedeni buldukları şeylerin yok olmasından korkmalarıdır. Sonra gelenleri de bunları kabule zorlamamışlardır. Hadisçilerin bunları nakletme sebepleri ise senedini zikrettikten sonra kendilerinden sorumluluğun kalkmış olduğunu düşünmeleridir. Bu nedenle Ahmet bin Hanbel başta olmak olmak üzere birçok hadisçi tarafından eleştirilmişlerdir.

Bu rivayetlerin örneklerinden biri de SA’LABE Kısassıdır. Tevbe suresi 75. Ayetin anlaşılması için zikredilmiştir. Olayın özü, sa’labenin zekâtının Hazreti Peygamber ve daha sonraki halifeler tarafından alınmayıp reddedilmesidir. Başta söylenen ilkeler uygulandığı zaman bu rivayetin sahih nass olmadığı ve dolayısı ile nuzül dönemine ait olmadığı görülecektir. Ancak kuranın mana zenginliklerini anlaşılması ve benzer olaylar açısından değerlendirilebilir ancak nass ifade etmez.

ÜÇÜNCÜ KİTAP

Tarihselik kavramı, tarih yapan bir varlık olarak insanı tarih hakkındaki tecrübelerinden elde ettiği bilginin bir boyutunu ifade eder. Yani insanın varlık şartlarından kaynaklanan, tecrübe ettiği bir durumla, tarihle ilgilidir.

Bu nedenle filozoflar da bu konuda görüşlerini bildirmişlerdir. Kendilerine göre kavramlar geliştirmişlerdir. Ancak her kavram izafidir ve değişebilir. Buna kavramların AÇIKLIK özelliği denir.  Kavramların değişmeyen yönüne ise SEÇİKLİK denir. Bu bir varolanı diğerlerinden ayıran yönüdür aynı zamanda. Tarihsellik kavramını da felsefi kılan bu iki yöndür. Tarihsellik nedir? Sorusuna felsefeciler, hukukçular, epistemoloji, hermeneutik, linguistik değişik cevaplar vermektedir. Tarihsellik kavramı 18.yüzyılda insan bilimleri ile doğa bilimleirinin ayrıştırılma çabaları sonucu ortaya çıkmıştır. Dilthey iki bilimin konuları bakımından değil, yöntemleri bakımından ayrıldıklarını söyler ve insan bilimlerinin tarihle özdeş, tarihin kendisi olduğunu ve bunun ancak dil ile öğrenilebileceğini hatta anlaşılabileceğini söyler.

Sonuçta batı düşüncesine ait bu kavramların tarih içerisinde geçirdikleri bu değişimin belirli bir kültürün, paradigmanın ürünü olduğu unutulmamalıdır. Böyle bir geçmişe sahip olmayan müslümanlar için aynı problemi aynı bir tarazda tartışmak çok tutarlı olmamaktadır.

Kur’an, insanlar tabiat arasında organik bir bağ görür. Kâinata, tabiata ve insana tamamen farklı bir dünya görüşü ile bakar. Bu nedenle tarihselcilik ve esbab-ı nuzül değerlendirilirken hangi bakış açısı ile baktığımıza dikkat etmeliyiz. Kültürler arası kavvram aktarmalarına dikkat etmeliyiz. Bu anlamda Thomas S. Kuhn (1922-1996) dil ve kültür bağlantısına vurgu yapmaktadır. Problemin çözümü dilden geçmektedir. Dünya görüşünün oluşmasını da kültür sağlar. Tarihsellik de bir kavram olarak bir oluşum süreci bakımından ortak kültüre aittir. Anlam içeriği dolayısıyla özgü kültüre aittir. O halde esbab-ı nuzül ve ortak kültür bağlantısı nasıl kurulur? Bunun için kuranın genel ilkelerini zikredelim.

Öncelikle kuranın temel konusu insandır. İnsanı hidayete iletme gayesi kuranın tarihsellik bağlamının temel karakterini de ortaya koyar. Böylece Kur’an geçmişi, şimdiyi ve geleceği insan eyleminin bir alanı olarak görür. Yani kurana göre insan tarihsel bir varlıktır. Aslında Kur’an insanın sadece tarihsel değil, bütün varlık koşullarına cevap veren ilahi bir mesajdır.

Nuzül ortamı da kuranın hayatı göstermek konusunda aracı deliller olarak görülebilir. Bu nedenle Kur’an- hayat bağlantısı kopmuş değildir, hala devam etmektedir.  Nuzül ortamının tarihsel bir unsuru olan esbab-ı nuzül, tarihsel bir şart değildir. Yani kuranın inzali esbab-ı nuzülün varlığına veya yokluğuna bağlıu değildir. Kuranın nuzülü ilahi iradeye bağlıdır. Sebebi nuzül kuranın inzalinin gerçek sebebi değildir. Ayrıca Kur’an nuzül sırasına göre vey nuzül sebeplerine göre tertip edilmemiştir. Çünkü amacı insanın hidayetidir.

O halde nuzül sebepleri-tarihsellik ilişkisine,

1.      esbab-ı nuzülün kuranın bütünlüğü içindei yeri

2.      İnsanın tarihsel bir varlık olması bağlamında bakılmalıdır.

Bunun için de nuzüle önerilen şekilde bakılması gerekmektedir.

1.                Esbab-ı nuzül rivayetleri orijinal tarihtir.  Sahabenin rivayetleri ile aktarılan bu nüzul ortamı bilgisi Kur’an’ı Kerimin orijinal yorumu, kuranın tarihine de orijinal tarih denilebilir.

2.                Tefsir için olan esbab-ı nuzül rivayetleri düşünülmüş tarihtir.  İncelendiğinde görülecektir ki esbab-ı nuzül Kur’an-insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş, insanı yapıp etmelerdir. Buradan insan ve hayatla ilgili, genel ilkeler tespit edilebilmektedir.

Sonuç olarak;

a.       esbab-ı nuzül, kuranın soyut bir düşünce değil, yaşanmış bir hakikat olduğunu ortaya koyar.

b.      Başka kültürlerin kavramları kullanılırken içerikleri dikkate alınmalıdır.

c.       Her yazar kullandığı kavramı açıklık-seçiklik olarak ortaya koymaldır.

d.      Hermeneutik, semantik ve linguistik gibi kavramları bu şekilde içselleştirirek kullanmalıyız.

e.       esbab-ı nuzülden tarih-siyer yazımında faydalanmak da ancak bu şekilde olur.

Esbab-ı nuzül rivayetleri ile yazılacak orijinal tarih nuzül asrını en sahih şekilde izleme imkânını verebilir. Orijinal tarih kuranın hayatla bütünleşmesini verirken,  yorumlanmış tarih, kuranın yaşanabilir olduğunu anlamada faydalı olabilir.

  

       KİTAPLAR;

1-      ÇETİNER, Bedreddin, Fatiha'dan Nâs'a Esbâb-ı Nüzûl, Çağrı Yayınları/Kuran Kitaplığı Dizisi

2-      el-VÂHİDÎ, Esbâbu'n-Nüzûl, II. Bsk., Beyrut 1991, s. 190.

3-      VÂDİ‘Î, Ebû Abdirrahmân Mukbil İbn Hâdî (1987), es-Sahihu’l-Müsned min Esbâbi’n-Nüzûl, Kahire: Mektebetü İbn Teymiyye.

4-      es-SUYUTİ, İmam Celaleddin, Lubabu’n-Nukûl fi Esbabi’n-Nüzul, Fatih Yayınevi: 2/722. Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/571.

  MAKALELER;

1- Hasan Hanefî, “Esbab-ı Nüzul” ün Anlamı Nedir?, (çev. Ahmet Nedim Serinsu), AÜİF Dergisi, 1998, cilt: XXXVIII, s. 225-232.

2- Yıldırım, Suat, Kur’ân’ın Nüzûlünden Sonraki Târihî Hâdiselere Tatbik Edilmesi Hak-kında, Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi Dergisi, 1975, sayı: 1, s. 79-102

3- POLAT, Selahattin, Esbab-ı Nüzul Üzerine, I. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu, 03-05 Şubat 1995, 1995, s. 110-117.

4- TÜRCAN, Selim, Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, İslâmî İlimler Dergisi, 2007, c. II, sayı. 1, s. 119-138.

 




0 Yorum - Yorum Yaz


KERİM ENDEZ

BİRLEŞİK DOKTORA

ÖĞRENCİ NO=14952705

DÖNEM=2014/2015 GÜZ

ESBAB-I NUZÜL İLE İLGİLİ YARARLANABİLECEĞİMİZ LİTARATÜRLER

1=Türcan, Selim Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, İslâmî İlimler Dergisi, 2007, cilt: II, sayı: 1, Kur’an Özel Sayısı: 2, s. 119-138( (http://ktp.isam.org.tr/ )

2-Recep Çetintaş, Tefsirde Esbab-ı Nüzûl Problemi, 1999, Yüksek lisans tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tez danışmanı: Prof. Dr. M. Zeki Duman(http:// http://literatur.gen.tr/)

3-Muhammed b. Es’ad Iraki, Esbabü’n-Nüzûl ve'l-kasasü'l-Furkaniyye, dirase ve tahkik; İsam Ahmed Ahmed Ganim. Riyad 2007, Matbu tez (Master) (http:// http://literatur.gen.tr/)

4- Merve Dilek Yolcu, İbn Kesir Tefsirinde Esbab-ı Nüzûl, Atatürk Ünv. (http:// http://literatur.gen.tr/)

 

ESBAB-I NUZÜL İLE İLGİLİ YARARLANABİLECEĞİMİZ KİTAPLAR

 

1-Abdurrahman Elmalı, Fahreddin er-Razi’de Esbab-ı Nüzûl Değerlendirmesi, Şanlıurfa : Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1998

2-Bedreddin Çetiner, Fatiha’dan Nas’a Esbab-ı Nüzûl (Kur’an Ayetlerinin iniş sebebi),İstanbul, Çağrı Yayınları, 2002

3-Hasan Tahsin Emiroğlu, Esbab-ı Nüzûl, Konya 1983

5-Ahmet Nedim Serinsu, Sa'lebe kıssası (Esbab-ı Nüzûl'e yeni bir yaklaşım),Şule Yayınları,

6-Ahmet Nedim Serinsu, Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzûl, Şule Yayınları

7-Yakup Bıyıkoğlu, Şevkani’nin Fethu’l-Kadir’inde Esbab-ı Nüzûl ve Kur’ân’ın anlaşılması(ayetlerin iniş sebepleri), Rağbet Yayınları

 




0 Yorum - Yorum Yaz


Habib Baygın

14952703 (B.Doktor)

Esbabı Nüzul İle İlgili Literatür

Makaleler

1.      POLAT, Selahattin, Esbab-ı Nüzul Üzerine, I. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu, 03-05 Şubat 1995, 1995, s. 110-117.

2.      Türcan, Selim
Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, İslâmî İlimler Dergisi, 2007, cilt: II, sayı: 1, Kur’an Özel Sayısı: 2, s. 119-138

3.      Köktaş, Yavuz 
Esbâbu Vurûdi’l-Hadîs İlmi: Kapsamı ve İçeriğine Yeni Bir Bakış, Usûl: İslâm Araştırmaları, 2005, sayı: 4, s. 131-156 

 

Kitaplar

1.      Ahmet Nedim Serinsu, Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzûl, Şule Yayınları

2.      Yakup Bıyıkoğlu, Şevkani’nin Fethu’l-Kadir’inde Esbab-ı Nüzûl ve Kur’ân’ın anlaşılması(ayetlerin iniş sebepleri), Rağbet Yayınları

3.       es-SUYUTİ, İmam Celaleddin, Lubabu’n-Nukûl fi Esbabi’n-Nüzul, Fatih Yayınevi: 2/722. Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/571.

4.      el-VÂHİDÎ, Esbâbu'n-Nüzûl, II. Bsk., Beyrut 1991, s. 190.

 

 




0 Yorum - Yorum Yaz

Bochra REFAS DOK.14922707    11.11.2014

 

Bochra refas

14922707

Doktora

 

عنوان الكتاب: أسباب النزول

المؤلف: علي بن أحمد الواحدي النيسابوري أبو الحسن

 المحقق: كمال بسيوني زغلول

 الناشر: دار الكتب العلمية

 سنة النشر: 1411 - 1991

http://waqfeya.com/book.php?bid=3473

لُبَابُ النّقول في أسْبَاب النّزول

للشيخ الامام العلامة حافظ عصره ووحيد دهره
أبي الفضل جلال الدين عبد الرحمن ابي بكر السيوطي الشافعي

ضبطه وصححه
الاستاذ أحمد عبد الشافي

http://www.tafsir.org/vb/attachment....1&d=1196073926

أسباب نزول القرآن للإمام علي بن أحمد الواحدي (ت468ه

العُجابُ في بيان الأسباب للحافظ المحدث أحمد بن علي بن حجر العسقلاني (ت852هـ

تسهيل الوصول إلى معرفة أسباب النزول ، لخالد عبدالرحمن العك

الاستيعاب في بيان الأسباب ، تأليف سليم الهلالي ومحمد موسى آل نصر

المحرر في أسباب نزول القرآن في الكتب التسعة للدكتور خالد المزيني

الصحيح من أسباب النزول ، للدكتور عصام بن عبدالمحسن الحميدان .

الجامع في أسباب النزول ، جمعه ورتبه حسن عبدالمنعم شلبي .

http://vb.tafsir.net/tafsir32777/#.VFs94_msXGA

Asbāb al-Nuzūl

By:

Alī ibn Ahmad al-Wāhidī

TRANSLATED BY

Mokrane Guezzou

Edited and with a brief Introduction by

Yousef Meri

The Complete Text

© 2008 Royal Aal al-Bayt Institute for Islamic Thought

Amman, Jordan

http://www.altafsir.com/Books/Asbab%20Al-Nuzul%20by%20Al-Wahidi.pdf

Le problème de la chronologie du Coran1

Gabriel Said Reynolds

University of Notre Dame

 http://www3.nd.edu/~reynolds/index_files/chronologie.pdf

 

 

المقلات

الامام الشيخ سيدي محمد الطاهر ابن عاشور شيخ السلام الملكي

مجلة الزيتونية عام 1936 ص 491

http://ia600502.us.archive.org/21/items/waqmzitona/mzitona01.pdf

 

.علم أسباب النزول

أ. طاهر العتباني

http://www.alukah.net/sharia/0/26819/

تعريف (سبب النزول)، ورأي الشيخ عبدالحميد الفراهي في ذلك.

الشيخ الدكتور عبدالرحمن بن معاضة الشهري

 http://www.alukah.net/personal_pages/0/26617/

فوائد العلم بأسباب النزول

ناصر عبدالغفور

http://www.alukah.net/sharia/0/63768

Journal Al-BayanVolume 3

Asbab Al-Nuzul And Its Relevance In Interpreting The Quranic

Thameem Ushama

http://albayanjournal.com/view/articles/82

أسباب النزول بين تاريخية الأحكام ومعقوليتها 

عبد الحفيظ العمري http://www.algomhoriah.net/articles.php?lng=arabic&pri

nt=26020

 

 


أسباب النزول وفهم القرآن

محمد عابد الجابري

http://www.profvb.com/vb/t61582.html

KUR’ÂN VE BAĞLAM KİTABININ ÖZETİ

Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU tarafından kaleme alınan ve 2008 yılında Şule Yayınları tarafından neşredilen Kur’ân ve Bağlam isimli eserde, esbâb-ı nüzûl konusu geniş bir bağlamda ele alınarak, konuyla ilintili değişik yaklaşımlar ve alanlar detaylı bir biçimde ortaya konulmuştur.

Esbâb-ı nüzûl konusunun önemini ortaya koymak bağlamında, eserin başında ilk dönem tefsir bilgisinin tamamıyla bu konuyla sınırlı olduğunun altını çizen yazar, günümüzde de Kur’ân’ın anlaşılmasında en önemli aracın esbâb-ı nüzûl bilgisi olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu noktada yazar, klasik ulemanın esbâb-ı nüzûlu değerlendirme sadedinde ‘metodik’ bir yaklaşıma sahip olmadıklarına dair önemli bir tespitte bulunmakta ve bazı alimlerin çok önemli gördükleri bir konuyu bazılarının ise hiçbir biçimde dikkate almadıklarını belirterek, özelde esbâb-ı nüzûl konusunun genel olarak ise tefsir ilminin insanlara fayda sağlamasının ancak sağlıklı bir metodik kurgu ile mümkün olabileceğini dile getirmiştir.    

Yazarın ilk bölümde üzerinde önemle durduğu ve ayrıntılı örneklerle desteklediği bir başka konu ise, tefsir kaynaklarında kullanılan hadislerin sıhhati ile ilgilidir. Bu noktada tefsir rivayetlerini eserlerinde kullanan birçok önemli müfessirin, sağlığı tartışılacak hadisleri kullanmaktan imtina etmediklerinin altı çizilmekte ve bu rivayetlerin aktarılmış olmasının rivayetlerin sıhhatini gerektirmeyeceğinin altı çizilmiştir. Tam da bu noktada Taberî’nin Tarihi’nin önsözünde yer verdiği, “Bu kitabımızla hüccet olarak gösterilecek bir eser ortaya koymayı gaye edinmedik” sözüne yer verilmektedir. Böylelikle günümüzde Kur’ân’ın anlaşılmasında tefsir kitaplarında yer alan sağlıklı olmayan pek çok rivayetin temizlenmesinin gerekliliği ortaya konulmuştur.   

Yazar, çalışmanın ikinci bölümünde ise esbâb-ı nüzûl konusunu eleştirel bir bağlamda ele alarak, bu konunun Kur’ân’ın anlaşılmasında yegane yöntem olarak benimsenmesinden doğan sorunları ele almaktadır.  Bu çerçevede konunun değişik başlıkları üzerinde duran yazar, günümüzde de mezhep mutaassıplarının esbâb-ı nüzûl bilgisine vakıf olmamaları ve rivayetlerde kasdi tahrifat yapmaları gibi önemli sorunlara dikkatleri çekmektedir.

Çalışmanın üçüncü bölümünde ise, daha önceki bölümlerde ortaya konulan bilgi birikiminin üzerinde yeni bir esbâb-ı nüzûl anlayışı formülize edilmektedir. Yazar böylelikle konuyu günümüze taşımaya çalışmakta ve esbâb-ı nüzûl bilgisini ve yöntemini Kur’ân’ın anlaşılması bağlamında yeniden verimli ve değerli kılmaya çalışmaktadır.

Bu çerçevede öncelikli olarak esbâb-ı nüzûl rivayetlerini sağlıklı bir biçimde elemeye tabi tutmak için bir takım ilkeler ortaya konulmakta ve ardından esbâb-ı nüzûlun değerlendirilmesi için Kur’ân’ın bütünlüğü ilkesinin üzerinde durulmaktadır. Bütünlük kavramı ve çerçevesi geniş bir biçimde ele alındıktan sonra, tefsir ilminin önemli konuları olan siyak-sibak, tarihilik/tarihselcilik konuları üzerinde durulmaktadır.

Sonuç olarak yazar, esbâb-ı nüzûlun belirli ilkeler çerçevesinde ele alınması halinde Kur’ân’ın anlaşılmasına önemli katkılar sağlayacağını vurgulamaktadır. 




0 Yorum - Yorum Yaz


HATİCE MERVE ÇALIŞKAN

13922768 DOKTORA

ESBÂB-I NÜZÛL İLE İLGİLİ 3 KİTAP

1.      Abdulfettah El Kadi, Esbâb-ı Nüzûl

2.      Vahidi, Esbâb-ı Nüzûl, çev. Necdet Çağıl ve Necati Tetik, İhtiyar Yayınları,

3.      Abdurrahman Elmalı, Fahreddin er-Razi’de Esbâb-ı Nüzûl Değerlendirmesi, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1998.

 

ESBÂB-I NÜZÛL İLE İLGİLİ 3 MAKALE

 

1.      Muhsin Demirci, Esbâb-ı Nüzûlün Kur’ân Tefsirindeki Yeri, “Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi”, s.11- 12, İstanbul 1997.

2.      Mustafa Ünver, Tarih İlmi ve Nüzûl Sebepleri.

3.      Selim Türcan, Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, “İslâmî İlimler Dergisi”, c. II, sayı: 1, 2007.

 

KUR’ÂN VE BAĞLAM KİTABININ ÖZETİ

              Kur’ân ve Bağlam kitabı; “Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü”, “Sa’lebe Kıssası” ve “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” isimli üç kitaptan oluşmaktadır.

I.            Kitap; Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü

              Esbâb-ı Nüzul hakkında tek kaynak olan sahabilerden Kur'ân-ı Kerim’den inen her ayetin ne hakkında, kim hakkında ve nerede nâzil olduğu bilgisine ulaşmaktayız. Bu kitap, bu bilgilerin Kur'ân-ı Kerim’i anlama noktasında önemli bir yere sahip olması nedeniyle, geçmişten günümüze bir nevi muhasebesini yapmak amacıyla hazırlanmıştır.

              Birinci kitap üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, “Kur’ân İlimleri ve Esbâb-ı Nüzûl İlmi” başlığı ile yazılmıştır. Burada öncelikle Kur'ân-ı Kerim İlimlerinin ne olduğundan, doğuşundan ve gelişiminden bahsedilmiştir. Daha sonra bu ilimlerden biri olan Esbâb-ı Nüzûl ilminin tanımı yapılmış, doğuşu ve gelişimi açıklanarak Kur'ân-ı Kerim İlimleri arasındaki konumuna vurgu yapılmıştır. Hadis Usûlü açısından Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri incelendikten sonra, bu rivayetler tasnif edilmiştir. Sonrasında taaddüt, taahhür ve umum-husus meselelerine yer verilip, islam kültür tarihinde Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin değerlendirilmesine genel bir bakış getirilmiştir.

              İkinci bölüm, “Kur'ân-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzûl Rivayetlerinin Değerlendirilmesinin Sonuçları” başlığı altında yazılmış, Esbâb-ı Nüzûl’un Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında yetersiz kalması ve rivayetlerinin doğurduğu olmuşuz sonuçlar incelenmiştir. Üçüncü bölüm, “Esbâb-ı Nüzûle Yeni Bir Yaklaşım” başlığı ile Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri yeniden bir değerlendirmeye tâbi tutulmuştur.

              Özet olarak, Hz. Peygamber ve ashabı döneminde Kur'ân-ı Kerim’in nüzulüne bizzat şahit oldukları için telifine gerek duyulmayan Kur'ân-ı Kerim İlimleri, Kur'ân-ı Kerim’in tefsirinin yapıldığı zamanlar bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Başlangıçta Kur'ân-ı Kerim ile alakası bulunan tüm bilgiler Kur'ân-ı Kerim İlimleri diye adlandırılırken, Zerkeşî (794/1391) ile birlikte sistematik bir hal kazanmıştır. Bu ilimlerden biri olan Esbâb-ı Nüzûl İlmi, “Nüzûl ortamında meydana gelen bir hâdiseye veya Hz.Peygamber’e yönetilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin, soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hâdisedir.” Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği eserler hadis kitapları olmuştur ve Esbâb-ı Nüzûlü bilmek ise ancak nakil yoluyla mümkündür. Sahabe nakli ve tâbiûn nakli ile gelen rivayetlerden, olayı müşahede edenlerin sahabiler olması nedeniyle sahabe nakli ile olanın tercih edilmesi söz konusudur. Bu rivayetlerin sigaları ise, sebep ifade etmede nass olan ve nass olmayan şeklinde iki grupta incelenmektedir.

              Esbâb-ı Nüzûl İlminin Kur'ân-ı Kerim’i anlama açısından yetersiz kaldığı bir takım hususlar bulunmaktadır. Bunlar, rivayetler açısından (merfu-musned, mursel Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri, senedlerin hazfedilmesi, rivayetlerin tasnifine ve rivayet sigalarına dikkat edilmemesi), umumu hususileştirme açısından (sebebiyet ifade eden sebeb-i nüzulün nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şekilde anlama çabaları), taaddüt-taahhür açısından (nüzul sebebi olarak bir ayet için bir çok sebep bulunması nedeniyle ortaya çıkan mesele)  ve tarih ilmi açısından (her ayete bir nüzul sebebi arama çabaları ve geçmiş ümmetlerle ilgili olaylar ile nüzul ortamı olaylarını karıştırma) olmak üzere 4 grupta toplanmaktadır. Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlar ise, yorum zenginliğine engel olması, Kur'ân-ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’ân-İnsan-Hayat bütünleşmesini önlemesi ve konunun istismar edilmesidir.

              Esbâb-ı Nüzûle yeni bir yaklaşımın neticesinde, ilk olarak ona olan ihtiyacın sınırlarını belirlenmesi gerekmektedir. Bu ilkeler genel olarak, Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin tamamının ihata edilmesinin mümkün olmayışı ve Esbâb-ı Nüzûlü bilmeden de Kur'ân-ı Kerim’i anlamanın mümkün oluşudur. Özelde ise, sebeb-i nüzulü bilmenin durumun gereğini bilmek gibi olduğu ve Kur'ân-ı Kerim’in zâhir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu haller ve Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule olan ihtiyacı ilk planda Kur’ân’ın belirlemesi gerektiğidir. İkinci olarak Kur'ân-ı Kerim’in bütünlüğü dikkate alınmalıdır. Üçüncü olarak siyak-sibak ilişkisi göz önünde bulundurulmalıdır.

II.         Kitap; Sa’lebe Kıssası (Esbâb-ı Nüzûl’e Yeni Bir Yaklaşım)

              Bu kitap ise 5 ana bölümden oluşmaktadır. Ana bölümlere gelmeden önce esbâb-ı nüzûlün ne olduğu açıklanıp, Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşıma ihtiyacın ne olduğundan bahsedilmiştir. Bu kitapta amaç, esbâb-ı nüzûle yeni yaklaşımın ilkelerini bir sebeb-i nüzûl rivayeti üzerinde uygulamaktır.

              Kitabın ilk bölümünde Sa’lebe Hadisine yer verilmiştir. İkinci bölümünde s’îre, ricâl ve tarih kitaplarında bu kıssanın nasıl ele alındığı incelenmiştir. Bu kıssanın sıhhatinde sıkıntı görmeyenler, olayın doğru ancak kahramanın başkası olduğunu söyleyenler ve kıssanın sıhhatinden şüphe edenler olmak üzere 3 farklı durum olduğundan söz edilmiştir. Üçüncü bölümde hadis kitaplarından, dördüncü bölümde tefsir kitaplarından Sa’lebe kıssası incelenmiştir. Son bölümde ise esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşım ile bu kıssa değerlendirilmiştir. Buna göre ilk olarak bu kıssanın hadis usulü açısından tenkid edilmesi gerekmektedir. Zira senedi zayıftır. İkinci adımda rivayetler tasnif edilmelidir. Çünkü hadis kitaplarının tefsir kısımlarında bir ayetin nüzul sebebi olarak pek çok rivayet örnek gösterilmektedir. Bu kıssa da onlardan biridir. Üçüncü olarak tarih kitaplarından yararlanılmalı ve son olarak ise, Kur’âni bütünlük ve siyak-sibak bağlamında bu kıssa değerlendirilmelidir.

III.      Kitap; Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzûl

              Bu kitapta ilk olarak konuya bir giriş ile başlanmış, ardından amaç ve metot anlatılmıştır. Bu giriş kısmında tarihsellik kelimesinden bahsedilmiştir. Tarihsellik, felsefeye ait bir kavramdır. Kavram ise, düşünme faaliyetinin temel amacıdır. Bir kavram dil ile ifade edildiğinde terim adını alır. Yani terim, kavramı dil aracılığı ile anlatan dilsel bir simgedir. Bu bağlamda tarihsellik, tarih yapan bir varlık olarak insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetlerin sonucu oluşan düşüncelere işaret eden bir kavramdır.  Bu kitapta tarihsellik kavramı esbâb-ı nüzul çerçevesinde ele alınıp, incelenmiş ve kendi kültür alanımızda bu kavramın nasıl kullanılabileceği irdelenmiştir.

              Kitap, iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, “Tarihsellik Kavramının Temellendirilmesi” dir. Özet ile, tarihsellik ve tarihselcilik terimleri, Batı’da XVII. ve XIX. yüzyıllarda tabiat ilimleri ile beşerî ilimler arasındaki zıtlık, epistemolojik bir çatışmaya dönüştüğünde ortaya çıkmış kavramlardır. Bu kavramlardan doğan anlam çerçeveleri günümüzde de bulanık halini korumaktadır. Bu durum bu kavramların çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılmalarına neden olmaktadır. Bu kavramlar, Batı düşünce sistemine ait çok geniş anlam alanlarına sahiplerdir.

              İkinci bölüm “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzûl” başlığı altında incelenmiştir. Tarihsellik ve tarihselcilik kavramları Batı’nın kültürüne ait kavramlar olduğu için, kendisini kuşatan bu kültürel ortamdan etkilenmesi de kaçınılmazdır. Kur'ân-ı Kerim insana hidayet rehberi olmayı ana gaye edinerek, tarih ve tarihsellik bağlamında temel karakteristiğini ortaya koymaktadır. Onun hemen hemen her suresinde insan ve insan toplulukları ve onlar ile ilgili oldular ve olaylar anlatılmaktadır. Ki zaten nüzûl asrı yapıp-eden ve ne yapıp-ettiğini bilen insanlardan oluşmaktaydı. Bu yapıp-etmeleri yöneten ise değer duygusudur. İnsan tarihsel bir varlık olduğuna göre, onun yapıp-etmelerinin neticesinde oluşan esbâb-ı nüzûlün tarihsellik kavramıyla ilgili olduğu ise kaçınılmazdır. Esbâb-ı nüzulün tarihselliği; nüzûl ortamında ne gibi olaylar olmuş, hangi sorular sorulmuş, nasıl olmuş da ayetler nâzil olmuş sorularının karşılığı ve Kur'ân-ı Kerim ile insan ilişkilerinin bir bölümüne verilmiş ilahi cevaplardır.

              Yani, esbâb-ı nüzûl-tarihsellik kavramı ilişkisine, esbâb-ı nüzulün Kur'ân-ı Kerim’in bütünlüğü içerisindeki yeri ve insanın tarihsel bir varlık olması bağlamında bakılmalıdır. Kur'ân-ı Kerim’in soyut bir düşünce biçimi değil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir hidayet rehberi olduğu unutulmamalıdır. Başka kültürlere ait kavramlar kullanılırken, söz konusu kavramların tarihleri ve içerikleri göz önünde bulundurulmalıdır.

 

 




0 Yorum - Yorum Yaz


“Esbab-ı nüzul” hakkında beş kitap

FAHRİYE ERDĞMUŞ

YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ

Öğrenci No :14912714

 

1- Çetiner Bedreddin, Fatiha’dan Nas’a Esbab-ı Nüzûl (Kur’an Ayetlerinin iniş sebebi),İstanbul, Çağrı Yayınları, 2002

2- Emiroğlu,Hasan Tahsin, Esbab-ı Nüzûl, Konya 1983

3-- el-Humeydan,İsam Abdulmuhsin Esbab-ı Nüzûl ve Eseruha fi't-Tefsir

4-Vahıdî(468/), Esbabun-Nüzûl trc. Necati Tetik, Necdet Çağıl. Erzurum, İhtar Yayıncılık

5-Abdulfettah Abdulğanî Kadî, Esbab-ı Nüzûl Trc. Salih Akdemir, Fecr Yay.

“Esbab-ı nüzul” Hakkında makaleler

1-Muhammed b. Es’ad Iraki, Esbabü’n-Nüzûl ve'l-kasasü'l-Furkaniyye, dirase ve tahkik; İsam Ahmed Ahmed Ganim. Riyad 2007, Matbu tez (Master)

2- Halid b. Süleyman el-Müzenî, el-Muharrir fi Esbabi Nüzûli'l-Kur'an (min hilali Kütübi't-Tis'a),Riyad 1429

3-ÖZDEŞ, Talip, SOSYAL DEĞİŞİM OLGUSUNDAN HAREKETLE KUR’AN’IN TARİHSEL

OLDUĞU TEZİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME, Cumhuriyet Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi

Cilt: VII / 1, s. 183-198

Haziran-2003-SİVAS

4-DEMİRCİ, Muhsin, ·EsBABU'N-NÜZÜLÜN KUR'AN TEFSİRİNDEKİ YERİ, MARMARA ÜNİVERSİTESİ

iLAHiYAT F AKÜL TESİ • • DERGI I

SAYI: ll- 12

1993- 1994

İstanbul – 1997

5-PARLAK,Ali, Esbâb-ı Nuzûl Bağlamında Hārūt ve Mārūt

Kıssasının Mahiyet Analizi

, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 55:1 (2014), ss.1-15

DOI: 10.1501/Ilhfak_0000001402




0 Yorum - Yorum Yaz


MEHMET VEYSİ ÖZLÜK

ÖĞRENCİ NO: 13952753

BİRLEŞİK DOKTORA

 

KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZUL’ÜN ROLÜ

Kur’ân’ın anlaşılması bağlamında bütün Kur’ân ilimlerinin birbirleriyle etkileşim halindedir. Hepsi aynı gayeye yönelmişlerdir. Ulumu’l-Kur’ân; konusu her yönüyle Kur’ân-ı Kerim olan, Kur’ân’la ilgili veya Kur’ân’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’ân’ın en doğru şekilde anlaşılmasını gaye edinen bilgi alanıdır. Esbâb-ı nüzul ise; doğru anlama çabasının oluşturduğu bu ilimlerin en sık kullandığı yöntemdir. Çünkü esbâb-ı nüzul, nüzul çağı ve ortamını, dönemin sosyal, iktisadî ve siyasî yapısını, o dönem insanın zihniyetini ve onu dolduran, oluşturan kavramları sonraki nesillerin anlamasında en önemli kaynaktır. Bu bilgi ancak sahih nakille elde edilebilir.

Esbâb-ı nüzul’ün ilk kayda geçirildiği eserler hadis mecmualarıdır. Esbâb-ı nüzul eserlerinin telif sebebi; sahabenin nüzul sebebini bilmeye önem vermesi ve bu bilginin sonraki nesillere aktarımını sağlamaktır.

Âyetlerin nazil olduğu vasata mümkün olan en yüksek derecede vâkıf olmak, Kur'ân'ın mânâ-i maksûdunu anlama ve tefsir etme adına tartışılmaz derecede önemlidir. Buna örnek olarak Nur Sûresi'nin 61. âyetinde yer alan "...Birlikte veya ayrı ayrı yemek yemenizde günah yoktur." cümlesini vermek mümkündür. Nitekim bu âyetin anlamı nüzûl sebebi bilindiğinde birlikte veya ayrı ayrı yemek yemenin ne demek olduğu çok daha sağlıklı bir zemine oturmaktadır. Katâde ve Dahhâk, bu âyetin nüzûl sebebi hakkında şu tespiti paylaşırlar: Bu âyet, kendilerine Leys bin Amr oğulları denen Kinaneli bir kabile hakkında nazil olmuştur. Onlar bir insanın kendi başına yemek yemesini sakıncalı bulurlar, hattâ günah sayarlardı. Bazen öyle olurdu ki, kişi yemeği önünde sabahtan akşama kadar durur, yemeğine iştirak edecek bir misafir beklerdi. Akşama kadar kimse gelmezse, ancak o zaman yemeğini yerdi. Bu alışkanlık üzerine Allah Teâlâ bu âyeti indirdi. Bu âyet misafiriniz gelirse birlikte yer, gelmezse kendi başınıza da yemeğinizi yiyebilirsiniz, bunda bir sakınca yok diyerek bir rahatlama getirdi.

Konunun belki en az bu kadar önemli olan bir diğer katkısı da şudur ki, esbâb-ı nüzûlü bilmek Kur'ân'ı anlamak isteyen kimsenin yanlışa düşmesine, yanlış hüküm ve davranış şekilleri istinbat etmesine mâni olur. Böylece hem o kişiyi, hem de o kişi vesilesiyle hatalı düşünce ve davranış içine girecek başkalarını da muhafaza etmiş olur. Misalen; Hz. Ömer'in (r.a) Bahreyn'e vali olarak görevlendirdiği Kudâme b. Maz'ûn hakkında içki içip sarhoş olduğuna dâir şikâyetler gelmiştir. Cezalandırılmak üzere Medine'ye çağırılan Kudâme içki içtiğini itiraf etmiş; ancak bunun bir günah olmadığını, kendisinin bunu yaparken Mâide Sûresi'nin 93. âyetine dayandığını ifade etmiş ve şu âyeti okumuştur:"İman edip salih işler yapanlara takvalı olduklarında, iman edip salih işler yaptıklarında, sonra yine takvalı davranış sergileyip iman ettiklerinde, yine takvalı davranıp ihsan ettiklerinde yedikleri ve içtiklerinden dolayı bir günah olmaz." Kudâme bu âyete dayanarak içki kullandığını ifade etmiş, hattâ kendisinin tam da âyetin bahsettiği iman edip amel-i salih işleyen kimselerden olduğunu, takvalı davranışlar sergilediğini ve yediği ve içtiği bir şeyin kendisine günah olmayacağını ileri sürmüştür. Valisini cezalandırmayı düşünen Hz. Ömer, bu sözlerle tabir yerindeyse şok olmuş, bir an için ne diyeceğini bilememiştir. Nihayet Abdullah b. Abbâs'ın (r.a): "Bu âyetler henüz içki haram olmadığı dönemde içki kullandıkları hâlde ölenlere bir mazeret, sonrakilerin aleyhine ise bir huccet olarak indi." demesi üzerine mesele anlaşılmış ve Kudâme'nin âyeti yanlış anlayıp yorumladığı ortaya çıkmıştır. Nitekim bu âyet, henüz içki haram kılınmadığı için alkol kullanan ve bu hâldeyken vefat etmiş olan Müslümanlara bir mazeret olarak inmiştir.

Ayrıca esbâb-ı nüzûlü bilmekle hükümlerin hikmetleri daha iyi anlaşılır. Hükümleri madde plânında hazırlayan sebepleri ve vasatı bilmek, o hükümlerin hikmetlerini, illetlerini daha sağlıklı görmeyi sağlar. Bu zemin üzerine bina edilecek anlama ve yorumlamalar, sahihliğini, istikrar ve tutarlılığını temin etmiş olur. 

Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinin sonuçlarında bazı olumsuzluklarla karşılaşıldığı gözlemlenilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’in tamamının esbâb-ı nüzul çerçevesinde anlamaya çalışılması, bazı zorlama anlamların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu da Kur’ân’ın anlam zenginliğine zarar vermiştir. Ayrıca tarihi gerçekliklere aykırılık da farklı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Konunun istismar edilmesi, esbâb-ı nüzul’ün yetersiz kaldığı konular kapsamında istismara açık hale gelmiştir. En belirgin olarak nüzul sebebi olan şahısların ısrarla zikredilmesidir. Oysa Kur’an’ın evrenselliği noktasından Kur’an’ın yorum zenginliği yakalanmalıdır. İstismarın bir alanı da mezhep taassubudur.

 

SA’LEBE KISSASI – ESBÂB-I NÜZUL’E YENİ BİR YAKLAŞIM

Tevbe Suresi 75. Ayet hakkında sebeb-i nüzul olarak gerek hadis gerekse tefsir rivayetlerinde Sa'lebe bin Hatıb'ın başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Hadis ve tefsir rivayetlerinde bu konu oldukça şöhret bulmuş Sa'lebe bin hatıb adeta ayetle özdeşleşmiştir. Hadis ilminin münekkdileri hadisin zayıflığına işaret etmişlerdir. Müfessirlerden Taberi, yaşadığı dönemde isnad ilminin gelişmesinden dolayı sahih ve zayıf pek çok malumat ve rivayeti kaybolup yok olmasın diye tefsirine almıştır. Rivayetlerin kritiğini ise uzmanlarına bırakmış tefsirinin mukaddimesinde de bu hususa temas etmiştir. Kurtubinin de dediği gibi bu rivayet( Salebe kıssası) müfessirler ve kussas arasında meşhur olmuştur.

Burada esbabı nüzul rivayetleri konusunda bir tasnife gidilmesi gerektiği lüzumu açıkça kendini göstermektedir. Zira müsned ve merfu olan esbabı nüzul rivayetleri ile tefsir için olan esbabı nuzül değerlendirmelerini birbirinden ayırmak gerekir. Tevbe Suresi 75.ayetin sebebi nuzulü olarak zikredilen rivayet sahabenin tabiunun kendi rey ve ictihatları ile yaptıkları bir sebebi nüzul değerlendirmesidir. Fakat bu tasnif yapılmadığından nuzül asrında olmuş gibi kabul edilmektedir. 

Salebe kıssası ile ilgili rivayetlere bakıldığında sebeb ifade etmede nass olmayan rivayet kalıplarının da gösterdiği üzere ikinci tür tefsir için olan esbabı nuzül değerlendirmesi türünden bir rivayet olduğu anlaşılmaktadır. Yani bu olay sanılanın aksine cereyan etmemiş, ayetin nüzulüne sebeb olmamıştır. Rivayetin gerçek olmadığı Hamidullah'ın da belirttiği üzere; hicri 9.asrın tarihsel gerçekliğiyle bağdaşmamaktadır.

Sa'lebe kıssasını, tefsirlerinde naklederek bu ayetleri yorumlayan bir çok müfessir siyak-sibakı ihmal etmişler ve yanlış anlamalara düşmüşlerdir. Halbuki bağlam çerçevesinin Kur'an ın anlaşılmasındaki yerine özen gösterselerdi, Tevbe suresinin bu ayetlerini doğru anlayacaklardı. Çünkü siyak-sibak münafıklardan bahsetmektedir. Dolayısıyla ayet; bu bağlamda Allah'a ahdini bozan, ahdinin hilafına hareket eden ve bu eylemlerin sonunda da kalplerine nifakın yerleştiği insan karakterlerinden bahsedildiği görülecektir.O halde Tevbe suresinin bu ayetlerinin bağlamı münafık insan tipine ait birtakım sıfatlardır.Verilmek İstenen mesaj belli bir şahsın kınanması değil evrensel bir karakterin sıfatlarını sayarak müminleri bunlardan sakınmaya çağırmaktadır.

 

TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL

Tarihçilik ve tarihsellik kavramı batı kültürüne ait kavramlardır. Bu kavram oluşum süreci bakımından ortak kültüre aitken; açıklık özelliği dolayısıyla da özgü  kültüre ait bir kavramdır. Batılı filozoflar mensup olduğu milletlerin ortak kültürüne, değerlerine ait kavramlarla kişiliklerini ve yaşantılarını yoğurmuşlar olaylara bu çerçeveden bakıp yorumlar getirmişlerdir. Dolayısıyla da bu zemin üzerine oturan fikir ve ortak kültürleri tamamıyle İslam kültürüne taşıyıp içselleştirmemiz mümkün değildir. İslam kültürünün kendi farklılığı ve yapısı göz önüne alınmalıdır. Öte yandan tarihsellik kavramı her ne kadar Batı’nın özgü kültürüne ait bir kavramsa da ortak kültürle de etkileşim halindedir.

Kur’an’ı Kerim insanı tarihsel varlık olarak kabul eder. Bu insanın varlık koşullarından bir tanesidir. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim hemen hemen her suresinde insan ve insan topluluklarından bu topluluklarda yaşanan olay ve olgulardan bahseder. Kur’an’ı Kerim tarih ve tarihsel olanı yani geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği bir bütün olarak insanın faaliyet sahası olarak görmektedir.

Esbâb-ı nüzul ile tarihsellik kavramı arasında nasıl bir ilişki olduğuna gelince Kur’an insanı ana konu edinmekle tarihselliğini ortaya koymaktadır, çünkü insan az önce de ifade ettiğimiz gibi varlık koşullarından biri olarak tarihsel bir varlıktır. İnsanı insan yapan bu varlık koşulları hep aynıdır. Nüzul asrı insanının varlık koşullarını yöneten ise Kur’anî değer duygusudur. Yani Kur’an tüm insani yapıp etmeleri, ilahi bir mesajla oluşturmak ister. İşte bu yapıp etmeler nüzul ortamıdır. Yapıp etmeler, şimdi içinde olup bitmez zamana yayılmıştır. Şimdiki zaman, yapıp etmeler için bir orta noktadır  ve dün ile yarın arasında bağ kurar.

Esbâb-ı nüzul, tarihsel olanın varlık biçimidir. Esbâb-ı nüzulün tarihselliği hakkında zamana bağlılık, gelip geçicilik tanımı isabetli değildir. Çünkü Kur’an vahyi insanı ve varlık koşullarını onaylar ve onları geliştirmesine imkan sağlar.

Esbâb-ı nüzul tarihsel olmakla birlikte tarihe bağımlı değildir. O orijinal bir yorum, orijinal tarihtir; yani sahabe şahit oldukları olayları merfu-müsned bir şekilde aktarmaktadır. Nüzul ortamına ait olmayan tefsir için yapılan rivayetlerle de düşünülmüş yorum-düşünülmüş tarihtir. Kur’an’a göre hayatın tarihsel gerçeği geçmiş, yaşanılan zaman ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahasıdır. Esbâb-ı nüzul, nüzul ortamında bilfiil vuku bulmuş hâdiseleri gösterdiğine göre gerçekten tarihsel olarak varolmuş bir olgudur.

Şunu da söylemekte fayda vardır ki; Esbâb-ı nüzul-tarihsellik kavramı ilişkisinde özellikle Kur’an’ın soyut bir düşünce veya düşünüş biçimi olmadığı vurgulanmalı, başka özgü kültürlere ait kavramları kullanırken kavramların tarihleri içerikleri ve kullananların dünya görüşleri göz önünde bulundurulmalı, bu kavramları kullanan ilim adamları ve düşünürler kullandıkları kavramları tarif etmelidirler.

 

 

 




0 Yorum - Yorum Yaz



Kur’an ve Bağlam kıraati hülasası

Hafize ELDERŞEVİ  Özel Öğrenci  Yüksek Lisans

Kur’an ilimleri, konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi alanıdır (Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün Rolü, 54 – Şule Yayınları 1994).

Kur’an ilimlerinden Sebeb-i nüzul: nüzul ortamında meydana gelen bir hâdise veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla âyetin, tazammun etmek (hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir .

Sebebi nüzul iki kısımdır. Birincisi, bir sebebe bağlı olmadan nazil olan âyetler, ikincisi, bir sebebe bağlı olarak nazil olan âyetlerdir. Sebeb-i nüzul konusunda iki yaklaşım vardır. Birincisi, Kur’an’ın anlaşılması için esbab-ı nüzulü vazgeçilmez bir unsur olarak görür. İkincisi, Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulü yardımcı öğelerden sayar. Biri ifrat diğeri tefriti olan, Kur’an’ın anlaşılması için esbab-ı nüzule gerek yoktur ve esbabı nüzul her şeydir fikirlerinin ikisi de ilmi bir değer taşımıyor. Biri işin kolayına kaçmayı, diğeri ise meselenin ideolojik yanını temsil ediyor. Her ikisi de Kur’an’ın anlaşılmasında ciddi sonuçlar doğurur. Sebebi nüzulden faydalanmanın ilkeleri olmalıdır,  Genel ilkeler, özel ilkeler.

Genel ilkeler:
1. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin hepsini ihata etmek mümkün değildir.
2. Esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an’ı (genel mesajını) anlamak mümkündür.

Özel ilkeler:
1. Sebeb-i nüzulü bilmenin muktezayı hali (durumun gerektirdiğini) bilmek durumunda.
2. Sebeb-i nüzulü bilmemenin Kur’an’ın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde.
3. Bu ilke önceki iki ilkeyi kapsayan bir niteliktedir. Buna göre: Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacı Kur’an belirlemelidir.

Nüzul sebebi âyetin “kıssası”dır (Vahidi). Nüzul sebebi, gerçek hayattan vuku bulmuş bir hikâyedir. Olayın geçtiği yeriyle, zamanıyla, çıkmazları ve çözümleriyle, şahısları ve olaylarıyla gerçek bir kıssadır. Onun sayesinde Kur'an âyetleri her zaman ve mekânda büyük bir şevk ve istekle okunur. Geçmişlerinin başlarından geçen olayları ard arda arz etmekle okuyucuların üzerindeki uyuşukluğu birden söküp atar. Sanki bu olaylar kendi başlarından geçmiştir. Çünkü Allah'ın âyetlerini okudukları zaman sanki kendi hikâyelerini okuyorlar! Onun içindir ki nüzul sebeplerini bilmemek çoğu zaman onları şüphe ve müphem durumlara düşürmekte, âyetleri olduklarından başka manalara çekmelerine sebep olmakta ve Allah'ın âyetleri indirdiği ilahi maksat ve hikmetleri tespit edememekteler.

Kur’an’ın soyut bir düşünce olmadığını, yaşanabilir bir hakikat ve hüküm kitabı olduğunu, Kur’an âyetlerinin iniş ortamını resmeden nüzul sebeplerine sahip olması, göstermektedir. Ayrıca Kur’an’ın oluşumu esnasında yaşanan olaylara dair bu bilgiler (nüzul sebepleri), Kur’an’ın hem ilk muhataplar hem de sonradan gelenlerce anlaşılmasını sağlamıştır. Âyetlerin nüzul sebebi âyetlerin sosyal/dış bağlamından başka bir şey değildir. Bu sosyal/dış bağlamın içinde bulunan sahabelerin Hz. Peygamberle uzun birliktelikleri olmuş ve bu dönemde gelen âyetlerin geliş sebeplerine şahit olmuşlardır. Onlar, vahyin ne zaman, nasıl geldiğini, ne kastettiğini biliyorlardı.

Vakıanın metinle anlam bağını Kur’an ilim esbab-ı nüzuldür. Belagat kısaca: “Muktezayı hale mutabık söz söyleme” diye tanımlanır. Âyet/ler veya sure/lerin iniş sebeb(ler)ini bilmek Allah’ın hangi vakıa üzerine âyet(ler)i hangi maksadı gözeterek inzal ettiğini anlamak oluyor. Mushafa dönüştürülen Kur’an’ın, maksadının anlaşılmasında sebeb-i nüzul büyük öneme sahiptir. Sebeb-i nüzulden habersiz Kur’an’ı açıklamaya çalışmak Kur’an metninin hangi anlam(lar)a geldiğini bilmemek demektir – bütün âyetler için geçerli değildir-. Bir anlamda da metni gerçek anlamı dışında anlama yanlışlığıdır. Ya da metindeki muradı ilahinin veya maksadın bilin(e)memesidir. Metne vücut veren olaylar bilinmeden, metnin anlamı ve maksadı anlaşılamaz. Çünkü beşeri olsun ilahi olsun her söz/kelam lafız-mana-maksat öğelerinden oluşur. Anlamı anlaşılamayan metinlerin hayatı anlamlı hale getirmesi veya onu yeniden inşa etmesi bir hayalden ibarettir.

Bu ilim çerçevesinde birbirinden oldukça farklı değerlendirmelere rastlanmaktadır. Nüzul sebeplerine evrensellik açısından baktığında Kur’an ile o dönem olayları arasındaki ilişkinin hepsi, nedensellik şeklinde olmamıştır. Yani olgu ya da olay, yönlendiren ya da etkileyen, vahiy de tabi olan konumda değildir. Şayet böyle olmuş olsaydı, Kur’an’ın bütün isteklere cevap vermiş olması gerekirdi. Hâlbuki vakıa böyle değildir. Mesela; Peygamberimizden isteklerde bulunulmuş, ancak vahiy onların beklediği anda onların isteklerine, istedikleri şekilde cevap vermemiştir. Kur’an, indiği ortamda meydana gelen hadiseleri sürekli gözetmiş, dikkate almış, ancak mutlak anlamda her zaman o dönemdeki herhangi bir istek ve olay Kur’an’ın iniş zamanını ve şeklini tayin edici olmamıştır. Yani nüzul sebepleri, belirleyici ve zorlayıcı anlamda bir sebep olmayıp, ancak vahyin planına uygun olaylar ile vahyin inişinin birbiri ile eş zamanlı olmasından ibarettir

Nüzul ortamının bilinmesi
Kur’an’ın indiği ortamın genel karakterinin bilinmesinin doğru anlamı bulma çabasına önemli katkısı olacaktır. Zira Kur’an, mesajını indiği dönemin kültüründen, geleneklerinden, insan ilişkilerinden, sosyal olaylardan bağımsız bir şekilde dile getirmemiştir. Kur’an, öncelikle bir çekirdek yapı, bir örnek toplum oluşturmayı amaçlamaktadır. Kişinin nüzul ortamı ile ilgili bilgisi yoksa Kur’an mealini okuduğunda kafasında birçok soru ve sorunun oluşması muhtemeldir. Ancak bu ortam hakkında bilgi sahibi olarak Kur’an mealini okuduğunda, konulara daha fazla nüfuz etme imkânını elde edecektir.
Esbab-ı nüzul hadisleri, Kur’an'daki âyetlerin iniş sebeplerini anlatan hadislere denir. Esbab-ı nüzul hadisleri hakkında ifrat tutum sergileyenler olmuştur. Kendi fikirlerini doğrulatacak delilleri de getirmişlerdir. O delillerden birisi şudur: “Esbabı nüzul konusunda tek bir doğru hadis yoktur” (Ahmed Bin Hanbel). Bu, nüzul sebeplerine dair rivayetlerin hepsi doğrudur, anlamına da gelmez. Araştırmalara göre bir sebep üzerine inen âyetlerin toplamı 472 dir. Nüzul sebebine dair her rivayeti nakledenlere göre bu sayı 888’dir. Nüzul sebepleri ile ilgili yanlış telakkiler mevcuttur. Kur’an âyetlerinin büyük çoğunluğu doğrudan inmiştir, diyenler olduğu gibi Kur’an’ın tarihselliğini savunanlara göre durum tam tersidir.


NÜZUL SEBEBİNİN ÖZEL İLKELERİNE DAİR MİSALLER
Kur’an’ı doğru anlayabilmek için Kur’an’ın iniş sebeplerini/sosyal bağlamlarını iyi bilmek gerekir. Bunun misalleri çoktur fakat birkaç misalle yetineceğiz. Nüzul sebeplerini bilen bir insan, Kur’an’ın kurgulanmış bir kitap olmayıp, olayların seyrine göre ilahî iradenin eş zamanlı bir müdahalesi olduğunu fark edecektir.
1. Nüzul sebebini bilmek, âyetlerdeki kapalılıkları çözmeye yardımcı olacaktır. “Kur’an okunduğu zaman onu dikkatlice dinleyiniz...” (A’raf, 204) âyetini okuyan bir insan, bu âyeti sadece Kur’an okunurken susup dinleme şeklinde anlayabilir. Oysa, Ebû Hureyre, “İnsanlar İslâm’ın başlangıç döneminde namazda konuşuyorlardı. Bu âyet namazda konuşmayı yasaklamak için indirildi.” demiştir. Âyetin nüzul sebebini bilen bir kimse, âyetin, asıl maksadını anlar, başka sonuçlar ve yorumlar da çıkarabilir (Taberi, Vahidi, Suyuti).

Aynı mevzuda başka bir misal: “Doğu da batı da Allah'ındır, nereye dönerseniz Allah'ın yönü orasıdır. Doğrusu Allah her yeri kaplar ve her şeyi bilir.” (Bakara, 115) âyetinin sebeb-i nüzulü bilinmezse insanlar âyetinden ilk akla gelenle amel eder ve namazda diledikleri yöne yönelirlerdi. Ancak nüzul sebebini bilen âyeti doğru şekilde anlar. Söz konusu sebep şudur: Müminlerden bir gurup zifiri karanlık bir gecede namaz kılmış ve kıblenin hangi tarafta olduğunu kestirememişlerdir. Onun için her biri içtihadına uyarak durduğu yöne namazını kılmıştır

Hâsıl-ı kelam: Allah, Kur’an’ın bir kısım âyetlerini indirmeye bir kısım olayları vesile kılmıştır. Bu âyetlerin anlaşılma gerekliliği söz konusu hadiselere müracaatı zorunlu kılmaktadır. Esbab-ı nüzulden yararlanmalar ilkelere bağlanmalı çünkü ilkesiz faydalanmak da ayrı sorunları doğuracaktır. Nüzul sebeplerinin varlığı yeni bir tefsir anlayışını öngörüyor.

 




0 Yorum - Yorum Yaz


DURMUŞ ERDAL ATAK

DOKTORA 2014 GÜZ DÖNEMİ

ÖĞRENCİ NO 14922720

İÇERİK

1.     KUR’AN VE BAĞLAM KİTABI HÜLASASI

2.      ESBAB’I NÜZUL’LE ALAKALI ÜÇ KİTAP

3.     ESBAB’I NÜZUL’LE ALAKALI ÜÇ MAKALE

 

KURAN İLİMLERİ VE ESBABI NÜZUL İLMİ

A.Kur’an ilimleri

Kuranın anlaşılmasında esbabı nüzulün rolünü anlamak için bazı kavramları anlamak gerekir:

1.     Ulumul Kur’an nedir?

2.     Tarih boyunca bu kavramdan ne anlaşılmıştır?

a.     Kur’an ilimleri kavramı,

     Bu sorulara cevap verilirse  kur’an’ın anlaşılması mevzusunda kur’an ilimlerinin rolü anlaşılmış olacaktır. Kur’an ilimlerinin kaynağı bizzat kur’an’dır. Çünkü kendisi hakkında düşünülmesini, anlaşılmasını, açıklanmasını ve neticede muhataplarından  iletileni yaşamalarını bizzat istemektedir. Bu manada Hz. Peygamber(ileten olarak) bizzat yaşamış ve yaşatma adına her tür mücadeleyi vermiş, sahabeye genelde, özelde de ashabı suffeye öğreten ve gösteren bir rehber olmuştur. Bizzat dersi Hz. Peygamberden  alınca Kur'an ilimlerini de ondan öğreniyorlardı. Bu noktadan hareketle Zerkeşi, dört halife, ibn abbas,  ibn mesud, zeyd b.sabit, ebu musal Eş’ari , Abdullah b. Zubeyr, daha o devirde kur’an ilimlerinde tebarüz etmişlerdir  demektedir.

Hz. Peygamber sahabeye, okuyor, okutuyor, ezberliyor ve ezberletiyordu. Onların bazıları bir kısmını, bazıları hepsini ezberliyorlardı. Okuyor, düşünüyor ve anlıyorlardı.

     Hz. Peygamber ve sahabe tarafından bilindiği kabul edilen Ulumul Kur'an hicri ikinci asırda ortaya çıkmış; önceleri sadece tefsir kastedilirdi, zamanla kur’an’ı anlama çabaları arttıkça kısaca bu ilim aşağıdaki gibi tanımlandı;         

1.     Arap dili ( Garibul Kur’an, i’cazul kur’an, mecazul  kur’an……)

2.     Gözleri önünde cereyan eden hadiseler.(Hz. Peygamberin tefsiri, esbab­-ı nüzul, muktezay-i hal, vücuhul kur’an….)

 Aslında kur’an’ın anlaşılması sadedinde mütalaa edilirse bütün kur’an ilimlerinin birbirine girdiği görülüyor. Bu ilim kur’an’da delaleti bulunan bütün bilgi sahalarına şamil olarak tanımlanırsa,hata yapılmış olur. Çünkü bu onu bütün teknolojik buluşlar ve tecrübi ilimlerle irtibat gibi müşkül bir duruma sokar.

Ulumul kur’an nübüvvet döneminde vicahi, sahabe döneminde ise rivayetle öğrenildi.

İbni teymiyye  Mekkelileri kur’an ilmini en iyi bilenlerdi diye tarif eder. Ama o dönemin kur’an ilmi hocaları; Mekke’de ibni abbas, Medine’de ubey b. Ka’b, küfe de Abdullah b. Mes’ud idi. 

Bu ilimlerin sayısını Zerkeşi 74, Suyuti ise 80’e kadar çıkarır. Ulumul kur’an tabirini ilk olarak Zerkani kullanmıştır. Kuran ilimleri(749) Zerkeşi ile şekillenmiş.

Kur’an ilimlerinden selefin anladığı, onun muhtevasında bulunan bilgilerin sistemselleştirilmesi ve bu metodun onun anlaşılmasında kullanılmasıdır.

a.     Tefsir ilimleri kavramı,

Tefsir tarihi, peygamberler aynı şeyi söyledi ama şeriatleri farklı idi.

Hz. Adem ……………….. Hz. İsa …………………….günümüz 2014

Hz. Muhammed, ileten. Vahiy iletilen.  İletilenler(23 yıl) tüm insanlara.

1.     Mekke’de(13 yıl); muhatap, müşrikler ve sahabe.

2.     Medine’de(10 yıl); muhatap, müşrikler, ehli kitap, sahabeler, münafıklar.

3.      Sahabe, tabiine onlar tebe’i tabiine, onlardanda günümüze kadar ulaştırılmıştır.

 

Kur’an ilimleri kavramı çok geniş bir kavramdır.  Bu ilmin konusu kur’an’ın anlaşılmasıdır. Tefsir ilmi ise bu ilimlerden bir tanesidir.

Zerkeşi’ye göre tefsir;

1.     Kitabullah’ı anlamak,

2.     Kitabullah’ın manalarını açıklamak,

3.     Kitabullah’ın hükümlerini tesbit edip çıkarmak

Dolayısı ile tefsir, kur’an ilimleri  ile kıyaslayınca, daha özel manada kur’an’a yönelip onu anlama gayretidir denilebilir.

B. esbab’ı nüzul ilmi

Kur’an’ın iniş sebebi ibtidaen Allah’ın iradesidir.

Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, olduğu zaman diliminde, bir veya daha çok ayetin, o anı kapsayan, cevap vermek veya hükmünü açıklamak için inmesine vesile olan ve vahyin indiği ortamı tasvir eden hadiseye  esbab’ı nüzul denir. Nüzul asrının vakıasıdır.

Esbab’ı nüzul eserleri el yazması olarak günümüze ulaşmamıştır. Biyogarafik olarak mevcutturlar.

C. Esbab’ı nüzul rivayetleri

Esbab’ı nüzul tarihi bir hadise olduğu için ancak sahabeden gelen sahih nakil ve rivayet yolu ile biline bilir. Yani silsilesi; a. Vahiy, b. Hz. Peygamber, c. Sahabi, d. Nüzul ortamı…

 İki tür rivayet var; 1. Merfu olan yani sahabe nakli, 2. Mürsel olan yani  tabiin nakli. Sahabenin esbab’ı nüzul dışındaki rivayetlerine mevkuf denir.

Esbab’ı nüzul rivayetlerinin kalıp veya sigaları; sebep ifade etmede nas olan ifadeler ve nas olmayanlar diye ikiye ayrılırlar.

Sebep ifade etmede nas olanlar, kısaca; 1. Sebebi nüzul, 2. Sebebi budur, 3.  Başka değil o ifade sadece (siga) sebeb’i nüzule hamledilebilir, 4. Şu olay oldu şu ayet indi ifadeleridir.

Bunların dışındaki ifadeler ise esbab’ı nüzulü ifade etmez.

 Dihlevi, esbab’ı nüzulü bilmek kur’an ilimlerinin en zorudur der.

D. esbab’ı nüzülle ilgili meseleler

1.  teaddüt meselesi, yani bir nasla alakalı çok rivayetin olması, iki türlü olur; a. Sebebin teaddüdü, b. Nüzulün teaddüdü.

2.hükmün veya nüzulün teahhüru mevzusu;  önce hüküm sonra olay olabilir.

3. umum husus meselesi;  bu konuda alimlerimizin ekseriyeti, “ muteber olan lafzın umumdur, sebebin hususu değildir.”  Görüşündedir.

E. Esbab’ı nüzulle alakalı disiplinler,

1. hikmeti teşriiye ilmi, nassın hikmetlerini izah eder.  bu konuda alimlerimizin müstakil eserleri de vardır.

2.mübhematu’l kur’an ilmi; nakli ilimlerdir.

3. tenasüb, insicam ilmi. Kur’an’ı kerimin parçaları arasındaki nedenleri bildiren ilimdir.

F. İslam kültür tarihinde esbab’ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesi;

 Hz. Peygamber döneminde onun tefsiri ile yetinilmiş, sahabe döneminde ise rivayetlerin nakli ve onların içtihadları tefsire hakimdir.

 Tefsir rivayetlerini en sert eleştiren imam Ahmed B. Hanbel;”üç şeyin aslı yoktur ; tefsir, melahim ve megazi” demiştir. Tabii olarak İbni teymiyye de onun bu görüşlerinden etkilenmiştir.

Ama genel manada senedi sahih olmayan rivayetler  melahim ve megazi cinsinden fakat senedi sağlam olan rivayetlerse tefsirde ulema tarfından kabul görmüştür.

 İkinci bölüm

A.KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB’I NÜZUL RİVAYETLERİNİN YETERSİZ KALMA SEBEPLERİ

Kur’an!ı kerim’in anlaşılmasında E.N. faydalanırken bu saha ile ilgili prensipleri ihmal etmek bir takım problemlere sebep olmuştur. Bunlarta kur’an’ın anlaşılmasında esbab’ı nüzulün yetersizliği deniliyor. Kısaca o sebepler;

1.     Rivayetler açısından yersiz olabilir. Senedde sahabe veya birinin eksik olması ile senedde kopukluk olabilir.

2.     Senedin hazfi veya rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme veya sigalarına dikkat etmeme yetersizliğe sebep olabilir.

3.     Kur’an’ın umum değil husus ifade ettiği anlamı verme çabaları.

4.     Tarihi gerçekler ile zamansal uyumsuzluk, tarih ilminden yararlanmama.

5.     Teaddüd teahhür açısından.

B. KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB’I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DOĞURDUĞU OLUMSUZ SONUÇLAR

 

1.     Yorum zenginliğine engel olmaları. Her ayetin iniş sebebini arama çabaları, ayetin bir çok veçhesi olabilecekken sadece sebebi nüzule takılıp, sıkışıp kalınması zenliğe mani sebeplerin bazıları olarak sayıla bilir.

2.     Kur’an’ı kerimin evrensel hedefi olan kur’an, evren, insan bütünleşmesine engel olması.

3.     Konunun istismar edilmesi.

     Kur’an ve bağlam kitabının ikinci bölümünde  esbâb-ı nüzûl konusu eleştirel bir bağlamda ele alınıyor, bu konunun Kur’ân’ın anlaşılmasında yegane yöntem olarak benimsenmesinden doğan sorunlar detaylıca  izah ediliyor.  Bu çerçevede konunun değişik başlıkları üzerinde duruluyor, günümüzde de bir takım mutaassıpların mezhepsel ve fani şahıslara takılarak esbâb-ı nüzûl bilgisine vakıf olmamaları ve rivayetlerde kasdi tahrifat yapmaları gibi önemli sorunlara dikkatler çekiliyor.

 

 Üçüncü bölüm

       Bu bölümde, daha önceki bölümlerde ortaya konulan bilgi birikiminin üzerinde yeni bir esbâb-ı nüzûl anlayışı ortaya konuluyor.

1.     esbab’ı  nüzule olan ihtiyacın çerçevesini özel ve genel şartlarla belirlemek gerekir. Genel ilkeler; iniş sebeplerinin tamamını bilmenin imkansızlığı veonu bilmeden de kur’an’ı kerimin anlaşıla bileceği konusudur. Özel ilkeler; o sebep bir muktezayı hal olur, sebebi nüzul bilinmeyince zahir olan nassın mücmel naslar konumuna düşme ihtimali ama  sebebi nüzule ihtiyacı kur’an belirleyecek diye biliriz.

2.     Rivayetlerin mutlaka hadis usulü açısından tenkidi gerekmektedir.

3.     Rivayetler esbab’ı nüzul ve tefsir için olan esbab’ı nüzul şeklinde tasnif edilmerlidir.

    Böylece konu günümüze taşınmış ve esbâb-ı nüzûl bilgisi ve yöntemi Kur’ân’ın anlaşılması bağlamında yeniden verimli ve değerli kılınmaya çalışılmıştır. Öncelikli olarak esbâb-ı nüzûl rivayetlerini sağlıklı bir biçimde elemeye tabi tutmak için bir takım ilkeler ortaya konulmuş ve ardından esbâb-ı nüzûlun değerlendirilmesi için Kur’ân’ın bütünlüğü ilkesinin üzerinde durulmuştur. Bütünlük kavramı ve çerçevesi; kur’ani cümleler ile oluşan bütünlük, teşrii bütünlük, tarihi bütünlük, surelerin dahili bütünlüğü, siyak sibak bütünlüğü, sureler artasındaki bütünlük  geniş bir biçimde ele alındıktan sonra, tefsir ilminin önemli konuları olan siyak-sibak(bağlam,kontekst) üzerinde durulmaya çalışılmıştır.

      Kitabımızda tarihselcilik konusu, insan ve kur’an ‘ın bir tarihi gerçekliği vardır. Her insan Adem(a.s) ile bir zaman ve hadiselerin içinde yaşayarak dünyadan ayrılmışlardır. Aslolan tarihi yapıp etmelerden bugüne bir ilke çıkara bilmektir. Bu gerçeği İLAHİ HİTABA UYARLAYINCA  o evrenselliği içerisinde sebepler hususi birileri ve yerleri için olsa da hükmü umumi ve daimidir. Mevzusu üzerinde durulmaya çalışılmıştır.

İKİNCİ KİTAP

SALEBE KISSASI ÖRNEĞİ VE ESBAB-I NÜZULE YENI BİR YAKLAŞIM

   Hadis Kitaplarında bu kıssanın ele alınışı, tefsir tarihi açısından da Önem arzetmektedir.ilk devirde tefsir, hadis ilmi içerinde mütalaa ediliyordu. Tabiiun'dan sonra yazılmaya ve ayrılmaya başlamıştır.

   Kitabımızın ilk bölümünde Sa’lebe Hadisine yer verilmiştir. İkinci bölümünde s’îre, ricâl ve tarih kitaplarında bu kıssanın nasıl ele alındığı incelenmiştir.  Bu kıssada Üç farklı durum olduğundan söz edilmiştir;

1-Bu kıssanın sıhhatinde sıkıntı görmeyenler,

2- olayın doğru ancak kahramanın başkası olduğunu söyleyenler,

3- kıssanın sıhhatinden şüphe edenler.

  Üçüncü bölümde hadis kitaplarından, dördüncü bölümde tefsir kitaplarından Sa’lebe kıssası incelenmiştir. Son bölümde ise esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşım ile bu kıssa değerlendirilmiştir.

    Tefsirlerinde SALEBE kıssasını zikreden müfessirlerin hadisi naklederler iki yol takip ettiğini görüyoruz.çoğunluk, Kıssayı Taberi'nin tefsir rivayetleri ansiklopedisi olarak tanımlanan eserinden nakletmişler.diğer müfessirler muhtelif Tarİk ve kaynaklardan nakletmişlerdir.

    SALEBE kıssası tevbe suresi 75. Ayetin anlaşılmasında bize müşahhas kanaat vermemektedir.dolayısı ile bu bilginin Kuran'ın anlaşılmasında değerlendirilmesi için yeni bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu bağlamda SALEBE kıssasını inceleyince şu sonuçları görüyoruz;

            1-  Buna göre ilk olarak bu kıssanın hadis usulü açısından tenkid edilmesi gerekmektedir. Zira senedi zayıftır.

 

           2-İkinci  olarak rivayetler tasnif edilmelidir. Çünkü hadis kitaplarının tefsir kısımlarında bir ayetin nüzul sebebi olarak pek çok rivayet örnek gösterilmektedir. Bu kıssa da onlardan biridir.

 

           3- Üçüncü olarak tarih kitaplarından yararlanılmalı ve son olarak ise, Kur’âni bütünlük ve siyak-sibak bağlamında bu kıssa değerlendirilmelidir.

 

Sonuç olarak;Tefsir rivayetlerini eserlerinde nakleden tefsircilerin birçoğu ilmi yeterliliklerine Salah ve takva ehli oluşlarına rağmen zayıf,garip, münker ve İsrail'i bir çok hadis zikr etmişlerdir. hatta Uydurma hadis naklettikleri olmuştur. O halde âlimlerimizin bir tefsir haberini kitaplarında rivayet etmiş olmaları her zaman o rivayetin doğru olduğuna delil teşkil etmemelidir. Kuran'ın anlaşılması konusunda esbab-U nüzül rivayetlerinin değerlendirilmesinde yeni bir usul takip edilmelidir. Böylece tefsir kitaplarında kalmaya hakkı olmayan pek çok rivayet temizlenmiş olacak ve Kuran'daki bir ayeti anlamak için tefsir kitaplarını bakan kimseler onlarla karşılaşıp hiçbir esasi olmayan haberlerle meşgul olmaktan kurtulacaklardır.

 

     Tevbe suresi 75. âyeti kerimesine anlamak ve doğuruyu bulmak maksadıyla nakledilen salebe kıssası âyetin anlaşılmasına yönelik yorumları bu hadisenin sınırları içerisinde bırakmıştır. bu sebeple tefsircilerin bu konudaki yorumları birbirine zıt olmuş ve Kuran'ın yorum zenginliğini tehdit etmiştir. halbuki tevbe suresi 75. ayetini ve sebebi nüzulu olarak anlatılan SALEBE  olayını Önerilen  ilkeler ışığında bakılmış olsaydı Kuran'ı Kerim'in mana zenginliği anlaşılacaktı. çünkü kur'an' la aydınlanacak hayatımızın zenginliği onun zengin bir biçimde yorumlanmasıyla pratiğe taşınmasıyla mümkündür.

 

ÜÇÜNCÜ KİTAP

Tarihsellik ve ve esbab-ı nüzul

Tarihsellik problemi ve açıklanması

Tarihsellik denilince ne anlıyoruz?

    Tarihsellikte tarih yapan bir varlık olarak insanın tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili bütün durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetlerin sonucu oluşan düşünce ve ondan doğan fikirlere işaret eden bir kavramdır. tarihsellik insanın varlık şartlarından kaynaklanan imkan ve yetenekleri ile bizzat yaşadığı tecrübe ettiği bir durumla,tarihle ilgilidir.

Felsefi kavram olarak tarihsellik nedir?

   Sorusuna herkesi tatmin edecek bir cevap vermek güçtür. nitekim tarih felsefesi, epistemoloji, Hermeneutics  gibi çeşitli alanlarıyla ilgisi olan bu kavramı bu sahalarda çalışan ilim adamlarından hemen hepsinin yeniden tarif etme teşebbüsü de bunu göstermektedir.

    Tarihsellik kavramının doğuşu ve gelişmesi

    Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının 17. yüzyıl ile 19. yüzyıllar arasında tarihi ilminin amacı, eğilimleri ve araştırma araçları bakımından geçirdiği değişimler sürecinde ortaya çıktığı ifade edilmektedir.

   Tarihselliğin temel fikri, sonuç olarak tabiat bilimleri ve beşeri bilimler, ne sonuçlarının bilimsel geçerliliği ne de konuları bakımından farklıdırlar. çünkü aynı gerçeklik, disiplinlerin beriki veya öteki kategorinin konusu olabilir, fakat metotlarına gelince ancak bu noktada birbirlerinden ayrılan bilirler.

 

      Tarihsellik ve Esbâbı nüzül

Esbâb’ı nüzül, kuran insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş insani yapıp etmelerdir. dolayısıyla her mekan zamanda benzeri insani yapıp etmelerle temelde benzerlik gösterir. asıl olan bu tarihsel yapıp etmelerden bugünün insan meselelerine yönelik ilkeleri tespit edebilmektir. bundan daha önemlisi ise onları eylem haline getire bilmektir.

 

Sahabenin müsnet Merfû rivayetleriyle nakledilen nüzul ortamına ait Esbâb-ı nüzul rivayetleri Kur'an'ı kerim'in anlaşılmasında orjinal yorum olarak değerlendirilebilir. yine bu rivayetler kur'an'ın anlaşılma sürecinde ve kur'an'ı kerim Tarihi'nde orijinal tarihi olarak isimlendrilebilir. tefsir için olan Esbâb-I nüzul rivayetleri ve değerlendirmelerini ise kamı var kuranının anlaşılmasında düşünülmüş yorum olarak nitelendirilebilir. bu tür rivayetler kur'an'ın anlaşılma sürecinde ve  tarihinde düşürünmüş tarihi olarak değerlendirilebilir.

 

Esbab-ı nüzul rivayetleri ile yazılacak orjinal tarih, asrın en sahih şekilde izleme imkanı verecektir. Tefsir için yapılan Esbâb-i nüzul rivayetleri ile yazılacak düşünülmüş tarihte çok sayıda insanın iyi faaliyeti kur'an'ı Kerim'i anlamak isteyen insanın bakış ufkuna sunacaktır.

Bütün bunlar ise siyer, tarih yazımında insani faaliyet ve davranışların başarıların tarihini ortaya koyma, tespit etme imkanı verecek, bu da insanın varlık bilincine katkıda bulunacaktır. bu ise Esbâbı nüzülün kur'anı kerimin anlaşılmasındaki önemini ortaya koymaktadır çünkü bu yaklaşımla Esbabı nüzul, nüzül ortamının tarihsel bir unsuru olarak kurulan insan, hayat bütünleşmesinin nasıl temin edildiğinin somut örneklerini vermektedir. o halde orijinal tarih bize kurulan insan hayat bütünleşmesini gösteriyor. düşünülmüş tarih ise orijinal tarihin içinde bulunan mekan, zamana nasıl uyarlandığını yani kur'an'ın yaşanabilir olduğunu gösteriyor. kur'an'ın da halife olarak tanımladığı insandan beklediği, kurulan insan, hayat bütünlüğünü gerçekleştirmesi değil midir?

 

 

 

                            MAKALELER

١-

المقال الأول في هذا الرابط بعنوان:أسباب النزول ودفع المشكل في القرآن:http://www.alukah.net/publications_competitions/0/40658/

أسباب النزول ودفع المشكل في القرآن

www.alukah.net

أسباب النزول ودفع المشكل في القرآن (مادة مرشحة للفوز بمسابقة كاتب الألوكة الثانية) مقدمة: الحمد الله ربِّ العالمين، والصلاة والسلام على أشرف المرسلي

٢-

المقال الثاني: http://www.alukah.net/sharia/0/63768/

فوائد العلم بأسباب النزول

www.alukah.net

فوائد العلم بأسباب النزول مقدمة: يعتبر علم أسباب النزول من علوم القرآن المهمة، التي لا يمكن الاستغناء عنها في تفسير كلام الله - جل في علاه - وذاك لأ

٣-

 

المقال الثالث:عرض لأهم الكتب المطبوعة في أسباب النزول

http://www.alukah.net/personal_pages/0/46736/

 

 

 

 

                                 KİTAPLAR

١-

لباب النقول في أسباب النزول، تأليف: جلال الدين السيوطي.

*أسباب النزول، تأليف: الواحدي.( ت 468هـ ) وهو أول كتاب يصل إلينا في أسباب النزول ، فقد جمع فيه أسباب النزول مرتبة على ترتيب سور القرآن ، مروية بالإسناد غالبا ، وقد طبع عدة طبعات أحسنها طبعة ( دار الكتاب الجديد ) بتحقيق الأستاذ سيد صقر ، كما قام بتحقيقه الشيخ عصام بن عبد المحسن الحميدان ، وقد اعتمد على تحقيق الأستاذ سيد صقر ، أثنى على دقة تحقيقه وقلة الأخطاء ، إلا أنه لم يستوف تخريج الأحاديث ، وهو الأهم ، فكانت زيادته على هذا التحقيق هو استيفاء التخريج على طريقة المحدثين ، وقد اعتمد على كتاب الواحدي من جاء بعده ممن ألف في أسباب نزول القرآن .

*أسباب النزول، تأليف: النيسابوري.

ن حجر العسقلاني، وهو تتميم لكتاب الواحدي.

*العجاب في بيان الأسباب، تأليف: ا

ب

 

وقد عثرت على الكتاب الأول في المكتبة الشاملة الإلكترونية وهذه هي بطاقة تعريفه:

الكتاب: لباب النقول في أسباب النزول

الدين السيوطي (المتوفى: 911هـ) ضبطه وصححه: الاستاذ أحمد عبد الشافي

المؤلف: عبد الرحمن بن أبي بكر، جلال

ناشر: دار الكتب العلمية بيروت - لبنان

ا

ل

٢-الكتاب: أسباب نزول القرآن

المؤلف: أبو الحسن علي بن أحمد بن محمد بن علي الواحدي، النيسابوري، الشافعي (المتوفى: 468هـ)

المحقق: عصام بن عبد المحسن الحميدان

ريج أحاديث الكتاب تخريجا مستوفى على ما ذكر العلماء أو ما توصلت إليه من خلال نقد تلك الأسانيد الناشر: دار الإصلاح - الدمام الطبعة

قال المحقق: قمت بتوفيق الله وحده بت

خ: الثانية، 1412 هـ - 1992 م

 

٣-

 

 

الكتاب: العجاب في بيان الأسباب

ن محمد بن أحمد بن حجر العسقلاني (المتوفى: 852هـ) المحقق: عبد الحكيم محمد الأنيس

المؤلف: أبو الفضل أحمد بن علي

ب الناشر: دار ابن الجوزي

عدد الأجزاء: 2




0 Yorum - Yorum Yaz


KERİM ENDEZ

BİRLEŞİK DOKTORA

NO: 14952705

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

KUR’AN VE BAĞLAM

 

         Yüce Mevla insanı en güzel surette yaratıp ona, aklı düşünsün diye bahşetti. Bu düşünce incelendiği andan itibaren, tarih boyunca insanın kainat ve hayat hakkında hep sorular sormuş ve cevap aramıştır. Bugün de aramaktadır.

 Hz. Allah bu sorulara cevap vermek üzere keremi ve de lütfuyla resul ve enbiyayı ilahi vahiyle vazifelendirmiştir.Bu görev halkalarının sonuncusu Kur’an’dır, bu Kur’an on dört asır evvel Hz. Muhammed vasıtasıyla nazil olmuştur. İnsan da Kur’an’dan çözüm aramak zorundadır.

 Bu bağlamda kur ’andan faydalanmak isteyen başta, sahabiler, tabiiler, ve tebe-i tabiiler, Esbab-ı Nüzul ilminden yararlanmayı düstur edinmiş, onu tefsir etmiş ve de anlamaya çalışıp, onu yaşama gayreti içinde olmuşlardır. Bu da Kur’an’ın yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir hidayet rehberi olduğunun delilidir.

 

BİRİNCİ KİTAP :KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NUZÜL’ÜN ROLÜ

         Esbab-ı Nüzul ilmi, Kur’an’ın nüzul safhasında ana unsuru teşkil etmiştir. Çünkü Kur’an’ın anlaşılmasında sahabe, tabiin, tebe-i tabiin esbab-ı nüzulü Kur’an-ı tefsir ederken kullanmışlardır.

Hz. Ali, Abdullah b. Mes’ud, Abdullah b. Abbas gibi sahabiler, ‘’Kur’an’da inen her ayetin kim hakkında ve nerede nazil olduğunu bildiklerine dair ‘’rivayetler de vardır.

Esbab-ı Nüzul ilmi, madem Kur’an’ın anlaşılmasında önemli bir yer alıyor, bu sahadaki sağladığı etki ve katkı ve ona olan ihtiyaç ortaya konmak üzere bu tespit gayet önem arz ediyor. Muhammed İkbal şöyle diyor: ‘’Akli zihni mirasımıza yeniden kıymet takdir etmeliyiz. Bunun için umumi İslam tefekkürüne hususi bir şey ilave edemsek de hiç olmazsa, sağlam muhafazakar, tenkit yoluyla, İslam aleminde alabildiğine yol alıp gitmekte olan hareketi kontrol altında tutacak bir hizmette bulunabilelim.’’

BİRİNCİ BÖLÜM: KUR’AN İLİMLERİ VE ESBAB-I NÜZUL İLMİ

KUR’AN’IN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ

Kur’an ilimlerinin kaynağı yine Kur’an’dır. Kur’an üzerinde tefekkür edilmesini[1], anlaşılmasını[2] ve açıklanmasını[3] isteyen muhataplarından isteyen yaşanılır bir ilahi kitaptır.Ümmi olan  efendimize tebliğ ve tebyin vazifesi yüklendiği, Kur’an’da ifade edilmiştir.

  Ümmi olan bu peygambere inen ilk emrin ‘’Yaratan Rab’ının adıyla oku…[4] olması oldukça manidardır. Efendimiz bu siyaseti bu ilk vahiyle birlikte ortaya koymuş, Bedir deki esirlerin okuma yazma bilenlerin on Müslüman çocuğuna okuma yazma öğretmeleri karşılığı serbest bırakılmaları bunun en güzel örneğidir.Ayrıca Mescidi  Nebevide eğitim öğretim için ‘’suffe ‘’ denen yerleri inşa etmesi bu siyasetinin bir başka öneli destekçisidir.

  Açık bir dille peyderpey inen Kur’an’ı öğrenen ashab, anlayamadıkları yeri efendimize sorarak öğreniyorlardı. Öğrendiklerini yaşadıktan sonra ezberliyor, başka ayetlere öylece geçiş yapıyorlardı.

 İlk Muallimin içlerinde yaşıyor olması Kur’an ve ilimlerini tedvin ihtiyacı olmamıştır. Bu ilimler Arap dili ve meydana gelen vakıalara binaen Resulullah’ın tefsiridir. İlk şahitleri olan ashab elbette bunları en iyi bilenlerdi.

Hz. Ebubekir döneminde Kur’an bir araya getirildi.Hz.Osman döneminde çoğaltıldı.Hz. Ali ve sonraki  dönemlerde harekeleme- noktalama işine başlandı.

Tabiin de sahabilerin öğretisine binaen hal ve hareketleriyle ve de kavilleri ile Kur’an’ı  tefsir etmeye çalışmışlardır. Adeta bunu da arkadan gelen nesillere telkin etmişlerdir. Zaten hemen sora gelen nesillerde bunun semeresini görmekteyiz. İlk semereler Kur’an ilimlerine yönelik Kur’an’a noktalama ve hareke konmasıyla neş’et etmiş, diğer Kur’an ilimleri olan esbab-ı nüzul, Mekki-Medeni,nasih-mensuh gibi ilimler takip etmiştir. Kur’an’ın anlaşılmasında diğer disiplinler müteakip asırlarda çoğalmıştır. Bu da tabi bir sonuçtur.

Ulumu’l-Kur’an’ın sistematik olarak h.8.asırda vuku bulduğu, tercih edilen bir görüştür.Ancak selefi salihinin ve mütekaddimun alimlerinin de sistematik olmayarak bu ilmi kullandıkları gözlemlenir.

Bununla beraber Ulumu’l-Kur’an ile Ulumu’t-Tefsir arasında  bir ilişki söz konusudur. Ulumu’l-Kur’an Kur’an’ın bütün ilim ve araştırmalarıyla alakalı iken, Ulumu’t-Tefsir ise sadece Kur’an’ın anlaşılmasına yönelik bir ilimdir.

Kur’an ilimleri arsında esbab-ı nüzul ilminin sahabiler kanalıyla müşahede olunan olaylara binaen zuhur etmesi, tabiine şifahi olarak öğretilmesi ehemmiyetini ortaya koymaktadır.Ayrıca Esbab-ı nüzul ilminin nakli ilimlerden olduğunun da göstergesidir. 

 

ESBAB-I NUZUL İLMİ  TANIMI,DOĞUŞU VE GELİŞİMİ

  Esbab-ı Nüzulün tarih boyunca birçok tarifi olmuştur. Farklı tariflerden yola çıkarak esbab-ı nüzulün tarifini yapacak olursak :

 ‘’ Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin, hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul denir.’’

          Gelişim ve Doğuşuna gelince;Esbab-ı nüzul Kur’an’la paralel olarak gelişim göstermiştir. Tedrici inen Kur’an, hayatla beraber canlı örnekler ve derslerle, insanın kalbine ve şuuruna hitap etmiştir.Kur’an nüzul olurken,dönemin edebi geleneklerini, zevklerini kaile alarak hitap etmiş, etkisini edebi yönden de göstererek bu alanda da icazını göstermiştir. Bu da bizlere Kur’an’ın anlaşılmasında Arap dili belağatının ve de şirinin anlaşılması önemini ortaya koymaktadır. Bundan anlaşılıyor ki, dönemin insanları bu bilgilere vakıf oldukları için Kur’an’ı daha iyi anlıyorlardı. Doğal olarak ayetlerin hangi şartlar çerçevesinde nazil olduklarını öğrenmek istemişlerdir.

Efendimizin vefatından sonra İslamiyet’i kabul edenler Peygamberler ve Kur’an’da ki kıssalar hakkında bilgiyi sahabilerden öğrenmeye çalışmışlardır. Bu da zamanla bu ilimleri tedvin edecek insanlar çıkmış, bu bilgilerde bir disiplin halini almıştır.

         Sonuç olarak birçok ilimle( hadis, kur’ an ilimleri, tarih...) münasebeti bulunan esbab-ı nüzul ilmini, tarihi seyrinde görülen bu münasebetlerden soyutlamak mümkün değildir.Ancak bütünlük çerçevesi içinde ele alınırsa en sağlıklı sonuçlara ulaşılabilir.

 

ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİ

ESBAB-I NÜZULÜ BİLMENİN YOLU

          Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Esbab-ı nüzulde ictihada ve fikir beyanına mahal yoktur. Ancak işitme ve görme yoluyla sahabilerden gelen rivayetlerle bilinebilir. Bu da Efendimizden gelmiş olarak addedilir. Demek ki sahabiden nakledilen sebeb-nüzul rivayeti onu bilmenin yoludur. Suyuti bu olguyu, sahabenin, olayları kuşatan şartları bilmekle elde ettiklerini söyler. Şöyle zihnimizde bir tablo tasavvur ettiğimizde, vahiy, nüzul ortamı, Hz peygamber, sahabiler ve nüzul ortamı bu olguyu oluşturduğunu tasavvur edebiliriz.

HADİS USULÜ AÇISINDAN ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLRİ

         Bu açıdan ele alınıp incelenmesi, bu rivayetlerin hadis usulü açısından hükmünün ne olduğunun, söylenenleri ortaya koymak amacını güder.

 Daha evvel bahsettiğimiz gibi nüzul sebebini, ayetlerin nüzulünü müşahede eden sahabeden sema ve nakl yoluyla sonraki nesillere aktaran sahabiler olduğunu, esbab-ı nüzulü de en sağlıklı yolu bu olduğunu söylemiştik.

Buna binaen sahabeden gelen rivayetler Musned(zahiren muttasıl bir senetle sahabenin resulullah’a ref’ ettiği haber)  olarak geldiği gibi Mürsel (sahabinin düşüp tabiinin Resulullah’a ref’ettiği) olarak gelen rivayetlerdir.

Bu açıdan ele alındığında esbab-ı nüzul tasnif edilmiş, tasnifinde ihtilafa düşülmüştür.       

Ayrıca esbab-ı nüzul ile ilgili bazı problemli meseleler vuku bulmuştur. Bunlar tasnif sırasında, taaddüt ve taahhür meselesi ile nüzule sebep olan hadiseye bağlı olarak nüzul eden ayetin has mı olduğu, yoksa umum mu ifade ettiği meselesidir.    

  

ESBAB-I NÜZULLE İLGİLİ DİSİPLİNLER (İLİMLER)

          Esbab-ı nüzulle ilgili bir takım disiplinler söz konusudur. Bunlar hikmet-i teşriiye, mübhemat, tenasüb ve insicam birer disiplindir. Bu disiplinlerde esbab-ı nüzulden farklı olarak en önemli husus, aklın, yani re’y-ictihad’ın söz konusu olmasıdır.Bu da şu demektir; bu disiplinlerin ihtilafa açık olmalarıdır.

 

2. BÖLÜM

KUR’AN-I KERİM’İN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DEĞERLENDİRMESİNİN SONUÇLARI

  Kur’an’ın evrensel mesajı gözetilmesi, yorum zenginliğine açık olduğu bilinmesi bu gölgelenmemesi gerekir. Aksi olduğunda o zaman ilkesiz bir yaklaşım olur.

Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzul ’un yetersiz kalma sebepleri ;

Rivayetler açısından yetersiz olabilir. Bu da senedde sahabe veya tabiinin birsinin düşmesi sonucu senedde bir kopukluğun oluşması bir eksikliği doğurabilir.

Senedlerin hazf edilmesi veya rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme veya rivayet siygalarına dikkat göstermeme yetersizliğe sebebiyet verebilir.

 Ayrıca Kur’an’ın Umum değil husus ifade ettiği anlamı verilmesi çabalarıdır.

Taaddüt-taahhür açısından yanlış değerlendirme yapılması da sebepleri doğuran unsurlardandır.

Tarihi gerçekler ile zamansal uyumsuzluk bir başka sebebi teşkil eder.

 

KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBABI NÜZUL RİVAYETLERİNİN DOĞURDUĞU  OLUMSUZ SONUÇLAR

         Bu olumsuzlukların başında yorum zenginliğine engel olmasıdır.  Kur’an’ın evrensel hedefi olan Kur’an-İnsan hayat bütünleşmesini engelleyebilir. Kur’an en önemli özelliği evrensel olmasıdır. Kur’an ferde ve topluma, bütün insanlığa bütün memleketlerde bütün devirlerde insanın hem maddi hem de manevi yönüne hitap ederek hidayete vesile olur.

  Kur’an anlaşılmasında bazen tarihçiler, rivayet tefsiri yazarları vaaz eden kussas çıkarları doğrultusunda esbab-ı nüzul konusu istismar edilebilir.

3.BÖLÜM

ESBAB- NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM

          Sahabe döneminde kitabet ve tedvin hareketi ortaya çıkmadan nüzul ortamına ait bilgilerin şifahi olarak aktarıldığını hatırlarsak selef alimlerinin esbab-ı nüzule önem vermeleri daha iyi anlaşılmış olacaktır.

 Efendimiz ve ashabın tefsirle ilgili açıklamaları rivayet yoluyla nakledilmiş bu da İslam tarihinde büyük tesir oluşturmuştur. Çünkü esbab-ı nüzul hem tarihi hem de aktüel bir gerçek olarak nüzul ortamına ait gerçekleri de bünyesinde barındırmaktadır.

Kur’an’ ın anlaşılması çabasında Kur’an nüzul asrı insanını yansıtan esbab-ı nüzul rivayetlerinin aktüel fonksiyonunu tespit etmek, çağımız Kur’an araştırmacılarını ilgilendirmektedir. Bunu gerçekleştirmek için esbab-ı nüzule ihtiyaç duyulan noktaları belirlemek gerekir. Mesela nüzul asrının;sosyal, fikri, iktisadi, siyasi şartları ve dönemin insanını inceleyen araştırmalar esbab-nüzulden Kur’an’ı anlamak için daha fazla faydalanmamızı sağlayacaktır.

 

 

ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Esbab-ı nüzul bilgisine birebir bağlı kalınmayacağı gibi, tamamen de uzak serbest bir şekilde ilkesiz değerlendirilme yapılması da doğru değildir. Her iki durum da Kur’an’ın anlaşılmasında ciddi problemler doğurur. Bu nedenle ilk yapılması esbab-ı nüzul rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesi gerekir. Değerlendirilme ilkeleri de belirlenip ortaya konmalıdır.

Bu ilkeler belirlenirken esbab-ı nüzul rivayetleri ihata edilemeyeceğinden; Kur’an’ı bir bütün içinde okumak ve onu anlamaya çalışmak gerekir.

Sebeb-i nüzulü bilmenin gereklerini tespit ederken, Arap dilinde kasıt ve manayı araştırıp, ifade ettiği manayı belirlemek gerekir. Kur’an’ın anlaşılmasında zahir nassları, mücmel naslardan ayırt etmek  gerekir.

KUR’AN-I KERİM’İN BÜTÜNLÜĞÜNÜN DiKKATE ALINMASI

Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü açısından Kur’an’ın bütünlüğünü en iyi ifade eden ‘’Bütün olarak Kur’an’ı kerim’ dir. Bütün olarak Kur’an tamamen birleşik bir bütün olarak kavranmalıdır. Çünkü Allah-insan –evren ilişkisinin anlaşılması ve de Kur’an’daki kelimelerin, cümlelerin, ayetlerin ve surelerin manaları ve de kazandıkları yeni manaları hep Kur’an’ın bütünlüğü dahilindedir.

Kur’an’ın bütünlüğü dikkate alınırken onun bir hidayet rehberi olduğu unutulmamalı bundan kasıt onunla yaşamak veya onu anlamak isteyen insan o anda iniyormuş gibi ele almak gerekir. Esbab-ı nüzulün yeri bu bağlamda anlaşılmalıdır.

SİYAK-SİBAK ‘IN GÖZÖNÜNDE BULUNDURULMASI

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulden yararlanırken siyak-sibak ‘ın göz önünde bulundurulması Kur’an’ın bütünlüğü açısından önemlidir.

 Sibak :Bir şeyin öncesi geçmişi, bağ, sözün baş tarafı gibi anlamlara gelir. Siyak ise: İfade üslup, sözün gelişi gibi anlamlara gelir.  

Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerini değerlendirirken ayetlerin siyak-sibakına mutlaka bakılmalıdır. Ayetlerin bağlamı ile münasip olmayan rivayetlere itibar edilmemesi gerekir. Nass-siyak-sibak-rivayet uyumuna  kesinlikle dikkat etmek gerekir.

ESBEBI NÜZUL VE TARİHİLİK KAVRAMI

         Kur’an’ı Kerim’in muhatabı insan olup, onun ana gayesi de insana hidayet rehberi olmaktır. Bu bağlamda tarih ve tarihlilik karakteristiği ortaya koymaktadır. Yani insan tarihi bir varlıktır. Yani yaptıkları ‘’şimdi’’ içinde olup bitmez.Yaptıkları zamanın safhalarına yayılmışlardır.  Bu yayılma insanın tarihselliğini oluşturur. Yapıp etmeler, amaçlar, değerler, dinsel inançlar… vb. faktörler insanın bütünlüğünü oluşturur.

İKİNCİ KİTAP

SA’LEBE KISSASI

ESBAB-I NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM

Esbab-ı nüzul daha önce de bahsettiğimiz üzere, nüzul ortamında meydana  gelen bir hadise veya Hz. Peygambere yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin, hadiseyi veya soruyu cevaplamak veya hükmünü açıklamak üzere inmesine teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadisedir.

Bu sebeple esbab-ı nüzul; nüzul zamanı ve ortamında meydana gelen Kur’an-insan ilişkisini gösteren olaylardır, oluşan süreçtir. Bu süreçteki olayları bilmek Kur’an’ı anlamada ve anlaşılmasında önemli bir yer alır.  Ancak sadece bu olumlu yönünü alıp eleştiriden uzak bir yaklaşımdan çok, medar-ı iftiharımız olan kültür mirasımızı bırakan alimlerimizin düşünceleri eserleri doğrultusunda geçmişi hırpalamadan yıpratmadan yeni bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu da günümüzde Kur’an’ın daha kolay ve de daha sağlıklı anlaşılmasına vesile olacaktır.

SALEBE KISSASI

         Hemen her müfessirin Tevbe süresi 75. Ayetin nüzul sebebi olan Sa’lebe kıssası, bilinen bir kıssa olup özetle şöyledir:

 Sa’lebe efendimizin huzuruna gelmiş:

-‘’Ya Resul Allah, Allah’a dua et de bana çok mal versin’’ demiş.

- Hz. Peygamber de :

-Ya Sa’lebe!hakkını eda ettiğin az, takat getirmeyeceğin çoktan hayırlıdır’’ diyerek cevap vermiş. Sa’lebe dileğini tekrarlamış ve demiş ki:

-Seni Hakk ile gönderene yemin ederim ki bana çok verirse mutlak ve mutlak her hak sahibinin hakkını veririm.

Bunun üzerine Efendimiz dua etmiş, o da bir davar edinmiş. Derken çoğaldıkça çoğalmış. Medine arazisi dar gelmeye başlamış. Bir vadiye yerleşmiş ve böylece cemaate devam etmekten ve hatta Cuma’dan bile uzaklaşmış. Bunun üzerine Hz. Peygamber sual buyurmuş, denilmiş ki :

-Malı çoğaldı, vadi almaz oldu.

Hz. Peygamber:  -Vay Sa’lebe ’ye! buyurmuş ve sadakaları toplamaları için, iki tahsildar göndermiş. Medine ahalisi bunlara sadakalarını vermişler. Ancak Sa’lebe ‘ye  Hz. Peygamber’in farzlarını açıklayan fermanını okuyup sadakayı istediklerinde :

‘’Bu cizyeler ne? Bu cizyenin kardeşi,hele siz gidin de düşüneyim’’ demiş. Tahsildarlar dönüp Resulullah’a geldiklerinde, daha onlar bir şey söylemeden iki kere vay Sa’lebe’ ye buyurmuş. İşte bu sebeple bu ayetler nazil olmuş. Sonra Sa’lebe sadakayı alıp kendisi getirmiş, fakat Hz. Peygamber:

-Allah Teala beni senin sadakanı kabulden men eyledi. diyerek kendisi hakkındaki hükmü açıklamış.O zaman Sa’lebe başına toprak saçmağa başlamış, Hz. Peygamber de :

-Bu senin amelindir. Emrettim itaat etmedin.şeklinde cevap buyurmuş.Sa’lebe, zekatını Hz. Peygamber’in irtihalinden sonra sırasıyla Hz. Ebu Bekr’e, Hz. Ömer’e getirmiş onlar da kabul etmemiş. Sa’lebe daha sonra Hz. Osman zamanında helak olmuş. 

Kıssa sire ,rical, tarih, hadis, tefsir kitaplarında  yer almış. Kıssanın gerçek olduğu veya gerçek olmadığı açıklanmış. Bu kıssa Tevbe 75. ayetinin anlaşılmasında bize pek müşahhas bir kanaat vermemiştir. Kur’an’ın anlaşılmasında yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu açıktır. Bu yeni yaklaşım yapılırken

-Hadis usulü açısından tenkid edilmeli

-Rivayetler tasnif edilmeli

-Tarih ilminden faydalanılmalı

-Kur’ani bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir.

Sonuç olarak bu kıssa Kur’an’ın anlaşılmasında bir örnektir. Bu örnek ve benzerleri yukarıdaki değerlendirmeler göz önünde bulundurularak yapıldığında Kur’an’ın mana zenginliği anlaşılacaktır. Kur’an’la aydınlanacak hayatımızın zenginliği, Kur’an’ın zengin bir biçimde yorumlanmasıyla ve hayata geçirilmesiyle mümkündür.

3.KİTAP

TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL

Tarihsellik kavram olarak, tarihi oluşturan insanın tarih ile ilgili yaşam tecrübesinden elde ettiği bilgidir. Bir başka ifadeyle tarihsellik, insanın varlığıyla beraber ortaya çıkan imkan ve yetenekleri ile bizzat yaşadığı, hayata geçirdiği bir vakıa ile tarihle ilgilidir.

Filozoflarda bu alanda faaliyette bulunmuşlardır. Tarih hakkında hüküm ve değerlendirmelerde bulunmuşlar içeriğini belirlemişlerdir. Bu kavramı belirlerken anlam yüklerken kişisel yaklaşım arz etmektedir. Kişinin hayatı algılayışına dünya görüşüne ve anlama kabiliyetine bağlıdır. Fertlere ve zamana göre değişim gösterir.

Bu sebeple tarihsellik, birçok şekilde tarif edilmiş, hepsi de tarihselliğin bir yönünü ele almıştır.

Kur’an, insan ve tabiat arasında bir ilişkiye işaret eder. Birbirinden ayrı tutmaz. Her ikisi de fıtratlarına uygun hareketi vahiyden alır.

Kur’an’ın ana muhatabı insan oluşu ve onu doğru yola iletme ana gaye edinmesi, tarih ve tarihsellik bağlamında temel karakteristiğini ortaya koymaktadır. Bu sebeple  Kur’an; geçmişi,yaşanılan zamanı , ve geleceği bir bütün halinde ele alır. Bunu da hemen hemen her sürede ele alır. İnsanın tarihsel bir varlık olduğunu bunun da insanın varlık koşullarından biri bulunduğunu belirtir.

Kur’an’ın nüzul ortamına yönelik üslubuna gelince ; Mekke’de olsun Medine’de olsun Kur’an; vahiy-insan-hayat bütünlüğünü esas alır. İşte nüzul asrında muhatap olan insanlar dünyevi hayatı sürdürüp gündelik işlerini görürlerken bu Kur’ ani ilke işlevini yerine getirmiştir. Esbab-ı nüzul doğrudan doğruya nüzul ortamında fili olanı gerçek hayatı gösterme konusunda aracı olmuştur. Yani esbab-ı nüzul vahiyle beraber birebir münasebet içerisindedir. Vahiy tamamlanmasıyla bu münasebet son bulmuştur. Fakat Kur’an-insan-hayat münasebeti devam edeceğini Kur’an beyan etmiştir.

Sonuç olarak:

-Esbab-ı nüzul-tarihsellik kavram ilişkisinde vurgulanması gereken, Kur’an’ın yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir hidayet rehberi olduğudur.

-Başka özgü kültürlere ait kavramlar kullanılırken ,kavramların tarihleri, içerikleri ,kullanıcının dünya görüşü göz önünde bulundurulmalı.

-Kullanılan kavramların hangi manada kullanıldıkları belirtilmelidir.

Esbab- nüzul rivayetleri ile yazılacak orijinal tarih nüzul asrını en sahih şekilde izleme imkanı sunacaktır. Tefsir için yapılan esbab-ı nüzul rivayetleri ile yazılacak düşünülmüş tarih, Kur’an’ı anlamaya çalışan insanın ufkuna sunacaktır. Bu da insanın varlık bilincine katkı sağlayacaktır. Bu da esbab-ı nüzulün Kur’an’ın anlaşılmasındaki önemini ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım Kur’an-insan-hayat bütünleşmesinin canlı örneğini ortaya sermektedir. Bu da Kur’an’ın yaşana bilirliğini göstermektedir.

      Selam ve Saygılar.        

    

                

 

 

  

 

 

 



[1] Bakara,219.

[2] Nisa,82.

[3] Bakara,118

[4] Alak,1-5.




0 Yorum - Yorum Yaz

KUR'AN ve BAĞLAM    28.11.2014

Ad-Soyadı:Abdulbari FAİK

Alan:tefsir-Yüksek Lisans

Öğrenci Numaram: 14912701

 

Kuran ve bağlam

 

            Ademoğlu yaşadığı dönemlerde kafasında takılan bir sürü sorularla yaşamış kimi zaman bu sorulara cevap bulmuş kimi zaman da bu sorularla yaşamış ki tam bu esnada Allah nurunu insanlığa bildirmek istemiş ve insanlığın bu belirsiz bir dünyadan kurtarmak için kuranı indirmiş ve sorulan sorulara cevap vermeye çalışmış onun için elimizdeki Kur’an bizim ve bunla ilgilenen bütün insanların rehberi olarak indirilmiştir.

 

v Kur’an-ı Kerim ilminin kaynağı yine kuran dır çünkü Kuran kendisi üzerine düşünülmesini ve akıl etmelerini, açıklanmasını, ve anlaşılmasını yine kendisi istemiş netice de insanları teşvik eden vahiy mahsulü bir kitaptır nitekim kuran in ilk ayetinin اقرا  oku yani kelimsiyle başlaması bu göreve delalettir.

 

v Kura’n’ı kerim anlamak için esbabı nuzule ihtiyaç vardır çünkü bu ilim Kuran-ı kerimi kötü ve hezeyan bir düşünce olmaktan çıkarıp bir düzgün ve karakter sahibi bir metin haline getirmektedir nitekim bu konu hakkında bazı alimlerin görüşleri de bu dediğimizi tasdik etmektedir.

 

v Vahidî ise: “kuran-ı Kerimin anlaşılmasına imkan sağlayan çok güvenli bir yol” demiş.

 

v Zerkeşi ise: “Kuran-ı Kerim tefsirinde bilmeye muhtaç olduğumuz bir ilimdir” demesi ve daha bir çok alim kendi görüşlerini ileri sürmüşler ki onların hepsini burada yazmamız mümkün olmaz.

 

v Esbab-ı nuzul ilminin gelişmesi ve doğuşu peygamber efendimiz vefat ettikten sonra bir takım sorunlar ortaya çıkmaya başlayınca daha doğrusu geçmiş peygamberlere ait kıssalar ve vakıaları belki çoğu insanlar bunu biliyordu ancak bunun yetersiz kalması sebebiyle ve bu ilmin doğuşuna zemin hazırlayan en önemli faktörlerden biridir ve böylece esbabı nüzulün tarihi seyri hakkında Tahir İbni Aşur’un dediğine göre مُتَقَدِّمِین  esbabı nüzul hakkında pek çok rivayet nakletmiştir.

 

v Esbab-ı nüzul ilmi ancak nakille bilinebilen bir ilimdir yani bu alanda fikir yürütmek ya da akılla anlaşılması mümkün olmayan bir ilimdir. Dolayısıyla bu ilim dalı ise sadece ve sadece işitme ve ya görme yoluyla bilnen bir rivayettir ve böylece Hz.Peygamber den gelmiş.

 

v Esbabı nüzulu bilmek için temel şartları şu şekilde görmemiz mümkün olabilir.

 

v Esbabı nüzul rivayetleri

 

v SAHABE NAKLİ (Merfû)+ senedin ve metnin sahih olması

 

v TABİÛN NAKLİ (Mürsel) + senedin ve metnin sahih olması

 

v Rivayeti destekleyen bir başka tabiî rivayeti.

 

v Ravinin tefsir imamlarından olması (Mücahit, İkrime,Said b. Cubeyr gibi)

 

Yani ilmin sadece bilgin sahabiden almış olması.

 

v Hadis mecmualarında tefsir ve tarih kitaplarında sebebi nüzul rivayetlerine zikredilirken kalıp çok önemli dir.

Sebebi nüzulün kavramsal tanımı arasında bir bağ vardır ve bu bağ mutlaka kurulmalıdır ve bu kavrama girmeyen rivayetler sebeb-i nüzul sayılmamaktadır.

 

v Esbab-ı nüzul çeşitli açılardan bir zorunluluk şeklinde tasnife tabi tutulmuş ve böylece okuyucunun bu rivayetlerden yararlanmasına imkan sağlayıp ve muhtemel karışıklıkları giderilmesine sebep olmuştur ki bun tasnifi beş guruba ayırmamız mümkün vunlar:

v  vurudu itibariyle,

v hadis usulu kriterleri uygulanarak yapılan tasnif.

v şah Veliyullah dihlevî’nin tasnifi

v Tahir b. Aşur’un esbabı nüzul rivayetlerini beş kısma ayırması.

 

 

v Esbabı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesini iki temele dayandırmak gerekir.

 

v Her ayette sebep arayanların sonucu mezhep hareketleri, israili haberler ve uydurma hadislerin esbabı nüzul alanına dahil edildiği görülmektedir.

 

v Tefsir de iki türlü ihtilaf vardır:

v Nakle dayanan ihtilaflar.

v İstidlaldan doğan ihtilaf.

 

 

v Esbab-ı nüzul ilmi içerisinde bir takım problemler mevcuttur ve söz konusu edilen problemler taaddüt ve taahhür meselesidir yani bir inen ayetin hadiseye has mı yoksa umum mu olduğu meselesidir.

 

v Sebebi nüzul umum ve husus ifade etmesi meselesi şu şekilde gösterilmiştir:

 

v HADİSE: (nüzule sebep olan benzer bir bulunan)

 

 


v HÜKÜM

v Nüzule sebep olan hadisenin hükmünü alacağında ittifak edilmiştir.

 

 

Ø DELİL.

Ø İlk hadise üzerine inen ayet nass mı delildir?

Ø Kıyas mı delildir?

_______________________________________________

Ø CUMHUR                                                DİĞER ÂLİMLER

Delil nassın bizzat kendisidir.                                                            Delil ilk hadise üzerine yapılan kıyastır.

İTTİFAK ETTİKLERİ NOKTA:                                                              onlara göre nass kimin hakkında nazil olmuşsa

Umum ifadesinin bakasına mani olan                                              ona hastırancak ayetin hükmü bu neviden

Karine bulunduğunda, nüzule sebep olan                               olan bütün durumlarda kıyasen geçerlidir.

Hadiseden başkasının murad edilmediği

Ve karine ile amel etmenin vacip olduğu noktadır.

 

v Esbab nüzul ve disiplin arasındaki ilişki mustakil bir araştırma konusudur.

Esbabı nüzul ilmi ise Hikmeti teşriyye, tenasüp- insicam ve mübhematu’l Kuran gibi disiplinlerle iç içedir.

 

v Esbab-ı nüzulun yetersiz kalma sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz:

v Rivayetler açısından.

v Murfü musned rivayetler üzerine.

v Mursel rivayetler üzerine.

v Senedlerin hazfedilmesi.

v Ravayetlerin tasnifine dikkat etmeme.

v Rivayet kalıplarına dikakt görtermeme.

v Umumu hususlaştırma açısından.

v Taaddüt-taahhür açısından.

v Tarih ilminden yararlanma.

v  saydığımız maddelerin hepsi Kura’n-ı kerim’in anlaşmasında esbabı nüzulun yetersiz kalma sebeplerindendir.

 

v SONUÇ OLARAK; Kura’n-i kerim-i anlamak ve daha derinlere inmek için esbab-ı nüzul’a ihtiyaç vardır çünkü Kuran-ı anlamamıza ve onun değerlerini günümüze taşıyıp ışık tutmamıza ve gelecek nesillere bunu anladığımız gibi anlatmamıza yardımcı olan tek sebep ve tek ilimdir.

 

v  ESBAB-I NÜZUL’E YENİ BİR YAKLAŞIM, SA’LEBE’NİN KISSASI.

 

v Sa’lebe kıssasına geçmeden önce hatırlatmamız gerekir ki esbab-ı nüzul’un kura’n’-ı anlamada yetersi kaldığını aktarmıştık ve şimdi de onun esbabı nüzul’dan doğan olumsuzlukları ele almamız konuyu daha anlaşılır hale gelmesine vesile olcaktır.

 

v Esbabı nüzul’un doğurduğu olumsuz sonuçları şu şekilde değerlendirebilmemiz mümkün.

 

v Kuranın yorum zenginliğine engel olması

 

v Esbabı nüzul,  yorum zenginliğini şu şekilde engeller: her ayette nüzul sebebi aramak, ve ayetin mana bakımından bir çok yönü varken nüzul sebebi ile sınırlı kalma ihtimali, nüzul sebebine sıkışıp kalmak gibi drumlar ve ya Kura’n-ı Kerimin evrensel hedefini ve bütünleşmesini, konunun istismar edilmesi gibi olaylar sebep olabilir.

 

v Esbabı nüzul’un sınırlarını beliryecek olan ilkeleri ele alalım ve bu ilkeler nelerdir?

 

v Genel ilke (esbbı nüzul rivayetlerinin sahih onlalar ve olmayanların tamamını bir araya getirip ihate edebilmek pek mümkün değildir.

Yani esbabı nüzulu bilmeden de Kuran-ı Kerimin temel ilkelerini (Allah’ın varlığı, birliği, Hz. Peygamber’in risaleti, kulluk- ibadet görevleri vb) genel anlamını tanıyabilir, kavrayabiliriz çünkü selef bunu da ayet manasının iyi anlamasına bağlamışlardır.

 

v Kuran-ı Kerim anlaşılmasında esbabı nüzul değerlendirmesi sırasında yukarıda başlıkta zikr edilen ilkleri tamamlayan önemli bir ilke ise Kura’nın bütünlüğünün dikkate alınmasıdir.

 

 

v Bunu aşağıdaki şekilde göstermek mümkündur.

 

 

 

Kur’ânî cümlelerle oluşan bütünlük

 

                                                                                                       

 

Teşrî bütünlük

Tarihi

bütünlük

Kur’anî

Cümleler ve

Süreler arasındaki bütünlük

Siyak-sibak

bütünlüğü

Sürelerin dahili

bütünlüğü

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


BÜTÜN OLARAK KUR’ÂN-İ KERİM.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

          İnsanoğlu fıtratı gereği, Kuran-ı anlamak ve yorumlamak ve problemlere çözüm aramak ister ki bu da Kuran-ı kerimin yorum zenginliğine yol açar ancak Kuran ayetlerine karşı biraz daha dikkatli olmak gerekir yoksa her ayette bir sebebi nüzul aramak ya da her yaetin bir çok yönü var diye düşünmek yorum zenginliğini engeller.

 

Şimdi ise salebe kıssasını kısaca beyan edelim.

 

v Kıssa şöyle: bir gün sa’lebe He. Peygamber’in huzuruna gelmiş:

v “Ya Rasulullah, Allah’a dua et de bana çok mal versin demiş”

v Hz.Peygamber de:

v -“Ya Sa’lebe, hakkını eda ettiğin az, takat getirmeyeceğin çoktan hayırlıdır” diyerek cevap vermiş. Sa’lebe dileğini tekrarlamış ve demiş ki:

v  Seni hakk ile gönderene yemin ederim ki bana çok verirse mutlak ve mutlak her hak sahibinin hakkını veririm.

v Bunu üzerine Rasulullah dua etmiş o da bir davar edinmiş ve çoğaldıkça çoğalmış. Medine arazisi dar gelmeye başlamış. Bir vadiye yerleşmiş ve böylece cemaate devam etmekten ve hatta Cuma namazından bile uzaklaşmış.

v Bunu üzerine Hz.Peygamber sual buyurmuş ve demiş ki,

v - Mali çoğaldı, vadi olmaz oldu.

v Hz peygamber.

v -Vay sa’lebe’ye !

v Buyurmuş ve sadakaları toplamak için iki tahsildar göndermiş. Medine ahalisi bunlara sadakalarını vermişler. Ancak sa’lebe’ye Hz. Peygamberin farzlarını açıklayan fermanını okuyup sadakayı istediklerinde:

v Bu cizyeler ne? Bu cizyenin kardeşi, hele siz gidin de düşüneyim, demiş.

v Tahsildarlar dönüp Rasulullah’a geldiklerinde, daha onlar bir şey söylemeden vay Sa’lebe’ye buyurmuş.

v İşte bu sebeple ayetler nazil olmuş. Sonra sa’lebe sadakayı alıp kendisi getirmiş, fakat Hz. Peygamber:

v Allah Teâlâ beni senin sadakanı kabulden men eyledi diyerek kendinin hakkındaki hükmü açıklamış.

v O zaman sa’lebe başına toprak saçmağa başlamış, Hz. Peygamber de: bu senin amelindir. Emrettim amel etmedin. Şeklinde cevap buyurmuş .

v Sa’lebe zekatını Hz. Peygamber’in irtihalinden sonra Hz. Ebu bekr’e ; Hz.     Ömer’e getirmiş onlarda kabul etmemiş, daha sonra sa’lebe Hz. Osman      zamanında helak olmuş.

 

v Tefsirle uğraşan her ailimin bu kıssayı tevbe süresi 75. Ayetinin nüzul sebebi olarak değerlendirmiştir ancak bunun sıhhati konusunda süphe duyan bazı âlimler de olmuştur bunlardan bir kaçını zikredelim mesela:

v İbnu’l Esir (774/13729 “bir başka şahıstır ki bunda da hiç süphe yoktur”

v Zehebi (748/1347) Sa’lebe kıssasının doğru olup olmadığına dikakt çeken âlimlerdendir ki ona göre bu doğru değildir çünkü hicretin 3. Yılında ölen bir kimsenin hicretin 9. Yılında bir kıssa kahramanı olması mümkün değildir, demiş

v İbn-i Hecer (852/1448), Hz. Peygamberin ve ardından Hz. Ebu Bekr’ın onun takipçisi olarak Hz. Ömerin sa’leb’nin zekatını kabul etmemsini makul görmemektedir ve dolayısıyla bu haberin sahih olmadığına kanaat getirmiştir.

v Esbabi nüzul’e yeni bir yaklaşım ışığında Sa’lebe kıssasının değerlendirilmesi.

v Sa’lebe kıssasını nasıl ele alındığını biraz anlattık ancak Tevbe süresi 57. Ayeti bize müşahhas bir kanaat vermemektedir onun içib yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olması açıktır dolayısıyla şimdi ise Sa’lebe kıssasını bu abğlamda ele alacak ve inceleyeceğiz.

v Dediğimiz gibi bir çok alimin bu konu hakkında farklı görüşler                       sergilediklerini görüyoruz, mesela İbn-i hazm’ın tespitleri baya ilginçtir;

Ona göre: bu ayetin, hakkında indiği kişi hususunda ne bir delil, ne de bir nass vardır Sa’lebe hakkında dair rivayet ettiğimiz eser de sahih değildir.

 

v Sonuç olarak; İslam kültür tarihinde Kura’nın anlaşılmasında izlenen bir yol olmuştur, ancak bu yolda konuşan metodun ilkeleriyle konulmadığı da bir gerçektir işte usul açısından vakî olan bu eksiklik genel olarak tefsir rivayetleri üzerine tereddütlerin zuhuruna sebebiyet vermiştir.

v Bu konuda önemle vurgulanması gereken diğer bir husus da şudur hadis âlimleri ve tefsir âlimlerine ulaşan bir haberi yazıya aktarmalarının sebebi ise o haberin kaybolup gitme endişesi olmuştur.

 

 

TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL.

 

v Esbabı nüzul ve tarihsellik meselesine geçmeden önce “tarihsellik”

Kavramını açıklığa kavuşturmamız yerinde olacaktır.

Felsefe bu konuyu ele alırken baya bir biçimde ele almış ve farklı anlamlar vermiştir.

1-tarihsel olanın varlık biçimi.

2-zamana bağlılık gelip geçicilik.

3-tarihe bağlı olma.

4-bir şeyin gerçekten tarihsel olarak var olduğu olgusu.

v Tarihlilik sözcüğünün terim olarak ifade ettiğimiz zaman insanın yapıp etmelerinin tarihle muhakkak ki bir alakası vardır onun için tarihlilik manaları ışığında gelen esbabı nüzul tarihliğine bakalım.

v 1. Anlam: tarihsel olanın varlık biçimi.

Esbabı nüzul ise gerçekliğini o dönemde yaşayan Hz. Peygamber ve sahabe’nin yapıp etmelerinden meydana gelen olaylardan almaktadır.

Tarihsellik kavramının 1700-1900 yılları arasında ortaya çıktığı ifade edilir, bu dönemde siyasi ihtilallar, sosyal değişim tarihin gelişimini daha çok belirleyen unsurlar olarak tarih duygusunu canlandırmıştır ve böylece insanlık kendi tarih seyrini araştırıp umutlu bir geleceğe yönelmiştir.

Tarihsellik terimi Almanya da ortaya çıktığına dair da bazı kaynaklar var ancak çıkışının temel sebebi ise bu ülkede tarihi zihniyetin beşerî ilimlerde (hukuk, ilahiyat, dilbilimi, iktisat vs.) değerlendirilmesidir.

Şimdiye kadar tarihsellik kavramını, önceki bölümde doğuşu ve gelişimi ve kullanıldığı anlam çerçeveleri açısından ele aldık görüldü ki bu kavram modernite ve postmodernite ile ilgili uzun bir geçmişi vardır dolayısıyla bu kavram kullanıldığı zaman bu geçmişi göz ardı etmemesinin yerinde bir tavır olacağı açıktır.

v Şimdi ise insanın fıtratından kaynaklanan tarihsellik kavramı için tekrarlayalım.

v İnsan tarihsellik üzerine fikir beyan ederken, bir var olan hakkında fikrini ifade etmektedir. Tarihsel ne ise onun hakkında hükümler vermektedir,

v Zihnindeki diğer kavramlar arasında bir bağ kurarak bilgi aktarmakta ve böylece tarihsellik kavramını belirginleştirmektedir.

v  Tarihsellik ve tarihselcilik her ne kadar batı kültürüne ait bir kavram ise de yapıları gereği ortak kültürle etkileşim halindedir.

v Bu açıdan bakıldığı zaman tarihsellik kavramını İslam kültüründe de kullanımını söyleyebiliriz ancak kültür farklılıklarını göz önünde bulundurmak şartıyla.

v Bütün bu ifade edilenler çerçevesinde esbab-ı nüzul ve tarihsellik kavramları arasında nasıl bir ilişki kurulabilir bu soruya cevap aramak istiyoruz. Böyle bir arayışa öncelikle Kuran’ı Kerimin tarih ve tarihsel bilgi alanındaki genel ilkelerinden hareketle başlamanın daha yerinde olacağını düşünüyoruz.

v Esbabı nüzul – tarihsellik ilişkisine bu noktada insanın tarihsel bir varlık oluşu bakımında yaklaşmak mecburiyeti doğmaktadır çünkü insanın yapıp-etmeleri şimdi içinde bitmez; onlar zamanın, boyutlarına yayılmışlardır. Bu, insanın zamanın boyutları arasında bir bağ kurmasını, onları bir birine bağlamsını gerektirir, bu da ancak bilen bir varlığın işi olabilir. Bunu içindir ki, insan tarihsel bir varlıktır. Eğer insan hayvan gibi şimdi içinde yaşasaydı, o zaman insanın yapıp- etmeleri arasında bir süreklilik söz konusu olamazdı.

v Esbabı nüzul ve tarihsellik ilişkisini insanın varlık koşulları bağlamında inceledikten sonra esbabı nüzulün tarihsellik meselesine bir bakmamız îcâb eder.

v Felsefe sözlüğünde bu kavrama şöyle tanımlar yapmaktadır.

v 1- tarihsel olanın varlık biçimi.

v Kuran’ı kerim o dönemde yaşamış peygamber ve sahabelerden ve onların yapıp- etmeleri sonucu meydana gelen olaylardan gerçekliğini almaktadır.

v 2-zamana bağlılık, gelip geçicilik.

v Esbabı nüzul tarihselliği hakkında zamana bağlılık, gelip geçicilik tanımını isabetli olmayacağını düşünüyoruz.

v 3- tarihsellik koşulluk, tarihe bağlı olma.

v Esbabı nüzul bilgisi Kuran’ı Kerimin nüzul ortamının bir parçası olabilir ama yokluğu halinde Kuran gerçeğinin vücut bulması mümkün değil diye bir şey de söz konusu edilemez.

v 4- bir şeyin gerçekten tarihsel olarak var olduğu olgusu

v Esbab-ı nüzul Kuran’ı Kerim’in nüzul ortamının, bu ortamın akışının ve oluşumunun temel bir parçası olduğuna, nüzul ortamında bilfiil vuku bulan hadiseleri gösterdiğine gerekten tarihsel olarak var olmuş bir olgudur. Mesela bu anlamda Hz. Musa Hz. İsa ve Hz. Peygamber’in tarihsel olduğu gibi.

v  Esbabı nüzul ve tarihsellik kavramı ilişkisine dair ifade edeceklerimiz bundan ibarettir. Görüldüğü üzere esbabı nüzul, mekân –zaman içinde vuku bulması, sahih rivayetle bize ulaşmış olması sebebiyle tarihseldir ve tarihsel gerçekliktir. Nüzul ortamında cereyan eden hâdiselerin, soruların karşılığı olarak da tarihsel olanın varlık biçimidir.

 

v Sonuç olarak, esbabı nüzul ve tarihsellik kavramı ilişkisinde vurgulanması gereken konu, Kuran’ı Kerimi soyut düşünce veya düşünüş biçimi değil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak insanın öz niteliğiyle örtüşen bir hidayet rehberidir. Kur’an ise bir bütün olarak ele alır yani geçmişi geleceği ve şimdiyi de katarak insanın faaliyet sahası olarak görmektedir.

 

تَمَّت باالخَیر




0 Yorum - Yorum Yaz


 

Rukiye ÇELEP

Yüksek Lisans 

 

1. KİTAP

 KUR’ANIN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-U NÜZULÜN ROLÜ

Esbabı nüzul bilgisi kuran kerimin nüzul ortamının asli unsurlarındandır. Bu nedenle o İslam’ın başlangıcından beri bilinen ve İslami ilimlerin birçok alanın da âlimlerce önemle üzerinde durulan bir vakıadır. Sahabe, Tabiun ve Tebeitabiinden olan müfessirler kuranı özellikler Esbâb-ı Nüzul ile tefsir etmişlerdir. Hz. Ali, İbn Mes’ud ve İbn Abbas gibi bazı sahabeler kurandan inen her ayetin ne hakkında, kim hakkında ve nerede nazil olduklarını bildiklerine dair sözler söylemişlerdir. Dolayısıyla sahabe ayetlerin hangi olaylar üzerine indiğinin bilgisine sahip olan tek kaynaktır.

Seleften bazıları, Esbâb-ı Nüzulü Kur’an-ın anlaşılmasında en emin yol olarak görmüşlerdir.

 

 

I. BÖLÜM

 

KUR’AN İLİMLERİ VE ESBÂB-I NUZÛL İLMİ

a-            Kur’an İlimleri Hakkında

Kur’an ilimleri kavramının aydınlanması Esbâb-ı Nuzûl ilminin onun bir dalı olarak daha net bir şekilde tanımlanmasına imkân verecektir. Kur’an ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü Kur’an-ı Kerim kendisi üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını ve açıklanmasını isteyen neticede yaşanılır kılınmasına okuyucularını, muhataplarını teşvik eden vahiy mahsulü bir kitaptır.

Hz. Peygamber’in maarif siyasetinin temelini “ kıraat-kitabet ” oluşturmuştur. Bedir savaşı sonrasında harb esirlerine konulan fidye-i necat oku yazma bilen esirlerin 10 Müslüman çocuğuna okuma yazma öğretmesiydi. Bu basit bir tesadüf değildi. Belki ilminin yayılması için hazırlanmış geniş bir planın ikmaline doğru atılmış ilk adımdı. Bundan önce de Hz. Peygamberin Medine’ye gelir gelmez ilk iş olarak Mescid ve Suffe denilen üstü hurma dalları ile örtülü bir kısmın inşasına giriştiği hatırlanmalıdır.

Ashab-ı Suffe Hz. Peygamberin dediğinin ve yaptığının bilgisini elde etmek için can atıyorlardı. Mesela Ebu Hureyre onun dediklerini ve yaptıklarını görüp işitmek için üç yıl bütün dünyevi meşguliyetlerini terk edip devamlı olarak onun yanında bulundu. Fakat buna rağmen Hz. Peygamber döneminde kuran ilimlerinin telifine gerek duyulmadı. Çünkü nüzulü müşahede edenler bizzat ilk muallimin tedrisinden geçenler o sıralar hayatta idi ve lisan selikası dediğimiz düzgün konuşma alışkanlıklarını henüz muhafaza etmekteydiler. Kur’an-ı kerimle karışabilir endişesi ile telif hareketine sıcak bakmamaktaydılar.

Sonradan Ulûmu’l-Kur’an olarak adlandırılacak olan bahisler Hz. Peygamber ve ashabı tarafından bilinmekteydi. Çünkü bu bahislerin hepsi iki kaynağa dayanmaktaydı: Arap dili ve gözleri önünde cereyan eden hadiselerdir.

Kısacası Kur’an İlimleri önceleri Kur’an tefsir edilirken onu anlama çabaları sürecinde bir ihtiyaç sonucu ortaya çıkmış olan Kur’an ile ilgili hususi araştırmalardır.

Mushaf’ın çoğaltılması ve kıraat ilmi ile Resmü’l-Kur’an ilminin ilk ele alınan ilimler olduğu bilinmektedir. Kuranın lugavî yönden ele alınması ise Ebu’l-Esved Ed-Düelî’nin Kur’an’a noktalama ile hareke koymasıyla başlamıştır. Böylece İ’rabu’l-Kur’an İlmi neşet etmiştir. Ayrıca Esbâb-ı Nuzûl, Mekkî-Medenî, Nasih-Mensuh ve Garibu’l-Kur’an ilimleri ilk tedvin edilen kayda geçirilen Kur’an ilimleridir.

Ulûmu’l-Kur’an kavramının bugünkü araştırmalarda kullanıldığı şekilde billurlaşması hicri 8. Asırda Zerkeşî sayesinde vukuu bulmuştur.

Suyutî Kur’an İlimlerini üçe ayırır: Allah zatına mahsus eylediği kısım, Peygamberin öğrettiği kısım ve Peygamberin öğretmekle birlikte Kitab’ına açık-gizli yerleştiği ve öğrenimi açık emir buyurduğu kısım.

Tefsir ilmi Kur’an-ı Kerim’in izahını amaçlayan bir ilimdir. Yani İlmu’t-Tefsir veya İlmu Tefsiri-l-Kur’an, Kur’an-ı Kerimi her bakımdan tetkik edip açıklamaya ve bildirmeye yarayan ilimdir. Bu ilmin de konusunu Kur’an-ı Kerim teşkil eder.

Kur’an ilimlerinden biri olan Esbâb-ı Nuzûl ilmi İslamiyet’in ilk asrından bu yana Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında önemli bir ilim olarak mütalaa edilmiştir. Esbâb-ı nüzul bilgisi sahabeye müşahede ettikleri ortamda insani yapıp etmelerin sonunda inen ayet ve ayetle gelen hükümlerin sebeplere bağlanması yeteneğini kazandırmıştı. Bunun anlamı onların Kur’an ilmini, onu hayata tatbik etme usulüyle birlikte öğrenmiş olmalarıdır. Bu açıdan Esbâb-ı Nuzûl çok önemli bir bilgi olarak görülmüş ve Kur’an’ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eş değerde görmüşlerdir. Sonraki asırlarda da Esbâb-ı Nuzûl ilmi Kur’an ilimleri arasındaki bu önemli yerini korumuştur. Tedvin döneminde ilk tedvin edilen eserler arasında Esbâb-ı Nuzûl eserleri bulunmaktadır.

b- Esbâb-ı Nuzûl İlmi

Sebeb sözcüğü ip halat, bağ anlamlarına gelmektedir. Bilahere gaye edilene veya arzulanan her şeye sebeb denilmiştir.

Vahidî Esbâb-ı nüzul ilmini Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasına imkân sağlayan çok güvenli bir yol olarak tanımlamaktadır.

Esbâb-ı nüzul ilminin doğuşu ve gelişimi Kur’an ilimlerinin doğuşu ve gelişimi sürecinden ayrı ve ondan soyutlanarak mütalaa edilemez.

Esbâb-ı nüzul ancak sahih nakille bilenebilir. Dolayısıyla bu alanda içtihada mahal yoktur. Yani Nuzûl sebebi akılla idrak edilmesi mümkün olmayan ve sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabeden gelen rivayettir. Bu rivayet adeta Hz. Peygamberden bildirilmiş hükmünde kabul edilir. Bunun için hadis usulünde hükmen merfu sayılır.

Hadis mecmualarında, tefsirlerde, tarih kitaplarında sebeb-i nüzul rivayetleri zikredilirken kullanılan rivayet cümleleri önemlidir. Sebeb-i nüzulün kavramsal tanımı ile rivayet sıygaları arasında bir bağ vardır ve bu bağ mutlaka kurulmalıdır. Tanımın sınırlarına girmeyen rivayetler sebeb-i nüzul rivayeti olarak ele alınmamalıdır. Dolasıyla rivayet sıygalarında bu hususa açıklık getiren noktalar iyi tespit edilmelidir.

Esbâb-ı nüzul rivayetlerinde bazı ihtilaflar yaşanmaktadır. Bu ihtilaf meselesi aslında tefsir ilminin geneli içerisinde ele alınması gereken ve bu ilme ait bir problemdir.

Tefsirde iki türlü ihtilaf vardır: birincisi nakle dayanan ihtilaftır ki buna sahih, zayıf ve uydurma haberlerden kaynaklanan ihtilaf denir, ikincisi istidlalden doğan ihtilaftır ki buna nakle dayanmayan ve akılla yapılan yorumlardan kaynaklanan ihtilaf denir.

Esbab-ı nüzul ile ilgili bazı meseleler vardır ki bunların başında teaddüt meselesi gelmektedir. Tekrar tekrar nazil olan ayet şanının yüceliğini vurgulamak, taşıdığı manaların unutulmaması gerektiğini hatırlatmak hikmetine binaen indirilmektedir. Böylece benzeri her sebepte, olayda bu ayetin muhtevasına dikkat çekilmiş olmaktadır.

Sebebin teaddüt edebileceğini kabul etmekle nazil olan ayetin tekrar tekrar indirilmiş olduğu kabul edilmiş olmaktadır. Yani ayetin nüzulü tekerrür etmiştir. Zerkeşî, İbni Teymiyye ve Suyûtî de bu olguyu tekerrür olarak tanımlamaktadırlar. Nüzulün teaddüdü nedeniyle birden çok ayet-i kerimenin nazil olması murad olunmaktadır.

Esbâb-ı nüzul ile ilgili meselelerden bir diğer ise hükmün veya nüzulün taahhuru meselesidir. Bu meseleden bahseden iki âlim Zerkeşî ve Suyûtî’dir. İlkinin söyledikleri aynıyla ikincisinde tekrar edilmiş ve bazı ilaveler de yapılmıştır. Zerkeşî bu meseleye şöyle bir örnek vermektedir: Hz. Ömer Mekkî olan “Fakat o topluluk hezimete uğratılacak ve geriye dönüp kaçacaklardır” (Kamer 54/45) ayetinde yenilecek olan gurubun kimler olduğunu anlayamamış; ancak Bedir Savaşından Hz. Peygamber bu ayeti okuyunca kimin yenileceğini anladığını söylemiştir. Suyutî ise bu meseleyi iki yönlü olarak ele almıştır; hükmün taahhüründe Zerkeşî’nin söylediklerini naklettikten sonra İbnu’l-Hassar’ın şu görüşünü aktarır: “ Allah Teâlâ zekâtı Mekkî surelerde açıkça ve ima yoluyla zikretmiş, Allah’ın Rasûlü’ne vaadini yerine getirerek dinini namaz, zekât ve şer’î hükümleri farz kılarak destekleyeceğini buyurmuştur. Böyle olmasına rağmen zekât Medine-i Münevvere de alınmaya başlanmıştır. Bunda bir ihtilaf yoktur.”

Esbâb-ı nüzulle ilgili meselelerden bir diğeri de umum ve husus meselesidir. Bu meseleye göre nass âmm sıygası ile varid ise nass’ın umumu ile amel etmek lazımdır. Bu umumî nass’ın vüruduna sebep teşkil eden nüzul sebebi nazar-ı dikkate alınmaz. Çünkü nass’ın umum sıygasıyla varid olması demek, şeriat sahibinin nass’ın hükmünün umumî olmasını istemesi sebebine hass ve mahsus olmamasını dilemesi demektir.

 

II. BÖLÜM

 

A- KUR’AN-I KERİM’İN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZULÜN YETERSİZ KALMA SEBEPLERİ

Kur’an-ı kerimin anlaşılmasında Esbâb-ı Nuzûlün yetersiz kalma sebeplerinin başında, rivayetler meselesi gelmektedir. Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kalma sebepleri, birçok bakımdan söz konusudur. Bunların başında bu rivayetler hadis usulü açısından incelendiğinde ulaşılan sonuçtur.

Merfu-Müsned Esbab-I Nüzul Rivayetleri Üzerine: Esbâb-ı Nuzûlün rivayet ve sema’ yoluyla nakl ve izah edildiği malumdur. Bu keyfiyeti icra edenler ise Sahâbîler olmuştur. Onların bu husustaki haberlerinin hükmü meselesi, konunun odak noktasını teşkil etmektedir.

Mursel Esbab-I Nüzul Rivayetleri Üzerine: Kur’an-n anlaşılmasında Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kaldığı hususlardan bir diğeri de Tâbilerden yapılan ve onların Hz. Peygamber’e veya dönemine izafe ettikleri Esbâb-ı nüzullerdir. Mursel olan rivayette Tabiî Sahâbînin ismini anmaz.

Senedlerin Hazf Edilmesi: Kur’an-n anlaşılmasında Esbâb-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kaldığı hususlardan bir diğeri de şudur; senedsiz rivayetlerin bir dönem mevcud olmasıdır. Suyutî sahabeden senedsiz yapılan sebeb-ı nüzul rivayetleri için munkatı’ dedikten sonra bu kabil rivayetleri bakılması gerekmeyen rivayetler olarak nitelendirmektedir.

Rivayetlerin Tasnifine Dikkat Etmeme: Kur’an-n anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kaldığı hususlardan bir diğeri ise rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme ve rivayetleri karıştırmadır. Bu durum geçerlilik iddiası taşıyan çok sayıda rivayetin bulunmasından kaynaklanmaktadır. Kısacası rivayet çokluğu vardır ve sebeb-i nüzul probleminin temel motifi bu çok sayıda rivayetlerin rekabetidir. O nedenle bu rivayetlerin tasnif edilmesi zorunlu hale gelmektedir.

Rivayet Sıygalarına Dikkat Göstermeme: Kur’an-n anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kaldığı hususlardan bir diğeri ise rivayetlerin sıygalarına dikkat göstermeme yanlışlığıdır. Sebeb ifade etmede nass olan rivayetler ile ihtimal ifade eden yani nass olmayan rivayetler aynı derecede mütalaa edilemezler.

Kur’an-ı Kerimin anlaşılmasında Esbâb-ı Nuzûlün yetersiz kaldığı bir diğer husus da sebebiyet ifade eden Sebeb-i Nuzûlün nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şeklinde anlaşılması çabasıdır. Diğer bir sebep ise bir ayet için birçok rivayet bulunması sebebiyle ortaya çıkan Nuzûlün taaddüdü ve taahhuru meselesidir.

Bir diğer sebep ise rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırılık ile zamansal uyumsuzluktur.

B- KUR’AN-I KERİM’ÎN ANLAŞILMASINDA ESBAB-ı NÜZUL RİVAYETLERİNİN DOĞURDUĞU OLUMSUZ SONUÇLAR

Yorum Zenginliğine Engel Olması:  esbab-ı nüzul rivayetleri yorum zenginliğini şu şekillerde engeller;

- Her ayete nüzul sebebi arama çabaları,

- Ayetin mana bakımından birçok veçhesi olabilir diye düşünmek varken nüzul sebebi ile sınırlı kalma ihtimali,

- Ayetin sebeb-i nüzulündeki olayın çerçevesinde sıkışıp kalmaktır.

Kur’an-I Kerim’in Evrensel Hedefi Olan Kur’an-İnsan-Hayat Bütünleşmesini Önlemesi: Esbab-ı nüzul rivayetleri ile aktarılan nüzul ortamı hadiselerinin ve hatta sahabe ve tabilerin kendi dönemlerinin izlerini taşıyan ve bunların tefsir için yaptıkları esbab-ı nüzul rivayetlerinde anlatılan olayların gelecekte aynı durumlar ile karşılaşacak insanlar için de geçerli olduğunu görmemiz gerekmektedir. Çünkü bir ayetin anlamı-anlamları, nazil olduğu zaman-mekân bağlamının ifade ettiklerinden daha fazla anlam ifade etmektedir.

Konunun İstismar Edilmesi: istisnadan murad olunan esbab-ı nüzul rivayetlerini eserlerinde çokça nakleden tarihçiler, rivayet tefsiri yazarları ve vaazlarında aktaran kıssacıların bu alanda kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmiş olmalarıdır. Esbab-ı nüzulün istismara imkân veren bazı hususiyetleri de onların bu çabalarına imkân sağlamıştır. Her ayete bir nüzul sebebi arama çabaları, senedleri hazfederek rivayet etmeleri, esbab-ı nüzul rivayetlerini tasnif etmemeleri, rivayet sıygalarına dikkat etmemeleri, tarih ilminden yararlanmamaları esbab-ı nuzûlün istismara açık yönleri ve bu tavrı sergileyen âlimlerin en belirgin özellikleridir.

 

 

III. BÖLÜM

 

A- ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kur’an-ı Kerim’in özünü bir bağlam bütünü olarak genel anlamını, mesajını tanımak ve kavramak mümkündür. Yani insan Kur’an-ı bir hidayet rehberi olarak kendisine sunduğu mesajın temel ilkelerini, genel anlamını tanıyabilir, kavrayabilir. Selef-halef bütün âlimlerin nüzul sebeplerini bilmenin önemi üzerinde durdukları bilinmektedir. Bunu da ayetin manasının veya manalarının daha iyi anlaşılmasına bağlamışlardır. Onların bu tavrı ayet, nüzul sebebini bilmeden anlaşılamaz anlamına gelmez. Nüzule sebeb olan hadisenin veya sorunun cevabı olan Kur’an-ı kerim elimizdedir.

B- KUR’AN-I KERİM’İN BÜTÜNLÜĞÜNÜN DİKKATE ALINMASI

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nuzûlün rolü açısından Kur’an-ın bütünlüğü kavramına bakıldığında sadece bir vecih ön plana çıkmaktadır; “ bütün olarak Kur’an-ı Kerim”. Bu vecih diğer veçheleri de kapsayan, içeren bir niteliğe sahiptir. Yani Kur’an-ın bütünlüğü kavramının en geniş olan veçhesi budur. Kavrama dâhil olan veçhelere şamildir. Bunların bir araya gelmesiyle ontolojik manada varlık kazanır. Bütün olarak Kur’an-ı Kerim kavramına göre Kur’an salt parçalarının toplamına indirgenmek yerine birleşik bir bütün topyekün bir gestalt olarak kavranmalıdır.

C- SİYAK-SİBAKIN GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI

Siyak-sibakın kavram karşılığı olarak günümüz Türkçesinde bağlam, kontekst sözcükleri kullanılmaktadır. Bağlam olgusuna Kur’an-ı Kerim’in bütünlüğü içerisinde bakıldığında siyak sibak gerçeği elbette görülecektir. Çünkü bağlam olgusu mantıki bir gerçekliktir.

D- ESBAB-I NÜZUL VE TARİHİLİK KAVRAMI

Kur’an-ı kerim insanı ana konu ve insana hidayet rehberi olmayı ana gaye edinmekle tarih ve tarihilik bağlamında temel karakteristiğini ortaya koymuş olmaktadır. Çünkü insan her zaman geçmişe mal olacak “şimdi”nin kalıcı ve belirgin izlerini yaşatarak kendini sürdürmeye aynı zamanda bu gününü dünle doğrulamak için nereden geldiğini kendinden önce neler olduğunu bulmaya çalışan varlıktır. Bir başka değişle insan tarihi bir varlıktır. Ve bu insanın varlık koşullarından bir tanesidir. Esbab-ı nüzulü tarihi koşulluluk, tarihe bağlı olma olarak tanımlamak mümkün değildir. Esbab-ı nüzul bilgisi Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamının temel bir parçası olabilir. Ama yokluğu halinde Kur’an gerçeğinin vücut bulması mümkün olamaz diye de bir şey söz konusu olamaz.

Netice itibariyle esbab-ı nüzul Kur’an-ı Kerim’in soyut bir düşünce veya düşünce biçimi olarak kalmadığının, aksine yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir hakikat ve hidayet rehberi olduğunun en büyük delilidir.

 

2. KİTAP

 

SA’LEBE KISSASI

Hadis kitaplarında Sa’lebe kıssasının ele alınışı tefsir tarihi açısından önem arz etmektedir. Çünkü ilk devirde tefsir hadis ilmi çerçevesinde mütalaa edilmekteydi.

Esbab-ı nüzule yeni bir yaklaşım ışığında Sa’lebe kıssasının değerlendirilmesinde ilk olarak Sa’lebe kıssası rivayetleri hadis usulü açısından tenkid edilmelidir. Bu hadisin senedi zayıf olduğu halde tefsir tarihinin en mühim tefsirlerinde böyle bir rivayet nakledile gelmiştir. İkinci olarak bu rivayetler tasnif edilmelidir. Üçüncü olarak ise tarih ilminden faydalanılmalıdır. Son olarak ise Kur’an-î bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir.

Tevbe suresi 75. Ayet-i kerimesini anlama çabasında doğruyu bulma maksadıyla nakledilen Sa’lebe kıssası ayetin anlaşılmasına yönelik yorumları bu hadisenin sınırları içerisinde bırakmıştır. Bu sebeple müfessirlerin bu konudaki yorumları birbirine zıt olmuş ve tahdid etmiştir. Hâlbuki Tevbe Suresi 75. Ayetine ve sebeb-i nüzulü olarak zikredilen Sa’lebe kıssasına daha önce önerilen ilkeler ışığında bakılmış olsaydı Kur’an-ı Kerim’in mana zenginliği anlaşılacaktı. Çünkü Kur’an-ı Kerim’le aydınlanacak hayatımızın zenginliği onun zengin bir biçimde yorumlanmasıyla, pratiğe taşınmasıyla mümkündür.

 

 3. KİTAP

 TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL

 

A- TARİHSELLİK KAVRAMININ DOĞUŞU VE GELİŞMESİ

Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının 17. Yy. ile 19. Yy arasında tarih ilminin amacı, eğilimleri ve araştırma araçları bakımından geçirdiği değişimler sürecinde ortaya çıktığı ifade edilmektedir.

Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının içinde doğup geliştiği ortam ve şartlar göz önüne alındığında bu terimlerin batı düşünce sistemine ait çok geniş anlam alanına sahip olan kavramlar olduğu gerçeği anlaşılmalıdır.

 

B- TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL

İnsan tarihsellik kavramı üzerine fikir beyan ederken bir var olan hakkında bilgisini ifade etmektedir. Tarihsel olan ne ise onun hakkında bilgi vermektedir. Zihindeki diğer kavramlar arasında bağ kurarak bilgi aktarmakta, böylece tarihsellik kavramını belirginleştirmektedir. Ancak tarihsel olanı tanıdıkça bu kavrama nüfuz etmekte, yeni hükümleri zihnine bir kütüğe kayıt eder gibi kayıt etmektedir. Bu yüzden tarihsellik ’in anlam içeriği sürekli değişmektedir. O halde kavramın anlam çerçevesinin değişmesi insanın fıtratından, varoluş şartlarından ve kavramın mahiyetinden kaynaklanmaktadır.

Kur’an-ı Kerim insanı ana konu ve insanı hidayet rehberi olmayı ana gaye edinmekle tarihi ve tarihsellik bağlamında temel karakteristiğini ortaya koymaktadır. Çünkü insan her zaman geçmişe mal olacak bir şimdinin kalıcı ve belirgin izlerini yaşatarak kendini sürdürmeye aynı zamanda bugününü dünle doğrulamak için nereden geldiğini, kendinden önce neler olduğunu bulmaya çalışan bir varlıktır. Yani insan tarihsel bir varlıktır. Ve bu insanın varlık koşullarından bir tanesidir. 

Kur’an tarih ve tarihsel olanı, geçmişi, yaşanan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir.

Sahabe, bizzat şahit oldukları nüzul asrı olaylarını esbab-ı nüzul olarak Merfu-Müsned hadis olarak aktarmakla orijinal tarihi meydana getirmişlerdir. Bu orijinal tarih Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında insani suretleri sonraki benzer insanî suretlere taşımakta temel unsurdur. Dolayısıyla Kur’an daima yaşanan, hayatla iç içe ve insan sorunlarına cevap veren bir kutsal kitap olma özelliğini sürdürmektedir. 

 

 

Esbâb-ı Nuzûl ile İlgili Kitaplar

1. el-Vahidî, Esbâbu’n-Nuzûl, Mısır, 1315.

2. Abdulfettah el-Kâdî, Esbâbu’n-Nuzûl, Çev. Prof. Dr. Salih Akdemir, Fecr Yay. 2013.

3. Hasan Tahsin Emiroğlu, Esbâbu’n-Nuzûl, Yasin Yay., 2013.

4.Bedrettin Çetiner, Fatiha’dan Nas’a Esbâbu’n-Nuzûl, Çağrı Yay. 2010.

5.İmam Suyutî, Esbâbu’n-Nuzûl, Çev. Seyfi Oymalı, Osmanlı Yay-Gül Neşriyat.

 

Esbâb-ı Nuzûl ile İlgili Makaleler;

1. Parlak, Ali, Esbâb-ı Nuzûl Bağlamında Hârût ve Mârût Kıssasının Mahiyeti Analizi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi [AÜİFD], 2014, cilt: LV, sayı: 1, s. 1-15

2.Mennâu'l-Kattân, Esbab-ı Nüzûl, çeviren: Erdoğan Pazarbaşı, İbrahim Görener, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, sayı: 11 [Prof. Dr. Şaban Kuzgun’un Anısına], s. 153-172

3. Köktaş, Yavuz, Esbâbu Vurûdi’l-Hadîs İlmi: Kapsamı ve İçeriğine Yeni Bir Bakış, Usûl: İslâm Araştırmaları, 2005, sayı: 4, s. 131-156

4.    Aydemir, Abdullah, Esbabü'n-NüzulDiyanet İlmi Dergi [Diyanet Dergisi], 1972, cilt: XI, sayı: 1, s. 28-36

5.  Âli Şeyh, Abdülaziz b. Abdullah b. Muhammed, el-İrhâb Esbâbühû ve Vesâilü’l-’İlâc, Mecelletu Mecmai’l-Fıkhi’l-İslâmî: Râbıtatü'l- Âlemi'l- İslâmî, 1425/2004, cilt: 15, sayı: 17, s. 25-49




0 Yorum - Yorum Yaz

Kur'an ve Bağlam    29.11.2014

Ali KAŞIKIRIK- 13922707

Doktora 2014-2015 güz dönemi

Kur’an ve Bağlam Kıraatı Hulasası

Kur’an’ın anlamını ve onun konularını, nüzul sebebi ve onun gerisinde yaşanan tarihi olayları göz ardı ederek anlama çabası onu bugünün dil ve tarih kriterleri içinde anlamak anlamına gelir ki, bu bazen bizi Kur’an’ın ana mesajlarını doğru anlamaktan dahi alıkoyar. Tarihi arka planından, esbabı nüzulden ve Kur’an’ın kendi içindeki bağlamından ( siyak ve sibak ) soyutladığımız ayetlerin bazen asıl işaret ettikleri konunun dahi anlaşılması mümkün değildir. Bu yüzden, asla uygun orijinal manayı ifade etmek için usulü fıkıhta esbabı nuzüle uygun olan manaya, manayı asliye, esbabı nuzüle uygun olmaksızın tarihi bağlamından koparılarak verilen manaya da, manayı tebiyye denilmiştir. Tefsir ilminin gayesini, işte bu asıl olan manayı aramak şeklinde de ifade edebiliriz.

Kur’an’ı bu bağlam bütünlüğü ile anlama çabasına tarihten örnek verecek olursak: Mukatil bin Süleyman tefsir faaliyetini, genellikle vahiy ortamını göz önünde bulundurarak yürütür. Bu sebeple Araf suresinin 116. Ayetini tefsir ederken “ekserü men fi’l-ardi” ibaresini ‘Ehli Mekke’ ile sınırlandırmakta hiç tereddüt etmemiştir. Oysa ki, günümüz ortalama Kur’an okuru bu ibareyi genellikle “yeryüzündekilerin çoğunluğu” olarak anlar. Yine tabii ilimlerle Kur’an’ı tefsir etmeye hevesli çevrelerin ısrarla üzerinde durdukları Rad suresinin 41. Ayeti Mukatil’in zihninde vahiy ortamıyla yakından bağlantılı sade bir anlam taşımaktadır.

“evelem yerav” yani Mekke kafirleri görmediler mi? “enna ne’til-arda” yani bizim Mekke arazisine yönelip “nenkusuha min ertafiha” yani etrafını eksilttiğimizi. Nebi (s.a.v) ve müminler Mekke civarında galip gelmeye devam ediyorlar. Allah küfür ehlini azaltıyor, Müslümanların sayısını artırıyor…[1]

Bu örnekte de görüldüğü üzere tarihi arka plan ve esbabı nuzül ile beraber Kur’an’ı okumak onun ilk nesil tarafından nasıl anlaşıldığını anlayabilmek açısından daha elverişlidir. Yusuf suresi 12. Ayeti de bu tarihi bağlamı göz önünde bulundurarak okuyalım.

Her ne kadar İslam öncesi tüm müşrikler yaratıcı olarak Allah’a iman etmekle birlikte birçok varlığın kendilerini Allah’a yaklaştıracağını ve ahirette şefaat edeceğini kabul ederek ilahlaştırmışlardı.  Bundan dolayı eleştirilmişler ve genel durumlarının “ göklerde ve yerde Allah’ın mutlak birliğini, sınırsız kudretini gösteren nice deliller vardır. (Mekke ahalisindeki kafir ve müşrik) insanlarbu delilleri görür, fakat (hak ve hakikatten yüz çevirdikleri için) hiç aldırış etmeden geçip giderler. Üstelik o ahalinin çoğu şirke bulaşmaksızın Allah’a iman etmezler.” Şeklinde olduğu açıklanmıştır.

Sonuç olarak;

Görüldüğü gibi ayet, gayet sade bir şekilde Mekke ehlinin yanlış inancından bahsetmektedir. Ancak verdiğimiz örneklerin günümüz insanlarına da hitap ettiği onların da bu ayetlerde nasiplerinin olduğu unutulmamalıdır.

Aynı şekilde benzer bağlamların günümüzde tekrar edebileceği de göz ardı edilmemelidir. Bu açıdan bakıldığında Kur’an’ın özel tarihsel bağlamı ile her devirde yaşanabilecek benzer evrensel insani olguların-bağlamların paralellik arz edebileceği de unutulmamalıdır. Kur’an kıssaları aslında bu bağlamların her devirde yaşanabileceğinin en büyük delilidir.  

             Esbabı nuzül kitapları  

1-      El ‘ucab fi Beyani’l-esbab, İbn hacer el askalani, Darü ibni’l-Cevzi

2-      El İstiab fi beyani’l- esbab, Selim El- Hilali, Darü ibni’l-Cevzi

3-      Es-Sahih min esbabi’n-nuzül, Dr. İsam ibni Abdü’l-Muhsin el Humeydan, Darü’z-zehair

4-      El Cami’ fi esbabı’n-nuzül, Hasen Abdü’l-Münim Şelbi, müessesetü’r-risale

 

Makaleler

Esbab-ı Nüzulün Kur'an Tefsirindeki Yeri , Doç Dr. Muhsin DEMİRCİ, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı 11-12, 1993-94

Allah'ın Nüzul Dönemindeki Farklı Davranış Tarzının Mümin Kur'an Anlayışına Katacağı Boyut Üzerine, Halis ALBAYRAK, 1996, s. 34-39

 Nas Olgu İlişkisi Açısından Mükerrer Nüzul, Muhsin DEMİRCİ, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fak. Dergisi, 2001 sayı 20, s.5-21

 

 



[1] Koç, Mehmet Akif, Tefsirde bir kaynak incelemesi, Kitabiyat 2005, s. 44

 




0 Yorum - Yorum Yaz


   

 

     MELAHAT AKALP

13922758- DOKTORA

ESBAB-I NUZÜL İLE İLGİLİ YARARLANABİLECEĞİMİZ LİTARATÜR

 

أشهر الكتب في هذا العلم

·         لباب النقول في أسباب النزول، تأليف: جلال الدين السيوطي.

·         أسباب النزول، تأليف: الواحدي.

·         باب النزول، تأليف: النيسابوريأس.

·         العجاب في بيان الأسباب، تأليف: ابن حجر العسقلاني،

·         القرآن، تأليف: ابن شهاب الزهري.

 

İLGİLİ MAKALELER İÇİN BKZ: http://articles.islamweb.net/media/index.php?page=maincategory&vPart=486&startno=1&lang=A




0 Yorum - Yorum Yaz


Ahmed  mukhlif obaid Doktora öğrencisi  no 13922724 dönem    2014/2015

((SEBEBİ NUZUL KONUSUNDA MAKALE VE KİTAP İSİMLERİ((

(( أهم المصادر في علم اسباب النزول ))

 أن المؤلفات المطبوعة في أسباب النزول ليست كثيرة ، ومعظم المؤلفات في ذلك للمتأخرين وهي معتمدة على المصنفات القديمة غالباً

أسباب نزول القرآن للإمام علي بن أحمد الواحدي (ت468هـ)-1

هذا الكتاب هو أشهر الكتب المصنفة في أسباب النزول ، وقد عرف مؤلفه به ، وأجود تحقيقاته هو تحقيق الدكتور ماهر ياسين الفحل ، وقد نشرته دار الميمان مؤخراً . ، وخرج في مجلد فاخر الطباعة عن دار الميمان في 848 صفحة من القطع العادي . وقد حكم المحقق على كثير من أسانيده ، واكتفى بعزو بعضها دون حكم ، ووفق للعثور على نسخة جيدة جعلها أصلاً هي رواية بدر الدين محمد بن عبدالله الأرغياني ، وهذه الرواية هي التي اعتمد عليها ابن حجر في تصنيفه كتابه (العجاب في بيان الأسباب).

   2- العُجابُ في بيان الأسباب للحافظ المحدث أحمد بن علي بن حجر العسقلاني (ت852هـ) 

وهذا الكتاب لابن حجر العسقلاني المحدث الحافظ المشهور ، وهو من أجود وأفضل كتب أسباب النزول ، ولكنه للأسف غيرمكتمل ، فلم ينته منه المؤلف ، وقد قدم للكتاب بمقدمة رائعة في طرق التفسير عند أهل التفسير ، ثم تتبع الطرق والأسانيد التي وردت بها روايات أسباب النزول ، واستدرك على الواحدي ومن قبله . وقد بذل المحقق الدكتور عبدالحكيم الأنيس جهداً رائعاً في تحقيقه الذي نشرته دار ابن الجوزي عام 1418هـ في مجلدين .3- لباب النقول في اسباب النزول لجلال الدين السيوطي    (ت911هـ)    وهذا الكتاب سهل مختصر  ، وقد استوعب ما ذكره الواحدي في كتابه وزاد عليه شيئا قليلاً . وهو مناسب للجميع لمعرفة أسباب النزول المروية .تسهيل الوصول إلى معرفة أسباب النزول ، لخالد عبدالرحمن العك 4- وقد جمع فيه مؤلفه روايات سبب النزول من تفسير الطبري وكتاب الواحدي النيسابوري في أسباب النزول وكتاب ابن الجوزي في أسباب نزول القرآن وتفسير القرطبي وابن كثير وكتاب لباب النقول للسيوطي . وقد رتبه على ترتيب سور القرآن .

5- الصحيح المسند من أسباب النزول للشيخ مقبل بن هادي الوادعي.

وقد اقتصر فيه مؤلفه على الصحيح المسند برأيه ، ورتبه على ترتيب سور القرآن ، وقدم بين يديه بمقدمة ذكر فيها بعض القواعد الأصولية المتعلقة بأسباب النزول.6- الاستيعاب في بيان الأسباب ، تأليف سليم الهلالي ومحمد موسى آل نصر وقد حاول المؤلفان استيعاب كل المرويات التي وردت في أسباب النزول ما صح منها وما لم يصح ، ورتبوها على ترتيب سور المصحف ، ودرسوا أسانيد كل رواية وحكموا عليها حديثياً . وهي موسوعة علمية قيمة مفيدة لكل راغب في معرفة درجة أي سبب من أسباب النزول. وقد نشرته دار ابن الجوزي عام 1425هـ في ثلاثة مجلدات . . المحررفي أسباب نزول القرآن في الكتب التسعة للدكتور خالد المزيني 7- وأصل هذا الكتاب رسالة علمية للدكتوراه ، وقد درس فيها المؤلف أسباب النزول التي وردت في كتب الحديث التسعة ، وتتبعها حديثياً . والكتب التسعة : موطأ مالك ومسند احمد وسنن الدارمي وصحيح البخاري وصحيح مسلم وسنن أبي داود وسنن الترمذي وسنن النسائي وسنن ابن ماجه.صحيح أسباب النزول لإبراهيم محمد العلي. 8- حاول المؤلف في هذا الكتاب القيام بما قام به مقبل الوادعي من قبل من إفراد صحيح أسباب النزول فقط ، ورتبه حسب السور ، وهو كتاب مختصر  نشرته دار القلم دمشق

.  الصحيح من أسباب النزول ، للدكتور عصام بن عبدالمحسن الحميدان 9-

وهو كتاب قيم تحرى فيه مؤلفه توثيق الروايات المقبولة في أسباب النزول على وجه الإيجاز والاختصار ، ورتبها على ترتيب السور وقامت بنشر هذا الكتاب دار الريان للطباعه والنشر.

10- الجامع في أسباب النزول ، جمعه ورتبه حسن عبدالمنعم شلبي

هذا الكتاب جمع فيه مؤلفه أسباب النزول التي أوردها كل منالواحدي في كتابه أسباب النزول السابق ذكره 1- كتاب العجاب لابن حجر العسقلاني 2-كتاب لباب النقول للسيوطي 3-كتاب تسهيل الوصول للشيخ خالد العك 4- كتاب الصحيح المسند من أسباب النزول للشيخ مقبل الوادعي 5-كتاب صحيح أسباب النزول لإبراهيم العلي 6-وقد رتبه مؤلفه على ترتيب السور ، وخرج في مجلد بخط دقيق ، وقد يكون كافياً للراغب في اقتناء كتاب واحد في أسباب النزول . وقد نشرته دار الرساله ناشرون

 اسباب نزول القران دراسة وتحليل للدكتور عبدالرحيم يوسف احمد ابوعلبه نشرته دار  المتنبي  11

 

  12- وتوجد  أبحاث عن أسباب النزول ضمن كتب علوم القرآن ، كما فعل الزركشي في كتابه " البرهان في علوم القرآن " فقد ضمنه بحثا مختصرا عن أسباب النزول . تحدث فيه عن معناها وفوائدها ، وطريق معرفتها والتعبير عنها ، وتعدد النازل والسبب واحد وعكسه ، وهل العبرة بعموم اللفظ أو بخصوص السبب ، وقد سبقه إلى هذا ابن تيمية في مقدمته في أصول التفسير ، وقد نحا هذا النحو من ألف فيما بعد في علوم القرآن ، كالسيوطي في " الإتقان " والشيخ محمد علي سلامة في " منهج الفرقان " والشيخ الزرقاني في كتابه مناهل العرفان . والدكتور الكومي والدكتور القاسم في " مذكرات في علوم القرآن " والدكتور صبحي الصالح في " مباحث علوم القرآن " والشيخ مناع القطان في " مباحث في علوم القرآن " كما تحدث عنها الشاطبي في " الموافقات " والشيخ القاسمي في مقدمة تفسيره " محاسن التأويل " ، والشيخ ابن عاشور في مقدمة تفسيره " التحرير والتنوير

((مقالات حول علم اسباب النزول))

               

مدخل إلى علم أسباب النزول لمحمد أبو شهبة مقالة منشورة في موقع تفسير القران الكريم  وعلومه  1-

2- مقالة بعنوان علم أسباب النزول .للأستاذ  طاهر العتباني مقالة منشورة  في موقع المجلس العلمي (الالوكه ) بتأريخ1/11/2010

مقالة بعنوان اسباب النزول للباحث جمال الحياة نشرت في ملتقى النخب بتاريخ 2009م



0 Yorum - Yorum Yaz


 

                                              Ahmed mukhlif  obaid

  Doktora NO /13922724

                2014 /2015

))SEBEBİ NUZUL KONUSUNDA MAKALE VE KİTAP İSİMLERİ((

(( أهم المصادر في علم اسباب النزول ))

 أن المؤلفات المطبوعة في أسباب النزول ليست كثيرة ، ومعظم المؤلفات في ذلك للمتأخرين وهي معتمدة على المصنفات القديمة غالباً

أسباب نزول القرآن للإمام علي بن أحمد الواحدي (ت468هـ)-1

هذا الكتاب هو أشهر الكتب المصنفة في أسباب النزول ، وقد عرف مؤلفه به ، وأجود تحقيقاته هو تحقيق الدكتور ماهر ياسين الفحل ، وقد نشرته دار الميمان مؤخراً . ، وخرج في مجلد فاخر الطباعة عن دار الميمان في 848 صفحة من القطع العادي . وقد حكم المحقق على كثير من أسانيده ، واكتفى بعزو بعضها دون حكم ، ووفق للعثور على نسخة جيدة جعلها أصلاً هي رواية بدر الدين محمد بن عبدالله الأرغياني ، وهذه الرواية هي التي اعتمد عليها ابن حجر في تصنيفه كتابه (العجاب في بيان الأسباب).

   2- العُجابُ في بيان الأسباب للحافظ المحدث أحمد بن علي بن حجر العسقلاني (ت852هـ)  

 وهذا الكتاب لابن حجر العسقلاني المحدث الحافظ المشهور ، وهو من أجود وأفضل كتب أسباب النزول ، ولكنه للأسف غيرمكتمل ، فلم ينته منه المؤلف ، وقد قدم للكتاب بمقدمة رائعة في طرق التفسير عند أهل التفسير ، ثم تتبع الطرق والأسانيد التي وردت بها روايات أسباب النزول ، واستدرك على الواحدي ومن قبله . وقد بذل المحقق الدكتور عبدالحكيم الأنيس جهداً رائعاً في تحقيقه الذي نشرته دار ابن الجوزي عام 1418هـ في مجلدين .3- لباب النقول في اسباب النزول لجلال الدين السيوطي    (ت911هـ)    وهذا الكتاب سهل مختصر  ، وقد استوعب ما ذكره الواحدي في كتابه وزاد عليه شيئا قليلاً

.4- تسهيل الوصول إلى معرفة أسباب النزول ، لخالد عبدالرحمن العك

-  وقد جمع فيه مؤلفه رواياتسبب النزول من تفسير الطبري وكتاب الواحدي النيسابوري في أسباب النزول وكتاب ابن الجوزي في أسباب نزول القرآن وتفسير القرطبي وابن كثير وكتاب لباب النقول للسيوطي . وقد رتبه على ترتيب سور القرآن .

5- الصحيح المسند من أسباب النزول للشيخ مقبل بن هادي الوادعي.

وقد اقتصر فيه مؤلفه على الصحيح المسند برأيه ، ورتبه على ترتيب سور القرآن ، وقدم بين يديه بمقدمة ذكر فيها بعض القواعد الأصولية المتعلقة بأسباب النزول.

6- الاستيعاب في بيان الأسباب ، تأليف سليم الهلالي ومحمد موسى آل نصر

وقد حاول المؤلفان استيعاب كل المرويات التي وردت في أسباب النزول ما صح منها وما لم يصح ، ورتبوها على ترتيب سور المصحف ، ودرسوا أسانيد كل رواية وحكموا عليها حديثياً . وهي موسوعة علمية قيمة مفيدة لكل راغب في معرفة درجة أي سبب من أسباب النزول. وقد نشرته دار ابن الجوزي عام 1425هـ في ثلاثة مجلدات .  

                           7- المحررفي أسباب نزول القرآن في الكتب التسعة للدكتور خالد المزيني    

وأصل هذا الكتاب رسالة علمية للدكتوراه ، وقد درس فيها المؤلف أسباب النزول التي وردت في كتب الحديث التسعة ، وتتبعها حديثياً . والكتب التسعة : موطأ مالك ومسند احمد وسنن الدارمي وصحيح البخاري وصحيح مسلم وسنن أبي داود وسنن الترمذي وسنن النسائي وسنن ابن ماجه.

صحيح أسباب النزول لإبراهيم محمد العلي. 8-

 حاول المؤلف في هذا الكتاب القيام بما قام به مقبل الوادعي من قبل من إفراد صحيح أسباب النزول فقط ، ورتبه حسب السور ، وهو كتاب مختصر  نشرته دار القلم دمشق

.  9-  الصحيح من أسباب النزول ، للدكتور عصام بن عبدالمحسن الحميدان 

وهو كتاب قيم تحرى فيه مؤلفه توثيق الروايات المقبولة في أسباب النزول على وجه الإيجاز والاختصار ، ورتبها على ترتيب السور وقامت بنشر هذا الكتاب دار الريان للطباعه والنشر.

10- الجامع في أسباب النزول ، جمعه ورتبه حسن عبدالمنعم شلبي

هذا الكتاب جمع فيه مؤلفه أسباب النزول التي أوردها كل منالواحدي في كتابه أسباب النزول السابق ذكره 1- كتاب العجاب لابن حجر العسقلاني 2-كتاب لباب النقول للسيوطي 3-كتاب تسهيل الوصول للشيخ خالد العك 4- كتاب الصحيح المسند من أسباب النزول للشيخ مقبل الوادعي 5-كتاب صحيح أسباب النزول لإبراهيم العلي 6-وقد رتبه مؤلفه على ترتيب السور ، وخرج في مجلد بخط دقيق ، وقد يكون كافياً للراغب في اقتناء كتاب واحد في أسباب النزول . وقد نشرته دار الرساله ناشرون

 

     11- اسباب نزول القران دراسة وتحليل للدكتور عبدالرحيم يوسف احمد ابوعلبه نشرته دار  المتنبي

  12- وتوجد  أبحاث عن أسباب النزول ضمن كتب علوم القرآن ، كما فعل الزركشي في كتابه " البرهان في علوم القرآن " فقد ضمنه بحثا مختصرا عن أسباب النزول . تحدث فيه عن معناها وفوائدها ، وطريق معرفتها والتعبير عنها ، وتعدد النازل والسبب واحد وعكسه ، وهل العبرة بعموم اللفظ أو بخصوص السبب ، وقد سبقه إلى هذا ابن تيمية في مقدمته في أصول التفسير ، وقد نحا هذا النحو من ألف فيما بعد في علوم القرآن ، كالسيوطي في " الإتقان " والشيخ محمد علي سلامة في " منهج الفرقان " والشيخ الزرقاني في كتابه مناهل العرفان . والدكتور الكومي والدكتور القاسم في " مذكرات في علوم القرآن " والدكتور صبحي الصالح في " مباحث علوم القرآن " والشيخ مناع القطان في " مباحث في علوم القرآن " كما تحدث عنها الشاطبي في " الموافقات " والشيخ القاسمي في مقدمة تفسيره " محاسن التأويل " ، والشيخ ابن عاشور في مقدمة تفسيره " التحرير والتنوير

((مقالات حول علم اسباب النزول))

           

1- مدخل إلى علم أسباب النزول لمحمد أبو شهبة مقالة منشورة في موقع تفسير القران الكريم  وعلومه  

2- مقالة بعنوان علم أسباب النزول .للأستاذ  طاهر العتباني مقالة منشورة  في موقع المجلس العلمي (الالوكه ) بتأريخ1/11/2010

3-  مقالة بعنوان اسباب النزول للباحث جمال الحياة نشرت في ملتقى النخب بتاريخ 2009م




0 Yorum - Yorum Yaz


Kur’an ve Bağlam Hülasası

 

Adı Soyadı: Ensar YILMAZ

Öğrenci No: 14922712

Ders Grubu: Doktora

Dönem: 2014-2015/Güz Dönemi

 

KUR’AN VE BAĞLAM (Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU)

            Kur’ân-ı Kerim’i daha iyi anlamak için Kur’ân ilimlerini iyi bilmek gerekir. Esbâb-ı nüzûl ilmi de Kur’ân ilimlerinin en önemlilerinden biri olup, İslâmiyet’in ilk asrından bu yana Kur’ân-ı Kerim’in anlaşılmasında önemli bir ilim olarak mütalaa edilmiştir. Esbab-ı Nüzul bilgisi Kur’an-ı Kerimin nüzul ortamının asli unsurudur. Sahabe, tabiun ve tebe-i tabiin olan müfessirler Kur’an-ı Kerimi özellikle esbab-ı nüzul ile tefsir etmişlerdir. Başlangıçta tefsir ilmi esbab-ı nüzulü bilmekten ibaretti. Geçmişte bu alanla ilgili eserler malumatı nakletmekle kalmışlardır. Halbuki esbabı nüzul bilgisini faydalı hale getirmek, onun yararının ne olduğunu irdelemek ve esbabı nüzul rivayetlerini hadis usülü kriterlerinden geçirip tasnif etmek Kur’an-ı Kerimin doğru anlaşılmasında önem arz etmektedir. Esbab-ı nüzulü, içinde bulunduğu Kur’an ilimleri bütünlüğü çerçevesinde görebilmek gerekmektedir.

            Kur’an İlimleri ve Tefsir İlimleri Kavramları:

             Kur’an ilimleri kapsamı çok geniş bir kavramdır. Kur’anla ilgili tüm ilimlerden ve araştırmalardan oluşur.(Kraat ilmi, Resmu’l Kur’an, Garibul Kur’an, Emsalul Kur’an v.b) Tefsir ilimleri ise Kur’an ilimlerinin bir cüz’ü olarak Kur’an-ı Kerim-i her bakımdan(gramer, belağat, tarih v.s) tetkik edip açıklamaya ve bildirmeye yarayan ilimdir.

            Esbab-ı Nüzul İlmi:

            Sebep sözcüğü ip, halat, bağ anlamına gelir. Arzulanan amaca ulaştıran her şeye sebep denilmiştir. Istılahi olarak,"Nüzûl ortamında meydana gelen bir hâdise veya Hz. Peygamber'e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla âyetin, tazammun etmek (hâdiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hâdiseye sebeb-i nüzûl denir." Esbab-ı nüzul Kur’an’la paralel olarak gelişim göstermiştir. Tedrici inen Kur’an, hayatla beraber  canlı örnekler ve derslerle, insanın kalbine ve şuuruna hitap etmiştir. Kur’an nüzul olurken, dönemin edebi geleneklerini, zevklerini kaile alarak hitap etmiş, etkisini edebi yönden de göstererek bu alanda da icazını göstermiştir. Bu da bizlere Kur’an’ın anlaşılmasında Arap dili belağatı’nın ve de şiiri’nin anlaşılması önemini ortaya koymaktadır. Bundan anlaşılıyor ki, dönemin insanları bu bilgilere vakıf oldukları için  Kur’an’ı daha iyi anlıyorlardı. Doğal olarak ayetlerin hangi şartlar çerçevesinde nazil olduklarını öğrenmek istemişlerdir. Efendimizin vefatından sonra  İslamiyet’i kabul edenler, Peygamberler  ve Kur’an’da ki kıssalar hakkında bilgiyi sahabilerden öğrenmeye çalışmışlardır. Bu da zamanla bu ilimleri tedvin edecek insanları çıkarmış, bu bilgilerde bir disiplin halini almıştır.

Sonuç olarak  birçok ilimle( hadis, kur’ an ilimleri, tarih...) münasebeti bulunan esbab-ı nüzul ilmini, tarihi seyrinde görülen bu münasebetlerden soyutlamak mümkün değildir. Ancak bütünlük çerçevesi içinde ele alınırsa en sağlıklı sonuçlara ulaşılabilir.

              ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİ

ESBAB-I NÜZULÜ BİLMENİN YOLU

Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Esbab-ı nüzulde içtihada ve fikir beyanına mahal yoktur.  Vahiy ortamında vahyi alan Hz.Peygamber, vahyi işiten, inişini ve olayları müşahade eden sahabilerdir. Demek ki sahabeden nakledilen sebebi nüzul rivayeti onu bilmenin yolu olmaktadır. Sahabeden sonra Tabiun bazı şartlarla kaynak kabul edilir.

HADİS USULÜ AÇISINDAN ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLRİ

            Sebeb-i Nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından el alınıp incelenmesi, bu rivayetlerin hükmünün ne olduğu hakkında söylenenleri ortaya koymak amacını güder. Buna binaen sahabeden gelen rivayetler Musned(zahiren muttasıl bir senetle sahabenin resulullah’a ref’ ettiği merfu haber)  olarak geldiği gibi Mürsel (sahabinin düşüp tabiinin Resulullah’a ref’ettiği) olarakta gelen rivayetlerdir. Hz.Peygamber’e izafe edilen her şey merfudur. Fakat müsned değildir. Zira müsned olabilmesi için senedinin muttasıl olması gerekir.  Bu noktada sahabinin tefsir rivayetleri tenkide tabidir. Çünkü sahabe bu rivayetlerine kendi yorumunu katmıştır. Yani onun rivayeti Hz.Peygamberin tefsiri değildir. Dolayısıyla sahabilerin bu kabil rivayetleri ref şartını haiz olmadığı için merfu sayılmaz. Usülcülerin çoğu sebebi nüzul rivayetlerinde re’yin rolü olamayacağından dolayı müsned demişlerdir. Özetle re’y ve içtihad alanına giren(gramer, belağat, şer’i hüküm bilgisi)konularda ki rivayetler merfu olamaz. Fakat ancak şarie isnadı kabil olan alan(sebebi nüzul) ile ilgili rivayetler merfu olur.

ESBAB-I NÜZULLE İLGİLİ DİSİPLİNLER (İLİMLER)

Esbab-ı nüzulle ilgili bir takım  disiplinler söz konusudur. Bunlar hikmet-i teşriiye,(teşri felsefesi) mübhemat,(Kur’an-ı Kerimde müphem bırakılan bazı kelimelerdir. Bilinmesi sadece nakle dayanır) tenasüb ve insicam(Ayetler ve sureler arasındaki münasebat ve insicamı konu edinen ilim) birer disiplindir. Bu disiplinlerde esbab-ı nüzulden farklı olarak en önemli husus, aklın, yani re’y-içtihad’ın söz konusu olmasıdır. Bu da şu demektir; bu disiplinlerin ihtilafa açık olmalarıdır. Esbabı nüzul ilmi Kur’an-ı Kerimin anlaşılmasında önemli bir disiplin olan münasebat insicam ilmini de işlevini yerine getirmede yardımcı olmaktadır. Kur’an-ı Kerimin genel mesajı kavranmalıdır. İnsan hayatının canlı, somut yönü, genel mesaj çerçevesinde ele alınmalı ve üzerinde düşünülmelidir.

            ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNE GENEL BİR BAKIŞ

            Tefsir tarihi incelendiğinde müfessirlerin esbab-ı nüzule tedvin çağından bu yana çok önem verdikleri görülecektir. Hz.Peygamber döneminde onun tefsir izahları ile yetiniliyordu.  Sahabe tefsiri ise Hz.Peygamberin tefsirini nakil ve içtihatları ile yaptıkları yorumlardan ibaretti. Fütuhattan sonra sınırların genişlemesi, farklı kültürlerin bir araya gelmesi sonucu tefsir rivayetlerinde artışın olmasına, hatta sağlam olmayan rivayetlerinde yer almasına sebep olmuştur. Tefsir kitaplarındaki tefsir ve esbab-ı nüzul rivayetlerinin, hadis tenkitçilerinin rivayetlerinde kullandıkları senet ve metin tenkidi kurallarının sıkı eleğinden geçirilmesi bugün bir zarurettir.

                        II.BÖLÜM

Alimler esbab-ı nüzul rivayetlerini genel olarakta tefsir rivayetlerini alırken birtakım ilkeler edinmişlerdi. Fakat bu ilkelerde dağınıklık söz konusu idi. Bu alanda bir çözüm arayışı için cesur adımlar atılamadığı bir gerçektir. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin Kur’an’ın anlaşılması sürecinde değerlendirilesinde bu tutumların doğuracağı birçok sonuç olması tabiidir. Bu sonuçlar iki madda halinde şu şekilde incelenmiştir. Birinci maddede bu ilkesiz yaklaşım sonucu oluşan metodoloji sorunları, ikinci maddede bu metodoloji sorunlarının Kur’an-ın anlaşılma sürecinde doğurduğu sorunlar ele alınmıştır.

A-    KUR’AN-I KERİMİN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN YETERSİZ KALMA SEBEPLERİ

1-      RİVAYETLER AÇISINDAN

Hadis usülü kriterine göre sebeb-i nüzul rivayetleri ele alınmalıdır. Bu husus şu maddeler halinde değerlendirilmiştir.

a-      Merfû-Musned Esbâb-ı Nüzul Rivâyetleri Üzerine,

b-      Mursel Esbâb-ı Nüzul Rivâyetleri Üzerine,

c-      Senedlerin Hazfedilmesi,

d-     Rivâyetlerin Tasnifine Dikkat Etmeme,

e-      Rivâyet Sıygalarına (Kalıplarına) Dikkat Göstermeme başlıklarıyla meseleye yaklaşılmıştır.

2. UMUMU HUSUSİLEŞTİRME AÇISINDAN

Sebebiyet ifade eden sebeb-i nüzulün nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şeklinde anlaşılma çabasını göstermektedir.

3. TAADDÜT-TAAHHÜR AÇISINDAN

Bir ayetin birden fazla olay için birden fazla kere inip inmediği ve bir ayetle, ilgili olay arasındaki zaman uyumsuzluğu çerçevesinde konu ele alınmaktadır. Bu husustaki kafa karışıklığının giderilmesi gerektiği dolayısıyla net bilginin oluşması için yöntem geliştirilmekle sorunların ortadan kaldırılması gerekliliği vurgulanır.

4. TARİH İLMİNDEN YARARLANMA

Sebeb-nüzul rivayetlerinde rastlanılan tarihi gerçeklere aykırı durumların izalesi için  tarih ilminden faydalanılması gerekliliği ifade edilmiştir.

B-    KUR’AN-I KERİMİN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DOĞURDUĞU OLUMSUZ SONUÇLAR

Bunlar; Kur’an’ın yorum zenginliğine, Kur’an’ın hedefi olan Kur’an insan hayat bütünleşmesine mani olması, konunun istismar edilmesi, Şahısların ebedileştirilmesi, mezhep hareketlerine etki etmesi olarak ele alınmıştır.

 

III.BÖLÜM

ESBAB-I NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM

ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Esbab-ı nüzul bilgisi mevcut hali ile Kur’an-ı Kerimin anlaşılmasında bazı sıkıntılara neden olmaktadır. Bu sıkıntıların giderilmesi nüzul asrının sosyal, fikri, iktisadi, siyasi ve o dönem insanının iyi tanınması temelinde yeni bir yaklaşımla mümkün olabilir. Bu noktada esbab-ı nüzul rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesi gerekecektir. Onun içinde esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırları belirlenmeli ve esbab-ı nüzul rivayetlerinin nasıl değerlendirileceğinin ilkeleri araştırılıp ortaya konulmalıdır. Ayrıca esbab-ı nüzul rivayetlerinin hadis usülü açısından tenkide tabi tutulması gerekmektedir. Bu şekilde çokça ve ciddi bir kritere tabi tutulmadan nakledilen rivayetlerin sahihi zayıfından ayırt edilmiş olacaktır. Mezhepçilik gayesiyle yapılan rivayetler hadis usülü kriterlerince belirlenmeli, bir rivayetin sebep ifade etmede nass ve nüzul ortamına ait olması için musned merfu olması gerektiği, sahabenin esbab-ı nüzul rivayetlerinin mevkuf olduğunun bilinmesi, tabii’nin bu kabil rivayetlerinin mürsel olduğunun bilinmesi ve metin tenkidinin de olması gerekmektedir. Yine esbab-ı nüzul rivayetleri, esbab-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için olan esbab-ı nüzul rivayetleri şeklinde bir tasnife tabi tutulmalıdır.   

KUR’AN-I KERİM’İN BÜTÜNLÜĞÜNÜN DİKKATE ALINMASI

Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü açısından Kur’an’ın bütünlüğünü en iyi ifade eden Bütün olarak Kur’an’ı kerimdir. Bütün olarak Kur’an tamamen birleşik bir bütün olarak kavranmalıdır. Çünkü Allah-insan–evren ilişkisinin anlaşılması ve de Kur’an’daki kelimelerin, cümlelerin, ayetlerin ve surelerin manaları ve de kazandıkları yeni manaları hep Kur’an’ın bütünlüğü dahilindedir.

SİYAK-SİBAK ‘IN GÖZÖNÜNDE BULUNDURULMASI

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulden yararlanırken siyak-sibakın göz önünde bulundurulması Kur’an’ın bütünlüğü açısından önemlidir.

  Sibak :Bir şeyin öncesi geçmişi, bağ, sözün baş tarafı gibi anlamlara gelir. Siyak ise: İfade üslup, sözün gelişi gibi anlamlara gelir.  

             Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerini değerlendirirken ayetlerin siyak-sibakına mutlaka bakılmalıdır. Ayetlerin bağlamı ile münasip olmayan rivayetlere itibar edilmemesi gerekir. Nass-siyak-sibak-rivayet uyumuna kesinlikle dikkat etmek gerekir.

ESBEBI NÜZUL VE TARİHİLİK KAVRAMI

Kur’an, tarih ve tarihilik’i, geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Bu nedenle Kur’an’ın ilk muhatabı olan insanların yapıp ettikleri esbab-ı nüzul olabilmektedir.

İKİNCİ KİTAP

SA’LEBE KISSASI

            Tevbe süresi 75. Ayetin nüzul sebebi olarak hemen hemen tüm tefsir kitaplarında zikredilen Sa’lebe kıssası, bilinen bir kıssa olup özetle şöyledir:

 Sa’lebe efendimizin huzuruna gelmiş:

-“Ya Resul Allah, Allah’a dua et de bana çok mal versin’’ demiş.

- Hz. Peygamber de :

-Ya Sa’lebe, hakkını eda ettiğin az, takat getirmeyeceğin çoktan hayırlıdır’’ diyerek cevap vermiş. Sa’lebe dileğini tekrarlamış ve demiş ki:

-Seni Hakk ile gönderene yemin ederim ki bana çok verirse mutlak ve mutlak her hak sahibinin hakkını veririm.

Bunun üzerine Efendimiz dua etmiş, o da bir davar edinmiş. Derken çoğaldıkça çoğalmış. Medine arazisi dar gelmeye başlamış. Bir vadiye yerleşmiş ve böylece cemaate devam etmekten ve hatta Cuma’dan bile uzaklaşmış. Bunun üzerine Hz. Peygamber sual buyurmuş, denilmiş ki :

-Malı çoğaldı, vadi almaz oldu.

Hz. Peygamber:  -Vay Sa’lebe ’ye!  buyurmuş ve sadakaları toplamaları için, iki tahsildar göndermiş. Medine ahalisi bunlara sadakalarını vermişler. Ancak Sa’lebe’ye  Hz. Peygamber’in farzlarını açıklayan fermanını okuyup sadakayı istediklerinde :

“Bu cizyeler ne? Bu cizyenin kardeşi, hele siz gidin de düşüneyim’’ demiş. Tahsildarlar dönüp Resulullah’a geldiklerinde, daha onlar bir şey söylemeden iki kere vay Sa’lebe’ ye buyurmuş. İşte bu sebeple bu ayetler nazil olmuş. Sonra Sa’lebe sadakayı alıp kendisi getirmiş, fakat Hz. Peygamber:

-“Allah Teala beni senin sadakanı kabulden men eyledi” diyerek kendisi hakkındaki hükmü açıklamış. O zaman Sa’lebe başına toprak saçmağa başlamış, Hz. Peygamber de :

-Bu senin amelindir. Emrettim itaat etmedin, şeklinde cevap buyurmuş. Sa’lebe, zekatını Hz. Peygamber’in irtihalinden sonra sırasıyla Hz. Ebu Bekr’e, Hz. Ömer’e getirmiş onlar da kabul etmemiş. Sa’lebe daha sonra Hz. Osman zamanında helak olmuş. 

             Kıssa sire, rical, tarih, hadis, tefsir kitaplarında  yer almıştır. Mesele enine boyuna tartışılmış, kimisi kıssanın gerçek olduğunu ve zikredilen ayetlerin nüzul sebebi olduğunu, kimisi gerçek olmadığını iddia etmişler, kimisi iki ayrı şahıstan bahsetmişlerdir. Her birinin kendine göre argümanları vardır. Bu durum göstermektedir ki özelde bu hadise genelde tüm nüzule sebep olduğu nakledilen rivayetlere yaklaşımda yeni bir yöntem gerekmektedir. Zira eski kaynaklar ciddi tetkike tabi tutulmadan yazılmış bilgilerle doludur. Bu bilgileri nakledenler bir senedin olmasını önemsemişler, bir senet zikretmekle sorumluluktan kurtulduklarını düşünmüşlerdir. İşte bu durumda yeni yaklaşım yapılırken, rivayetlerin;

-Hadis usulü açısından tenkidi,

-Tasnifi

-Tarih ilminden faydalanılarak değerlendirilmesi,

-Kur’ ani bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

3.KİTAP

TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL

Tarihsellik, tarih yapan bir varlık olarak insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili bütün durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetinin sonucu oluşan düşünce ve ondan doğan fikirlere işaret eden bir kavramdır. Tarihsellik ve tarihselcilik 18-19. Yüzyılda tarih ilminden ne anlaşılacağı konusundaki felsefi tartışmalar sürecinde ortaya çıkmıştır. Batı düşüncesine ait bu kavramların İslam düşüncesi içerisinde değerlendirilmesi halinde, geçirmiş oldukları tarihsel sürecin ve mana sapmalarının göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Tarihsellik-esbab-ı nüzul ilişkisinde vurgulanan özellikle tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının batının özgü kültürüne ait olduğudur. Öte yandan tarihsellik ve tarihselcilik ve benzeri kavramlar her ne kadar batıya özgü kavramlarsa da yapıları gereği ortak kültürle etkileşim halindedirler. Çünkü insanın yaratılışı bakımından kültür unsurları evrenseldir. Bu bilgiler ışığında esbab-ı nüzul ve tarihsellik kavramları arasında ortak kültür bağlamında nasıl bir ilişki kurulabilir sorusuna şu açıklama yapılmaktadır. Bunun için Kur’an-ı Kerim’in tarih ve tarihsel bilgi alanındaki genel ilkeler zikredilmelidir. Kur’an-ı Kerim’in temel konusunun insan oluşu ve insanı hidayete iletme rehberi olmayı ana gaye edinmesi, tarih ve tarihsellik bağlamında onun temel karakteristiğini ortaya koymaktadır. Kur’an tarih ve tarihsel olanı, geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde insanı faaliyet sahası olarak görür. O halde esbab-ı nüzul-tarihsellik kavramı ilişkisine

1-      Esbab-ı nüzulün Kur’an’ın bütünlüğü içindeki yeri,

2-    İnsanın tarihsel bir varlık olması bağlamında bakılmalıdır.

Sonuç olarak:

-Esbab-ı nüzul-tarihsellik kavram ilişkisinde vurgulanması gereken, Kur’an’ın yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir hidayet rehberi olduğudur.

-   Başka özgü kültürlere ait kavramlar kullanılırken, kavramların tarihleri, içerikleri, kullanıcının dünya görüşü göz önünde bulundurulmalı.

-Kullanılan kavramların hangi manada kullanıldıkları belirtilmelidir.

Esbab- nüzul rivayetleri ile yazılacak orijinal tarih nüzul asrını en sahih şekilde izleme imkanı sunacaktır. Tefsir için yapılan esbab-ı nüzul rivayetleri ile yazılacak düşünülmüş tarih, çok sayıda insani faaliyeti/başarıları, Kur’an’ı anlamaya çalışan insanın bakış ufkuna sunacaktır. Bu, insanın varlık bilincine katkı sağlayacaktır. Bu da esbab-ı nüzulün Kur’an’ın anlaşılmasındaki önemini ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım Kur’an-insan-hayat bütünleşmesinin canlı örneğini ortaya sermekte, Kur’an’ın yaşanabilir olduğunu göstermektedir. Saygılarımla.

Esabab-Nüzul İle İlgili Kitaplar:

1- İbn Hacer el-Askalanî(852), el-Ucab fi beyani'l-esbab.

2- İbn Halife el-Uleyvî(1416/1999), Camiu'n-Nukûl fi Esbabi'n-Nüzûl

3- Ebu'l-Ferec İbnü'l-Cevzî(597), Esbabu'n-Nüzûl

Esbab-ı Nüzul İle İlgili Makaleler:

1-Çetin,Mustafa, Nüzûl Sebepleri (Esbâbü'n-Nüzûl ), Diyanet İlmi Dergi, 1994, cilt: XXX, sayı: 2, s. 95-120

2- Hanefî,Hasan, Esbab-ı Nüzul’ ün Anlamı Nedir?, çeviren:  Ahmet Nedim Serinsu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,1998,cilt: XXXVIII,s.225-232  

3- Parlak, Ali, Esbâb-ı Nuzûl Bağlamında Hârût ve Mârût Kıssasının Mahiyeti Analizi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi [AÜİFD], 2014, cilt: LV, sayı: 1, s. 1-15




0 Yorum - Yorum Yaz


Murat Kayalık

14922718

2014/2015 Doktora

 ‘Esbâb-ı nüzûl’ hakkında üç kitap ve üç makale'

 

Yazar:                                   Kitap:                                                  

1-      Al-Wâhidî,                          “Kitâb asbâb al-nuzûl”                                 

2-      Al-Suyûtî,                           “Lubâb al-nuqûl fî asbâb al-nuzûl” 

3-      Al-Kâdî Abd al-Fattâh,         “Kitâb asbâb al-nuzûl”

 

Yazar:                                   Makale:                                                                                                                 

4-      Rippin, A,                            “The function of asbāb al-nuzūl in Qur'ānic exegesis”

(Bulletin of the School of Oriental and African Studies, 1988,    Vol.51(1), pp.1-20  Cambridge University Press)

5-      Cragg, Kenneth,              “The Historical Geography of the Qur'an: A Study in asbāb al-                                                  nuzūl”               

(Journal of Qur'anic Studies, 1999, Vol.1(1), pp.81-92 Edinburgh University Press) 

6-      Qadhi, A.A.Y,                    “An Introduction to the Sciences of the Quraan”                                                  (1999, Birmingham: al-Hidayah Publishing and                                                  Distribution)

 

 

 




0 Yorum - Yorum Yaz



Kur’an ve Bağlam kıraati hülasası

Hafize ELDERŞEVİ  Özel Öğrenci  Yüksek Lisans

Kur’an ilimleri, konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi alanıdır (Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün Rolü, 54 – Şule Yayınları 1994).

Kur’an ilimlerinden Sebeb-i nüzul: nüzul ortamında meydana gelen bir hâdise veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla âyetin, tazammun etmek (hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir .

Sebebi nüzul iki kısımdır. Birincisi, bir sebebe bağlı olmadan nazil olan âyetler, ikincisi, bir sebebe bağlı olarak nazil olan âyetlerdir. Sebeb-i nüzul konusunda iki yaklaşım vardır. Birincisi, Kur’an’ın anlaşılması için esbab-ı nüzulü vazgeçilmez bir unsur olarak görür. İkincisi, Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulü yardımcı öğelerden sayar. Biri ifrat diğeri tefriti olan, Kur’an’ın anlaşılması için esbab-ı nüzule gerek yoktur ve esbabı nüzul her şeydir fikirlerinin ikisi de ilmi bir değer taşımıyor. Biri işin kolayına kaçmayı, diğeri ise meselenin ideolojik yanını temsil ediyor. Her ikisi de Kur’an’ın anlaşılmasında ciddi sonuçlar doğurur. Sebebi nüzulden faydalanmanın ilkeleri olmalıdır,  Genel ilkeler, özel ilkeler.

Genel ilkeler:
1. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin hepsini ihata etmek mümkün değildir.
2. Esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an’ı (genel mesajını) anlamak mümkündür.

Özel ilkeler:
1. Sebeb-i nüzulü bilmenin muktezayı hali (durumun gerektirdiğini) bilmek durumunda.
2. Sebeb-i nüzulü bilmemenin Kur’an’ın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde.
3. Bu ilke önceki iki ilkeyi kapsayan bir niteliktedir. Buna göre: Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacı Kur’an belirlemelidir.

Nüzul sebebi âyetin “kıssası”dır (Vahidi). Nüzul sebebi, gerçek hayattan vuku bulmuş bir hikâyedir. Olayın geçtiği yeriyle, zamanıyla, çıkmazları ve çözümleriyle, şahısları ve olaylarıyla gerçek bir kıssadır. Onun sayesinde Kur'an âyetleri her zaman ve mekânda büyük bir şevk ve istekle okunur. Geçmişlerinin başlarından geçen olayları ard arda arz etmekle okuyucuların üzerindeki uyuşukluğu birden söküp atar. Sanki bu olaylar kendi başlarından geçmiştir. Çünkü Allah'ın âyetlerini okudukları zaman sanki kendi hikâyelerini okuyorlar! Onun içindir ki nüzul sebeplerini bilmemek çoğu zaman onları şüphe ve müphem durumlara düşürmekte, âyetleri olduklarından başka manalara çekmelerine sebep olmakta ve Allah'ın âyetleri indirdiği ilahi maksat ve hikmetleri tespit edememekteler.

Kur’an’ın soyut bir düşünce olmadığını, yaşanabilir bir hakikat ve hüküm kitabı olduğunu, Kur’an âyetlerinin iniş ortamını resmeden nüzul sebeplerine sahip olması, göstermektedir. Ayrıca Kur’an’ın oluşumu esnasında yaşanan olaylara dair bu bilgiler (nüzul sebepleri), Kur’an’ın hem ilk muhataplar hem de sonradan gelenlerce anlaşılmasını sağlamıştır. Âyetlerin nüzul sebebi âyetlerin sosyal/dış bağlamından başka bir şey değildir. Bu sosyal/dış bağlamın içinde bulunan sahabelerin Hz. Peygamberle uzun birliktelikleri olmuş ve bu dönemde gelen âyetlerin geliş sebeplerine şahit olmuşlardır. Onlar, vahyin ne zaman, nasıl geldiğini, ne kastettiğini biliyorlardı.

Vakıanın metinle anlam bağını Kur’an ilim esbab-ı nüzuldür. Belagat kısaca: “Muktezayı hale mutabık söz söyleme” diye tanımlanır. Âyet/ler veya sure/lerin iniş sebeb(ler)ini bilmek Allah’ın hangi vakıa üzerine âyet(ler)i hangi maksadı gözeterek inzal ettiğini anlamak oluyor. Mushafa dönüştürülen Kur’an’ın, maksadının anlaşılmasında sebeb-i nüzul büyük öneme sahiptir. Sebeb-i nüzulden habersiz Kur’an’ı açıklamaya çalışmak Kur’an metninin hangi anlam(lar)a geldiğini bilmemek demektir – bütün âyetler için geçerli değildir-. Bir anlamda da metni gerçek anlamı dışında anlama yanlışlığıdır. Ya da metindeki muradı ilahinin veya maksadın bilin(e)memesidir. Metne vücut veren olaylar bilinmeden, metnin anlamı ve maksadı anlaşılamaz. Çünkü beşeri olsun ilahi olsun her söz/kelam lafız-mana-maksat öğelerinden oluşur. Anlamı anlaşılamayan metinlerin hayatı anlamlı hale getirmesi veya onu yeniden inşa etmesi bir hayalden ibarettir.

Bu ilim çerçevesinde birbirinden oldukça farklı değerlendirmelere rastlanmaktadır. Nüzul sebeplerine evrensellik açısından baktığında Kur’an ile o dönem olayları arasındaki ilişkinin hepsi, nedensellik şeklinde olmamıştır. Yani olgu ya da olay, yönlendiren ya da etkileyen, vahiy de tabi olan konumda değildir. Şayet böyle olmuş olsaydı, Kur’an’ın bütün isteklere cevap vermiş olması gerekirdi. Hâlbuki vakıa böyle değildir. Mesela; Peygamberimizden isteklerde bulunulmuş, ancak vahiy onların beklediği anda onların isteklerine, istedikleri şekilde cevap vermemiştir. Kur’an, indiği ortamda meydana gelen hadiseleri sürekli gözetmiş, dikkate almış, ancak mutlak anlamda her zaman o dönemdeki herhangi bir istek ve olay Kur’an’ın iniş zamanını ve şeklini tayin edici olmamıştır. Yani nüzul sebepleri, belirleyici ve zorlayıcı anlamda bir sebep olmayıp, ancak vahyin planına uygun olaylar ile vahyin inişinin birbiri ile eş zamanlı olmasından ibarettir

Nüzul ortamının bilinmesi
Kur’an’ın indiği ortamın genel karakterinin bilinmesinin doğru anlamı bulma çabasına önemli katkısı olacaktır. Zira Kur’an, mesajını indiği dönemin kültüründen, geleneklerinden, insan ilişkilerinden, sosyal olaylardan bağımsız bir şekilde dile getirmemiştir. Kur’an, öncelikle bir çekirdek yapı, bir örnek toplum oluşturmayı amaçlamaktadır. Kişinin nüzul ortamı ile ilgili bilgisi yoksa Kur’an mealini okuduğunda kafasında birçok soru ve sorunun oluşması muhtemeldir. Ancak bu ortam hakkında bilgi sahibi olarak Kur’an mealini okuduğunda, konulara daha fazla nüfuz etme imkânını elde edecektir.
Esbab-ı nüzul hadisleri, Kur’an'daki âyetlerin iniş sebeplerini anlatan hadislere denir. Esbab-ı nüzul hadisleri hakkında ifrat tutum sergileyenler olmuştur. Kendi fikirlerini doğrulatacak delilleri de getirmişlerdir. O delillerden birisi şudur: “Esbabı nüzul konusunda tek bir doğru hadis yoktur” (Ahmed Bin Hanbel). Bu, nüzul sebeplerine dair rivayetlerin hepsi doğrudur, anlamına da gelmez. Araştırmalara göre bir sebep üzerine inen âyetlerin toplamı 472 dir. Nüzul sebebine dair her rivayeti nakledenlere göre bu sayı 888’dir. Nüzul sebepleri ile ilgili yanlış telakkiler mevcuttur. Kur’an âyetlerinin büyük çoğunluğu doğrudan inmiştir, diyenler olduğu gibi Kur’an’ın tarihselliğini savunanlara göre durum tam tersidir.


NÜZUL SEBEBİNİN ÖZEL İLKELERİNE DAİR MİSALLER
Kur’an’ı doğru anlayabilmek için Kur’an’ın iniş sebeplerini/sosyal bağlamlarını iyi bilmek gerekir. Bunun misalleri çoktur fakat birkaç misalle yetineceğiz. Nüzul sebeplerini bilen bir insan, Kur’an’ın kurgulanmış bir kitap olmayıp, olayların seyrine göre ilahî iradenin eş zamanlı bir müdahalesi olduğunu fark edecektir.
1. Nüzul sebebini bilmek, âyetlerdeki kapalılıkları çözmeye yardımcı olacaktır. “Kur’an okunduğu zaman onu dikkatlice dinleyiniz...” (A’raf, 204) âyetini okuyan bir insan, bu âyeti sadece Kur’an okunurken susup dinleme şeklinde anlayabilir. Oysa, Ebû Hureyre, “İnsanlar İslâm’ın başlangıç döneminde namazda konuşuyorlardı. Bu âyet namazda konuşmayı yasaklamak için indirildi.” demiştir. Âyetin nüzul sebebini bilen bir kimse, âyetin, asıl maksadını anlar, başka sonuçlar ve yorumlar da çıkarabilir (Taberi, Vahidi, Suyuti).

Aynı mevzuda başka bir misal: “Doğu da batı da Allah'ındır, nereye dönerseniz Allah'ın yönü orasıdır. Doğrusu Allah her yeri kaplar ve her şeyi bilir.” (Bakara, 115) âyetinin sebeb-i nüzulü bilinmezse insanlar âyetinden ilk akla gelenle amel eder ve namazda diledikleri yöne yönelirlerdi. Ancak nüzul sebebini bilen âyeti doğru şekilde anlar. Söz konusu sebep şudur: Müminlerden bir gurup zifiri karanlık bir gecede namaz kılmış ve kıblenin hangi tarafta olduğunu kestirememişlerdir. Onun için her biri içtihadına uyarak durduğu yöne namazını kılmıştır

Hâsıl-ı kelam: Allah, Kur’an’ın bir kısım âyetlerini indirmeye bir kısım olayları vesile kılmıştır. Bu âyetlerin anlaşılma gerekliliği söz konusu hadiselere müracaatı zorunlu kılmaktadır. Esbab-ı nüzulden yararlanmalar ilkelere bağlanmalı çünkü ilkesiz faydalanmak da ayrı sorunları doğuracaktır. Nüzul sebeplerinin varlığı yeni bir tefsir anlayışını öngörüyor.

 




0 Yorum - Yorum Yaz

Hülasa Ödev    14.12.2014

BİLGE EVLİ

BÜTÜNLEŞİK DOKTORA 
13952752 

PROF.DR. AHMET NEDİM SERİNSU’NUN ‘KUR’AN VE BAĞLAM’ ADLI KİTABININ HULASASI

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nuzûl kavramının yeri oldukça önemlidir. Ancak esbâb-ı nuzûl kavramının açıklığa kavuşması için Kur’an ilimleri (Ulûmu’l-Kur’an) kavramının iyi anlaşılması gerekmektedir. Kur’an ilimleri bidayette Kur’an’ı anlama çabası içerisinde ortaya çıkmış, onu anlama yolculuğuna çıkanların disiplinize ettiği bir çalışmalar bütünüdür. Kur’an’ı daha iyi anlayabilmek için doğal gelişim sürecinde ortaya çıkan bu bilimler topluluğunun isimlendirilmesinin ilk defa kim tarafından yapıldığını belirlemek oldukça zor olmakla beraber bugün anladığımız manada kavramlaştırılması ve literatüre yerleşmesi ilk defa Zerkeşî ile birlikte h. 8. asırda gerçekleşmiştir. İlk devir alimleri bu ifadeyi ulûmu’t-tefsir anlamında kullanmış ve yazmış oldukları tefsirlere bir mukaddime yazarak bu mukaddime içerisinde Kur’an’ın anlaşılmasına ilişkin izahlarda bulunmakla yetinmişlerdir. Özetle kur’an ilimleri konusu her yönüyle Kur’anla ilgili olan ve Kur’an’ın daha iyi anlaşlılmasına yardımcı olan Kur’anla ilgili ya da Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan bilgi alanıdır, denilebilir. Esbâb-ı nuzûl ise Kur’an ilimlerinden biridir ve Kur’an’ın anlaşılmasında oldukça büyük katkı sağlamaktadır. İlk dönemlerde Kur’an araştırmalarında göz önünde bulundurulmuş ve bu ilmi bilmek Kur’an’ı bilmekle eşdeğer tutulmuştur. Kur’an ayetlerinin nazil olduğu ortamda meydana gelen bir olay ya da Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulan bir hadise ya da açıklanması gereken bir mevzu üzerine ayetlerin nazil olmasıyla, vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nuzûl denir. Esbâb-ı nuzûl rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği eserler tefsir kitapları değil hadis mecmualarıdır. Hadis kitaplarında geçen ilgili bablardaki rivayetler ve esbâb-ı nuzûl kitapları sonraki nesillere o ayetlerin vahyedildiği ortamı resmedebilmek için ortaya çıkarılmış eserlerdir. Ancak şu net olarak bilinmelidir ki esbâb-ı nuzûl konusunda iki türlü rivayet sözkonusudur. 


Bunlardan birincisi sahabenin ayetlerin sebeb-i nuzûlunu izah için müsned-merfu naklettikleri rivayetler, diğeri ise sahabeden müsned-merfu olmayan rivayetlerdir ki bunlar ayetleri tefsir için söylenmiş izah mahiyetindeki değerlendirmelerdir. Bir de tâbiûndan gelen esbâb-ı nuzûl rivayetleri vardır ki bunlara da hadis ıstılahında mürsel denilmekte ve geçerlilik derecesi daha da düşmektedir. Burada hadis kitaplarında, tarih kitaplarında, tefsirlerde esbâb-ı nuzûlden bahseedilirken kullanılan rivayet cümlesi, sıygasının ne kadar önemli olduğu ön plana çıkmaktadır. Ancak ne yazık ki bu konu tefsir usûlu, tefsir tarihi gibi eserlerde sistematik bir şekilde ele alınmamıştır. Nuzûl sebebini tanımamız, esbâb-ı nuzûl rivayetlerini bir tasnife tabi tutmamız, nuzûl ortamını resmeden ve vuku bulduğu günlerde ayet ve ayetlerin inmesine vesile teşkil eden hadiseleri ayırdetmemiz esbâb-ı nuzûl kavramına dahil olmayan rivayetleri nuzûl sebepleri nevinden saymak hatasına düşmememiz ancak bu sayede mümkün olacaktır. Burada bu kafa karışıklığını çözebilecek yegane çözüm bu rivayetleri nevileri açısından a)Nuzûl ortamına ait ve o ortamın özelliklerini yansıtan müsned- merfu hadislerden oluşan esbâb-ı nuzûl rivayetleri b)Ayet ve ayetlerin manasının kapsamına giren nuzûl asrında vuku bulmuş veya bilahare meydana gelmiş bir hadisenin rey ve ictihad ile misal getirildiği haberlerden oluşan esbâb-ı nuzûl rivayetleri olarak sağlıklı bir şekilde ikiye ayırmakla mümkün olacaktır. Tefsirlere bakıldığında esbâb-ı nuzûl arasında da ihtilaf olduğu bir vakıadır. Özellikle rivayet tefrsirlerinin önemli bir malzemesi esbâb-ı nuzûllerdir.

Bu ihtilafın ise iki ana sebebi vardır: a) Her ayete bir sebep arayanların tutumları sonucu mezhep hareketleri, şahısların ebedileştirilmesi, isrâilî haberler ve uydurma rivayetlerin esbâb-ı nuzûl alanına dahil edilmesi, b) Esbâb-ı nuzûlun nuzûl ortamında cereyan etmemesine rağmen o döneme mal edilmesi. Elbette bunun sonucunda bazı problemler zuhur etmiştir. Bunlar taaddüd (sebeb-i nuzûlun taaddüdü, nuzûlun taaddüdü), taahhur (hükmün veya nuzûlun taahhürü), nassın umum mu yoksa husus mu olduğu meseleleridir. Tefsirlerde esbâb-ı nuzûl farklılıklarının bir diğer nedeni ise tefsir yazarının birinin önemle ele aldığı bir meseleyi diğerinin daha az önemli görmesi ya da rivayetler arasında zayıf, garib, münker ve isrâilî birçok rivayetin karışmış olmasıdır. Bu da doğal olarak tefsir eserleri üzerinde tereddütler hasıl olmasına sebebiyet vermiştir. Burada şunu da ifade etmek gerekir ki müfessirlerin kendilerine ulaşan her haberi isnad kritiğine tabi tutmadan yazıya aktarmaları toplamaya imkan buldukları herşeyin yok olup gitmesinden önce kalıcı hale getirilmesi endişesidir. Onlar senedi zikretmiş olmakla birlikte üzerlerindeki mesuliyetten kurtulacaklarını ümid etmişler ve gerekli tahkikatın yapılmasını o dönemde mevcut bulunmayan gelecek nesillerdeki müdakkik araştırmacılara bırakmışlardır. Kaldı ki o dönemde isnad ilminin yeteri kadar gelişmiş olduğu da söylenemezdi. Bunun yanında bir diğer problem ise senetsiz yapılan rivayetlerdir ki bunlar işi içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadır. Senetlerin hıfzı ile ihtisas isteyen bu bilgi alanı, kıssacılara uygun ve istismarcılara açık bir  hale gelmiştir. Ortada birçok rivayet vardır ve bu rivayetlerin rekabeti içerisinde titiz bir çalışmayla tasnif edilmesi zorunlu hale gelmiştir. Bu çelişkilere bir örnek vermek gerkirse Sa’lebe kıssasından bahsetmek yerinde olacaktır. Tevbe suresi 75. ayette kendilerine nimet verildiği halde azgınlaşan insan profilinden bahsedilirken tefsirlerde bu ayetin Sa’lebe için nâzil olduğu rivayet edilmektedir. Sa’lebe Hz. Peygamber’den zenginlik için dua istemiş, Hz. Peygamber’in kendisine ‘hayırlı olanı iste’ ikazına rağmen kendisi zenginlik talebinde ısrar etmiş ve zenginliği elde ettikten sonra da tedrici olarak İslam toplumundan uzaklaşmıştır. Kimi rivayetlerde Uhud’da şehid olduğu söylenmekte iken kimi rivayetlerde ise Hz. Osman döneminde helak olduğundan bahsedilmektedir. Hz. Peygamber hayatta iken kendisinin pişman olup sadakasını getirdiği ancak Hz. Peygamber’in kabul etmediği, arkasından Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in de sadakalarını kabul etmedikleri rivayetler arasındadır. Burada birbirine zıt bu kadar rivayetin bir ayetin tefsir edilmesinde toplanması biraz önce bahsedilen esbâb-ı nuzûl ilmindeki problemlerin ortaya konulması açısıdan manidardır.Esbâb-ı nuzûl ilmi ile ilgili bir diğer tartışma konusu da tarihselcilik konusudur. 18. ve 19. yy’da Batı’da ortaya çıkan tarihselcilik anlayışı kutsal metinlerin zamansal ve mekansal olgulara hapsedilmesine yol açmaktadır. Unutulmamalıdır ki Batı’daki Aydınlanma ve Modernite sonrasında kendi kutsal kitaplarına makuliyet kazandırma çabası içerisinde ortaya çıkan bu kutsal kitap okuma metodunun elbette Kur’an için uygulanması sözkonusu olamaz. Vahyedilen ayetlerin insan ve zaman gerçeğinden kopuk olarak vahyedilmesi muhatabın insan olmasının bir sonucudur. Zira Kur’an, her nasıl 14 asır evvel hayatın tam ortasında cereyan eden hadiseler üzerine nâzil olduysa bugün de aynı insanoğlu arasında cereyen eden hadiselere uyarlanabilecek, hayatın gerçeklerinin soyutlanmış bir şekilde değil elbette insanoğlunun ihtiyaçları neticesinde peyderpey vahyedilmiştir. Bu, Kur’an’ın hayatın merkezinde yer aldığının bir göstergesidir aslında. O gün meydana gelen hadiseler ve insanlığın problemleri bugün de aynı şekilde geçerliliğini sürdürmekte ve Kur’an’a olan ihtiyaç devam etmektedir. Bu gerçeği görmezden gelip Kur’an’ı bir zaman dilimine sınırlamak onun ruhunu anlayamamak anlamına gelmektedir. 

Sonuç olarak, tekrar etmek gerekirse esbâb-ı nuzûl konusunda tefsirlerde yer alan kafa karışıklığı ve birbirine zıt rivayetlerin yer alması, sahabeden rivayet edilen müsned ve merfu olan rivayetlerle müsned ve merfu olmayan rivayetlerin birbirine karışması, bu rivayetleri kaleme alanların ciddi bir isnad tenkidi yapmaması hatta isnatsız bir takım rivayetlere bile yer verilmesi neticesinde ortaya çıkmaktadır. Bir enstitü çatısı altında yapılacak kapsamlı bir çalışma ile bu sorun giderilebilir, ayetlerin sebeb-i nuzûlu konusunda bugün de yaşantımıza ışık tutacak birçok hakikate daha sağlıklı bir şekilde ulaşılabilir.  



0 Yorum - Yorum Yaz

Makale ve Kitaplar    15.12.2014


Bilge Evli  
 
13952752
 
Birleşik Doktora
 
 
Kitaplar:
 
Ahmet Nedim Serinsu, Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzûl, Ankara: Şule Yayınevi, 1996. 

Abdulfetteh el-Kadı, Esbab-ı NüzûlSalih Akdemir (ed.), Ankara: Fecr Yayınevi, 2013.

Bedreddin Çetiner, Fatiha'dan Nas'a Esbâb-ı Nüzûl, İstanbul: Çağrı Yayınları, 2010

Makaleler:

Selim Türcan, "Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi," İslâmî İlimler Dergisi 2:1 (2007)

Ali Parlak, "Esbâb-ı Nuzûl Bağlamında Hârût ve Mârût Kıssasının Mahiyeti Analizi" Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 57:1 (2014).

Muhsin Demirci, "Esbâb-ı Nuzûl'un Kur'an Tefsirindeki Yeri" Marmara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi, 11 (1993). 



0 Yorum - Yorum Yaz

KUR’AN VE BAĞLAM    15.12.2014

Adı ve Soyadı: MUSTAFA GÜVENÇ

Öğrenci No: 13952751 (BİRLEŞİK DOKTORA)

Dönem: 2014/2015 GÜZ DÖNEMİ

Konu: KUR’AN VE BAĞLAM

 

MAKALELER

1.      Muhsin Demirci, Esbab-ı Nüzul ‘ün Kur’an Tefsirindeki Yeri. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. sayı 11-12

2.      Suat Yıldırım, Kur’an’ın  Nüzulünden Sonraki Tarihi Hâdiselere Tatbik Edilmesi Hakkında, Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi Dergisi.      

3.      Enbiya Yıldırım, Mülaa’ne Ayetlerinin Nüzul Sebebi, CÜİF Dergisi.

 

 

KİTAPLAR

1.      Hasan Tahsin EMİROĞLU, Esbabu’n-Nüzul. Yasin Yayınevi

2.      Bedrettin ÇETİNER, Fatiha'dan Nas'a Esbab- ı Nüzül Kur'an Ayetlerinin İniş Sebepleri 2 Cilt, Çağrı Yayınları

3.      Yakup BIYIKOĞLU, Esbab- ı Nüzul ve Kur'an'ın Anlaşılması, Rağbet Yayınları

 

 

KUR’AN VE BAĞLAM KİTABININ ÖZETİ

BİRİNCİ KİTAP

KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZULÜN ROLÜ

 

Esbâb-ı nüzul, Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamının asli bir unsur olması hasebiyle Kur’an tefsirinde önemli bir yere sahiptir. Hatta ilk dönemlerde (başlangıçta) tefsir ilmi esbâb-ı nüzulü bilmekten ibarettir denilmiştir. Esbâb-ı nüzul hakkında tek kaynak sahabedir.

      Bu eser; Kur’an’ın daha iyi anlaşılması noktasında esbâb-ı nüzulün rolünü araştırması ve bazı prensiplaer va’z ederek konuya açıklık getirmesi bakımından önemlidir. Eser üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Kur’an ilimleri ve esbâb-ı nüzul ilmi kaynaklarda ele alınış şekliyle incelenmiştir. İkinci bölümde eleştirel bir yaklaşımla esbâb-ı nüzulün Kur’an’ın anlaşılmasındaki rolü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde ise Kur’an’ın anlaşılmasında esbâb-ı nüzulün kullanımına dair çözüm ve öneriler dile getirilmiştir. Bu eserde esbâb-ı nüzule Kur’an’ın anlaşılmasındaki rolü açısından bakılmaktadır.

Bu eser; esbâb-ı nüzulden bahseden eserlerde görüldüğü gibi esbâb-ı nüzulün faydalarını kabul veya reddetme noktasında değil Kur’an’ın anlaşılmasındaki rolü bakımından bu ilmi inceler. Bu sebeple esbâb-ı nüzul ilmine 1- vakıayı tespit 2- tenkit 3- yeni bir yaklaşım ilkeri ile yönelmektedir.

 

BİRİNCİ BÖLÜM

Kur’an İlimleri Hakkında:

Kur’an, kendisi üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını isteyen ilahi bir kitaptır. Bu sebeple Kur’an ilimlerinin kaynağı bizzat Kur’an’dır.

Hz. Peygambere ilk vahyin “oku!” emriyle başlamış olması eğitim ve öğretim bakımından manidardır. Hz. Peygamber de hayatını eğitim ve öğretime adamış Medine’de bulunan mescitlerde, Suffe’de eğitim faaliyetlerinin oluşmasını sağlamıştır.

Hz. Peygamber ve sahabe döneminde nuzül ortamını müşahede edenlerin hayatta olması ve onları açıklaması dolayısıyla Kur’an ile karıştırılabilir endişesiyle telif hareketine sıcak bakılmamıştır. Haz. Peygamberin öğretileri, sahabe, tabiun aracılığıyla nesillerden nesillere aktarılmıştır.  Daha sonra İslam coğrafyasının genişlemesi, Arap olmayanların da İslam’a girmesi ve kültürel etkilenmeler sebebiyle tedvin dönemi şartları vuku bulmuştur.

Mushafın çoğaltılması ile “kıraat ilmi” ve “resmu’l Kur’an ilmi”nin ilk ele alınan ilimler olduğu bilinmektedir. Kur’an’ın lüğavi yönden ele alınması ise ed Düeli’nin Kur’an’ı noktalama ve harekeleme işlemi ile başlamıştır. Böylece irabu’l Kur’an ilmi neşet etmiştir. Ayrıca esbâb-ı nüzul, Mekki, Medeni, nasih, mensuh ve garibu’l Kur’an ilimleri ilk tedvin edilen Kur’an ilimleridir.

Tedvin döneminin başlarında Kur’an İlimleri terimine alimler Kur’an ile alakası bulunan bütün bilgiler delalet eden bir anlam yüklemişlerdi. Böylece tek tek Kur’an ilimleri belirli bir alanda uzmanlaşmış özel bilgi alanı olarak görülmüştür. Daha sonra aynı gayeye yönelik olan bu bilimler “ ulumu’l Kur’an” adı altında toplanmıştır. Bu ilimleri tek eserde toplayan ilk kişi Zerkeşi’dir.

Kur’an İlimleri ve Tefsir İlimleri Kavramları:

Zerkeşi ulumu’l hadise dair eserleri örnek vererek Kur’an ilimlerini cem ederek ulumu’l Kur’an’ı ortaya çıkarmak istemiştir. Şatıbi’nin ifadelerinden anlaşıldığına göre ulumu’l Kur’an’a dahil olan ilimler, murad-ı İlahi’nin anlaşılmasına yardımcı olan ilimlerle Kur’an’ın anlaşılmasında araç olan ilimlerden oluşmaktadır. Suyutide Kur’an ilimleri kavramını kullanmış ve bu adla bir eser telif etmiştir.

Zerkani ise ulumu’l Kur’an’ı şöyle tarif etmiştir: Kur’an olması, hidayet rehberi oluşu veya i’cazı açılarından Kur’an ile alakalı olan bütün ilimler “ulumu’l Kur’an”dır. ona göre Kur’an’ın öğrenilmesini teşvik ettiği fen bilimleri bu kapsama girmez.

 

Tefsir İlimleri Kavramı:

Tefsir ilmi, Kur’an’ı Kerim’in izahını amaçlayan bir ilimdir. Yani her bakımdan O’nu tetkik edip açıklamaya ve bildirmeye yarayan ilimdir. Bu ilmin konusunu da Kur’an ilimlerinin olduğu gibi Kur’an oluşturmaktadır. Tefsir ilmi Kur’an ilimlerinden biridir ve ulumu’l Kur’an kavramının bir cüz’idir.

Tedvin döneminin başlarında Kur’an ilimlei ve tefsir ilimleri kavramları aynı manada kullanılmıştır. Zerkeşi’nin eserini oluşturması ile bu kavramlar arasındaki fark ortaya çıkmıştır. Tefsir ilimleri, artık müfessirin Kır’an tefsirine yöneldiğinde bşlmesi gereken ilimleri kavram olarak ifade ederken Kur’an ilimleri daha kapsamlı bir mefhum olarak Kur’an ile ilgili bütün ilimleri ve bu ilimlerle ilgili umumi kaideleri içeren bir anlamı ifade etmektedir.

 

 

 

Kur’an İlimleri Arasında Esbâb-I Nüzul İlminin Yeri:

Esbâb-ı nüzul ilmi ilk asırdan bu yana Kur’an’ın anlaşılmasında önemli bir ilim olarak mutalaa edilmiştir. Sahabe ve tabiun döneminde Kur’an’ı anlamak isteyenlerin mutlaka bilmesi gereken bir ilim olarak zikredilmiş ve nüzul ortamını müşahede eden sahabe Kur’an’ı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğerde görmüşlerdir. Bundan dolayı nüzul ortamını müşahede etmiş olmaları ile övünürler. Tedvin döneminden önce esbâb-ı nüzul ilmi nakil yoluyla sahabeden tabiuna aktarılmıştır.

Tedvin döneminde ilk ilk telif edilen eserlerde de esbâb-ı nüzul ilminin önemi göze çarpmaktadır. Zerkeşi ile başlayan ve Suyuti ile devam eden ulumu’l Kur’an’a ait eserler esbâb-ı nüzul ilmi ele alınmıştır.

 

ESBÂB-I NÜZUL

Esbâb-ı nüzul ilmi doğuşunda günümüze bir çok tarifle ifade edilmiştir. Yapılan tariflerde, bir hadise veya sorunun akabinde ayetin inmesi şart koşulmuştur. Burada önemli olan ayetin muhtevasının hadiseyi kapsamasıdır. Yoksa hadisenin hemen ardından doğrudan inzal edilmesi veya bir müddet sonra inmiş olması arasında fark yoktur.

Bu ilmi şu şekilde tarif edebiliriz: nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Ha. Peygambere yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin tazammun etmek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye denir.

 

Doğuşu ve Gelişimi:

     Kur’an-ı Kerim parça parça nazil olarak Arap’ın akli yeteneklerini kullanmasına ve kültürel imkânlarını harekete geçirmesine fırsat vermiştir. Böylece Kur’an basit ve yaşanmışlıktan uzak bir vesika yerine, hayatla beraber akıp giden, insanların kalplerine ve şuurlarına derinden nüfuz eden bir kitap haline gelmiştir.

Arap diline ve edbiyatına vakıf olan sahabiler Kur’an’ın hangi şartlar çerçevesinde indiğini öğrenmeye gayret gösteriyordu. Tabiun döneminde de esbâb-ı nüzul rivayetleri toplanmaya devam etmiştir. Tedvin dönemine böyle gelinmiş ve ilk tefsirler yazılmaya başlanmıştır. İlk müfessirler ayetleri tefsir ederken esbâb-ı nüzul ile başlamayı adet edinmişlerdi. Ebâb-ı nüzul rivayetleri, hadis mecmuaları tefsirden daha önce telif edilmeye başladığı için ilk önce onlarda kaydedilmiştir.

 

 

 

Esbâb-ı Nüzule Dair Eserler:

     İlk dönemde müstakil olarak bu ilimden bahseden eserler telif edilmemiştir. Müstakil olarak esbâb-ı nüzule dair telif edilen ilk eser olarak Ali b. El Medini’nin (234/848) eseri gösterilmektedir. Bu tarihten önce Kur’an ilimlerine dair eserlşer yazılmış olmasına rağmen esbâb-ı nüzule dair eserin bu tarihte telif edilmesi, esbâb-ı nüzul rivayetlerinin hadis mecmuaları ve tefsir eserlerinde kaydedilmiş olmasına bağlıdır.

Vahid’nin Esbâbu’n nüzul adlı eseri elimizde matbu halde bulunan bu alana ait en eski eserdir. Bu eser daha sonra âlimlere kaynaklık etmiştir. Vahidi büyük oranda İbn Hacer’in Sire’sinden yararlanmıştır. Suyuti de yazmış olduğu eserde bu iki âlimden yararlanmıştır.

 

ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİ

Bu ilim rivayete dayanan bir ilimdir. Bu alanda içtihada ve imal-i fikir etmeye imkan yoktur. Sahabe nüzul ortamına şahit olarak bu olayları rivayet ettiği için adeta hz.Peygamberden rivayet edilmiş hükmündedir. Bunu için hadis usulünde “hükmen merfu” kabul edilmiştir. Tabilerde bu hadisleri sahabeden almışlardır. Bu rivayetler de hadis usulünde mürsel hükmündedir. Bu ilimde tabiin de sahabeden sonra kaynaktır.

 

Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin Kalıpları

Sebeb-i nüzulun kavramsal tanımı ile rivayet siygaları arasında mutlaka kurulması gereken bir bağ vardır. Böylece esbâb-ı nüzul kapsamına giren rivayetlerle girmeyenler birbirinden ayrılmış olur. Rivayet siygaları iki ana başlık altında incelenbilir.

1-) Sebep ifade etmede nass olan rivayetler:

a-) Esbâb-ı nüzul ibaresi terim olarak ele alındığında kavramın sınrları içinde kalan rivayetlerdir.

b-) Sebsbi budur denilerek yapılan rivayetlerdir. “bu ayetin nüzul sebebi şöyledir” “bu ayetin nüzul sebebi şudur”

c-) Sıyga nüzul sebebi olduğunu gösterir. Başka bir tarafa hamledilemez.

d-) Şu olay vuku buldu da… Denilerek yapılan rivayette olay anlatıldıktan sonra  " ﻒ" ile başlayan ibareler. “Hz. Peygambere şu mesele hakkında konuşuldu da şu ayet indi”  “şu hadise oldu da bunun üzerine şu ayet indi”  “O’na şu mesele hakkında soruldu da şu ayet indi”

e-) Sebep ifadesinin kelamın gelişinden ve ibaredeki açık bir delilden anlaşıldığı rivayetler  “Rasulullah’a şu mesele hakkında soruldu da… ( bu grup rivayetlerde “sebeb-i nüzul”ibaresi ve “” zikredilmeyebilir.)

 

2-) Sebep ifade etmede nass olmayan rivayetler:

a-) Sebebi budur denilerek yapılmayan, olay anlatıldıktan sonra “” gelmemiş ve kelamın gelişinden nuzül sebebi rivayeti olduğu anlaşılmayan rivayetler

b-) Sıygadan rivayetin kesinlikle nüzul sebebi olduğu anlaşılmayıp ayetin içerdiği mana veya manalardan birinin beyanı olduğu anlaşılan rivayetler

c-) “Ayet şu olay hakkında inmiştir.” “ayetin şu olay hakkında indiğini zannediyorum” bu kalıplar ihtimal anlamı verdiğinden sebep ifade etmede nass olamaz.

d-) “Bu ayetten Allah’ın muradı budur”  “ayet şu hususa delalet etmektedir” “ayetten alınacak mana şudur” bu ifadeler açık tefsir ifadeleri olarak tanımlanır ve sebep ifade etmede nass değildirler.

 

Esabab-ı Nüzul Rivayetlerinin Tasnifi:

Esbab-ı nüzul rivayetlerini birçok açıdan tasnife tutmak mümkündür.

A-    Vurud itibariyle tasnif etme

1-      Soruya cevap olarak varid olanlar: a- sual sorma b- fetva isteme ( bu rivayetlerin sahih olanını, nüzul ortamına ait olanını tespit etmek mümkündür.)

2-      Hükmü beyan maksadı ile varid olanlar: a- bir hal veya durum sebebiyle b- bir hadisenin meydana gelmesiyle ( bu gruba girenlere dair rivayetlerin çok olması sebebiyle tasnifi en zor olanlardır.)

B-    Bir ayet için çeşitli sebepler zikredildiğinde hadis usulü kriterleri uygulanarak yapılan tasnif

C-    Şah Veliyullah’ın yapmış olduğu tasnif: Şah Veliyullah tasnifinde esbab-ı nüzul rivayetlerini bilinmesi gereken rivayetler ve tefsir için yapılan rivayetler olmak üzere ikiye ayırmıştır.

D-    Tahir b. Aşur’un tasnifi: O, senedin sıhhat dercesine önem vermiş ve senedi sahih olan esbab-ı nüzul rivayetlerini beş kısma ayırarak incelemiştir.( sıhhat derecesini göz önünde tutma önemlidir çünkü çoğu âlim bunu göz ardı etmiştir.)

E-     Esbab-ı nüzulü nevileri açısından tasnif etme: bu tasnifte esbab-ı nüzul rivayetleri ikiye ayrılır. 1- Esbab-ı nüzul rivayetleri (musned merfu hadis olmalı ve sıhhat şartlarını taşımları gerekir.) 2- Tefsir için olan esbab-ı nüzul rivayetleri

 

Esbab-I Nüzul Rivayetlerinde İhtilaf Edilmesi:

Esbab-ı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesinin iki temel sebebi vardır.

1-               Her ayete bir sebep arayanların tutumu sonucu mezhep hareketleri, şahısların ebedileştirilmesi, israili haberler ve uydurma rivayetlerin esbab-ı nüzul alanına dahil edilmesi.

2-               Esbab-ı nüzul rivayetlerinin nüzul ortamına ait olanlarla tefsire ait olanların birbirinden ayrılmaması

 

Taaddüt Meselesi          

Sahis rivayetlerin arasını te’lif edemeyen veya birini tercih edecek sebep bulamayan alimler bu ayetler için nüzulün taddüt ettiği fikrini öne sürmüşlerdir.

1-      Sebebin taaddütü: Sahih rivayetler arasında tercih yapılamıyorsa sebep taaddüt etmiştir denilmiştir. İbn Hacer, “ esbabın taaddüt etmesine engel olacak bir şey yoktur” demiştir. Zerkani de sıhhati eşit olan rivayetlerin arasında tercih sebebi olmaması lazımdır demiştir. İki rivayetin arasını cem etmek mümkün ise ayet bu iki hadisenin akabinde inmiştir. Ama sebepler arasında zaman bakımından uzaklık nedeniyle cem mümkün olmuyorsa Zerkani ayetin nüzulünün tekerrür ettiği hükmünü vermektedir.

2-      Nüzulün taaddütü: bununla bir hadise sebebiyle birden çok ayetin nazil olması murad olunmuştur. Usulcü âlimlerimiz ve müfessirlerimiz buna “sebep bir iken inen çoğaldı” derler.

Hükmün veya Nüzulün Taahuru Meselesi

Hükmün taahhurundan maksat nüzulün önce hükmün sonra gelmesidir. Zerkeşi ve Suyuti de bu meseleden bahsetmişlerdir. Suyuti hükmün taahhüründe Zerkeşi’nin dediklerini nakletmiştir. Suyuti nüzulun taahhürü üzerinde de durmuştur.

 

Umum Husus Meselesi:

Burada bir hadise üzerine inen ayetin hükmünün o hadise ile tahsis mi edileceği yoksa hükmün umumi mi olduğu konusu ele alınmaktadır.

Âlimlerin ekseriyeti “hükmün sebebin hususiliğine değil lafzın umumiliğine göre olduğunda icma vardır” demektedirler. ( hükmün sebebe tahsis edildiğine dair bir karine bulunmaması gerekir.)

Nüzul sebepleri nassları anlamak için vasıtadır ama onları tahsis etme vasıtası olamazlar.

Sebebin hususiyeti görüşünü taşıyanlar, hükmün aynı türden olan benzeri durumlarda sabit olmasını ancak kıyas yoluyla mümkün görürler. Aslında iki gruba göre de hüküm geçerlidir ama birisinde nass yoluyla diğerinde ise kıyas yoluyladır.

 

 

Esbab-ı Nüzulle İlgili Disiplinler:

1-      Hikmet-i Teşriiye İlmi: Esbab-ı nüzul ilmi, nüzul asrını sosyolojik, psikolojik vb yönlerine ışık tuttuğundan Şariin maksadının anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Alimler bu sebeple bu ilme baş vurarak muradı tespit ediyorlar ve böylece şer’i ahkamın hikmetini de belirlemiş oluyorlardı.

2-      Müphematu’l Kur’an İlmi: bu ilimde nakli ilimlerdendir ve Kur’an’da müphem olan kelimelerin açıklanmasıyla ilgilenir. Bu sebeple esbab-ı nüzul ilmiyle yakından ilgilidir.

3-      Tenasüb ve İnsicam ilmi: Zerkeşi bu ilmi “mantıki bir gerçeklik ve kelamın akışını düzenleyen bir olgu” olarak tanımlar. Dil ve edebiyat yönünden gelişmiş olan Arapları etkileme konusunda Kur’an’ın tesasübü önemlidir. Ayetler tedrici olarak inmiş bir kısmı da bir sebebe binaen nazil olmuştur ve ayetler Hz. Peygamber tarafından münasip yerlerine konmuşlardır. Hiçbir şekilde ayetler arasında mana ve mevki bakımından tearuz olmamıştır. Her iki ilim arasındaki alak böylece orataya çıkmış olur. Yani tarihi ortam ile edebi siyak ulema tarafında dikkate alınmıştır.

 

İslam Kültür Tarihinde Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin Değerlendirilmesine Genel Bir Bakış

Müfessirler kendilerine ulaşan her haberi yok olmasın diye nakletmişlerdir. Bu sebeple bir rivayetin tefsir eserlerinde yer alması sahihliğine veya zayıflığına delalet etmez. İlk dönem âlimleri senedin zikredilmesiyle mesuliyetten kurtulduklarına inandıklarından dolayı senedin zayıflığına veya sahihliğine bakmadan rivayet etmişlerdir. Taberi de bu gerçeği tefsirinin mukaddimesinde dile getirmiştir. İşte esbab-ı nüzul rivayetleri de bu şartlar doğrultusunda nakledildiğinden dolayı sıkı bir elekten geçirilmelidir. Bu tüm rivayetler için geçerlidir.

 

2. BÖLÜM

 

Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün Yetersiz Kalma Sebepleri:

1-      Rivayetler Açısından: Usulcü hadis âlimleri, sahabenin Hz. Peygambere re’f ettikleri ve ayetin nüzulünü yakından müşahedelerine ve sebeplerini bilip nüzul keyfiyetlerinden bahsettikleri haberler “el hadisu’l müsned” demişlerdir. Böyle olunca mevkuf ve maktu rivayetler tanımın dışında kalmaktadır. et Tahanevi, sahabenin içtihada imkan bulunmayan alanlardaki bütün rivayetlerinin musned olduğunu söylemektedir. Ahmed Şakir ise sahih rivayetlerin başka şartlarının da olduğunu göz önüne alarak sahabenin tefsir amaçlı görüşlerinin musned olamayacağı kanaatindedir.

 

Kur’an-ı kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kaldığı hususlarda bir de tabilerden yapılan ve onların sahabeyi atlayarak Hz. Peygambere veya dönemine izafe ettikleri esbab-ı nüzullerdir. Mürsel olan rivayetlerin makbul olup olmadığı hakkında alimler birtakım şartlar ileri sürmüşlerdir.

Hadisçilerle fıkıhçıların mürsele bakışları farklıdır. Müfessirlerde fukaha gibi mürsel hadiste gelen mananın sıhhatinin sahih olup olmadığını dikkate alarak yaklaşmış olabilirler. Halbuki böyle sebe-i nüzule dair rivayetler Kur’an’ı anlamada ufuk açıcı olarak değerlendirilseydi daha sağlıklı olurdu ve problemler ortaya çıkmazdı.

Sebeb-i nüzul rivayetlerinde senedlerin hazfedilmesi kıssacıların istismarına açık hale gelmiştir. Bu sebeple rivayetlerin belli ilkeler çerçevesinde tenkite tabi tutulması gerekir.

Bu alanla ilgili çok rivayetin bulunması da Kur’an-ı kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kaldığı hususlardan biridir. Bu sebeple rivayetler tasnife tabi tutulmalı ve esbab-u-ı nüzul rivayetleriyle tefsir için olan rivayetler birbirinden ayrılmalıdır. Dihlevi bunu göz önünde bulundurarak rivayetlerin tasnifi konusunda en gerçekçi yolu tutmuştur. Esbab-ı nüzul rivayetleri ayetin anlaşılmasının kendisine bağlı olduğu durumları açıklığa kavuşturması için önemlidir. Bu sebeple bu tür rivayetlerin bilinmesi gerekir.  Tefsire dair olan rivayetler ise nüzul ortamını müşahede eden sahabe ve onlardan ilim alan tabiinin deneyimlerini, yorumlarını yansıttığı için Kur’an’ı anlamada yardımcı olabilir. Burada içtihad vardır kesinlik ifade etmez ama Kur’an’ı anlama noktasında ufuk açıcıdır.

Bu konuda diğer bir önemli husus ise rivayet siygalarına dikkat edilmemesidir. Çünkü rivayetin sahih olması şartının yanında sebep ifade etmede nass olup olmadığı dikkat edilmesi gereken bir husustur.

 2- Umumu Hususileştirme Açısından: Kur’an-ı kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kaldığı hususlardan biri de sebebiyet ifade eden sebeb-i nüzulun nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şeklinde anlaşılması çabalarıdır. Bir kısım alimlere göre hüküm sebebe tahsis edilir, benzer olaylar ise kıyasla o hükmü alırlar. Diğer bir grup âlime göre ise hüküm umumidir, tahsis edilemez. Benzer olaylar nass yoluyla o hükmü alırlar. Bu âlimlere göre kıyas yoluyla delalet ettiği zaman kıyas yapabilmek için esbab-ı nüzule vakıf olmak gerekir. Hâlbuki herkesin Kur’an’ı anlam noktasında böyle bir zorunluluğu yoktur. Zaten sahabe, tabiun ve tebe-i tabiin âlimleri hep umum ile delil getirmişlerdir. Netice itibariyle asl olan sebebin hususiliği değil lafzın umumiliğidir.

3- Taaddüt- Taahhür Açısından: Taaddüt ve taahhürü kabul eden alimler olduğu gibi karşı çıkanlarda olmuştur. Zerkeşi, Suyuti, İbn Teymiye ve Zerkani taadütü kabul eden âlimlerdendirler. El Cezairi ise bunu kabul etmez ve nazil olan bir hükmün hangi olay sebebi ile inmişse ona benzer hadiselerin hepsi için geçerli placağı kanaatindedir. Bundan dolayı aynı ayetin bir kez daha inmesini anlamsız görür. Zerkeşi ise şöyle demektedir: bir ayet önemine binaen veya sebebin her vuku buluşunda, unutulmasından korumak için, hatırlatmak üzere iki defa nazil olabilir. Ona göre Fatiha suresi, ihlas suresi Mekke ve Medine’de olmak üzere iki defa inmiştir. Zerkani ise bu konuda yöneltilen eleştirilere şöyle cevap verir: tekrarda çok büyük hikmetler vardır. Allah bununla kullarına tenbihatta bulunmakta ve ayetin muhtevasına dikkatleri çekmektedir.

Bu farklı görüşler esbab-ı nüzul rivayetlerinin tasnifi ile rivayet siygaları meselesinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Rivayetlerin hadis alimleriyle birlikte incelenmesi gerekir. Bazen bir ayet hakkında birçok sebep zikredilebiliyor. İşte bu durunda bazı âlimler sebebin taaddütüne hükmederler. Hâlbuki bu rivayetler aralarında cem edilebilir veya sebepler ardı ardına oluşmuş sonra ayet inmiş olabilir. Böylece ayet benzer hadiseleri de kapsamaktadır.

Bir ayet birçok manayı muhtevi olabilir veya ihbar siygasıyla gelecekte vuku bulacak bir olayı haber veren bir üslupta bulunabilir. İşte bunlardan ötürü taahhür meselesi ortaya atılmıştır. Aynen taaddütte olduğu gibi Hz. Peygamber istidlal ve istişhad amacıyla bir ayeti tilavet buyurmuşsa ve ayetin nüzulü ile bu hadise arasında zaman farkı varsa hemen taahhürden bahsedilmiştir. Hâlbuki Hz. Peygamber hadise ile ayet arasında bir bağlantı kurmuş olabilir. Yani bir anlayış ve yorum söz konusu olabilir.

 

4- Tarih İlminden Yararlanma: Kur’an-ı kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kaldığı hususlardan biri de bu rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçekler aykırılık ile zamansal uyumsuzluktur. Tarihi hatalara düşmenin iki sebepten kaynaklandığı söylenebilir: 1- her ayete bir nüzul sebebi arama çabaları 2- geçmiş ümmetlerle ilgili olaylar ile nüzul ortamı olaylarını karıştırma. Dihlevi’nin söyledikleri bu konuya açıklığa kavuşturma bakımından önemlidir: Sahabiler ve Tabiiler bazen müşriklerin ve Yahudilerin inançlarına ait kıssalardan parçalar ve cahiliye adetleri türünden geleneklerini, onların bu akideleri ve adetleri iyice açığa çıksın diye zikrediyorlardı. Sonra da bu ayet şu hususta indi diyorlardı. Bu tabirleriyle de bu anlattıklarına benzer olsun yahut yakın olsun benzeri bütün olaylar hakkında geçerli olması anlamında ayet bu kabil şeyler hakkında indi demek istiyorlar ve o form’u ortaya çıkarmayı amaç ediniyorlardı. Yoksa nüzul sebebi olayın hususiliğini kastetmiyorlardı.

 

 

 

Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin Doğurduğu Olumsuz Sonuçlar

1- Yorum Zenginliğine Engel Olması: Kur’an’da bulunan her kelime çeşitli manalara gelebilir. Bu sebeple Kur’an’ı anlamak demek onun lafzını değil, o lafız altında murad edilen manayı anlamaktır. Herkes kendi kavrayış ve yeteneği oranında Kur’an’ın manalarını anlayabilir. Her ayete bir sebebi nüzul arama ve manayı sadece sebeb-i nüzul rivayetiyle sınırlandırma yorum zenginliğini engeller. Yine burada önümüze çıkan esbab-ı nüzul rivayetleriyle tefsir amaçlı rivayetlerin birbirinden ayrılması gerektiğidir. Böylece bu rivayetlerin ayetin kesin mefhumu olmayıp onun bir vechine işaret ettiği daha iyi anlaşılır.

 

2- Kur’an-ı Kerim’in Evrensel Hedefi Olan Kur’an-İnsan Hayat Bütünleşmesini Engellemesi: Kur’an evrensellik ilkesine sahip ilahi bir buyruk olarak tüm insanlara ve zamana hitap etmektedir. Nüzul asrı insanının insan olma bakımından yapıp etmeleri ile çağımız insanının yine insan olma bakımından yapıp etmeleri temelde birliktelik arz eder. Bundan dolayı hüküm esbab-ı nüzul ile tahsis olunamaz. Aynı olaylar içinde geçerliliğini muhafaza etmektedir. Bu sebeple Kur’an’da kişiler değil onların oluşturdukları suretler ( said, şâki gibi) tanıtılır. İşte tanıtılan bu suretler giren herkes onların mana sınırına dâhil olur.

 

3- Konunun İstismar Edilmesi: Esbab-ı nüzul rivayetleri istismara açık olan yönleri barındırması hasebiyle şahısların ebedileştirilmesi, mezhep hareketlerine etkisi gibi bazı yönlerden istismara uğramıştır. Bazı mezhepler kendi çıkarları doğrultusunda esbab-ı nüzul rivayetlerini kullanmışlardır.

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ESBAB-I NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM

 

Selef uleması Kur’an’ın anlaşılması noktasında esbab-ı nüzul ilmine büyük önem vermişlerdir. Çünkü bu ilim hem tarihi hem de aktüel bir gerçek olarak nüzul ortamına ait haberleri içermektedir.

Günümüzde bu ilimden faydalanmak için ilk önce Kur’an’ın, nüzul döneminin muhataplarının bilgisiyle aydınlanacak olan ayetlerinin belirlenmesi gerekir. Çünkü bu ilimden faydalanmanın sınırları ve bu rivayetlerin nasıl değerlendirileceği ortaya konulmalıdır.

 

A- ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

1- Esbab-ı Nüzule Olan İhtiyaçların Sınırlarını Belirleyen İlkeler: Geleneksel yaklaşımın doğurmuş olduğu sorunların çözümü için bu ilme olan ihtiyacın ve sınırlarının belirlenmesi gerekir. Bunu iki grup altında ele alabiliriz.

a-) Genel İlkeler: İlk önce şu gerçeğin farkında olunmalıdır ki oda esbab-ı nüzul rivayetlerinin toplanıp bir araya getirilerek metin ve senet tenkidine tabi tutulması imkânsızdır. Çünkü aşırı derecede rivayet vardır. İkinci olarak esbab-ı nüzul rivayetleri olmadan Kur’an anlaşılamaz değildir. Bu rivayetler manaların daha iyi anlaşılmasını sağlar ve kişiye ufuk aydınlığı kazandırır. Bunların farkında olmak gerekir ve Kur’an’a bu şekilde yaklaşılmalıdır.

b-) Özel İlkeler: Bazen ayetten murad olunan mananın bilinmesi harici karinelerin bilinmesiyle olur. Anlamı yakalamaya delalet edecek karinelerden birkaçı kaçırılmışsa, kelamın anlaşılması veya en azından bazı yönlerinin anlaşılması imkânı da yitirilmiş demektir. İşte esbab-ı nüzulün bilinmesi buna benzer bütün problemleri ortadan kaldırır. Yine aynı şekilde Kur’an’ın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunan hallerde esbab-ı nüzul ilmine ihtiyaç doğar. Yine Kur’an’ı okuyan veya dinleyen kimse onu anlama noktasında bir bekleyişe, bir arayışa giriyorsa işte bu noktada esbab-ı nüzule ihtiyaç var demektir. Yani her ayet için bir sebeb-i nüzul aramanın bir anlamı yoktur hatta zararı vardır.

 

2-Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin Hadis Usulü Açısından Tenkidi: Esbab-ı nüzul alanındaki birçok problem, hadis usulü kriterlerinin bu rivayetler uygulanmasıyla çözülebilir. Hadis usulünde sahih hadislerle merdud-mevzu haberlerin temel özellikleri ve nitelikleri oldukça kesin hatlarla belirlenmiştir. Bu kriterlerden yaralanılarak sahih ve mevzu esbab-ı nüzul rivayetleri birbirinden ayrılabilir.

Sahabenin esbab-ı nüzul değerlendirmelerinin mevkuf, tabiinin değerlendirmelerinin ise mürsel olduğuna dikkat edilmelidir. Yapılacak olan tenkitte sened-metin bütünlüğü içerisinde yapılmalıdır.

3-Rivayetleri Tasnif Etme: Esbab-ı nüzul rivayetlerinin esbab-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için olan esbab-ı nüzul rivayetleri olmak üzere tasnif edilmesi konunun daha iyi anlaşılmasını ve uygulanmasını sağlayacaktır. Esbab-ı nüzul rivayetlerinde içtihad söz konusu değildir bunlar musned merfu hadislerdir. Tefsir için olan esbab-ı nüzul rivayetleri ise Hz. Peygamberin, sahabe ve tabiun ile müfessirlerin yaptıkları sebeb-i nüzul değerlendirmeleridir. Re’y ve içtihad söz konusudur. Bu şekilde bir tasnifin yapılmasında rivayet siygalarına dikkat edilmesi gerekir. Tasnife tabi tutulan bu iki tür Kur’an’ın anlaşılması noktasında birleşmekle beraber ayrı ayrı özelliklere sahiptirler.  Kur’an’ın anlaşılmasında sebebin değil lafız ve ifadelerin daha çok önem arz ettiği unutulmamalıdır. Yani sebebe bağlı kalarak tahsisten kaçınılmalıdır.

 

B- KUR’AN-I KERİM’İN BÜTÜNLÜĞÜNÜN DİKKATE ALINMASI

Kur’an-ı Kerim ayetleri muhtelif hacimlerde parça parça inmiş İlahi bir kitaptır. Bu parçalar ufak risaleler halinde kalmayarak bütünlük içinde uygun olan yere yerleştirilmiştir. Kur’an-ı Kerim, parçaları tesadüfen bir araya gelmiş ve birleşmiş bir kitap değil bilakis “bütün”ün içselkurallarıyla belirlenmiş sistemli ve uyumlu bir bütündür. Bu da bize bütün olarak Kur’an-ı Kerim’in parçalarının inişinden önce hatta nüzul sebeplerinin meydana gelmesinden hayli önce, bu parçalarının yerlerinin belirlenmiş olduğu kapsamlı, ayrıntılı bir plana göre tertip edilmiş olduğunu gösterir.

Kur’an tarihin bir döneminde inmiştir sunmuş olduğu ilkeler o döneme has değildir. İşte insan kainatın bir dinamik unsuru olarak Kur’an-ı Kerim’in değişen dünyaya hakim olan değişmez değerler getirdiğini anlamalıdır. Kur’an-ı Kerim bütün insana hidayet rehberi olarak gönderilmiştir. Hayat tezahürleri değişse dahi insan ve onun ana karakteri dolayısıyla ondan zuhur eden hadiseler, meseleler ve sorunlar insanla beraber devam etmektedir ve edecektir. İşte esbab-ı nüzuller bu bağlamda değerlendirilirse Kur’an’ı anlamada yeni boyutlar keşfedilebilir.  Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulden yararlanırken asıl olan bütün olarak Kur’an’ın göz önünde bulundurulması gerekliliğidir.

C- SİYAK- SİBAK’IN GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI

Kur’an-ı Kerim parça parça nazil olmuş ve nüzul sırası gözetilmeksizin tertiplenerek muhteşem bir bütünlük oluşturulmuştur. Bu sebeple Kur’an’ı doğru anlam noktasında siyak- sibak mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Esbab-ı nüzul rivayetleri değerlendirilirken siyak sibaka dikkat edilmelidir. Yoksa geleneğimizde yapılan hatalara düşülebilir. Mesela Tevbe suresinin 75. ayeti bağlamından koparılarak Sa’lebe ile ilişkilendirilerek hataya düşülmüştür.

D- ESBAB-I NÜZUL VE TARİHİLİK KAVRAMI

İnsan tarihi bir varlıktır ve bu insanın varlık koşullarından biridir. İnsan için hidayet rehberi olan Kur’an-ı Kerim hemen hemen her suresinde ya insan ve insan toplulukları ya da onlarla ilgili “olgular” ve “olaylar” anlatır.  Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim tarih tarihilik’i, geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Kur’an-ı Kerim insan ile aynı kaynaktan gelmesiyle fıtrata hitap eden, insanın fıtri ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran bir kitaptır.

Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamındaki insanlar Hz. Peygamberin önderliğinde insani yapıp etmelerinde Kur’ani değer duygusuna yöneldiler. Kur’an-ı Kerim toplumun dünya görüşünü, tüm insani yapıp etmelerini İlahi mesajla oluşturmak ister. Kur’an-ı Kerim, nüzul ortamında insani birçok probleme, insanların bunlardan kurtula ve rahatlama arzularına cevap vermiştir. Hz. Peygamberin irtihali ile vahiy-insan münasebetinin bir bölümü olan esbab-ı nüzul olgusu da son bulmuştur. Esbab-ı nüzulün tarihiliğine bakıldığında;

a-) Tarihsel olanın varlık biçimi: Esbab-ı nüzul Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamına ait bir gerçeklik olarak, gerçekliğini o dönemde yaşamış kişilerden ve onların yapıp etmeleri sonucu meydana gelen olaylardan almaktadır. Bunu zaman mekân içinde olmuş, sahih rivayetle bize ulaşmış musned merfu haberler olması hasebiyle somut bir gerçekliği (yaşanmış bir gerçekliği) vardır.

b-) Zamana bağlılık gelip geçicilik: Kur’an-ı Kerim tarihi bir varlık olan insan hitap etmektedir. Yani o sadece tarihin belli bir bölümünde yaşamış insanları kendine muhatap seçmemiştir. Bu sebeple esbab-ı nüzule bu ilkeyle yaklaşmak doğru olmaz. Çünkü Kur’an dini bilincin oluşmasını sağlamak amacıyla esbab-ı nüzul olgusu çerçevesinde birey ve topluma yönelmiştir. Bu olgu vahyin nüzul asrı ve insanı için ne kadar gerçek geçerli ise bugünün ve geleceğin insanı ve toplumu içinde o kadar gerçek ve geçerlidir.

c-) Tarihsel koşulluluk, tarihe bağlı olma: Esbab-ı nüzul bilgisi Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamının temel bir prensibi olabilir am yokluğu haline Kur’an gerçeğinin vücut bulması mümkün olamaz diye bir şey de söz konusu edilemez. Tabi ki bu rivayetler Kur’an’ın anlaşılmasında ışık kaynağı olabilir. Kur’an-ı Kerim’in varlık olarak insana yönelmesi ve insanda insanı insan yapan fenomenlerin Hz. Âdem’den beri hep aynı olması hasebiyle belli bir döneme ait olması düşünülemez.

d-) Bir şeyin gerçekten tarihi olarak var olduğu olgusu: Esbab-ı nüzul, Kur’an-ı Kerim’in nüzul ortamının, bu ortamın akışının ve oluşumunun temel bir parçası olduğuna, nüzul ortamında bilfiil vuku bulan hadiseleri gösterdiğine göre gerçekten tarihi olarak var olmuş bir olgudur.

Esbab-ı nüzul Kur’an insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş insani yapıp etmelerdir. Hz. Âdem’den bu yana benzeri yapıp etmelerle temelde aynılık gösterir. Aslolan bu tarihi yapıp etmelerden, bugünün insan meselelerine yönelik ilkeleri tespit edebilmektir.

Kur’n’ın varlığı esbab-ı nüzulun varlığı ile kaim ve onun yokluğu ile yok denilemez. Çünkü esbab-ı nüzul koşulluluk ifade etmez.

Sahabeden bize ulaşan musned-merfu rivayetler Kur’an’ın anlaşılmasında “orjinal yorum” olarak değerlendirilebilir. Yine bunlar Kur’an tarihinde “orijinal tarih” olarak adlandırılabilir. Tefsie için olan esbab-ı nüzul rivayetleri ve değerlendirmeleri de Kur’an’ın anlaşılmasında “düşünülmüş yorum” nitelendirilebilir. Yine bunlar Kur’an tarihinde “düşünülmüş tarih” olarak değerlendirilebilir.

 

İKİNCİ KİTAP

SA’LEBE KISSASI

Esbab-I Nüzule Yeni Bir Yaklaşım

 

Hemen her müfessir tarafından Tevbe suresinin 75. ayetinin nüzul sebebi olarak Sa’lebe b. Hâtıb kıssası gösterilmiştir.

Sire, Rical ve Tarih kitaplarında Sa’lebe kıssası iki yönden ele alınmıştır. Bunlardan birincisi Sa’lebe’nin vasıfları ikincisi ise hadisenin sıhhat derecesidir. Sa’lebe’nin vasıflarıyla ilgili olarak çeşitli bilgiler verilmiştir. Hadisenin sıhhat derecesine gelince; kimilerine göre bu hadise sahihtir ve ayet bu hadise üzerine inmiştir. Kimilerine göre böyle bir hadise olmuştur ama kahramanı başka bir şahıstır. Kimilerine göre ise böyle bir kıssa doğru değildir.

Hadis kitaplarında da bu kıssayı zikreden bazı alimler sadece kıssayı nakletmekle yetinmişler bazıları da kıssanın sıhhati üzerine de görüş bildirmişlerdir.

Tefsirlerde de Sa’lebe kıssası yer almıştır. Müfessirlerden bazıları bunu Taberi’den nakletmiş, bazıları ise farklı kaynaklardan almışlardır. Müfessirlerden bazıları kıssayı kabul etmiş bazıları ise kabul etmemiştir. El Uceyli, Sa’lebe’yi münafıklardan saymıştır. Taberi ise tevbe suresinin 75. ayetini Sa’lebe kıssasıyla ilişkilendirmemiş ve bu ayette Cenab-ı Hakk tarafından nifak ehlinin alametleri ortaya konulmuştur demiştir. Fahruddin er Razi’de bu ayeti Sa’lebe ile ilişkilendirmeyen müfessirlerdendir. Çağdaş alimlerimizden Süleyman Ateş’te çeşitli akıl yürütmelerle bu kıssanın doğru olmadığına işaret eder.

 

 

Esbab-ı Nüzule Yeni Bir Yaklaşım Işığında Sa’lebe Kıssasının Değerlendirilmesi

a-) İlk olarak Sa’lebe kıssası rivayetleri hadis usulü açısından tenkit edilmelidir: Bu rivayetin senedi zayıftır. Ama yine de bu hadiseye müfessirler eserlerinde yer vermişlerdir. Bunun sebebi olarak ise isnad ilmi tam anlamıyla hayatlarına girmiş olan şahsiyetlerin, isnadın zayıf olmasına önem vermeden, isnadın zikredilmesiyle mesuliyetten kurtulacaklarına inanmaları ve malumatın yok olmayıp kendilerinden sonraki nesillere aktarılmasını sağlama düşüncesi gösterilebilir.

b-) Rivayetler tasnif edilmelidir: Hadis mecmualarının tefsir bablarında ve tefsir kitaplarında bu ayetin sebeb-i nüzulü olarak birçok rivayet görmek mümkündür. Sa’lebe kıssası da bunlardan biridir. Daha öncede belittiğimiz gibi Esbab-ı nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesinin iki temel sebebi vardır.

1- Her ayete bir sebep arayanların tutumu sonucu mezhep hareketleri, şahısların ebedileştirilmesi, israili haberler ve uydurma rivayetlerin esbab-ı nüzul alanına dahil edilmesi.

  2-Esbab-ı nüzul rivayetlerinin nüzul ortamına ait olanlarla tefsire ait olanların birbirinden ayrılmaması

      Böylece sahabenin ve tabiunun kendi re’y ve içtihadlarıyla yaptıkları bir sebeb-i nüzul değerlendirmesi, nüzul asrında olmuş gibi kabul edilmiştir.

Sa’lebe kıssası rivayetlerini incelediğimizde sebep ifade etmede nass olmayan rivayetler grubuna girdiğini görmekteyiz. Yine Sa’lebe kıssasını esbab-ı nüzul rivayeti mi yoksa tefsir için yapılmış esbab-ı nüzul rivayeti mi olduğu açısından incelediğimizde ikinci gruba girdiğini kolaylıkla anlayabiliriz. Hem bu ayet sadece bu olayla sınırlandırılırsa Kur’an’ın yorum zenginliği engellenmiş olur.

c-) Tarih ilminden faydalanılmalıdır: O dönemi incelediğimizde tarihi veriler bize Sa’lebe’nin vergi hükmünden muaf tutulmasının mantıklı olmadığını gösteriyor. Çünkü o dönemde savaş giderleri vb. giderler için devlet haklatan vergi topluyordu. Yani devlet cebride gündemdeydi.

d-) Kur’ani bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir: Tevbe suresinin 75. ayetini bu şekilde incelediğimizde Allah’ın ahd edip de ahdini bozan , vaadinin hilafına hareket eden ve bu eylemin sonucunda kalplerinde nifakın yerleştiği kişiler karakterize edildiğini görmekteyiz. Kur’an ebebi ve evrensel mesajının muayyen fertlerle kilitlenip kalmasını istemez.

 

 

ÜÇÜNCÜ KİTAP

TARİHSELLİK VE ESBÂB-I NÜZUL

 

Tarihsellik terimi ülkemiz okuryazarlarının üzerinde durduğu aktüel bir kavram olduğu halde, izafi karakteri ve çeşitli problemler sebebiyle Türkçedeki anlam çerçevesini bulamamış, bu yüzden kullanımında kavram kargaşası ortaya çıkmıştır.

Bu çalışma tarihsellik kavramının doğuşunu ve gelişimini özet bir şekilde ortaya koyarak Batı kökenli bir kavramı kendi kültür alanımıza nasıl nakledeceğimiz ve kullanacağımıza dair ipuçlarını ve kavramın kültürel ve tarihsel serüvenini araştırmayı hedeflemektedir. Ayrıca çalışmanın ikinci amacı tarihsellik kavramının kendi kültür alanımızda nasıl kullanacağımıza dair bir deneme yapmaktır.

Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm bilgi verici mahiyette ikinci bölüm ise yorumlayıcı bir üslup esas alınmıştır.

Tarihsellik Kavramının Temellendirilmesi

a-) Tarihsellik kavramının doğuşu ve gelişimi: Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının 17. yüzyıl 19. yüzyıllar arasında tarih ilminin amacı, eğilimleri ve araştırma araçları bakımından geçirdiği değişimler sürecinde ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Bu terimin ilk ortaya çıktığı ülke Almanya’dır. Tarihsellik teriminin Almanya’da ortaya çıkmasının temel sebebi ise bu ülkede tarihi zihniyetin beşeri ilimlerde değerlendirilmesidir.

Tarihsellik ve tarihselcilik terimleri Batı’da tabiat ilimleri ile beşeri ilimler arasındaki zıtlık, epistemolojik bir çatışmaya dönüştüğünde ortaya çıkmış kavramlardır.

 

b-) Tarihsellik kavramının kullanım çerçevesi ve alanları: tarihsellik kavramı, tarih ilmi alanında kullanılan bir teknik terimdir. Tarihçilerin eskiden beri kullandıkları bu terimi İngiliz filozof  Henry More 1664’te “historicity, historicalness” kelimeleri ile ifade etmiştir. Daha sonra E. Bayer  aynı terimi tarihsel olayların olgusallığı anlamında kullanmıştır. Tarihsellik kavramını felsefi anlamıyla kullanan ilk filozof Hegel’dir.

Hegel’e göre tarihselliğin iki anlamı vardır. 1- Geçmişte olup biten her şeyin geçmişte kalmasına rağmen etkisini devam ettirmesi halidir. 2- Tarihsellik sürekli tarihsel bir etkililiktir. Tarihselcilik terimi özellikle Hegel sisteminin parçalanmasından sonra çok çeşitli hatta birbirine karşıt anlamları barındıran çok karmaşık bir anlam içeriğiyle kullanılmıştır. Bugünde bu karmaşanın devam ettiği söylenebilir.

Tarihselcilik kavramının tarihsel süreci incelendiğinde görülüyor ki tarihselcilik Batı düşüncesinin Kartezyen dünya anlayışıyla kilitlenen zihinlere hermenötik metotla bir açılım getirme çabasıdır.

Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının içinde doğup geliştiği ortam ve şartlar göz önüne alındığında ve bütün anlatılanlar ışığında değerlendirildiğinde bu terimlerin Batı düşünce sistemine ait çok geniş anlam alanına sahip olan kavramlar olduğu gerçeği anlaşılmış olmaktadır.

 

Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul

Bir kültüre ait olan kavramların başka bir kültüre nakledilmesi çok zordur hatta bazı durumlarda imkânsızdır. Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarına baktığımız zaman ise bu kavramlar her ne kadar Batı’nın özgü kültürüne ait kavramlarsa da yapıları gereği ortak kültürle etkileşim halindedir. İnsan tarihsel bir varlık olarak zamanı üç boyutu ile reel olarak yaşamaktadır. Bu durum onun tabiatını gereğidir. İşte bu yönüyle tarihsellik kavramı ortak kültüre aittir. Ancak anlam yüklerken, anlam çerçevesini belirlerken toplumlar farklı yaklaşımlar sergilemektedir. Tarihsellik bu yönüyle de özgü kültür vasfını oluşturur.

İnsan tarihsel bir varlıktır. Kur’an’da tarih ve tarihsel olanı, geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceğiyle bir bütün halinde insanı faaliyet sahası olarak görmektedir. İnsanı insan yapan bazı özellikler vardır ki bunlar Hz. Âdem’den beri ortaktır. Nüzul ortamını incelediğimizde insanlar Hz. Peygamberin önderliğinde Kur’ani değer duygusunu tam anlamıyla idrak etmeye çalıştıklarını görürüz. Esbab-ı nüzul doğrudan doğruya nüzul ortamında fiili olanı ve somut hayatı göstermek konusunda aracı deliller olarak değerlendirilir. Yani esbab-ı nüzul tarihin bir bölümünde var olmuştur ve gerçektir. İnsanın yapıp etmeleri ise şimdi içinde olup bitmez, onlar zamanın boyutlarına yayılmıştır.

Esbab-ı nüzul tarihsellik kavramı ilişkisinde özellikle vurgulanması gereken konu Kur’an-ı Kerim’in soyut bir düşünce veya düşünüş biçimi değil, yaşanmış, yaşanılabilir ve yaşanacak insanın öz niteliğiyle örtüşen bir hidayet rehberi olduğudur.

 

 

 

 

 

 




0 Yorum - Yorum Yaz



ADI VE SOYADI: Turhan YOLDAŞ
ÖĞRENCİ NO:    14922720
DÖNEM:             2014-215 GÜZ DÖNEMİ 
POĞRAM:            DOKTORA
 
      Kur'an ve Bağlam Kıraati Hulasası ve Esbabı!ı-Nüzul ile ilgili faydalanacağımız üç kitap ve üç makale
 
 
         Kur'an ve Bağlam Kıraatin Kısaca Hulasası: 
 
    Kur'an ve bağlamın kitabı Prof. Dr. Ahmet Nedin SERİSU tarafından kaleme alınmış ve 2008 yılında yayınlanmıştır. Bu eserde Esbab'ı-Nüzul geniş bir şeklde,  değişik yaklaşım ve açıdan ele alınmıştır.
   Birinci kitap üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Kur'an ilimleri, Esbab'ı-Nüzul ilmi başlığı ile ele alınmıştır. Bubölümde Kur'an'ı Kerim ilmini doğuşundan, gelilimine kadar ele alınmış ve Esbab'ı-Nüzul ilminin tanımı yapılarak, Kur'an ilimleri arasındaki konumuna vurgu yapılmıştır.
   Kitapta Esbab2ı-Nüzul kononun ehemiyeti kaynak bağlamında eseringirişinde ilk dönem tefsir bilgisinin bu konuda sınırlı olduğunu belirten, yazar bu çağda Kur'an'ın anlaşılmasında en önemli aracın esbab'ı-Nüzul bilgisinin olduğunu belirtmektedir. Bu konuda yazar, kılasık alimlerin esbab'ı-Nüzul hakında "metodik" bir yaklaşıma sahip olmadıklarını önemli bir şekilde tesbit ettip, bazı alimler bu konuyu önemli bulup ve bazı alimler ise bu konuyu hiçbir şekilde dile gedirmediklerini belirtmiştir. Kitapta esbab'ı-Nüzul ilmi çok olup, insanlar, fadalı ve sağlıklı bir bilgi ancak "metodik" bir şekilde alabileceğine vurgu yapılmıştır.  
   İkinci bölümde: Kur'an'ı Kerim'in anlaşılmasında esbab'ı-Nüzul ile ilgili rivayetleri değerlendirip, sonuçlarını bu başlığın altında yazmıştır.
   Üçüncü bölümde: Esbab'ı-Nüzul yeni bir yaklaşım başlığı ile bu konudaki rivayetleri yeniden değerlendirmiştir.
   İkinci kitap: Beş ana bölümden olumaktadır. Burada esbab'ı-Nüzulun ne olduğunu açıklamış ve Kur'an'ı Kerim'in anlaşılmasında esbab'ı-Nüzule ne şekilde ihtiyaç olduğunu bu bölümde ele almıştır.
   üçüncü kitap: Bukitapta konuya ana giriş yapıp, ardında amaç ve metod anlatılmıştır. Ondan sonra tarihsellik kavramı esbab'ı-Nüzul çerçevesinde ele alıp, incelemiş ve kendi kültür alanımızda bu kavramın nasıl kulanılacağını belirtmiştir.
   Bu çerçevede öncelikli olarak esbab'ı-Nüzul rivayetlerini sağlıklı bir şekilde ele almak için bir takım ilkeler ortaya koymaktadır. Esbab'ı-Nüzulun değerlendirilmesi için Kur'an'ın bütünlüğü ilkesinin üzerinde durulmaktadır. Bütünlük kavramı geniş bir şekilde ele almış ve tefsir ilminde siyak-sibak, tarihli/tariselcilik konuları üzerne durulmuştur. 
 
      Esbab'-Nüzul ile ilgili faydanacağımız üç kitap:
   
   1. es-Suyuti, İmam Celaleddin, Lubabu'n-Nukul fi esbab'i-Nüzul, Fatih Yayınevi.
   2. Ahmet Nedim SERİNSU, Trihsellik ve Esbab'ı-Nüzul, Şule Yayınları.
   3.el-Vahidi, esbab'ı-Nüzul, 2. Bsk.,Beyrut, 1991.
   4. Bedrettin Çetiner, Fatiha'dan Nass'a esbab'ı-Nüzül, Çağrı Yay., 2010. 
 
      Esbab'ı-Nüzul ile ilgili faydalanacağımız üç makale:
  
   1. Turcan Selim, Tefsir Tarihiciliği Bağlamında kılasik Esbab'ı-Nüzul Yaklaşmanın Değerlendirmesi, İslami İlimler Dergisi, 2007, c.2, Sayı 21, Kur'n Özel Sayısı 2.
   2. Demirci Muhsin, Esbab'ı-Nüzulun Kur'an Tefsirindeki Yeri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 11-12, İstanbul, 1992.
   3. Albayrak Halis, Allah'ın Nüzul Dönemindeki Farklı Davran Tarzının Mü'min Kur'an Anlayışına Katacağı Boyüt Üzerine, s.34-39, 1996.
   4. Çetin Mustafa, Nüzül Sebepleri(esbab'ı-Nüzul), Diyanet İlmi Dergisi, c. xxx, Sayı 2, 1994. 
    



0 Yorum - Yorum Yaz

Kur’an ve Bağlam    22.12.2014

Öğrenci Adı ve Souadı          :KHOJIAKBAR KARIMOV

Bölümü                                  :DOKTORA

Dönem                                   :2014/2015

Öğrenci No                            : ÖZEL ÖĞRENCİ                   

Konu                                     : Kur’an ve Bağlam kıraati hülasası nedir? Esbab-ı nüzul hakkında üç kitap ve üç makale (literatür)

 

ESBÂB-I NÜZÛL KONUSUNDA MAKALE VE KİTAPLAR

KİTAPLAR

1. Serinsu, Ahmet Nedim, Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzûl, Ankara: Şule Yayınevi, 1996. 

2. Elmalı, Abdurrahman, Fahreddin er-Razi’de Esbâb-ı Nüzûl Değerlendirmesi, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1998.

3. Bıyıkoğlu, Yakup, Esbab- ı Nüzul ve Kur'an'ın Anlaşılması, Rağbet Yayınları.

 

MAKALELER

1. Türcan, Selim, Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, İslâmî İlimler Dergisi, c. II, sayı: 1, 2007.

2. Aydemir, Abdullah, Esbabü'n-Nüzul, Diyanet İlmi Dergi, 1972, cilt: XI, sayı: 1, s. 28-36.

3. Albayrak, Halis, Allah'ın Nüzul Dönemindeki Farklı Davranış Tarzının Mümin Kur'an Anlayışına Katacağı Boyut Üzerine, 1996, s. 34-39.

4. Muhsin Demirci, Esbâb-ı Nuzûl'un Kur'an Tefsirindeki Yeri, Marmara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi, 11, 1993. 

 

KUR’ÂN VE BAĞLAM KİTABININ ÖZETİ

              Kur’ân ve Bağlam kitabı; “Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü”, “Sa’lebe Kıssası” ve “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” isimli üç kitaptan oluşmaktadır.

Birinci Kitap Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü diye adlandırılmış ve  üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, “Kur’ân İlimleri ve Esbâb-ı Nüzûl İlmi” başlığı ile yazılmıştır. Burada öncelikle Kur'ân-ı Kerim İlimlerinin ne olduğundan, doğuşundan ve gelişiminden bahsedilmiştir. Daha sonra bu ilimlerden biri olan Esbâb-ı Nüzûl ilminin tanımı yapılmış, doğuşu ve gelişimi açıklanarak Kur'ân-ı Kerim İlimleri arasındaki konumuna vurgu yapılmıştır. Hadis Usûlü açısından Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri incelendikten sonra, bu rivayetler tasnif edilmiştir. Sonrasında taaddüt, taahhür ve umum-husus meselelerine yer verilip, islam kültür tarihinde Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin değerlendirilmesine genel bir bakış getirilmiştir.

    İkinci bölüm, “Kur'ân-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzûl Rivayetlerinin Değerlendirilmesinin Sonuçları” başlığı altında yazılmış, Esbâb-ı Nüzûl’un Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında yetersiz kalması ve rivayetlerinin doğurduğu olmuşuz sonuçlar incelenmiştir. Üçüncü bölüm, “Esbâb-ı Nüzûle Yeni Bir Yaklaşım” başlığı ile Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri yeniden bir değerlendirmeye tâbi tutulmuştur.

      Esbâb-ı Nüzûl İlminin Kur'ân-ı Kerim’i anlama açısından yetersiz kaldığı bir takım hususlar bulunmaktadır. Bunlar, rivayetler açısından (merfu-musned, mursel Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri, senedlerin hazfedilmesi, rivayetlerin tasnifine ve rivayet sigalarına dikkat edilmemesi), umumu hususileştirme açısından (sebebiyet ifade eden sebeb-i nüzulün nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şekilde anlama çabaları), taaddüt-taahhür açısından (nüzul sebebi olarak bir ayet için bir çok sebep bulunması nedeniyle ortaya çıkan mesele)  ve tarih ilmi açısından (her ayete bir nüzul sebebi arama çabaları ve geçmiş ümmetlerle ilgili olaylar ile nüzul ortamı olaylarını karıştırma) olmak üzere 4 grupta toplanmaktadır. Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlar ise, yorum zenginliğine engel olması, Kur'ân-ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’ân-İnsan-Hayat bütünleşmesini önlemesi ve konunun istismar edilmesidir.

     Esbâb-ı Nüzûle yeni bir yaklaşımın neticesinde, ilk olarak ona olan ihtiyacın sınırlarını belirlenmesi gerekmektedir. Bu ilkeler genel olarak, Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin tamamının ihata edilmesinin mümkün olmayışı ve Esbâb-ı Nüzûlü bilmeden de Kur'ân-ı Kerim’i anlamanın mümkün oluşudur. Özelde ise, sebeb-i nüzulü bilmenin durumun gereğini bilmek gibi olduğu ve Kur'ân-ı Kerim’in zâhir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu haller ve Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule olan ihtiyacı ilk planda Kur’ân’ın belirlemesi gerektiğidir. İkinci olarak Kur'ân-ı Kerim’in bütünlüğü dikkate alınmalıdır. Üçüncü olarak siyak-sibak ilişkisi göz önünde bulundurulmalıdır.

İkinci Kitap Sa’lebe Kıssası (Esbâb-ı Nüzûl’e Yeni Bir Yaklaşım) olup, beş ana bölümden oluşmaktadır. Ana bölümlere gelmeden önce esbâb-ı nüzûlün ne olduğu açıklanıp, Kur'ân-ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşıma ihtiyacın ne olduğundan bahsedilmiştir. Bu kitapta amaç, esbâb-ı nüzûle yeni yaklaşımın ilkelerini bir sebeb-i nüzûl rivayeti üzerinde uygulamaktır.

     Kitabın ilk bölümünde Sa’lebe Hadisine yer verilmiştir. İkinci bölümünde s’îre, ricâl ve tarih kitaplarında bu kıssanın nasıl ele alındığı incelenmiştir. Bu kıssanın sıhhatinde sıkıntı görmeyenler, olayın doğru ancak kahramanın başkası olduğunu söyleyenler ve kıssanın sıhhatinden şüphe edenler olmak üzere 3 farklı durum olduğundan söz edilmiştir. Üçüncü bölümde hadis kitaplarından, dördüncü bölümde tefsir kitaplarından Sa’lebe kıssası incelenmiştir. Son bölümde ise esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşım ile bu kıssa değerlendirilmiştir. Buna göre ilk olarak bu kıssanın hadis usulü açısından tenkid edilmesi gerekmektedir. Zira senedi zayıftır. İkinci adımda rivayetler tasnif edilmelidir. Çünkü hadis kitaplarının tefsir kısımlarında bir ayetin nüzul sebebi olarak pek çok rivayet örnek gösterilmektedir. Bu kıssa da onlardan biridir. Üçüncü olarak tarih kitaplarından yararlanılmalı ve son olarak ise, Kur’âni bütünlük ve siyak-sibak bağlamında bu kıssa değerlendirilmelidir.

Üçüncü Kitap Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzûl. Bu kitapta ilk olarak konuya bir giriş ile başlanmış, ardından amaç ve metot anlatılmıştır. Bu giriş kısmında tarihsellik kelimesinden bahsedilmiştir. Tarihsellik, felsefeye ait bir kavramdır. Kavram ise, düşünme faaliyetinin temel amacıdır. Bir kavram dil ile ifade edildiğinde terim adını alır. Yani terim, kavramı dil aracılığı ile anlatan dilsel bir simgedir. Bu bağlamda tarihsellik, tarih yapan bir varlık olarak insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetlerin sonucu oluşan düşüncelere işaret eden bir kavramdır.  Bu kitapta tarihsellik kavramı esbâb-ı nüzul çerçevesinde ele alınıp, incelenmiş ve kendi kültür alanımızda bu kavramın nasıl kullanılabileceği irdelenmiştir.

       Kitap, iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, “Tarihsellik Kavramının Temellendirilmesi” dir. Özet ile, tarihsellik ve tarihselcilik terimleri, Batı’da XVII. ve XIX. yüzyıllarda tabiat ilimleri ile beşerî ilimler arasındaki zıtlık, epistemolojik bir çatışmaya dönüştüğünde ortaya çıkmış kavramlardır. Bu kavramlardan doğan anlam çerçeveleri günümüzde de bulanık halini korumaktadır. Bu durum bu kavramların çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılmalarına neden olmaktadır. Bu kavramlar, Batı düşünce sistemine ait çok geniş anlam alanlarına sahiplerdir.

     İkinci bölüm “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzûl” başlığı altında incelenmiştir. Tarihsellik ve tarihselcilik kavramları Batı’nın kültürüne ait kavramlar olduğu için, kendisini kuşatan bu kültürel ortamdan etkilenmesi de kaçınılmazdır. Kur'ân-ı Kerim insana hidayet rehberi olmayı ana gaye edinerek, tarih ve tarihsellik bağlamında temel karakteristiğini ortaya koymaktadır. Onun hemen hemen her suresinde insan ve insan toplulukları ve onlar ile ilgili oldular ve olaylar anlatılmaktadır. Ki zaten nüzûl asrı yapıp-eden ve ne yapıp-ettiğini bilen insanlardan oluşmaktaydı. Bu yapıp-etmeleri yöneten ise değer duygusudur. İnsan tarihsel bir varlık olduğuna göre, onun yapıp-etmelerinin neticesinde oluşan esbâb-ı nüzûlün tarihsellik kavramıyla ilgili olduğu ise kaçınılmazdır. Esbâb-ı nüzulün tarihselliği; nüzûl ortamında ne gibi olaylar olmuş, hangi sorular sorulmuş, nasıl olmuş da ayetler nâzil olmuş sorularının karşılığı ve Kur'ân-ı Kerim ile insan ilişkilerinin bir bölümüne verilmiş ilahi cevaplardır.

    Esbâb-ı nüzûl-tarihsellik kavramı ilişkisine, esbâb-ı nüzulün Kur'ân-ı Kerim’in bütünlüğü içerisindeki yeri ve insanın tarihsel bir varlık olması bağlamında bakılmalıdır. Kur'ân-ı Kerim’in soyut bir düşünce biçimi değil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak bir hidayet rehberi olduğu unutulmamalıdır. Başka kültürlere ait kavramlar kullanılırken, söz konusu kavramların tarihleri ve içerikleri göz önünde bulundurulmalıdır.




0 Yorum - Yorum Yaz


 

Rüstem CAN                      Öğrenci No: 14922719

Doktora Ödevi                  2014 – 2015 Güz Dönemi

 

 

KUR’ÂN VE BAĞLAM KIRAATİ HÜLASASI

Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU hocamızın 383 sayfadan oluşan “Kur’ân ve Bağlam” adlı eseri; “Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü”, “Sa’lebe Kıssası” ve “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” isimli üç kitaptan müteşekkildir. Bu eserde Hocamız bahsi geçen hususlarda tatmin edici bilgiler vermekte ve okuyucuyu esbabı nüzul ve tarihsellik hususlarında doyurmaktadır. Bu üç kitabın hülâsası aşağıda özet olarak verilmeye çalışılmıştır.

BİRİNCİ KİTAP: KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZÛLÜN ROLÜ

Kur’an Ayetlerinin bir kısmının nerede, hangi olay üzerine ve nasıl bir ortamda inmiş, olduğu hakkında bilgileri Ashâb-ı Kirâm’ın vermiş olduğu haberlerden öğrenmekteyiz. Hocamız bu eserini, Yüce Kitabımızın anlaşılmasında çok önemli yeri olan bu bilgileri okuyucuya ulaştırmak için neşretmiştir.

Üç bölümden müteşekkil olan eserin ilk bölümü, “Kur’ân İlimleri ve Esbâb-ı Nüzûl İlmi” başlığı ile ele alınmıştır. Bu bölümde “Kur'ân-ı Kerim İlimleri” denilince ne anlaşılması gerektiğinden, bu ilimlerin oluşmasından bahsedilmiştir. Kur’an ilimlerini şöyle tanımlayabiliriz: “Konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan, Kur’an ile ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi türüdür.”

Akabinde “Esbâb-ı Nuzül” ilminin ne olduğu açıklanarak Kur’an ilimleri arasındaki yeri anlatılmış ve islâm kültür tarihinde Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin değerlendirilmesine genel bir bakış açısı getirilmiştir. Sebeb-i nüzûlun tanımını şöyle yapabiliriz: “Nüzûl ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygambere yöneltilen bir soruya vuku bulduğu günlerde bir veya birkaç ayetin cevap vermek ve hükmünü açıklamak üzere nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzûl denir.”

Eserin ikinci bölümü, “Kur’ân-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbâb-ı Nuzûl Rivayetlerinin Değerlendirilmesinin Sonuçları” başlığı altında incelenmiş, Esbâb-ı Nüzûl’un Kur’ân-ı Kerim’in anlaşılmasında yetersiz kaldığı noktalar ve bunların sonuçları üzerinde durulmuştur. Bunları birkaç noktada şöyle sıralayabiliriz: “Müfessirlerin sebeb-i nüzûl rivayetleri hadisçiler tarafından tenkit edilmiştir. Çünkü bu eserlerde tenkit edilen bol miktarda zayıf ve mevzu rivayet bulunmaktadır. Diğer bir problem senedsiz rivayetlerdir. Kur’an’ın anlaşılmasında sebeb-i nüzûlün yetersiz kaldığı başka bir alanda rivayetin umum değil husus ifade etmesidir. Diğer bir konu bir ayet için bir rivayetin bulunması nedeniyle taaddüt ve taahhür sorunudur. Rivayetlerin yetersiz kalmasının bir diğer sebebi de bunların bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman bakımından uygunsuzluktur.” 

Sebeb-i nüzûlün bazı olumsuz yönleri de vardır. Bu olumsuz yönlerden birisi, Kur’an’ın anlaşılmasında yorum zenginliğini engellemesidir. Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzûlün diğer bir olumsuz yönü, Kur’an’ın evrensel hedeflerinin, Kur’an – insan - hayat bütünleşmesini engellemesidir. Esbâb-ı nüzûl rivayetlerinin olumsuz sonuçlarından birisi de konunun istismar edilerek, mezhep hareketlerinde ve şahışların ebedileştirilmesinde kullanılmasıdır. 

Üçüncü bölümü, “Esbâb-ı Nüzûle Yeni Bir Yaklaşım” başlığı ile Esbâb-ı Nüzûl rivayetleri yeniden bir değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Esbâb-ı Nüzûle yeni bir yaklaşımın neticesinde, ilk olarak ona olan ihtiyacın sınırlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu ilkeler genel olarak, Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin tamamının ihata edilmesinin mümkün olmayışı ve Esbâb-ı Nüzûlü bilmeden de Kur’ân-ı Kerim’i anlamanın mümkün oluşudur. İkinci olarak Kur'ân-ı Kerim’in bütünlüğü dikkate alınmalıdır. Üçüncü olarak siyak - sibak ilişkisi göz önünde bulundurulmalıdır.

İKİNCİ KİTAP: SA’LEBE KISSASI (ESBÂB-I NÜZÛLE YENİ BİR YAKLAŞIM)

Beş ana bölümden oluşan bu kitapta ana bölümlere gelmeden önce esbâb-ı nüzûlün ne olduğu açıklanmış, Kur’ân-ı Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzûle yeni bir açı kazandırmanın gerekliliği üzerinde durulmuştur ve bir rivayet üzerinde bu ilkeler başarılı bir şekilde anlatılmıştır. Müfessirler her rivayeti, zayıf olsun, mevzu olsun, kitaplarında aktarmışlardır. Bunun nedeni kendilerine ulaşan rivayetlerin yok olmasından korkmalarıdır. Sonradan gelenleri de bunları kabule zorlamamışlardır. 

Bu rivayetlerden birisi Sa’lebe Kısassıdır. Tevbe suresi 75. ayetin anlaşılması için zikredilmiştir. Olayın özü, Sa’lebe’nin zekâtının Hz. Peygamber ve daha sonraki halifeler tarafından alınmayıp reddedilmesidir. Başta söylenen ilkeler uygulandığı zaman bu rivayetin sahih nass olmadığı ve dolayısıyla nüzûl dönemine ait olmadığı görülecektir.

İkinci bölümünde sîret, ricâl ve tarih kitaplarında bu kıssanın nasıl ele alındığı incelenmiştir. Bu kıssanın sıhhatinde sıkıntı görmeyenler, olayın doğru ancak kahramanın başkası olduğunu söyleyenler ve kıssanın sıhhatinden şüphe edenler olmak üzere üç farklı durum olduğundan söz edilmiştir.

ÜÇÜNCÜ KİTAP: TARİHSELLİK VE ESBÂB-I NÜZÛL

Bu kitabın giriş bölümünde amaç ve metot anlatılarak tarihsellik kelimesinin menşeinden bahsedilmiştir. Tarihselliğin felsefeye ait bir kavram olduğundan bahisle tarihselliğin, tarih yapan bir varlık olarak insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetlerin sonucu oluşan düşüncelere işaret eden bir kavram olduğu üzerinde durulur. 

Tarihsellik kavramı 18. yüzyılda insan bilimleri ile doğa bilimlerinin ayrıştırılma çabaları sonucu ortaya çıkmıştır. Bu kavramlardan doğan anlam çerçeveleri günümüzde de bulanık halini korumaktadır. Bu durum bu kavramların çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılmalarına neden olmaktadır. Bu kavramlar, Batı düşünce sistemine ait çok geniş anlam alanlarına sahiplerdir.

İkinci bölüm “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzûl” başlığı altında incelenmiştir. Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının batı kültürünün kavramları olması sebebiyle bu kavramların ortaya çıkmış olduğu kültürün özelliklerini taşıdığından bahsedilir. Kur’ân-ı Kerim ise, insana hidayet rehberi olmayı ana gaye edinerek, tarih ve tarihsellik bağlamında temel karakteristiğini ortaya koymaktadır. Onun hemen hemen her suresinde insan ve insan toplulukları ve onlar ile ilgili olgular ve olaylar anlatılmaktadır.

Nüzûl asrı yapıp -  eden ve ne yapıp - ettiğini bilen insanlardan oluşmaktaydı. Bu yapıp-etmeleri yöneten ise değer duygusudur. İnsan tarihsel bir varlık olduğuna göre, onun yapıp - etmelerinin neticesinde oluşan esbâb-ı nüzûlün tarihsellik kavramıyla ilgili olduğu ise kaçınılmazdır. Esbâb-ı nüzûlün tarihselliği; nüzûl ortamında ne gibi olaylar olmuş, hangi sorular sorulmuş, nasıl olmuş da ayetler nâzil olmuş sorularının karşılığı ve Kur'ân-ı Kerim ile insan ilişkilerinin bir bölümüne verilmiş ilahi cevaplardır.

Sonuç olarak; esbâb-ı nüzûl, Kur’an’ın soyut bir düşünce değil, yaşanmış bir hakikat olduğunu ortaya koyar. Fakat başka kültürlerin kavramları kullanılırken içerikleri dikkate alınmalı ve tarihsellik kavramı kullanılırken bu husus göz ardı edilmemelidir. Kur’an hakkında ilmi faaliyette bulunan her ilim adamı, kullandığı kavramı açık seçik ortaya koymalıdır. Esbâb-ı nüzûlden tarih - siyer yazımında faydalanmak ancak semantik ve linguistik gibi kavramları, bahsedildiği şekliyle içselleştirmek suretiyle mümkün olacaktır.

 

ESBÂB-I NÜZÛL HAKKINDA ÜÇ KİTAP

1-      Ebu’l- Ferac Abdurrahman Ali İbnu’l-Cevzî (ö. 597), Kitâbu Esbâbi’n-Nüzûl.

2-      İbn Teymiyye (ö. 728 / 1328), et-Tıbyân fî nüzûli’l-Kur’ân.

3-      Abdulfettah Abdülgani el-Kâdî, Esbâbü'n-Nüzûl. (Merhum Hocamız Salih AKDEMİR tarafından tercüme edilmiştir.)

ESBÂB-I NÜZÛL HAKKINDA ÜÇ MAKALE

1-      Prof. Dr. İshak YAZICI, “Nüzûl Sebeplerini Bilmenin Kur’an Tefsirindeki Önemi”

2-      Prof. Dr. Muhsin DEMİRCİ, “Esbâbu’n-Nüzûlün Kur’an Tefsirindeki Yeri”

3-      Prof. Dr. İsmet ERSÖZ, “Kur’an ve İlmü Esbâbi’n-Nüzûl”




0 Yorum - Yorum Yaz

SEBEBİ NÜZUL    29.12.2014

       Adı ve Soyadı:  Mehmet UZUN

                    (Doktora Öğrencisi)

         Dönemi           : 2014-2015

        Öğrenci No      : 14922717

        Konu             “Esbab-ı nüzul” hakkında üç kitap ve üç makale (literatür) adı/bağlantısını (linkini) veriniz  :

       

 

 

                        SEBEB-İ NÜZUL İLE İLGİLİ KİTAPLAR

 

أسباب النزول المسمى لباب النقول في أسباب النزول

  المؤلف: عبد الرحمن السيوطي جلال الدين

 http://ia700401.us.archive.org/29/items/waq57221waq/57221.pdf

........................................................................................................

العجاب في بيان الأسباب

 المؤلف: أحمد بن علي بن حجر العسقلاني شهاب الدين أبو الفضل

 المحقق: فواز أحمد زمرلي أبو عبد الرحمن

http://ia700404.us.archive.org/11/items/waq3629993091/93091.pdf

.......................................................................................................

أسباب النزول وأثرها في بيان النصوص دراسة مقارنة بين أصول التفسير وأصول الفقه

 المؤلف: عماد الدين محمد الرشيد

http://ia802701.us.archive.org/20/items/waq44759/44759.pdf

 

 

 

 

 

 

                                      SEBEB-İ NÜZUL İLE İLGİLİ MAKALELER


Nüzûl Sebeplerini Bilmenin Kur’ân Tefsirindeki Önemi, İshak Yazıcı 

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1987, sayı: 2, s. 117-128

 

Nüzûl Sürecinde Bir Muhatab Olarak Hz. Ömer ve Muvâfakatları, Gökhan Atmaca

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010, sayı: 21, s. 43-67

 

Kur’an ve ilmu esbabi’n-nüzul, İsmet Ersöz

Kur’an ve Tefsir Araştırmaları III, 2002, s. 315-32




0 Yorum - Yorum Yaz

Kur'an ve Bağlam    02.01.2015

Celaleddin GÜL

DOKTORA 

ÖĞRENCİ NO: 14922708

2014/2015 GÜZ DÖNEMİ

ESBÂB-I NÜZÛL İLE İLGİLİ 3 KİTAP

1.      Bedreddin Çetiner, Fatiha’dan Nas’a Esbab-ı Nüzûl (Kur’an Ayetlerinin iniş sebebi), İstanbul, Çağrı Yayınları, 2002

2.      Vahidi, Esbâb-ı Nüzûl, çev. Necdet Çağıl ve Necati Tetik, İhtiyar Yayınları,

3.      Abdulfettah Abdulğanî Kadî, Esbab-ı Nüzûl Trc. Salih Akdemir, Fecr Yay.

 ESBÂB-I NÜZÛL İLE İLGİLİ 3 MAKALE 

1.      Halid b. Süleyman el-Müzenî, el-Muharrir fi Esbabi Nüzûli'l-Kur'an (min hilali Kütübi't-Tis'a), Riyad 1429

2.      Mustafa ÜnverTarih İlmi ve Nüzûl Sebepleri.

3.      Selim Türcan, Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, “İslâmî İlimler Dergisi”, c. II, sayı: 1, 2007.

Kur’an ve Bağlam ( ÖZET )

Esbab-ı nüzul bilgisi, Kur’an’ı Kerim’in nüzul ortamının asli bir unsurudur. Çünkü esbab-ı nüzul Kur’an’ın anlaşılmasında gereklidir. Bu ilme vakıasını tespit, tenkidi ve yeni bir yaklaşım ile yönelip yararlanma yoluna gideceğiz. Bu sebeple işe önce Ulumu’l-Kur’an denildiğinde kast olunan şeye ve tarih boyunca bu kavramdan anlaşılan manaya değineceğiz.

Kur’an ilimlerinin kaynağı vahiy mahsulü olan Kur’an’dır. Hz. Peygamberin görevi ise tebliğ ve tebyindir. Hz. Peygamberin maarif siyasetinin temelini kıraat-kitabet oluşturmuştur. Bu sebeple ilk üniversite diye isimlendirilen Suffe’yi oluşturmuştur. Bu dönemde Kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır. Çünkü mesajı anlıyor ve muhatabına direk her şeyi sorabiliyorlardı. Hz. Ebu Bekir döneminde Kur’an’ı Kerim cem edildi, Hz. Osman döneminde çoğaltıldı, Hz. Ali ve sonrasında dönemde ise harflerin noktalanması ile harekelenmesine başlanmıştır. İslamiyet’in genişlemesi ve yeni kültürler Ulumu’l-Kur’an’ın tedvinini hazırladı.

Ulumu’l-Kur’an kavramının bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı şekilde berraklaşması Zerkeşi sayesinde h. VIII.asırda vuku bulmuştur. Şatibi’ye göre Ulumu’l-Kur’an’a dahil olan ilimler muradı ilahinin anlaşılmasına yardımcı olan ilimlerle Kur’an’ın anlaşılmasında araç olan ilimlerden oluşmaktadır. Kur’an ilimleri konusu her yönüyle Kur’an’ı Kerim olan, Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi alanıdır.

Sahabe için esbabı nüzul çok önemli bir bilgi olarak telakki edilmiş ve kuranı anlamayı bu bilgiye sahip olmakla eşdeğer görmüşlerdir. Özünde nakil ilmidir ve sahabeler tabiilere bunu öğretim yani sözlü yolu kullanarak aktarmışlardır. Sonraki asırlarda bile bu ilim kuran ilimleri arasındaki yerini korumaya devam etmiştir. İlk tefsir kitapları rivayet tefsir metoduna dayalı idi ve esbabı nüzul rivayetleri de bu kitaplardaki asarı merviyyeden idi. Esbabı nüzul rivayetleri ilk önce hadis mecmualarında ve bilahare de tefsir eserlerinde kaydedilmiştir.

El yazması şeklinde elimize ulaşan herhangi bir eser yoktur. Tüm eserler sadece bibliyografik malumat olarak vardır. Sebebi nüzul eserlerinin müstakil olarak telif edilmeleri Ali b. El-Medini ile başlamıştır. Esbabı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Dolayısıyla bu, hadis usulünde hükmen merfu sayılmıştır. Rivayet sığaları iki şekilde oluşmuştur. Birincisi, sebep ifade etmede nass olan rivayetler, ikincisi ise, sebep ifade etmede nass olmayan rivayetler şeklindedir.

Esbabı nüzul rivayetlerinin vürud itibariyle tasnifi kısmı genelde ya bir suale cevap veya istifta olarak adlandırılan fetva verme maksadları gütmektedir. Ayrıca hükmü beyan maksadı ile bir hal veya durum ya da bir hadisenin meydana gelmesi sebebiyle olur. Bir ayet için çeşitli sebebi nüzullar zikredildiğinde hadis usulünde rivayetlerin tenkid edilmesinde uygulanan yönteme göre tasnif yapılır. Mezhep hareketleri ve israili haberler esbabı nüzul rivayetlerinde ihtilaf sebebi olmuştur.

Zerkani, nüzulde teaddütten bahsedilmesine sebep olan hadiseler arasında zaman yakınlığını şart koşmuştur. Aslında alimlerimizin ekseriyeti taaddütü kabul etmişlerdir. Bir ayet için iki ayetin nazil olması ise nüzulün taadütü olarak isimlendirilmiştir. Mesela Ali imran 195. ayet ve Ahzab 35. ayet bu kabildendir.

Zerkeşi nüzülün, hükümden önce olabileceğini şöyle ifade eder:

واعلم انه قد يكون النزول سلبقا على الحكم

Örnek: 87/ A’la 14. Ayyetidir: قد افلح من تزكى  

Bu ayetle, Beyhaki’nin İbn Ömer’den rivayet ettiğine göre fıtır sadakasına istidlal olunmuştur. Hâlbuki bu ayet Mekki’dir.

Umum ve husus meselesinde nass, amm sıga ile varid ise, nassın umumuyla amel etmek lazımdır. Bu umumi nassın vüruduna sebep teşkil eden nüzul sebebi halleri nazarı dikkate alınmaz. Çünkü nassın umum sığasıyla varid olması demek Şeriat sahibinin, nassın hükmünün umumi olmasını istemesi, sebebine has ve mahsus olmamasını dilemesi demektir. Örneğin; Lian ayetinin zevcesinin zinakar olduğunu iddia ederek, bunu şahitlerle ıspat edemeyen Hilal b. Ümeyye hakkında veya bu hadise sebebiyle inmiş olduğu rivayet edilmiştir. Böyle olsa bile ayet, karılarının zinakar olduğunu iddia eden bütün kocalar hakkında umumidir, ammdır.

Esbabı nüzulle ilgili ilimlerden hikmet-i teşriiye ilmi hakkında şu söylenebilir. İslam dini ilahi dinlerin sonu ve hepsinin tamamlayıcısıdır. O halde Müslümanlıktaki dini hükümlerin, emirlerin, nehiylerin hikmetten hali olamayacağı pek açıktır. Bundan dolayı birçok şer’i hükmün hikmetlerini araştırmak caiz, bu alanda filozofça görüşler serdedilmesi kabildir.

Mübhematu’l Kur’an ilmi nakli ilimlerdendir. Zerkeşi ve Suyuti selef alimlerinin bu ilme çok önem verdiğini söylerlerse de bu konunun istismar edilmiş olduğu yaygın olan kanaattir. Zerkeşi’nin mantıki bir gerçeklik ve kelam’ın akışını düzenleyen bir olgu olarak tarif ettiği tenasub ve insicam ilmi, ayetler ve sureler arasında olan şeydir. Ne var ki selef alimleri bu ilimle uğraşmamışlardır. Onlara göre beyan ilimleri tenasub-tenasuk konusunda söylenebilecekleri incelemişler ve en güzel şekilde açıklamışlardır. Bu konuda ayrıca çalışma yapmayı tekellüf olarak görmüşlerdir. Kur’an okuyucusu münasebat-insicam hususunda sunulan ilkeler ışığında bir noktaya kadar varabilir. Ancak onun ötesine geçmemelidir.

İslam kültür tarihinde esbabı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesi hususunda kastedilen, metodik açıdan bir değerlendirmeye tabi tutmasıdır. Tefsir rivayetlerinde zayıf, garip, münker ve israili bir çok hadisin zikredilmiş olması, hatta mevzu hadis dahi nakledilmesi, alimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları, o rivayetin sıhhatine delil teşkil etmemelidir. İbn Salah bu durumu “çünkü isnad ilmi tam anlamıyla ve mükemmel bir şekilde hayatlarına girmemişti” diyerek açıklamıştır. Bu rivayetlerin senet ve metin tenkidi kurallarının sıkı eleğinden geçirilmesi bir zarurettir. Böylece tefsir kitaplarında kalmaya hakkı olmayan pek çok rivayet temizlenmiş olacaktır.

Bu bölümde Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzulün yetersiz kalması hakkında bilgiler vereceğiz. Çünkü göz ardı edilen bazı tutumlar bazı problemlere sebep olmuştur. Özellikle rivayet açısından ve hadis usulü açısından incelendiğinde görülecektir ki, bu rivayetler sema yoluyla nakl ve izah edilmiştir. Müsned hadis ismi konusu incelenirken özellikle esbabı nüzul açısından ele alınınca bir çok husus izaha muhtaç kalmaktadır.

Esbabı nüzul rivayetlerinin yetersiz kaldığı hususlardan bir diğeri de tabiilerden yapılan ve onların Hz. Peygambere veya dönemine izafe ettikleri esbabı nüzullerdir. Mursel olan rivayette tabii, sahabinin ismini anmaz. Bu rivayeti nakleden Mursil sika’dan rivayetle irsal’de bulunuyorsa bu mursel kabul edilmiştir. Eğer sika ve gayri sika’dan rivayet etmekle maruf ise, rivayeti de hali meçhul olandan yapıyorsa bu mursel mevkuf olur. Sika ravilerin rivayetlerine muhalif murseller ise merdud olur.

İmam Şafii, tabiilerin önderlerinden olmak şartıyla mursel haberi kabul etmektedir. İbn-i Teymiyye ise آحاديث سبب النزول فغالبها مرسل ليس بمسند demektedir. Zahid Kevseri ise murseli kabul etmeyenin, sünnetin yarısını da kabul etmemiş olacağını vurgulamıştır. Esbabı nüzulün rivayetler açısından yetersiz kalmasının başka bir sebebi de, senetsiz rivayetlerin bir dönem mevcut olmasıdır. Aslında bütün sebebi nüzul rivayetleri tenkide tabi tutulmalıdır, böylece hangi rivayetlere itimad edilebileceği bilinmiş, mevzu olanlar ayıklanmış olur. Rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme de yine bu rivayetlerin yetersiz kalma sebeplerinden sayılmıştır. Esbabı nüzul rivayetleri ile tefsir rivayetleri kesinlikle birbirinden ayırtabilmelidir.

Bu konuda yetersiz kalınan bir konu da, umumu hususileştirmedir. Lafız, umumiliği üzere baki kalamaz. Vüruduna sebep olan hal üzere sınırlı kalır. Böylece lafız hususun murad edildiği umumu ifade eder. Asıl olan sebebin hususiliği değil, lafzın umumiliğidir. İslam hukukunda hususi bir sebeple varid olan her amm ifadenin umumuyla amel edilmesi tatbikatı aynen beşeri hukuklarda da yürürlüktedir.

Taaddüt-Taahhür hususu da Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzülün yetersiz kalma sebeplerindendir. Çünkü bir ayet için birçok rivayetin bulunması sorun olmuştur. Bazıları, hasıl olan tahsil bilinen olayı veya olguyu tekrarlamak olduğu için faydasız bir şeydir demişlerdir. Bazı alimler ise bu meseleyi kabul ve taaddüt’ün varlığında bir çok faydalar mülahaza ettikleri yönünde görüşleri vardır.

Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzulün yetersiz kalma sebeplerinden biri de bu rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırılık ile zamansal uyumsuzluktur. Buna en güzel örnek olarak Bakara suresinin 114. Ayeti gösterilir. Taberi de dahil olmak üzere bir çok müfessir bu ayetle ilgili olarak Buhtunnasır’dan bahsederler ama halbuki tarih sahnesinde iki kişi vardır bu ismi kullanan. Hangisi olduğu tarih gerçeklerine uygun halde işlenmemiştir tefsirlerde.

Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzul rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlar arasında en önde zikredileni yorum zenginliğine engel oluşu gelmektedir. Bir ayetteki lafız birkaç manaya gelebilir. Her sahabi, tabii veya müfessir bir manaya veya birkaç manaya ayeti, tevcih edebilir ve etmişlerdir de… Kur’an’ı Kerimin anlaşılmasında esbabı nüzul rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlardan biri de Kur’an’ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kuran-insan-hayat bütünleşmesini önlemesidir. Bu sebepledir ki, esbabı nüzul rivayetleri ile aktarılan nüzul ortamı hadiselerinin ve hatta sahabe ve tabiilerin kendi dönemlerinin izlerini taşıyan ve bunların tefsir için yaptıkları esbabı nüzul rivayetlerinde anlatılan olayların gelecekte aynı durumlar ile karşılaşacak, aynı halleri yaşayacak insanlar içinde geçerli olduğunu görmemiz gerekmektedir.

Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzul rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlardan biri de  konunun istismar edilmesidir. Yani tarihçiler, rivayet tefsiri yazarları ve vaazlarında aktaran kıssacıların bu alanda kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmiş olmalarıdır. Har ayete bir sebebi nüzul arama çabası, senetleri hazfederek rivayet etme çabası, rivayetleri tasnif etmeme, sığalara dikkat etmeme ve tarih ilminden yararlanmama bunlar arsında sayılır. Ayrıca şahısların ebedîleştirilmesi ve mezhep hareketlerine etkisi de istismarın en belirgin olduğu alanlar arsında gösterilmiştir.

Esbab-ı nüzul bilgisine bigane kalınamayacağı gibi, kullanımının, değerlendirilmesinin ilkeler konulmadan serbest bırakılması da doğru değildir. Esbabı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını belirleyen ilkeler nasıl olmalıdır.? Birinci ilke şudur: Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir. İkinci ilke ise; esbabı nüzulü bilmeden de Kur’an’ı Kerim’i anlamak mümkündür. Esbabı nüzul rivayetlerinin hadis usulü açısından değerlendirilmesi konusu çok önemlidir. Emin el-Huli bu konuda “ayetin sebebi nüzulü işte bu hadisedir demeden önce ciddi bir araştırma yapmak gerektiğini, bu hükmü vermeden önce epeyce düşünmek zaruretini öne sürmektedir” der. Esbabı nüzul rivayetlerinin hadis usulü kriterleri uygulanarak değerlenmesini izleyecek adım, bu rivayetlerin tasnif edilmesi adımı olmalıdır. Çoğu şey bu sayede açıklanmış olacaktır.

Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbabı nüzulün değerlendirilmesi sırasında en önemli ilkelerden biri de Kur’an’ı Kerim’in bütünlüğünün dikkate alınmasıdır. Kur’an’ı Kerim’in cümleler ile oluşan bütünlük, teşrii bütünlük, sürelerin dahili bütünlüğü, tarihi bütünlük, siyak-sibak bütünlüğü ve Kur’an’i cümleler- süreler arasındaki bütünlük bir bütün olarak Kur’an’ı Kerim’dir.

Esbab-ı nüzul rivayetlerinde gelen örnekler her nesil ve asırda, her zaman ve mekanda görülen örnek kişilere aittir. Bunlar her ne kadar ilk bakışta belirli kişilerden bahsediyorlarsa da, Kur’an’ı Kerim’de benzer insani nitelikleri konu edinen bir çok ayetin nüzul sebebini tespit etmek hiçbir müfessir için mümkün değildir. Çünkü Kur’an’ı Kerim’in zaman mekan ve kişiler üzerinde ibtidaen inen ayetleri vardır.  Mesela 10/Yunus süresi 12. Ayetinde bir insan karekteri resmedilmektedir. Bu insan tipi her toplumda ve her kuşaktaki insanlar arasında görülebilir.

Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzul’dan yararlanırken siyak-sibakın göz önünde bulundurulması ilkesi, genel ilke olarak zikredilen kuran bütünlüğü kavramına dahil bir prensiptir. Siyak-sibak’ın kavram karşılığı olarak günümüz Türkçe’sinde bağlam, kontekst sözcükleri kullanılmaktadır. Bağlam olgusu mantıki bir gerçekliktir. Nass-siyak-sibak-rivayet uyumu kesinlikle gözardı edilmemelidir.

Kur’an’ı Kerim’in hemen her süresinde mutlaka ya insan ve insan toplulukları ya da onlarla ilgili olgular ve olaylar anlatılır. Dolayısıyla kuran, tarih ve tarihilik’i geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Aslında bu olgu çok tabii ve doğaldır. Esbabı nüzul-tarihilik münasebetine insanın tarihi bir varlık oluşu bakımından yaklaşmak zarureti vardır. Çünkü insanın yapıp etmeleri “şimdi” içinde olup bitmez, onlar zamanın boyutlarına yayılmışlardır.

Esbabı nüzul rivayetleri Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında biçimsel olarak doğruyu bulmak iddiasıyla kullanılmışlardır. Ama buna rağman rivayetlerin içeriği ve müfessirlerin bu konudaki kanaatleri birbirine zıttır. Bu durumun, geçerlilik iddiası taşıyan çok sayıda rivayetin bulunmasından kaynaklandığı söylenebilir. Kısacası, rivayet çokluğu vardır ve esbabı nüzul probleminin temel motifi, bu çok sayıda rivayetlerin rekabetidir. O nedenle bu rivayetlerin tasnif edilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Esbabı nüzulün Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında tespit edilen ilkeler çerçevesinde ve onlara uyarak değerlendirilmesi bir çok faydalar temin edecektir. Kuranın anlaşılmasında insanın bakış ufkuna henüz girmemiş insanın dikkatine henüz açılmamış sınırsız sayıda olgu olduğu göz önünde tutulacaktır. Konulu tefsir çalışmalarında esbabı nüzulün, nüzul ortamının ve şartlarını aksettiren yönünden sağlıklı bir şekilde istifade olunacaktır. Esbabı nüzul bilgisi ile oluşan nedensel halkaları nüzul asrına doğru izleme imkanı doğacaktır. Bundan da insani davranışların tarihini tespit etmede ve yazmada yararlanılabilecektir. Müfessirler üzerine yapılan monografik çalışmalarda esbabı nüzulle ilgili zikredilen ilkelerin uygulanması çok isabetli olacaktır.

Tevbe Suresi 75. Ayet hakkında sebeb-i nüzul olarak gerek hadis gerekse tefsir rivayetlerinde Sa'lebe bin Hatıb'ın başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Hadis ve tefsir rivayetlerinde bu konu oldukça şöhret bulmuş Sa'lebe bin hatıb adeta ayetle özdeşleşmiştir. Hadis ilminin münekkidleri hadisin zayıflığına işaret etmişlerdir. Müfessirlerden Taberi, yaşadığı dönemde isnad ilminin gelişmesinden dolayı sahih ve zayıf pek çok malumat ve rivayeti kaybolup yok olmasın diye tefsirine almıştır. Rivayetlerin kritiğini ise uzmanlarına bırakmış tefsirinin mukaddimesinde de bu hususa temas etmiştir. Kurtubi’nin de dediği gibi bu rivayet( Salebe kıssası) müfessirler ve kussas arasında meşhur olmuştur.

Burada esbabı nüzul rivayetleri konusunda bir tasnife gidilmesi gerektiği lüzumu açıkça kendini göstermektedir. Zira müsned ve merfu olan esbabı nüzul rivayetleri ile tefsir için olan esbabı nuzül değerlendirmelerini birbirinden ayırmak gerekir. Tevbe Suresi 75.ayetin sebebi nuzulü olarak zikredilen rivayet sahabenin tabiinin kendi rey ve ictihatları ile yaptıkları bir sebebi nüzul değerlendirmesidir. Fakat bu tasnif yapılmadığından nuzül asrında olmuş gibi kabul edilmektedir. 

Salebe kıssası ile ilgili rivayetlere bakıldığında sebeb ifade etmede nass olmayan rivayet kalıplarının da gösterdiği üzere ikinci tür tefsir için olan esbabı nuzül değerlendirmesi türünden bir rivayet olduğu anlaşılmaktadır. Yani bu olay sanılanın aksine cereyan etmemiş, ayetin nüzulüne sebeb olmamıştır. Rivayetin gerçek olmadığı Hamidullah'ın da belirttiği üzere; hicri 9.asrın tarihsel gerçekliğiyle bağdaşmamaktadır.

Sa'lebe kıssasını, tefsirlerinde naklederek bu ayetleri yorumlayan bir çok müfessir siyak-sibakı ihmal etmişler ve yanlış anlamalara düşmüşlerdir. Halbuki bağlam çerçevesinin Kur'an ın anlaşılmasındaki yerine özen gösterselerdi, Tevbe suresinin bu ayetlerini doğru anlayacaklardı. Çünkü siyak-sibak münafıklardan bahsetmektedir. Dolayısıyla ayet; bu bağlamda Allah'a ahdini bozan, ahdinin hilafına hareket eden ve bu eylemlerin sonunda da kalplerine nifakın yerleştiği insan karakterlerinden bahsedildiği görülecektir. O halde Tevbe suresinin bu ayetlerinin bağlamı münafık insan tipine ait birtakım sıfatlardır. Verilmek İstenen mesaj belli bir şahsın kınanması değil evrensel bir karakterin sıfatlarını sayarak müminleri bunlardan sakınmaya çağırmaktadır.

Tarihçilik ve tarihsellik kavramı batı kültürüne ait kavramlardır. Bu kavram oluşum süreci bakımından ortak kültüre aitken; açıklık özelliği dolayısıyla da özgü  kültüre ait bir kavramdır. Batılı filozoflar mensup olduğu milletlerin ortak kültürüne, değerlerine ait kavramlarla kişiliklerini ve yaşantılarını yoğurmuşlar olaylara bu çerçeveden bakıp yorumlar getirmişlerdir. Dolayısıyla da bu zemin üzerine oturan fikir ve ortak kültürleri tamamiyle İslam kültürüne taşıyıp içselleştirmemiz mümkün değildir. İslam kültürünün kendi farklılığı ve yapısı göz önüne alınmalıdır. Öte yandan tarihsellik kavramı her ne kadar Batı’nın özgü kültürüne ait bir kavramsa da ortak kültürle de etkileşim halindedir.

Kur’an’ı Kerim insanı tarihsel varlık olarak kabul eder. Bu insanın varlık koşullarından bir tanesidir. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim hemen hemen her suresinde insan ve insan topluluklarından bu topluluklarda yaşanan olay ve olgulardan bahseder. Kur’an’ı Kerim tarih ve tarihsel olanı yani geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği bir bütün olarak insanın faaliyet sahası olarak görmektedir.

Esbâb-ı nüzul ile tarihsellik kavramı arasında nasıl bir ilişki olduğuna gelince Kur’an insanı ana konu edinmekle tarihselliğini ortaya koymaktadır, çünkü insan az önce de ifade ettiğimiz gibi varlık koşullarından biri olarak tarihsel bir varlıktır. İnsanı insan yapan bu varlık koşulları hep aynıdır. Nüzul asrı insanının varlık koşullarını yöneten ise Kur’anî değer duygusudur. Yani Kur’an tüm insani yapıp etmeleri, ilahi bir mesajla oluşturmak ister. İşte bu yapıp etmeler nüzul ortamıdır. Yapıp etmeler, şimdi içinde olup bitmez zamana yayılmıştır. Şimdiki zaman, yapıp etmeler için bir orta noktadır  ve dün ile yarın arasında bağ kurar.

Esbâb-ı nüzul, tarihsel olanın varlık biçimidir. Esbâb-ı nüzulün tarihselliği hakkında zamana bağlılık, gelip geçicilik tanımı isabetli değildir. Çünkü Kur’an vahyi insanı ve varlık koşullarını onaylar ve onları geliştirmesine imkan sağlar.

 

 

 




0 Yorum - Yorum Yaz


 KUR’AN VE BAĞLAM

I. BÖLÜM 

            Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında, İslamın başlangıcından beri bilinen ve bilinmesi istenen bir bilgi olarak esbab-ı nüzul bilgisi , Kur’an tefsiri için  önemli bir referans olmuştur. Esbab-ı Nüzul konusunu incelemek isteyenler, malumat çokluğu ve bu malumattaki sistemsizlik gibi iki olgu ile karşılaşırlar. Bu alanda esas olan tutum, esbab-ı nüzulü bilmenin faydalarından öte onun kritik edilmesi, değerlendirilmesi olmalıdır.

A-K Kur’an İlimleri Hakkında

Kur’an İlimlerinin Doğuşu ve Gelişmesi: Kur’an-ı Kerim, kendini ümmi olan bir Peygambere tebliğ ve tebyin görevini bildirmiştir. Yazı mecburiyeti, Bedir Savaşı sonrası esirlerin fidye-i necatının on müslümana okuma-yazma öğretmesi olması, Medine’de ilk iş olarak mescit ve yanına Suffe inşası, Hz. Peygamberin maarif politikasına işaret eder.

Hz. Peygamber ve sahabe döneminde Kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır. Sahabe döneminin sonlarına doğru, birinci asrın sonları ile ikinci asrın başlarına tesadüf eden dönem , İslam kültür tarihinde “Tedvin Dönemi” olarak Kabul edilmektedir. Ortak gaye, Kur’anın anlaşılmasına katkıda bulunmak, hadisleri tespit etmek ve Kur’an ile hadisin manalarını açıklamaktır.

Ulumu’l -Kur’an başlığında Kur’an İlimleri tek bir eserde muhtasar olarak Zerkeşi tarafından el-Burhan fi Ulumi’l- Kur’an isimli eserde toplanmıştır.

Tefsir ilmi, Kur’an ilimlerinden biridir ve Kur’an-ı Kerim’in sözcüklerini, anlamlarını, Kur’anla ilgili ilimler gereğince araştıran bir ilimdir. Tefsir ilmi daha özel bir alanda ve daha özel bir gaye ile Kur’an’a yönelir. Kur’an ilimleri ise daha genel bir alanda ve daha genel bir gaye ile Kur’an-ı Kerim’i anlamak isteyen ihtisas sahibi ile sade okuyucuya fikri zemin ve altyapı hazırlar.

Esbab-ı nüzul ilmi, sahabe ve tabiin dönemlerinde müstakil olarak ele alınmış ve mutlaka bilinmesi gereken bir ilim olarak zikredilmiştir. Sahabe dönemi, Kur’an ilimlerinin doğuşu konusunda ifade edildiği gibi, bu ilimlerin telifine ihtiyaç duyulmayan bir devirdir.Tedvin döneminin başlaması ile ilk telif edilen ilimler arasında esbab-ı nüzul ilmi de vardır.

B-Esbab-ı Nüzul İlmi  

Bu başlıkta esbab-ı nüzul ilmi müstakil olarak ele alınıp incelenmiştir. Bir çok tanımları yapılmasına ragmen, genel olarak nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygambere yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir ya da daha fazla ayetin, tazammun etmek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul denir. Belki söylenmesi gereken şey şudur; “Bir ayetin sebeb-i nüzulu bu hadisedir” denildiğinde ayetin varoluşu, indirilişi o hadise sebebiyledir denmek istenmesidir.

Sahabelerin, esbab-ı nüzule ait izahları mühimdir. İbn Abbas, sebeb-i nüzulleri soran ve araştıran bir sahabi olarak öne çıkar. Sonraki nesiller, selefin bilgilerine önem verdiler. Tabiin döneminde esbab-ı nüzul rivayetleri toplanmaya devam edilmiştir.

Esbab-ı nüzulün ilk kayda geçirildiği eserler tefsir kitapları değil, hadis mecmuaları olmuştur. Esbab-ı nüzul eserlerinin çoğunun günümüze ulaşamadığı bir vakıadır. Elimizde bulunan yazım tarihi en eski olan eser Vahidi’nin “Esbabu’n-Nüzul” kitabıdır.

C-Esbab-ı Nüzul Rivayetleri

       Bu başlık altında esbab-ı nüzul ilmi alanına özel bir açıdan, metod açısından bakılmıştır. Esbab-ı nüzul, ictihad ya da imal-i fikir ile değil, ancak sahih nakille bilinir. İctihada ve reye kapalı bir konu olması yönüyle sahabenin sebeb-i nüzul hakkındaki rivayetleri, diğer rivayetlerden ayrı değerlendirerek merfu kabul edilmiştir.

            Sebeb-i nüzul rivayetlerinin rivayet kalıpları oldukça önemlidir.

*Sebep ifade etmede nass olan rivayetler:

- Sebeb-i nüzul ibaresi terim olarak ele alındığında kavramın sınırları içinde kalan rivayetlerdir.

- “Sebebi şudur” denilerek yapılan rivayetlerdir.

- Sıyga, nüzul sebebi olduğunu gösterir. Başka tarafa hamledilemez.

- “Şu olay vuku buldu da”  denilerek yapılan rivayette olay anlatıldıktan sonra

“fe” harfi ile başlayan ibarelerdir.

- “Sebep” ifadesinin kelamın gelişinden ve ibaredeki açık bir delilden anlaşıldığı rivayetlerdir.

* Sebep İfade Etmede Nass Olmayan Rivayetler:

-“Sebebi budur” denilerek yapılmayan, olay anlatıldıktan sonra “fe” harfi gelmemiş ve kelamın gelişinden nüzul sebebi rivayeti olduğu anlaşılmayan rivayetlerdir.

-“Sıyga”dan rivayetin kesinlikle nüzul sebebi olduğu anlaşılmaz; sadece ayetin içerdiği mana ve manalardan birini beyan ettiği anlaşılır.

- “Ayet şu olay hakkında inmiştir” , “Ayetin ancak şu olay hakkında indiğini zannediyorum”, “ Ayetin ancak şu olay hakkında indiğini zannediyorum ” Bu kalıplardan biri ile rivayet olunan bir nüzul sebebi; ayetin bir manasını, ayetin manalarını, ayetin işaret ettiği ahkamın bir tanesini açıklıyor olabilir. O sebeple de ihtimal anlamı verdiğinden sebep ifade etmede nass olamaz.

- “Bu ayetten Allah-u Teala’nın muradı budur”, “Ayet şu hususa delalet etmektedir” ,“Ayetten alınacak mana şudur” ibareleri de bu gruptandır. Açık tefsir ibareleri olarak tanımlanırlar, nass olamazlar.

-“Siyga” sebebin ihtimal dahilinde olduğu ifadesini taşır. “Ayet şu hususta indi” dendiğinde hem sebeb-i nüzul hem de tefsir ibaresi olabilen bir siygadır. Bu durumda karinelere bakılır.

- Rivayetlerin , ibarelerin, lafzın delalet ettiği manaların beyanı cümlesinden ifade edilmesi halinde “sebep olarak değerlendirilmezler. Esbab-ı nüzul rivayetleri, çeşitli tasniflere tabi tutulmuştur. Vürudu itibariyle, hadis usulü kriterlerinin uygulanması suretiyle, esbab-ı nüzul çeşitleri açısından tasnif edildiği gibi, şah Veliyullah Dihlevi ve Tahir b. Aşur gibi geleneksel yaklaşımı aşan tasnifler de yapılmıştır. Esbab-ı nüzul rivayetlerindeki ihtilaflara genel olarak tefsir ilmine ait bir problem olarak bakmalıdır.

D- Esbab-ı Nüzulle İlgili Meseleler:

            Esbab-ı nüzulle ilgili iki sahih rivayetin te’lifinin mümkün olmaması durumunda, bu ayetler için nüzulün taaddüd ettiği tezi öne sürülmüştür. Sebebin taaddüd edebileceğini kabul etmek, ayetin de nüzulünün tekerrür ettiği sonucunu doğurmuştur. Bunların dışında, özellikle abdest ve zekatın farz olması rivayetlerinden yola çıkarak hükmün veya nüzulün taahhürü tezleri de öne sürülmüştür.

            Bir diğer konu ise, sebeb-i nüzul rivayetlerinin umum ve husus ifade etmeleri meselesi olmuştur. Oysa, esbab-ı nüzul Kur’an-ı Kerim’i anlamada araçtır, tahsis vasıtası değildir.

E- Esbab-ı Nüzulle İlgili Disiplinler(İlimler):

            Esbab-ı nüzulle ilgili rivayetler; Hikmet-i Teşriiyye İlmi, Mübhematü’l- Kur’an İlmive Tenasüp ve İnsicam İlmini besleyen bir kaynak niteliğindedir.

F- İslam Kültür Tarihinde Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin Değerlendirilmesine Genel Bir Bakış:

            Esbab-ı nüzul ilmini inceleyen alimlerimiz  “metodik” olarak nitelediğimiz bu yön üzerinde ayrıntılı olarak durmamışlardır.

            Hz. Peygamber döneminde, O’nun tefsir izahları ile yetinilmiş, sahabede  ise Hz. Peygamberin tefsirini nakil ve ictihatlarıyla yaptıkları yorumlar ile sınırlı kalmıştır. İslam fütuhatı farklı kültürlerden insanların müslüman olmasına sebep olmuştur. Bu da Arap diline ve gramerine ve Kur’an’ın nüzul ortamına vakıf olmayan bir ümmetin oluşmasına sebep olmuştur.Bu boşluğu doldurma çabası ile sahabeler ve sonrasında tabiiler Kur’anı tefsir çabasına yönelmişlerdir.

            Bundan sonra, tefsir rivayetleri hakkında tenkitler doğmuştur. Ahmed b. Hanbel(241/885) “Üç şeyin senedi yoktur: Tefsir,Melahim,Megazi” İmam Ahmed’in ,tefsir rivayetlerini , melahim ve megazi rivayetleri ile aynı kefeye koymasının gerekçesi senedden mahrum olarak rivayet edilmiş olmalarıdır.

A-   Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün Yetersiz Kalma Sebepleri

           Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kalma sebeplerinin başında rivayetler meselesi gelmektedir. Sahabenin sebeb-i nüzul ile ilgili rivayetlerinin müsned- merfu değerlendirmesine tabi olup olmayacağı tartışılmıştır.

            Diğer husus ise, tabiilerden yapılan ve onların Hz. Peygambere veya dönemine izafe ettikleri esbab-ı nüzullerdir. Mürsel hadis konusu da hüccet olup olmama yönüyle tartışılmıştır.

            Kur’an-ı Kerimin anlaşılmasında esbab-ı nüzulün  rivayetler açısından yetersiz kalmasının bir diğer sebebi ise, senetsiz rivayetlerin bir dönem mevcut olmasıdır. Bu durum, ihtisas isteyen bu bilgi alanını kıssacılara ve istimara açık hale getirmeye yol açmıştır.

            Rivayetlerin tasnifine dikkat edilmemesi ve rivayetleri karıştırma meselesi de ayrı bir problem teşkil etmiştir. Esbab-ı nüzul rivayetleri ile tefsir rivayetleri birbirinden ayırt edilmelidir.

            Sebep ifade etmede nass olan rivayetler ile ihtimal ifade eden yani nass olmayan rivayetlerin aynı derecede mütalaa edilmesi, tasnife dikkat edilmemesi ayrı bir problem olmuştur.

            Umumu hususileştirme açısından da esbab-ı nüzul rivayetleri ele alınmıştır. Umumun hususileştirilmesi Kur’an’ın anlaşılmasını güçleştirmektedir. Sahabe ve onları izleyen alimler , ayetlerin umumiliği ilkesi anlayışında olmuşlar ve Kur’an’ı serbestçe anlama gayretlerine önder olmuşlardır. Aslolan; sebebin hususiliği değil, lafzın umumiliğidir.

            Taaddüd veya taahhür meselesi de benzer yanları bulunması hasebiyle aynı eleştirilere maruz olmuştur.

B- Kur’an-ı Kerimin Anlaşılmasında Esbab-ı  Nüzul Rivayetlerinin Doğurduğu Olumsuz Sonuçlar:

  Esbab-ı nüzul rivayetlerinin Kur’an-ı Kerimin anlaşılmasında yorum zenginliği açısından olumsuz etkileri olduğu görülmektedir. Bunlar;  her ayete nüzul sebebi arama çabaları, ayetin mana bakımından bir çok vechesi olabilir diye düşünmek varken nüzul sebebi ile sınırlı kalma ihtimali ya da ayetin sebeb-i nüzulündeki olayın çerçevesinde sıkışıp kalma gibi tutumlardır.

            İnsan fenomeni gerçeği hesaba katıldığında nüzul asrı insanı ile çağımız insanının , insan olma bakımından temel bir birlikteliği vardır. Bu sebeple, esbab-ı nüzul rivayetleri ile aktarılan nüzul ortamı hadiselerinin ve hatta sahabe ve tabiinin kendi dönemlerinin izlerini taşıyan ve anlatılan olayların gelecekte aynı durumla karşılaşacak insanlar için de geçerli olduğunu söylemek gerekir. Bu bakış açısı, bize Kur’an-ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’an- İnsan-Hayat bütünleşmesini verecektir. Çünkü, bir ayetin taşıdığı anlam ya da anlamlar, nazil olduğu zaman- mekan bağlamında taşıdığı anlamdan çok daha fazlasını ifade etmektedir.

III.BÖLÜM

A-   Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin Yeniden Değerlendirilmesi: 

Esbab-ı nüzule olan ihtiyacın sınırları belirlenmeli ve esbab-ı nüzul rivayetlerinin nasıl değerlendirileceği ilkelere bağlanmalıdır. Aksi durumda, Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması noktasında engeller oluşacaktır.

Belirlenecek ilkeler genel ilkeler bağlamında elbette ; Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata mümkün değildir. İkinci olarak da esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an-ı Kerimi anlamak mümkündür.

Özel ilkeler bağlamında ; Sebeb-I-i nüzulü bilmenin muktezay-i hali bilmek olduğu hallerde, ikinci olarak sebeb-i nüzulü bilmenin ,Kur’an’ın zahir naslarını mücmel naslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde, üçüncü olarak da Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzule ihtiyacın ilk planda Kur’anın belirlemesi yönünde ilkeler olmalıdır.

Esbab-ı nüzul rivayetleri hadir usulü kriterlerinin uygulanması ile değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır.Bunu yaparken de senet-metin bütünlüğü gözetilmelidir.

Esbab-ı nüzul rivayetlerinin tasnifinde esbab-ı nüzul rivayetleri ve tefsir için olan esbab-ı nüzul rivayetleri şeklindeki bir ayırıma gidilmesi faydalı olacaktır.Her iki tür rivayetlerden Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında fikir sahibi olmak, ufuk ve bakış açısı edinmek amacıyla yararlanmak mümkündür.

B- Kur’an-ı Kerimin Bütünlüğünün Dikkate Alınması:

Allah- insan- evren hakkındaki Kur’ani kavramların idrak edilmesi ve Kur’andaki kelimelerin, Kur’ani cümlelerin, ayetler ve surelerin mana çerçeveleri, kazandıkları yeni manaların kavranması Kur’an’ı bütün olarak ele almakla mümkündür. Bütün olarak Kur’an-ı Kerim kavramının unsurları; teşrii bütünlük, tarihi bütünlük, surelerin dahili bütünlüğü, siyak-sibak  bütünlüğü, Kur’ani cümleler ile oluşan bütünlük ve Kur’ani cümleler ve sureler arasındaki bütünlüktür. 

C-Siyak- Sibakın Göz Önünde Bulundurulması:

Sağlıklı ilkelere sahip Kur’an araştırıcılarının Kur’an-ı Kerimin bütünlüğünü kavrayan ve bütünlük içerisinde siyak ve sibakı dikkatlice değerlendiren bir tutum içinde olmaları gerekir. İslam tarihi içinde ihtilafları körükleyen en büyük amillerden biri de ayetleri anlamlandırırken siyak- sibak çerçevesini dikkate almama hatası olmuştur.

D-   Esbab-ı Nüzul ve Tarihilik Kavramı:

İnsan tarihi bir varlıktır ve bu özellik insanın varlık koşullarından biridir. Bu sebeple, Kur’an-ı Kerimin hemen her suresinde mutlaka ya insan ve insan toplulukları ya da onlarla ilgili olgular ve olaylar anlatılır. Bu açıdan Kur’an; tarih ve tarihilik’i geçmiş, an ve geleceği ile bir bütün ile insanın faaliyet sahasıolarak görmektedir. İnsan tarihsel olduğundan, onun yapıp etmelerinin sonucu oluşan esbab-ı nüzul, Kur’an-ı Kerim’i, onun anlaşılması meselesinde tarihi bir “görüş açısı” içine koyar.

 

SONUÇ

            Eser, Kur’an ilimleri ve esbab-ı nüzul kavramlarının incelenmesi ile başlar. Tanımların oluşturulması için Kur’an ilimlerinin doğuşu ve gelişiminden bahsedilir.

            Ulumu’l- Kur’an tabirinin ilk olarak hangi alimin terminolojisinde yer aldığını bulmak, anlam tedahülü sebebiyle oldukça zordur. Bu durum Zerkeşi ile billurlaşmıştır.

            Kur’an ilimlerine içinde bulunulan çağın aktüel bilgisinin eklenmesi kaçınılmazdır.

 

            Netice olarak, Kur’an ilimleri şöyle tanımlanabilir; Konusu her yönüyle Kur’an-ı Kerim olan Kur’an’la ilgili veya Kur’an’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kur’an’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi alanıdır.

İlk dönemlerden itibaren, Esbab-ı nüzul ilmi Kur’an ilimleri arasında ayrıcalıklı olmuş, bu ilme vakıf olmak Kur’an’ı anlamakla neredeyse eşdeğer görülmüştür.

            Esbab-ı nüzul, ancak sahih nakille bilinebilir. İctihada ve reye ihtimal olmayan bir alan olduğu için esbab-ı nüzul rivayetleri, sahabenin rivayetleri kabul görmüştür. Sahabenin müsned- merfu olmayan rivayetleri tefsir için yapılan esbab-ı nüzul değerlendirmeleridir.

            Esbab-ı nüzulün kavramsal tanımı ile rivayet sigaları arasında kurulması gereken bir bağ vardır ve bu çok önemlidir. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin değişik açılardan yeni bir tasnife tutulması gerekmektedir.

            İmam Ahmed’in, “üç şeyin aslı yoktur” değerlendirmesini yapmasına neden olan isnatsız rivayetler konusu da bu ilmin zayıf görülmesine zemin hazırlamıştır. Bu alanda  hadis kriterlerine başvurulması gerektiği açıktır. 

İKİNCİ KİTAP

SALEBE KISSASI

            Esbab-ı nüzul, nüzul ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygambere yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin, hadiseyi bu soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadisedir.

      Bu sebeple, esbab-ı nüzul, nüzul ortamı/ zamanı içinde olup biten Kur’an-ı Kerim-İnsan-arasındaki iletişim/ eğitim sürecini gösteren dondurulmuş resmedilmiş olaylardır.

      Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzul ilmi; alimlerce hep esbab-ı nüzulün faydaları ilkesi esas alınarak değerlendirilmiştir. Bu  bizi ancak tekrara götürmektedir. Bu nedenle, yeni bir yaklaşım gerektiği açıktır.

      Kur’an ve Bağlam eserinin amacı bu yeni yaklaşım çabalarına bir katkı olabilmektir.

      Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolünde Salebe Kıssası ele alınıyor. İkinci olarak da Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzule yeni bir yaklaşımın ilkelerini bir sebeb-I nüzul rivayeti üzerinde tatbik etmektir.

     Sa’lebe Hadisi

     Müfessirler, 9/Tevbe Suresi 75. Ayetin nüzul sebebi olarak Sa’lebe b. Hatib kıssasını zikrederler.

      Bu kıssayı ilk zikreden kaynaklar; sire, magazi ve teracim kitaplarıdır. Bu sebeple Sa’lebe kıssasının anılan kaynaklarda nasıl ele alındığını incelemek gerekirse; Ulemanın kıssa üzerinde yaptıkları değerlendirmeler incelendiğinde, iki husus ortaya çıkar.

a)     Sa’lebe’nin vasıfları (kim olduğuna dair)

b)    Hadisenin sıhhat derecesi (Böyle bir kıssanın doğru olup olmadığına dair hususlar)

      Hadis kitaplarında Sa’lebe kıssası bazı alimlerce nakledilmiş, bazıları da sıhhati üzerine görüşlerini de yazmışlardır.

      Salebe kıssası, bazı alimlerce Hz. Peygamberin bir mucizesi olarak ele alınmış, diğerlerince ise üzerinde tereddüt olduğu görüşü ile sorgulanmıştır. Özellikle, tevbesinin neden kabul görmediği, zekatı alma konusunda neden geri durulduğu gibi yönlerden kritik etmişlerdir.

      Tefsirlerde Sa’lebe kıssası iki yolla alınmıştır. Çoğu alim, kıssayı Taberi’nin(310/922) “tefsir rivayetleri ansiklopedisi” olarak tanımlanan Camiu’l- Beyan an Tefsir-i Ayi’l- Kur’an’ından nakletmiştir. Diğerleri ise; muhtelif tariklerle farklı kaynaklardan almışlardır.

      Sa’lebe kıssasının sıhhatine inananlar da eserlerinde konu ile ilgili ihtilaflara da yer vermişlerdir. Kıssaya şüphe ile bakanlar da tüm rivayetleri ele almışlar, sonra bunlar arasında muhakeme yaparak farklı yorumlarda tercih ettiklerini belirtmişlerdir.

      Sa’lebe kıssası hakkındaki malumat, 9/Tevbe 75. Ayetin anlaşılmasında yeterli bir kanaat vermemektedir. Dolayısıyla yeni bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.

      Bu bağlamda; Sa’lebe kıssası ile ilgili rivayetler, hadis usulü açısından tenkid edilmelidir. Bir diğer husus, ilgili rivayetlerin tasnif edilmesi gereğidir. Rivayetler ele alınırken, tarih ilminden faydalanılmalıdır. Sa’lebe kıssası üzerinden örneklendirirsek; Taberi, Sa’lebe kıssasını , Tarih’inde , dokuzuncu hicri yıl hadiseleri arasında ve “zekatın farz kılındığı sene Sa’lebe hakkında nazil olmuştur” diyerek nakletmektedir. Ancak bu durumun tarihi olaylara mutabık olup olmadığı ele alınmamıştır.

      Rivayetlerin değerlendirilmesinde; Kur’ani bütünlük ve siyak-sibak bağlamında ele alınması oldukça önemlidir.

      Tevbe Suresinin ilgili ayetini bu şekilde değerlendirmek gerekirse; ayet-Ii kerimeyi şöyle anlamak mümkündür.

1-    Allah Teala’ya ahd edip te ahdini bozan,

2-    Vaadinin hilafına hareket eden,

3-    Bu eylemi sonucunda kalplerine nifak yerleşen kişiler karakterize edilmektedir.

Kur’an-ı Kerim insana ayetlerindeki şahısları ebedileştirmeden, herkes için geçerli evrensel mesaj noktasından ilahi ufku yakalama fıratı sunar. Kur’an bunu yaparken inanan veya inkar eden karakterlerin; somut gerçekliklerine ait iç dünyalarını, hayatlarına yön veren genel ilkelerini ve karakterlerinin dış çizgilerini vermektedir.

      Tevbe Suresinin ilgili ayetinde de bu yapılmıştır.Yani sözkonusu karakteri tanıtmakta ve hükmüne dikkat çekmektedir. Yoksa Kur’an, evrensel ve ebedi mesajının muayyen şahıslara hasredilerek kilitlenmesini asla istemez.

SONUÇ

İslam kültür tarihinde esbab-ı nüzul rivayetleri Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması sürecinde ve çabalarında izlenen önemli bir yol olmakla beraber; metod ve ilkeleri net ortaya konulamamıştır.

      Alimlerimiz , bir çok zayıf, garip, münker ve israili bilgiye eserlerinde yer vermişlerdir. Ancak; bu bilgilerin o kaynaklarda geçiyor olması her zaman bu bilgi ve rivayetlerin doğru olduğu anlamına gelmemektedir.

İmam Ahmed “Üç şeyin aslı yoktur: melahim, Megazi ve Tefsir” darken tam da bu duruma işaret etmek istemiştir.

Müfessirlerin- muhaddislerin toplamaya imkan buldukları her bilgiyi kaybolma endişesi ile sahih olup olmadıklarına bakmadan aktarmaları da bilgiyi koruma adına takdire şayandır. O halde senedi olmadan yapılan rivayetlere itibar edilmemelidir.

      Özellikle esbab-ı nüzul /tefsir rivayetleri günümüzde bilgisayar imkanlarından da faydalanılarak yeni bir metodla ele alınmalıdır.

 Tevbe Suresinin ilgili ayeti hakkında nakledilen Sa’lebe kıssası, ayetin yorumlanmasını sadece bu olayla sınırlandırmıştır.

Halbuki önerilen ilkeler ışığında bu kıssaya bakılmış olsaydı Kur’an-ı Kerim’in mana zenginliği anlaşılabilecek  ve  hayatımız da Kur’an’la zenginlik kazanacaktır.

ÜÇÜNCÜ KİTAP

Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul

Tarihsellik, tarih yapan insanın, tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanla ilgili bütün durumların üzerinde cereyan eden zihni faaliyetinin sonucu oluşan düşünce ve ondan doğan fikirlere işaret eden bir kavramdır.

Tarihsellik kavramı dönemden döneme değişikliklere uğramıştır. Bunun nedeni; insanın fıtratıdır.

Tarihsellik kavramının mahiyeti(seçiklik) değişmemekle beraber, içeriği (açıklığı) değişmektedir. Tarihsellik kavramını bir felsefi problem yapan bu durumdur.

Düşünme faaliyetinin sağlıklı yürümesi, kavramların ve terimlerin bir dilde iyi ifade edilmiş olmasına ve anlam çerçevelerinin iyi belirlenmesine bağlıdır. Karşılaşılan problemler, dil problem ve terimlerin tarifi problemidir.

Tarihsellik terimi, Türkçedeki anlam çerçevesini tam olarak bulamadığı için kullanımında bir kavram karmaşası oluşmuştur. Batı kökenli bir kavramı kendi kültür alanımıza nasıl nakledeceğimiz ve kullanacağımıza dair ipuçlarını, o kavramın kültürel ve tarihsel serüveninde aramak doğru olur.

I-              Tarihsellik Kavramının Temellendirilmesi

Tarihsellik ve tarihselcilik kavramları,  XVII-XIX. Yüzyıllar arasında, tarih ilminin geçirdiği değişimler sürecinde ortaya çıkmıştır.

Geleneksel tarih anlayışı, yerini bütüncü bir modern tarih anlayışına terketmişti. Bunu yeni zihniyet ve kozmoz anlayışı sistemi takip etti. Bu durum, tabiat ilimleri ile beşeri ilimler arasındaki kopukluk anlamına geliyordu.

            Beşeri ilimlerin fikri temelleri, epistomolojik statüsü ve metodları sorgulanmaya başlamıştı.

            Tarihsellik teriminin ilk ortaya çıktığı ülke Almanya’dır. Çok iddialı ortaya çıkan bir tarih felsefesi ; tarih geçmişin olduğu gibi yeniden inşaası değildir der.

            Tarihsellik ve tarihselcilik terimleri, tabiat ilimleri ile beşeri ilimlerin arasındaki zıtlığın, epistomolojik bir çatışmaya dönüşmesiyle ortaya çıkmış kavramlardır. Tarihsellik kavramı, tarih ilmi alanında kullanılan bir teknik terimdir. Hegel, insan tininin tarihsel varoluş tarsi olarak tanımlayarak felsefi anlamda kullanmıştır.

            Tarihselcilik terimi, karmaşık bir anlama sahiptir. Bu gün de bu karmaşa devam etmektedir. Bu belirsizlik ve anlam sapmalara, birbirlerinin yerine kullanımlar sebep olmaktadır.

            Tarihselliğin kullanıldığı çeşitli biçimler birleştirecek, birbirine bağlayabilecek ve aynı zamanda ona göreceli bir anlam verebilecek ayırıcı özelliği, onun geçmiş olaylar hakkındaki bütün açıklama ve değerlendirmelerdeki önceden varsayılanın düşüncesi olmasıdır.

            Metodolojik olarak tarihselciliğin en temel özelliği, onun geçmiş olaylar hakkındaki bütün açıklama ve değerlendirmelerdeki önceden varsayılanın düşüncesi olmasıdır. Yani, her olay merhalesi olduğu daha geniş bir sürece ve o süreçte oynadığı role göre gözönüne alınarak anlaşılabilir.

II-            Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul

Tarihsellik batı düşünce tarihinde Aydınlanma öncesine dayanan, Aydınlanma sonrasından bu asrın başlarına kadar ulaşan, modernite ve postmodernite ile ilgili uzun bir geçmişe sahiptir.

            İslam, beşeri ilimler ile tabiat ilimleri arasında organik bir ilişki olduğunu kabul eder ve insanla tabiatı birbirinden ayırmaz, kainata beşere tamamen farklı bir dünya görüşü ile bakar.

            Batı kültürüne ait kavramları, İslami kültüre taşımaya çalıştığımızda; bu kavramların içselleştirilmesi ancak İslamın kainata bakış açısı asrın lisanı ve anlayışı üzere ortaya konmasıyla gerçekleşebilir.

            Tarihsellik ve esbab-ı nüzul ilişkisinde vurgulanmaya çalışılan konu, söz konusu kavramların batıya özgü kültürün kavramları olduğudur.

            Tarihsellik, ortak kültüre ait bir kavram olduğu için, anlam yüklenirken her toplum farklı yaklaşımlar sergilemektedir.

            Islam kültüründe bu kavramın hangi terimlerle ve hangi anlam çerçevesinde ve içerikle kullanıldığı ise incelenmesi gereken bir konudur.

            İnsan, tarihsel bir varlıktır ve bu insanın varlık koşullarından biridir. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’in hemen her suresinde mutlaka ya insan ve insan toplulukları ya da onlarla ilgili “olgular” ve “olaylar” anlatılır. Dolayısıyle Kur’an, tarih ve tarihsel olanı, geçmişi, yaşanılan zamanı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir.

            Esbab-ı nüzul-tarihsellik kavramı ilişkisinde , insanın  varlık koşulu olarak tarihsel bir varlık olması gerçeğini esbab-ı nüzul alanına taşımamız gerekir.

            Nüzul asrı insanı, aktif olan yani yapıp-eden ve ne yapıp ettiğini de bilen insandı, Hz. Peygamber ise örnek olan insandı.

            Kur’an, toplumun dünya görüşünü, kavramlarını yani tüm insani yapıp-etmeleri ilahi mesajla oluşturmak ister. Bu hedef kitlenin yani Kur’an’ın ilk muhatabı olan insanların yapıp-ettikleri esbab-ı nüzul olabilmektedir. Bu anlamda esbab-ı nüzul doğrudan nüzul ortamında fiili olanı ve somut hayatı gösterme konusunda delildir. Bu, Kur’an vahyinin, nazil olduğu fikri. sosyal ve manevi çerçevede var olan insani bir çok problem ve insanların bu problemleri çözmek arzularına cevap vermesi anlamına gelir. Vahyin tamamlanması ile esbab-ı nüzul olgusu son bulmuştur.

            Esbab-ı nüzul, tarihsel olanın varlık biçimi, tarihsel olanın niteliği olarak anlaşılabilir. Bir diğer anlam da esbab-ı nüzul, Kur’an-ı Kerim ile insan (birey-toplum) ilişkilerinin bir bölümüne verilmiş ilahi cevap (ayet) olarak karşımıza çıkar.

            Kur’an mesajının, bütün insanlar ve bütün zamanlar için geçerli bir eylem prensibi olduğundan yola çıkarak; sebeb-i nüzul; nüzul sisteminin somut şartlarına bağlı olarak oluşan Kur’an mesajının kendine özgü insani bir biçimi olarak kabul edilir. Önemli olan bu tarihsel icraatlardan bu günün meselelerine çözüm bulmaya imkan verecek ebedi ilkeleri yakalayabilmek ve onları hayata aktarıp, uygulayabilmektir.

SONUÇ 

Tarihsellik, insanın varlık şartlarından doğan imkan ve yetenekleri ile bizzat yaşadığı, tecrübe ettiği bir durumdur. Ancak seçiklik özelliği tarihsellik kavramını problemli bir hale getirmektedir. Herhangi bir kavramı arka planında  yer alan tarihsel ve kültürel serüveni gözardı etmeden anlamlandırmak gerekir. Tarihsellik ve tarihselcilik kavramları XVIII. ve XIX. yüzyıllar arasında tarih ilmi üzerine yapılan felsefi tartışmalar sürecinde ortaya çıkmıştır.

            Müslüman ilim adamlarının ilişkide bulundukları toplumların kültür ve kavramlarına bakışı tarihsel süreç gözönünde bulundurulmadan tutarlı bir zemine oturamayacaktır.

Tarihsellik- esbab-ı nüzul ilişkisinde vurgulanan husus, bu kavramların batının özgü kültüründen doğmuş olması gerçeğidir. Bu nedenle başka toplumlara ait kavramlar, ait oldukları  kültür ve kavramların dışına çıkarılarak kolaylıkla diğer toplumun anlam dünyasına aktarılamazlar. Her ferdin anlama ve kavrama kapasiteleri de farklılık taşıdığından , her ferdin kendi anlam dünyasını özgün olarak oluşturması dünya görüşüne temel olmaktadır.

            Kur’an-ı Kerim’in temel konusu, insan oluşu ve insanı hidayete iletme rehberi olmayı ana gaye edinmesi tarihsellik bağlamında karakteristik özelliği olmaktadır. Kur’an , tarih ve tarihsel olanı geçmişi anı ve geleceği ile bir bütün halinde insanın faaliyet sahası olarak görmektedir. Bundandır ki; hemen her ayet insan ve insan topluluklarını , ya da onlarla ilgili olaylar ve olguları anlatır.

            Esbab-ı nüzul- tarihsellik kavramı ilişkisine ;

1-    Esbab-ı  nüzulün Kur’an-ı Kerim’in bütünlüğü icindeki yeri,

2-    İnsanın tarihsel bir varlık olması bağlamında bakılmalıdır.

“Esbab-ı nüzul rivayetleri” ile  yazılacak “orijinal tarih” , nüzul asrını en iyi şekilde izleme imkanı verecektir. ”Tefsir için yapılan esbab-ı nüzul rivayetleri” ile yazılacak “düşünülmüş tarih”  de  çok sayıda insani faaliyeti/başarıları, Kur’an-ı Kerim’i anlamak isteyen insanların bakış ufkuna sunulacaktır.

Esbab-ı Nüzul Hakkında Üç Kitap

1-    EL-VAHİDİ, Esbabu’n-Nüzul


2-    ES-SÜYUTİ, Lübabu’n-Nükul Fi Esbabi’n-Nüzul

3-    ABDUFETTAH EL-KADİ, Esbabu’n-Nüzul

      Esbab-ı Nüzul hakkıdna Üç Makale

1-DEMİRCİ, Muhsin 

Esbâbu’n-Nüzulün Kur’an Tefsirindeki Yeri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1993-1994, sayı: 11-12, s. 7-25  

2-TÜRCAN, Selim

Tefsir Tarihçiliği Bağlamında Klasik Esbab-ı Nüzul Yaklaşımının Değerlendirilmesi, İslâmî İlimler Dergisi, 2007, cilt: II, sayı: 1, Kur’an Özel Sayısı: 2, s. 119-138  

3-ÇETİN, Mustafa

Nüzûl Sebepleri (Esbâbü'n-Nüzûl ), Diyanet İlmi Dergi, 1994, cilt: XXX, sayı: 2, s. 95-120  

 

           

           

 

 

 

 

 

 

 

 




0 Yorum - Yorum Yaz


2014-2015 Doktora/ Güz Yarıyılı

Zeliha ÇİFTÇİ

Öğrenci No: 13922757

4. Ödev: Kuran ve Bağlam kıraati hülasasi nedir?

Esbab-ı nüzul hakkında 10 kitap 10 makale ismi veriniz.

 

KUR’AN VE BAĞLAM HÜLASASI

BİRİNCİ KİTAP

I.KUR’AN İLİMLERİ VE ESBAB-I NÜZÛL İLMİ

Hz. Peygamber ve ashab döneminde Kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır. Çünkü nüzulü müşahede edenler mesajı anlayabilmekte veya anlayamadıklarını soracak kimseleri bulabilmektedirler. Kur’an-ı Kerim’le karıştırılabilir endişesiyle telif hareketine sıcak bakmamaktadırlar. Fakat sonradan “Ulumu’l Kur’an” olarak adlandırılacak olan bahislerin Hz. Peygamber ve ashabı tarafından bilindiğini söyleyebiliriz. Çünkü bu bahislerin hepsi iki kaynağa dayanmaktadır.

1-      Arap dili (Garibu’l Kur’an, İcazu’l Kur’an, Mecazu’l Kur’an..)

2-      Gözleri önünde cereyan eden hadiseler (Hz. Peygamber’in tefsiri, esbab-ı nüzul, muktazay-i hal, Vucuhu’l Kur’an..)

Mushafın çoğaltılması ile kıraat ilmi ve resmu’l Kur’an ilminin ilk ele alınan ilimler olduğu bilinmektedir. Ayrıca esbab-ı nüzul, Mekkî-Medenî, nâsih-mensuh ve garîbu’l Kur’an ilimleri ilk tedvin edilen, kayda geçirilen Kur’an ilimleridir.

Hicrî II. asra kadar indiğimizde Kur’an ilimleri kavramına dahil olan ilimlerin müstakil eserler halinde telif edildiğini görmekteyiz. Zamanla “Ulumu’l Kur’an” başlığı altında Kur’an ilimlerinin tek bir eserde muhtasar olarak toplanması zarureti hasıl oldu. Bunu ilk gerçekleştiren ise Zerkeşî(794/1391) olmuştur. Ulumu’l Kur’an kavramının bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı şekilde billurlaşması Zerkeş’i sayesinde h.VIII. asırda vuku bulmuştur. El-Burhan fî Ulumi’l Kur’an isimli eserinde 74 Kur’an ilmini ele alıp incelemektedir. Onun takipçisi Suyutî ise el- İtkan fî Ulumi’l Kur’an isimli eserinde 80 Kur’an ilmini inceler.

Kur’an ilimleri ve tefsir ilimleri kavramları tedvin döneminin başlarından itibaren aynı manada kullanılmışlardır. Zerkeşî’nin Kur’an ilimlerini tek bir kitapta toplaması ile bu iki kavram arasında bir farkın ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Tefsir ilmi daha özel bir alanda ve daha özel bir gaye ile Kur’an’a yönelir. Kur’an ilimleri ise daha genel alanda ve daha genel bir gaye ile Kur’an’ı anlamak isteyen okuyucuya fikrî zemin hazırlar.

Esbab-ı nüzul ilmi ilk dönemlerden itibaren Kur’an ilimleri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip olmuş, bu ilmi bilmek Kur’an’ı anlamakla ve bilmekle neredeyse eşdeğer tutulmuştur. Bu ilim rivayet yoluyla nesilden nesile aktarılmıştır.

Esbab-ı nüzul ilminin tanımı ise şöyledir: nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde, bir veya daha fazla ayetin, tazammun etmek (hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul denir.

İlk müfessirler ayetin tefsirine sebeb-i nüzulünü zikrederek başlamayı adet edinmişlerdi. Esbab-ı nüzul rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği eserler hadis mecmualarıdır. Bunların bir babı tefsire ait olmuş ve hemen hemen hepsi sebeb-i nüzule tahsis edilmiştir.

Esbab-ı nüzul eserlerinin müstakil olarak telif edilmeleri Ali b. el-Medinî (234/848) ile başlatılmaktadır. Bu eserlerden elimizde matbu halde bulunanların yazım tarihi en eski olanı Vahidî’nin “Esbabu’n-Nuzul” adlı kitabıdır.

Esbab-ı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Dolayısıyla bu alanda içtihada veya imal-i fikir etmeye mahal yoktur. Yani nüzul sebebi akılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabîden gelen rivayettir.

Esbab-ı nüzul rivayetleri ve aranan şartlar ikiye ayrılır. 1- Sahabe Nakli (merfu): Senedin ve metnin sahih olması. 2- Tabiûn Nakli (Mürsel): Bu nakilde üç şart aranır a) senedin ve metnin sahih olması b) rivayeti destekleyen bir başka tabiî rivayeti c) Ravinin tefsir imamlarından olması ve ilmini doğrudan bilgin sahabîden almış bulunması.

Esbab-ı nüzulle ilgili meselelerde taaddüt meselesi; nüzul sebebinin taaddütü ve nüzulün taaddütü olmak üzere iki başlıkta incelenir. Esbab-ı nüzulle ilgili ilimler ise; hikmet-i teşriiye ilmi, mübhematu’l Kur’an ilmi, tenasüb ve insicam ilmidir.

II.KUR’AN-I KERİM’İN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNİN SONUÇLARI

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kalma sebeplerinin başında rivayetler meselesi gelmektedir. Merfu-müsned ve mürsel esbab-ı nüzul rivayetleri hüccet olma şartları göz önünde bulundurularak derlenmelidir. Diğer sebepler ise senedlerin hazfedilmesi, rivayetlerin tasnifine dikkat edilmemesi, rivayet kalıplarına dikkat göstermemedir.

Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerinin doğurduğu bazı olumsuz sonuçlar da mevcuttur. Yorum zenginliğine engel olması bunlardan biridir; her ayete bir nüzul sebebi arama çabası, ayetin mana bakımından birçok veçhesi olabilir diye düşünmek varken nüzul sebebiyle sınırlı kalma ihtimali ve ayetin sebeb-i nüzulündeki olayın çerçevesinde sıkışıp kalmak şeklinde gerçekleşebilir.

Kur’an-ı Kerim’in evrensel hedefi olan Kur’an-insan-hayat bütünleşmesini önleyebilir. Çünkü bir ayetin anlamı-anlamları, nazil olduğu zaman-mekan bağlamının ifade ettiklerinden daha fazla anlam ifade etmektedir. Ayrıca esbab-ı nüzul rivayetlerini eserlerinde çokça nakleden tarihçiler, rivayet tefsiri yazarları ve vaazlarında aktaran kıssacılar bu alanda kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmişlerdir.

III.ESBAB-I NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM

Kur’an-ı Kerim-i anlama çabasında esbab-ı nüzulden yararlanmada ihtiyacın sınırlarını belirleyen iki grup ilke söz konusudur. Birinci gruptaki ilkeler genel ilkeler, ikinci gruptaki ilkeler ise özel ilkelerdir.

Genel ilkelerin birincisi; esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir. İkincisi ise esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an’ı anlamak mümkündür. Özel ilkelerde ise ilk ilke sebeb-i nüzulü bilmenin muktezay-ı hali (durumun gerektirdiğini) bilmek gibi olduğu hallerde. İkincisi Kur’an’ın zahir naslarını mücmel nasslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde. Üçüncü ilke ise diğer iki ilkeyi kapsar mahiyettedir. Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzule ihtiyacı ilk planda Kur’an belirlemelidir.

Esbab-ı nüzul rivayetleri iki başlık altında tasnif edilebilir. 1- Esbab-ı nüzul rivayetleri 2- Tefsir için olan esbab-ı nüzul rivayetleri. Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü açısından Kur’an’ın bütünlüğü kavramına bakıldığında sadece bir vecih ön plana çıkmaktadır: ”Bütün Olarak Kur’an-ı Kerim”. Bu kavram Kur’an’ın tüm özelliklerini, yanlarını ve bütünlüğüne ait veçheleri ve bunlar arasındaki ilişkileri kucaklayan, kendisinin hususî, mu’ciz vahiy mahsulü karakterini belirleyen tastamamlık, kendi iç keskinliği ve bunların tümünün oluşturduğu bir sistem anlamındadır. Esbab-ı nüzul rivayetleri Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilirken Kur’an’daki siyak-sibakı görebilme imkanı sağlayan unsurlardandır.

İKİNCİ KİTAP

SA’LEBE KISSASI –Esbab-ı Nüzule yeni Bir Yaklaşım-

Tefsir rivayetlerini eserlerinde nakleden müfessirlerimizin birçoğu ilmî yeterliliklerine, salah ve takva ehli oluşlarına rağmen zayıf, garib, münker ve israili birçok hadis zikretmişlerdir. O halde âlimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmaları, her zaman o rivayetin sıhhatine delil teşkil etmemelidir.

İmam Ahmed, “Üç şeyin aslı yoktur: Melahim, Megazi ve Tefsir” demiştir. Onun bu ifadesini senedi olmadan rivayet edilen bir habere itibar edilmemelidir, ama sahih bir senet ve sağlam bir metinle rivayet edilen haber de elbette kabul edilmelidir şeklinde anlamak isabetli olur. O halde esbab-ı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesinde yeni bir usul takip edilmelidir. Böylece tefsir kitaplarında kalmaya hakkı olmayan pek çok rivayet temizlenmiş olacak ve Kur’an’daki bir ayeti anlamak için tefsir kitaplarına bakan kimseler, onlarla karşılaşıp hiçbir esası olmayan haberlerle meşgul olmaktan kurtulacaklardır.

Tevbe suresi 75. Ayet-i kerimesini anlama çabasında nakledilen Sa’lebe kıssası ise ayetin anlaşılmasına yönelik yorumları bu hadisenin sınırları içerisinde bırakmıştır. Bu kıssaya kitapta önerilen ilkeler ışığında bakılmalı ve Kur’an’ın mana zenginliği anlaşılmalıdır.

ÜÇÜNCÜ KİTAP

TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL

Tarihsellik kavramı, tarih yapan bir varlık olan insanın tarih hakkındaki tecrübelerden elde ettiği bilginin bir boyutunu ifade eder. Yani tarihsellik, insanın varlık şartlarından kaynaklanan imkan ve yetenekleri ile bizzat yaşadığı, tecrübe ettiği bir durumla, tarihle ilgilidir. Tarihsellik ve tarihselcilik kavramları, XVIII ve XIX. Yüzyıllar arasında tarih ilminden ne anlaşılacağı konusundaki felsefî tartışmalar sürecinde ortaya çıkmıştır.

Kur’an-ı Kerim, insanın tarihsel bir varlık olduğunu ve bunun da insanın varlık koşullarından biri bulunduğunun belirtir. Aslında Kur’an insanın sadece tarihsel varlık koşulu ile değil bütün varlık koşulları ile uyumlu olan ve o koşullara cevap veren ilahi bir mesajdır. Esbab-ı nüzul tarihsel olarak Kur’an-insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş insanî yapı etmelerdir. Aslolan, bu tarihsel yapıp-etmelerden, vahyin insanla ve hayatla bu ilişkisinden bugünün insan meselelerine yönelik ilkeleri tespit edebilmektir.

Esbab-ı nüzul-tarihsellik kavramı ilişkisinde özellikle vurgulanması gereken konu, Kur’an’ın soyut bir düşünce veya düşünüş biçimi değil, yaşanmış, yaşanabilir ve yaşanacak, insanın öz niteliğiyle örtüşen bir hidayet rehberi olduğudur.

Başka “özgü” kültürlere ait kavramları kullanırken; kavramların tarihleri, içerikleri (açıklık-anlam çerçevesi) ve kullananların dünya görüşleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kavramları kullanan ilim adamları ve düşünürlerimizin hem böylesi bir yaklaşımı benimsemeleri hem de kullandıkları kavramı tarif etmeleri gerekmektedir.

       ESBAB-I NÜZUL  İLE İLGİLİ MAKALE VE KİTAPLAR

1-        1-Abdurrahman Ensari, Sebeb-i Nüzûlün Tesbit ve Tercih KurallarıŞırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014/1, cilt: V, sayı: 9, s. 69-91

2-      2-Celalettin Divlekci, Ahzâb Suresi 37. Ayetiyle İlgili Nüzul Sebebi Rivayetleri ve İlmî DeğeriEKEV Akademi Dergisi - Sosyal Bilimler -, 2014, cilt: XVIII, sayı: 59, s. 89-106

3-      3-Enbiya Yıldırım, Mulâane Ayetlerinin Nüzûl SebebiCumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, cilt: V, sayı: 1, s. 191-200

4-      4-Esbab-ı Nüzul” ün Anlamı Nedir?, çeviren: Ahmet Nedim Serinsu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1998, cilt: XXXVIII, s. 225-232

5-      5-Fahreddin er-Razi’de esbab-ı nüzul değerlendirmesi. / Abdurrahman Elmalı. -- Şanlıurfa : Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1998. IX, 211 s.

6-      6-Fatiha’dan Nas’a esbab-ı nüzul : Kur’an Ayetlerinin iniş sebebi. / Bedreddin Çetiner. -- İstanbul : Çağrı Yayınları

7-      7-Esbab-ı nüzul : Kur’an ayetlerinin iniş sebepleri ve tefsirleri. / H. Tahsin Emiroğlu.

8-      8-Esbab-ı nüzul / Abdulfettah Abdülgani Kadi ; trc. Salih Akdemir . 

9-      9-Esbab-ı nüzul : Kur'an-ı Kerim'in iniş sebepleri. / Ebü'l-Hasan Ali b. Ahmed b. Muhammed en-Nisaburi Vahidi, 468/1076 ; trc. Necati Tetik, Necdet Çağıl. -- Erzurum : İhtar Yayıncılık,

10-   10-Lübabü'n-nükul fî esbabi'n-nüzul. / Ebü'l-Fazl Celaleddin Abdurrahman b. Ebî Bekr Suyuti

11-   11-Esbabü’n-nüzul ve eseruha fî beyâni’n-nusus : dirase mukarene beyne usuli’t-tefsir ve usuli’l-fıkh. / İmadüddin Muhammed Reşid. -- [y.y.] : Dârü’ş-Şihab, 1999

12-   12-el-Makbul min esbabi’n-nüzul. / Ebû Ömer Nadi b. Mahmûd Hasan Ezheri. -- [y.y. : y.y.], 1997/1418. (Kahire : Matbaatü’l-Emane)

13-   13-Sa'lebe kıssası : (esbab-ı nüzul'e yeni bir yaklaşım). / Ahmet Nedim Serinsu. -- İstanbul : Şule Yayınları, 1995.

14-   14-Tarihsellik ve esbab-ı nüzul. / Ahmet Nedim Serinsu ; ed. A. Ali Ural. -- İstanbul : Şule Yayınları, 1996.

15-   15-Şevkani’nin Fethu’l-Kadir’inde esbab-ı nüzul ve Kur’ân’ın anlaşılması (ayetlerin iniş sebepleri). / Yakup Bıyıkoğlu. -- İstanbul : Rağbet Yayınları, 2005. 

16-   16-Esbabü’n-nüzul. / Bessam Cemel. -- Beyrut : el-Merkezü’s-Sekafi’l-Arabi ; Dârülbeyzâ : el-Müessesetü’l-Arabiyye li’t-Tahdisi’l-Fikri, 2005.

17-   17-Kurtubi tefsiri’nde esbâbı nüzul. / Ekrem Gülşen. --2002. IX, 220 y. ; 29 cm. Tez (Doktora).--Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri 

18-  18- Esbabu’n Nüzul, Ali b. el-Medînî

19-   19-Esbabu’n Nüzul, Muhammed b. Es’ad el-Kırafî

20-   20El-Ucab fi Beyani’l Esbab, İbn-i Hacer el-Askalanî.




0 Yorum - Yorum Yaz


KUR'AN VE BAĞLAM HULÂSASI

Kur'an ilimlerinden birisi olan ve rivayetler yoluyla bilinen esbâb-ı nüzul ilmi Kur'an'ı anlamada olumsuz durumlar ortaya çıkarabilir. Bu durumlar genele şamil olan bir mesele özele hasredilmesi, esbâb-ı nüzul ilminin yorum zenginliğine engel olacak şekilde istihdam edilmesi, Kur'an-insan-hayat bütünleşmesinin engellenmesi gibi şakillerde tezahür edebilir. Sa'lebe kıssası bunun güzel bir örneğidir. Bu olumsuzlukların önüne geçmek için öncelikle esbâb-ı nüzul rivayetlerini değerlendirirken

a) sebep ifade etmede nass olan rivayetler ile

b) sebep ifade etmede nass olmmayan rivayetlerin sıygalarınınn farklı olduğu unutulmamalıdır. Ve

Esbâb-ı nüzul rivayetleri

a) Esbâb-ı nüzul rivayetleri

b) Tefsir için olan esbâb-ı nüzul rivayetleri

şeklinde tasnif edilerek etüt edilmelidir.

Kur'an ve Bağlam kitabı içerisindeki üçüncü kitap olan Tarihsellik ve Ebâb-ı Nüzul hakkında bir kaç cümle söyleyecek olursak; Esbâb-ı nüzul rivayetleri bize tarih bilgisi sağlar yani bunlar orijinal tarihtir. Esbâb-ı nüzul değerlendirmeleri ise düşünülmüş tarih olup ufuk genişliği sağlamada yardımcı olabilir.

ESBAB-I NÜZUL HAKKINDA 3 KİTAP

  1.  
    1.  
      1. el-Vâhidî, Esbâbun'-Nüzûl, Mısır, 1315

      2. Hasan Tahsin Emiroğlu, Esbâb-ı Nüzul, Konya 1983

      3. Abdurrahman Elmalı, Fahreddin er-Râzî'de Esbâb-ı Nüzul Değerlendirmesi, Şanlıurfa, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1998

ESBAB-I NÜZUL HAKKINDA 3 MAKALE

  1.  
    1.  
      1. Halil Aldemir, Esbâb-ı Nüzul Rivayetleri Arasında Görülen Çelişkiler Ve Geliştirilen Çözüm Yollarının Tahlili, EKEV Akademi dergisi, yıl:15, sayı 48 ( Yaz 2011)

      2. Ali Parlak, Esbâb-ı Nuzûl Bağlamında Hārūt ve Mārūt Kıssasının Mahiyet Analizi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 55:1 (2014), ss.1-15

      3. Ebubekir Sifil, Ayetlerin İniş Sebebi ve Geçerliliği, http://semerkanddergisi.com/ayetlerin-inis-sebebi-ve-gecerliligi/

 

 




0 Yorum - Yorum Yaz

Kuran Ve Bağlam Özeti    21.01.2015

Adı ve Soyadı  : Hüseyin DURAKOĞLU                            (Doktora Öğrencisi)Dönemi            : 2014-2015 Öğrenci No      : 14922714Konu               : Kuran ve Bağlam Özeti Ulumu’l Kuran’ın doğuşu ve ilmi disiplin haline geliş süreci              Kuran ilimleri başlangıçta Kuran’ı tefsir ederken ortaya çıkmış olan Kuran’la ilgili hususi araştırmalar olarak belirmiş, ilk müfessirler Kuran ilimleri olgusunu Kuran’nın anlaşılması ve yorumlanmasına imkan hazırlayan bir vasıta olarak değerlendirmişlerdir. Tedvin döneminin başlarında alimlerin Kuranla alakalı bütün bilimler anlamını yüklemişlerdir.Ulumu’l Kuran tabirini ilk defa kavram olarak hangi alim tarafından kullanıldığını tespit etmek zor olsa da bu günkü anlamıyla ilk defa Zerkeşi (794/1391) ile h. VII. Asırda vuku bulmuştur. Bu ilim önceleri müfessirlerin tefsirlerine yazdıkları mukaddimelerle başlamış ve yeni disiplinler eklenmek suretiyle sayısı artarak mustakil ilim haline gelmiştir. Netice itibari ile Kuran ilimleri (ulumu’l Kuran) “Konusu her yönüyle Kuran’ı Kerim olar Kuran’la ilgili veya Kuran’ın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan, Kuran’ın en doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bilgi alanıdır. Şeklinde tarif edilmiştir.Esbab-ı nüzül terimi ve esbab-ı nüzülün problemleri ve çözüm önerileri. Kuran ilimleri içerisinde esbab-ı nüzül ilmi ilk dönemden itibaren Kuran’ın anlaşılmasındaki önemine binaen ayrıcalıklı bir konumda değerlendirilmiştir. Sebebi nüzül kavramlarının ne  olduğunu, ve esbab-ı nüzül rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği kaynakların hadis mecmuaları olduğunu, esbab-ı nüzül tabirlerinin neler olduğunu ve bu sahaya dair eserlerin döneminin özelliklerini taşıdığını, Esbab-ı nüzül rivayetlerini ancak nakille bilinebileceğini ve sahada re’ye mahal olmadığını  görmekteyiz.Bu konu Kuran ilimleri tefsir usulu gibi eserlerde sistematik olarak ele alınmadığı için esbab-ı nüzül kalıplarının (sıygalarının)                                                                                                             1- sebep ifade etmede nass olan kalıplar (rivayetler)                                                                         2- sebep olmada nass olmayan kalıplar (rivayetler) tespit edilmesi çok önemlidir.  Bu sayede esbab-ı nüzül kavramına dahil olmayan rivayetleri  tanımamız mümkün olacaktır. Günümüze kadar müfessirlerin eserlerinde Esbab-ı nüzül ile ilgili çeşitli problemler belirlemişler ve bunlarla alakalı çözüm yolları ortaya koymuşlardır. Bu dönemde konu ile alakalı en önemli problemin esbab-ı nüzül rivayetlerinin sistematik bir tasnife tabi tutulmadığının bilinmesidir. Esbab-ı nüzül yeni bir yaklaşımla tasnif edilmesi , Kuran’ın anlaşılmasında sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu da esbab-ı nüzül rivayetlerini nevileri açısından tasnif etmekle mümkündür: 1- Nüzül ortamına ait ve o ortamın özelliklerini yansıtan musned-merfu hadislerden oluşan esban-ı nüzül rivayetleri.2- Ayet veya ayetlerin manasının kapsamına giren nüzül asrında vuku bulmuş bir hadisenin re’y ve ictihad ile misal getirildiği haberlerden oluşan (tefsir için) esbab-ı nüzül rivayetleri.  Bu sayede nüzül ortamına ait rivayetle ayetin manasını beyan etmeyi murat edinen tefsir rivayeti kesin hatlarla birbirinden ayrılmış olacaktır. Bu da Kuran’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzülden yararlanırken en sağlıklı ilkedir. Esbab-ı nüzül rivayetlerini yukarda belirtilen yöntemle yeniden tasnifiyle beraber tefsir kitaplarındaki esbab-ı nüzül rivayetleri hadis tenkitçilerinin rivayetlerin tenkidinde kullandıkları senet ve metin tenkidi kurallarının sıkı eleğinden geçirilmesi gerekmektedir. Kaynaklar:Vahidî, Esbâbü'n-nüzul, Kahire 1379/1959Süyûtî. Lübâbü'n-nukül fî-esbâbi'n-nüzul, DımaşkAhmed Nedim Se­rinsu. Kur'ân'ın Anlaşılmasında Esbâb-ı nüzul'un Rolü, İstanbul 1994Abdullah Aydemir. Esbâbü'n-nüzul, Diyanet Dergisi, XI/1, An­kara 1972İshak Yazıcı, Nüzul Sebeplerini Bil­menin Kur'ân Tefsirindeki Önemi, Ondokuzmayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Der­gisi, Samsun 1987A. Rippin, The Function of Asbâb al-Nüzül in Qur'ânic Exegesis, BSOAS, U/1 (1988) 

 




0 Yorum - Yorum Yaz
Ders Malzemeleri
Lütfen Kopyalamayınız!
2021-2022 Arşivi
2020-2021 Arşivi
2019-2020 Arşivi
2018-2019 Arşivi
2017-2018 Arşivi
2016-2017 Arşivi
2015-2016 Arşivi
2014-2015 Arşivi
2013-2014 Arşivi