Esma Hüsna Onmaz 12070467 Uluslararasi Hazirlikli Ilahiyat 2.sinif
ÂDÂB
الآداب
Dinî ve sosyal ilimlerde farklı anlamlarda kullanılan bir terim.
Kökü itibariyle “davet, çağrı” mânası ifade eden edep*, dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar. Hayır ve iyiliğe yöneltmesi bakımından insanın övgüye değer vasıflarına da edep adı verilmiştir. Edep aynı zamanda Arapça’da “edebiyat” anlamına gelir. Bu kökten türetilmiş olan edîb, hem “edepli kimse” hem de “edebiyatçı” mânasını ifade eder.
Fıkıh terimi olarak edep, Hz. Peygamber’in devamlı değil de ara sıra yaptığı işler, davranışlar karşılığında ve genellikle çoğul olarak (âdâb) kullanılır. Hüküm bakımından gayri müekked sünnet gibi olup bunu yapan kimse sevap kazanır, yapmayansa günaha girmez ve kınanmaz; bu bakımdan nâfile, mendup, müstehap, tatavvu ve fazilet ile eş anlamlıdır. Âdâb çerçevesinde mütalaa edilen davranışlar, farz ve vâcibe bir ilâve olduğu için nâfile, Allah ve Resûlü tarafından teşvik edildiği için müstehap, karşılığında sevap vaad edildiği için mendup, dinî bir mecburiyet olmaksızın yapıldığı için tatavvu, yapılması yapılmamasından daha iyi olduğu veya yapanın ahlâkî kemalini arttırdığı için de fazilet diye adlandırılmıştır. Edep karşılığında bazan sünnet kelimesi kullanılmışsa da edep derece bakımından “zevâid sünnet”ten daha aşağıdır. Fıkıh kitaplarında, ait olduğu bölümün farz, vâcip ve sünnetlerinden sonra zikredilen âdâb, yukarıda kaydedilen mânalarda kullanılmıştır: “Âdâbü’s-salât”, “âdâbü’l-vudû”, “âdâbü’l-i‘tikâf”, “âdâbü’l-ihrâm”, “âdâbü’l-cum‘a”, “âdâbü’l-istincâ” gibi. Ancak herhangi bir konuda neyin âdâb olduğu, neyin olmadığı hususunda mezhepler arasında görüş ayrılıkları vardır. Daha çok Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine ait fıkıh kitaplarında, sünnet ve farz olan davranışların da bazan bu kapsam içine alındığı görülür. Bu gibi yerlerde âdâb kelimesi terim mânası yanında sözlük anlamıyla da kullanılmıştır.
Toplum fertlerinin yaşayış ve karşılıklı münasebetlerine genel ve ortak bir tarzda hâkim olan ve aksine davranışların yerine göre ayıp, terbiyesizlik, edepsizlik sayılarak kınandığı ahlâkî ve içtimaî kuralların bütününe hukukta umumî âdâb denir. Hadis kitaplarında müstakil başlıklar altında yer alan “Kitâbü’l-edeb” veya “Kitâbü’l-âdâb” bölümlerinde, Hz. Peygamber’in yaşayış tarzı, ferdî ve içtimaî münasebetlerde sünnetten farza kadar dinen uyulması gereken hususlar, bu konuda Hz. Peygamber’in emir ve tavsiyeleri bulunur. Âdâb kelimesi, bir iş veya sanata, bir hal veya davranışa nisbet ve izâfe edildiği zaman o alana ait özel kuralları, incelikleri, o konuda uyulması gerekli olan dinî, ahlâkî, meslekî esas ve hükümleri ifade eder: “Âdâbü’l-mülûk”, “âdâbü’l-vizâre”, “âdâbü’l-muhaddis”, “âdâbü’l-mürîd”, “âdâbü’s-sülûk”, “âdâbü’d-ders”, “âdâbü’l-muallim”, “âdâbü’l-müteallim”, “âdâbü’l-bahs”, “âdâbü’l-muâşeret”, “âdâbü kitâbeti’l-Mushaf”, “âdâbü tilâveti’l-Kur'ân”, “âdâbü’l-kadî”, “âdâbü’l-müftî” gibi.
BIBLIOGRAFYA :
Nevevî, el-Mecmûg, Beyrut, ts. (Dârü’l-Fikr), I, 28, 40, 456, 466; Lisânü’l-Arab, “edeb” md.; Aynî, el-Binâye, Beyrut 1400-1401/1980-81, VII, 3; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, Kahire 1389/1970, VII, 251; Behûtî, Keşşâfü’l-kınâg (nşr. Hilâl Musaylihî Mustafa Hilâl), Beyrut 1402/1982, VI, 467-468; Tehânevî, Keşşâf, “edeb” md.; İbn Âbidin, Reddü’l-muhtâr, Kahire 1386-89/1966-69, I, 123-124, 477-478; Kamus Tercümesi, “edeb”, “âdâb” md.leri; İTA, I, 58-65; Mv.Fİ, IV, 157-161; Mv.F, II, 345-346.
Abdülaziz Bayındır( .:: İslâm Ansiklopedisi ::.)
TÂLİM ve TERBİYE
I. İSLÂM TARİHİNDE TÂLİM ve TERBİYE
II. ÇAĞDAŞ İSLÂM ÜLKELERİNDE TÂLİM ve TERBİYE
İslâm kültüründe genellikle öğretimin karşılığı olarak tâlim, eğitimin karşılığı olarak terbiye kullanılmaktadır. Ayrıca öğrenim için tahsil ve daha çok eğitimi ifade etmek üzere tedrîs, te’dîb, tehzîb, siyaset, tezkiye, irşad gibi kelimelere yer verilmektedir. Sözlükte “bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, bir nesnenin şekli zihinde oluşmak, nesneyi gerçek haliyle bilmek” anlamındaki ilm kökünden türeyen ta‘lîm “birine bilgi öğretmek, ders okutmak” demektir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “Ǿalm” md.). Bilgi öğretme işini yapana muallim, bilgi öğrenene müteallim denir. “Korumak, ıslah etmek, gözetmek, yükseltmek” anlamındaki rabv kökünden türeyen terbiye kelimesine “çocuğu veya ekini besleyip büyütmek, geliştirmek” mânası verilir (Fîrûzâbâdî, el-Ķāmûsü’l-muĥîŧ, “rbv” md.). Râgıb el-İsfahânî, terbiyeyi “bir şeyi en mükemmel derecesine ulaşıncaya kadar adım adım inşa etmek” şeklinde tanımlar (el-Müfredât, “rbv” md.). Beyzâvî ise “bir şeyi derece derece geliştirerek kemaline ulaştırmak” diye açıklayarak bunun bütün canlılar için söz konusu olduğunu söyler (Envârü’t-tenzîl, I, 7). Yetişme ve gelişme bütün canlılarda görülürse de terbiye daha çok insan hakkında kullanılan, onun bedenî, zihnî, ahlâkî gelişmesini ve olgunlaşmasını sağlamayı ifade eden bir terim haline gelmiştir. Bu faaliyetin önemi, ilkeleri, metotları, etkileri ve hedefleri gibi konulardan bahseden disipline de terbiye ilmi veya kısaca terbiye denilmiştir. “Öğrenmek ve ezberlemek” anlamındaki ders kökünden türeyen tedrîs “öğretmek, ders vermek” demektir. Ders veren kimseye müderris, ders okutulan yere medrese adı verilir. Terbiyeden başka eğitim karşılığında kullanılan bir kelime “iyi tutum, incelik, kibarlık” anlamındaki edeb kelimesinin türevi olup “eğitmek, bilgilendirmek” mânası taşıyan te’dîbdir. Cevherî te’dîbi “kişinin eğilim ve davranışlarının bizzat kendi iradesiyle veya dış bir otoritenin etkisiyle kontrol edilip yönlendirilmesi” diye açıklar. Aynı müellif tehzîbi de “arıtmak, ahlâkını güzelleştirmek” şeklinde tarif eder (eś-Śıĥâĥ, “edb”, “hźb” md.leri). Ayrıca te’dîbi “tâlim”, tehzîbi “temizlemek, saflaştırmak” biçiminde açıklayanlar vardır (Fîrûzâbâdî, el-Ķāmûsü’l-muĥîŧ, “edb”, “hźb” md.leri; Lisânü’l-ǾArab, “edb”, “hźb” md.leri; Tâcü’l-Ǿarûs, “edb”, “hźb” md.leri). Ahlâk eğitimi ve öğretimi için “tehzîbü’l-ahlâk” terkibi kullanılmıştır. Yahyâ b. Adî, İbn Miskeveyh, Nasîrüddîn-i Tûsî, Gazzâlî gibi müellifler ahlâk konusundaki kitaplarına veya eserlerinin ahlâka ilişkin bölümlerine bu adı vermiştir. Siyâset kelimesinin “yönetmek, emretmek ve yasaklamak, boyun eğdirmek” gibi mânaları yanında “eğitmek, te’dip etmek” anlamına geldiği de belirtilir (Fîrûzâbâdî, el-Ķāmûsü’l-muĥîŧ, “svs” md.; Lisânü’l-ǾArab, “svs” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “svs” md.). Tezkiye ise “temizlemek, ıslah etmek” ve özellikle “nefsi arındırmak, geliştirmek” gibi kısmen terbiyeye yakın anlamlarda kullanılır. “Doğru yolu bulup kararlılıkla benimsemek” mânasındaki rüşd kökünden türeyen irşâd “doğru yolu göstermek” demektir ve daha çok dinî alanlarda yaygın eğitim hizmetleri için kullanılır.
-> Ogretme, Ogrenme, Alistirma
Mehmed DURUSU, 12070485, Hazırlıklı Uluslararası İlahiyat, 2. sınıf
ÂDÂB (tek. Edeb)
TÂLİM
Selim Sarıtaş, 12070472, Hazırlıklı Uluslararası İlahiyat, 2. Sınıf
Âdâb
1. Davranış bilgisi.
2. Bir toplumda benimsenerek gelenekleşmiş nezaket, terbiye, ahlak ve görgü kuralları.
Kaynak:
Dinî Terimler Sözlüğü, Editör Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, S.4,
T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretim Genel Müdürlüğü, Ankara- 2009
Ta’lim
1. Öğretim.
2. Alıştırma: Sudan çıktıktan sonra tabanca ile nişan talimi yapardık. -Y. K. Beyatlı.
3. ask. Uygulamalı olarak yapılan askerlik eğitimi: Eğil dağlar, eğil üstünden aşam / Yeni talim çıkmış varam alışam -Halk türküsü.
Kaynak: http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5560d3936f3f81.49879999
Hacer Ziyan, 12070446, Uluslararası İlahiyat, 2. Sınıf
1) âdâb (arap. tek. أدب) terbiyeli, kibar, medeni, uygar, kültürlü
olmak
Kaynak: Arapça-Türkçe SÖZLÜK Dağarcık, Serdar
Mutçalı, s.22, İstanbul, 2014
-> Gözönünde bulundurulması gerekli olan
kaideler, usuller
-> Ahlaken uyulması gereken hususlar, terbiye ve
nezaket kaideleri
Adab ilmi: adabla
yeme içme, giyinmei oturup kalkma, yolculuk vb. Konularla ilgili hadisler.
Kaynak: Doğan Büyük Türkçe Sözlük, D. Mehmet Doğan,
s. 13, Yazar Yayınları, Ankara, 2011
2) tâlim
-> Bir işi öğrenmek veya alışmak için
yapılan çalışma, meşk
-> Öğretme, belletme
-> Yetiştirme, ders verme,
tedris, öğretim,
Talim etmek: Alışarak öğrenmek, az bir şeyle yetinmek zorunda kalmak
Kaynak: Doğan Büyük Türkçe Sözlük, D. Mehmet Doğan,
s. 1630, Yazar Yayınları, Ankara, 2011
ÖDEV2: ADAP VE TALİM’IN ARAPÇA SÖZLÜK ANLAMI. HÜLYA GÜNER 10070455
الأدب هو أحد أشكال التعبير الإنساني عن مجمل عواطف
الإنسان وأفكاره وخواطره وهواجسه بأرقى الأساليب الكتابية التي تتنوع من النثر إلى النثر المنظوم إلى الشعر الموزون لتفتح للإنسان أبواب القدرة للتعبير عما لا يمكن أن يعبر عنه بأسلوب آخر. يرتبط الأدب ارتباطا وثيقا باللغة فالنتاج الحقيقي للغة المدونة والثقافة المدونة بهذه اللغة يكون محفوظا ضمن أشكال الأدب وتجلياته والتي تتنوع باختلاف المناطق والعصور وتشهد دوما تنوعات وتطورات مع مر العصور والأزمنة، وثمة العديد من الأقوال التي تناولت الأدب ومنها ما قاله وليم هازلت (إن ادب أي أمة هو الصورة الصادقة التي تنعكس عليها افكارها..)
علّم- يعلّم - تعليم
(علم): فلان الشيء . علما: عرفه. و في القرآن الكريم: لا تعلمونهم الله يعلمهم. فهو عالم. (ج) علماء. ويقال: علمت العلم نافعا.
(علّم) له علامة: جعل له أمارة يعرفها. و- فلان الشيء: جعله يتعلمه.
(تعالم) فلان: تظاهر بالعلم. (تعلم): الأمر: عرفه و أتقنة.
Sema Güldoğan 12070448 Hazırlıklı Uluslararası İlahiyat 2. Sınıf
ADAB:
- Kökü itibariyle davet, cağrı anlamına gelir
- dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar
- insanın övgüye değer vasıflarına da edep denir
- aynı zamanda Arapçada edebiyat anlamında kullanılır
Kaynak: www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c01/c010412.pdf
TALİM:
- öğretme, belletme, okutma, alıştırma, öğretim faaliyeti anlamlarına gelir
- islamın ilim yoluyla neşredilmesi
- Talim, Peygamber mesleğidir
Kaynak: İslami Terimler Sözlüğü, Hasan Akay, Ekim 2005, s.457-458
adab
gözönönde bulundurulmasi gereken kurallar, görgü ve gelenekler
Adab
Edebler, güzel huylar, iyi
haller ve davranışlar; her konuda haddini bilip sınırı aşmamak. Müfredi
(tekili) edeb'dir (Bkz. Edeb).
Âdâba riâyetsiz hizmetin faydası yoktur. (Muhammed
Ma'sûm Fârûkî
http://www.diniterimler.com/adab-hakkinda-bilgi-ne-demek-anlami.html
Ta’lim Sözlükte
1. 1. Öğretim;
uygulamalı olarak yapılan askerlik öğrenimi, eğitimi.
2. 2 .Yetiştirme
3. 3. Alıştırma
ÂDÂB:
Edep kelimesinin çoğulu olan âdâb; dinin gerekli gördüğü
ve aklın güzel bulduğu bütün söz ve davranışları, uyulması
gereken görgü kurallarını, göz önünde bulundurulması ve
izlenilmesi gereken esasları ifade eder. İyiliğe ve güzelliğe
yönelttiği için, insanın övgüye değer özelliklerine de edep
denilir.
Bir fıkıh terimi olarak âdâb, “Hz. Peygamber’in
devamlı olarak değil de ara sıra yaptığı işler, davranışlar
karşılığı olarak” kullanılmaktadır. Âdâbı yerine getiren
sevap kazanır, yerine getirmeyen günaha girmez ve kınanmaz. Bu
yönüyle nâfile, mendub, müstehap, tatavvu ve fazilet ile eş
anlamlıdır.
Âdâb kelimesi, bir iş veya sanata, bir hal veya
davranışa nispet edildiği zaman o alana ait özel kuralları ve
incelikleri ve o konuda uyulması gereken dinî, ahlâki ve mesleki
hüküm ve esasları ifade eder. Âdâbü’s-sülük, âdâbü’l-müftî
gibi.
Kaynak: Dinî Kavramlar Sözlüğü, DİB Yayınları
Arapça:
التعليم هو العمليّة المنظّمة الّتي تمارس من قبل المعلّم؛ بهدف نقل المعارف المهاراتيّة إلى الطلبة، وتنمية اتّجاهاتهم نحوها، ويعدّ التعلّم هو النّاتج الحقيقي لعمليّة التّعليم.
T'alîm:
1. esk. Öğretim. |
2. Yetiştirme: Asker talimiyle uğraşan subay. |
3. Alıştırma: Atış talimi. |
4. Uygulamalı olarak yapılan askerlik öğrenimi, eğitimi: Asker talime çıktı. |
~ etmek esk. |
öğretmek, bilgi kazandırmak. |
Kaynak: http://www.dildernegi.org.tr/TR,274/turkce-sozluk-ara-bul.html
Arapça:
الكلمة مختلفٌة في أصولها وتطورها، قيل إنها من الأدب بمعنى الدعوة إلى الولائم، أو مفرد الآداب – جمع دأب – بعد قلبها إلى آداب، وتدل على رياضة النفس على ما يستحسن من سيرة وخلق، وعلى التعليم برواية الشعر والقصص والأخبار والأنساب، وعلى الكلام الجيد من النظم والنثر وما اتصل بهما ليفسرهما وينقدهما. فكانت العلوم اللغوية تندرج تحت الاسم، ثم أخذت تستقل بنضج كل منها. فابن الأنباري في ((نزهة الألبا في طبقات الأدبا)) يترجم للنحاة وللغويين والشعراء والكتاب. وأطلق بعضهم الأدب على التأليف عامة، فترجم ياقوت الحموي في ((معجم الأدباء)) للمؤلفين في جميع أنواع المعرفة. وأطلقه بعضهم على النظم والثقافات الضرورية لفئة من المجتمع، كما في كتب أدب الكتاب والوزراء والقضاة وغيرها، وأدخل بعضهم فيه المهارات الخاصة، كالبراعة في اللعب بالشطرنج والعزف على العود. وللأدب الآن معنيان: عام يدل على الإنتاج العقلي عامة مدوناً في كتب، وخاص يدل على الكلام الجيد الذي يحدث لمتلقيه لذة فنية، إلى جانب المعنى الخلقي. وكان الأدب في الجاهلية شعراً، وخطباً، وانضم إليهما في أواخر العصر الأموي الكتابة الفنية. وكان القدماء يصنفون الشعر، تبعاً لموضوعاته، إلى فخر، وغزل، ومدح، وهجاء، وغيرها. والكتابة إلى رسائل ديوانية، وإخوانية، ومقامات. واختلفوا في القصص. وخضعت هذه التقسيمات كلها لتغيرات كبيرة، تبعاً للاتصال العربي بالأدب الغربي، واتخاذ المفاهيم الغربية أساساً للتصنيف.
Kaynak: Arapça Vikipedi
Adab ve Talim hakkında beş makale
Muhammed İldeş Uluslararası İlahiyat 2.Sınıf
ÂDÂB
الآداب
Dinî ve sosyal ilimlerde farklı anlamlarda kullanılan bir terim.
Kökü itibariyle “davet, çağrı” mânası ifade eden edep*, dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar. Hayır ve iyiliğe yöneltmesi bakımından insanın övgüye değer vasıflarına da edep adı verilmiştir. Edep aynı zamanda Arapça’da “edebiyat” anlamına gelir. Bu kökten türetilmiş olan edîb, hem “edepli kimse” hem de “edebiyatçı” mânasını ifade eder.
Talim
İslâm kültüründe genellikle öğretimin karşılığı olarak tâlim, eğitimin karşılığı olarak terbiye kullanılmaktadır. Ayrıca öğrenim için tahsil ve daha çok eğitimi ifade etmek üzere tedrîs, te’dîb, tehzîb, siyaset, tezkiye, irşad gibi kelimelere yer verilmektedir. Sözlükte “bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, bir nesnenin şekli zihinde oluşmak, nesneyi gerçek haliyle bilmek” anlamındaki ilm kökünden türeyen ta‘lîm “birine bilgi öğretmek, ders okutmak” demektir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât,)
Türk Dil Kurumuna göre:
Adab:
1. Töre
2. Yol yordam
Talim:
1.Öğretim
2.Alıştırma "Sudan çıktıktan sonra tabanca ile nişan talimi yapardık." - Y. K. Beyatlı
3.Uygulamalı olarak yapılan askerlik eğitimi
Kaynak: - http://www.islamansiklopedisi.info/
- www.tdk.gov.tr
Mehmet Ali Tekbıçak, 12070484, hazırlıklı uluslararası İlahiyat, 2. Sınıf
Adab ve Talim kelimelerin tanımları
Adab: Edep kelimesinin çoğulu olan adab; dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel bulduğu bütün söz ve davranışları, uyulması gereken görgü kurallarını, göz önünde bulundurulması ve izlenilmesi gereken esasları ifade eder. Iyiliğe ve güzelliğe yönelttiği için, insanın övgüye değer özelliklerine de edep denilir.
Bir fıkıh terimi olarak adab, „ Hz. Peygamber'in (s.a.v.) devamlı olarak değiil de ara sıra yaptığı işler, davranışlar karşılığı olarak“ kullanılmaktadır. Adabı yerine getiren sevap kazanır, yerine getirmeyen günaha girmez ve kınanmaz. Bu yönüyle nafile, mendub, müstehap, tatavvu ve fazilet ile eş anlamlıdır.
Adab kelimesi, bir iş veya sanata, bir hal veya davranışa nispet edildiği zaman o alana ait özel kuralları ve incelikleri ve o konuda uyulması gereken dini, ahlaki ve mesleki hüküm ve esasları ifade eder.
Kaynak: Dini kavramlar sözlüğü, doç.dr. İsmail Karagöz, 5. Sayfa, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara , 2010
Talim:
a. (ta:lim)
Öğretim.
Alıştırma:Sudan çıktıktan sonra tabanca ile nişan talimi yapardık. -Y. K. Beyatlı.
ask. Uygulamalı olarak yapılan askerlik eğitimi:Eğil dağlar, eğil üstünden aşam / Yeni talim çıkmış varam alışam -Halk türküsü.
Kaynak: http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5564ddb76f2541.09037327
Âdâb
Sözlükte edebin çoğuludur. Terim olarak edeb, umumiyetle
terbiye manasına kullanılır. İnsanı kötülükten alıkoyan, nefsini İslah ederek
güzel huylar kazanmasına sebep olan büyük iyiliklere, ahlâkî meziyetlere ve
hasletlere âdâb denilmiştir.
Hadis ilminde âdâb, cami veya musannef denilen ve belli
konulardaki hadisleri ihtiva eden hadis kitaplarındaki ana konulardan biridir.
Âdâb konusuna yeme, içme, konuşma, uyuma gibi günlük hayatın çeşitli
safhalarında yapılan işlerde uyulması gereken ahlâkî kaidelere ait hadisler
girer. Sahîh-i Buhâri de bu bahis, Kitâbu'1-Edeb başlığı altında yer alır.
Müslim'de ise aynı bölümün başlığı, Kitâbu'1-Birr ve's-Sıle ve'l-Âdâbdır.
Âdâb konusundaki hadisler bazen Buhârî'nin
el-Edebu'l-Mufred'i gibi ayrı bir kitapta toplanır.
Talim
Öğretim.
Alıştırma
Örnek: Sudan çıktıktan sonra tabanca ile nişan talimi
yapardık. Y. K. Beyatlı
Uygulamalı olarak yapılan askerlik eğitimi
Örnek: Eğil dağlar, eğil üstünden aşam / Yeni talim çıkmış
varam alışam. Halk türküsü
Öğretmek. Yetiştirmek. Alıştırmak. Belli etmek. İdman.
(Osmanlıca'da yazılışı: ta'lim)
Serya Seçkin 12070458 Uluslararası 2.Sınıf
Adab (edeb) :
1. Gözönünde bulundurulması gerekli olan kaideler, usuller.
2. Ahlaken uyulması gereken hususlar ; terbiye ve nezaket
kaideleri.
3. Fütüvvet ve mensuplarına derecelerine göre öğretilen sırlar.
Doğan Büyük Türkçe
Sözlük, D.Mehmet Doğan, s.13, Yazar Yayınları, 2011 Ankara
Talim
1. Bir işi öğrenmek veya alışmak icin yapılan çalışma, mesk.
2. Öğretme, belletme .ilahi bir talimin sırrına erenler bu
hassaya sahiptirler-Akyavas
3. Yetiştirme, ders verme , tedris, öğretim. Ilmi tazyik ile
talim, o da bir istibdat/ haydi öyleyse çocuklar, ebediyyen azad-Akif
4. Hat talebesinin öğrenmek maksadıyla yazdığı yazı.
5. Askeri birliklere, harbde vazifelerini yerine
getirebilmeleri icin talimname maddelerinden kendilerine lüzumlu olan şeylerin
kısmen nazari, kısmen tatbiki surette öğretme, askeri eğitim. Ben bu şiiri
yazdım atlı talimde/ Bulunduüum şehir istanbul`du-Külebi
Doğan Büyük Türkçe Sözlük, D. Mehmet Doğan, s. 1630, Yazar Yayınları, 2011 Ankara
Mustafa Kader - 12070478 – Uluslararası İlahiyat – 2.sınıf
Adap:
- Terbiye , güzel ahlak ,
- Nefsin terbiye ve eğitiminde gerekli riyazatı
(Kaynak: El Mevarid – Arapça Türkçe Lugat – Mevlut Sarı )
- Adap dinin gerekli gördüğü ve
aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar. Hayır ve iyiliğe
yöneltmesi bakımından insanın övgüye değer vasıflarına da edep adı verilmiştir.
(Kaynak : Dini Kavramlar Sözlüğü – DİB Yayınları
)
Talim:
-Birine birşey öğretmek
(Kaynak: El Mevarid – Arapça Türkçe Lugat – Mevlut Sarı )
- Öğretim -Alıştırma (Sözlük anlamı)
Nermin Ünal, 12070455, 2. Sınıf, Uluslararası İlahiyat
ÂDÂB الآداب
--> Dinî ve sosyal ilimlerde farklı anlamlarda kullanılan bir terim.
Kökü itibariyle “davet, çağrı” mânası ifade eden edep*, dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar. Hayır ve iyiliğe yöneltmesi bakımından insanın övgüye değer vasıflarına da edep adı verilmiştir. Edep aynı zamanda Arapça’da “edebiyat” anlamına gelir. Bu kökten türetilmiş olan edîb, hem “edepli kimse” hem de “edebiyatçı” mânasını ifade eder.
Kaynak: http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c01/c010412.pdf
TALIM التّعليم
Bir işi öğrenmek veya alışmak icin yapılan çalışma, mesk. Öğretme, belletme. Yetiştirme, ders verme, tedris, öğretim. Hat talebesinin öğrenmek maksadıyla yazdığı yazı. Askeri birliklere, harbde vazifelerini yerine getirebilmeleri icin talimname maddelerinden kendilerine lüzumlu olan şeylerin kısmen nazari, kısmen tatbiki surette öğretme, askeri eğitim.
Kaynak: Doğan Büyük Türkçe Sözlük, D. Mehmet Doğan, s. 1630, Yazar Yayınları, 2011 Ankara
Kübra Yildirim 12070973 ULA 2
Sözlük anlami
1. http://www.sevde.de/islam_Ans/A/adab.htm
Sümeyye Cemrek 12070465 ULA
Arab ve talim kelimelerinin sözlük anlamlari
1) adap; (edep kelimesinin çoğulu. orijinali âdab.)
i. göz önünde
bulundurulması gerekli kurallar, yollar.
ii. görgü ve
gelenekler.
2) (Edeb kelimesinin çoğuludur.) Usul, yol, yordam, davranış kaideleri, terbiye. Ahlâk ve terbiyenin gerektirdiği konuşma ve hareket tarzı. Adaba uymayanlara edepsiz denir."Edipler edepli olmalı" yani yazarlar, edebiyatçılar dine, ahlâka ve terbiyeye uymalı. Aksi halde edebiyatçı adına lâyık olamazlar, edepsiz olurlar.(Sünnet-i Seniyyenin meratibi var. Bir kısmı vâciptir, terkedilmez. O kısım, Şeriat-ı Garrâ'da tafsilâtiyle beyan edilmiş. Onlar muhkemattır. Hiçbir cihette tebeddül etmez. Bir kısmı da, nevâfil nevindendir. Nevâfil kısmı da iki kısımdır. Bir kısım, ibadete tâbi Sünnet-i Seniyye kısımlarıdır. Onlar dahi Şeriat kitablarında beyan edilmiş. Onların tağyiri bid'attır. Diğer kısmı, "âdâb" tabir ediliyor ki, Siyer-i Seniyye kitablarında zikredilmiş. Onlara muhalefete, bid'a denilemez. Fakat âdâb-ı Nebevi'ye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakiki edebden istifade etmemektir. Bu kısım ise (örf ve âdât), muamelât-ı fıtriyede Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın tevâtürle malum olan harekâtına ittiba etmektir. Meselâ: Söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taalluk eden çok Sünnet-i Seniyyeler var. Bu nevi Sünnetlere "âdâb" tabir edilir. Fakat o âdâba ittiba eden, âdâtını ibadete çevirir. O âdâbdan mühim bir feyz alır. En küçük bir âdâbın mürââtı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı tahattur ettiriyor; kalbe bir nur veriyor. Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimi İslâmiyet alâmetleri olan ve şeâire de taalluk eden Sünnetlerdir. Şeâir, âdeta hukuk-u umumiye nev'inden cemiyete ait bir ubudiyettir. Birisinin yapmasıyle o cemiyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes'ul olur. Bu nevi şeâire riya giremez ve ilân edilir. Nâfile nev'inden de olsa, şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir. Sünnet-i Seniyye, edebdir. Hiçbir mes'elesi yoktur ki, altında bir nur, bir edeb bulunmasın! Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: $ Yâni : "Rabbim bana edebi, güzel bir surette ihsan etmiş, edeblendirmiş." Evet Siyer-i Nebeviyyeye dikkat eden ve Sünnet-i Seniyyeyi bilen, kat'iyyen anlar ki: Edebin envâını, Cenab-ı Hak, Habibinde cem'etmiştir. Onun Sünnet-i Seniyyesini terkeden, edebi terkeder. L.)
http://www.sozluk.net/index.php?word=%C3%A2dab#ostr
1) ·
Öğretim.
· Alıştırma
Örnek: Sudan çıktıktan sonra tabanca ile nişan talimi yapardık. Y.
K. Beyatlı
· Uygulamalı
olarak yapılan askerlik eğitimi
Örnek: Eğil dağlar, eğil üstünden aşam / Yeni talim çıkmış varam
alışam. Halk türküsü
· Öğretmek.
Yetiştirmek. Alıştırmak. Belli etmek. İdman. (Osmanlıca'da yazılışı: ta'lim)
· Bk. alıştırı
http://www.sozlukanlamine.com/talim-8366
Kübra Yildirim 12070973 ULA 2
ÂDÂB
Ahlâk, terbiye ve nezâket kuralları. Birini ziyafete davet etme mânâsını ifade eden edep, İslâm'ın güzel saydığı söz ve davranışlardır. Bu itibarla edep, insanların kendisine davet olunan bilumum hayır, zarâfet, usluluk ve güzel ahlâk demektir. Seyyid Şerîf, (et-Tarifât) adlı eserinde edebi, "bütün hatâ türlerinden kendisiyle korunulan şeyi bilmekten ibarettir" diye tarif etmektedir. Edeb, insanı ayıplanma ve kötülenme sebeplerinden koruyan nefsin köklü bir kuvvetidir. "Nefs edebi" ve "ders edebi" olmak üzere ikiye ayrılan edeb'in birincisi acelecilik ve sinirlilik gibi doğuştan olan edeb, ikincisi ise daha sonra elde edilen ve "mekârim-i ahlâk"* (güzel ahlâk) olarak da isimlendirilen edebtir .
Ayrıca münazara-mübahase ilmini içine alan bir edeb türü daha vardır ki, âlimler bunu "edeb-i bahs" diye isimlendirirler. Edeb'in bu türü ilmî münazaralarda tarafların birbirlerine karşı gösterecekleri ahlâkî kaideleri ihtiva etmektedir. Yakın zamanlara kadar medreselerde bir ilim dalı olarak okutulagelmiştir.
Fıkıh ıstılahına göre ise edeb, "Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünnetine uygun olarak yapılan hareketlerdir." Daha geniş ifadesiyle Allah'ın ve Peygamber'in emir ve yasaklarına uygun biçimde hareket etmektir.
Âdâb fıkhî terim olarak ele alındığında 'sünnet-i gayr-i müekkede' hükmündedir. Onun için bu davranışta bulunana sevap yazılır, yapmayana ise günah yoktur. O yüzden âdâb bazen nafile, * bazen müstehap, bazen mendub, bazen de tatavvu' ve fazilet kavramlarıyla eş anlamda kullanılır. Âdâb kaideleri Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından tavsiye ve teşvik edildiği için yapılan bu davranışa müstehab adı verilir. Yapıldığında bir sevap kazanmak söz konusu olduğundan buna mendub denir. Yapılırken bir zorunluluk olmadan yapıldığı için buna tatavvu' adı verilmiştir. Fıkhî bir terim olarak farz ve sünnetlerden sonra ibâdetlerin âdâbı anlamında bu anlamlarda kullanıldığı bilinmektedir. Meselâ abdestin farz ve sünnetleri sayıldıktan sonra "Âdâbu'l vudû", namaz için "Âdâbu's-salât" terimleri kullanılmıştır.
Edeb'in çoğulu âdâb'tır. En güzel ve hiçbir zaman eskimeyecek olan edeb ve ahlâk, Kur'an'da öğretilen ve Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünneti ile tatbik edilip yaşanan âdâbtır.
Kaynak:
http://www.sevde.de/islam_Ans/A/adab.htm
Fatih KAYA, 12070473, Uluslararası Hazırlıklı İlâhiyat, 2. Sınıf
“Âdab“ ve “Tâlim“ Ne Demektir?
1) Âdab: (ادب):
I) Bütün hatâ çeşitlerinden, kendisiyle sakınılan şeyleri bilmektir (Seyyid Şerif Cürcânî, Terimler Sözlüğü, Bahar Yayınları, 1.Baskı, İstanbul, Nisan 1997, s. 16)
II) Terbiye, Kavlen ve fiilen insanlar lütuf ile muâmele etmek, Güzel ahlak (Abdullah Yeğin, Hizmet Vakfı Yayınları, s. 229)
III) Toplumun töresine uygun davranmak
(İnternet Kaynağı: http://tr.wikipedia.org/wiki/Edep)
2) Tâlim: (تعليم =علم):
I) İsim, Öğretim
II) Alıştırma
III) Askerlik: Uygulamalı olarak yapılan askerî eğitim
(http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=TALİM)
IV) Öğretmek, Yetiştirmek, Alıştırmak, Belli Etmek, İdman
(Abdullah Yeğin, Hizmet Vakfı Yayınları, s.994)
V) Mânâları/Kavramları tasavvur etmek için nefsi uyandırmaktır
(Rağıb el-İsfehânî, el-Müfredât (Kur’ân Kavramları Sözlüğü), Çıra Yayınları, s. 719)
Sümeyye Gecin 12070972 ULA-2
ADAB:
Edep (Arapça: أدب, adab çoğul. ādāb) Toplum töresine uygun davranma veya İyi ahlak, incelik, terbiye[1] olarak tanımlanır. İslam'da, hayatın her yönünü kapsayan görgü ve ahlak kurallarıdır. Edep, davranış bağlamında, öngörülen İslami görgü kurallarını ifade eder: "incelik, görgü, ahlak, terbiye, nezaket, sevecenlik"[2]. Arapça kökenli adab terimi, çok geniş anlamlıdır ve en uygun doğru çeviri "bir şey hakkında uygun şekilde gitmek (davranma)" olabilir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Edep
TALIM:
http://www.sozlukanlamine.com/talim-8366
1. ÂDÂB: Kökü itibariyle “davet, çağrı” mânası ifade eden edep*, dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar. Hayır ve iyiliğe yöneltmesi bakımından insanın övgüye değer vasıflarına da edep adı verilmiştir.
2. TALIM: Sözlükte “bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, bir nesnenin şekli zihinde oluşmak, nesneyi gerçek haliyle bilmek” anlamındaki ilm kökünden türeyen ta‘lîm “birine bilgi öğretmek, ders okutmak” demektir.
ÂDÂB (الآداب)
Kaynak: Dinî Kavramlar Sözlüğü, DİB Yayınları
_____________________
Talim
(Kaynak: http://www.nedirnedemek.com/talim-nedir-talim-ne-demek )
Edep (Arapça: أدب, adab çoğul. ādāb)
Toplum töresine uygun davranma veya İyi ahlak, incelik, terbiye olarak tanımlanır. İslam'da, hayatın her yönünü kapsayan görgü ve ahlak kurallarıdır. Edep, davranış bağlamında, öngörülen İslami görgü kurallarını ifade eder: "incelik, görgü, ahlak, terbiye, nezaket, sevecenlik". Arapça kökenli adab terimi, çok geniş anlamlıdır ve en uygun doğru çeviri "bir şey hakkında uygun şekilde gitmek (davranma)" olabilir.
Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Edep
TALIM
Bir işi öğrenmek veya alışmak icin yapılan çalışma, mesk. Öğretme, belletme. Yetiştirme, ders verme, tedris, öğretim. Hat talebesinin öğrenmek maksadıyla yazdığı yazı. Askeri birliklere, harbde vazifelerini yerine getirebilmeleri icin talimname maddelerinden kendilerine lüzumlu olan şeylerin kısmen nazari, kısmen tatbiki surette öğretme, askeri eğitim.
Kaynak: Doğan Büyük Türkçe Sözlük, D. Mehmet Doğan, s. 1630, Yazar Yayınları, 2011 Ankara
Esra Binici 12070447 ULA
Adab ve Talim KelimelerinSözcük anlami
Adab
Dinî ve sosyal ilimlerde farklı anlamlarda kullanılan bir terim.
Kökü itibariyle “davet, çağrı” mânası ifade eden edep*, dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel saydığı bütün söz ve davranışları kapsar. Hayır ve iyiliğe yöneltmesi bakımından insanın övgüye değer vasıflarına da edep adı verilmiştir. Edep aynı zamanda Arapça’da “edebiyat” anlamına gelir. Bu kökten türetilmiş olan edîb, hem “edepli kimse” hem de “edebiyatçı” mânasını ifade eder.
Fıkıh terimi olarak edep, Hz. Peygamber’in devamlı değil de ara sıra yaptığı işler, davranışlar karşılığında ve genellikle çoğul olarak (âdâb) kullanılır. Hüküm bakımından gayri müekked sünnet gibi olup bunu yapan kimse sevap kazanır, yapmayansa günaha girmez ve kınanmaz;
Talim
Adab (tek. edeb)
1. gözönünde bulundurulması gerekli olan kaideler, usuller
2. ahlaken uyulması gereken hususlar; terbiye ve nezaket
kaideleri
3. fütüvvet ve mensuplarına derecelerine göre öğretilen
sırlar
Talim
1. Bir işi öğrenmek veya alışmak için yapılan çalışma,
meşk.
2. Öğretme, belletme, ilahi bir talimin sırrına erenler bu
hassaya sahiptirler
3. Yetiştirme, ders verme, tedris, öğretim
4. Hat talebesinin öğrenmek maksadıyla yazdığı yazı.
5. Askeri birliklere, harbde vazifelerini yerine
getirebilmeleri icin talimname maddelerinden kendilerine lüzumlu olan şeylerin
kısmen nazari, kısmen tatbiki surette öğretme, askeri eğitim.
Kaynak: Doğan Büyük
Türkçe Sözlük, D. Mehmet Doğan
1. Öğretim.
2. Yetiştirme.
3. Alıştırma.
4. Uygulamalı olarak yapılan askerlik öğrenimi, eğitimi.
tuba güler türkücü 12070464 ULA
1- ÂDÂB kelimenin lugat anlami : edeb kelimesinin çoğuludur.
2- ÂDÂB kelimenin terim anlami: göz önünde bulundurulmasi gereken kurallar,
yollar demektir.
3- 2 -Usul, yol, yordam, davranış kaideleri, terbiye. Ahlâk ve terbiyenin gerektirdiği konuşma ve hareket tarzı. Adaba uymayanlara edepsiz denir."Edipler edepli olmalı" yani yazarlar, edebiyatçılar dine, ahlâka ve terbiyeye uymalı. Aksi halde edebiyatçı adına lâyık olamazlar, edepsiz olurlar.(Sünnet-i Seniyyenin meratibi var. Bir kısmı vâciptir, terkedilmez. O kısım, Şeriat-ı Garrâ'da tafsilâtiyle beyan edilmiş. Onlar muhkemattır. Hiçbir cihette tebeddül etmez. Bir kısmı da, nevâfil nevindendir. Nevâfil kısmı da iki kısımdır. Bir kısım, ibadete tâbi Sünnet-i Seniyye kısımlarıdır. Onlar dahi Şeriat kitablarında beyan edilmiş. Onların tağyiri bid'attır. Diğer kısmı, "âdâb" tabir ediliyor ki, Siyer-i Seniyye kitablarında zikredilmiş. Onlara muhalefete, bid'a denilemez. Fakat âdâb-ı Nebevi'ye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakiki edebden istifade etmemektir. Bu kısım ise (örf ve âdât), muamelât-ı fıtriyede Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın tevâtürle malum olan harekâtına ittiba etmektir. Meselâ: Söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taalluk eden çok Sünnet-i Seniyyeler var. Bu nevi Sünnetlere "âdâb" tabir edilir. Fakat o âdâba ittiba eden, âdâtını ibadete çevirir. O âdâbdan mühim bir feyz alır. En küçük bir âdâbın mürââtı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı tahattur ettiriyor; kalbe bir nur veriyor. Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimi İslâmiyet alâmetleri olan ve şeâire de taalluk eden Sünnetlerdir. Şeâir, âdeta hukuk-u umumiye nev'inden cemiyete ait bir ubudiyettir. Birisinin yapmasıyle o cemiyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes'ul olur. Bu nevi şeâire riya giremez ve ilân edilir. Nâfile nev'inden de olsa, şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir. Sünnet-i Seniyye, edebdir. Hiçbir mes'elesi yoktur ki, altında bir nur, bir edeb bulunmasın! Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: $ Yâni : "Rabbim bana edebi, güzel bir surette ihsan etmiş, edeblendirmiş." Evet Siyer-i Nebeviyyeye dikkat eden ve Sünnet-i Seniyyeyi bilen, kat'iyyen anlar ki: Edebin envâını, Cenab-ı Hak, Habibinde cem'etmiştir. Onun Sünnet-i Seniyyesini terkeden, edebi terkeder. L.)
http://www.sozluk.net/index.php?word=%C3%A2dab#ostr
2) Tâlim
- Bir
işi öğrenmek veya alışmak için yapılan çalışma
- Öğretme,
belletme
- Yetiştirme,
ders verme, tedris, öğretim,
Talim etmek: Alışarak öğrenmek, az bir şeyle yetinmek zorunda kalmak
Kaynak: Doğan Büyük Türkçe Sözlük, D. Mehmet Doğan, s. 1630, Yazar Yayınları, Ankara, 2011
Ertuğrul YILMAZ 12070469 2. sınıf uluslar arası
http://www.tdvia.org/dia/ayrmetin.php?idno=390521
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=010334&idno2=c010412#1
Rukiye Özdogan 12070971 Ula2
http://www.nedirnedemek.com/adab-nedir-adab-ne-demek
· (Edeb kelimesinin çoğuludur.) Usul, yol, yordam, davranış kaideleri, terbiye. Ahlak ve terbiyenin gerektirdiği konuşma ve hareket tarzı. Adaba uymayanlara edepsiz denir."Edipler edepli olmalı" yani yazarlar, edebiyatçılar dine, ahlaka ve terbiyeye uymalı. Aksi halde edebiyatçı adına layık olamazlar, edepsiz olurlar.(Sünnet-i Seniyyenin meratibi var. Bir kısmı vaciptir, terkedilmez. O kısım, Şeriat-ı Garra'da tafsilatiyle beyan edilmiş. Onlar muhkemattır. Hiçbir cihette tebeddül etmez. Bir kısmı da, nevafil nevindendir. Nevafil kısmı da iki kısımdır. Bir kısım, ibadete tabi Sünnet-i Seniyye kısımlarıdır. Onlar dahi Şeriat kitablarında beyan edilmiş. Onların tağyiri bid'attır. Diğer kısmı, "adab" tabir ediliyor ki, Siyer-i Seniyye kitablarında zikredilmiş. Onlara muhalefete, bid'a denilemez. Fakat adab-ı Nebevi'ye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakiki edebden istifade etmemektir. Bu kısım ise (örf ve adat), muamelat-ı fıtriyede Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselamın tevatürle malum olan harekatına ittiba etmektir. Mesela: Söylemek adabını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi halatın adabının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taalluk eden çok Sünnet-i Seniyyeler var. Bu nevi Sünnetlere "adab" tabir edilir. Fakat o adaba ittiba eden, adatını ibadete çevirir. O adabdan mühim bir feyz alır. En küçük bir adabın müraatı, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselamı tahattur ettiriyor; kalbe bir nur veriyor. Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimi İslamiyet alametleri olan ve şeaire de taalluk eden Sünnetlerdir. Şeair, adeta hukuk-u umumiye nev'inden cemiyete ait bir ubudiyettir. Birisinin yapmasıyle o cemiyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes'ul olur. Bu nevi şeaire riya giremez ve ilan edilir. Nafile nev'inden de olsa, şahsi farzlardan daha ehemmiyetlidir. Sünnet-i Seniyye, edebdir. Hiçbir mes'elesi yoktur ki, altında bir nur, bir edeb bulunmasın! Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam ferman etmiş: $ Yani : "Rabbim bana edebi, güzel bir surette ihsan etmiş, edeblendirmiş." Evet Siyer-i Nebeviyyeye dikkat eden ve Sünnet-i Seniyyeyi bilen, kat'iyyen anlar ki: Edebin envaını, Cenab-ı Hak, Habibinde cem'etmiştir. Onun Sünnet-i Seniyyesini terkeden, edebi terkeder. L.) (Osmanlıca'da yazılışı: âdâb)
http://www.msxlabs.org/forum/x-sozluk/94919-talim-nedir.html
1 . Öğretim.
2 . Alıştırma:
"Sudan çıktıktan sonra tabanca ile nişan talimi yapardık."- Y. K. Beyatlı.
3 . askerlik Uygulamalı
olarak yapılan askerlik eğitimi:
"Eğil dağlar, eğil üstünden aşam / Yeni talim çıkmış varam
alışam."- Halk
türküsü
Büsra Sengül 10070400 (4.Sinif)
ADAB Sözlük anlamı
* تعريف الأدب :-
هو الكلام البليغ ، الصادر عن عاطفة ، المؤثر في النفوس .
* أركان الأدب الجيد :-
العاطفة الصادقة - الأفكار الجليلة - العبارات الجميلة - الخيال المصور.
* تعريف تاريخ الأدب :-
هوعلم يبحث عن أحوال اللغة وما أنتجته قرائح أبنائها من بليغ النظم والنثر في
مختلف العصور، وعما عرض لهما من أسباب الهبوط والصعود والدثور، كما أنه يُعنى
بتاريخ النابهين من أهل الكتابة واللسُن ونقد مؤلفاتهم وبيان تأثير بعضهم في بعض
بالفكرة والصناعة والأسلوب .
Kaynak: http://www.almisk.net/ar/article.php?id=2339
TA´LIM Sözlük anlamı تعليم
التعليم والتربية هو عملية يتم من خلالها بناء الفرد ومحو الأمية في المجتمع، وهو المحرك الأساسي في تطور الحضارات ومحور قياس تطور ونماء المجتمعات فتقيم تلك المجتمعات على حسب نسبة المتعلمين بها.
وقد ذكر ابن خلدون في مقدمته أن "الرحلة في طلب العلوم ولقاء المشيخة مزيد كمال في التعليم"، وأضاف بأن البشر يأخذون معارفهم وأخلاقهم وما ينتحلون به من المذاهبوالفضائل تارة علما وتعليما وإلقاء وتارة محاكاة وتلقينا مباشرة.
Kaynak: http://ar.wikipedia.org/wiki/تعليم
Büsra Sengül 10070400 (4.Sinif)
ADAB Sözlük anlami
* تعريف الأدب
Kaynak: http://www.almisk.net/ar/article.php?id=2339
TA´LIM Sözlük anlami
تعريف التعليم
التعليم والتربية هو عملية يتم من خلالها بناء الفرد ومحو الأمية في المجتمع، وهو المحرك الأساسي في تطور الحضارات ومحور قياس تطور ونماء المجتمعات فتقيم تلك المجتمعات على حسب نسبة المتعلمين بها.
وقد ذكر ابن خلدون في مقدمته أن "الرحلة في طلب العلوم ولقاء المشيخة مزيد كمال في التعليم"، وأضاف بأن البشر يأخذون معارفهم وأخلاقهم وما ينتحلون به من المذاهبوالفضائل تارة علما وتعليما وإلقاء وتارة محاكاة وتلقينا مباشرة.
Kaynak: http://ar.wikipedia.org/wiki/تعليم
الأَدَبُ
أدب (لسان العرب)
الأَدَبُ: الذي يَتَأَدَّبُ به الأَديبُ من
الناس؛ سُمِّيَ أَدَباً لأَنه يَأْدِبُ الناسَ إِلى الـمَحامِد، ويَنْهاهم عن
المقَابِح.
وأَصل الأَدْبِ الدُّعاءُ، ومنه قيل للصَّنِيع يُدْعَى إليه الناسُ: مَدْعاةٌ
ومَأْدُبَةٌ. ابن بُزُرْج: لقد أَدُبْتُ آدُبُ أَدَباً حسناً، وأَنت أَدِيبٌ.
وقال أَبو زيد: أَدُبَ الرَّجلُ يَأْدُبُ أَدَباً، فهو
أَدِيبٌ، وأَرُبَ يَأْرُبُ أَرَابةً وأَرَباً، في العَقْلِ، فهو أَرِيبٌ. غيره: الأَدَبُ: أَدَبُ النَّفْسِ والدَّرْسِ.
والأَدَبُ الظَّرْفُ وحُسْنُ التَّناوُلِ.
وأَدُبَ، بالضم، فهو أَدِيبٌ، من قوم أُدَباءَ.
وأَدَّبه فَتَأَدَّب: عَلَّمه، واستعمله الزجاج في اللّه،
عز وجل، فقال: وهذا ما أَدَّبَ اللّهُ تعالى به نَبِيَّه، صلى اللّه عليه وسلم.
وفلان قد اسْتَأْدَبَ: بمعنى تَأَدَّبَ.
ويقال للبعيرِ إِذا رِيضَ وذُلِّلَ: أَدِيبٌ مُؤَدَّبٌ
تَعليم
علم (لسان العرب)
من صفات الله عز وجل العَلِيم
والعالِمُ والعَلاَّمُ؛ قال الله عز وجل: وهو الخَلاَّقُ العَلِيمُ، وقال: عالِمُ
الغَيْبِ والشَّهادةِ، وقال: عَلاَّم الغُيوب، فهو اللهُ العالمُ بما كان وما
يكونُ قَبْلَ كَوْنِه، وبِمَا يكونُ ولَمَّا يكُنْ بعْدُ قَبْل أن يكون، لم يَزَل
عالِماً ولا يَزالُ عالماً بما كان وما يكون، ولا يخفى عليه خافيةٌ في الأرض ولا
في السماء سبحانه وتعالى، أحاطَ عِلْمُه بجميع الأشياء باطِنِها وظاهرِها دقيقِها
وجليلِها على أتمّ الإمْكان.
وعَليمٌ، فَعِيلٌ: من أبنية المبالغة.
ويجوز أن يقال للإنسان الذي عَلَّمه اللهُ عِلْماً من
العُلوم عَلِيم، كما قال يوسف للمَلِك: إني حفيظٌ عَلِيم.
وقال الله عز وجل: إنَّما يَخْشَى اللهَ من عبادِه
العُلَماءُ: فأَخبر عز وجل أن مِنْ عبادِه مَنْ يخشاه، وأنهمَ هم العُلمَاء، وكذلك
صفة يوسف، عليه السلام: كان عليماً بأَمْرِ رَبِّهِ وأَنه واحد ليس كمثله شيء إلى
ما عَلَّمه الله من تأْويل الأَحاديث الذي كان يَقْضِي به على الغيب، فكان عليماً
بما عَلَّمه اللهُ.
وروى الأزهري عن سعد بن زيد عن أبي عبد الرحمن المُقْري في
قوله تعالى: وإنه لذُو عِلْمٍ لما عَلَّمْناه، قال: لَذُو عَمَلٍ بما عَلَّمْناه،
فقلت: يا أبا عبد الرحمن مِمَّن سمعت هذا؟ قال: من ابن عُيَيْنةَ، قلتُ: حَسْبي.
وروي عن ابن مسعود أنه قال: ليس العلم بكثرة الحديث ولكن
العِلْم بالخَشْية؛ قال الأزهري: ويؤيد ما قاله قولُ الله عز وجل: إنما يخشى اللهَ
من عباده العُلَماءُ.
Büsra Keskin, 2. sinif Uluslararasi Ilahiyat
ödev 2:
Adap: Edep kelimesinin coguludur. Usul, yol, yordam, davranis, kaideler,terbiye. Ahlak ve terbiyenin gerektirdigi konusma ve hareket tarzi.
Ta´lim: Ögretmek, yetistirmek. alistirmak, belli etmek, idman