DİA İhtilâf maddesini mütalaanızın sonuçlarını maddeler halinde yazınız.
Hedef Tarih: 23 Nisan 2013
Değerlendirme: Toplam en yüksek puan 30’dur. Dönem sonu sınavı puanına eklenecektir.
İHTİLAF
Sözlükte "geride kalmak ve biri diğerinin yerine geçmek" anlamındaki half kökünden türer
İhtilaf ‘’ bir şeyin diğer bir şeyin peşinden gelmesi, gidip gelmek, ayrı görüşe sahip olmak, çekişmek, karşı gelmek, eşit olmamak, görüş ayrılığı, anlaşmazlık ‘’ gibi manalara gelir
Terim olarak ihtilaf, "söz veya davranışta birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak" demektir.
İnsanların doğuştan getirdiği tabii farklılıklar, ilmî ve felsefî görüş ayrılıkları, siyasî muhalefet ve anlaşmazlıklar mevcuttur
Literatürde kesbî ve gayri kesbî (tabii) olmak üzere iki farklı ihtilâf kavramından da söz edilir.
Yaratılıştan olması bakımından "tabii ihtilâf" diye de adlandırılabilecek olan cinsler ihtilâfı varlıkların zatlarına ilişkin farklılıklardır. Kesbî ihtilâfla fertler ve gruplar arasındaki görüş ayrılıkları kastedilir.
Birçok âyette sözü edilen ihtilâf dinî inançlarla ilgili olup, bu tür ihtilâflara düşen insanlar arasında hüküm vermeleri için peygamberlerin gönderildiği ifade edilmiştir. Peygamberlerin açıklamalarından sonra hâlâ ihtilâflarını sürdürenler ise birçok âyette kınanmıştır.
İslâm düşüncesinde dinî konulardaki ihtilâfın meşruiyeti inanç konuları ve fıkhî hükümler olmak üzere temelde İki farklı alan göz önüne alınarak değerlendirilmiştir.
Fıkıh ilminde ihtilâf icmâ ve ittifakın mukabili bir kavram olarak kullanılmakta, Kur'an ve Sünnet'in temel ilkelerinde birleşen ilim adamlarının, "müctehedün fîh" denilen içtihada açık konularda muhtelif sebeplerle ayrı kanaatler benimsemesini ifade etmektedir.
Ashap Resûlullah döneminde bile içtihadı hükümlerde ihtilâf eder. ancak Hz. Peygamber'e müracaatla ihtilâflarını hallederlerdi. Efendimizin vefatından sonra Sahabe, farklı ictihadları tenkit etmekle birlikte muhaliflerine karşı geniş bir tahammül ve hoşgörü sahibiydi; ortaya çıkan yeni bazı meselelerde ihtilâf ettikleri halde her biri diğerinin muhalefetini kınamaksızın caiz görürdü.
Kur'an'da yer alan, ihtilâf ve tefrikaya düşmeyi kötüleyen genel anlamdaki âyetleri göz önünde bulunduran Müzeni, İshakel Mevsılî, Câhiz, Zahirîler. Şîa ve Bâtınîler ihtilâfın dinde yeri bulunmadığını, aksine uzlaşmanın ve birlik olmanın emredildiğini savunmuşlardır
İhtilâfa karşı olanların önemli bir kesimi ictihad neticesi farklı görüşler benimsenmiş olmasına değil deliller ortaya çıktıktan sonra İhtilâf halinin sürdürülmesine karşıdırlar.
Deliller arasında tercihte bulunmak gibi sebeplerle ihtilâf edenlerden isabet eden iki, isabet edemeyen bir olmak üzere sevap kazanır.
İhtilâfın meşruiyetini savunanlara göre Kur'an'da müteşâbih, müşterek ve mecazi lafızların varlığı insanların ihtilâfına zemin hazırlamıştır.İhtilâf gayri meşru olsaydı bu tür ifadeler yerine daha açıkları kullanılırdı. Ayrıca aklı kullanma ve düşünme emredilmiş olup insanların farklı kapasitelere sahip bulunmaları sebebiyle ihtilâfa düşmeleri kaçınılmazdır
Hz. Peygamber'in Kur'an ve Sünnet'te cevabını bulamadıkları konularda sahabeye verdiği ictihad izninin de ihtilâfa sebep olacağı gayet açıktır.
Tevhid ve Hz. Peygamber'e iman gibi dinin temeli sayılan konularda aykırı görüş belirtmenin, icmâ gerçekleştikten sonra ona muhalefet etmek yasaklanmıştır
Dinin fürû meselelerinde ihtilâf yasaklanmış değildir
Fıkhî konularda ihtilâfların sebeplerinden bazıları şunlardır:
1. Usul farklılığı
2. Usulün meselelere tatbikindeki farklılık
3. Hadisin ulaşıp ulaşmaması
4. İçtihada dayalı hüküm verilmiş olan konularda zamanla şartların değişmesi sebebiyle müctehidlerin ictihadlarında değişiklik olması
‘’ Ümmetimin İhtilafı rahmettir’’ (Hz.Muhammed)
İhtilaf maddesi
İhtilaf kelime olarak bir meselede ayrı ayrı görüşlerin ortaya çıkması anlamına gelir. İhtilaf ve hilaf terimleri bazen benzer veya eş anlamlı olarak kullanılırsa da aralarında aralarındaki ince fark genellikle korunmaya çalışılmıştır. İhtilafın daha çok ‘farklı bir görüşe sahip olma, farklı görüşlerden birini benimseme’ anlamı taşımasına mukabil hilafın diğer görüşlere karşı bir tavır alışı ifade ettiği söylenebilir. Buna göre ihtilaf maksat aynı olmakla birlikte yöntemin farklı olmasını, hilaf ise her ikisinin de ayrı olmasını ifade eder. Bir diğer tanıma göre de delile dayanmayan aykırı görüşe hilaf, delili dayanana ise ihtilaf denmiştir. İhtilaf, varlıkların zatlarına ilişkin tabii farklılıklar olduğuna göre çok tabii bir durumdur. Bu tür ihtilafın dünya ve ahiret nizamının esasını teşkil ettiğini belirten bazı alimlere göre ‘ümmetimin ihtilafı rahmettir’. Ayrıca bütün insanların her konuda fikir birliği içerisinde olması beklenemez. Bu hem imkansızdır, hem de hayatı yaşanmaz hale getirir. Kur’an ve Sünnette Peygamberlerin açıklamalarından sonra hala ihtilaflarını sürdürenler ise birçok ayette kınanmıştır. Her ne kadar ihtilafa izin verilmişse de, Allah’ın sıfatları ve iradesi, kaza ve kader gibi konulardaki aykırı yaklaşımlar bid’at olarak değerlendirilmiştir.
Sahabe hoşgörü sahibiydi; ortaya çıkan bazı meselelerde ihtilaf ettiklerinde her biri diğerinin muhalefetini kınamaksızın caiz görür ve insanları ferdi içtihatlardan engellemeye asla çabalamazlardı. Şura prensibi de bunun neticesinde oluşmuştur. Nitekim İmam Şafii’ye göre müctehid, muhalifinin neye dayanarak görüş ileri sürdüğünü ve terk ettiği görüşü neden terk ettiğini anlamak için çaba sarf etmelidir ki kabul ettiği görüşün üstünlüğünü anlayabilsin.
Şunu da ilave etmek gerekir ki Kur’an’daki müteşabih, müşterek ve mecazi lafızlar da ihtilafa zemin hazırlamaktadır. Eğer ihtilaf caiz olmasaydı, bu tür ifadeler de yer almazdı. Dolayısıyla insanlar ben merkezcilikten çıkıp, başkasının fikirlerine de değer vermeyi öğrenmeli, zira tabiat itibariyle herkesin hemfikir olması imkansızdır.
§ Sözlükde: "geride kalmak ve biri diğerinin yerine geçmek"
§ Masdar ve isim olarak: "bir şeyin diğer bir şeyin peşinden gelmesi, gidip gelmek, ayrı görüşe sahip olmak, çekişmek, karşı gelmek, eşit olmamak, görüş ayrılığı, anlaşmazlık"
§ Terim olarak: "söz veya davranışta birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak"
§ İslâmî literatürde: İnsanların doğuştan getirdiği tabii farklılıklar, ilmî ve felsefî görüş ayrılıkları, siyasî muhalefet ve anlaşmazlıklar vs.
§ Kur'an’da: mutlak olarak geldiğinde olumsuz anlamda kullanılmış, daima birlik olmak, tefrika ve ihtilâftan kaçınmak emredilmiştir. Birçok âyette dinî inançlarla ilgilidir. insanın bu gibi konularda benimsediği görüşlere ve aldığı tavırlara bağlanmıştır.
§ Hadislerde: "Ümmetimin ihtilâfı rahmettir" à mevdu’ (bkz. Aclûnî, Keşful Hafa)
§ İtikâdî meselelerde: Eğer Allah’ın varlığı ve birliğinde ise --> Küfür
Eğer Allah’ın sıfatları, kaza ve kadar gibi konularda --> Bid’at§ Fıkhî meselelerde:
o Müctehidlerin farklı sebeplerden dolayı ayrı kanaatler benimsemeleri. Sebepler şunlar olabilir: Usul farklılığı, Usulün meselelere tatbikindeki farklılık, Hadisin müctehide ulaşmaması, İctihadi meselelerde zamanla şartların değişmesi.
o İcmâ ve ittifakın mukabili bir kavram olarak kullanılmaktadır.
o meşrû değldir diyenler: Müzeni, İshak elMevsılî, Câhiz, Zahirîler, Şîa ve Bâtınîler à çünkü Kur’an’da birlik emrediliyor, ayrılık menediliyor.
o meşrû diyenler: Ehli Sünnet à çünkü Kur’an’da müteşabih, müşterek ve mecazi lafızlar var. Herkes kendi kapasitesine göre anlıyor. Ayrıca Hz. Peygamber ashabına ictihad izni vermiştir.
§ ihtilâf kavramının mahiyet ve sebeplerine dair bazı çalışmalar:
o İbnTeymiyye, Ref’ı'l-melâm 'ani'l-eimmeti'l-cflâm
o Sa'deddin et-Teftâzânî, el-İnşâf fi't-tenbîhcole'l-esbâbi'lletî evcebeti'l-ihtilâfe beyne'l-müslimîn.
o Şah Veliyyullah ed-Dihlevî, el-İnşâf fî beyânı sebebi'l-ihtilâf
o Yûsuf el-Kardâvî, eş-Şahvetü'l-İslâmiyye beyne'I-ihtilâfi'l-meşru’ ve't-teferruk
İhtilaf kelimesi sözlükte, ''geride kalmak ve biri diğerinin yerine
geçmek'' anlamındaki half kökünden türeyen ihtilâf manasına gelir. Mastar ve isim olarak ise, ''bir şeyin diğer
bir şeyin peşinden gelmesi, gidip gelmek, ayrı görüşe sahip olmak, görüş
ayrılığı, anlaşmazlık'' gibi manalara gelir.
Terim olarak ihtilâf, ''söz ve davranışta birinin tuttuğu yoldan
başka bir yol tutmak'' demektir.
İhtilâf ve hil^f kelimeleri birbirlerine benzerler. Ancak
aralarında ince bir fark vardır. İhtilâf, ''farklı bir görüşe sahip olma,
farklı görüşlerden birini benimseme''anlamı taşır. Oysa hilâf, diğer görüşlere
karşı bir tavır almayı ifade etmektedir. İhtilâf, maksat aynı olmakla birlikte,
yöntemin farklı olmasıdır. Hilâf da ise, hem maksat hem de yöntem farklıdır.
Bir başka tanım ise ihtilâf ve hilâf arasındaki farkı şu şekilde ifade
etmektedir: delile dayanmayan aykırı görüş hilâf, delile dayanan aykırı görüş
ise ihtilâftır.
Yaratılıştan dolayı
cinslerin ihtilâfları, varlıkların zatlarına ilişkin farklılıklardır. Bu tür
ihtilâfın dünya ve âhiret dengesinin esasını teşkil ettiğini savunan alimlere
göre, '' Ümmetimin ihtilâfı rahmettir'' hadisi, ümmetin fertlerinin ilimleri ve
sanatlar konusunda farklı eğilimlere sahip olmalarını ifade eder.
Kur'ân-ı Kerîm'de mutlak anlamda zikredilen ihtilâf olumsuzdur.
Dolayısıyla Kur'ân, buna karşı olarak birlik ve beraberliğe çağırmaktadır.
İslam düşüncesinde ihtilâf inanç konuları ve fıkhî konularda
görünmektedir. İslam dünyasında, akaid konularında ve genel ilkelerde
(külliyat) ihtilâf doğru karşılanmazken, buna karşın, fıkhî konulardaki
alimlerin ihtilâfları müsamaha ile karşılanmıştır.
Fıkhî konulardaki ihtilâfların sebebi şunlardır:
1. Usul farklılığı: sarih bir nas bulunmaması halinde re'y, kıyas,
istihsan, istislâh, örf gibi unsurların kaynak olup olamayacağı konusunda
alimler ihtilâf etmişlerdir.
2. Usulün meselelere tatbikindeki farklılık: aynı usul kullanılsa
bile, bu usulün nasıl uygulanacağı konusunda alimler ihtilâf etmişlerdir.
3. Hadisin ulaşıp ulaşmaması konusu: hadislerin sıhhatı, konuyla
ilgili birçok hadisin çelismesi, ihtilâflara sebep olmaktadır.
İHTİLAF
ihtilaf : bir meselede ayrı ayrı görüşlerin ortaya çıkması anlamındadır.
Sözlükte : geride kalmak ve biri diğerinin yerine geçmek. Anlamına gelmektedir
Terim olarak ise : söz veya davranışta birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak.
İhtilaf daha çok "farklı bir görüşe sahip olma, farklı görüşlerden birini benimseme anlamına gelirken ; hilaf ise diğer görüşlere karşı bır tavır alma olayını anlatmaktadır.
Delile dayanmayan aykırı görüşe hilaf , delile dayanan ise ihtilaf denmektedir.
Ashap Resulullah döneminde bile ictihadi hükümlerde ihtilaf eder, ancak Hz.Peygamber'e müracaatla ihtilaflarını hallederdi.
İhtilafın meşruyetini savunanlara göre Kur'an'da müteşabih, müşterek ve mecazi lafızların varlığı ınsanların ihtilafına zemin hazırlamıştır.
İhtilaf
İhtilaf, bir meselede ayrı ayrı görüşlerin ortaya çıkması anlamında bir terimdir.
Sözlükte “geride kalmak” anlamlarına gelen, ihtilaf, terim olarak, “söz veya davranışta birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak” demektir.
Ancak ihtilaf kelimesi genelde hilaf kelimesi ile karıştırılmaktadır. Halbuki hilaf, delile dayanmayan, diğer görüşlere karşı bir tavır alışı ifade ederken, ihtilaf delile dayanan ve daha çok sadece farklı bir görüşe sahip olma, farklı görüşlerden birini benimseme anlamını taşımaktadır.
Kur’an ve hadislerde ihtilaf kelimsi mutlak olarak ve dini inançlarla ilgili zikredildiğinde olumsuz anlamda kullanılmıştır. Nitekim İslam daima birlik ve beraberliği öngören, tefrikadan uzak durmayı emreden bir dindir.
Kur’an’da müteşabih, müşterek ve mecazi lafızların varlığı insanların ihtilafına zemin hazırlamış olduğunu savunanlar ihtilafın meşrıiyetini de savunmuşturlar. Nitekim aklını kullanmayı emreden İslam dininde, cevabını bulamadıkları konularda ictihad kapısı açılmış ve bunun sonucunda da ihtilafa düşmeleri kaçınılmaz olmuştur. Dolayısıyla İslam’da akaid konularında ve genel ilkelerde ihtilaf doğru karşılanmasa da fıkhi konularda müctehidler arasında ortaya çıkan görüş ayrılıklarına müsamaha gösterilmiştir, hatta ihtilaf rahmet olarak görülmüştür.
Ayrı görüşe sahip olmak, görüş ayrılığı anlamına gelir. Kur’an-ı Kerimde birçok yerde geçmektedir. Terim olarak, söz veya davranışta birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak demektir.
Literatürde 2 farklı ihtilaf kavramından söz edilir.
Ehi sünnetin tersine şia ve Batıniler ihtilafın dinde yerinin olmadığını savunmuşlardır. Onlara göre dinde birlik emredilmektedir. Ancak bu fırkaların belirttiği gibi ihtilafın tamamı kötü olsaydı, şeriatın naslarda açıkca belirtilen ahkamında ihtilafın da caiz olmaması gerekirdi.
İhtilaf
İhtilaf, ‘ayrı görüşe sahip olmak’, ‘görüş ayrılığı’ anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim`de birçok yerde geçmektedir. Terim olarak, ‘söz veya davranışta birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak’ demektir.
İhtilaf ve hilaf birbirlerine çok yakın iki ifade olmalarına rağmen aralarında çok ince bir ayrım vardır.
İhtilaf: farklı bir görüşe sahip olma anlamına gelir yani burada karşı tarafa bir eylem söz konusu değildir. Burada maksat aynı olmakla birlikte yöntemin farklı olmasını ifade etmektedir. Ihtilaf delile dayanmaktadır.
Hilaf : bunun tersine var olan görüşlere karşı bir tavır sergilemektedir. Burada maksat ve yöntem tamamen birbirindn ayrıdır. Aynı zamanda hilaf delile dayanmamaktadır ve aykırı bir görüştür.
İslami literatürde ihtilaf terimi kapsamında pek çok konu ele alınmaktadır. Bunlardan bazıları, ilmi ve felsefi görüş ayrılıkları, siyasi muhalefetler gibi noktalardır.
Literatürde 2 farklı ihtilaf kavramından söz edilir.
İslam düşüncesinde dini konulardaki ihtilafın meşrutiyeti, inanç konuları ve fıkhi hükümleri kapsamaktadır. Burada örnek verecek olursak icma bir ihtilaf olgusudur.
İslam tarihinde ashab resulullah döneminde bile icthadi hükümlerde ihtilaf eder, ancak hz. Peygamber’ e müracaat ederek ihtilaflarını hallederlerdi.
Ehi sünnetin tersine şia ve Batıniler ihtilafın dinde yerinin olmadığını savunmuşlardır. Onlara göre dinde birlik emredilmektedir. Ancak bu fırkaların belirttiği gibi ihtilafın tamamı kötü olsaydı, şeriatın naslarda açıkca belirtilen ahkamında ihtilafın da caiz olmaması gerekirdi.
Fıkhi konularda ihtilafın sebeplerini sıralayacak olursak, Usul faklılığı, mesela örfün kaynak olup olmaması, usulün meselelere tatbikinde farklılık, mesela helal ve haramın boyutu, Hadisin uzlaşıp uzlaşmaması, mesela az nakledilmiş hadisler gibi. İçtihada dayalı verilmiş olan konularda, zamanla şartların değişmesi sebebiyle müçtehitlerin içtihatlarında değişiklik olup olmaması dır.
Ebu Bekir Razi
Müfessir Kimdir?Bir Müfessirin (Alimin) de tabii olarak bir Ailesi ve Hocaları vardır. Onlar her insan da olduğu gibi bir müfessirin de eğitim ve öğretim sürecinde yer alan ilk etkenlerdir. Bu çevresi müfessirin kişiliğinin belirli bir form almasında önemli bir rol taşımaktadır. Bu sayede gerek hal transferi, gerekse ahlaki ve ilmi zihniyetinin şekillenmesi mümkündür. Sonuç itibariyle bir müfessirin (Alimin), yani örnek insanın yetişmesine, sahip olduğu aile yapısı ve hocalarının etkileriyle sağlam bir temel atılmaktadır.
Bir Müfessirin eğitim öğretim sürecinin en temel taşlarından bir tanesi ezber konusu olmalıdır. Öncelikle Kur`an-ı Kerim ezberi ve ayrıca hadis, fıkıh, tefsir vs. gibi alanlardan metin ezberi bir müfessir için şarttır (metinler ise araç ilimler ve temel ilimler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır). Bu inşa, bilginin dönüştürülmesinin ve süreçlerinin başlangıcı olarak nitelendirilmektedir. Böylece bir müfessirin açıklama ve yorumlama yetisinin zemini oluşturulmuş olur.
Bir Alimin donanımını ise şu şekilde özetlemek mümkündür. Bir alim kişilik, karakter sahibi olmalı. Bazılarında şiir yazabilme kabiliyeti söz konusudur. Bazılarının ise hayata karşı olan tutumlarına göre veya toplumda yarattıkları etkilere göre lakapları olmaktadır. Önemli faktörlerden biri ise, bir alimin sadece bir alanda değil, bir çok disiplinde derin bilgiye sahip olması şartıdır.
Bir alimin müfessir olarak ders halkaları veya talebeleri olmalıdır. Aynı zamanda eserleri (tefsirleri) olmalıdır. Bir müfessir çalışmalarında ise ayetlerin nüzulü (muhtevası) ile ne kastedildiğini açıklama çabasını gütmektedir. Hedefi ise Kur`an-ı Kerim`in tarihsel bağlamındaki anlamını ortaya koymaktır. Bu çabanın, bir tefsir kitabının oluşmasıyla sonuçlanır. Bu yazılı ürün, insanın anlam arayışına bir cevap oluşturmaktadır.
Ebu Bekir Razi, tam adı Ebu Abdillah Zenüddin Muhammed b. Ebi Bekr b. Abdilkadir er-Razi olarak bilinip, Türk asıllı olduğu kabul edilmektedir. Kendisin VI. (XII.) yüzyıl içerisinde Rey`de doğduğu kabul edilmektedir ve tahsilini Semerkant ve Buhara`da tamamladığı bilinir. İşte bu durumda Razi`nin doğduğu yer ve tahsil gördüğü bölgeler, ayrıca bir de yaşadığı yüzyılın tarihsel gerçeklikleri, kendisinin alim kişiliğinin gelişmesinde etkili olmuşturlar. Müfessirimizin muhtemelen Moğol istilası sebebiyle Batı`ya göç ettiği, Mısır ve Şam`da bulunduğu, daha sonra Anadolu`ya geçerek uzun süre Artuklular ülkesinde ve büyük ihtimalle Mardin`de kaldığı kaynaklarda yer almaktadır. Razi, bulunduğu bu bölgelerde kalıp, eserlerinin bir kısmını buralarda telif etmiştir. Bu durumda yine bir alimin bulunduğu ortam, oluşturduğu eserlere yön verdiğine dikkat çekmek yerinde olacaktır. Ancak ömrünün sonlarına Konya`da bulunduğu ve Sadreddin Konyevi`nin eserinden nasiplenip, onu riyavet edebilmek için icazet sahibi olduğu bilinmektedir. Sadreddin Konyevi ile dots olan Razi`nin en belirgin özelliklerinden birisi de tasavvufi yönüdür.
Hanefi mezhebi fakihlerinden olan Razi itikadi konularda Maturidi mezhebine bağlıdır. Eserleri incelendiğinde müfessir Razi`nin belagat, şiir, edebiyat, tasavvuf, hadis, fıkıh, kelam gibi çeşitli sahalarda bilgi sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte dil bilimi ve tefsir alimi diye şöhret bulduğu bilinmektedir. Bir müfessirin donanımından bahsettiğimizde dile getirdiğimiz üzere, bir alim sadece bir alanda değil çeşitli alanlarda bilgi sahibi olması gerekmektedir. İşte Razi de tek bir alanda bilgin olmayıp, bir çok alanda bilgi sahibi olmakla bu kriteri yerine getirdiği görülmektedir.
Ayrıca Razi elde ettiği bilgileri, bir alime yakışır şekilde kendine saklamayıp, eğitim halkaları oluşturup talebelerine aktarmıştır.
Araştırmalar sonucunda Razi`nin ölüm yılı 666/1268`den sonra olduğu kabul edilmektedir.
Bir alimin, müfessirin anlam arayışına cevap oluşturan tefsiri ve eserleri mevcuttur. Kaynaklarda Razi`nin de bir çok eserinin adı yer almaktadır. Bunlardan bazılarını sıralayacak olursak,
İhtilaf
-Bir meselede ayrı ayrı görüşlerin ortaya
çıkması anlamında.
-Sözlükte "geride kalmak ve biri diğerinin
yerine geçmek" anlamına gelir
-Terim olarak ihtilâf, "söz veya davranışta
birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak" demektir.
-İhtilâf ve hilaf terimleri bazan benzer veya
eş anlamlı olarak kullanılırsa da aralarındaki ince fark genellikle korunmaya
çalışılmıştır.
·
İhtilâf; daha çok "farklı
bir görüşe sahip olma, farklı görüşlerden birini benimseme" anlamı taşır,
maksat aynı olmakla birlikte yöntemin farklı olmasıdır, delile dayanandır
·
Hilaf; diğer görüşlere karşı bir
tavır alışı ifade ettiği söylenebilir, hilaf her ikisinin de ayrı olmasını ifade
eder, delile dayanmayan aykırı görüştür
-Kur'an'da ve hadislerde ihtilâf kelimesi mutlak
olarak zikredildiğinde olumsuz anlamda kullanılmış, daima birlik olmak, tefrika
ve ihtilâftan kaçınmak emredilmiştir.
-İslâm
tarihinde ortaya çıkan ilk ihtilâfın Sakife günü halife seçiminde yaşanan, bazı
uygulamaları sebebiyle Hz. Osman'ın hilâfetinin son günlerinde ortaya çıkan,
Resûl-i Ekrem'in vefat edip etmediği ve ardından nereye defnedileceği konusunda
veya Hz. Peygamber'in ölüm döşeğinde iken tavsiyelerini yazdırmak üzere kâğıt
kalem istemesi ve Hz. Ömer'in hastalığın etkisiyle bu istekte bulunduğunu
söylemesi üzerine yaşanan ihtilâf olduğuna dair çeşitli görüşler ileri
sürülmüşse de bu ilk ihtilâf tartışmasının bütün İslâm toplumunu ilgilendiren
ayrılıklar etrafında yapıldığı anlaşılmaktadır.
- İhtilâfın meşruiyetini savunanlara göre Kur'an'da
müteşâbih. müşterek ve mecazi lafızların varlığı insanların ihtilâfına zemin
hazırlamıştır. İhtilâf gayri meşru olsaydı bu tür ifadeler yerine daha açıkları
kullanılırdı.
- Aklını
kullanmayı emreden İslam dininde, cevabını bulamadıkları konularda ictihad
kapısı açılmış ve bunun sonucunda da ihtilafa düşmeleri kaçınılmaz olmuştur.
-
İslam’da akaid konularında ve genel ilkelerde ihtilaf doğru karşılanmasa da
fıkhi konularda müctehidler arasında ortaya çıkan görüş ayrılıklarına müsamaha
gösterilmiştir, hatta ihtilaf rahmet olarak görülmüştür.
İhtilaf
kavramı, sözlükte "geride kalmak ve
diğerinin yerine
geçmek anlamına gelen half
kökünden türemiş ve masdar ve isim olarak "birşeyin
diğer bir şeyin peşinden gelmesi, gidip gelmek, ayrı görüşe sahip olmak, karşı
gelmek anlaşmazlık" anlamlarına gelmektedir.
Terim olarak ise İhtilaf, "söz veya davranışta birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak" demektir.
İhtilaf ve Hilâf terimleri bazen aynı anlamlarda
kullanılır ancak aralarında ince bir fark vardır: İhtilaf
daha çok "farklı bir görüşe sahip
olma, farklı görüşleri benimseme" anlamına gelirken Hilâf, diğer görüşlere karşı bir tavır alışı
ifade eder.
İslami literatürde ihtilaf terimi altında pek çok konuya temas edilir. Mesela, insanların doğuştan getirdiği tabiî farklılıklar, ilmî ve felsefî görüş ayrılıkları, siyasî muhalefet ve anlaşmazlıklar gibi konular, bunlardan bazılarıdır.
Literatürde kesbî (görüşler ihtilafı) ve gayri kesbî (cinsler ihtilafı)olmak üzere 2 farklı ihtilaf kavramından söz edilir. Kesbî ihtilaf da, iki hasımdan birinin görüşünün diğerininkinin aksine olması söz konusuyken, gayri kesbî ihtilaf da, iki şeyden birinin diğerinin yerini tutmasının imkânsızlığı söz konusu olmaktadır.
Kur'an'da
ve hadislerde ise ihtilaf kelimesi mutlak olarak zikredildiğinde olumsuz manada
kullanılarak tefrika ve ihtilaftan kaçınılması emredilmiştir. Kur'an'ın birçok
ayetinde geçen ihtilaf terimi, dinî inançlarla ilgilidir. Hz. Peygamberin
açıklamalarından sonra ihtilaflarını sürdürenler birçok ayette kınanmış (msl. Âl-i İmran 19-105;
Câsiye 17) ve nihâî hükmün Allah tarafından verileceği bildirilmiştir (Âl-i İmran 55; Mâide 48 ve En'âm
164. ayetlerde olduğu gibi).
İslam düşüncesinde dinî konulardaki ihtilaf, inanç konuları ve fıkhî hükümler olmak üzere 2 temel alanda değerlendirilmiştir.
İnanç konularında, Allahın varlığı ve birliği hususunda ileri sürülan aykırı düşüncelerin kişiyi İslam dışına çıkaracağı konusunda görüş birliği varken, Allahın sıfatları, kaza ve kader gibi konulardaki aykırı yaklaşımlar bid'at olarak değerlendirilmektedir.
Fıkıh ilminde ise ihtilaf kavramı, icma ve ittifakın karşıtı terimleri olarak kullanılmakta ve ictihada açık konularda müctehidlerin farklı kanaatlerini kapsamaktadır.
İctihâdî konularda ihtilaf ettiği zaman Ashab, Rasulullah'a başvurur ve böylece konu hallolurdu. Hz. Peygamberin vefatıyla birlikte ise, başvuracak bir ara bulucu kalmadığı için herkes kendi görüşünde devam etmiştir.
Fıkhî konularda ictihad'ın meşruiyeti Hicrî II. YY dan itibaren sorgulanmaya başlanmıştır. İctihadın meşruiyetini savunanlara göre Kur'an'da müteşabih, müşterek ve mecazi lafızların varlığı insanların ihtilafına zemin hazırlamıştır. İctihad gayri meşru olsaydı bu tür ifadeler yerine daha açık ifadeler kullanılırdı. Üstelik aklı kullanma ve düşünmenin emredilmiştir, aklın ve düşüncenin farklı görüşlere yol açması da kaçınılmazdır, dolyısıyla ihtilaf meşru olmaktadır.
Ayrıca, bir hadi-i Şerif'te ictihadda isabet edenin 2, edemeyenin ise 1 sevap alacağı buyrulmuştur.
İhtilaf
Bir meselede ayrı ayrı görüşlerin ortaya çıkmasıdır. Maksat aynı olur, yöntem farklı olur. Hilaf teriminde de bu iki özellik farklı olur. Bir diğer tanıma göre de delile dayanmayan aykırı görüşe hilaf, delile dayanana ise ihtilaf denmiştir.
"Ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadisi ümmetin fertlerinin ilimler ve sanatlar konusunda farklı eğilimlere sahip olmalarını ifade eder (tabii ihtilaf). Cinsler ihtilafı ise varlıkların zatlarına ilişkin farklılıklardır. Kesbî ihtilaf fertler ve gruplar arasındaki görüş ayrılıklarıdır.
Asgari müşterekler ihtilaf konularından üstündür.
Kur'an'da ve hadislerde, ihtilaf kelimesi mutlak olarak zikredildiğinde olumsuz anlamda kullanılmış, daima birlik olmak, ihtilaftan kaçınmak emredilmiştir.
İslam düşüncesinde, fıkhî hükümler konusunda ihtilaf meşrûdur ama inanç konularında ( Allah'ın varlığı ve birliği gibi konularda) ihtilaf meşru değildir.
İhtilafın meşruiyetini savunanlara göre Kur'an'da müteşabih, müşterek ve mecazi lafızların varlığı insanların ihitlafına zemin hazırlamıştır. İhtilaf gayri meşru olsaydı bu tür ifadeler yerine daha açıkları kullanılırdı. Ayrıca aklı kullanma ve düşünme emredilmiş olup insanların farklı kapasitelere sahip bulunmamaları sebebiyle ihtilafa düşmeleri kaçınılmazdır.
DIA
Ihtilaf maddesi
Bir meselede ayri ayri görüslerin ortaya
cikmasi
terim olarak: söz ve
davranışta tutulan yoldan başka bir yol tutmak.
Islam literatüründe
kesbi ve gayri kesbi ihtilafdan bahsedilir: kesbi olan fertler ve gruplar
arasindaki görüs ayriliklari-> fikhi mezheplerdeki
gibi, gayri kesbi ise varliklarin
zatlarina iliskin farklardir.
Kuran ve hadislerde ihtilaf
hep olumsuz anlamdadir ve ihtilafdan kacinmak emredilmistir. Ihtilafa düsenler
icin hüküm vermeleri icin peyg gönderilmistir, hala ihtilafi sürdürenler ise kinanmistir.
Dini konuda ihtilaf
inanc konulari ve fikhi hükpmlerdedir: Inanc konularinda biri hakli biri
hatalidir; fikhi kinularda ise ikne ve ittifakin karsiligi olarak kullanilmakta.
Islamda ilk ihtilaflar
hz peygamberin vefatindan sonra halife seciminde, peygamber vefat edip etmedigi
gibi konulardir. Bunlar disinda bireyler
arasinda ihtilaflar baslangictan beri vardir
fakat bunlar hz peygambere müracaat edip ihtilaflarini cözerlerdi.
Rasulü ekremin vefatından sonra bir arabulucu kalmadığı için artık herkes kendi
görüşünde devam etmiştir.
Sahabe dönemindede
ihtilaflar vardi. Sahabe farkli ictihadlari tenkit etmekke birlikte insanlarin
ferdi ictihadlarindan engellemeye calismazdi.
Islami ilimlerin
tesekkül etmesiyle fikhii ihtilaflarin bilinmesi fikih ilminin geregi olmustur.
Müçtehidin muhalifini dinlemekten kaçınmaması gerektiğini, onu dinleyerek
farkında olmadığı şeylerin farkına varıp düşüncesini sağlamlaştıracağını
belirtmiş(İmamı Şafi)
2yydan itibaren fikhi
konularda ihtilafin mesruiyeti sorgulanmis:
1. kuranda yer alan
ihtilafa düsmeyi kötüleyen ayetleri esas alan zahiriler, sia, batiniler gibi
gruplar ihtilafi mesru görmeyip uzaklasmayi ve birlik olmanin emredildigini
savunmuslardi
2. ihtilafin mesru
oldugunu savunanlara göre zaten kurandaki mütesabih, müsterek, mecazi lafizlarin
ihtilafa zemin hazirladigini söylemislerdir. -> hz pin kuran ve sünnette
cevabini bulamadiklari konularda sahabeye verdigi ictihad izninin de ihtilafa
sebep olacagi aciktir.
Hz. peygamber dönemi
sonrasi farkli ilim dallarindada ihtilaflar olmustur. Tefsir bunlardan biridir
-> müfessirler tefsirlerinde diger müfessirlerle karsitliklarini
belirtmislerdir, nedenini nicinini dilr getirmislerdir.
İhtilaf
Sözlükte "geride kalmak ve biri diğerinin yerine geçmek" anlamındaki half kökünden türeyen ihtilâf, masdar ve isim olarak "bir şeyin diğer bir şeyin peşinden gelmesi, gidip gelmek, ayrı görüşe sahip olmak, çekişmek, karşı gelmek, eşit olmamak, görüş ayrılığı, anlaşmazlık" gibi manalara gelir.
Terim olarak ihtilâf, "söz veya davranışta birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak" demektir.
Hilaf ß à İhtilaf:
İhtilâfın daha çok "farklı bir görüşe sahip olma, farklı görüşlerden birini benimseme" anlamı taşımasına mukabil hilafın diğer görüşlere karşı bir tavır alışı ifade ettiği söylenebilir. Buna göre ihtilâf maksat aynı olmakla birlikte yöntemin farklı olmasını, hilaf ise her ikisinin de ayrı olmasını ifade eder.
"Ümmetimin ihtilâfı rahmettir" hadisi ümmetin fertlerinin ilimler ve sanatlar konusunda farklı eğilimlere sahip olmalarını ifade eder.
Kur'an'da ve hadislerde ihtilâf kelimesi mutlak olarak zikredildiğinde olumsuz anlamda kullanılmış, daima birlik olmak, tefrika ve ihtilâftan kaçınmak emredilmiştir.
Yaratıcının varlığı ve birliği konusunda ileri sürülen aykırı düşüncelerin kişiyi İslâm dışına çıkaracağı hususunda İslâm düşünürleri arasında ittifak varken Allah'ın sıfatları ve iradesi, kaza ve kader gibi konulardaki aykırı yaklaşımlar bid'at olarak değerlendirilmiştir.
Ashap Resûlullah döneminde bile içtihadı hükümlerde ihtilâf ederlerdi. Ancak Hz. Peygamber'e müracaatla ihtilâflarını hallederlerdi. Resûl-i Ekrem'in vefatından sonra bir ara bulucu kalmadığı için artık herkes kendi görüşünde devam etmiştir. Sahabe, farklı ictihadları tenkit etmekle birlikte muhaliflerine karşı geniş bir tahammül ve hoşgörü sahibiydi. Şûra neticesi üzerinde görüş birliği sağlanan kararlara ayrı bir önem vermekle birlikte ashap bütün özel hükümlerde icmâ hasıl olmasını da asla savunmazdı.
İhtilaf
-
Sözlükte
“geride kalmak ve biri diğerinin yerine geçmek”, isim olarak da “bir şeyin
diğer bir şeyin peşinden gelmesi, gidip gelmek, ayrı görüşe sahip olmak,
çekişmek, karşı gelmek, eşit olmamak, görüş ayrılığı, anlaşmazlık” anlamına
gelir
-
Terim
olarak: “söz veya davranışta birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak”
demektir
-
Hilaf
terimi ile karıştırılsa da, hilaf “diğer görüşlere karşı bir tavır alışı” ifade
eder, ihtilafta maksat aynı yöntem farklı olduğu gibi, hilafta ikisi de ayrıdır
-
Kur’an’da
ihtilaf kelimesi olumsuz yönde kullanılmış, birlik olma ve ihtilaftan kaçınma
emredilmiştir
-
İhtilaf
itikadi konularda, Allah’ın varlığı ve birliği hususunda oluştuğunda küfür,
Allah’ın sıfatları, kaza ve kader gibi konularda ise bidat sayılmıştır
-
Fıkhi
konularda müctehidler arasında ortaya çıkan görüş ayrılıkları müsamaha ile
karşılanmıştır, burada ortaya çıkan ihtilafların sebeplerinden bazıları
şunlardır:
i.
Usul farklılığı,
ii.
Usulün
meselelere tatbikindeki farklılık,
iii.
Hadisin
ulaşıp ulaşmaması,
iv.
İçtihada
dayalı hüküm verilmiş olan konularda zamanla şartların değişmesi sebebiyle
müctehidlerin ictihadlarında değişiklik olması.
· Fıkhi konularda ihtilafların sebeplerinden bazıları şunlardır:
1. Usul farklılığı.İHTİLAF
-
Kelime
anlamı: “Bir meselede ayrı ayrı görüşlerin ortaya
çıkması”
-
Sözlükte: “geride
kalmak ve biri diğerinin yerine geçmek” anlamındaki “half” kökünden türüyor
-
Mastar ve
isim olarak: “bir şeyin diğer bir şeyin
peşinden gelmesi, gidip gelmek, ayrı görüşe sahip olmak, çekişmek, karşı
gelmek, eşit olmamak, görüş ayrılığı, anlaşmazlık”
-
Terim
olarak: “söz veya davranışta birinin tuttuğu yoldan
başka bir yol tutmak”
İhtilaf ile hilaf terimleri bazen
eş anlamda kullanılırsa da aralarında ince bir fark vardır:
-
İhtilaf
farklı bir görüşe sahip olma, farklı görüşlerden birini benimseme anlamları
taşırken, hilaf diğer görülere karşı bir tavır alışı ifade etmektedir
-
İhtilafta
maksat aynı olmakla birlikte yöntemin farklı iken hilafta her ikisi de ayrıdır.
-
Delile
dayanan aykırı görüşe ihtilaf, delile dayanmayana ise hilaf denilmiştir
Yaratılıştan olması bakımından "tabii
ihtilâf" diye de adlandırılabilecek olan cinsler ihtilâfı varlıkların
zatlarına ilişkin farklılıklardır. Bu tür ihtilâfın dünya ve âhiret nizamının
esasını teşkil ettiğini belirten bazı âlimlere göre, "Ümmetimin ihtilâfı
rahmettir" hadisi ümmetin fertlerinin ilimler ve sanatlar konusunda farklı
eğilimlere sahip olmalarını ifade eder.
Kesbî ihtilâfla fertler ve gruplar arasındaki
görüş ayrılıkları kastedilir. Fıkhî mezheplerin kendi içlerindeki görüş
ayrılıkları da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Kur'an'da ve hadislerde ihtilâf kelimesi
mutlak olarak zikredildiğinde olumsuz anlamda kullanılmış, daima birlik olmak,
tefrika ve ihtilâftan kaçınmak emredilmiştir.
İslâm düşüncesinde dinî
konulardaki ihtilâf iki farklı alanda görülmektedir:
-
İnanç
konuları: İnanç konularında ihtilaf taraflardan sadece birinin haklı,
diğerlerinin hatalı olduğu ifade edilmekle
-
Fıkhî
hükümlerde: Müçtehitlerin içtihada açık konularda muhtelif sebeplerle ayrı
kanaatler benimsemesini ifade etmektedir. Bu ihtilaflar müsamaha ile
karşılanmıştır.
İhtilâfın meşruiyetini savunanlara göre
Kur'an'da müşabih, müşterek ve mecazi lafızların varlığı insanların ihtilâfına
zemin hazırlamıştır. İhtilâf gayri meşru olsaydı bu tür ifadeler yerine daha
açıkları kullanılırdı. Ayrıca aklı kullanma ve düşünme emredilmiş olup insanların
farklı kapasitelere sahip bulunmaları sebebiyle ihtilâfa düşmeleri
kaçınılmazdır.
Fıkhî konularda ihtilâfların
sebeplerinden bazıları şunlardır:
1. Usul farklılığı.
2. Usulün meselelere tatbikindeki farklılık
3. Hadisin ulaşıp ulaşmaması.
4. İçtihada dayalı hüküm verilmiş olan konularda
zamanla şartların değişmesi sebebiyle müçtehidin içtihatlarında değişiklik
olması.
Ihtilaf ve Hilaf
Ihtilaf ayrı görüşe sahip olmak, görüş ayrılığı
anlamında.
Kuran’da birçok yerde geçiyor. Terim olarak söz veya davranışta birinin tuttuğu
yoldan başka yol tutmak.
Ihtilaf= farklı bir görüşe sahip olma, 2 taraf maksat
aynı yöntem farklı olunca, delile dayalı görüşlere sahip.
Hilaf= Diğer görüşlere karşı bir taraf olmak, maksat ve yöntem farklı.
Literatürde ihtilaf kavramı 2 sekilde:
1) Kesbi: 2 hasımdan birinin görüşünün diğerlerininkinin aksine.
2) Gayri kesbi: 2 şeyden birinin diğerinin yerini tutmasının imkansızlığı.
Kesbi ihtilafta fertler ve gruplar arasındaki görüş
ayrılıklar kastedilir.
Kuran’da ve hadiste olumsuz anlamda kullanılmış ve ihtilaftan kaçınmak
emredilmiştir.
Islam düşüncesinde 2 alanda ihtilaf vardır: inanç konuları ve fıkhi hükümler
Islam tarihinde ortaya çıkan ilk ihtilafın sahife günü halife seçiminde yaşanan
Hz. Osman’ın hilafetinin son günlerinde ortaya çıkan, Peygamber’in vefat edip
etmediğiydi.
Ashap ihtilaflarında Peygamber’e danışıp hallederlerdi.
Hilaf ilmiyle uğraşan kimse mezhebini mutlaka haklı göstermeye çalışır, zayıf
deliller güçlü olmaya çalışır. Delilsiz görüşlere sahiptir yani zayıftır.
1.
İhtilaf
·
İhtilaf, ayrı görüşe sahip
olmak, görüş ayrılığı anlamına gelmektedir. Kur’an’da birçok yerde geçiyor.
· Terim olarak “söz veya
davranıştan birinin tuttuğu yoldan başka bir yol tutmak” demektir.
· İhtilaf ve hilaf eş anlamı olsalar bile arasında ince fark vardır. İhtilaf daha çok “farklı bir görüşe sahip olma, farklı görüşlerden birini benimseme anlamına gelirken; hilaf ise diğer görüşlere karşı bir tavır alma demektir. Hilaf delile dayanmayan aykırı görüştür , ihtilaf ise delile dayanmaktadır.
İslam literatüründe ihtilaf terimi altında pek çok konu vardır bunlar;
ilmi ve felsefi görüş ayrılıkları ve siyasi muhalefet vb. dir. Literatürde iki
farklı ihtilaf kavramından söz edilir. Birincisi “kesbi” bu iki hasımdan
birinin görüşünün diğerininkinin aksine olmasıdır. Kesbi ihtilaf, fertler ve
gruplar arasındaki görüş ayrılıkları kastedilir. Kur’an’da ve hadiste olumsuz
anlamda kullanılmış ve ihtilaftan kaçınmak emredilmiştir. İkincisi “gayri
kesbi” dir. Bu iki şeyden birinin diğerinin yerini tutmasının imkânsızlığı
anlamını taşımaktadır.
Fıkhi konularda ihtilafın sebepleri:
İhtilaflar İslam toplumu için
ciddi bir tehlike