Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu´nun „Kur´an ve Bağlam“ adli eserinin konusu Kur´an ve esbabı nüzulün şimdiye kadar telif edilen eserlerin konu alış bicimi dışında -sadece tespiti ve faydalarının zikredilmesi ile iktifa etmenin yetersizliğini ve Kur’an’ın anlaşılmasında esbabı nüzul rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sebepleri ve bu konuda yeni yaklaşımlara duyulan ihtiyacı ve bunlara getirilen önerileri içerir. Yöntem olarak ise müellif 1- Vakia tespiti 2-Onun tenkidi 3-Yeni bir yaklaşım ilkeleri çerçevesinde malumat çokluğu ve malumattaki sistemsizliği izale edilebilineceğini ifade eder.
Bu eser birbirini tamamlayan ve konu bütünlüğü arzeden üç kitaptan oluşmaktadır:
1) Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-i nüzul ´un rolü
2) Sa´lebe kıssası- Esbab-i nüzul´e yeni bir yaklaşım
3) Tarihsellik ve esbab-i nüzul
Kitapta yazar esbab-i nüzul rivayetlerinin Kuranı anlamada gerekli olup olmadığı sorusu ile esbabı nüzulün ne olup ne olmadığını tespite çalışır. Burada rivayet kalıplarını inceler ve bunların Hadis Usulü acısından tenkide tabi tutulmasının bir ihtiyaç olduğunu belirtir. Sonrasında bu nüzul rivayetlerinin 1) Esbabı Nüzul rivayetleri 2) Esbabı nüzul rivayetlerinin değerlendirmeleri başlıkları adı altında tasnif edilmesinin malumat çokluğunu aza indirgeyeceğini ifade eder. Müellife göre Esbab-i Nüzulü bilmeden Kur´an-i Kerim´i özünü bilmek mümkündür. Bunun ile birlikte Kuranı Kerimi anlamada esbabı nüzulden yararlanılması ve esas ilkelerin de bilenmesi gerektiğini ifade eder.
İkinci kitapta birinci kitaptan anlatılan ilkeler ve yöntemler dahilinde bir esbab nüzul rivayeti olarak Salebe kıssasında tahlil eder. Yazar bu yöntemler ile tahlil edilen kıssanın tarihi gerçekliği olmadığını tespit eder ve kıssanın içinde barındırdığı birçok yanıltıcı unsuru gösterir.
Üçüncü kitapta ise yazar tarihsellik kavramını esbabı nüzul ile irtibatlandırarak inceler. Tarihsellik kavramı nedir, tarihi süreci ve kullanıldığı alanları anlatır. Burada ki tahlillerın amacı kavramların neligi hakkında ki netlik üzerine inşa edilebilen batıdan gelen tarihsellik kavramını günümüz kültürümüzün kodları ile kodlayarak bu alandaki zihin kirliliğini gidermektir.
Halil
BEKTAŞ
Doktora-15922740
KUR'ÂN
VE BAĞLAM
Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU'nun doktora çalışması olan
"Kur'ân ve Bağlam" adlı eserin tanıtımında, Şule
Yayınlarının Nisan 2008 İstanbul baskısı
esas alınmıştır. Eser 20X24 ebadında basılmıştır. Kur'ân ve Bağlam"
çalışması Kaynakça ile birlikte 266 sayfadır. Aynı eserin devamında İkinci
Kitap olarak "Sa'lebe Kıssası Esbâb-ı Nüzûl'e Yeni Bir Yaklaşım"
adlı çalışma (35 sayfa) ve Üçüncü Kitap olarak "Tarihsellik ve Esbab-ı
Nüzûl" (56 sayfa ) adlı eserler de
eklenmiştir. Bunlarla birlikte eser 356 sayfadır.
Çalışmanın tez adı "Kur'ân'ın Anlaşılmasında
Esbâb-ı Nüzul'un Rolu" şeklindedir. Eser; Önsöz, Giriş ve üç
bölümden oluşmaktadır.
Eserin Önsözünde, Kuran'ın Hz. Muhammed (sav)'e indirilen
ve kıyamete kadar baki kalacak son vahiy olduğu vurgulanmış, Kuran'ı bu
bağlamda anlamak isteyenlerin başta sahabeler olmak üzere Esbab-ı Nüzul
ilminden yararlanmayı önemli bir ilke olarak gördükleri belirtilmiştir. Ayrıca
Esbab-ı Nüzul ilmi, Kuranın soyut bir düşünce değil, yaşanabilir, yaşanmış bir
hakikat olduğunun delilidir denilmektedir.
Eserin Giriş bölümünde araştırmanın konusu ve önemi,
araştırmanın amacı ve araştırmanın metodu hakkında bilgiler verilmiştir.
I. Bölümde; Kuran İlimleri ve Esbab-ı Nüzul İlmi ele
alınmış, Kuran ilimlerinin doğuşu ve gelişmesi, "Kuran İlimleri" ve
"Tefsir İlimleri" kavramları açıklanmıştır.
Daha sonra Kuran ilimleri arasında Esbab-ı Nüzul ilminin
yeri tahlil edilmiş; Esbabı Nüzul ilminin tanımı, doğuşu ve gelişmesi ve
Esbab-ı Nüzul ilmine dair eserler açıklanmıştır.
Esbab-ı Nüzul Rivayetleri başlığı altında; Esbabı Nüzulü
bilmenin yolu ve Hadis İlmi Açısından Esbab-ı Nüzul rivayetleri konuları
değerlendirilmiştir. Ayrıca Esbab-ı Nüzul Kalıplari; Sebep ifade etmede nas
olan ve sebep ifade etmede nas olmayan rivayetler şeklinde irdelenmiştir.
Esbab-ı Nüzul rivayetlerinin tasnifi yapılırken;
"vücudu itibariyle tasnif etme", "bir ayet için farklı sebepler
zikredilince Hadis Usulü kriterleri uygulanarak yapılan tasnif", Şah
Veliyyullanın Yaptığı Tasnif, Tahir b. Âşûr'un yaptığı tasnif, esbab-ı nüzulün
nevileri açısından tasnif etme alt başlıklarıyla ele alınmıştır.
Bu bölümde Esbab-ı Nüzul rivayetlerinde ihtilaf edilmesi üç
alt başlıkta ele alınmıştır: Esbab-ı Nüzul ile ilgili meseleler, Esbab-ı Nüzul
ile ilgili disiplinler ve İslam kültür Tarihinde Esbab-ı Nüzul rivayetlerinin
Değerlendirilmesine Genel Bir Bakış.
Esbab-ı Nüzul ile ilgili meseleler; Taaddüt meselesi (Nüzul
sebebinin taaddüdü ve nüzulün taaddüdü), Hükmün veya nüzulün taahhürü meselesi
ve umum-husus meselesi olarak ele alınmıştır.
Esbab-ı Nüzul ile ilgili disiplinler (İlimler) ise;
Hikmet-i Teşriiyye İlmi, Mübhematu'l- Kuran İlmi ve Tenasüb ve İnsicam İlmi
olarak tahlil edilmiş, Tenasüp ve İnsicam İlmi de; Edebi zevk sahibi olmak,
Arap dilinde lisan zevki olmak ve Kuran'ın bütünlüğünü dikkate almak alt
başlıklarıyla tahlil edilmiştir.
II. Bölümde; Kuranı- Kerim'in Anlaşılmasında Esbab-ı
Nüzul Rivayetlerinin Değerlendirilmesinin Sonuçları ele alınmıştır. Genel
mülahazalardan sonra; Kuran'ın anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün yetersiz kalma
sebepleri ele alınarak; Rivayetler açısından, Umum Husus açısından,
Taaddüt-Taahhür açısından ve Tarih ilminden Yararlanma alt başlıklarıyla konu
işlenmiştir. Konu Rivayetler açısından ele alınırken de, Merfu- Müsned
rivayetler, Mürsel rivayetler, Senetlerin hazf edilmesi, Rivayetlerin tasnifine
dikkat etmeme,Rivayet sığalarına dikkat etmeme alt başlıklarıyla konu tahlil
edilmiştir.
Bu bölümde, Kuran-ı Kerimin Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul
Rivayetlerinin Doğurduğu Olumsuz Sonuçlar başlığı altında; yorum zenginliğine
engel olması, Kuran'ın evrensel hedefi olan Kuran-İnsan-Hayat bütünleşmesini
önlemesi ve Konunun istismar edilmesi (Şahısların ebedileştirilmesi ve mezhep
hareketlerine etkisi) alt başlıklarıyla değerlendirilmiştir.
III: Bölüm; "Esbab-ı Nüzule Yeni Yaklaşım"
adını taşımaktadır. Bu Bölüm de Genel Mülahazalarla başlamaktadır. Ardından
Esbab-ı Nüzul Rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesi, esbab-ı Nüzule olan
ihtiyacın sınırlarını belirleyen ilkeler (genel ilkeler, özel ilkeler), Esbab-ı
Nüzul rivayetlerinin Hadis usulü Açısından Tenkidi, Rivayetleri Tasnif Etme,
Kuran_ı Kerim'in bütününün dikkate alınması, siyak-sibakın göz önünde
bulundurulması ile Esbab-ı Nüzul ve Tarihilik kavramı başlıkları altında
incelenmiştir.
Eserin Sonuç bölümünde, Kuran ilimlerinin tamamının aynı
gayeye yönelmiş olmaları nedeniyle Kuranın anlaşılması bağlamında birbirine
tedahül ettiği belirtilmektedir. Öte yandan Kuran ilimleri, Kuranın daha iyi
anlaşılmasını amaç edindiğinden bu ilimlere dahil edilen disiplinlerin artması
da tabiidir. Çünkü her alim kendi çağının ilmi ve fikri düzeyinde elde ettiği
bilgilerle Kurana yaklaşmıştır. Böylece Kuran ilimlerine her çağın aktüel
bilgisi eklenmiş olacaktır denilmektedir.
Ayrıca Esbab-ı Nüzulün ancak sahih nakillerle
bilinebileceği, bu alanda ictihad veya re'ye yer olmadığı, esbab-ı nüzul rivayetlerinin
de sistematik bir tasnife ihtiyacı olduğu belirtilmektedir. İsrailiyat ve mevzu
hadislerin tefsirlerde yer almış olduğu gerçeğinden hareketle bu konuda
tefsirlerde yer almış olmasının o rivayetin kesinliğini ifade etmemesi
gerektiğine dikkat çekilmiştir.
Çeşitli sebeplerden dolayı Kuranın anlaşılmasında sadece
esbab-ı nüzul yetersiz kalabilmektedir. Tasnif edilmemiş rivayetlerin
karıştırılması, sebebiyet ifade eden rivayetin nas olarak umum değil husus
ifade etmesi, nüzul sebebi olarak bir ayet için bir çok rivayetin bulunması bu
sebeplerden bazıları olarak tadat edilmiştir.
Ayrıca "Bütün Olarak Kuran-ı Kerim"
kavramına göre,Kuran kelime ve ayetlerin toplamına indirmek yerine topyekun bir
bütün olarak kavranmalıdır. Ezeli ilme dayalı olarak indirilmiş ve ona göre
tertip edilmiş bir kitabın bütünlük arz eden insicamlı bir yapıya sahip olması
gayet tabiidir. Esbab-ı nüzul de bu bağlamda anlaşılmalıdır"
denilmektedir.
Esbab-ı Nüzul değerlendirmelerinde siyak-sibakı dikkate
almak yeni yaklaşımın temel ilkelerinden biri olarak zikredilmektedir.
Esbab-ı nüzul, Kuran-insan ilişkilerinin bir bölümünde
oluşmuş insanî yapıp-etmelerdir. Her zaman benzeri yapıp etmeler olabilir. Bu
tarihi yapıp etmelerden bugünün meselelerine yönelik ilkeler tespit edilmelidir.
Nüzul ortamına ait olmayan, tefsir için yapılmış esbab-ı nüzul rivayetleri ise
"düşünülmüş yorum-düşünülmüş tarihtir" tespitine yer verilmektedir.
Eser Kaynakça ile son bulmaktadır.
KUR’ÂN VE BAĞLAM
Kur’ân ve Bağlam kitabı; “Kur’ân’ın Anlaşılmasında
Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü”, “Sa’lebe Kıssası” ve “Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul”
isimli üç kitaptan oluşmaktadır.
KUR’ÂN’IN ANLAŞILMASINDA ESBÂB-I NÜZUL’ÜN ROLÜ
Bu kitapta “Kur’ân İlimleri ve Esbâb-ı Nüzûl İlmi”
başlığı altında Kur'ân-ı Kerim İlimlerinin ne olduğu, doğuşu ve gelişimi ele
alınır. Ardından Esbâb-ı Nüzûl ilminin doğuşu ve gelişimi ve Kur'ân-ı Kerim
İlimleri arasındaki konumuna belirtilir. Ayrıca Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin
ilk olarak hadis kitaplarında yazıldığı bildirilir. Sahabe nakli ve tâbiûn
nakli ile gelen bu rivayetlerin sigaları, sebep ifade etmede nass olan ve nass
olmayan şeklinde iki grupta incelenir. Esbâb-ı Nüzûl rivayetlerinin doğurduğu
olumsuz sonuçlar şu şekilde sıralanır: yorum zenginliğine engel olması, Kur’ân-İnsan-Hayat
bütünleşmesini önlemesi ve konunun istismar edilmesi. Sonuç olarak Kur'ân-ı
Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzule olan ihtiyacı Kur’ân’ın belirlemesi
gerekir ve siyak-sibak ilişkisi göz önünde bulundurularak bir bütün içinde dikkate
alınmalıdır.
SA’LEBE KISSASI (ESBÂB-I NÜZÛL’E YENİ BİR
YAKLAŞIM)
Esbâb-ı nüzûlün ne olduğu açıklanıp, Kur'ân-ı Kerim’in
anlaşılmasında esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşıma ihtiyacın ne olduğundan sözedilir.
Sonrasında Sa’lebe kıssası sunulur ve s’îre, ricâl, tarih kitaplarında bu
kıssanın nasıl ele alındığı işlenir. Bu olay üzerine üç farklı durumdan
bahsedilir: kıssanın sıhhatinde sıkıntı görmeyenler, olayın doğru ancak
kahramanın başkası olduğunu söyleyenler ve kıssanın sıhhatinden şüphe edenler.
Üçüncü bölümde hadis kitaplarından, dördüncü bölümde tefsir kitaplarından
Sa’lebe kıssası incelenir. Ancak bu kıssanın hadis usulü açısından tenkit
edilmesi, rivayetler tasnif edilmesi gerektiği belirtilir. Son olarak tarih
kitaplarından yararlanılmalı ve siyak-sibak bağlamında Kur’ânî bütünlük
içerisinde değerlendirilmelidir.
TARİHSELLİK VE ESBÂB-I NÜZÛL
İlk olarak tarihsellik kavramının ele alındığı bu
eserde tarihsellik, felsefeye ait bir kavramdır. Kavram ise, düşünme faaliyetinin
temel amacıdır. Bir kavram dil ile ifade edildiğinde terim adını alır. Bu
bağlamda tarihsellik, insanın tarih hakkında edindiği tecrübelerin ve bu alanda
oluşan düşüncelere işaret eden bir kavramdır. Bu kitapta tarihsellik kavramı
esbâb-ı nüzul çerçevesinde ele alınıp, incelenir ve kendi kültür alanımızda bu
kavramın nasıl kullanılabileceği gösterilir. Tarihsellik ve tarihselcilik
terimleri, Batı’da tabiat ilimleri ile beşerî ilimler arasındaki zıtlık,
epistemolojik bir çatışmaya dönüştüğünde ortaya çıkmış kavramlardır. Tarihsellik
ve tarihselcilik kavramları Batı’nın kültürüne ait kavramlar olduğu için, kendisini
kuşatan bu kültürel ortamdan etkilenmesi de kaçınılmazdır. Esbâb-ı nüzulün
tarihselliği; nüzûl ortamında ne gibi olaylar olmuş, hangi sorular sorulmuş,
nasıl olmuş da ayetler nâzil olmuş sorularının karşılığı ve Kur'ân-ı Kerim ile
insan ilişkilerinin bir bölümüne verilmiş ilahi cevaplardır. Yani, esbâb-ı
nüzûl-tarihsellik kavramı ilişkisine, esbâb-ı nüzulün Kur'ân-ı Kerim’in
bütünlüğü içerisindeki yeri ve insanın tarihsel bir varlık olması bağlamında
bakılmalıdır.
Vahit DEMİRAL Öğrenci No:16922716
2016-2017 Akademik Yılı Güz Dönemi Tefsir Doktora Öğrencisi
Esbab-ı Nüzul I Dersi Ödevi
Ders Danışmanı: Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
Kur’ân ve Bağlam
Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, esbâb-ı nüzul olgusunu günümüze taşıyabilmeyi amaçladığı “Kur’ân ve Bağlam” adlı eserini birbirini tamamlayan üç ayrı çalışmadan oluşmuştur. Bunlar:
Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü
Sa’lebe Kıssası - Esbâb-ı Nüzul’e Yeni Bir Yaklaşım
Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul
Yazar eseri kaleme almadan önce bugüne kadar ele alınan çalışmalardaki malumat çokluğunu ve bu malumatlardaki sistemsizliği tespit etmiş ve bu alanda bütüncül bir değerlendirme ortaya koymak adına eserini şu metoda göre oluşturmuştur:
Vakıayı Tespit
Onu Tenkid
Yeni Yaklaşım İlkeleri
1) Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü
İlk sırada yer alan bu kitap üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Kur’ân ilimleri ve esbâb-ı nüzul ilmi incelenmiş, “Bir vakıa olarak esbâb-ı nüzul nedir?” sorusuna cevap aranmıştır. İkinci bölümde Kur’ân’ın anlaşılması çabalarında esbâb-ı nüzul olgusunun oluşturduğu çerçeve ve sonuçları ele alınmış, esbâb-ı nüzule eleştirel bir yaklaşımda bulunulmuştur. Üçüncü bölümde ise esbâb-ı nüzule yeni bir yaklaşım denemesinde bulunulmuş, çözüm önerileri sunulmuştur.
2) Sa’lebe Kıssası - Esbâb-ı Nüzul’e Yeni Bir Yaklaşım
İkinci sırada yer alan bu kitapta, birinci kitaptaki değerlendirmeler uygulamalı olarak gösterilmiştir. Bunun için kaynaklarda sistemsiz bir şekilde çokça yer alan Sa’lebe kıssası üzerinde bir deneme yapılmıştır. Böylece Kur’ân’ı anlamada esbâb-ı nüzulden nasıl faydalanılabileceği hususunda ilmi bir yaklaşım ortaya konmuştur.
3) Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul
Son olarak yazar, Batı kültürüne ait olan ve günümüzde anlam kargaşasına yol açan “Tarihsellik” kavramına ve bu kavramla esbâb-ı nüzul arasındaki ilişkiye değinmiştir.
KUR’AN
VE BAĞLAM
(ÖZET
VE DEĞERLENDİRME)
Kur’an ve Bağlam eser Prof. Dr.
Ahmet Nedim SERİNSU tarafından kaleme; Kur’an’ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzulün
Rolü, Sa’lebe Kıssası – Esbab-ı Nüzule Yeni Bir Yaklaşım ve Tarihsellik ve
Esbab-ı Nüzul olmak üzere üç kitaptan müteşekkildir.
I.KİTAP
Hicri I. Asrın
sonlarından itibaren tek tek ele alınmaya başlayan Kur’an ilimleri, ulumu’l-Kur’an’ başlığı altında tek bir eserde
muhtasar olarak Zerkeşi tarafından toplanmıştır. Zerkeşi, el-Burhan fi
Ulumi’l-Kur’an isimli eserinde 74 Kur’an ilmini ele alıp incelemektedir.
Onun takipçisi Suyuti ise el-İtkan fi Ulumi’l-kur’an isimli eserinde 80
kuran ilmini inceler. Kuran ilimleri, konusu her yönüyle kuranı kerim olan,
kuranla ilgili veya kuranın içerdiği ilim ve araştırmalardan oluşan kuranın en
doğru şekilde anlaşılmasına yardımcı olmayı gaye edinen bir bilgi alanıdır. Bu
noktada tefsir ilmine de değinmek gerek çünkü tefsir ilmi kuran ilmiyle sıkı bir
ilişki içinde olmakla beraber aynı şey değildirler. Kuran ilimleri kapsamı çok
geniş olan bir kavramdır. Tefsir ilmi ise, kuranı kerimin izahını amaçlayan bir
ilimdir. Yani İlmu’t-Tefsir veya İlmu Tefsiri’l-Kur’an, Kuranı Kerimi her
bakımdan (gramer, belagat, tarih vs.) tetkik edip açıklamaya ve bildirmeye
yarayan ilimdir. Bu ilminde konusu kuranı kerimi teşkil eder. Kısacası tefsir
ilmi kuran ilimlerinden sadece biridir.
Kuran ilimlerinden
biri olarak esbab-ı nüzul ilmi, sahabe ve tabiun dönemlerinde müstakil olarak
ele alındığı ve kuranı kerimi anlama gayreti içine girenlerin mutlaka bilmesi
gereken bir ilim olarak zikredildiği görülmektedir. Şatıbi esbabı nüzul öyle
bir ilimdir ki onu bilen kuranı bilmiş olur demektedir. İlk dönemlerde rivayet
yoluyla nakledilen esbabı nüzul, tedvin döneminde de ilk eserlerin esbabı nüzul
ile ilgili olduğu kaynaklarda bize bildirilmektedir. Bu noktada esbabı nüzul
ilminin tanımını yapmak gerekirse; Nüzul ortamında meydana gelen bir hadiseye
veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde bir veya
daha fazla ayetin, tazammun etmek (hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve
özellikleri içermek), cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile
teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul
denir.
Esbab-ı nüzul
rivayetlerinin ilk kayda geçirildiği eserler tefsir kitapları değil, hadis
mecmualarıdır. Bu eserlerin tefsire ait kitap veya bab’larında nakledilen
rivayetlerin ekseriyeti esbab-ı nüzul rivayetleridir. Esbab-ı nüzul ancak sahih
nakille bilinebilir. Bu alanda içtihada, re’ye ve imal-i fikir etmeye mahal
yoktur. Yani nüzul sebebi, akılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme
veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabeden musned-merfu olarak gelen rivayettir.
Sahabenin musned-merfu olmayan esbab-ı nüzul rivayetleri, tefsir için
yaptıkları esbab-ı nüzul değerlendirmeleridir.
Nüzul sebebini
tanımamız, esbabı nüzul rivayetlerini bir tasnife tabi tutmamız, nüzul ortamını
resmeden ve vuku bulduğu günlerde ayet veya ayetlerin inmesine vesile teşkil
eden hadiseleri ayırt etmemiz, esbab-ı nüzul kavramına dâhil olmayan
rivayetleri nüzul sebepleri nevinden saymak hatasına düşmememiz bu sayede
mümkün olacaktır.
Esbab-ı nüzul rivayetlerinin sıygalarını iki gruba ayırmaktayız:
1.
Sebep
ifade etmede nass olan kalıplar (rivayetler) yani sebeb-i nüzul rivayetinin
nüzul ortamına ait olduğunun başka bir unsura ihtiyaç olmadan rivayetin
lafızlarından ve sıygalarından anlaşılabilir olması.
2.
Sebep
ifade etmede nass olmayan kalıplar (rivayetler) yani rivayette kelamın
gelişinden ve sıygadan (kalıptan) nüzul sebebi rivayeti olduğu anlaşılmaz.
Sadece ayetin tazammun ettiği mana veya manalardan birinin olduğu anlaşılır.
Bu tasnifler yapılmadığı sürece kuranı kerimi anlama sürecinde
esbab-ı nüzulden yararlanmak isteyen araştırmacı okuyucu bir tasnif karmaşasına
düşecektir. Birde esbab-ı nüzulü nevileri açısından tasnif etmek mümkündür.
1.
Nüzul
ortamına ait ve o ortamın özelliklerini yansıtan müsned-merfu hadislerden
oluşan esbab-ı nüzul rivayetleri.
2.
Ayet
veya ayetlerin manasının kapsamına giren, nüzul asrında vuku bulmuş veya
bilahare meydana gelmiş bir hadisenin re’y ve içtihad ile misal getirildiği
haberlerden oluşan (tefsir için) esbab-ı nüzul rivayetleri.
Esbab-ı nüzul rivayetleri arasında ihtilaf olduğu bir vakıadır ve
bunu iki temel sebepte toplamak mümkündür.
1.
Her
ayete bir sebep arayanların tutumları sonucu mezhep hareketleri, şahısların
ebedileştirilmesi, İsraili haberler ve uydurma (mevzu) rivayetlerin esbab-ı
nüzul alanına dâhil edilmesi.
2.
Esbab-ı
nüzulün (yukarıdaki gibi ) tasnif edilmesi. (nüzul ortamında cereyan etmediği
halde bir hadise o döneme mal edilince problem çıkması.)
Tabi bu ihtilaflara bağlı olarak bazı problemler zuhur etmiştir.
Taaddüt ve taahhür gibi, nassın umum mu yoksa husus mu ifade ettiği
meseleleridir. Bu noktadan sonra esbab-ı nüzulün kuranı kerimin anlaşılmasında
yetersiz kalma sebeplerine bakılacak olursa, bunların; Âlimler tarafından
senedsiz yapılan rivayetlerin mevcudiyeti, rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme
ve rivayetleri karıştırma, sebebiyet ifade eden nassın umum değil de husus
ifade ettiği şekilde anlaşılması, nüzul sebebi olarak bir ayet için birçok
rivayet bulunması sebebiyle ortaya çıkan nüzulün taaddüt ve taahhürü meselesi,
rivayetlerin bir kısmında görülen tarihi gerçeklere aykırılık ve zaman
bakımından uyumsuzluk gibi sebepler sayılabilir. Bu sebeplere bağlı olarak da
her ayete nüzul sebebi arama, mana bakımından sadece sebebi nüzule takılı kalma
gibi problemlerin olduğu da aşikârdır.
Tüm bunlardan
hareketle esbab-ı nüzulün kuranın anlaşılmasında bazı sıkıntılara sebep olduğu
görülmektedir. Buna karşın esbab-ı nüzulden yararlanmada ihtiyacın sınırlarını
belirleyen iki grup ilke söz konusudur. Bunları genel ve özel ilke olarak
ayırmak mümkündür.
Genel ilkeler:
1.
Esbab-ı
nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir.
2.
Esbab-ı
nüzulü bilmeden de kuranı kerimi anlamak mümkündür.
Özel ilkeler:
1.
Sebeb-i
nüzulü bilmenin muktezayı hali bilmek gibi olduğu durumlarda esbab-ı nüzul
bilinmelidir.
2.
Sebeb-i
nüzulü bilmemenin kuranın zahir nasslarını mücmel nasslar konumuna getirme
şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde ve esbab-ı nüzul bilinmelidir.
3.
Kuranı
kerimin anlaşılmasında esbab-ı nüzule olan ihtiyacı kuranı kerim
belirlemelidir.
Kuranı kerimin anlaşılması sürecinde esbab-ı nüzulün
değerlendirilmesine yeni bir yaklaşımda bulunurken zikredilen ilkeleri
tamamlayan diğer önemli iki ilke vardır. Birincisi kuranı kerimin bütünlüğünün
dikkate alınması diğeri ise siyak-sibak’ın göz önünde bulundurulması ilkesidir.
Çünkü esbab-ı nüzul rivayetleri kuranın bütünlüğü kavramı çerçevesinde
değerlendirilirken kurandaki siyak-sibakı (konteksti) görebilme imkânı sağlayan
unsurlardandır.
II. KİTAP
Bu kitapta esbab-ı nüzule yeni bir yaklaşımla salebe kıssası
incelenmektedir. Birçok kaynakta da anlatıldığı üzere salebe Hz. Peygamber
devrinde yaşamış ona gidip Allah’a kendisi için niyazda bulunmasını istemiş ve
sonuç olarak efendimizin duası üzerine Allah ona bir koyun nasip etmiş ve o
koyun çoğalıp artık Medine’ye sığmaz olmuş. Bunun üzerine salebe önce cemaatle
vakit namazlarını terk etmiş sonra ise cumaları terk etmeye başlamıştır. Hz.
Peygamber zekât toplayıcılarına ondan zekât almak üzere gönderdiğindeyse zekâtını
vermek istememiştir. Daha sonra vermek istediğindeyse Allah 9/Tevbe 75. Ayeti
inzal etmiş ve önce Hz. Peygamber daha sonra Ebu Bekir ve Ömer Sa’lebe zekâtını
almamışlardır. Salebe Hz. Osman zamanında helak olmuştur.
Sa’lebe kıssası
sire, rical ve tarih kitaplarında farklı tariklerle ve hicri 9. Yıl hadiseleri
arasında rivayet edilmektedir. Ulemanın kıssa üzerine yaptıkları
değerlendirmeler incelendiğinde iki husus öne çıkmaktadır.
a)
Sa’lebe’nin
vasıfları
b)
Hadisenin
sıhhat derecesi
Sa’lebe’nin vasıfları üzerine sire, rical ve tarih kaynaklarımızda
söylenenler şunlardır.
a)
Sa’lebe,
Beni Umeyye b. Zeyd’e mensuptur. Yani Evsli olan Ensar’dandır.
b)
Bedir
ehlindendir.
c)
Uhud ehlindendir.
d)
Mescid-i
Dırar kuranlardandır.
e)
Tebük
gazvesine katılan münafıklardandır.
f)
Dumetu’l-Cendel’de
yapılan Ukeydir b. Abdilmelik gazvesine katılan Mescidi Dırar ashabındandır.
Sa’lebe kıssasının sıhhat derecesi üzerine söylenenleri üç grupta
toplamak mümkündür.
a)
Salebe
kıssasının sıhhat derecesine kail olanlar veya bunu ima edenler.
b)
Nüzul
asrında böyle bir hadise cereyan etmiştir. Ancak kıssanın kahramanı başka bir
şahıstır diyenler.
c)
Kıssanın
sıhhatinden şüphe edenler ve bu yönde fikir beyan edenler.
Hadis kitaplarında Sa’lebe kıssasını rivayet edenler bir kısmı
kıssayı nakletmekle yetinmiş bir kısmı da kıssanın sıhhati üzerine görüş
bildirmişlerdir. Tefsir kitaplarında ise kıssayı ele alan müfessirler iki yol
takip etmiş ya Taberi’den nakletmişler ya da muhtelif tariklerle farklı
kaynaklardan almışlardır. Tarih, hadis ve tefsir kitaplarında konuyla ilgili
9/Tevbe 75. Ayetin anlaşılmasında bize müşahhas bir kanaat vermemektedir. Yeni
bir yaklaşımla konuya yönelmek gerekirse izlenmesi gereken yollar aşağıdaki
gibidir:
a)
İlk
olarak Sa’lebe kıssası rivayetleri hadis usulü açısından tenkit edilmelidir.
b)
Rivayetler
tasnif edilmelidir.
c)
Tarih
ilminden faydalanılmalıdır.
d)
Kur’ani
bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir.
Tevbe suresi 75. Ayeti kerimesini anlama çabasında doğruyu bulma
maksadıyla nakledilen Sa’lebe kıssası, ayetin anlaşılmasına yönelik yorumları
bu hadisenin sınırları içerisinde bırakmıştır. Bu sebeple müfessirlerin bu
konudaki yorumları birbirine zıt olmuş ve kuranın yorum zenginliğini tahdit
etmiştir. Hâlbuki bu ayetin sebeb-i nüzulü olarak bilinen kıssaya önerdiğimiz
ilkeler ışığında bakılmış olsaydı kuranı kerimin mana zenginliği anlaşılmış
olacaktı. Çünkü kuranı kerimle aydınlanacak hayatımızın zenginliği onun zengin
bir biçimde yorumlanmasıyla/pratiğe taşınmasıyla mümkündür.
III. KİTAP
Tarihsellik nedir sorusunu kendimize yönelttiğimizde ilk aldığımız
cevap tarihselliğin felsefeye ait bir kavram olduğudur. Buradan hareketle
felsefi bakışla kavram nedir sorusunu akla getiriyor. Kavram bir fikirdir
bilgidir. İnsan bir fikri bir bilgiyi de ancak bazı işaretlerle yani dille
ifade eder. Dille ifade ettiği zaman da bir bilgi ve fikir yükleyeceği işareti
belirler. Bir kavram dille ifade edildiğinde kavram terim adını alır. Kavram:
bir şeyin ( bir idenin, bir fikrin ) zihindeki tasarımı, terim: ise dil
aracılığıyla kavramın ifadesidir. Bir felsefi kavram olarak tarihsellik nedir?
Sorusuna herkesi tatmin edecek bir cevap vermek güçtür. Nitekim tarih
felsefesi, epistemoloji, hermenötik, linguistik gibi çeşitli alanlarla ilgisi
olan bu kavramı, bu sahalarda çalışan ilim/düşünce adamlarından hemen hepsinin
yeniden tarif etme teşebbüsü de bunu göstermektedir.
Tarihsellik ve tarihselcilik kavramlarının XVII. Yüzyıl ile XIX.
Yüzyıllar arasında tarih ilminin amacı, eğilimleri ve araştırma araçları
bakımından geçirdiği değişimler sürecinde ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Tarihsellik
ve tarihselcilik terimleri batıda tabiat ilimleriyle beşeri ilimler arasındaki
zıtlık, epistemolojik bir çatışmaya dönüştüğünde ortaya çıkmış kavramlardır.
Tarihsellik kavramını felsefi anlamıyla ilk kez kullanan Hegel’dir.
Ona göre bu kavramın iki anlamı vardır.
1)
Tarihsellik,
geçmişte olup-biten her şeyin geçmişte kalmasına rağmen etkisini devam
ettirmesi halidir.
2)
Tarihsellik,
sürekli tarihsel bir etkililiktir. Mesela Grek tinin tarihsellik karakteri,
özgürlük ve güzellik idelerine göre anlaşılabilir. Yani tarihsellik, o çağı yapan
etkililik anlamındadır.
Hegel’den başka birçok filozof tarafından farklı dönemlerde tarihselliğin
tanımı yapılmıştır.
Kuranı kerim insanı ana konu ve insana hidayet rehberi olmayı ana
gaye edinmekle tarih ve tarihsellik bağlamında temel karakteristiğini ortaya
koymuş olmaktadır. Çünkü insan her zaman geçmişe mal olacak bir şimdinin kalıcı
ve belirgin izlerini yaşatarak kendini sürdürmeye, aynı zamanda, bu gününü
dünle doğrulamak için nerden geldiğini kendinden önce neler olduğunu bulmaya
çalışan bir varlıktır. Bundan dolayı kuran hemen her suresinde insan ve toplumu
ya da onlarla ilgili olguları ve olayları anlatır. Böylelikle kuran dünü bu
günü ve yarınıyla bir bütün halinde insanı faaliyet sahası olarak görmektedir.
Kuran insanın tarihi serüveninden bağımsız değildir.
Tarihsellikle doğrudan ilişkili olan esbab-ı nüzul kıssalarının
nitelikleri zamana bağlı, gelip geçicidir. Yani nüzule sebep teşkil eden
kıssaların ve şahısların yapıp etmeleri tarihseldir. Ancak esbab-ı nüzule bu
anlayışla yaklaşmak doğru değildir. Çünkü kuran ve esbabı nüzul ilişkisi sadece
tarihsel bir bilgi değildir. Kuran vahyinin insanı ve onun varlığını reddeden
değil, aksine insanın varlığını onaylayan ve bunun şuuruna ulaştıran bir mesajı
vardır. Esbab-ı nüzul rivayetleriyle yazılacak orijinal tarih nüzul sarını en
sahih şekilde izleme imkânı verecektir. Tefsir için yapılan esbabı nüzul
rivayetleriyle yazılacak düşünülmüş tarih de çok sayıda insani faaliyeti,
kuranı kerimi anlamak isteyen insanın bakış ufkunu genişletecektir. Diğer bir
deyimle orijinal tarih bize kuran-insan-hayat bütünleşmesini gösterir,
düşünülmüş tarih ise orijinal tarihin içinde bulunulan mekâna ve zamana nasıl
uyarlandığını gösterir. Bütün bunlar ise
siyer-tarih yazımında insani faaliyet ve davranışların tarihini tespit etme
imkânı vererek insanın varlık bilincine katkıda bulunacaktır.
Sonuç olarak tarihsellik ve esbab-ı nüzulün ilişkisi hakkında
şunlar söylenebilir:
a)
Kuranı
kerim soyut bir düşünce değil aksine tarihin içinde olan insanın öz niteliğiyle
örtüşen bir hidayet rehberidir.
b)
Başka
bir kültüre ait kavramlar o kültürün bağlamından koparılamaz
c)
İlim
adamları Esbab-ı nüzul ve tarihsellik kavramlarını kullanırken bu kavramlardan
neyi kastettiklerini belirterek gereksiz tartışmaların önünü kapatmalıdırlar.
d)
Tartışmaları
yapıcı bir zemine çekerek hermenötik, semantik ve linguistik gibi beşeri
ilimlerden de faydalanılmalıdır.
e)
İslam
kültüründeki tarih anlayışı tarih felsefesi ile zenginleştirilerek orijinal
tarih ve düşünülmüş tarih arasındaki farklar açıkça ortaya konulmalıdır.
"Kur'ân ve Bağlam" Kitabı'nın Hulâsası
Kur’ân ve Bağlam Kitabı üç ayrı kitaptan meydana geliyor. Birinci Kitap “Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü” , ikinci kitap “Sa’lebe Kıssası- Esbâb-ı Nüzul’e Yeni Bir Yaklaşım” ,üçüncü Kitap “ Tarihsellik ve Esbâb-ı Nüzul” dır.
“Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı Nüzul’ün Rolü” kitabı Kur’ân ilimleri hakkında genel bir mülahaza ile başlamıştır. Kur’ân İlimlerinin doğuşu ve gelişimesi kısmında geniş bir özet niteliğinde tarihi arka plan aktarılmıştır. Bir sonraki bölümde Kur’ân ilimleri (Ulûmu’l-Kur’ân) ve Tefsir ilimleri kavramları incelemiş ve karşılaştırılmıştır. Daha sonra esbâb-ı nüzûl’ün bu ilimdeki yeri konu edilmiştir. Bu kısımda Vahidî, Zerkeşî, Suyutî, Kâfiyeci ve Şatibî’nin tanımlarına yer verilmiş ve Adnan Zarur ve Garaudy’nin tanımları da eklenmiştir. Farklı bakış açılardan aktarılan tariflerden sonra esbâb-ı nüzûlün yeni bir tanımını yapılmıştır.
“Esbâb-ı nüzûl ancak sahih nakille bilinebilir”
Bir sonraki bölümde esbâb-ı nüzul’ün kavramsal tanımı ile rivâyet sıygaları arasında kurulması gerekli bir bağ olduğu belirtilmiş ve bu sebeple esbâb-ı nüzul rivâyetlerinin kalıplarının (sıygalarının) tespit edilmesi birçok bakımdan ehemmiyet arzettiği söylenmiştir. Esbâb-ı nüzûl rivâyetlerinin sistematik bir tasnife ihtiyacı olduğu vurgulanmıştır. “En eski sebeb-i nüzûl kaynağı olarak İbn İshâk’ın Sîresi” belirtilmiştir. Tedvin döneminde ilk tefsirler yazılmaya başlandığı ve bu tefsirlerin ekseriyetinin rivayet tefsiri olduğu aktarılmıştır. İlk müfessirler âyeti tefsirinde sebeb-i nüzûl zikrederek başladıklarını ve rivâyet çokluğu sebebiyle âyetin muhtevasına münasip gördükleri rivâyetleri neklettikleri aktarılmıştır.
Esbâb-ı Nüzul Rivayetleri
Bu bölümde esbâb-ı nüzûl rivayetleri metod (usûl) açısından ele alınıp incelenmiş bu rivayetlerin nasıl bilinebileceği meseleler üzerinde durulmuştur. Esbâb-ı Nüzûl değerlendirmeleri ancak nakille bilinebileceği söylenmiştir.
Hadis Usûlü açısından Esbâb-ı Nüzûl Rivayetleri
Bu kısımda esbâb-ı nüzûl rivâyetlerin tasnifi meselesi ele alınmış, esbâb-ı nüzûlü nevileri açısından tasnif etmenin mümkünlüğünden bahsedilmiş. Bu tasnif yeni bir yaklaşım olarak görülmektedir.
Ayrıca bir diğer başlık altında esbâb-ı nüzûl rivâyetlerin ihtilâf sebeplerine değinilimiş ve iki temel sebepte toplanmasının mümkünlüğünden bahsedilmiştir. Taaddüt, taahhür, nassın umum mu yoksa husus mu ifade ettiği gibi bazı problemlere değinilmiştir. Esbâb-ı nüzûl ilmi bir diğer bölümde ise hikmet-i teşrîiye ve tenâsüb-insicâm ilimleri ilişkisinde belirtirmiştir.
Bir diğer önemli mesele olarak İmam Ahmed’in ifadesiyle karşılaşmaktayız: “Üç şeyin aslı yoktur: Melâhim, Megâzi ve Tefsir” ifadesiyle İmam Ahmed tefsir kitaplarını, Megâzi kitaplarını ve Melâhim kitaplarını kastetmiştir. Çünkü bu eserlerde hadîs imamları ve münekkit âlimler tarafından dikkatlice bir inceleme sonucu tespit edilmiş oldukça fazla miktarda zayıf ve mevzû rivâyet bulunmaktadır.
Kur’ân’ın Kerim’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzûlün yetersiz kaldığı bir diğer husus da, sebebiyet ifade eden rivâyetlerin nass olarak umum değil de husus ifade ettiği şeklinde anlaşılması olduğu belirtilmiştir. Halbuki âlimlerimizin ekseriyeti “muteber olan, lâfzın umumudur, sebebin husûsu değildir” kuralını kabul etmişlerdir. Kur’ân-ı Kerîm’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzul rivayetlerinin yetersiz kalmasının nelere sebep olduğu anlatılaya çalışıldı. Ayrıca esbâb-ı nüzûlü vâkıa olarak (olmuş olan, gerçekleşmiş olan olarak) ve doğurduğu sonuçlar açısından ele alıp incelenmiştir. Mevcut hali ile esbâb-ı nüzul bilgisi Kur’ân’ı Kerîm’in anlaşılmasında bazı sıkıntılara sebep olduğu belirtilmiştir. Kur’ân’ı Kerim’i anlama çabasında esbâb-ı nüzulden yararlanmada ihtiyacın sınırlarını belirleyen iki grup ilke söz konusu olduğu aktarılmış, bunları genel ilkeler ve özel ilkeler olarak adlandırılmıştır.
Sonuç olarak esbâb-ı nüzûl iki gurupta belirlenmiştir:
1) Esbâb-ı nüzûl rivâyetleri
2) Tefsir için olan esbâb-ı nüzûl rivâyetleri, değerlendirmeleri
Kur’ân-ı Kerîm’in anlaşılmasında esbâb-ı nüzulün değerlendirilmesinde yeni bir yaklaşımda bulunurken zikredilen bu ilkeleri tamamlayan önemli iki ilke daha olduğu zikredilmiş, bunların biri, Kur’ân-ı Kerîm’in bütünlüğünün dikkate alınması ilkesi, diğeri ise bu kavrama dahil olan, ancak ayrıca mütalaa edilmesinde fayda mülahaza edilen siyâk-sibak’ın göz önünde bulundurulması ilkesi şeklinde açıklanmıştır. Bütün olarak Kur’ân-ı Kerîm kavramına göre Kur’ân, salt (sırf) parçalarının toplamına indirgenmek yerine birleşik bir bütün, topyekün bir gestalt olarak kavranılması ifade edilmiştir.
Ezelî ilme dayalı olarak indirilmiş ve âyetleri de ona göre tertîb edilmişbir kitabın, her şeyden önce bütünlük arz eden insicâmlı bir yapıya sahip olması tabiili vurgulanmıştır. Son kısımda ise esbâb-ı nüzul tarihîlik münasebetine ele alınmıştır. Tarihîlik-tarihîcilik kavramları içinde doğup geliştikleri dünya görüşünün-görüşlerinin birer parçası olduğu vurgulanmış ve ebâb-ı nüzûl’u “orjinal yorum-orjinal tarih” ve “düşünülmüş yorum-düşünülmüş tarih” olarak ikiye ayrılmıştır.
YÜKSEK LİSANS
MERVE YAHŞİ
ÖĞRENCİ NO:16912730
KUR’AN VE BAĞLAM
KİTABI ÖZETİ
GİRİŞ
Esbab-ı Nüzul
bilgisi, Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında gerekli bir bilgi olarak görülmüştür.
Sahabe, tabiun ve tebe-i tabiin’den olan müfessirler Kur’an’ı özellikle esbab-ı
nüzul ile tefsir etmişlerdir. Hatta; başlangıçta tefsir ilmi esbab-ı nüzul
ilmini bilmekten ibaretti. Sahabe ise; nüzul ortamında bizzat yaşamış ve o
ortamın hadiselerinin içinde bulunmuş oldukları için, hadiselerin nüzul
sebeplerini müşahede etmişlerdi. Bu yüzden esbab-ı nüzulde tek kaynak
sahabedir.
Seleften bazıları, esbab-ı nuzülü bilen kimsenin Kur’an-ı Kerim’i de
bileceğini ifade etmiştir. Bu anlayışı, hicri ikinci asra kadar indirgemek
mümkündür. Önemli olan şey ise; Esbab-ı Nüzul hakkında tasavvur yoluyla
konuşmak yasak edilmemiştir. Ancak sema ve müşahede olmaksızın ‘’sebeb-i nüzulü
budur’’diyerek kabul yoluyla esbab-ı nüzul hakkında söz söylemek
yasaklanmıştır.
1-KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL’ÜN ROLÜ
Kur’an-ı Kerim’in
anlaşılmasında ‘’Esbab-ı Nüzul’’ün nasıl bir rolü olduğunu anlayabilmek için
belli başlı kavramları incelemek gerekir. Ulum’ul Kur’an da bunlardan biridir.
Kur’an ilimleri, Kur’an tefsir edilirken onu anlama çabası içerisinde ortaya
çıkmış bir kavramdı. Kur’an ilimleri, Kur’an’ın
anlaşılması ve yorumlanması için gerekli olan araçlardan biridir. Kur’an ilimleri Kur’an-ı Kerim ile alakası
bulunan bütün kavramları içine alan bir terim olarak görülmüştür. Zamanla,
Kur’an ilimleri tek tek ele alınan ve bir alanda uzmanlaşmış ‘’özel bir bilgi
alanı’’olarak görülmüştür.
Ulumu’l- Kur’an tabirinin
kavram olarak ilk defa hangi alim tarafından kullanıldığını belirlemek zordur.
Çünkü; ilk devir alimlerinde bu tabir ‘’Ulumu’t Tefsir’’anlamında
kullanılmıştır. Bu alimlerin zihninde Kur’an ilimleri bir araya toplanmıştı; bu
yüzden tek bir ‘’Ulumu’l Kur’an’’ kavramına onlarda rastlayamayız. Ancak;
Kur’an ilimleri Kur’an’ın işaret ettiği veya Kur’an’da delaleti bulunan her
bilgi sahasına tekabül etmez. Çünkü; bu ortaya çıkan her yeni gelişmeyi Kur’an
ile irtibatlandırmaya götürür. Bu da Kur’an’ı anlama çabalarında zorlamalara
sebep olur.
Ulumu’t-Tefsir ve Ulumu’l Kur’an ayrımın; Zerkeşi’nin ‘’el-Burhan’ı’’
telif etmesiyele ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Tefsir ilminin daha özel bir
kapsama alanı varken; Kur’an ilimlerinin daha genel bir kapsama alanı vardır.
Esbab-ı Nüzul ilmi ise başlardan itibaren Ulumu’l Kur’an ve Ulumu’t Tefsir
alanlarında ilk sırada incelenmiştir. Esbab-ı Nüzul ilminin kısaca tarifini
yapmak istersek şöyle ifade edebiliriz:’’ Nüzul ortamında meydana gelen bir
hadise veya Hz. Peygambere yönelik bir soruyu, vuku bulduğu günlerde, bir veya
daha fazla ayetin, hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri içermek,
cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin
nazil olduğu ortamı resmeden hadisedir.’’Esbab-ı Nüzul rivayetlerinin ilk kayda
geçirildiği yerler ‘’hadis eserleridir’’.
Esbab-ı Nüzul
eserleri, akılla idrak edilmesi mümkün olmayan, sadece işitme veya görme
suretiyle bilinebilen ve sahabiden müsned merfu olarak gelen rivayettir.
Sahabenin müsned merfu olmayan sebeb-i nüzul rivayetleriyse sebeb-i nüzul
değerlendirmeleridir. Çünkü; bu tür haberlerde bilgiyi Hz. Peygamberin
kendisinden veya diğer sahabilerden işittiklerine dair bir delil yoktur.
Sahabenin icma ettikleri esbab-ı nüzul yorumları nüzul ortamını yansıttığından
bir delildir. Tabiun’dan gelen esbab-ı nüzul rivayetlerineyse ‘’mursel’’ denir
ama nüzul ortamına ait, rey ve ictihadla bilinemeyecek bir rivayet, sahabinin
ismi anılmaksızın rivayet edilmişse bu da ‘’ref’’dir.
Esbab-ı Nüzul
rivayetlerinin sıygalarını(kalıplarını) iki gruba ayırabiliriz, zira bu konu
önemlidir; ilki ‘’sebep ifade etmede nass olan kalıplar’’ diğeri ise ‘’sebep
ifade etmede nass olmayan kalıplar.’’ İlk kategori, ayetin inişine sebep olan
hadiseyi ifade etmeyi ve manaya açıklık getirmeyi hedef edinmiştir. İkinci
kategori ise; ayetin belirttiği bir veya daha fazla manadan birini kastedip,
rivayette zikredilen sebep nüzul ortamına dahil değildir. Bu rivayetlerde siyga
ihtimalin dahilinde olduğunu ifade etmektedir. Aynı zamanda; müfessirlerin de eserlerinde
kullandıkları rivayet kalıpları farklıdır. Bundan dolayı; ayet ve ayetlerin
delalet ettiği manalar cümlelerden mütalaa edilmelidir. Buradan da anlaşılacağı
üzere, esbab-ı nüzul rivayetlerinin buraya kadar ifade edilen niteliklerini
ortaya çıkaracak sistematik bir tasnife ihtiyaç vardır.
Böyle bir tasnif iki
kısma ayrılabilir: ilki ‘’Nüzul ortamını yansıtan müsned-merfu hadislerden
oluşan rivayetler’’ ve ‘’Nüzul asrında gerçekleşmiş bir hadisenin rey ve
ictihad ile misal getirildiği haberlerden oluşan esbab-ı nüzul
rivayetleri’’dir. Esbab-ı Nüzul eserlerinde bir ihtilaf olduğu gerçektir. Bunu
iki temel sebep ile değerlendirebiliriz:’’ Her ayete bir sebep aramanın ortaya
çıkardığı mezhep hareketleri, uydurma ve israili haberler’’ diğeri ise ‘’ Nüzul
ortamında cereyan etmemiş bir hadisenin etmiş gibi gösterilmesi.’’ Gene bu
ihtilaflar sonucu, ‘’nassın umum mu yoksa husus mu ifade ettiğine
dair’’problemler ortaya çıkmıştır.
Esbab-ı Nüzul’ün anlaşılması meselesinde bir
takım meselelerin de rolü vardır. Bu meseleler ise; ‘’hikmet-i teşriye,
tenasüb-insicam, mübhematu’l Kur’an.. vs.’’dir. Bu ilimlerdeki en önemli husus;
rey ve içtihadın ön planda olmasıdır. Bu yüzden bu alanlar ihtilafa açıktır.
Surenin hangi gaye ile indiğini bilmek ve bu gayeye götüren öncülleri
araştırmak da ‘’münasebet-insicam’’ı tespit etmede gereklidir. Tarih
içerisinde, bir alimin önemle ele aldığı bir meseleyi diğeri önemsemeden
geçebilmiştir. Bu eksiklik sebebiyle de; esbab-ı nüzul ve tefsir rivayetlerinde
tereddütler oluşmuştur.
Tefsir rivayetlerini
nakleden birçok alimimiz, salah ve takva ehli oluşlarına ve ilmen
yeterliliklerine rağmen, eserlerinde birçok zayıf ve münker hadis
nakletmişlerdir. Bu sebeple; alimlerimizin eserlerinde böyle rivayet etmiş
olmaları o eserin sıhhatine delalet etmemelidir. Diğer önemli husus da;
alimlerin kendilerine ulaşan her haberi yazıya aktarmalarından amaçları,
toplamaya imkan buldukları her şeyin yok olup gitmesinden endişe etmeleridir. Bu
alimler kendilerinden sonra gelenleri de bu rivayetleri kabul etmekle yükümlü
tutmamış, senedi zikretmekle mesuliyetten kurtulacaklarını düşünmüşlerdir.
Çünkü; bu alimlerin hayatına ‘’isnad ilmi’’ tam anlamıyla yerleşmişti.
O halde; tefsir
kitaplarındaki esbab-ı nüzul rivayetleri, hadis tenkitçileri tarafından sıkı
elekten geçirilmelidir. Esbab-ı Nüzul rivayetlerindeki ilkesiz yaklaşımlardan
dolayı, bazı olumsuzluklar meydana gelmiştir. Bunlar ‘’Kur’an-ı Kerim’in
anlaşılmasında esbab-ı nüzulün yetersiz kalması’’ ve ‘’ Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzulün doğurduğu olumsuz sonuçlar’’dır. Diğer
problemler ise; ‘’senedsiz yapılan yapılan rivayetler’’ ve ‘’rivayetin
tasnifine dikkat etmeme ve karıştırmadır.’’ Kısaca rivayet çokluğu vardır ve
bu rivayetlerin tasnif edilmesi
zorunludur.
Ancak, klasik tasnif türleri bu problemleri
çözmeyecektir. Bu yüzden; esbab-ı nüzul rivayetleri türleri açısından tasnif
edilmelidir. Bir diğer problemimiz ise ‘’nassın umum değil de husus ifade
etmesi’’ olarak anlaşılmasıdır. Halbuki çoğu ulema ‘’muteber olan lafzın umumudur, sebebin hususu değildir’’ kuralını
kabul ederler. Esbab-ı nüzulün temel problemlerinden biri de; ‘’tarihi
gerçeklere aykırılık ve zaman bakımından uyumsuzluktur.’’ Bunun önlenebilmesi
için tarih ilminden yararlanılması gereklidir.
Esbab-ı
nüzul rivayetlerinin yetersiz kalmasının birtakım olumsuz sonuçları vardır.
Bunlardan biri ‘’yorum zenginliğine engel olmasıdır.’’ Her ayete nüzul sebebi arama çabaları, ayetin nüzul sebebiyle sınırlı
kalma tehlikesi ve ayetin sebebi nüzulündeki olayın çevresinde sıkışık kalmak,
en son olarak da Kur’an’ın evrensel hedefini ve insan-hayat bütünleşmesini
önlemesidir. Esbab-ı nüzul eserleri hadis camiası tarafından kritiğe tabi
tutulmadıkça, Kur’an-ı Kerimdeki görüş açısı da daralacaktır.
Esbab-ı nüzul ilminden yararlanmada iki grup
ilkeden bahsedebiliriz. İlkinde‘’esbab-ı nüzul rivayetlerinin tamamını elde
etmek mümkün değildir ve esbab-ı nüzulü bilmeden de Kur’an anlaşılabilir.’’
İkincisindeyse ‘’durumun gerektirdiğini
bilmek gibi hallerde, Kur’anı’ın zahir nasslarını mücmel naslardan ayırmada’’
esbab-ı nüzulü bilmek gereklidir.
Genel olarak buraya kadar bakıldığında;
Kur’an-ı Kerim’in bir yönü çok net bir şekilde ortaya çıkmaktadır; ‘’ Bir bütün
olarak Kur’an-ı Kerim.’’ Bu terime göre; Kur’an toplamına indirgenmek yerine
birleşik bir bütünlük olarak algılanmalıdır. Çünkü, Kur’an, parçalarının
inişinden önce, hatta onların vesilelerinin meydana gelmesinden önce, bu
parçalarının yerinin belirlenmiş olduğu, kapsamlı ve ayrıntılı bir plana göre
tertip edilmiştir. Kur’an-ı Kerim insanı hedef olan bir kitap olduğundan,
kendisini de ‘’insanlara hidayet rehberi’’ olarak tanımlamaktadır. Yani, insan
Kur’an ile beraber yaşamak ve onu anlamak isterse, yaşadığı dönemde yüzerken
‘’Kur’an o anda iniyormuş’’ gibi hissetmesi lazımdır.
Diğer bir nokta ise; esbab-ı nüzul
rivayetlerinde siyak-sibakı görebilme imkanını sağlayan unsurlardır. Çünkü,
surenin veya ayetlerin nazil olmasındaki sebeplerin bilinmesi;
siyak-sibakın(bağlamın) bilinmesine bağlıdır. Son olarak diyebiliriz ki;
esbab-ı nüzul Kur’an’ın anlaşılması için birçok fayda sağlayacaktır. Mesela
· Kur’an-ı Kerimin anlaşılmasında henüz
insanın bakışına girmemiş birçok olgu olduğu anlaşılacaktır.
·
Tefsir
çalışmalarında esbab-ı nüzulün, nüzul ortamı ve şartlarını aksettirme yönünden
sağlıklı bir şekilde yararlanılacaktır.
·
İnsani
davranışların tarihini tespit etmede yararlanılabilecektir.
·
Müfessirler
için esbab-ı nüzul alanında zikredilen ilkeleri uygulamak çok faydalı
olacaktır. Müfessirler için kendi ilkelerini ortaya koymak mümkün
olabilecektir.
2-SA’LEBE KISSASI
Tevbe suresinin 75.ayetinin nüzul sebebi olan
Sa’lebe kıssasını; sire, rical ve tarih kitapların da incelediğimizde iki husus
üzerinde durulduğu ortaya çıkmıştır: ‘’Sa’lebe’nin vasıfları’’ ve ‘’ hadisenin
sıhhat derecesi.’’ Hadis kitaplarında ise; alimlerden bir kısmı kıssayı sadece
rivayet etmekle yetinmiş, bir kısmıysa kıssanın sıhhati üzerine görüş
bildirmiştir. Tefsir eserlerindeyse; müfessirlerin çoğu kıssayı Taberi’nin ‘’tefsir
rivayetleri ansiklopedisi’’ olarak tanımlanan ‘’Camiu’l Beyan an Tefsiri Ayi’l Kur’an’’ adlı eserinden nakletmiş,
diğerleriyse kıssayı muhtelif yollarla farklı kaynaklardan almışlardır.
Müfessirleri ‘’Sa’lebe kıssasını kabul edenler ve etmeyenler’’ şeklinde iki
grupta inceleyebiliriz.
Tefsir, hadis ve sire kaynaklarındaki kıssaya
yaklaşıma baktığımızda; bu kıssanın Kur’an’ın anlaşılması noktasında yeni bir
yaklaşıma ihtiyaç olduğu görülmüştür. İhtiyaçlar bağlamında:
·
Sa’lebe
kıssasının rivayetleri hadis usulü çerçevesinde tenkid edilmelidir.
·
Kıssaya
dair rivayetler tasnif edilmelidir.
·
Tarih
ilminden faydalanılmalıdır.
·
Kur’ani
bütünlük ve siyak-sibak bağlamında değerlendirilmelidir.
Tevbe
suresi 75. ayetininin anlaşılmasında doğrunun anlaşılması için nakledilen ‘’Sa’lebe
kıssası’’ ayetin anlaşılmasına yönelik yorumları bu kıssanın içerisinde
bırakmıştır. Bu yüzden; müfessirlerin bu konudaki yorumları birbirine zıt olmuş
ve Kur’an’ın zenginliğini tehdit
etmiştir.
3-TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL
Tarihsellik; insanın varlık şartlarından
kaynaklanan, bizzat tecrübe ettiği bir durumdur. Filozoflar da var olanı tarihe
göre nitelendirmişlerdir. Tarihsellik ve tarihselcilik kavramları on sekizinci
ve on dokuzuncu yüzyıllar arasında felsefi tartışmalar içerisinde ortaya
çıkmıştır. Bu kavramlar, Batı düşüncesi içerisinde, belli bir kültürün ve dünya
anlayışının görüşüdür. Kur’an ise insan ile tabiatı, Batı’ya nazaran, bir
tutar. Her iki varlık da ona göre özünü vahiyden alır. O halde , İslam’ın
tabiata ve beşere tamamen farklı bir gözle baktığını söyleyebiliriz.
Tarihsellik esbab-ı nüzul çerçevesine
eleştirilen husus ise; Batı’nın bir takım problemlere bakarken kendi kültürü ve
değer yargısı içerisinde bakmasıdır. Bu kargaşadan kurtulabilmek ve Batı’nın
düştüğü hataya düşmemek için Türkçemize gerekli özeni göstermeli ve
zenginleştirmeliyiz. Tarihsellik aynı
zamanda oluşum süreci bakımından ortak bir kültüre aittir. Esbab-ı nüzul ile
Kur’an arasındaki tarihsellik-kültür bağlamında yapılmasa gerekenler kısaca
şöyledir:
·
Kur’an-ı Kerim soyut bir düşünce ve düşünüş
biçiminden öte; yaşanmış, yaşanılabilir ve hidayet rehberidir.
·
Başka
kültürlere ait kavramlar kullanılırken; kavramların tarihleri, içerikleri göz
önünde bulundurulmalıdır.
·
Yazarlar,
kullandıkları odak kavramlara yükledikleri anlamları açık bir şekilde ortaya
koymalıdırlar.
·
Hermenötik,
semantik, linguistik gibi beşeri ilimlerden yararlanılmalı ve bu alanlara ait
yeni kavramları yaşayabilmemiz ve içselleştirebilmemiz gereklidir.
·
İslam
kültüründeki tarih anlayışı ile Batı kültüründeki tarih anlayışını
birbirlerinden ayrı olarak yararlanılabilmesine ihtiyaç vardır. Bunun için de
tarih anlayışımızı ortaya koyan çabalara ihtiyacımız vardır.
·
Esbab-ı
nüzulden tarih-siyer bağlamında yararlanılmasına ihtiyaç vardır. Esbab-ı nüzul
bağlamında yazılacak orijinal tarih
nüzul asrını bize görme imkanı sağlayacaktır.
·
Esbab-ı
nüzul rivayetleriyle de yazılan düşünülmüş
tarih ise; Kur’an-ı Kerim’i anlamak isteyen insana yeni bir ufuk
sunacaktır.
Bütün bunlar esbab-ı nüzulün Kur’an-ı Kerim’in
anlaşılmasında oynadığı rolü ortaya koymaktadır. Çünkü yukarıda anlatılanlarla;
esbab-ı nüzul, Kur’an-ı Kerim-insan-hayat bütünleşmesini nasıl ortaya koyduğunu
açıklamaktadır. Orijinal tarih bize ‘’Kur’an-insan-hayat
bütünlüğünü’’, düşünülmüş tarih ise orijinal
tarihin içinde bulunulan mekan-zamana nasıl uyarlandığını göstermeye
çalışmaktadır.
MIZANUR RAHMAN
16922722 DOKTORA
KUR`AN VE BAĞLAM
Prof. Dr. Ahmet Nedim
Serinsu, esbâb-ı nüzul olgusunu taşıyabilmeyi amaçladığı “Kur’ân ve Bağlam”
adlı kitabini birbirini tamamlayan üç ayrı çalışmadan oluşmuştur.
Kuran-I kerim insanı olguya cevap vermek üzere
yüce Allah’in lütfuyla peygamberlere insanlığa etmeleri için indirilmiştir.
Kuran-I kerım bu bağlamda anlamak isteyen insanlar başta sahabıler tabiiler ve
tebe-i tabiiler olmak üzere esbab-ı nüzul ilminden yararlanmayı önemli ilke
addetmişlerdir.
Onların Kuran-I kerimi özellikle esbab-I nüzul
ile tefsir etmiş olmaları bu bilgi kaynağının tefsir ilmindeki hassas yerini
ortaya koymaktadır.
Bu noktadan hareketle birbirini tamamlayan üç
ayrı çalışmadan oluşan bu kitapta Kuran ilimleri ve Esbab-I nüzul kavramlarını
tanımlayarak Esbab-I Nüzul ilmini yeni bir yaklaşımla ve bütün yönleriyle
ortaya koymaya Küran’ın anlaşılmasında bu bilginin doğurduğu sonuçları
uygulamalı olarak değerlendirmeye çalışması oldu.
Esbab-I Nüzul’e yeni bir yaklaşım olarak
adlandırdığımız usulün takip edilmesi kaynaklarımızda tekrar edilegelen çok ama
sistemsiz malumatın içinden rahatça çıkılabilmesi için önemidir. Sa’labe
kıssası adıyla bilinen kıssa buna en güzel örnektir.
Ikinci kitap ise Kuran’ın anlaşılmasında
Esbab-I nüzul’ün Rolü başlıklı hocanın doktora tezi tamamlayan bir çalışması
olmaktadır. Küran-I kerim’I anlama yolunda Esbab-I nüzul’den hangi ölçüde hangi
ilkeler doğrultusunda yararlanılabilir
sorusuna ilmi cevaplar arayan okuyucu bu kitapta aradığı cevebı uygulamalı
olarak bulacaktır.
Tarihsellik kavramının doğuşu gelişimi anlamı
nedır ve bu kavramı kendi kültürümüze nasıl nakleder nasıl kullanabiliriz
sorularına bir cevap arayışıdır. Böyle bir arayışın nedeni de içerisinde
yaşamakta olduğumuz kültür buhranıdır.
Girişte üç ayrı konuya parçalanmıştır. Birinci
parçada araştırmanın konusu ve önemi vermiştir. Burada
Esbab-I nüzul bilgisi kuran-I kerimin nüzul ortamının asıl bir unsurudur.
Sahabe tabiun ve tabe-I tabiun’den olan müfessirler kuran-I özellikle esbab-I
nüzul ile tefsir etmişlerdir. Hatta başlangıçta tefsir ilmi esbab-I nüzulü
bilmekten ibaretti denilmiştir.
Araştırmanın birinci bölümünde Kür’an ilimleri ve esbab-I nüzul
ilmin incelenmiştir. Kur’an ilimleri kavramının doğuşu ve gelişimi ele alınmış
sonra da bu ilimler içerisinde esbab-I nüzul ilminin konumu araştırılmıştır. Kur’an
ilimleri hakkında açıklama başlayarak üç parçada kuran ilimlerinin doğuşu ve
gelişmesi kur’an ilimleri ve tefsir kavramlaı ve en son kur’an ilimleri
arasında esbab-I nüzul ilminin yer almıştır. Kur’an ilimlerinin doğuşu kaynağı bizzat kur’an-I kerimdir. Kur’an-I
kerim onun ne okuma ne de yazma bilmediğine “ummı peygamber” tabiri ise şehadet
eder.kur’an-I kerimin nazıl olduğu sırsında müslümanlar kutsal kitaplarını Hz.
Peygamber veya muallimler vasıtasıyla ezbarliyorlardı. Hz peygamber döneminde
hemde ashab döneminde kur’an ilimlerinin telifine gerek duyulmamıştır.kur’an-I
kerimle karıştırılabilir endişesiyle telif hareketine sıcak bakmamaktadırlar.
Nübüvvet doneminde ulumul kur’an büyle geçti.
Hicri 11.asra kadar ülümul kuran istılahı zuhur etmemiştir. Ülumul
kur’an kavramının bugünkü araştırmalarımızda kullanıldığı şekilde zerkeşi
sayesinde vukubulmuştur. Tefsir ilimleri kavramı ise kur’anın izahini amaçlayan
bir ilimdir. O halde tefsir ilmi ise meşgul olan kimse kur’an ilimlerden
yararlanmak mecburiyetindedier.
Ikinci bölümünde kur’an-I kerim’in anlaşılmasında esbab-I nüzul
rivayetlerinin değerlendirilmesinin sonuçları A. kur’an-I kerimin
anlaşılmasında esbab-I nüzulün yetersiz kalma sebepleri ve B. kur’an-I kerimin
anlaşılmasında esbab-I nüzul rivayetlerinin doğurduğu olumsuz sonuçlar şöyle
1.yorum zenginliğine engel olması 2.kur’an-I kerimin evrensel hedefi olan
kuran-insan-hayat bütünleşmesini önlemesi 3. Konunun istimsar edilmesı mesela.
Üçüncü bölümde ise esbab-I nüzule yeni bir yaklaşım denemesinde
bulundu. Burada esbab-I nüzul meselesine bu acıdan ve güncel yani içinde
bulunduğumuz şartlar içinde Kur’an-I kerimin anlaşılması çabalarında bir
katkısı ve anlamı olacak şekilde yaklaşmaya gayret edildi. Bu başlıkta A.
esbab-I nüzul rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesi B. Kur’an-I kerimin
bütünlüğünün dikkate alınması . Bütünlük teriminin felsefı tanımını şöyle
yapmak mümkündür . bir nesnenin tüm temel özelliklerini yanlarını ve
ilişkilerini kucaklayan bu nesnenın hususı benzersiz karaktarını belirleyen ona
organize bir yapı kazandıran ve bu unsurların bir araya gelmesiyle varlık
kazanan şeydir.
Bütün olarak kur’an-I kerim
Bütün olarak kur’an-I kerim kavramı kuranın tüm özelliklerini
yanlarını ve bütünlüğüne ait vecheleri ve bunlar arasındaki ilişkileri kucaklayan
kendisinin hususi muciz vahiy mahsulü karakterını belirleyen tastamamlık kendi
iç kesinliği ve bunların tümünün oluşturduğu bir sistem anlamındadır. Ayrıca
siyak-sibak’in göz önunde bulundurulması ve esbab-I nüzul ve tarihsellik
kavramı da açıklamış oldu .
Ikinci kitaptada ise esbab-I nüzule yeni bir yaklaşım başlığın
altında esbab-I nüzul ortamında meydana gelen bir hadise veya Hz. Peygambere yönetilmiş
bir soruya vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin hadıseyi soruyu
kapsayan nitelik ve özellikleri içermek cevap vermek veya hükümünü açıklamak
üzere inmesine vesile teşkil eden vahyin nazil olduğu ortamı resemden hadisedir
diye esbab-I nüzulun bir tarif oldu.
Salebe hadise : salebe Hz. Peygamber’ın huzuruna gelip hemen
Allahtan zengin olmak istemiş ve bunun üzerine rasulullah dua etmiş .o da davar
edinmiş ve çoğaldıkça çoğalmış . sonar Hz. Osman zamanında helak olmuş.
Sonuçtada tefsir rivayetlerinin eserlrinde nakleden müfassirlerimiz bir çoğu
ilim yeterliliklerine salah ve takva ehli oluşlarına rağmen zayıf garıb münker
ve israili birçok hadis zikretmişlerdir. Hatta mevzu hadis naklettikleri
vakidir. O halde alimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş
olmaları her zaman o rivayetin sıhhatine delil teşkil etmemelşdir.
Üçüncü kitapta tarihsellik problem ve açıklanması oldu. Burada
kavram ve terim kelimelerin şöyle bir açıklaması oldu: kavram insanı bir yapıp
etme olarak düşünme faaliyetinin temel aracıdır. Çünkü kavram her türlü
tecrübenin ve bir o kadar da varolanların durumunun hepsinin üzerinede ceryan
eden bir olayı hazırlayarak düşüncenin oluşması ve ondan başka fikirlerin
doğmasını sağlar. O halde kavram bir fikirdir bir bilgidir. Insan bir fikiri
bir bilgiyi de ancak bazı işaretlerle yani dille ifade eder. Dille ifade ettiği
zaman da bir bilgi ve fikri yükleyeceği işareti belirler. Bir kavram dille
ifade edildiğine terim adını alır.
Tarihsellik de tarih yapan bir varlık olarak insanın tarih hakkında
edindiği tecrubelerin ve bu alanla ilgili bütün durumların üzerinde ceryan eden
zihni faaliyetinin sonucu oluşan düşünce ve ondan doğan fikirlere işaret eden
bir kavramdır.
Sounçtada kur’an-I kerim insanın tarihsel bir varlık olduğunun ve
bunun da insanın varlık koşullarından biri bulunduğunu belirtir. Aslında kur’an
insanın sadece tarihsel varlık koşulu ile değil bütün varlık koşulları ile
uyumlu olan ve o koşullara cevap veren ilahi bir mesajdir. Esbab-I nüzul
rivayetleri ile yazılacak “orijinal tarih nüzul asrını en sahih şekilde izleme
imkanı verecektir.
Emine
ÖZBEK SERT
Doktora:
15922717
KUR’AN
VE BAĞLAM
Esbab-ı
nüzul tefsirciler tarafından son derece önemsenmiş, bir kimsenin Kur’an-ı
tefsir edebilmesi için bu bilgiye sahip olması gerekli görülmüştür. Bu alana
dair eserler, nüzul çağı ve nüzul ortamını sonraki nesillere anlatmak,
nakletmek amacıyla telif edilmişlerdir. Böylece o dönemin sosyal, siyasal ve
iktisadi yapısı, o dönem insanının zihnini dolduran, oluşturan kavramlar tesbit
edilmiş ve kayda geçirilmiş olmaktadır.
Esbab-ı
nüzul ancak sahih nakille bilinebilir. Bu alanda içtihada, re’ye ve imal-i
fikir etmeye mahal yoktur. Yani nüzul sebebinin akılla idrak edilmesi mümkün
değildir. Sadece işitme veya görme yoluyla bilinebilen ve sahabiden
musned-merfu olarak gelen rivayetlerdir. Esbab-ı nüzul hakkında tasavvur
(zihinsel kurgulama, tasarım) yoluyla konuşmak yasak edilmemiştir. Ancak sema
ve müşahede olmaksızın “sebeb-i nüzulü budur” diyerek kabul yoluyla esbab-ı nüzul
hakkında söz söylemek yasaklanmıştır.
Esbab-ı
nüzul rivayetleri dahil tefsir rivayetlerini eserlerinde nakleden
müfessirlerimizin birçoğu ilmi yeterliliklerine, salah ve takva ehli olmalarına
rağmen zayıf, garib, münker ve İsraili bir çok hadis zikretmişlerdir. Hatta
mevzu hadis naklettikleri vakidir. O halde alimlerimizin bir tefsir haberini
eserlerinde rivayet etmiş olmaları, her zaman o rivayetin sıhhatine delil
teşkil etmemektedir. Bu rivayetlerin doğru bir şekilde değerlendirilememesi
nedeniyle ortaya çıkan sorunu çözmek için, nüzulün teaddüdü ve nüzul sebebinin
teaddüdü gibi ilmi gerçekliği ve mantıki tutarlılığı olmayan açıklamalarda
bulunulmuş bu ise sorunu çözmek yerine bir başka sorunu ortaya çıkarmıştır.
Bu vb. sebeplerden
dolayı Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında esbab-ı nüzul rivayetlerinin
değerlendirilmesinde yeni bir usul gereklidir. Yeni bir usul ile tefsir
kitaplarında gereksiz pek çok rivayet temizlenmiş olacaktır.
Tarihsellik,
müellifin tespitine göre, bir kavram olarak oluşum süreci bakımından ortak
kültüre; anlam içeriği dolayısıyla da özgü kültüre ait bir kavramdır. Aslında
bu bütün kavramlar için reel, somut bir durumdur. Esbab-ı nüzul de tarihsel
olarak Kur’an-insan ilişkisinin bir bölümünde oluşmuş insani yapıp etmelerdir.
Dolayısıyla her mekan-zamanda benzeri yapıp-etmelerle temelde benzerlik
gösterir. Aslolan bu tarihsel yapıp etmelerden, vahyin insanla ve hayatla bu
ilişkisinden bugünün insan meselelerine yönelik ilkeleri tesbit edebilmektir.
Müellife
göre, esbab-ı nüzul-tarihsellik kavramı ilişkisinde özellikle vurgulanması
gereken bir konu da, Kur’an-ı Kerim’in soyut bir düşünce ve düşünüş biçimi
değil, yaşanmış yaşanabilir ve yaşanacak, insanın öz niteliğiyle örtüşen bir
hidayet rehberi olduğudur.
KUR’AN VE BAĞLAM HÜLASASI
Bu çalışma bir giriş,üç kitap, üç bölüm
ve bir sonuçtan oluşmaktadır.Yazar, önsöz kısmında, insanın tarih
boyunca olduğu gibi şu anda da kendisi, kainat ve hayat hakkındaki sorulara
cevap aradığını, İlâhî vahyin, bu insanî ihtiyaca cevap vermek üzere indirildiğini,
Kur’ân-ı Kerîm’i bu bağlamda anlamak isteyen insanların, Kur’ân-ı Kerîm’i
özellikle Esbâb-ı Nüzul çerçevesinde değerlendirmelerinin gerekliliğini dile
getirmiştir.Üç kitaptan oluşan bu çalışmada yazar,birinci kitapta,
Kur’an’ı Kerim’i anlamaya çalışan araştırmacıların Esbab-ı Nüzul’den nasıl
faydalanacakları hususunda alanında ilk olan bu kitaptan yararlanmaları
amacıyla kaleme aldığını belirterek Esbab-ı Nüzulün rolü incelenmiştir. İkinci
kitapta yeni bir esbab-ı nüzül yaklaşım yönteminin örneklemi için Sa’lebe
Kıssası’nı inceleyerek usulün uygulanmasını göstermiştir. Üçüncü kitapta ise
Tarihsellik kavramı ile ilgili sorulara cevap aranmış, cevaplar aranırken
tarihsellik kavramı, esbab-ı nüzul bağlamında incelenmiştir
BİRİNCİ KİTAP:
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINDA
ESBAB-I NÜZULUN ROLÜ
Esbab-ı Nüzul ilmi, Kur’an’ın nüzul
safhasında ana unsuru teşkil etmiştir. Çünkü Kur’an’ın anlaşılmasında veya
tefsirinde sahabe, tabiin, tebe-i tabiin esbab-ı nüzule başvurmuşlardır.
Hz. Ali, Abdullah b. Mes’ud, Abdullah b.
Abbas gibi sahabiler, ‘’Kur’an’da inen her ayetin kim hakkında ve nerede nazil
olduğunu bildiklerine dair ‘’rivayetler de vardır.
Esbab-ı Nüzul ilmi, Kur’an’ın
anlaşılmasında önemli bir rol oynadığından bu ilme vakıf olmak Kuranı anlama ve
yorumlamada büyük kolaylıklar sağlayacaktır.
BİRİNCİ BÖLÜM:
KUR’AN İLİMLERİ VE ESBAB-I NÜZUL İLMİ
Ümmi olan bu peygambere inen ilk emrin
‘’Yaratan Rab’ının adıyla oku…[4] olması oldukça manidardır. Efendimiz
bu siyaseti bu ilk vahiyle birlikte ortaya koymuş, Bedir deki esirlerin okuma
yazma bilenlerin on Müslüman çocuğuna okuma yazma öğretmeleri karşılığı serbest
bırakılmaları bunun en güzel örneğidir.Ayrıca Mescidi Nebevide eğitim
öğretim için ‘’suffe ‘’ denen yerleri inşa etmesi bu siyasetinin bir başka
öneli destekçisidir.
Açık bir dille peyderpey inen Kur’an’ı
öğrenen ashab, anlayamadıkları yeri efendimize sorarak öğreniyorlardı.
Öğrendiklerini yaşadıktan sonra ezberliyor, başka ayetlere öylece geçiş
yapıyorlardı.
İlk Muallimin içlerinde yaşıyor olması
Kur’an ve ilimlerini tedvin ihtiyacı olmamıştır. Bu ilimler Arap dili ve
meydana gelen vakıalara binaen Resulullah’ın tefsiridir. İlk şahitleri olan
ashab elbette bunları en iyi bilenlerdi.
Hz. Ebubekir döneminde Kur’an bir araya
getirildi.Hz.Osman döneminde çoğaltıldı.Hz. Ali ve sonraki dönemlerde
harekeleme- noktalama işine başlandı.
Tabiin de sahabilerin öğretisine binaen
hal ve hareketleriyle ve de kavilleri ile Kur’an’ı tefsir etmeye
çalışmışlardır. Adeta bunu da arkadan gelen nesillere telkin etmişlerdir. Zaten
hemen sora gelen nesillerde bunun semeresini görmekteyiz. İlk semereler Kur’an
ilimlerine yönelik Kur’an’a noktalama ve hareke konmasıyla neş’et etmiş, diğer
Kur’an ilimleri olan esbab-ı nüzul, Mekki-Medeni,nasih-mensuh gibi ilimler
takip etmiştir. Kur’an’ın anlaşılmasında diğer disiplinler müteakip asırlarda
çoğalmıştır. Bu da tabi bir sonuçtur.
Ulumu’l-Kur’an’ın sistematik olarak
h.8.asırda vuku bulduğu, tercih edilen bir görüştür.Ancak selefi salihinin ve
mütekaddimun alimlerinin de sistematik olmayarak bu ilmi kullandıkları
gözlemlenir.
Bununla beraber Ulumu’l-Kur’an ile
Ulumu’t-Tefsir arasında bir ilişki söz konusudur. Ulumu’l-Kur’an
Kur’an’ın bütün ilim ve araştırmalarıyla alakalı iken, Ulumu’t-Tefsir ise
sadece Kur’an’ın anlaşılmasına yönelik bir ilimdir.
Kur’an ilimleri arsında esbab-ı nüzul
ilminin sahabiler kanalıyla müşahede olunan olaylara binaen zuhur etmesi,
tabiine şifahi olarak öğretilmesi ehemmiyetini ortaya koymaktadır.Ayrıca
Esbab-ı nüzul ilminin nakli ilimlerden olduğunun da göstergesidir.
ESBAB-I NUZUL
İLMİ, TANIMI,DOĞUŞU VE GELİŞİMİ
Esbab-ı Nüzulün
tarih boyunca birçok tarifi olmuştur. Farklı tariflerden yola çıkarak esbab-ı
nüzulün tarifini yapacak olursak :
‘’ Nüzul ortamında meydana gelen
bir hadiseye veya Hz. Peygamber’e yöneltilmiş bir soruya, vuku bulduğu günlerde
bir veya daha fazla ayetin, hadiseyi-soruyu kapsayan nitelik ve özellikleri
içermek, cevap vermek veya hükmünü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden
ve vahyin nazil olduğu ortamı resmeden hadiseye sebeb-i nüzul denir.’’
Gelişim ve Doğuşuna gelince;Esbab-ı
nüzul Kur’an’la paralel olarak gelişim göstermiştir. Tedrici inen Kur’an,
hayatla beraber canlı örnekler ve derslerle, insanın kalbine ve şuuruna hitap
etmiştir.Kur’an nüzul olurken,dönemin edebi geleneklerini, zevklerini kaile
alarak hitap etmiş, etkisini edebi yönden de göstererek bu alanda da icazını
göstermiştir. Bu da bizlere Kur’an’ın anlaşılmasında Arap dili belağatının ve
de şirinin anlaşılması önemini ortaya koymaktadır. Bundan anlaşılıyor ki,
dönemin insanları bu bilgilere vakıf oldukları için Kur’an’ı daha iyi
anlıyorlardı. Doğal olarak ayetlerin hangi şartlar çerçevesinde nazil
olduklarını öğrenmek istemişlerdir.
Efendimizin vefatından sonra İslamiyet’i
kabul edenler Peygamberler ve Kur’an’da ki kıssalar hakkında bilgiyi
sahabilerden öğrenmeye çalışmışlardır. Bu da zamanla bu ilimleri tedvin edecek
insanlar çıkmış, bu bilgilerde bir disiplin halini almıştır.
Sonuç olarak birçok ilimle( hadis, kur’ an
ilimleri, tarih...) münasebeti bulunan esbab-ı nüzul ilmini, tarihi seyrinde
görülen bu münasebetlerden soyutlamak mümkün değildir.Ancak bütünlük çerçevesi
içinde ele alınırsa en sağlıklı sonuçlara ulaşılabilir.
ESBAB-I NÜZUL
RİVAYETLERİ VE
ESBAB-I NÜZULÜ
BİLMENİN YOLU
Yazar, esbâb-ı nuzûlü bilmenin yolunun ancak rivayet yani nakil yolu ile mümkün
olacağını dile getirmiştir. Nuzûl sebebi akılla idrak edilmesi mümkün olmayan,
sadece işitme veya görme suretiyle bilinebilen ve sahabîden gelen rivayettir.
Böyle bir rivayet, Hz. Peygamber’den bildirilmiş hükmünde kabul edilir, yani
merfû sayılır. Sahabe bilgisinde bulunan bu ilim tâbiîler tarafından da
nakledilmiştir. Bunlar da mürsel hükmündedir.
- Esbâb-ı Nuzûl
Rivayetlerinin Tasnifi
a. Vurûdu ile tasnif etme
b. Bir ayet için çeşitli sebepler
zikredildiğinde hadis usûlü kriterleri uygulanarak yapılan tasnif
c. Şah Veliyullah Dihlevî’nin tasnifi
d. Tâhir b. Âşûr’un tasnifi
e. Esbâb-ı Nuzûlü nevileri açısından
tasnif etme
- Esbâb-ı Nuzûl Rivayetlerinde İhtilaf Edilmesi
Tefsirde iki türlü ihtilaf vardır: a)
Nakle dayanan ihtilaf (Sahih, zayıf ve uydurma haberleden kaynaklanan ihtilaf);
b) İstidlâlden doğan ihtilaf (Nakle dayanmayan ve akılla yapılan
yorumlardan kaynaklanan ihtilaf)
Esbâb-ı nuzûl
rivayeterinde ihtilaf edilmesindeki iki temel sebep: 1. Her ayete sebep
arayanların tutumları sonucu mezhep hareketleri, şahısların ebedîleştirilmesi,
israilî haberler ve uydurma rivayetlerin esbâb-ı nuzûl alanına dahil edilmesi;
2. Esbâb-ı nuzûl rivayetlerinden nuzûl ortamına ait olanlar ile tefsir için
yapılan değerlendirmeler arasında bir tasnifin yapılmaması.
Esbab-ı Nüzülle İlgili
Disiplinler
a)Hikmet-i Teşriiye İlmi:
Ayetlerin kastettiği manaları tespit
açısından sahabe döneminde nüzül ortamının sosyal, psikoojik şartları da
dikkate alınarak hükmün verilmesi gerektiğine vurgu yapan bir disiplidir.
b)Müphematü’l- Kur’an İlmi:
Bu ilimde nakli ilimlerdendir.Kaynak
yine sahabenin müşahedesidir.
c)Tenasüb ve İnsicam İlmi:
Bu ilimle sure ve ayetler arasında akli
ve zihni bağlar kurmak hedeflenir. Bu husus Kuran’ın edebi bir mucize oluşuna
da delil olarak gösterilir.Böyle bir meziyete sahip olmak bazı şartlara bağlı
olmalıdır:
-edebi zevk sahibi olmak
-Arap dilinde lisan zevki olmak
-Kuran’ın bütünlüğünü dikkate almak,
bunlardan sayılabilir.
Ayrıca esbab-ı nüzül bu ilmin işlevini
yerine getirmesinde yardımcı olmaktadır.Surenin hangi gayeyle indiğini bilmek
Tenasüp ve insicam açısından fazlaca yarar sağlayacaktır
2. BÖLÜM:
KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBAB-I NÜZUL ’UN YETERSİZ KALMA SEBEPLERİ ;
-Rivayetler açısından yetersiz olabilir.
Bu da senedde sahabe veya tabiinin birsinin düşmesi sonucu senedde bir
kopukluğun oluşması bir eksikliği doğurabilir.
-Senedlerin hazf edilmesi veya
rivayetlerin tasnifine dikkat etmeme veya rivayet siygalarına dikkat göstermeme
yetersizliğe sebebiyet verebilir.
-Ayrıca Kur’an’ın Umum değil husus
ifade ettiği anlamının verilmeye çalışılması da eklenebilir.
-Taaddüt-taahhür açısından yanlış
değerlendirme yapılması
-Tarihi gerçekler ile zamansal
uyumsuzluk da bir başka sebebi teşkil eder.
KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA ESBABI NÜZUL RİVAYETLERİNİN
DOĞURDUĞU OLUMSUZ SONUÇLAR;
-Yorum Zenginliğine Engel Olması
-Kuran-ı Kerim’in Evrensel Hedefi Olan
Kuran-İnsan Hayat Bütünleşmesini Engellemesi
-Konunun İstismar Edilmesi
-Şahısların ebedileştirilmesi vs.
3.BÖLÜM:
ESBAB- NÜZULE YENİ BİR YAKLAŞIM
Sahabe döneminde kitabet ve tedvin hareketi ortaya çıkmadan nüzul
ortamına ait bilgilerin şifahi olarak aktarıldığını hatırlarsak selef
alimlerinin esbab-ı nüzule önem vermeleri daha iyi anlaşılmış olacaktır.
Efendimiz ve ashabın tefsirle
ilgili açıklamaları rivayet yoluyla nakledilmiş bu da İslam tarihinde büyük
tesir oluşturmuştur. Çünkü esbab-ı nüzul hem tarihi hem de aktüel bir gerçek
olarak nüzul ortamına ait gerçekleri de bünyesinde barındırmaktadır.
ESBAB-I NÜZUL RİVAYETLERİNİN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
Esbab-ı nüzul
bilgisine birebir bağlı kalınmayacağı gibi, tamamen de uzak serbest bir şekilde
ilkesiz değerlendirilme yapılması da doğru değildir. Her iki durum da Kur’an’ın
anlaşılmasında ciddi problemler doğurabilir. Bu nedenle ilk yapılması gereken
esbab-ı nüzul rivayetlerinin yeniden değerlendirilmesidir.
Sebeb-i nüzulü bilmenin
gereklerini tespit ederken, Arap dilinde kasıt ve manayı araştırıp, ifade
ettiği manayı belirlemek gerekir. Kur’an’ın anlaşılmasında zahir nassları,
mücmel naslardan ayırt etmek gerekir.
-Kur'an'ı Kerim'in Bütünlüğünün Dikkate Alınması:
Kur’an’ın
anlaşılmasında esbab-ı nüzulün rolü açısından Kur’an’ın bütünlüğünü en iyi
ifade eden ‘’Bütün olarak Kur’an’ı kerim’ dir. Bütün olarak Kur’an tamamen
birleşik bir bütün olarak kavranmalıdır. Çünkü Allah-insan –evren ilişkisinin
anlaşılması ve de Kur’an’daki kelimelerin, cümlelerin, ayetlerin ve surelerin
manaları ve de kazandıkları yeni manaları hep Kur’an’ın bütünlüğü dahilindedir.
Kur’an’ın bütünlüğü dikkate alınırken
onun bir hidayet rehberi olduğu unutulmamalı bundan kasıt onunla yaşamak veya
onu anlamak isteyen insan o anda iniyormuş gibi ele almak gerekir. Esbab-ı
nüzulün yeri bu bağlamda anlaşılmalıdır.
-Siyak-Sibakın Göz önünde Bulundurulması:
Kur’an-ı Kerim’in
anlaşılmasında esbab-ı nüzulden yararlanırken siyak-sibak ‘ın göz önünde
bulundurulması Kur’an’ın bütünlüğü açısından önemlidir.
Sibak :Bir şeyin öncesi geçmişi,
bağ, sözün baş tarafı gibi anlamlara gelir. Siyak ise: İfade üslup, sözün
gelişi gibi anlamlara gelir.
Kur’an’ın anlaşılmasında esbab-ı nüzul
rivayetlerini değerlendirirken ayetlerin siyak-sibakına mutlaka bakılmalıdır.
Ayetlerin bağlamı ile münasip olmayan rivayetlere itibar edilmemesi gerekir.
Nass-siyak-sibak-rivayet uyumuna kesinlikle dikkat etmek gerekir.
-Esbab-ı Nüzul Ve Tarihlilik Kavramı:
Kur’an’ı Kerim’in muhatabı insan olup,
onun ana gayesi de insana hidayet rehberi olmaktır. Bu bağlamda tarih ve
tarihlilik karakteristiği ortaya koymaktadır. Yani insan tarihi bir varlıktır.
Yani yaptıkları ‘’şimdi’’ içinde olup bitmez.Yaptıkları zamanın safhalarına
yayılmışlardır. Bu yayılma insanın tarihselliğini oluşturur. Yapıp
etmeler, amaçlar, değerler, dinsel inançlar… vb. faktörler insanın bütünlüğünü
oluşturur.
İKİNCİ KİTAP:
SA’LEBE KISSASI
Esbab-ı nüzul; nüzul zamanı ve ortamında
meydana gelen Kur’an-insan ilişkisini gösteren olaylardır, oluşan süreçtir. Bu
süreçteki olayları bilmek Kur’an’ı anlamada ve anlaşılmasında önemli bir yer
alır. Ancak sadece bu olumlu yönünü alıp eleştiriden uzak bir yaklaşımdan
çok, medar-ı iftiharımız olan kültür mirasımızı bırakan alimlerimizin
düşünceleri eserleri doğrultusunda geçmişi hırpalamadan yıpratmadan yeni bir
yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu da günümüzde Kur’an’ın daha kolay ve de daha
sağlıklı anlaşılmasına vesile olacaktır.
Hemen her müfessirin Tevbe süresi 75. Ayetin nüzul sebebi olarak gösterdiği
Sa’lebe kıssası, sire ,rical, tarih, hadis, tefsir kitaplarında yer
almıştır. Kıssanın gerçek olduğu veya gerçek olmadığı açıklanmış. Bu kıssa
Tevbe 75. ayetinin anlaşılmasında bize pek müşahhas bir kanaat vermediği gibi
Kur’an’ın anlaşılmasında yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunun da adeta
bir kanıtıdır. Bu yeni yaklaşım yapılırken;
-Hadis usulü açısından tenkid edilmeli
-Rivayetler tasnif edilmeli
-Tarih ilminden faydalanılmalı
-Kur’ani bütünlük ve siyak-sibak
bağlamında değerlendirilmelidir.
Sonuç olarak; bu kıssa Kur’an’ın
anlaşılmasında bir örnektir. Bu örnek ve benzerleri yukarıdaki değerlendirmeler
göz önünde bulundurularak yapıldığında Kur’an’ın mana zenginliği
anlaşılacaktır. Kur’an’la aydınlanacak hayatımızın zenginliği, Kur’an’ın zengin
bir biçimde yorumlanmasıyla ve hayata geçirilmesiyle mümkündür.
3.KİTAP:
TARİHSELLİK VE ESBAB-I NÜZUL
Tarihsellik kavram
olarak, tarihi oluşturan insanın tarih ile ilgili yaşam tecrübesinden elde
ettiği bilgidir. Bir başka ifadeyle tarihsellik, insanın varlığıyla beraber
ortaya çıkan imkan ve yetenekleri ile bizzat yaşadığı, hayata geçirdiği bir
vakıa ile tarihle ilgilidir.
Tarihsellik, birçok şekilde tarif
edilmiş, hepsi de tarihselliğin bir yönünü ele almıştır.
Kur’an, insan ve tabiat arasında bir
ilişkiye işaret eder. Birbirinden ayrı tutmaz. Her ikisi de fıtratlarına uygun
hareketi vahiyden alır.
Kur’an’ın ana muhatabı insan oluşu ve
onu doğru yola iletme ana gaye edinmesi, tarih ve tarihsellik bağlamında temel
karakteristiğini ortaya koymaktadır. Bu sebeple Kur’an; geçmişi,yaşanılan
zamanı , ve geleceği bir bütün halinde ele alır. Bunu da hemen hemen her sürede
ele alır. İnsanın tarihsel bir varlık olduğunu bunun da insanın varlık
koşullarından biri bulunduğunu belirtir.
Kur’an’ın nüzul ortamına yönelik
üslubuna gelince ; ister Mekke’de ister Medine’de olsun Kur’an;
vahiy-insan-hayat bütünlüğünü esas alır. İşte nüzul asrında muhatap olan
insanlar dünyevi hayatı sürdürüp gündelik işlerini görürlerken bu Kur’ ani ilke
işlevini yerine getirmiştir. Esbab-ı nüzul doğrudan doğruya nüzul ortamında
fili olanı gerçek hayatı gösterme konusunda aracı olmuştur. Yani esbab-ı nüzul
vahiyle beraber birebir münasebet içerisindedir. Vahiy tamamlanmasıyla bu
münasebet son bulmuştur. Fakat Kur’an-insan-hayat münasebetinin daima
varolacağını Kur’an beyan etmiştir.
KUR'AN VE BAĞLAM Düzey: Doktora Öğrenci No: 16922726 Prof. Dr. Ahmed
Nedim Serinsunun "Kur'an ve Bağlam" adlı eseri üç kitaptan
oluşmaktadır.
1. Kur'an'ın anlaşılmasında Esbab-ı Nuzül'ün Rolü.
Bu kitapta: Kur'an-ı Kerim'i anlamada Esbab-ı Nuzül ilminden faydalanmanın
önemli olduğunu ileri sürerek alimler Kur'an-ı tefsir etmede özellikle Esbab-ı
Nuzül ile tefsir ettiğini ve İslami ilimlerde ilimlerde bu bilginin önemli
kaynak olduğunu açıklamış. Esbab-ı Nuzül'ü araştırmada ortaya çıkan problemleri
yeni bir yaklaşımla çözmeye çalışmış. Kur'an-ı Kerim'i anlamaya gayret eden her
hangi bir araştırmacının Esbab-ı Nuzülden istifade edeceğini ve rivayetlerin
hangi ilkeler boyunca değerlendireceği hususunda yarar görecekleri üzerinde
durmuş.
2. Sa'lebe kıssası - Esbab-ı Nuzüle Yen'i bir
yaklaşım. Bu bölümde: Sa'lebe kıssası adıyla bilinen bu kıssayı inceleyerek
yöntemin uygulamasısın göstermeye çalışmıştır. Sa'lebe kıssası yazarın "
Kur'anın anlaşılmasında Esbab-ı Nuzül'ün Rolü" adlı doktora tezini
tamamlayan bir çalışması olmuştur. Esbab-ı Nuzül'ü anlamada Sa'lebe kıssasının
güzel bir örnek olduğunu dile getirmiş.
3. Tarihsellik ve Esbab-ı Nuzül. Bu bölümde:
Batıdan gelmiş olan tarihsellik kavramını kendi ortamız ve kültürümüzde nasıl
anlayıp değerlendirmemiz gerektiği konusu üzerinde durmuş. Tarihsellik
kavramının doğuşu, gelişimi, anlamı nedir ve bu kavramı kendi kültürümüzde
nasıl kullana biliriz sorularına cevap vererek tarihsellik ve tarihselcilik
kavramlarının sınırını belirmeye çalışmıştır.
الكتاب من تأليف Prof. Dr. Ahmet
Nedim SERİNSU
موضوع الكتاب فهم
القرآن الكريم
يبحث الكتاب في أسباب
النزول والعوامل المؤثرة في تفسير القرآن الكريم كما يتطرق إلى كل ما له دور في
فهم علم التفسير وهو يريد أن يفهمنا دور معرفة سبب النزول في فهم الآية ولهذا السبب
ألف كتابه والذي احتوى حقيقةً على ثلاثة كتب في كل منها عدة أجزاء وهذه الكتب هي
:
الكتاب الأول: يتحدث عن دور معرفة أسباب النزول في فهم القرآن
الكريم .
الكتاب الثاني: يتحدث عن قصة ثعلبة وعلاقتها في
فهم دور أسباب النزول وتواتر قصص أسباب النزول إلى يومنا هذا .
لكتاب الثالث: يتحدث
الكاتب عن التاريخية وأسباب النزول .
يقول الكاتب إنه قرأ
كل الكتب المتعلقة بأسباب النزول فرأى أن هناك خللاً في التأليف فالمؤلفون يكتبون
بلا ضوابط أو قواعد محددة لذلك قرر أن يؤلف كتابه وفق الضوابط التالية :
1: تثبيت الواقعة أو
قصة سبب النزول
2: نقد هذه الواقعة
للتثبت من صحتها .
3: ضوابط الفهم
الحديث لهذه الواقعة .
الكتاب الأول ويتكون
من ثلاثة أجزاء:
الجزء الأول يتحدث عن
ظهور علوم القرآن وتطور هذا العلم وشرح مفهوم علوم القرآن ومفهوم علم أسباب النزول
وكيف أن علم أسباب النزول أحد فروع علوم القرآن ثم تحدث عن ظهور علم التفسير وتطور
هذا العلم .
الجزء الثاني : تحدث
فيه عن دور روايات أسباب النزول في تفسير القرآن الكريم وكيف أن لمعرفة قصة أو سبب
نزول آية ما دور في فهم هذه الآية .
الجزء الثالث : هنا
يدرس قصة سبب النزول وطريقة وصولها إلينا ويشير إلى أنه يجب اخضاع هذه الرواية
لإجراءات معينة للتثبت من صحتها وبين رأيه فيما يتعلق بكيفية التغلب على
المشكلات المتعلقة بفهم ونقل قصة سبب النزول واقترح حلاً لهذا .
الكتاب الثاني :
في هذا الكتاب ضرب
لنا مثلاً حياً عن قصص أسباب النزول وهي
قصة ثعلبة ولقد اختار قصة ثعلبة لأن هذ
القصة تكتب في كتب التفسير بلا ضوابط فكل مفسر يذكر قصة ثعلبة بشكل مختلف عن غيره
من المفسرين لأنه يفهمها بشكل مختلف فهو يضيف لها ما يشاء بلا قيود .
فهو يبين كيف أنه يجب
نقل هذه الواقعة بشكل علمي وبضوابط معينة لكي تكون صحيحة .
الكتاب الثالث:
تناول الكاتب مسألة التاريخية وارتباطها بعلم
أسباب النزول فهو يقول إن دلالة المصطلح تتطور ويختلف معناها مع مرور الزمن وقد
تؤدي وظيفة جديدة وخاصة إذا كان هذا المصطلح قد أُخذ من ثقافة أخرى ، فمصطلح التاريخية
قد أُخذ من الثقافة الغربية فلكي نُسقط مصطلح التاريخية على واقعنا ومعتقداتنا لا بدّ
أن نفهم ماذا يقصد الغربيون بهذا المصطلح أولاً ثم نطبق هذا المصطلح على ديننا
ومعتقداتنا بعد فهمه الفهم الصحيح .
الكتاب من تأليف Prof. Dr. Ahmet
Nedim SERİNSU
موضوع الكتاب فهم
القرآن الكريم
يبحث الكتاب في أسباب
النزول والعوامل المؤثرة في تفسير القرآن الكريم كما يتطرق إلى كل ما له دور في
فهم علم التفسير وهو يريد أن يفهمنا دور معرفة سبب النزول في فهم الآية ولهذا السبب
ألف كتابه والذي احتوى حقيقةً على ثلاثة كتب في كل منها عدة أجزاء وهذه الكتب هي
:
الكتاب الأول: يتحدث عن دور معرفة أسباب النزول في فهم القرآن
الكريم .
الكتاب الثاني: يتحدث عن قصة ثعلبة وعلاقتها في
فهم دور أسباب النزول وتواتر قصص أسباب النزول إلى يومنا هذا .
لكتاب الثالث: يتحدث
الكاتب عن التاريخية وأسباب النزول .
يقول الكاتب إنه قرأ
كل الكتب المتعلقة بأسباب النزول فرأى أن هناك خللاً في التأليف فالمؤلفون يكتبون
بلا ضوابط أو قواعد محددة لذلك قرر أن يؤلف كتابه وفق الضوابط التالية :
1: تثبيت الواقعة أو
قصة سبب النزول
2: نقد هذه الواقعة
للتثبت من صحتها .
3: ضوابط الفهم
الحديث لهذه الواقعة .
الكتاب الأول ويتكون
من ثلاثة أجزاء:
الجزء الأول يتحدث عن
ظهور علوم القرآن وتطور هذا العلم وشرح مفهوم علوم القرآن ومفهوم علم أسباب النزول
وكيف أن علم أسباب النزول أحد فروع علوم القرآن ثم تحدث عن ظهور علم التفسير وتطور
هذا العلم .
الجزء الثاني : تحدث
فيه عن دور روايات أسباب النزول في تفسير القرآن الكريم وكيف أن لمعرفة قصة أو سبب
نزول آية ما دور في فهم هذه الآية .
الجزء الثالث : هنا
يدرس قصة سبب النزول وطريقة وصولها إلينا ويشير إلى أنه يجب اخضاع هذه الرواية
لإجراءات معينة للتثبت من صحتها وبين رأيه فيما يتعلق بكيفية التغلب على
المشكلات المتعلقة بفهم ونقل قصة سبب النزول واقترح حلاً لهذا .
الكتاب الثاني :
في هذا الكتاب ضرب
لنا مثلاً حياً عن قصص أسباب النزول وهي
قصة ثعلبة ولقد اختار قصة ثعلبة لأن هذ
القصة تكتب في كتب التفسير بلا ضوابط فكل مفسر يذكر قصة ثعلبة بشكل مختلف عن غيره
من المفسرين لأنه يفهمها بشكل مختلف فهو يضيف لها ما يشاء بلا قيود .
فهو يبين كيف أنه يجب
نقل هذه الواقعة بشكل علمي وبضوابط معينة لكي تكون صحيحة .
الكتاب الثالث:
تناول الكاتب مسألة التاريخية وارتباطها بعلم
أسباب النزول فهو يقول إن دلالة المصطلح تتطور ويختلف معناها مع مرور الزمن وقد
تؤدي وظيفة جديدة وخاصة إذا كان هذا المصطلح قد أُخذ من ثقافة أخرى ، فمصطلح
التاريخية قد أُخذ من الثقافة الغربية فلكي نُسقط مصطلح التاريخية على واقعنا
ومعتقداتنا لا بدّ أن نفهم ماذا يقصد الغربيون بهذا المصطلح أولاً ثم نطبق هذا
المصطلح على ديننا ومعتقداتنا بعد فهمه الفهم الصحيح .