Fatih BUBA
20922736
Lütfen
Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul kitabını;
1. ‘bilginin
bütünlüğü’ ve
2.
‘disiplinlerarası çalışmak’ zaviyesinden bakarak
3.
‘Tarihsellik’ten söz etmek neden
‘tarihselcilik’ten söz etmek değildir veya aynı şey midir?’ sualine cevabınızı
ödev sayfasına kayıt ediniz.
İnsan kelimeler-kavramlar-olaylara anlam vermesiyle müstesna bir varlıktır. Bu ihtiyacını karşılamak ise bilgi gerektirmektedir. Bilgi olmadan insan cehalete, oradan zulüme yönelmesi tehlikeli durumlar arasındadır. Bilgi ise farklı yönler taşımaktadır, farklı şekillerde elde edilmektedir.
“Tarihsellik ve Esbab-ı Nüzul”
kitabı açısından bakıldığında tarih boyunca, Tarih felsefesi araştırmacıları tarihsellik
ve tarihselcilik hakkında farklı yaklaşımlara ve tanımlara ulaşmışlardır. Sebebi
içinde bulundukları tarihi kesit, kültürleri ve insanlık halleriyle
açıklayabiliriz. Binaenaleyh genel olarak araştırmalarda disiplinler arası ve
bütüncül yaklaşımın sergilenmesi gerçeğe yaklaşma konusunda önemli hususlar
arasındadır. Bu unsurların muhakkak bir yöntemle beslenmeleri gerekir. Çünkü bütüncül
olmak da bazı seçimler gerektirmektir ve bazen bilgilerin değerlendirilmesinde
öncelik-sonralık söz konusu olabilmektedir. Tarih, Felsefe, Tefsir, Hadis, vb
gibi ilimleri ihtiva eden bir analizin ilgili bilimler hakkında bilgi sahibi
araştırmacı tarafından yapılması daha isabetli olacağı şüphesizdir. Bu bilgi
yükünde birçok çeşit verinin beraber ele alınması, onlar arasında yönteme
dayalı olarak bir öncelik-sonralık olmasıyla zıt değildir.
Buna
bağlı bir mesele ilimlerin konusu ve hedefidir. Mesela İlimlerin bir kısmının
konusu insandır. Fakat yaklaşım ve hedefi itibariyle parçacı yaklaşımların olduğunu
görmek mümkündür. Örnek olarak antropolojide kültürle ilgilenmek özel bir alanı
kapsar fakat araştırmacı bütüncül yaklaşımla insanlık için geçerli olacak daha
genel bir anlamlandırmaya gitmesi antropolojinin genel hedefi açısından daha
isabetli çıkarımlara sebebiyet verecektir. Onun için bütüncül yaklaşım
sergilenirken ele alınan ilimlerin işlevini göz önünde bulundurmak analize
katkı sağlayabilir diye düşünüyoruz. Bunları ele alırken farklı disiplinlerin
veriler kaçınılmaz olarak araştırmacının karşısına çıkmaktadır.
Tarihsellik,
Esbab-ı Nüzul ve Tarihselcilik kavramlarına gelince, kapsamları itibariyle
zikrettiğimiz hususlarla değerlendirildiklerinde, irtibatlıdırlar. Bu çerçevede
kelimeler arasında irtibatlar kurmak mümkünse de birbirleriyle aynı olduğunu
söylemek yanlış olacaktır. İlk olarak Esbab-ı Nüzul ilminin tarihsellik ve
tarihselcilik yaklaşımlarıyla aynı dünyaya ait olmadığı aşikardır. Onun İslami
ilimlerde Tefsir, Hadis ve Tarih gibi farklı ilimlerde ele alındığı
bilinmektedir. Tarihsellik de bakıldığında felsefe ve tarih bilimleriyle
yakından irtibatlıdır ve hakkında birçok görüş serdedilmiştir. Tarihselliğin
öne çıkardığı Tarih/arka plan/olgu metodu ise Esbab-ı Nüzul ilmi çerçevesinde
pekala uygulanabilir. Tarihselciliğe gelince onun tarihsellikle aynı olmaması
daha ince bir analiz gerektirmektedir. Biz konuya ilişkin şunları
söyleyebiliriz: tarihsellik herkesin tabi olduğu göz ardı edilmemesi gereken bir
durum/ bilimsel yaklaşım iken, tarihselcilik daha ziyade o yöntemin
benimsenmesi, felsefi bir düzeye çıkarılması hatta bir vizyon-zihniyet şeklini
almasıdır. Bunu Kur’an’ın indiği dönem açısından örneklendirecek olursak Kur’an
tarihin bir kesitinde Dünyaya ve insana gelmiştir. Dünya ve insan denildiğinde
zaten zaman-mekan-şartlar göz ardı edilmesi mümkün değildir. Bu açıdan Esbab-ı
Nüzul da ortak konulardan bahsetmektedir. Tarihselcilik farklı tanımlarıyla
birlikte tarihe felsefi bir bakış açısı, bir zihniyet ve vizyon olarak bunlara
anlam verecek bir yöntem-yaklaşımdır. Kaldı ki farklı tarihselciliklerin
olduğunu müşahede etmekteyiz.
Sonuç
olarak araştırmacı bir konuya ilişkin analize yöneldiğinde yöntemini iyi
belirlemesi gerekmektedir çünkü her yöntemde farklı yönler vardır. Farklı yönler
ise çoğunlukla farklı sonuçlara işaret edebilir.
Esra USTA
20922776
Tarihsellik (historicity), tarihselcilik (historicism) kavramları
menşei itibariyle Batı’da neşet etmiş, Batılıların kültürüne özgü iki kavramdır.
Tarihsellik genellikle tarihsel olayların olgusallığı, geçmişte yaşanmış olayların
etkisini devam ettirmesi gibi anlamlara gelmektedir. İnsan tarihsel bir
varlıktır. Bu açıdan tarihsellik kavramı ortak kültüre aittir lakin bu kavramın
anlam çerçevesi toplumdan topluma değiştiği için özgü kültür özelliği de
taşımaktadır.
Tarihselcilik kavramının anlam çerçevesi ise bulanık olup bu kavram
tek bir anlama sahip değildir. Tanımları izafi ve değişime açıktır. Bazıları
bütün geçmişi sorgulama yöntemi olarak tarihselciliği açıklarken kimi de onun
bir dünya görüşü olduğunu söylemiştir. Tabiat bilimleri ve beşeri bilimlerinin
konuları ve bilimsel sonuçlarının bilimsel geçerliliği açılarından aynı lakin
yöntemlerinin farklı olduğu da ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi tarihselcilik kavramının
da neye tekabül ettiği hususunda bir konsensüs bulunmamaktadır.
İslam’a göre insan tarihsel bir varlık olup, bilen, inanan, anlam
veren, yapıp-eden vs. bir canlıdır. Ancak tarihsellik kavramının da anlamı
hakkında uzlaşma yoktur. Bununla birlikte Felsefe Terimleri Sözlüğünde dört
tanımı mevcuttur. Ahmet Nedim Serinsu’ya göre bu dört anlamdan ikisi Kur’an ve esbâb-ı
nüzul açısından isabetlidir. Bunlar ‘tarihsel olanın varlık biçimi’ ve ‘bir
şeyin gerçekten tarihsel olarak var olduğu olgusu’dur. Tarihsel olanın varlık
biçimi, nüzul ortamında yaşayanlar ve bunların yapıp-ettiklerinin tarihi
gerçekliğe sahip olmasıyla ilgilidir. Bir şeyin gerçekten tarihsel olarak var
olduğu olgusu da benzer şekilde tarihte gerçekten yaşamış ve yaşanmış olaylarla
ilgilidir. Esbâb-ı nüzul ilmi de bu konular hakkında bilgi sağlayan bir
mekanizmaya sahiptir.
Velhasıl, bu iki kavramın neliği hakkında görüş birliği bulunmamaktadır.
Ancak tarihsellik ve tarihselcilik birbirinden farklı kavramlardır. Tarihsellik
insanın tecrübe ettiği, dâhil olduğu tarihle ilgili olması açısından esbâb-ı
nüzul ilmiyle ilişkilidir. Ancak tarihselcilikten farklı olarak Kur’ân, insan
ve tabiat arasında organik bir bağ olduğunu vurgular ve ikisini birbirinden ayırmaz.
Özetle ‘tarihsellik’ten söz etmek ‘tarihselcilik’ten söz etmek değildir.
Mehmet Akif ÖZDEMİR
Öğrenci numarası: 20922777
Esbâb-ı nüzul, tarihsellik ve tarihselcilik kavramları
İnsanın tarihin içerisinde bir varlık olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Fakat tarihe yönelik bakışımız, yöntemimizi belirlemiştir. Geçmişi ilkel, şimdiki zamanı modern gören yaklaşım, geçmişten ders almaktan mahrum kalacaktır. Ancak, tarihin herhangi bir dönemini objektif bir şekilde değerlendiren, maziyi günümüz şartlarıyla sınamadan değerlendirebilecektir. İlki, tarihselciliğe uyumlu gözürkürken, ikincisi esbâb-ı nüzul veya tarihsellik yönteminde görülebilir. Bu bağlamda Tefsir ilminin bir konusu olan esbâb-ı nüzul ilim dalı, tarih ve hadisten faydanlanmakla beraber hep birlikte fıkıh ilmine temel teşkil etmiştir. Burada tarih ilmi, geçmişe hapsedilmede “şimdiki zaman”ın idrakine sunulmaktadır.
Şunu unutmamalı ki, Esbâb-ı nüzul ilmi İslami ilimlere ait bir kavram olmakla beraber, “historicity” yani tarihsellik veya tarihselcilik kavramlarının bir alt dalı değildir. Kutsal kitaba uygulanması neticesinde Batı’da ortaya çıkan “historicity” kavramı daha sonra Kur’an-ı Kerîm araştırmalarına tatbik edilmeye başlamış ve Müslümanların bu kavrama kayıtsız kalmasını imkansız kılmıştır.
Kur’an-ı Kerîm’in indiği döneme ait olguların, ilkel ve tarihsel olarak algılanması mümkün olmakla beraber, o dönemdeki “ilkel hayatın” tekrar yaşanma olasılığı hiç de uzak değildir. Çünkü insan icraatlerinin iflas ettiği durumda geriye kalanlar ilkel, daha doğrusu doğal vasıtalar olacaktır. Buna örnek olarak, Kur’an’da ihtişamlı kavimlerin helak olarak birden sıfır noktasına döndükleri bilinmektedir. Aynı şekilde, günümüzde toplu helak olmasa bile, büyük afetlerle elimizdeki imkanların sıfırlanabildiğini görebiliyoruz. Yani Kur’an tarihin bir dönemine değil, insanın ve dünyanın özüne, hatta en doğal şartlarına göre hitapta bulunmaktadır.
Diğer taraftan, günümüzde, adaletin sorgulandığı ve cezaların caydırıcı olmadığı söylemleri, Kur’an’daki hadd cezalarına benzer alternatifleri gündeme getirdikçe, bir kez daha Kur’an’ın tarihin bir döneminden ziyade insan fıtratına hitap ettiği söylenebilir.
Bütün bunları nazarı dikkate alarak, baştan beri tarihi esas alan esbâb-ı nüzul ilminin özerk ve özgün olmakla beraber “tarihsellik” denilen düşünceyle ortak yönlere sahip olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak “tarihselcilik” yaklaşımının genelkabul gören felsefi tanımına göre, Kur’an’ın yapısına uygun olan esbâb-ı nüzul/tarihsellik yaklaşımlarıyla özdeşleştirilemez.