Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)



ZEHRA İSLAMOĞLU 
21922766
DOKTORA

    
                       Munafikûn Sûresi 5-8. Ayetlerin Nüzûl sebebine dair

Taberî’nin aktardığı rivayetlerin değerlendirilmesi

               Münafıkûn Sûresi mushafta 63. sırada yer alan ve 11 ayetten oluşun medenî bir sûredir.  Taberî, sûrenin 5-8. ayetlerinin nüzul sebebiyle ilgili olarak 12 rivayet nakletmektedir. Rivayetler hakkında genel değerlendirmeler şu şekildedir:

               1. rivayet, ayetlerin nüzulünün sebebi olarak anlatılan olayın kahramanı olan Zeyd b. Erkam (ö:66)’dan gelmektedir. Sebeb-i nüzûl rivayetidir. Metinde şahıslar ve zaman belirtilerek bir olay anlatılmakta ve sonuçta ayetin nazil olduğu ifade edilmektedir.. Rivayet, sosyal ortamı okumak adına ipucu ifadeler içermektedir.

               2. ve 4. rivayetler de Zeyd b. Erkam (ö:66)’dan benzer ifadeler ve bazı küçük farklılıklarla ve sebeb-i nüzûl kalıbıyla gelmektedir.

               3. rivayet ise Zeyd b. Erkam (ö:66)’ın bu olayı anlattığını aktarmakla yetinmektedir.

               5. ve  6. rivayetler, Katâde(ö:117)’den gelmektedir. Sosyal ortamla ve toplumsal rollerin anlaşılmasıyla ilgili detay bilgiler veren 5. rivayet bir sebeb-i nüzûl değerlendirmesi olarak kabuledilebilir.

               7. rivayet, İbn Abbas (ö:68)’tan gelmekte ve nüzûl tarihi ile ilgili bilgi vererek  bu ayetlerin nüzûlünü Tevbe Sûresi’nin 80. ayeti ile ilişkilendirmektedir. Bu rivayetin İbn-i Abbas’ın Kur’ân’ı açıklamak için yaptığı bir sebebi nüzûl değerlendirmesi olduğu düşünülebilir.

               8. rivayet İkrime (ö:105)’den sebeb-i nüzûl değerlendirmesi kalıbıyla gelmektedir. Abdullah bin Ubey bin Selûl, oğlu ve peygamber arasındaki bir hadiseyi aktaran bu rivayette sosyo kültürel yapıyla ilgili çarpıcı bir sahne mevcuttur.

               9. rivayet, Zeyd b. Erkam (ö:66)’ın yaşadığı olayı sonradan anlattığı Ebû İshâk vasıtasıyla sebeb-i nüzûl değerlendirmesi şeklinde gelmektedir.

               10. rivayet Katâde (ö:117)’den sebeb-i nüzûl kalıbıyla gelmektedir.

               11. rivayet: Hasan el-Basrî(ö: 110)den sebeb-i nüzûl kalıbıyla gelmektedir. Rivayet, bir çocuğun verdiği haberle toplumda önemli bir mevkiye sahip olan Ubey bin Selûl ‘un suçlanması ve sonrasında iddianın tahkiki ve neticede olayın aslının ayetle açığa kavuşması sahnelerini içermektedir. Rivayet sosyal, kültürel, hukûkî okumalar için veriler barındırmaktadır.

               12. rivayet: Yahya ibni Hibbân’dan gelmektedir.


0 Yorum - Yorum Yaz


 

Enes Furkan ONUR

21922776 

Münafikun suresi medeni bir suredir ve 11 ayetten müteşekkildir. Genel olarak inanmadığı halde inanıyormuş gibi görünen kişilerin Allah’ın elçisine gelip onun resul olduğunu söylemelerin akabinde kendi kalplerinde gizlediklerini ifşa eder.

Surenin 5-8 Ayetlerinin mealini şu şekilde verebiliriz:

5. “Onlara “Gelin, Allah’ın Resulü de sizin için mağfiret dilesin” denildiği zaman, bundan uzak dururlar ve görürsün ki kibirlenerek yüz çevirirler.

6. “Onlar için bağışlanma dilesen de, dilemesen de aynıdır. Allah onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah yoldan çıkmış topluluğa hidayet etmez.”

7. “Bunlar: “Allah'ın peygamberinin yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki, O'nun etrafından dağılıp gitsinler” derler. Göklerin ve yerin hazinesi/leri Allah'ındır ama bunu münafıklar kavrayamazlar.”

8. “Derler ki: “Eğer Beni Müstalik savaşından Medine'ye dönersek biz üstün olanlar, Rasülullah ve beraberindekileri Medine'den çıkaracağız.” Ama asıl üstünlük Allah'a O'nun elçisine ve inananlara aittir. Münafıklar bu gerçeği bilmezler.”

Bu ayetlerle ilgili dikkat çeken birtakım rivayetler mevcuttur. İlk rivayet Kasım b. Beşir b. Ma’ruf aracılığıyla Zeyd b. Erkam’dan gelmektedir. Burada Abdullah b. Ubeyy’in “Muhammed’in yanındakiler dağılıncaya kadar siz yardımda bulunmayın” dediği aktarılır. Zeyd bunu duyar ve peygambere söyler. Nebiye bu şekilde duyduğuna yemin eder. Eve gidip dinlenir. Sonrasında Nebi yanına gelir veya ona söyler o nebinin yanına gelir. Allah’ın onu doğruladığını belirtir. Akabinde 8. Ayeti okur.[1] Burada Nebinin Zeyd’e emin olup olmadığını sorması ve Zeyd’in yemin etmesi önemlidir. Zan ile hareket etmemişlerdir. Ayetin sebeb-i nüzulü olarak Abdullah b. Ubeyy’in münafık olarak tescillendiği vaziyeti kendini göstermektedir.

İkinci rivayet Ebu Kurayb’ten Zeyd B. Erkam’a giden bir isnadla gelir. Burada o amcasıyla yolculuktadır ve Abdullah ibn Ubeyy’i bu şekilde yukardaki ifadelerini işitirken bulur. Amcası aracılığıyla nebiye durumu bildirir ama nebi ona itimad etmez ve Abdullah’a inanır. Netice olarak ilgili ayetler inince Peygamber gelip Zeyd’e Allah’ın ona inandığını söyler.[2] Aslında bu rivayette de benzer kalıpta haberler kullanılır ama çok daha çarpıcı bir tablo çizilir. Her şeyden önce Peygamberin Abdullah b. Ubeyy’e inanmış olduğu üzerinde durulur ilk etapta. Bu açıdan ilgili ayetin sadece Müslümanlara değil elçiyi de eğittiğini düşünebiliriz.

Üçüncü rivayet ilk rivayet ile benzer bir özelliktedir.[3]

Dördüncü rivayet ikinci rivayet ile benzer bir özelliği haizdir. Muhammed b. Müsenna kanalıyla Taberi almıştır.[4]

Beşinci rivayette Abdullah b. Ubeyy’in Zeyd’e gözlerini kapat (yani sus konuşma bunu) dediği aktarılır. O bunu İbn Müsenna kanalıyla belirtir.[5]

Altıncı rivayette Beşir b. Müslim Abdullah b. Ubeyy’e hakkında inen ayetler sonrası nebiye gidip af dilemesini söyler. Ubeyy ise buna ne istendiyse yaptığını, artık sadece ona secde etmekten başka bir şeyin onun için kalmadığını belirterek bir çeşit protesto gerçekleştirir.[6] Bunu ayet bağlamını aydınlatan, bununla birlikte sebeb-i nüzul olarak sunulan haberleri destekleyen, onların değerlendirilmesi mahiyetinde bir haber olarak görebiliriz.

Yedinci rivayette Katade’den aktarım vardır. Bu açık bir şekilde sebeb-i nuzül değerlendirmesidir. Burada Katade Zeyd’in adını vermez, bir gulam, genç bir çocuktan bahseder. Benzer bir şekilde yukarıdaki senaryonu sunar. Ayetin de buna mukabil indiğini ifade eder, yorumlar.[7]

Sekizinci rivayet Mucahid’den gelir. Abdullah ibn Ubeyy’e 5. Ayet hatırlatıldığında kafasını çevirip bunu görmezden gelir.[8] Burada İbn Ubeyy’in özelinde ayet bağlamının farklı bir boyutu üzerinde durulur ki o da ilgili münafığın olan bitene olan umursamazlığıdır, denebilir.

Dokuzuncu rivayette Katade’den bir aktarım vardır. Bu bir sebeb-i nuzül değerlendirmesidir zira buna göre kavmi Abdullah’a gidip nebiden af dilemesini ister ancak o kafasıyla bunu onaylamayınca, af dilemeyince hakkında bu ayetler iner.[9] Burada ayet ile Abdullah arasındaki bağı Katade kurmaktadır. Şahitliklerden bahsetmez.

Onuncu rivayette (altıncı ayet için) İbn Abbas’tan bir aktarım vardır. Ona göre bu ayet Tevbe suresi 80. Ayet sonrası inmiştir. Orada sen 70 kere onların bağışlanmasını dilesen de Allah onları bağışlamayacak denilir.[10] Bu ayet ile münafıkların durumunu İbn Abbas birleştiriyor ve ayetten kısaca “ne kadar çok af dilesen de onlar için Allah onları affetmez” mesajını dile getirir. Bunu ayeti İbn Abbas’ın değerlendirmesi ve Kur’an ile Kur’an’ı tefsir etme/yorumlama? Çabası olarak görebiliriz.

On birinci rivayette İbn Abbas, Abdullah b. Ubeyy’in peygamber ve topluluğunu aç bırakmak üzere onlara bir şey vermeyin dediğini aktarır[11] ki bu da bağlama ışık tutma imkanı olan ancak bir bağlam değerlendirmesi olarak de karşımıza çıkabilecek bir durumdur.

On ikinci rivayette Katade’den aktarım vardır. O da İbn Ubeyy’in Müslümanları yalnız bırakmak için bir çabada olduğuna değinir.[12]

On üçüncü rivayette de Katade’yi görmekteyiz. Yukarıda İbn Ubeyy’in Müslümanları yalnız bırakarak yıpratma ve dağıtma çabasına değinir.[13]

On dördüncü rivayette Dahhak’tan aktarım vardır. O, burada münafıkların yardım etmemelerinin, onların farz olan zekatı vermesiyle ilgisinin olmadığını, normal bir yardımı yapmayacaklarını bilhassa dile getirir.[14] Burada Dahhak, konuyu kendi yaşadığı bağlam içinde okumasının bir sonucu olarak bilhassa dile getirmiş olabilir.

On beşinci rivayette Zeyd b. Erkam’dan aktarım vardır.[15] Yukarıda ondan aktarılan haberlerle uyuşmaktadır.



[1] Muḥammed b. Cerīr eṭ-Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān ʿan Teʾvīli āy el-Ḳur’ān, tah. ʿAbdu’l-lāh b. ʿAbdu’l-ḥasen el-Turkiyyi (Kahire: Dāru Hecr, 2001), c. 22, s. 654.

[2] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 655.

[3] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 656.

[4] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 656.

[5] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 657.

[6] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 657.

[7] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 657.

[8] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 658.

[9] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 658.

[10] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 659.

[11] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 660.

[12] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 660.

[13] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 660.

[14] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 660.

[15] Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, c. 22, s. 661.


0 Yorum - Yorum Yaz


T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

İLAHİYAT FAKÜLTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (TEFSİR)

ANABİLİM DALI

 

 

FİNAL ÖDEVİ

 

Hazırlayan Ögrenci: Murat KALKAN

Öğrenci No: 21922729

 

 

 

Ders Adı: Esbab-ı Nüzul I (DOKTORA)

Prof. Dr. Ahmed Nedim SERİNSU

 

 

 

 

ANKARA 2022



Münâfikūn sûresi Medine döneminde nâzil olmuştur. Münafıklardan bahsedildiği için sûre bu ismi almıştır. On bir âyettir. Sûrenin münafıklar hakkında nâzil olan ilk sekiz âyetinin nüzûl sebebine dair çeşitli rivayetler bulunmakla birlikte İbn Kesîr’in tercihine göre hicri 5 veya 6 yılında vuku bulan Benî Mustaliḳ Gazvesi sırasında cereyan eden şu olay üzerine indirilmiştir: Ensardan bir kişiyle bir muhacir arasında su kuyusu yüzünden çıkan tartışmada münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl ensar tarafını tutmuş, muhacirlerin kendilerini rahatsız ettiğini ileri sürmüş ve Medine’ye dönüşlerinde güçlü olan ensarın zayıf muhacirleri şehirden çıkaracağını söylemiştir. Durumdan haberdar edilen Hz. Peygamber kendisini çağırtarak işin mahiyetini sorunca Abdullah olayı inkâr etmiştir. Sûrenin ilk âyetleri nâzil olup yalancılığı ortaya çıktığında kendisine Resûlullah’tan özür dilemesi tavsiye edilmişse de gururu yüzünden yanına gitmemiştir

Münâfikūn sûresinin muhtevasını iki bölüm halinde ele almak mümkündür. Münafıkların dış görünümü ile ruhî portrelerine temas eden birinci bölümde bildirildiğine göre onlar yeri geldikçe yemin ederek Müslüman olduklarını söyler, görünüşleri ve konuşmalarıyla ilgi çekerler. Ancak içlerinden ya hiç inanmamış veya Mekke’de iman ettikleri Hz. Peygamber Medine’ye gelip menfaat ve otoritelerini ortadan kaldıracak âdil bir düzen kurunca tekrar küfre dönmüş ve Müslümanları içten içe İslâm dininden uzaklaştırmaya çalışmışlardır. Aslında onlar hainlikleri yüzünden her bağırışı kendi aleyhlerine sanan korkaklardır. Bu bölümde ayrıca Abdullah b. Übeyy’in yukarıdaki sözlerine atıfta bulunulmuş ve bu çifte şahsiyetli kimselerin sakınılması gereken Müslüman düşmanı oldukları ifade edilmiştir (âyet 1-8).[1]

Bahsimize konu 5-8. Ayetlerin meali şöyledir:

5. “Onlara “Gelin, Allah’ın Resulü de sizin için mağfiret dilesin” denildiği zaman, bundan uzak dururlar ve görürsün ki kibirlenerek yüz çevirirler.

6. “Onlar için bağışlanma dilesen de, dilemesen de aynıdır. Allah onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah yoldan çıkmış topluluğa hidayet etmez.”

7. “Bunlar: “Allah'ın peygamberinin yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki, O'nun etrafından dağılıp gitsinler” derler. Göklerin ve yerin hazinesi/leri Allah'ındır ama bunu münafıklar kavrayamazlar.”

8. “Derler ki: “Eğer Beni Müstalik savaşından Medine'ye dönersek biz üstün olanlar, Rasülullah ve beraberindekileri Medine'den çıkaracağız.” Ama asıl üstünlük Allah'a O'nun elçisine ve inananlara aittir. Münafıklar bu gerçeği bilmezler.”

Esbab-ı nüzul eserlerinde nakledilen rivayetlerin ilki Zeyd b. Erkam (ö:66) dan aktarılır. Kasım b. Beşir b. Ma’ruf kanalıyla Zeyd b. Erkam’dan rivayet bize ulaşır. Burada Abdullah b. Ubeyy’in “eğer Medine'ye dönersek en aziz olan en zelil olanı elbette ki oradan çıkaracaktır. Gördünüz mü işte kendinize böyle yaptınız. Onları memleketinize soktunuz, mallarınızı onlarla bölüştünüz. Vallahi şimdi elinizde bulunan mallarınızı tutup onlara vermeyecek olsanız sizin memleketinizi bırakıp başka yere gitmek zorunda kalacaklardır."” dediği aktarılır. Abdullah b. Übey'in konuştuklarını Zeyd b. Erkam da işitmişti. Zeyd, çatışmanın bittiği bir sırada gelip durumu Resûlüllah’a anlattı. Resûlüllah’ın yanında Ömer b. el-Hattab da bulunuyordu. Ömer: "Ey Allah'ın Resulü, Abbad b. Bişr'e emret de bu adamı öldürsün." dedi. Resûlüllah: "Nasıl olur ey Ömer, o vakit insanlar, "Muhammed, sahabilerini öldürüyor." derler. Bu rivayet o günün sosyal ortamını resmeder. Münafıkların ruh hali, değişen şartlara göre şekil değiştirdikleri, toplumun kritik dönemlerinde iç huzur ve birliğe büyük darbe indirebildikleri anlaşılır.

 

İkinci, üçüncü ve dördüncü rivayet de Zeyd B. Erkam’a tarikiyle gelir. Benzer ifadeler küçük farklarla aktarılır.

Beşinci rivayette Abdullah b. Ubeyy’in Zeyd’e duyduklarını anlatmamasını söylediği bildirilir.

Altıncı rivayette Beşir b. Müslim: "Abdullah b. Übey b. Selule bu âyetlerin indirildiği bildirilmiş ve Resûlüllah’a giderek af dilemesi istenmiş, Abdullah başını sallayarak şöyle demiştir. "Bana iman etmemi emrettiğiniz iman ettim. Malımın zekâtını vermemi emrettiğiniz verdim. Artık Muhammed'e secde etmemden başka bir şey kalmadı." Burada Ibn Ubey’in açıkça Allah’ın elçisine karşı çıktığı görülür.

 

Yedinci rivayette Katade’den aktarım vardır. Sebeb-i nüzula güzel bir örnektir.

 

Sekizinci rivayet İkrime den aktarılır: "Abdullah b. Übey b. Selul'ün, Habbab isimli bir oğlu vardı. Resûlüllha onun adını değiştirerek "Abdullah" koymuştu. Abdullah, Resûlüllah’a gelerek "Ey Allah'ın Resulü, babam Allah’a ve Resulüne eziyet ediyor, izin ver de onu öldüreyim." dedi. Resûlüllah da ona "Abdullah sen babanı öldürme." dedi. Abdullah tekrar geldi ve "Ey Allah'ın Resulü, babam Allah’a ve Resulüne eziyet ediyor. İzin ver de onu öldüreyim." dedi. Resûlüllah yine: "Babanı öldürme." dedi. Bunun üzerine Abdullah "Ey Allah'ın Resulü, sen abdest al, o sudan ona içireyim. Umulur ki Allah, kalbini yumuşatmış olur." Resûlüllah abdest aldı. Ondan artan suyu Abdullaha verdi. Abdullah onu götürüp babasına içirdi. Bu rivayetten sahabelerin söz konusu mevzu Allah, onun elçisi ve dini olduğunda başka herşeyin teferruat derecesine indiği ve ilk dönem Müslümanlarının imanları hakkında ipucu sunar.

Dokuzuncu rivayette Katade’den gelen bir sebeb-i nuzül değerlendirmesidir.

 

Onuncu rivayette İbn Abbas kanalıyla münafıklar hakkında ne kadar istiğfar edilirse edilsin bir anlam ifade etmeyeceği anlaşılır.



[1] M. KÂMİL YAŞAROĞLU, "MÜNÂFİKŪN SÛRESİ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/munafikun-suresi (05.06.2022).


0 Yorum - Yorum Yaz
Ders Malzemeleri
Lütfen Kopyalamayınız!
2021-2022 Arşivi
2020-2021 Arşivi
2019-2020 Arşivi
2018-2019 Arşivi
2017-2018 Arşivi
2016-2017 Arşivi
2015-2016 Arşivi
2014-2015 Arşivi
2013-2014 Arşivi