Selamlar kıymetli Öğrencim,
"ödev" göndermek mümkün oluyor.
Başarılar,
Ad-soyad: Eyyup
EKİNCİ
Fakülte: Eğitim
Bilimleri Fakültesi
Öğrenci nu.: 18040270
1.
OKUDUĞUN KİTAPLAR pdf ; jpg ; basılı orijinal mi?
Hangisi
ise işaretleyin.
İLAHİYAT
VE SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ORTAK:
AŞAĞIDAKİ
İKİ SORUNUN CEVABI KİTABIN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.
GENEL-GEÇER
CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.
BİLİM
DİLİ OLMALIDIR.
NE
ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.
2.
Okuduğum ilk kitaptan İLAHİYAT/SINIF
ÖĞRETMENİ OLARAK ŞUNLARI ÖĞRENDİM:
“Kur'an
Nedir?” kitabını okurken sınıf öğretmeni olarak bana şu deneyimlerime kattı:
Her birey kendine özgüdür ve her bireyin anlam küresi farklılıklar taşır.
Buradan hareketle bütün öğrenciler aynı değildir (sayfa 40, sayfa 54).Her
öğrenci için farklı iletişim dili kurulmalıdır öğüdünü çıkarmak mümkündür. Her
öğrenci biriciktir, kendine has ve bireysel farklılıklara sahiptir. O yüzden
her öğrencimizi farklılarıyla onama etmeli ve onlara evlat yarısı olarak
yaklaşmamız gerektiğini çıkardım. Bir başka kazanımım ise “Kur’an Nedir?”
kitabında insanın hayatına anlamlar vermesi konusunda hedeflerinin olmasını
anlatmaktadır. Kur’an’nın “Hüden li’n nas” ayetiyle yani hidayet rehberi
olmasını açıkça anlatmakta ve Ku’an’ın insanın hayatını anlamlandıran varlık
bütünlüğünü tamamlayan; bu varlık koşullarında seven, sevilen, eğiten ve
eğitilen gibi koşullar olduğunu biyolojik ve psikolojik tutum ve
davranışlarıyla bu yapılarını ortaya çıkardığını bize anlatmaktadır. İnsan tüm
bu varlık koşullarına rağmen hür bir varlıktır. Bu hür varlığı sebebiyle
sorumlu tutulan ve bu sorumluluklarını yerine getirip getirmediği konusunda da
sınanan bir varlıktır. Kur’an da bu kısımda insanlardan okumasını, anlamasını,
düşünmesini ve ihlasla hayatına aktarmasını yani yaşamasını istemektedir. Bu
durum Kur’an’nın ilk ayetlerinin okuma ve yazmayla ilgili olmasını Kur’an’ının
anlaşılması için önemli konumdadır. Kur’an’ı hayatımıza aktarmamız konusunda
bile peygamber efendimiz bize yol göstermektedir. Örneğin ayetler vahiy
aracılığıyla inerken sahabeler arasında bile ilk ayet ezberlenip yaşama
aktarılıp ardından diğer ayete geçinilmiştir. Bu Sahabeler-tabiiler arasında
“Kur’an’ı ilim ve amel yüzleriyle birlikte öğrenme” ilkesine uymaktadır. Yani
hem sözleriyle hem eylemleriyle tefsir etmişlerdir. Kur’an nüzul asrından
bugüne kadar bir binanın inşa edilmesine benzemektedir. Nüzul asrında Kur’an’ı
hayata geçirmeyle başlayan duvarları daha sonraki asırlardaki alimler hayatı
anlamlandırmada Kur’an’a yaklaşımlarını ve çatıyı oluşturmalarında ise onların
vahiy kültürüyle gerçekleştirmiştir. Bu durumda bizden öncekiler
sorumluluklarını yerine getirmiş ve bu çağda bize düşen ve bizden sonrakilerde
sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir. Bu kısımda Din öğretimi
gerçekleştirirken öğretmenlik deneyimime sorumlu talebeler yetiştirmem gerektiğini
bunu örneğin; bir surenin ezberlenmesinden çok o sure öğretiminde okuduğunu
anlayan ve anladığı üzerinde düşünen düşündükleri neticesinde hayatına katan
talebeler yetiştirmem gerektiğini ve gördüğünün bilincine vararak inanmayı yani
anlam oluşturan öğrenciler olmasını anlam kürelerini güzel davranmaları,
konuşmalarıyla biçimlendirmeyi ve olumlu dil kullanarak hedeflerine
varmalarının bilincine ulaştım.
3.
Okuduğun ikinci kitaptan İLAHİYAT/SINIF
ÖĞRETMENİ OLARAK ŞUNLARI ÖĞRENDİM:
“Kimi
Örnek Almalı” kitabında Hz. Peygambere salat ve
selam getirmenin önemi ve anlamına değinilmiştir. Salat dua ve tanzim
anlamına gelmektedir ve Allah’ın, meleklerin, peygamberlerin ve insanların
salat getirmesi üzerine durulmuştur. Selam ise ayıp ve tehlikelerden korunma
anlamındadır. Yine Peygamber efendimize selam getirmenin önemi üzerinde
durulmuştur tüm kalbinizi ve ruhunuzu ona bağlayın , onu model edinin
buyrulmuştur. Peygamber efendimizin ahlakı Kur’an ahlakıdır. Kur’an insanlar için
yol gösterici ve hidayet rehberidir. Peygamber efendimiz Kur’an ahlakı edinmiş
ve Kur’an yaşanabilir, uygulanabilir olduğunu apaçık tüm insanlığa
göstermiştir. Bende bir sınıf öğretmeni olarak öğrencilerime Din Öğretimi dersi
kapsamında konularımı anlatırken ilk olarak öğrencilerin o çevreyi tam olarak
anlamasını sağlardım ki Peygamber Efendimizin( s.a.v) nasıl bir güçlükle
sınandığını, onun ne kadar kıymete değer bir elçi olduğunu anlamaları
sağlardım. Daha sonra dersin sonunda “Peygember Efendimizin (s.a.v)doğumundan önce
ve sonra nasıl değişimler oldu?”diye bir tartışma başlatır onların keşfederek
öğrenmesini, mukayese etmesini bunun sonucunda da inanç ve imanlarını
kuvvetlendirmeyi yaptıkları her şeyin( selamı, salat, salavat, inanç, ibadet
vb.) bir amacı olduğunu onlara duyumsatırdım. Bunu yaparken “Kimi Örnek Almalı”
kitabından alıntılar yapmayıda ihmal etmeden, dini terimler ve diyanet onaylı
alan bilgisi kitaplarından da yararlanmam gerektiğini bir sınıf öğretmeni
olarak belleğime yer edindim.
SÖ ÖĞRENCİLERİ:
4.SUNU
ÖDEVİNİN BİRİNCİ AŞMASINI YAPTIM YAPMADIM . Çünkü bulunduğum bölgede internet alt yapısı
olmadığı için derslere ulaşımım imkansızdı. Ve internetin çekmediği,
teknolojiyi kullanmama imkan yokken ve bunun neticesinde derslere ulaşamazken
sunum ödevimi nasıl yapacağıma dair bir yol haritam yoktu. Bilgisayarım da yok
dekanlıkla da görüştüm durumumu belirttim ama onlarda yardımcı olamadılar.
SUNU
ÖDEVİNİN İKİNCİ AŞMASINI YAPTIM
YAPMADIM . Yapmadım
çünkü ilk aşamayı yapamadığım için ve aynı sebeplerden dolayı –internet alt
yapı sıkıntısı ve bilgisayarımın olmadığı ve o dönemde telefonda
kullanamamaktaydım. O yüzden yapamadım. Ancak bu konudaki açığımı tamamlamak
için okulumuzun yurduna gelerek sunum ödevimi yapmaktayım. Şuan bulunduğum okul
yurdunun da bilgisayarları çok eski PowerPoint i de eski bu sebeple sunum
hazırlamakta çok zorluk çekiyorum. Bu dönem bir çok sorun yaşadığım
derslerimden uzak durmak istemediğim için çok üzgünüm. Zaten bilgisayarım ve
durumum olmadığına dair dönemin başında size de belirtmiştim arkadaşlar
aracılığıyla ödevleri gönderin dediniz hocam ama telefon da üstüne internet yoktu ve arızalandı
kullanamadım telefonu da. Bir çok derste yaşadım sorunları dediğim gibi
dekanlığa da bildirdim ama maalesef yardımcı olamadı kimse.
CEVAP
YAPMADIM İSE HEMEN HAZIRLAYIP İLETİN.
AŞAĞIDAKİ
SORUNUN CEVABI MAKALELERİN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.
GENEL-GEÇER
CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.
BİLİM
DİLİ OLMALIDIR.
NE
ÖĞRENİLDİ İSE O ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.
4.
Mualla Selçuk Hocamızın makalelerinden
SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK şunları öğrendim:
Mualla Selçuk hocamızın
makalelerinden biri olan “Din Öğretiminin Kuramsal Temelleri” ve “Din Öğretimi
Özgürleştiren Bir Süreç Olabilir Mi? Makaleleri okuduktan sonra bilgi
bütünlüğüm çerçevesinde ele aldığımda eğitim bilimleri meslek bilgisi ana
dersim olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretim dersimde heybemi şu bilgiler
ile doldurmaktayım; ilk olarak “Din Öğretimi Özgürleştiren Bir Süreç Olabilir
Mi?” Makalesinde; Okullarda verilen din eğitimi özgürlüğümüzü kısıtlıyor mu?
diye bir tartışma yürütülüyordu. Yazar, bu konuyu “Zorunlu olarak verilen bir
eğitim seçme şansımız olmadığını gösterebilir. Ancak okullarda din eğitimi
verilmezse öğrencilerin hiç seçme şansının olmayacağını da ifade etmektedir.
Aslında din öğretiminin olması bir seçme
şansı vermektedir.” İfadelerini kullanmaktadır. Bir başka ifade ile “Özgür
düşünebilmek bir eğitim işidir, çok boyutları olan bir tavırdır.” Sözü ile
eğitimin bizlere özgür düşünebilme şansı verdiğini, iyiyi, kötüyü, olumluyu,
olumsuzu gösterdiğini yani öğrencilerde anlam bütünlüğünü oluşturduğumuz zaman
öğrencilerin o bilgiyi kullanıp kullanmayacağını yani din olgusu ile düşünürsek
inanıp inanmamayı, yani bilgiyi çok boyutlu olarak sunup gerçeğin bütünü ile
karşılaşmalarını hedef alan bir modelle anlatıp öğrencilere seçme özgürlüğü
sunmaktayız. Bu kısımda aslında bilginin bütünlüğü apaçık ortadır. İnsan
bilgiyi sadece tek taraftan değil bilginin giriş, gelişme ve sonuç kısımlarını
detaylı okuyup anlam küresinde anlamlandırıp o bilgiyi davranışa dökmesi
gerekir. Yüce Allah’ta tam olarak aslında biz kullarından bunu istemektedir.
Okuyup, anlayıp, anladığını düşünen ve anlayıp düşündüğünü yaşama aktaran
varlık olmamızı, çünkü İslâm dini, akıllı ve özgür insana hitap eder. Dinde
serbest seçim (ihtiyar ) esastır. Makaledeki bir başka ifade ise “Bir sözcüğün
anlamı, o kümedeki yerine ve onu kullananların arasındaki ilişkinin doğasına
bağlıdır.” Yani, öğrencilerimizin birbirinden farklı olduğunu gözeterek bu
kavramları veya sure’yi öğretirken hepsinin aynı anda öğrenemeyeceğini ve
kavram arası ilişki kurarken birbirinden farklı ilişkiler kuracağını gözardı
etmemeliyiz. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de de İsra suresi 36. Ayetinde “Hakkında
bilgin olmayan şeyin ardına düşme, kulak, göz ve kalp bunların hepsi
sorumludur” ayeti ile bizlere bilginin önemini bilgiyi bütün olarak ele
almamızı, yani bir bilginin önü ve arkasını bilmeden körü körüne dediğimiz
tabirle o bilginin ardına düşmemeyi bilgiyi parça-parça- bütün ilişkisi ile bir
puzzle gibi tamamlanması gerektiğini de vurgular.
İkinci olarak ise Mualla
Selçuk hocamızın “Din Öğretiminin Kuramsal Temelleri” makalesinde edindiğim
kazanımlar ise; bir sınıf öğretmeni olarak din öğretimini gerçekleştirirken
nasıl bir yol izlememiz gerektiğine dair hatta ilkokul 4. Sınıf MEB
müfredatının kazanımlarıyla da ilişkili olarak bilgiler vermektedir. Makalede
yer alan bazı ifadeleri bir sınıf öğretmeni olarak bana etkisini anlatmak
isterim. İlk olarak Mualla Selçuk hocamızın şu ifadesi “Çözümlenmemiş
bilgi, yani bilinç haline gelmemiş bilgi, aslında doğru dahi olsa etkisiz
bilgidir, hatta yanlış ilişkilendirmelere sebep olabilir. Bilinçle
bütünleşmeyen bilgi, bilincin oluşum ve gelişimini de engeller. Bilince katılsa
bile, bilinci bulandırır, yanılgılara sebep olur. “Öğrendiğimiz dini ifadeleri
bilincimizde çözümlemeye ulaşmadıkça o bilgi bilince yerleşmeyip, yerleşmediği
gibide etkisiz olarak kalmaktadır. Bu yüzden öğrendiğimiz örneğin; Allah
(c.c.), peygamber, Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm, besmele, selam, hamt ve
şükür, tekbir ve salâvat, estağfirullah, sübhanallah, selam, sevap, günah,
haram gibi dini ifadelerinin ne anlama geldiğini bilincimizde
yerleştirmemiz gerekmektedir. Bu sebeple öğrencilerimize de din öğretimini
gerçekleştirirken öğrendikleri kavramları ihlasla hayatlarına aktarabilmeleri
içinde bu bilgileri çözümlemeleri ve bilinç haline getirmelerini hedef
almalıyız. Hocamızın bu ifadesini destekleyecek bir başka ifadesi ise “Tam
tanımı yapılamıyor diye kavramları terk edemeyiz. Kavramları başka terimlerle
ve benzetmeler yardımıyla anlatabiliriz. Kavramların insan hayatındaki
tezahürlerine de dikkat çekerek, bu kavramlardan ne kast ettiğimizi
belirtebiliriz.” Öğrencilere bu tekbir ve salavatı tam olarak
tanımlayamadığımız zamanda bile gerekçelerini tam olarak ifade edersek
hayatlarına yerleştirmeyi ve hedeflediğimiz davranışlara ulaşabiliriz. Makalede
başka bir konu ise din öğretiminin nasıl gerçekleşmesi hakkındaydı. Bu konuda
ise “Din öğretiminde belletici ve baskı altına alıcı bir yaklaşımın yerini,
konuları çözümleyici ve yorumlayıcı bir yaklaşım almalıdır. Şahsen katılsak da
katılmasak da, yapılacak yorumlara, ortaya atılacak yeni fikirlere ihtiyacımız
vardır. Allah'ın rızasını gözeterek yapılan anlama, anlamlandırma ve yorumlama
faaliyetine karşı olmak yerine, mevcut anlayışlardan birini ilâhî mesajla
özdeşleştirerek insanlara bunu zorla kabul ettirme şeklinde tezahür eden tutuma
karşı olmak lâzımdır diye düşünüyoruz. Çeşitliliğin ve fikir zenginliğinin
olduğu ortamda, muhakeme gücü ve seçme kabiliyeti teşvik
edilecektir.” İslam inançlarını baskı ile yani ezberleterek öğretmek
yerine öğrencilere yorumlatarak, çözümleterek hayatlarıyla ilişki kurdurarak ve
inanç esaslarındaki mesajla özdeşleştirerek istenilen hedefe ulaşabiliriz. Bir
başka ifadelerden ise çıkardıklarım bireyin güzel ahlakla yetişmesini amaç
edinmektedir. Son olarak ise yaptığımız işleri Allah adına iş yapma ile Allah
rızası için iş yapma ayrımına değinmektedir. Bu ayrımı şu ifadelerle dile
getirmektedir. “Allah rızası için iş yapma ile, Allah adına iş yapma arasındaki
inceliği öğrencilerine fark ettirebilir. Allah için, yani Allah rızası için iş
yapma ile Allah adına iş yapma aynı şey değildir. Allah için iş yapma, yaratıcı
ile beraberlik şuuru içinde bir eylemde bulunmaktır. Bu eylem doğru olabilir,
eksik olabilir, yanlış olabilir. Allah adına iş yapma ise, Allah adına hareket
etme hak ve yetkisine sahip olma yanılgısıdır.”
İLAHİYAT
ÖĞRENCİLERİ:
AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN İÇERİĞİNE UYGUN
OLMALIDIR.
GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.
BİLİM DİLİ OLMALIDIR.
NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI
VERİLMELİDİR.
5.Tefsir Tarihi Atlası kitabın varmı?
5. Ders programında 25 Şubat 2021’de ilan edildiği üzere
Tefsir Tarihi Atlası kitabının ünitelerini doldurdunmu?
5.TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN BİLİMSEL ÖZGÜN YAPISINI 1-162.
SAYFALARINA GÖRE ŞU ŞEKİLDE ANLATABİLİRİM:
Ad-Soyad: Elif TAYYAR
Fakülte: İLAHİYAT Öğrenci nu.: 16070203
OKUDUĞUN KİTAPLAR pdf
Pdf ; jpg ; basılı orijinal Orijinal mi?
Hangisi ise işaretleyin.
İLAHİYAT VE SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ORTAK:
AŞAĞIDAKİ İKİ SORUNUN CEVABI KİTABIN İÇERİĞİNE UYGUN
OLMALIDIR.
GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.
BİLİM DİLİ OLMALIDIR.
NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ
SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.
Okuduğum ilk kitaptan İLAHİYAT/SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK
ŞUNLARI ÖĞRENDİM:
İrade Terbiyesi
Başarıya hedefe ulaşmak tamamen
kişinin elindedir. Başarılı bir hayata sahip olmak için bazı sırlara
borçluyuzdur. Başarılı olabilmek için kişinin kendini çok iyi tanımasına ile
mümkündür. İnsan kendini tanımadan çevreyi tanımaya kalkışmamalıdır. Kişi
kendini tanımalı kendi yeterliliklerini, eksiklerini, yeterliliklerini,
yeteneklerini, pozitif yönlerini, negatif yönlerini, artılarını, eksilerini
bütün kişisel tanımlamalarını iyi bilmesi ve bu doğrultuda hedefine ulaşmak için
planlar yapmalıdır. Kendini tam olarak anlayabilen, tanıyabilen kişi ilk adımda
başarılı olmuştur. Yalnız şöyle bir şey var ki hayatımızın geneline bakınca gün
içinde bilinçli olarak yaptığımız tercihler giderek azalıyor. Kişi içindeki
idealist benliğinin ve asil ruhunun izini bırakıp dürtüleriyle hareket ederse
bilinç kontrolünü kaybeder. Kontrolü elden bırakmamak için irademizi
kuvvetlendirmeliyiz. İrademizle mücadele etmediğimiz müddetçe hayatımızı
dürtülerimiz şekillendirir. İçimizdeki dürtüleri harekete geçiren birçok etken
vardır. Tv reklamlar bunlara etkilemektedir.
Özgürlük çok önemli bir
kavramdır. Bunu hiçbir baskının altında kalmadan hareket etmeliyiz. İnsanın bir
uğraşı olmalı. En büyük dert dertsizliktir. Dış unsurlardan etkilenmeden kendi
amaçlarımıza göre bir hayat tarzı edinmeliyiz. Amacımız düzenli programlı hayat
kurmalıyız. Bizim önceliğimiz yaptığımız işle ilgili şeylerle uğraşmalıyız.
Eğitim aldığım alana yönelik bilgiler edinmeliyim. Önceliğim bu olmalı.
Tefekkür etmeliyiz. Tefekkür
etmek hayatımızın her noktasında var. Hayatımızda bizi etkileyen her şeyin
başlangıç noktasında tefekkür etmek vardır. Tefekkür etmek önce işi yapmak
gerisi beklemektir. Yalnız işi yapmamak için bahane bulmamak gerekmektedir.
Bahanelerden kurtulmalıyız. Gerek bir oyun olabilir gerek sosyal medyada
oyalanmak...
Duygularımıza hâkim olmalıyız ve
duygularımızı yönlendirmeliyiz. Duygularımızı neyin tetiklediğini bilmek temel
vazifemiz. Duygularımız doğru yere işaret ettirmeliyiz. Gereksiz uğraşlara
duygularımızı harcamamalıyız enerjilerimizi tüketmemeliyiz.
Bizler yaptığımız işlerde net
olmalıyız. Kararlılık bir işin sonucuna ulaştırır. Karalılığın yanında
süreklilik olmalı. Kararlı ve süreklilik işimizde başarılı olmamızı sağlar.
Günümüzde çoğumuz zaman problemi
yaşıyoruz. Bu nedenle zamanı verimli kullanabilmek çok önemli. Bunu
başarabilmek için ise çoğunlukla aynı anda birden fazla işle ilgileniyoruz.
Yapacağımız işleri sıralamalıyız. Amacımız birden fazla işle aynı anda
uğraşmamak içindir. Bir işe odaklanmalıyız. Çünkü birden fazla işle uğraşmak
hiçbir işi bitiremeyeceğimiz korkusuna kapılır ve gün sonuna hiçbir şey
yapmamış olma ihtimalimiz yüksektir. Aynı anda birden fazla işle uğraşmak
olarak tanımladığımız olgu iki şekilde gerçekleşebiliyor. Birincisi aynı anda
iki işi birlikte yapmak. Araç kullanırken cep telefonu ile konuşmak bu duruma
örnek olarak verilebilir. İkincisi ise kısa zaman aralıklarında bir işten
diğerine geçmek, örneğin bir sunum hazırlarken e-postaları kontrol etmek.
Okuduğun ikinci kitaptan İLAHİYAT/SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK
ŞUNLARI ÖĞRENDİM:
Baudrillard Jean, Simülakrlar
ve Simülasyon (Pdf)
Simülakr: Bir gerçeklik olarak
algılanmak isteyen görünüm, aslında simüle etmek gerçek olmayan bir şey sanki
varmış gibi aktarmak anlatmak yansıtmaktır. Günümüzde teknoloji geçmişe nazaran
ilerlemiş durumda ve bu simülasyon ile de simüle etmek birebir yerine
getirilmiş durumdadır. Simülasyon: Latince’de Simülare sözcüğünden türetilmiş
olan bu terim 20 yy’de teknik anlam kazanmıştır. Teknik olmayan anlamda bir
şeyin benzeri veya sahtesi anlamında kullanılmaktadır. “Hakikati gizleyen şey
simülakr değildir. Çünkü hakikat, hakikat olmadığını söylemektedir. Simülakr
hakikatin kendisidir.” diyor Ekleziyast.
Günümüzde suret
belirleme, aynada yansıma, soyutlamam eskisi gibi değildir. Bu kavramla
ilişkisi kalmamıştır. Kitapta Borges masalını örnek verir. Borges
İmparatorluğunun simülasyon alegorisine değinir. Günümüz şartlarında artık
nesne ile simüle edilen şey arasında bir obje olmasına gerek yoktur. Borges diye
İmparatorluk var ve ortada olmayan toprak parçaları varmış gibi ona atfediliyor
fakat artık Borges İmparatorluğunun haritası ile toprak arasında bir ayrım yok.
Şiirsel, imgeci, süslü bir anlatımlar, gerçek bunun içinde saklı. Eskiden
insanları korkutan bu simülasyon örneği günümüzde spekülatif ve söylevsel
özelliklerini yitirerek nükleer ve genetik bir işleme dönüşmüş vaziyettedir.
Eskisi ile yenisi arasındaki bağının adı Metafizik.
Simülasyon yerini minyatürlere, oldukça küçük maketlere
hatta mikro heykellere vermiştir. Buradan olumsuz şeyler çıkarmak değil aksine
gerçeğin yerini sonsuz sayıda üretimle gösterilmektedir. Rasyonel bir gerçeğe
ihtiyaç yoktur.
“Gizlemek (dissimuler), sahip
olunan şeye sahip değilmiş gibi yapmak; simüle etmek ise sahip olunmayan şeye
sahipmiş gibi yapmaktır.” Buradaki anlatım her ne kadar –mış, -miş üzerinden
gitse de olay sanıldığından daha karmaşık ve anlaşılması güçtür. Çünkü simüle
etmek sadece –mış, -miş kullanmak değildir. Benzer örneklerde de -mış gibi
yapmak gibi yapmak ya da onu saklamak gerçeklik ilkesine zarar vermez.
Simülasyonda gerçekle sahte; gerçekle düşese arasındaki ince çizgiyi yok etmek
demektir.
Simülasyonu her alanda
kullanılabilir olduğu gözlemlenmiştir. Orduda, askeriyede çaresiz kalındığını
simülatörler kullanmıştır. Böylelikle ordunun eli bağlanmıştır. Tıpta da
kullanılmıştır. Bir akıl hastasını rol edinen ve bunu hakkıyla yerine getiren
kişinin akıl hastası olduğunu kanısına varırız. Simülasyonun dindeki etkisi de
büyüktür. İmgeler anlamlandırmalar her daim büyük yıkıcı bazen de yapıcı
etkilere sahip olmuştur. Yeniden canlandırmaların karşıtıdır. “Yeniden
canlandırma: Gösterge ve gerçeklik arasında bir eşdeğerlik ilkesi (bu
eşdeğerlik ütopik bir şey bile olsa temel bir aksiyomdur) bulunduğunu kabul etmektedir.”
Simülasyonun tanmış ise, eşitlik ilkesi ütopyasına tamamen ters bir şey olup,
göstergeyi kesinlikle bir değer olarak yadsımakta ve her türlü gönderenin ters
yüz edilmesi ve öldürülmesi olarak görmektedir.
Simülasyon simülakrlar çağına
girmiş olması demek artık kara bir taş üzerinde sessizce ve yavaş biçimde
ilerleyen siyah karınca misalidir.
Ger gün giderek habere ve bilgiye
karşı daha az anlamın üretildiği bir evrende yaşıyoruz. Bu tezden yola çıkarak
3 anlam ortaya çıkmaktadır. Bunlar:
⦁ İlk varsayım şudur; bir anlam üretirken giderek anlam
kayması yaşayan bir anlamı engelleyememektir. İletişim araçlarından herhangi
birini kullansak da her ne kadar iletişim ağını güçlü tutsak bile anlamın yok
oluş sürecinin hızı anlamın ortaya çıkma hızından daha yüksek potansiyele sahip
olduğu görünecektir. Bu çaba tek bir iletişim ağı ile yapılıyorsa iletişim
araçlarının artması da doğaldır. Özgür konuşma alanlarından sonsuz sayıda
iletişim hücreleri vardır. Bunlar da korsan radyolar iletişim ağında ideoloji niteliğindedir.
⦁ Haber, anlamı doğrudan yok ya da nötralize eden bir şey
olduğu ölçüde haber enflasyonuyla anlam deflasyonu arasında, oldukça belirgin
ve zorunlu bir ilişki vardır. Anlam yitiminin doğrudan iletişim araçları yani
anlamı yok edip, ikna edici bir haber biçime sokan kitle iletişim araçlarının
müdahaleleriyle bir ilişkisi vardır.
Aralarında en ilginç olanı sonuncudur. Toplumsallaşmış insan
grupları ile bağı kopmuş insan topluluklarının arasındaki iletişim zayıflığı
ortada olacaktır.
SÖ ÖĞRENCİLERİ:
4.SUNU ÖDEVİNİN BİRİNCİ AŞMASINI YAPTIM YAPMADIM .
SUNU ÖDEVİNİN İKİNCİ AŞMASINI YAPTIM YAPMADIM .
CEVAP YAPMADIM İSE HEMEN HAZIRLAYIP İLETİN.
AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI MAKALELERİN İÇERİĞİNE UYGUN
OLMALIDIR.
GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.
BİLİM DİLİ OLMALIDIR.
NE ÖĞRENİLDİ İSE O ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI
VERİLMELİDİR.
Mualla Selçuk Hocamızın makalelerinden SINIF ÖĞRETMENİ
OLARAK şunları öğrendim:
İLAHİYAT ÖĞRENCİLERİ:
AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN
İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.
GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.
BİLİM DİLİ OLMALIDIR.
NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ
SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.
5.Tefsir Tarihi Atlası kitabın var mı?
Var.
5. Ders programında 25 Şubat 2021’de ilan edildiği üzere
Tefsir Tarihi Atlası kitabının ünitelerini doldurdun mu?
Eksiklerim var.
5.TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN BİLİMSEL ÖZGÜN YAPISINI 1-162.
SAYFALARINA GÖRE ŞU ŞEKİLDE ANLATABİLİRİM:
Tefsirlerin bağlamları arasında ilişki kurulmuş ve bu
gerçeği karşılaştırmalar yaparak okurun analiz yapmasına olanak sağlamaktadır.
Tefsirler müfessirin hayatı, eserleri ve tefsir alanında yaptığı çalışmaları
tespit etmek mümkün ayrıca yeni araştırmalar için yer ayrılmıştır.
Günümüzdeki
tefsir çalışmalarına baktığımızda telif ve tercüme açsıdan birçok literatür
mevcuttur. Bu eserde kitabiyat açsından bir zenginlik katmaktadır.
Tefsir
Tarihi’nin geniş ve yaygın bir araştırma alanına sahip olması bu her zaman yeni
bir perspektiften bakmak mümkündür. Belirtilen sayfalar ve göz gezdirdiğim
diğer sayfalar ile karşılaştırdığımda sathi ve uzun soluklu bir araştırmanın
ürünü olarak yazılacak bölümler var. Yeterince tahlil ve terkip sonucunda
bilimsel bir çalışmaya ihtiyaç var. Tefsir Tarihi Atlası’nın görsel açıdan
kolaylık sağlaması hem öğrenmeyi hızlandırmaktadır hem de çağdaş alimlerin
karşılaştırması ve kronolojik bilgi birikiminin karışmasını önlemektedir.
Ad-Soyad: Elif TAYYAR
Fakülte: İLAHİYAT Öğrenci nu.: 16070203
OKUDUĞUN KİTAPLAR pdf
Pdf ; jpg ; basılı orijinal Orijinal mi?
Hangisi ise işaretleyin.
İLAHİYAT VE SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ORTAK:
AŞAĞIDAKİ İKİ SORUNUN CEVABI KİTABIN İÇERİĞİNE UYGUN
OLMALIDIR.
GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.
BİLİM DİLİ OLMALIDIR.
NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ
SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.
Okuduğum ilk kitaptan İLAHİYAT/SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK
ŞUNLARI ÖĞRENDİM:
İrade Terbiyesi
Başarıya hedefe ulaşmak tamamen
kişinin elindedir. Başarılı bir hayata sahip olmak için bazı sırlara
borçluyuzdur. Başarılı olabilmek için kişinin kendini çok iyi tanımasına ile
mümkündür. İnsan kendini tanımadan çevreyi tanımaya kalkışmamalıdır. Kişi
kendini tanımalı kendi yeterliliklerini, eksiklerini, yeterliliklerini,
yeteneklerini, pozitif yönlerini, negatif yönlerini, artılarını, eksilerini
bütün kişisel tanımlamalarını iyi bilmesi ve bu doğrultuda hedefine ulaşmak için
planlar yapmalıdır. Kendini tam olarak anlayabilen, tanıyabilen kişi ilk adımda
başarılı olmuştur. Yalnız şöyle bir şey var ki hayatımızın geneline bakınca gün
içinde bilinçli olarak yaptığımız tercihler giderek azalıyor. Kişi içindeki
idealist benliğinin ve asil ruhunun izini bırakıp dürtüleriyle hareket ederse
bilinç kontrolünü kaybeder. Kontrolü elden bırakmamak için irademizi
kuvvetlendirmeliyiz. İrademizle mücadele etmediğimiz müddetçe hayatımızı
dürtülerimiz şekillendirir. İçimizdeki dürtüleri harekete geçiren birçok etken
vardır. Tv reklamlar bunlara etkilemektedir.
Özgürlük çok önemli bir
kavramdır. Bunu hiçbir baskının altında kalmadan hareket etmeliyiz. İnsanın bir
uğraşı olmalı. En büyük dert dertsizliktir. Dış unsurlardan etkilenmeden kendi
amaçlarımıza göre bir hayat tarzı edinmeliyiz. Amacımız düzenli programlı hayat
kurmalıyız. Bizim önceliğimiz yaptığımız işle ilgili şeylerle uğraşmalıyız.
Eğitim aldığım alana yönelik bilgiler edinmeliyim. Önceliğim bu olmalı.
Tefekkür etmeliyiz. Tefekkür
etmek hayatımızın her noktasında var. Hayatımızda bizi etkileyen her şeyin
başlangıç noktasında tefekkür etmek vardır. Tefekkür etmek önce işi yapmak
gerisi beklemektir. Yalnız işi yapmamak için bahane bulmamak gerekmektedir.
Bahanelerden kurtulmalıyız. Gerek bir oyun olabilir gerek sosyal medyada
oyalanmak...
Duygularımıza hâkim olmalıyız ve
duygularımızı yönlendirmeliyiz. Duygularımızı neyin tetiklediğini bilmek temel
vazifemiz. Duygularımız doğru yere işaret ettirmeliyiz. Gereksiz uğraşlara
duygularımızı harcamamalıyız enerjilerimizi tüketmemeliyiz.
Bizler yaptığımız işlerde net
olmalıyız. Kararlılık bir işin sonucuna ulaştırır. Karalılığın yanında
süreklilik olmalı. Kararlı ve süreklilik işimizde başarılı olmamızı sağlar.
Günümüzde çoğumuz zaman problemi
yaşıyoruz. Bu nedenle zamanı verimli kullanabilmek çok önemli. Bunu
başarabilmek için ise çoğunlukla aynı anda birden fazla işle ilgileniyoruz.
Yapacağımız işleri sıralamalıyız. Amacımız birden fazla işle aynı anda
uğraşmamak içindir. Bir işe odaklanmalıyız. Çünkü birden fazla işle uğraşmak
hiçbir işi bitiremeyeceğimiz korkusuna kapılır ve gün sonuna hiçbir şey
yapmamış olma ihtimalimiz yüksektir. Aynı anda birden fazla işle uğraşmak
olarak tanımladığımız olgu iki şekilde gerçekleşebiliyor. Birincisi aynı anda
iki işi birlikte yapmak. Araç kullanırken cep telefonu ile konuşmak bu duruma
örnek olarak verilebilir. İkincisi ise kısa zaman aralıklarında bir işten
diğerine geçmek, örneğin bir sunum hazırlarken e-postaları kontrol etmek.
Okuduğun ikinci kitaptan İLAHİYAT/SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK
ŞUNLARI ÖĞRENDİM:
Baudrillard Jean, Simülakrlar
ve Simülasyon (Pdf)
Simülakr: Bir gerçeklik olarak
algılanmak isteyen görünüm, aslında simüle etmek gerçek olmayan bir şey sanki
varmış gibi aktarmak anlatmak yansıtmaktır. Günümüzde teknoloji geçmişe nazaran
ilerlemiş durumda ve bu simülasyon ile de simüle etmek birebir yerine
getirilmiş durumdadır. Simülasyon: Latince’de Simülare sözcüğünden türetilmiş
olan bu terim 20 yy’de teknik anlam kazanmıştır. Teknik olmayan anlamda bir
şeyin benzeri veya sahtesi anlamında kullanılmaktadır. “Hakikati gizleyen şey
simülakr değildir. Çünkü hakikat, hakikat olmadığını söylemektedir. Simülakr
hakikatin kendisidir.” diyor Ekleziyast.
Günümüzde suret
belirleme, aynada yansıma, soyutlamam eskisi gibi değildir. Bu kavramla
ilişkisi kalmamıştır. Kitapta Borges masalını örnek verir. Borges
İmparatorluğunun simülasyon alegorisine değinir. Günümüz şartlarında artık
nesne ile simüle edilen şey arasında bir obje olmasına gerek yoktur. Borges diye
İmparatorluk var ve ortada olmayan toprak parçaları varmış gibi ona atfediliyor
fakat artık Borges İmparatorluğunun haritası ile toprak arasında bir ayrım yok.
Şiirsel, imgeci, süslü bir anlatımlar, gerçek bunun içinde saklı. Eskiden
insanları korkutan bu simülasyon örneği günümüzde spekülatif ve söylevsel
özelliklerini yitirerek nükleer ve genetik bir işleme dönüşmüş vaziyettedir.
Eskisi ile yenisi arasındaki bağının adı Metafizik.
Simülasyon yerini minyatürlere, oldukça küçük maketlere
hatta mikro heykellere vermiştir. Buradan olumsuz şeyler çıkarmak değil aksine
gerçeğin yerini sonsuz sayıda üretimle gösterilmektedir. Rasyonel bir gerçeğe
ihtiyaç yoktur.
“Gizlemek (dissimuler), sahip
olunan şeye sahip değilmiş gibi yapmak; simüle etmek ise sahip olunmayan şeye
sahipmiş gibi yapmaktır.” Buradaki anlatım her ne kadar –mış, -miş üzerinden
gitse de olay sanıldığından daha karmaşık ve anlaşılması güçtür. Çünkü simüle
etmek sadece –mış, -miş kullanmak değildir. Benzer örneklerde de -mış gibi
yapmak gibi yapmak ya da onu saklamak gerçeklik ilkesine zarar vermez.
Simülasyonda gerçekle sahte; gerçekle düşese arasındaki ince çizgiyi yok etmek
demektir.
Simülasyonu her alanda
kullanılabilir olduğu gözlemlenmiştir. Orduda, askeriyede çaresiz kalındığını
simülatörler kullanmıştır. Böylelikle ordunun eli bağlanmıştır. Tıpta da
kullanılmıştır. Bir akıl hastasını rol edinen ve bunu hakkıyla yerine getiren
kişinin akıl hastası olduğunu kanısına varırız. Simülasyonun dindeki etkisi de
büyüktür. İmgeler anlamlandırmalar her daim büyük yıkıcı bazen de yapıcı
etkilere sahip olmuştur. Yeniden canlandırmaların karşıtıdır. “Yeniden
canlandırma: Gösterge ve gerçeklik arasında bir eşdeğerlik ilkesi (bu
eşdeğerlik ütopik bir şey bile olsa temel bir aksiyomdur) bulunduğunu kabul etmektedir.”
Simülasyonun tanmış ise, eşitlik ilkesi ütopyasına tamamen ters bir şey olup,
göstergeyi kesinlikle bir değer olarak yadsımakta ve her türlü gönderenin ters
yüz edilmesi ve öldürülmesi olarak görmektedir.
Simülasyon simülakrlar çağına
girmiş olması demek artık kara bir taş üzerinde sessizce ve yavaş biçimde
ilerleyen siyah karınca misalidir.
Ger gün giderek habere ve bilgiye
karşı daha az anlamın üretildiği bir evrende yaşıyoruz. Bu tezden yola çıkarak
3 anlam ortaya çıkmaktadır. Bunlar:
⦁ İlk varsayım şudur; bir anlam üretirken giderek anlam
kayması yaşayan bir anlamı engelleyememektir. İletişim araçlarından herhangi
birini kullansak da her ne kadar iletişim ağını güçlü tutsak bile anlamın yok
oluş sürecinin hızı anlamın ortaya çıkma hızından daha yüksek potansiyele sahip
olduğu görünecektir. Bu çaba tek bir iletişim ağı ile yapılıyorsa iletişim
araçlarının artması da doğaldır. Özgür konuşma alanlarından sonsuz sayıda
iletişim hücreleri vardır. Bunlar da korsan radyolar iletişim ağında ideoloji niteliğindedir.
⦁ Haber, anlamı doğrudan yok ya da nötralize eden bir şey
olduğu ölçüde haber enflasyonuyla anlam deflasyonu arasında, oldukça belirgin
ve zorunlu bir ilişki vardır. Anlam yitiminin doğrudan iletişim araçları yani
anlamı yok edip, ikna edici bir haber biçime sokan kitle iletişim araçlarının
müdahaleleriyle bir ilişkisi vardır.
Aralarında en ilginç olanı sonuncudur. Toplumsallaşmış insan
grupları ile bağı kopmuş insan topluluklarının arasındaki iletişim zayıflığı
ortada olacaktır.
SÖ ÖĞRENCİLERİ:
4.SUNU ÖDEVİNİN BİRİNCİ AŞMASINI YAPTIM YAPMADIM .
SUNU ÖDEVİNİN İKİNCİ AŞMASINI YAPTIM YAPMADIM .
CEVAP YAPMADIM İSE HEMEN HAZIRLAYIP İLETİN.
AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI MAKALELERİN İÇERİĞİNE UYGUN
OLMALIDIR.
GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.
BİLİM DİLİ OLMALIDIR.
NE ÖĞRENİLDİ İSE O ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI
VERİLMELİDİR.
Mualla Selçuk Hocamızın makalelerinden SINIF ÖĞRETMENİ
OLARAK şunları öğrendim:
İLAHİYAT ÖĞRENCİLERİ:
AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN
İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.
GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.
BİLİM DİLİ OLMALIDIR.
NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ
SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.
5.Tefsir Tarihi Atlası kitabın var mı?
Var.
5. Ders programında 25 Şubat 2021’de ilan edildiği üzere
Tefsir Tarihi Atlası kitabının ünitelerini doldurdun mu?
Eksiklerim var.
5.TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN BİLİMSEL ÖZGÜN YAPISINI 1-162.
SAYFALARINA GÖRE ŞU ŞEKİLDE ANLATABİLİRİM:
Tefsirlerin bağlamları arasında ilişki kurulmuş ve bu
gerçeği karşılaştırmalar yaparak okurun analiz yapmasına olanak sağlamaktadır.
Tefsirler müfessirin hayatı, eserleri ve tefsir alanında yaptığı çalışmaları
tespit etmek mümkün ayrıca yeni araştırmalar için yer ayrılmıştır.
Günümüzdeki
tefsir çalışmalarına baktığımızda telif ve tercüme açsıdan birçok literatür
mevcuttur. Bu eserde kitabiyat açsından bir zenginlik katmaktadır.
Tefsir
Tarihi’nin geniş ve yaygın bir araştırma alanına sahip olması bu her zaman yeni
bir perspektiften bakmak mümkündür. Belirtilen sayfalar ve göz gezdirdiğim
diğer sayfalar ile karşılaştırdığımda sathi ve uzun soluklu bir araştırmanın
ürünü olarak yazılacak bölümler var. Yeterince tahlil ve terkip sonucunda
bilimsel bir çalışmaya ihtiyaç var. Tefsir Tarihi Atlası’nın görsel açıdan
kolaylık sağlaması hem öğrenmeyi hızlandırmaktadır hem de çağdaş alimlerin
karşılaştırması ve kronolojik bilgi birikiminin karışmasını önlemektedir.