Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)


Selamlar kıymetli Öğrencim,

"ödev" göndermek mümkün oluyor.

Başarılar, 


0 Yorum - Yorum Yaz


Ad-soyad:  Eyyup EKİNCİ

Fakülte:    Eğitim Bilimleri Fakültesi

 Öğrenci nu.: 18040270

1.      OKUDUĞUN KİTAPLAR pdf          ; jpg           ; basılı orijinal            mi?

Hangisi ise işaretleyin.

 

 

İLAHİYAT VE SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ORTAK:

AŞAĞIDAKİ İKİ SORUNUN CEVABI KİTABIN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.

GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.

BİLİM DİLİ OLMALIDIR.

NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.

2.      Okuduğum ilk kitaptan İLAHİYAT/SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK ŞUNLARI ÖĞRENDİM:

“Kur'an Nedir?” kitabını okurken sınıf öğretmeni olarak bana şu deneyimlerime kattı: Her birey kendine özgüdür ve her bireyin anlam küresi farklılıklar taşır. Buradan hareketle bütün öğrenciler aynı değildir (sayfa 40, sayfa 54).Her öğrenci için farklı iletişim dili kurulmalıdır öğüdünü çıkarmak mümkündür. Her öğrenci biriciktir, kendine has ve bireysel farklılıklara sahiptir. O yüzden her öğrencimizi farklılarıyla onama etmeli ve onlara evlat yarısı olarak yaklaşmamız gerektiğini çıkardım. Bir başka kazanımım ise “Kur’an Nedir?” kitabında insanın hayatına anlamlar vermesi konusunda hedeflerinin olmasını anlatmaktadır. Kur’an’nın “Hüden li’n nas” ayetiyle yani hidayet rehberi olmasını açıkça anlatmakta ve Ku’an’ın insanın hayatını anlamlandıran varlık bütünlüğünü tamamlayan; bu varlık koşullarında seven, sevilen, eğiten ve eğitilen gibi koşullar olduğunu biyolojik ve psikolojik tutum ve davranışlarıyla bu yapılarını ortaya çıkardığını bize anlatmaktadır. İnsan tüm bu varlık koşullarına rağmen hür bir varlıktır. Bu hür varlığı sebebiyle sorumlu tutulan ve bu sorumluluklarını yerine getirip getirmediği konusunda da sınanan bir varlıktır. Kur’an da bu kısımda insanlardan okumasını, anlamasını, düşünmesini ve ihlasla hayatına aktarmasını yani yaşamasını istemektedir. Bu durum Kur’an’nın ilk ayetlerinin okuma ve yazmayla ilgili olmasını Kur’an’ının anlaşılması için önemli konumdadır. Kur’an’ı hayatımıza aktarmamız konusunda bile peygamber efendimiz bize yol göstermektedir. Örneğin ayetler vahiy aracılığıyla inerken sahabeler arasında bile ilk ayet ezberlenip yaşama aktarılıp ardından diğer ayete geçinilmiştir. Bu Sahabeler-tabiiler arasında “Kur’an’ı ilim ve amel yüzleriyle birlikte öğrenme” ilkesine uymaktadır. Yani hem sözleriyle hem eylemleriyle tefsir etmişlerdir. Kur’an nüzul asrından bugüne kadar bir binanın inşa edilmesine benzemektedir. Nüzul asrında Kur’an’ı hayata geçirmeyle başlayan duvarları daha sonraki asırlardaki alimler hayatı anlamlandırmada Kur’an’a yaklaşımlarını ve çatıyı oluşturmalarında ise onların vahiy kültürüyle gerçekleştirmiştir. Bu durumda bizden öncekiler sorumluluklarını yerine getirmiş ve bu çağda bize düşen ve bizden sonrakilerde sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir. Bu kısımda Din öğretimi gerçekleştirirken öğretmenlik deneyimime sorumlu talebeler yetiştirmem gerektiğini bunu örneğin; bir surenin ezberlenmesinden çok o sure öğretiminde okuduğunu anlayan ve anladığı üzerinde düşünen düşündükleri neticesinde hayatına katan talebeler yetiştirmem gerektiğini ve gördüğünün bilincine vararak inanmayı yani anlam oluşturan öğrenciler olmasını anlam kürelerini güzel davranmaları, konuşmalarıyla biçimlendirmeyi ve olumlu dil kullanarak hedeflerine varmalarının bilincine ulaştım.

3.      Okuduğun ikinci kitaptan İLAHİYAT/SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK ŞUNLARI ÖĞRENDİM:

“Kimi Örnek Almalı” kitabında Hz. Peygambere salat ve  selam getirmenin önemi ve anlamına değinilmiştir. Salat dua ve tanzim anlamına gelmektedir ve Allah’ın, meleklerin, peygamberlerin ve insanların salat getirmesi üzerine durulmuştur. Selam ise ayıp ve tehlikelerden korunma anlamındadır. Yine Peygamber efendimize selam getirmenin önemi üzerinde durulmuştur tüm kalbinizi ve ruhunuzu ona bağlayın , onu model edinin buyrulmuştur. Peygamber efendimizin ahlakı Kur’an ahlakıdır. Kur’an insanlar için yol gösterici ve hidayet rehberidir. Peygamber efendimiz Kur’an ahlakı edinmiş ve Kur’an yaşanabilir, uygulanabilir olduğunu apaçık tüm insanlığa göstermiştir. Bende bir sınıf öğretmeni olarak öğrencilerime Din Öğretimi dersi kapsamında konularımı anlatırken ilk olarak öğrencilerin o çevreyi tam olarak anlamasını sağlardım ki Peygamber Efendimizin( s.a.v) nasıl bir güçlükle sınandığını, onun ne kadar kıymete değer bir elçi olduğunu anlamaları sağlardım. Daha sonra dersin sonunda “Peygember Efendimizin (s.a.v)doğumundan önce ve sonra nasıl değişimler oldu?”diye bir tartışma başlatır onların keşfederek öğrenmesini, mukayese etmesini bunun sonucunda da inanç ve imanlarını kuvvetlendirmeyi yaptıkları her şeyin( selamı, salat, salavat, inanç, ibadet vb.) bir amacı olduğunu onlara duyumsatırdım. Bunu yaparken “Kimi Örnek Almalı” kitabından alıntılar yapmayıda ihmal etmeden, dini terimler ve diyanet onaylı alan bilgisi kitaplarından da yararlanmam gerektiğini bir sınıf öğretmeni olarak belleğime yer edindim.

 

SÖ ÖĞRENCİLERİ:

4.SUNU ÖDEVİNİN BİRİNCİ AŞMASINI YAPTIM        YAPMADIM        . Çünkü bulunduğum bölgede internet alt yapısı olmadığı için derslere ulaşımım imkansızdı. Ve internetin çekmediği, teknolojiyi kullanmama imkan yokken ve bunun neticesinde derslere ulaşamazken sunum ödevimi nasıl yapacağıma dair bir yol haritam yoktu. Bilgisayarım da yok dekanlıkla da görüştüm durumumu belirttim ama onlarda yardımcı olamadılar.

 

SUNU ÖDEVİNİN İKİNCİ AŞMASINI YAPTIM            YAPMADIM          .  Yapmadım çünkü ilk aşamayı yapamadığım için ve aynı sebeplerden dolayı –internet alt yapı sıkıntısı ve bilgisayarımın olmadığı ve o dönemde telefonda kullanamamaktaydım. O yüzden yapamadım. Ancak bu konudaki açığımı tamamlamak için okulumuzun yurduna gelerek sunum ödevimi yapmaktayım. Şuan bulunduğum okul yurdunun da bilgisayarları çok eski PowerPoint i de eski bu sebeple sunum hazırlamakta çok zorluk çekiyorum. Bu dönem bir çok sorun yaşadığım derslerimden uzak durmak istemediğim için çok üzgünüm. Zaten bilgisayarım ve durumum olmadığına dair dönemin başında size de belirtmiştim arkadaşlar aracılığıyla ödevleri gönderin dediniz hocam ama telefon da  üstüne internet yoktu ve arızalandı kullanamadım telefonu da. Bir çok derste yaşadım sorunları dediğim gibi dekanlığa da bildirdim ama maalesef yardımcı olamadı kimse.

 

CEVAP YAPMADIM İSE HEMEN HAZIRLAYIP İLETİN.

                               

AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI MAKALELERİN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.

GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.

BİLİM DİLİ OLMALIDIR.

NE ÖĞRENİLDİ İSE O ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.

4.      Mualla Selçuk Hocamızın makalelerinden SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK şunları öğrendim:

Mualla Selçuk hocamızın makalelerinden biri olan “Din Öğretiminin Kuramsal Temelleri” ve “Din Öğretimi Özgürleştiren Bir Süreç Olabilir Mi? Makaleleri okuduktan sonra bilgi bütünlüğüm çerçevesinde ele aldığımda eğitim bilimleri meslek bilgisi ana dersim olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretim dersimde heybemi şu bilgiler ile doldurmaktayım; ilk olarak “Din Öğretimi Özgürleştiren Bir Süreç Olabilir Mi?” Makalesinde; Okullarda verilen din eğitimi özgürlüğümüzü kısıtlıyor mu? diye bir tartışma yürütülüyordu. Yazar, bu konuyu “Zorunlu olarak verilen bir eğitim seçme şansımız olmadığını gösterebilir. Ancak okullarda din eğitimi verilmezse öğrencilerin hiç seçme şansının olmayacağını da ifade etmektedir. Aslında din öğretiminin olması  bir seçme şansı vermektedir.” İfadelerini kullanmaktadır. Bir başka ifade ile “Özgür düşünebilmek bir eğitim işidir, çok boyutları olan bir tavırdır.” Sözü ile eğitimin bizlere özgür düşünebilme şansı verdiğini, iyiyi, kötüyü, olumluyu, olumsuzu gösterdiğini yani öğrencilerde anlam bütünlüğünü oluşturduğumuz zaman öğrencilerin o bilgiyi kullanıp kullanmayacağını yani din olgusu ile düşünürsek inanıp inanmamayı, yani bilgiyi çok boyutlu olarak sunup gerçeğin bütünü ile karşılaşmalarını hedef alan bir modelle anlatıp öğrencilere seçme özgürlüğü sunmaktayız. Bu kısımda aslında bilginin bütünlüğü apaçık ortadır. İnsan bilgiyi sadece tek taraftan değil bilginin giriş, gelişme ve sonuç kısımlarını detaylı okuyup anlam küresinde anlamlandırıp o bilgiyi davranışa dökmesi gerekir. Yüce Allah’ta tam olarak aslında biz kullarından bunu istemektedir. Okuyup, anlayıp, anladığını düşünen ve anlayıp düşündüğünü yaşama aktaran varlık olmamızı, çünkü İslâm dini, akıllı ve özgür insana hitap eder. Dinde serbest seçim (ihtiyar ) esastır. Makaledeki bir başka ifade ise “Bir sözcüğün anlamı, o kümedeki yerine ve onu kullananların arasındaki ilişkinin doğasına bağlıdır.” Yani, öğrencilerimizin birbirinden farklı olduğunu gözeterek bu kavramları veya sure’yi öğretirken hepsinin aynı anda öğrenemeyeceğini ve kavram arası ilişki kurarken birbirinden farklı ilişkiler kuracağını gözardı etmemeliyiz. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de de İsra suresi 36. Ayetinde “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme, kulak, göz ve kalp bunların hepsi sorumludur” ayeti ile bizlere bilginin önemini bilgiyi bütün olarak ele almamızı, yani bir bilginin önü ve arkasını bilmeden körü körüne dediğimiz tabirle o bilginin ardına düşmemeyi bilgiyi parça-parça- bütün ilişkisi ile bir puzzle gibi tamamlanması gerektiğini de vurgular.

İkinci olarak ise Mualla Selçuk hocamızın “Din Öğretiminin Kuramsal Temelleri” makalesinde edindiğim kazanımlar ise; bir sınıf öğretmeni olarak din öğretimini gerçekleştirirken nasıl bir yol izlememiz gerektiğine dair hatta ilkokul 4. Sınıf MEB müfredatının kazanımlarıyla da ilişkili olarak bilgiler vermektedir. Makalede yer alan bazı ifadeleri bir sınıf öğretmeni olarak bana etkisini anlatmak isterim. İlk olarak Mualla Selçuk hocamızın şu ifadesi “Çözümlenmemiş bilgi, yani bilinç haline gelmemiş bilgi, aslında doğru dahi olsa etkisiz bilgidir, hatta yanlış ilişkilendirmelere sebep olabilir. Bilinçle bütünleşmeyen bilgi, bilincin oluşum ve gelişimini de engeller. Bilince katılsa bile, bilinci bulandırır, yanılgılara sebep olur. “Öğrendiğimiz dini ifadeleri bilincimizde çözümlemeye ulaşmadıkça o bilgi bilince yerleşmeyip, yerleşmediği gibide etkisiz olarak kalmaktadır. Bu yüzden öğrendiğimiz örneğin; Allah (c.c.), peygamber, Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm, besmele, selam, hamt ve şükür, tekbir ve salâvat, estağfirullah, sübhanallah, selam, sevap, günah, haram gibi dini ifadelerinin ne anlama geldiğini bilincimizde yerleştirmemiz gerekmektedir. Bu sebeple öğrencilerimize de din öğretimini gerçekleştirirken öğrendikleri kavramları ihlasla hayatlarına aktarabilmeleri içinde bu bilgileri çözümlemeleri ve bilinç haline getirmelerini hedef almalıyız. Hocamızın bu ifadesini destekleyecek bir başka ifadesi ise “Tam tanımı yapılamıyor diye kavramları terk edemeyiz. Kavramları başka terimlerle ve benzetmeler yardımıyla anlatabiliriz. Kavramların insan hayatındaki tezahürlerine de dikkat çekerek, bu kavramlardan ne kast ettiğimizi belirtebiliriz.” Öğrencilere bu tekbir ve salavatı tam olarak tanımlayamadığımız zamanda bile gerekçelerini tam olarak ifade edersek hayatlarına yerleştirmeyi ve hedeflediğimiz davranışlara ulaşabiliriz. Makalede başka bir konu ise din öğretiminin nasıl gerçekleşmesi hakkındaydı. Bu konuda ise “Din öğretiminde belletici ve baskı altına alıcı bir yaklaşımın yerini, konuları çözümleyici ve yorumlayıcı bir yaklaşım almalıdır. Şahsen katılsak da katılmasak da, yapılacak yorumlara, ortaya atılacak yeni fikirlere ihtiyacımız vardır. Allah'ın rızasını gözeterek yapılan anlama, anlamlandırma ve yorumlama faaliyetine karşı olmak yerine, mevcut anlayışlardan birini ilâhî mesajla özdeşleştirerek insanlara bunu zorla kabul ettirme şeklinde tezahür eden tutuma karşı olmak lâzımdır diye düşünüyoruz. Çeşitliliğin ve fikir zenginliğinin olduğu ortamda, muhakeme gücü ve seçme kabiliyeti teşvik edilecektir.” İslam inançlarını baskı ile yani ezberleterek öğretmek yerine öğrencilere yorumlatarak, çözümleterek hayatlarıyla ilişki kurdurarak ve inanç esaslarındaki mesajla özdeşleştirerek istenilen hedefe ulaşabiliriz. Bir başka ifadelerden ise çıkardıklarım bireyin güzel ahlakla yetişmesini amaç edinmektedir. Son olarak ise yaptığımız işleri Allah adına iş yapma ile Allah rızası için iş yapma ayrımına değinmektedir. Bu ayrımı şu ifadelerle dile getirmektedir. “Allah rızası için iş yapma ile, Allah adına iş yapma arasındaki inceliği öğrencilerine fark ettirebilir. Allah için, yani Allah rızası için iş yapma ile Allah adına iş yapma aynı şey değildir. Allah için iş yapma, yaratıcı ile beraberlik şuuru içinde bir eylemde bulunmaktır. Bu eylem doğru olabilir, eksik olabilir, yanlış olabilir. Allah adına iş yapma ise, Allah adına hareket etme hak ve yetkisine sahip olma yanılgısıdır.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İLAHİYAT ÖĞRENCİLERİ:

AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.

GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.

BİLİM DİLİ OLMALIDIR.

NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.

 

5.Tefsir Tarihi Atlası kitabın varmı?

 

5. Ders programında 25 Şubat 2021’de ilan edildiği üzere Tefsir Tarihi Atlası kitabının ünitelerini doldurdunmu?

 

5.TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN BİLİMSEL ÖZGÜN YAPISINI 1-162. SAYFALARINA GÖRE ŞU ŞEKİLDE ANLATABİLİRİM:

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


Ad-Soyad: Elif TAYYAR

Fakülte: İLAHİYAT                        Öğrenci nu.: 16070203

OKUDUĞUN KİTAPLAR pdf    Pdf     ; jpg          ; basılı orijinal       Orijinal     mi?

Hangisi ise işaretleyin.

 

İLAHİYAT VE SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ORTAK:

AŞAĞIDAKİ İKİ SORUNUN CEVABI KİTABIN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.

GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.

BİLİM DİLİ OLMALIDIR.

NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.

Okuduğum ilk kitaptan İLAHİYAT/SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK ŞUNLARI ÖĞRENDİM:

İrade Terbiyesi

Başarıya hedefe ulaşmak tamamen kişinin elindedir. Başarılı bir hayata sahip olmak için bazı sırlara borçluyuzdur. Başarılı olabilmek için kişinin kendini çok iyi tanımasına ile mümkündür. İnsan kendini tanımadan çevreyi tanımaya kalkışmamalıdır. Kişi kendini tanımalı kendi yeterliliklerini, eksiklerini, yeterliliklerini, yeteneklerini, pozitif yönlerini, negatif yönlerini, artılarını, eksilerini bütün kişisel tanımlamalarını iyi bilmesi ve bu doğrultuda hedefine ulaşmak için planlar yapmalıdır. Kendini tam olarak anlayabilen, tanıyabilen kişi ilk adımda başarılı olmuştur. Yalnız şöyle bir şey var ki hayatımızın geneline bakınca gün içinde bilinçli olarak yaptığımız tercihler giderek azalıyor. Kişi içindeki idealist benliğinin ve asil ruhunun izini bırakıp dürtüleriyle hareket ederse bilinç kontrolünü kaybeder. Kontrolü elden bırakmamak için irademizi kuvvetlendirmeliyiz. İrademizle mücadele etmediğimiz müddetçe hayatımızı dürtülerimiz şekillendirir. İçimizdeki dürtüleri harekete geçiren birçok etken vardır. Tv reklamlar bunlara etkilemektedir.

Özgürlük çok önemli bir kavramdır. Bunu hiçbir baskının altında kalmadan hareket etmeliyiz. İnsanın bir uğraşı olmalı. En büyük dert dertsizliktir. Dış unsurlardan etkilenmeden kendi amaçlarımıza göre bir hayat tarzı edinmeliyiz. Amacımız düzenli programlı hayat kurmalıyız. Bizim önceliğimiz yaptığımız işle ilgili şeylerle uğraşmalıyız. Eğitim aldığım alana yönelik bilgiler edinmeliyim. Önceliğim bu olmalı.

Tefekkür etmeliyiz. Tefekkür etmek hayatımızın her noktasında var. Hayatımızda bizi etkileyen her şeyin başlangıç noktasında tefekkür etmek vardır. Tefekkür etmek önce işi yapmak gerisi beklemektir. Yalnız işi yapmamak için bahane bulmamak gerekmektedir. Bahanelerden kurtulmalıyız. Gerek bir oyun olabilir gerek sosyal medyada oyalanmak...

Duygularımıza hâkim olmalıyız ve duygularımızı yönlendirmeliyiz. Duygularımızı neyin tetiklediğini bilmek temel vazifemiz. Duygularımız doğru yere işaret ettirmeliyiz. Gereksiz uğraşlara duygularımızı harcamamalıyız enerjilerimizi tüketmemeliyiz.

Bizler yaptığımız işlerde net olmalıyız. Kararlılık bir işin sonucuna ulaştırır. Karalılığın yanında süreklilik olmalı. Kararlı ve süreklilik işimizde başarılı olmamızı sağlar.

Günümüzde çoğumuz zaman problemi yaşıyoruz. Bu nedenle zamanı verimli kullanabilmek çok önemli. Bunu başarabilmek için ise çoğunlukla aynı anda birden fazla işle ilgileniyoruz. Yapacağımız işleri sıralamalıyız. Amacımız birden fazla işle aynı anda uğraşmamak içindir. Bir işe odaklanmalıyız. Çünkü birden fazla işle uğraşmak hiçbir işi bitiremeyeceğimiz korkusuna kapılır ve gün sonuna hiçbir şey yapmamış olma ihtimalimiz yüksektir. Aynı anda birden fazla işle uğraşmak olarak tanımladığımız olgu iki şekilde gerçekleşebiliyor. Birincisi aynı anda iki işi birlikte yapmak. Araç kullanırken cep telefonu ile konuşmak bu duruma örnek olarak verilebilir. İkincisi ise kısa zaman aralıklarında bir işten diğerine geçmek, örneğin bir sunum hazırlarken e-postaları kontrol etmek.

 

Okuduğun ikinci kitaptan İLAHİYAT/SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK ŞUNLARI ÖĞRENDİM:

                Baudrillard Jean, Simülakrlar ve Simülasyon (Pdf)

Simülakr: Bir gerçeklik olarak algılanmak isteyen görünüm, aslında simüle etmek gerçek olmayan bir şey sanki varmış gibi aktarmak anlatmak yansıtmaktır. Günümüzde teknoloji geçmişe nazaran ilerlemiş durumda ve bu simülasyon ile de simüle etmek birebir yerine getirilmiş durumdadır. Simülasyon: Latince’de Simülare sözcüğünden türetilmiş olan bu terim 20 yy’de teknik anlam kazanmıştır. Teknik olmayan anlamda bir şeyin benzeri veya sahtesi anlamında kullanılmaktadır. “Hakikati gizleyen şey simülakr değildir. Çünkü hakikat, hakikat olmadığını söylemektedir. Simülakr hakikatin kendisidir.” diyor Ekleziyast.

 Günümüzde suret belirleme, aynada yansıma, soyutlamam eskisi gibi değildir. Bu kavramla ilişkisi kalmamıştır. Kitapta Borges masalını örnek verir. Borges İmparatorluğunun simülasyon alegorisine değinir. Günümüz şartlarında artık nesne ile simüle edilen şey arasında bir obje olmasına gerek yoktur. Borges diye İmparatorluk var ve ortada olmayan toprak parçaları varmış gibi ona atfediliyor fakat artık Borges İmparatorluğunun haritası ile toprak arasında bir ayrım yok. Şiirsel, imgeci, süslü bir anlatımlar, gerçek bunun içinde saklı. Eskiden insanları korkutan bu simülasyon örneği günümüzde spekülatif ve söylevsel özelliklerini yitirerek nükleer ve genetik bir işleme dönüşmüş vaziyettedir. Eskisi ile yenisi arasındaki bağının adı Metafizik.

Simülasyon yerini minyatürlere, oldukça küçük maketlere hatta mikro heykellere vermiştir. Buradan olumsuz şeyler çıkarmak değil aksine gerçeğin yerini sonsuz sayıda üretimle gösterilmektedir. Rasyonel bir gerçeğe ihtiyaç yoktur.

“Gizlemek (dissimuler), sahip olunan şeye sahip değilmiş gibi yapmak; simüle etmek ise sahip olunmayan şeye sahipmiş gibi yapmaktır.” Buradaki anlatım her ne kadar –mış, -miş üzerinden gitse de olay sanıldığından daha karmaşık ve anlaşılması güçtür. Çünkü simüle etmek sadece –mış, -miş kullanmak değildir. Benzer örneklerde de -mış gibi yapmak gibi yapmak ya da onu saklamak gerçeklik ilkesine zarar vermez. Simülasyonda gerçekle sahte; gerçekle düşese arasındaki ince çizgiyi yok etmek demektir.

Simülasyonu her alanda kullanılabilir olduğu gözlemlenmiştir. Orduda, askeriyede çaresiz kalındığını simülatörler kullanmıştır. Böylelikle ordunun eli bağlanmıştır. Tıpta da kullanılmıştır. Bir akıl hastasını rol edinen ve bunu hakkıyla yerine getiren kişinin akıl hastası olduğunu kanısına varırız. Simülasyonun dindeki etkisi de büyüktür. İmgeler anlamlandırmalar her daim büyük yıkıcı bazen de yapıcı etkilere sahip olmuştur. Yeniden canlandırmaların karşıtıdır. “Yeniden canlandırma: Gösterge ve gerçeklik arasında bir eşdeğerlik ilkesi (bu eşdeğerlik ütopik bir şey bile olsa temel bir aksiyomdur) bulunduğunu kabul etmektedir.” Simülasyonun tanmış ise, eşitlik ilkesi ütopyasına tamamen ters bir şey olup, göstergeyi kesinlikle bir değer olarak yadsımakta ve her türlü gönderenin ters yüz edilmesi ve öldürülmesi olarak görmektedir.

Simülasyon simülakrlar çağına girmiş olması demek artık kara bir taş üzerinde sessizce ve yavaş biçimde ilerleyen siyah karınca misalidir.

Ger gün giderek habere ve bilgiye karşı daha az anlamın üretildiği bir evrende yaşıyoruz. Bu tezden yola çıkarak 3 anlam ortaya çıkmaktadır. Bunlar:

⦁ İlk varsayım şudur; bir anlam üretirken giderek anlam kayması yaşayan bir anlamı engelleyememektir. İletişim araçlarından herhangi birini kullansak da her ne kadar iletişim ağını güçlü tutsak bile anlamın yok oluş sürecinin hızı anlamın ortaya çıkma hızından daha yüksek potansiyele sahip olduğu görünecektir. Bu çaba tek bir iletişim ağı ile yapılıyorsa iletişim araçlarının artması da doğaldır. Özgür konuşma alanlarından sonsuz sayıda iletişim hücreleri vardır. Bunlar da korsan radyolar iletişim ağında ideoloji niteliğindedir.

⦁ Haber, anlamı doğrudan yok ya da nötralize eden bir şey olduğu ölçüde haber enflasyonuyla anlam deflasyonu arasında, oldukça belirgin ve zorunlu bir ilişki vardır. Anlam yitiminin doğrudan iletişim araçları yani anlamı yok edip, ikna edici bir haber biçime sokan kitle iletişim araçlarının müdahaleleriyle bir ilişkisi vardır.

Aralarında en ilginç olanı sonuncudur. Toplumsallaşmış insan grupları ile bağı kopmuş insan topluluklarının arasındaki iletişim zayıflığı ortada olacaktır.

 

SÖ ÖĞRENCİLERİ:

4.SUNU ÖDEVİNİN BİRİNCİ AŞMASINI YAPTIM        YAPMADIM        .

 

SUNU ÖDEVİNİN İKİNCİ AŞMASINI YAPTIM            YAPMADIM          .

 

CEVAP YAPMADIM İSE HEMEN HAZIRLAYIP İLETİN.

                               

AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI MAKALELERİN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.

GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.

BİLİM DİLİ OLMALIDIR.

NE ÖĞRENİLDİ İSE O ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.

Mualla Selçuk Hocamızın makalelerinden SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK şunları öğrendim:

 

 

İLAHİYAT ÖĞRENCİLERİ:

AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.

GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.

BİLİM DİLİ OLMALIDIR.

NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.

5.Tefsir Tarihi Atlası kitabın var mı?

                Var.

5. Ders programında 25 Şubat 2021’de ilan edildiği üzere Tefsir Tarihi Atlası kitabının ünitelerini doldurdun mu?

 Eksiklerim var.

5.TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN BİLİMSEL ÖZGÜN YAPISINI 1-162. SAYFALARINA GÖRE ŞU ŞEKİLDE ANLATABİLİRİM:

Tefsirlerin bağlamları arasında ilişki kurulmuş ve bu gerçeği karşılaştırmalar yaparak okurun analiz yapmasına olanak sağlamaktadır. Tefsirler müfessirin hayatı, eserleri ve tefsir alanında yaptığı çalışmaları tespit etmek mümkün ayrıca yeni araştırmalar için yer ayrılmıştır.

Günümüzdeki tefsir çalışmalarına baktığımızda telif ve tercüme açsıdan birçok literatür mevcuttur. Bu eserde kitabiyat açsından bir zenginlik katmaktadır.

Tefsir Tarihi’nin geniş ve yaygın bir araştırma alanına sahip olması bu her zaman yeni bir perspektiften bakmak mümkündür. Belirtilen sayfalar ve göz gezdirdiğim diğer sayfalar ile karşılaştırdığımda sathi ve uzun soluklu bir araştırmanın ürünü olarak yazılacak bölümler var. Yeterince tahlil ve terkip sonucunda bilimsel bir çalışmaya ihtiyaç var. Tefsir Tarihi Atlası’nın görsel açıdan kolaylık sağlaması hem öğrenmeyi hızlandırmaktadır hem de çağdaş alimlerin karşılaştırması ve kronolojik bilgi birikiminin karışmasını önlemektedir.

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


Ad-Soyad: Elif TAYYAR

Fakülte: İLAHİYAT                        Öğrenci nu.: 16070203

OKUDUĞUN KİTAPLAR pdf    Pdf     ; jpg          ; basılı orijinal       Orijinal     mi?

Hangisi ise işaretleyin.

 

İLAHİYAT VE SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ORTAK:

AŞAĞIDAKİ İKİ SORUNUN CEVABI KİTABIN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.

GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.

BİLİM DİLİ OLMALIDIR.

NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.

Okuduğum ilk kitaptan İLAHİYAT/SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK ŞUNLARI ÖĞRENDİM:

İrade Terbiyesi

Başarıya hedefe ulaşmak tamamen kişinin elindedir. Başarılı bir hayata sahip olmak için bazı sırlara borçluyuzdur. Başarılı olabilmek için kişinin kendini çok iyi tanımasına ile mümkündür. İnsan kendini tanımadan çevreyi tanımaya kalkışmamalıdır. Kişi kendini tanımalı kendi yeterliliklerini, eksiklerini, yeterliliklerini, yeteneklerini, pozitif yönlerini, negatif yönlerini, artılarını, eksilerini bütün kişisel tanımlamalarını iyi bilmesi ve bu doğrultuda hedefine ulaşmak için planlar yapmalıdır. Kendini tam olarak anlayabilen, tanıyabilen kişi ilk adımda başarılı olmuştur. Yalnız şöyle bir şey var ki hayatımızın geneline bakınca gün içinde bilinçli olarak yaptığımız tercihler giderek azalıyor. Kişi içindeki idealist benliğinin ve asil ruhunun izini bırakıp dürtüleriyle hareket ederse bilinç kontrolünü kaybeder. Kontrolü elden bırakmamak için irademizi kuvvetlendirmeliyiz. İrademizle mücadele etmediğimiz müddetçe hayatımızı dürtülerimiz şekillendirir. İçimizdeki dürtüleri harekete geçiren birçok etken vardır. Tv reklamlar bunlara etkilemektedir.

Özgürlük çok önemli bir kavramdır. Bunu hiçbir baskının altında kalmadan hareket etmeliyiz. İnsanın bir uğraşı olmalı. En büyük dert dertsizliktir. Dış unsurlardan etkilenmeden kendi amaçlarımıza göre bir hayat tarzı edinmeliyiz. Amacımız düzenli programlı hayat kurmalıyız. Bizim önceliğimiz yaptığımız işle ilgili şeylerle uğraşmalıyız. Eğitim aldığım alana yönelik bilgiler edinmeliyim. Önceliğim bu olmalı.

Tefekkür etmeliyiz. Tefekkür etmek hayatımızın her noktasında var. Hayatımızda bizi etkileyen her şeyin başlangıç noktasında tefekkür etmek vardır. Tefekkür etmek önce işi yapmak gerisi beklemektir. Yalnız işi yapmamak için bahane bulmamak gerekmektedir. Bahanelerden kurtulmalıyız. Gerek bir oyun olabilir gerek sosyal medyada oyalanmak...

Duygularımıza hâkim olmalıyız ve duygularımızı yönlendirmeliyiz. Duygularımızı neyin tetiklediğini bilmek temel vazifemiz. Duygularımız doğru yere işaret ettirmeliyiz. Gereksiz uğraşlara duygularımızı harcamamalıyız enerjilerimizi tüketmemeliyiz.

Bizler yaptığımız işlerde net olmalıyız. Kararlılık bir işin sonucuna ulaştırır. Karalılığın yanında süreklilik olmalı. Kararlı ve süreklilik işimizde başarılı olmamızı sağlar.

Günümüzde çoğumuz zaman problemi yaşıyoruz. Bu nedenle zamanı verimli kullanabilmek çok önemli. Bunu başarabilmek için ise çoğunlukla aynı anda birden fazla işle ilgileniyoruz. Yapacağımız işleri sıralamalıyız. Amacımız birden fazla işle aynı anda uğraşmamak içindir. Bir işe odaklanmalıyız. Çünkü birden fazla işle uğraşmak hiçbir işi bitiremeyeceğimiz korkusuna kapılır ve gün sonuna hiçbir şey yapmamış olma ihtimalimiz yüksektir. Aynı anda birden fazla işle uğraşmak olarak tanımladığımız olgu iki şekilde gerçekleşebiliyor. Birincisi aynı anda iki işi birlikte yapmak. Araç kullanırken cep telefonu ile konuşmak bu duruma örnek olarak verilebilir. İkincisi ise kısa zaman aralıklarında bir işten diğerine geçmek, örneğin bir sunum hazırlarken e-postaları kontrol etmek.

 

Okuduğun ikinci kitaptan İLAHİYAT/SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK ŞUNLARI ÖĞRENDİM:

                Baudrillard Jean, Simülakrlar ve Simülasyon (Pdf)

Simülakr: Bir gerçeklik olarak algılanmak isteyen görünüm, aslında simüle etmek gerçek olmayan bir şey sanki varmış gibi aktarmak anlatmak yansıtmaktır. Günümüzde teknoloji geçmişe nazaran ilerlemiş durumda ve bu simülasyon ile de simüle etmek birebir yerine getirilmiş durumdadır. Simülasyon: Latince’de Simülare sözcüğünden türetilmiş olan bu terim 20 yy’de teknik anlam kazanmıştır. Teknik olmayan anlamda bir şeyin benzeri veya sahtesi anlamında kullanılmaktadır. “Hakikati gizleyen şey simülakr değildir. Çünkü hakikat, hakikat olmadığını söylemektedir. Simülakr hakikatin kendisidir.” diyor Ekleziyast.

 Günümüzde suret belirleme, aynada yansıma, soyutlamam eskisi gibi değildir. Bu kavramla ilişkisi kalmamıştır. Kitapta Borges masalını örnek verir. Borges İmparatorluğunun simülasyon alegorisine değinir. Günümüz şartlarında artık nesne ile simüle edilen şey arasında bir obje olmasına gerek yoktur. Borges diye İmparatorluk var ve ortada olmayan toprak parçaları varmış gibi ona atfediliyor fakat artık Borges İmparatorluğunun haritası ile toprak arasında bir ayrım yok. Şiirsel, imgeci, süslü bir anlatımlar, gerçek bunun içinde saklı. Eskiden insanları korkutan bu simülasyon örneği günümüzde spekülatif ve söylevsel özelliklerini yitirerek nükleer ve genetik bir işleme dönüşmüş vaziyettedir. Eskisi ile yenisi arasındaki bağının adı Metafizik.

Simülasyon yerini minyatürlere, oldukça küçük maketlere hatta mikro heykellere vermiştir. Buradan olumsuz şeyler çıkarmak değil aksine gerçeğin yerini sonsuz sayıda üretimle gösterilmektedir. Rasyonel bir gerçeğe ihtiyaç yoktur.

“Gizlemek (dissimuler), sahip olunan şeye sahip değilmiş gibi yapmak; simüle etmek ise sahip olunmayan şeye sahipmiş gibi yapmaktır.” Buradaki anlatım her ne kadar –mış, -miş üzerinden gitse de olay sanıldığından daha karmaşık ve anlaşılması güçtür. Çünkü simüle etmek sadece –mış, -miş kullanmak değildir. Benzer örneklerde de -mış gibi yapmak gibi yapmak ya da onu saklamak gerçeklik ilkesine zarar vermez. Simülasyonda gerçekle sahte; gerçekle düşese arasındaki ince çizgiyi yok etmek demektir.

Simülasyonu her alanda kullanılabilir olduğu gözlemlenmiştir. Orduda, askeriyede çaresiz kalındığını simülatörler kullanmıştır. Böylelikle ordunun eli bağlanmıştır. Tıpta da kullanılmıştır. Bir akıl hastasını rol edinen ve bunu hakkıyla yerine getiren kişinin akıl hastası olduğunu kanısına varırız. Simülasyonun dindeki etkisi de büyüktür. İmgeler anlamlandırmalar her daim büyük yıkıcı bazen de yapıcı etkilere sahip olmuştur. Yeniden canlandırmaların karşıtıdır. “Yeniden canlandırma: Gösterge ve gerçeklik arasında bir eşdeğerlik ilkesi (bu eşdeğerlik ütopik bir şey bile olsa temel bir aksiyomdur) bulunduğunu kabul etmektedir.” Simülasyonun tanmış ise, eşitlik ilkesi ütopyasına tamamen ters bir şey olup, göstergeyi kesinlikle bir değer olarak yadsımakta ve her türlü gönderenin ters yüz edilmesi ve öldürülmesi olarak görmektedir.

Simülasyon simülakrlar çağına girmiş olması demek artık kara bir taş üzerinde sessizce ve yavaş biçimde ilerleyen siyah karınca misalidir.

Ger gün giderek habere ve bilgiye karşı daha az anlamın üretildiği bir evrende yaşıyoruz. Bu tezden yola çıkarak 3 anlam ortaya çıkmaktadır. Bunlar:

⦁ İlk varsayım şudur; bir anlam üretirken giderek anlam kayması yaşayan bir anlamı engelleyememektir. İletişim araçlarından herhangi birini kullansak da her ne kadar iletişim ağını güçlü tutsak bile anlamın yok oluş sürecinin hızı anlamın ortaya çıkma hızından daha yüksek potansiyele sahip olduğu görünecektir. Bu çaba tek bir iletişim ağı ile yapılıyorsa iletişim araçlarının artması da doğaldır. Özgür konuşma alanlarından sonsuz sayıda iletişim hücreleri vardır. Bunlar da korsan radyolar iletişim ağında ideoloji niteliğindedir.

⦁ Haber, anlamı doğrudan yok ya da nötralize eden bir şey olduğu ölçüde haber enflasyonuyla anlam deflasyonu arasında, oldukça belirgin ve zorunlu bir ilişki vardır. Anlam yitiminin doğrudan iletişim araçları yani anlamı yok edip, ikna edici bir haber biçime sokan kitle iletişim araçlarının müdahaleleriyle bir ilişkisi vardır.

Aralarında en ilginç olanı sonuncudur. Toplumsallaşmış insan grupları ile bağı kopmuş insan topluluklarının arasındaki iletişim zayıflığı ortada olacaktır.

 

SÖ ÖĞRENCİLERİ:

4.SUNU ÖDEVİNİN BİRİNCİ AŞMASINI YAPTIM        YAPMADIM        .

 

SUNU ÖDEVİNİN İKİNCİ AŞMASINI YAPTIM            YAPMADIM          .

 

CEVAP YAPMADIM İSE HEMEN HAZIRLAYIP İLETİN.

                               

AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI MAKALELERİN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.

GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.

BİLİM DİLİ OLMALIDIR.

NE ÖĞRENİLDİ İSE O ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.

Mualla Selçuk Hocamızın makalelerinden SINIF ÖĞRETMENİ OLARAK şunları öğrendim:

 

 

İLAHİYAT ÖĞRENCİLERİ:

AŞAĞIDAKİ SORUNUN CEVABI TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN İÇERİĞİNE UYGUN OLMALIDIR.

GENEL-GEÇER CÜMLELER KABUL EDİLMEYECEKTİR.

BİLİM DİLİ OLMALIDIR.

NE ÖĞRENİLDİ İSE ONUN ÖĞRENME KAZANIMININ SAYFASI/SAYFALARI VERİLMELİDİR.

5.Tefsir Tarihi Atlası kitabın var mı?

                Var.

5. Ders programında 25 Şubat 2021’de ilan edildiği üzere Tefsir Tarihi Atlası kitabının ünitelerini doldurdun mu?

 Eksiklerim var.

5.TEFSİR TARİHİ ATLASI’NIN BİLİMSEL ÖZGÜN YAPISINI 1-162. SAYFALARINA GÖRE ŞU ŞEKİLDE ANLATABİLİRİM:

Tefsirlerin bağlamları arasında ilişki kurulmuş ve bu gerçeği karşılaştırmalar yaparak okurun analiz yapmasına olanak sağlamaktadır. Tefsirler müfessirin hayatı, eserleri ve tefsir alanında yaptığı çalışmaları tespit etmek mümkün ayrıca yeni araştırmalar için yer ayrılmıştır.

Günümüzdeki tefsir çalışmalarına baktığımızda telif ve tercüme açsıdan birçok literatür mevcuttur. Bu eserde kitabiyat açsından bir zenginlik katmaktadır.

Tefsir Tarihi’nin geniş ve yaygın bir araştırma alanına sahip olması bu her zaman yeni bir perspektiften bakmak mümkündür. Belirtilen sayfalar ve göz gezdirdiğim diğer sayfalar ile karşılaştırdığımda sathi ve uzun soluklu bir araştırmanın ürünü olarak yazılacak bölümler var. Yeterince tahlil ve terkip sonucunda bilimsel bir çalışmaya ihtiyaç var. Tefsir Tarihi Atlası’nın görsel açıdan kolaylık sağlaması hem öğrenmeyi hızlandırmaktadır hem de çağdaş alimlerin karşılaştırması ve kronolojik bilgi birikiminin karışmasını önlemektedir.

 

 


0 Yorum - Yorum Yaz
Ders Malzemeleri
Lütfen Kopyalamayınız!
2021-2022 Arşivi
2020-2021 Arşivi
2019-2020 Arşivi
2018-2019 Arşivi
2017-2018 Arşivi
2016-2017 Arşivi
2015-2016 Arşivi
2014-2015 Arşivi
2013-2014 Arşivi