Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)


CEVAP:

Okuduğum kitaplarda, bakmak ve görmek arasındaki farkı anlamam sağlandı. İnsanın hayatına anlam arayan bir varlık olması hasebiyle neye inanırsa onunla hayatına anlam verdiği; bir olay, olgu, durum, soru vb. karşılaştığı zaman insanın varlık koşullarının ortaya çıktığı bilgisine ulaştım. Tamda burada Kur'an'ın temel iddiası '' Ben insanın bu varlık koşullarının hepsini karşılarım ve insanın hayatını anlamlandırırım.'' demesi devreye giriyor. Bu bağlamda değerlendirecek olursak Kur'an'i bütünlük içindeki incelemeyi görüyoruz. Bunlar; ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve kur'an'i bütünlük içindeki incelemedir. Bu  üç çerçeve değerlendirmek gerektiğini aksi takdirde bazen cümlenin tamamlayıcı unsurlarından herhangi birini değerlendirmeye almadığımızda varacağımız sonuç, Kur'an'ın o bölümde iletmek  istediği mesajdan az çok farklı veya zıddı olabilir. Bu açıdan bilginin bütünlüğü önemlidir. Kur'an'ın yapısını kavramanın yolu hiç şüphesiz bütünlük içinde,taassuba düşmeden ön yargısız bir biçimde araştırmadan geçmelidir. Fakat insanın yaşadığı çevre koşullarından etkilenmeleri kaçınılmazdır. Bu koşullarda değişik yorumların çıkması normaldir. Kur'an'ı yorumlamaya çalışanlar ise Kur'an'ın sunduğu mesajlar bakımındn evrenselliği de göz önüne alınırsa çok değişik bölgelerde yetişmiş insanlar olarak farklı bakış açısına sahiptirler. Herkesin ön kabullerle Kur'an'ın işlerine gelen pasajlarına sarılarak bir sonuca varmaları yanlıştır. Parçada kalınıp bütünlük gözardı edildiği müddetçe Kur'an'da hemen her görüşün sahibinin kendisine hak verdirdetecek dayanaklar bulması mümkündür. Ama burada asıl gaye Allah'ın hedef olarak gösterdiği çelişkisiz tutarlılığa ulaşmak için gayret etmek olmalıdır.Tüm bu bağlamda Kur'an'ın teoriyle bütünlüğü birbirinden ayırmadığını ve bunu pratiğe dökme fırsatına Tefsir Tarihi Atlasında uygularken ulaşabiliyoruz. Ve bir tefsir okunurken yukarıda ifade etiiğimiz şartlarda değerlendirilmelidir.


0 Yorum - Yorum Yaz

3.ÖDEV    29.04.2021

Ahmet Ziya Fıstıkçıoğlu/19070114/AÜİF LİSANS 1.SINIF/D ŞUBESİ

Cevap;Kur’ân nedir kitabını okurken dikkatimi çeken en önemli nokta Kur’ân eksenli semantik yaklaşımı olmuştur.Bu türdeki bir semantik yaklaşım ve dahi Kur’ân’ın bu yönü hiç şüphesiz kavramsal bir ağ gibidir.Kurduğu bu bütüncül sistemin ahengini farketmemizi sağlayan  Kur’ân nedir kitabı bu eksen üzerinde otururken Kur’ân’ın bütünlüğü üzere kitabı bu bireysel yönümüzle güncel tutabilme,semantik ya da gayri semantik bir yol ile yaklaşmamızı sağlayacak bir metod sunmaktadır.Bu metod sayesinde semantik açıdan ufak bir girişimle dahi Kur’ân’ı değerlendirmeye kalktığımızda yöntemimiz bizi Kur’ân dışı alakasız konulara itmez.Gayri semantik de dedim çünkü tabiatıyla kitabın ana hedefi bu değildir.Haddi zatında öyle olsa dahi diğer yöntemleri de kullanmak gerekir.Nitekim kavramsal bağlantılar önemlidir.Bu eksenden hareket etme olanağı sağlayan Tefsir Tarihi ve Atlası kitabında kullandığım yöntem yukarıda anlattığım çerçevede olmuştur.

Böylesi bir yöntemle bakınca özelde tefsirin olsa da her türlü bilimin kümülatif ilerlemesi disiplinler arası çalışmayı bize zorunlu kılar.Bilgi üzerine inşa faaliyetinin devam etmesi ancak bu yolla mümkündür.Müfessirin yaşadığı dönem,yaşadığı coğrafya ve o coğrafyanın etkileşim bölgeleri v.b yani özetle,içinde bulunduğu şartlar göz önünde bulundurulmalıdır.Elbette böylesi bir göz önüne alış bizleri diğer alanlara girmeye mecbur tutar.Az önce bahsedildiği gibi gereken ölçüde tarih bilgisi,coğrafya bilgisi,felsefe bilgisi v.b gerekir.Aslında bütün bunlar müfessir ile empati kurabilmek içindir.Bu bütünlük içerisinde müfessir ve tefsirini inşa edip,değerlendirmek gerekir.Buna örnek olarak;Aristo metafiziği ve onun felsefi metodunun etkisinde kalan İslam filozofları ve kelamcılarının Kur’ân dışı problemleri aklî ve mantıkî yolla Kur’ânî bir zemine oturtma çabaları gösterilebilir(Kur’ân’ın Bütünlüğü Üzerine s.76).O dönem filozofunun şartlarını ,etkileşim coğrafyalarını,bakış açısını tespit  etmek,anahatlarıyla kavramları bilmek sayesinde ufkumuz nisbetinde olayları ele alabiliriz.


0 Yorum - Yorum Yaz


CEVAP:   OKUDUĞUM   KİTAPLARADA   İNSAN  HAYATINA   HANGİ   DEĞERLERLE  ANLAM   VERİYORSA   O  DEĞERLER  YAPIP   ETMELERİNE  YÖN  VERİRLER. ONUN  YAPIP    ETMELERİNİ  YÖNETİRLER  ARTIK   İNSAN EYLEMLERİNE VE  BU  EYLEMLERİN  ORTAYA KOYDUGU  BAŞARILAR A BU  DEĞERLER  DOĞRULTUSUNDA ANLAM  VERİR  ÇÜNKÜ   İNSAN YAPIP  ETMELERİNİ  İLE  ANA  ARAÇLAR  ARASINDA   BİR  İLGİ  KURAR.  BİREYİN  ANLAM  ARAYIŞIN DA HAYATTAKİ   HEDEFİ  VE  GAYESİ YÜCE  YARATICIYA   HAKKIYLA  KULLUK  ETMEK VE  ONUN   İNDİRDİĞİ YÜCE   KURAN I HAKKIYLA  ANLAMAYA   ÇALIŞMAKTIR  YANİ  KURAN  I KERİM İ OKUMAK   DÜŞÜNMEK ANLAMAYA   ÇALIŞMAK   VE HAYATIMIZDA   TATBİK  EDEREK   YAŞAMAYA   ÇALIŞMALIYIZ.  NASIL  YAPILACAGINI ÖĞRENMEK  SOYUT  VE TEORİKTİR.  NASIL  YAŞAYACAGINI   GÖSTERMEK İSE   SOMUT VE  PRATİKTİR İNSAN   BU  HALE YANİ  KURAN  İLE  HAYATINA  ANLAM  VERMEYE  NE  KADAR ÇOK  GAYRET  EDERSE   O  KADAR SAMİMİYET  VE İHLAS  OLUR. YANİ   FİTRİ  KABİLİYETLERİNİ O   ORANDA  FAZLA  GELİŞTİRİR.BÜTÜN   İNSANLAR HAYATI  BU   ŞEKİLDE ANLAMLANDIRIRSA SALİH  BİR  TOPLUM  OLUŞMUŞ  OLUR .  YANİ   İNSANOĞLU HER  DAİM  BİR  ARAYIŞ   İÇİNDEDİR.  BİZ  TEFSİR  OKURKEN  VE  ANLAMAYA ÇALİŞIRKEN  O DÖNEMİ  DÜŞÜNMELİYİZ VE  O  DÖNEMİN  ŞARTLARINI  GÖZ   ÖNÜNDE  BULUNDURMALIYIZ.  TEFSİR  İ  BİZİM  ANLAMAMIZ  PEYGAMBER   EFENDİMİZİN [SAV]   TATBİKİ  VE  AÇIKLAMASININ  YANI  SIRA BÜYÜK  TEFSİR ALİMLERİNİ GÖRÜŞLERİ   İCMA  VE  KIYAS METODLARI NI  GÖZ  ÖNÜNE ALARAK ANLAMAYA GAYRET ETMELİYİZ
0 Yorum - Yorum Yaz


Bunu cevaplamak için öncelikle bu iki kitaptan bir iki cümleyle ne anladığımı söylemek istiyorum. Kuranın bütünlüğü üzerine kitabından anladığım Kuranı ayetleri cımbızlamadan öncesi ve sonrasıyla bir bütünlük içerisinde okumak. İnsanlar bir görüşe takılıyor ve Kuranı da bu şekilde cımbızlama yaparak suistimal ediyorlar halbuki bence delilleri kendi hakikatlerine kurban etmek değil hakikati aramak yolunda delilleri kullanmak lazımdır. Kuran nedir kitabından anladığım ise Kuranın insanın hayatını anlamlandırmak üzere önemli bir rehber olduğudur. Tefsir tarihi atlasına ise bilgileri cımbızlama yapmadan tam bir şekilde yazmaya gayret ediyorum. Tefsir nasıl okunur sorusuna gelince bilginin bütünlüğü üzerinden gidersek bize en çok hadis ve Arap dili ve Edebiyatı disiplinleri yardımcı olur. Bunun yanında fıkıh, jeoloji, astronomi ve arkeoloji gibi disiplinler de tefsir ilmine yardımcı olabilir. 
0 Yorum - Yorum Yaz


1; Kuranının bütünlüğü üzerine ve Tefsir Tarihi Atlası kitapları ikisi de bütünlüğü öne çıkaran kitaplardır. Kuranın bütünlüğü üzerine kitabı bir bütün olarak nasıl bakabileceğimi bana öğretirken atlasa da bütünlükle bakmam gereken yerleri doldurmamda kolaylık sağlıyor. Zaman zaman bir ayeti tefsir ederken başka bir ayetten yararlanırız ve bilginin bütünlüğü ilkesini Kuranda iyi bir şekilde görebileceğimizi ve bununla da birçok yanlış anlaşılmanın giderilebileceğini düşünüyorum. Ben bilginin bütünlüğüne bu şekilde bakmayı tercih ediyorum. 

Kuran Nedir kitabından da güncel değerler çıkarma bölümünden yararlanabilirim. 

2; Bir tefsir bana göre en iyi önyargılardan arınılarak okunur. Kusur bulmak veya tamamen güzellemek maksadı ile okunmaz. Aslında bu sorunun cevabı kişinin bilgi seviyesine göre de değişen bir şeydir. Herkesin aynı tefsiri okuması gerektiğini düşünmüyorum. Nitekim Osmanlı Devleti zamanında da tefsir üst sınıf öğrencisine okutulur ve Beyzavinin tefsiri ders kitabı olarak okutulurdu ancak halk bunları okumazdı. 

Kuranın bütünlüğü göz önünde bulundurularak ,

Okurluk Üzerine kitabında bahsedilen ve okunulan şeye gerçekten niyet edip ona odaklanmak, tefsirin giriş kısmını şayet mümkünse ilgili müfessirin hayatını, tefsiri yazdığı dönemin ve çevrenin koşullarını, not almayı ve mümkünse bir indeks yani konu/ kavram buldurusu yapıp çıkarılan notları değendirmenin faydalı olacağını düşünüyorum. Bütün bir tefsir için mümkün olmasa da bir veya birkaç sure için mümkün olabilir.  

Şayet akademik emeller varsa mutlaka Arap dili iyi bir şekilde öğrenilerek. Bu şekilde ilgili tefsir orijinal kaynaklarından okunabilir. 

Ne amaçla okunacağı da okuyucu tarafından belirlenmelidir çünkü tefsirlerin içeriği ve hedefi birbirlerinden çok farklı olabilir.  

Şu an henüz bunun tespitleri için yetersiz olduğumu düşünüyorum ve ileri zamanlarda ilerlemeyi umuyorum. 


0 Yorum - Yorum Yaz

Seher Bozdemir    05.05.2021

1) Tefsir Tarihi Atlası kitabı kendi içerisinde öğrenciye hazır bilgiyi vermek yerine araştırmaya ve düşünmeye itelemiştir. Bu kitabın çalışma pratikleri içerisinde, müfessirin yaşamını ve eserini,din dili kapsamında öğrenclerin bilgilerini somutlaştırmalarına kaynaklık etmektedir. Bilgiyi basmakalıp ifadelerle iletmeyip, öğrencilerin bilgi bütünlüğü çerçevesinde güncelleştirip sunmaları gerekmektedir. Kur'an Nedir? kitabında okuyucuya aktarılan kavramlar, tanımlar ve yorumlar Tefsir Tarihi Atlası kitabını yaparken öğrencilere kaynaklık etmektedir. Bu sayede öğrencinin olayı anlaması ve içseleştirilmesi sağlanır. Kur'an'ın Bütünlüğü Üzerine eserinde okuyucuya aktarılmak istenen temel mesaj İslamın kutsal kitabını doğru anlayabilmek için izlenmesi gereken yolun Kur'an'ı parça parça değil bir bütün olarak ele alıması gerketiğidir. Bu sayede kişi ayetler arası anlam bağı kurarak doğru bilgiye erişim sağlayacaktır. Tefsir Tarihi Atlası kitabı burda önemli bir referanstır. Çünkü içerdiği haritalar ile bir yandan geçmişten günümüze gerçekleşen Kur'an'ın tefsir faaliyetlerini, haritalar ile sunarken diğer yandan içerisinde ki etkinlikler sayesinde müfessirlerin ayetleri hangi rivayetler çerçevesinde tefsir ettiğini keşefediyoruz. Bu keşifi anlamlandırıken müfessirin çıkarımlarını Kur'an'ın bütünlüğü içerisinde değerlendirmeyi elde etmiş bulunuyoruz.

2) Kişinin tefsir okuması yapabilmesi için onda belirli bir alt yapının var olması gerekmetedir. Aksi takdirde okunan tefsir metninde yanlış anlaşılmalar meydana gelir. Bunun sonucunda dinden kopuş yaşanması muhtemel bir sondur. Eğer kişide belirli bir alt yapı mevcut ise yapması gereken günümüze kadar ulaşan tefsir metinlerinin taramasını ve analizini yapması gerekmektedir. Çünkü bir işe başlandığı zaman o alanın temelini bilmek ilerleyen vadede gidilen yolda pusula vazifesi görür. Klasik tefsir metinlerini okuma yaparken içerisinde bulunan ifade, deyim ve tanımların neye göre yapıldığını bilmek, kavrayış ve yorum açısından büyük önem arz etmektedir. Müfessirin yaşadığı dönemi, coğrafyayı ve değerlendirdiği rivayetlerin isnat sistemini bilmek yapılan tefsirin sıhhat derecesi için gereklidir. Ayrıca hangi tefsir metnini okuyorsak olalım objektif yaklaşım sergilenmelidir. Aksi takdir de ya bir yanlışın sürdürüyor oluruz ya da doğru olanı yanlış aksettirip onun güzellemesini yaparak Kur'an'da bir tahrif gerçekletirmiş oluruz. Bu tahrifin sonucunda İslamda bir yara açmış oluruz. Bunun gerçekleşmemesi için kişinin kendini yetiştirmesi, Arapçaya vakıf olması ve dönemin şartlarına göre değerlendirme yaparak okuması gerekmektedir. 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


 

İnsan varolduğu günden bu yana bir anlam arayışı içerisindedir. İlk peygamberden son peygambere kadar bu böyle süregelmiş ve son peygamberden sonra biz insanoğlunun arayışı da bu doğrultuda devam etmiştir. İnsanın bir şeyi bulup bir sonuca varması için önce neyi aradığını bulması gerekir. Bu da soracağı sorulara doğru cevap bulmak ile olur. İşte tam da burada Kur'an'ın temel iddiası '' Ben insanın bu varlık koşullarının hepsini karşılarım ve insanın hayatını anlamlandırırım.'' Demesi nihai sonuca ulaştırır bizi. Peki Kur'an insanın hayatını nasıl anlamlandırır? Evet elimizde bir kitap var ve bizi sonuca ulaştıracağını söylüyor. Ama biz biliyoruz ki, sonuca ulaşmak için önce kitabı doğru anlamak ve yorumlamak gerekir. ‘' DOĞRU ANLAMAK VE YORUMLAMAK''. İnsan anlamadığı bir şeyi yorumlayamaz. Bu yüzden bir tefsiri yazmak ve okumak herkesin yapabileceği bir şey değildir.

 

Her tefsir okuyan sonuca ulaştığını söyleyebilir mi? Ben söyleyemem. Ki bugün biz İlahiyat öğrencileri tefsiri okumadan önce tarihini, usulünü görüyoruz ondan sonra okumaya başlıyoruz. Şu an bile Kur'an Nedir?, Kur'an'ın Bütünlüğü Üzerine, Tefsir Tarihi Atlası kitaplarını Kur'an'ı anlamak ve bütünlüğü üzerine fikir sahibi olmak için ve adab talimi ile hayatımıza oturtmak için çaba gösteriyoruz. Şu an bu yazıyı yazma sebebim de anlayıp anlamadığımı anlamak ve görmektir. Bunu görmek ve yorumlayabilmek bilincini bana sağlayan dersi veren hocamdır. Müfessir de böyledir. Kur'an'ı doğru anlamak ve mesajı doğru iletmek için bir araçtır, vesiledir insanlığa.Müfessirin verdiği mesajı anlamak için önce müfessiri tanımak ve anlamak gerekir. Başta ailesi, doğduğu, yaşadığı, eğitim aldığı hocaları, görevleri vs. bu bilgilere sahip olmak bize iletilen mesajı neye göre ne şartlarda iletti bunu görmeyi gösterir.

 

Kur'an evrenseldir. Herkese hitap eder. Hitap ederken dilin inceliklerini kullanır. Burada anlamak ve yorumlamanın bir diğer etkeni olan dil kavramını görüyoruz. Bugün verilen mesajı ilk adımda biz anlayamıyorsak Kur'an'ın dilini ve inceliklerini bilmediğimizdendir. Ondan dolayı bir açıklayıcıya ihtiyaç duyuyoruz. Kur'an'ın dilini bilmek anlamak için yeterlidir diyebilir miyiz? Ben yeterli değildir diyorum. Ki bunu Kur'an ile tefsir ile hemhal olan az çok idrak edebilir. Tam da burada müfessirin varlığı değerli kılınıyor. Verilen mesaj birdir. Ama verilen mesajı insanlığa aktaran faktör bir değildir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi müfessir yaşadığı çevreden bağımsız değildir. Bu noktada farklılık arz edebilir tefsir. Ama asıl gaye Allah'ın hedef olarak gösterdiği çelişkisiz tutarlılığa ulaşmak ve gayret etmek olduğu için Kur'an'ı Kur'an'la tefsir etmek bir bütünlük, siyak- sibak ilişkisi gerektirir ve objektif olmayı zorunlu kılar.

Toparlayacak olursam şu an bu cümleleri kurabiliyorsam Kur'an Nedir?, Kur'an'ın Bütünlüğü Üzerine kitaplarında değinilen teorik bilgiler sayesindedir. Tefsir Tarihi Atlası kitabı ise bu teoriyi pratiğe dökmemde en büyük faktördür. Tefsir Tarihi Atlası kitabını doldururken bilgimin, merakımın, faaliyetimin eksikliğiyle yüzleştim. Yüzeysel bilgilere sahip olduğum için manaya inemediğim ve bundan dolayı aradığım cevaplara ulaşamadığımı fark ettim. Ve de zorlandım. Adap talimi ayetler arası bağ kurmamı ve okuduğum ayeti düşünüp anlayıp ve hayatıma geçirmemi zorunlu kıldı. Ve bu zorunluluk bana kendimi iyi ve ayetlere karşı yakın hissettirdi. Kısaca hocamızın verdiği mesaj yerine ulaştı diyebilirim. Buradan da anlaşıldığı üzere tefsir okumak bir tarih, usül, adap gerektirir. Okunacaksa bu bağlamda okunabilir diğer şekilde usül, tarih, adap bilmeden herkesin tefsir okumasını uygun görmüyorum.


0 Yorum - Yorum Yaz


Ahmet Ziya Fıstıkçıoğlu/19070114/D Şubesi

Tefsir Tarihi ve Atlası kitabını işlerken önce ‘’Müfessirimizi Tanıyalım’’ bölümüyle başladım.Bu bölümde müfessirin doğduğu aileyi,yetiştiği bölge ve bölgenin ictimâî yapısını,eğitim öğretim hayatını, yine müfessirin hocaları,öğrencileri,bölge toplumlarıyla ilişkisini ele alarak tarihsel süreç içerisinde değerlendirmeye çalıştım.Nitekim her müfessir bakış açısını çağdan çağa gelişen,değişen ve o çağın içinde bulunan maddî ve manevî değerlere göre geliştirmiştir(Kur’ân Nedir? S.17)Olayları bu şekilde ele almam müfessiri tanımak,müfessirin hayata anlam verme tarzını bilmek içindir.Aslında sadece onu tanımak,hayatına anlam tarzını nasıl verdiğini bilmek için değil aynı zamanda kendimi de tanımak içindir.Çünkü insan kendisine gelen veriyi,algıyı içinde yoğurduğu anlam kadar yorumlar.(Kur’ân Nedir? S.36)Yani eğer bu yöntemle ya da daha iyi bir yöntemle bilginin bütünlüğü içerisinde bakılmazsa,kopuk kavramlar yerine oturtulmazsa görüntü şu şekilde  olabilir;’’X’’ kişisi A tarihinde doğdu B bölgesine gitti C bölgesinde vefat etti.Ne kadar anlamsız değil mi?Çünkü temsili olarak kullandığım şeyler sadece bir harf.Onlar bir insan,bir yaşam formu,anlam veren ve anlam alan şeyler değiller.Yani eğer biz de müfessire ya da genel olarak her türlü bilgiye aynı şekilde yaklaşırsak,hoca ve talebelerini,bölgeleri,doğduğu tarihi sadece harflerin bir araya getirdiği kelimeler ya da rakamların bir araya getirdiği sayılar olarak görürüz.Ayrıca verdiğim örnekte yine temsillerin zayıflığının(harfler) yanında bilginin eksikliği de mevcuttur.Çünkü verilen bilgi azdır.Sadece bir kişi oluşu,doğduğu tarih,seyahatte bulunduğu bölge,vefat ettiği bölge gibi bilgiler mevcuttur.Yani ilk açıklama verilen bilgiye  anlam vererek bir yere oturtmaya çalışmanın önemini anlatırken, bu açıklama ‘’bilgi bütünlüğü’’ olmaksızın anlam vermenin mümkün olmayacağını açıklamak içindir.Böyle bir iş özellikle çağımızda ancak disiplinlerarası bir bakışla mümkün olur.Kavramları tanımak,iyi bilmek,bir metod oluşturmak(mantık),tarihsel verilerden yararlanmak için duyulan coğrâfî bilgi(tarih-coğrafya),vazgeçilmez bir bütün olarak islâmî ilimler(Hadîs,tefsîr,fıkıh…) hatta psikoloji’ye kadar birçok disiplini kullanmak mecbûrîdir(Kur’ân Nedir? 21.Sayfa)

Yukarıda anlattıklarım aynı zamanda ‘’bir tefsir nasıl okunur?’’ sorusunun da cevabıdır.Müfessirin tefsiri bize müfessir hakkında en çok bilgiyi veren kaynaklardan birisidir.Eserinde direkt olarak hayata verdiği anlamın bir parçası aks eder.Dolayısıyla yine aynı şekilde sadece müfessirin tefsirini bilmek yetmez.Bütünlük içerisinde ele alınıp gerekli ön bilgiler(kavramlar v.b)elde edilerek elden gelen en asgari karşılaştırmalar,yorumlar yapılmalıdır.

Tefsir Tarihi ve Atlasında ayet ve sûreleri işlerken genel olarak yine yukarıda anlattığım metodu kullandım.Ancak özelde somut olarak izah gerekirse Kur’ân’ın Bütünlüğü Üzerine kitabındaki şu bilgileri kullanmaya çalıştım diyebilirim;ayet çerçevesi(s.45),siyâk-sibâk çerçevesi(s.47),kur’ân’ın bütünlüğü çerçevesi(s.49) ve genel olarak bu çerçeveleri kullanmaya engel olacak ‘’Kur’ân’ı Kendi Bütünlüğü İçinde Anlamaya Engel Faktörler’’ bölümünden istifâde etmeye çalıştım.Ancak şahsımdaki Kur’ânî bilgi bütünlüğünün yetersizliğinden dolayı ben daha çok  kitaptaki âyet çerçevesi ve bütünlük  içinde anlamaya engel faktörler bölümünden istifade ettim.Ve bunlar özellikle ayetler üzerinde ‘’ciddi bir niyetle’’ kafa yorduğumda onlarla güncel bir adâb tâlimi yapmama olanak sağladı.


0 Yorum - Yorum Yaz


Kur'ân-ı Kerîm'in yorumu için fesr ve aynı anlamda tefsire kelimeleri kullanılırsa da tefsir yaygınlık kazanmıştır. Tefsir kelimesinin maklûb olduğu ve fesr ile benzer anlamlar taşıyan sefr kökünden geldiği de ileri sürülmüştür. Sefr kelimesinin kadının yüzünü açması, baştaki sarığın alınmasıyla başın ortaya çıkması ve sabahın aydınlıkla belirmesi gibi "bir şeyin üzerindeki perdenin kalkması ve belli olması, kapalı bir şeyin aydınlanması" anlamlarında kullanıldığı bilinmektedir. İnsanın iç yüzünü, tabiatını ortaya çıkaran "sefer" de bu kökten gelmektedir. "Beyan etmek" anlamındaki tefsirin çoğulu tefsîrât, bu alanda yazılan eserlere verilen isim olarak tefâsîrdir. Tefsiri çeşitli tanımları bir araya getirerek şöylece tarif etmek mümkündür: "Sarf, nahiv ve belâgat gibi dil bilimlerinden; esbâb-ı nüzûl, nâsih-mensuh, muhkem-müteşâbih gibi Kur'an ilimlerinden; hadis ve tarih gibi rivayet ilimlerinden; mantık ve fıkıh usulü gibi yöntem bilimlerinden yararlanılarak Kur'an'ın mânalarının açıklanmasını ve ondan hüküm çıkarılmasını öğreten ilim". Bu tanımla başka eserlerin yorumu kapsam dışında tutulmuş ve tefsirin mutlaka bir dayanağının olmasına, tefsir işini yapacak kişinin başta dil ve Kur'an ilimleri olmak üzere pek çok konuda bilgisinin bulunmasına vurgu yapılmıştır. Tefsiri, "Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'deki muradını beşerin gücü oranında bulmaya yardımcı olan bir ilim dalı" şeklinde kısaca tarif etmek de mümkündür. Ebû Hayyân el-Endelüsî'nin, "Tefsir Kur'an lafızlarının söyleniş keyfiyetinden, lafızların müfred ve terkip halindeki delâletlerinden ve hükümlerinden, terkip halinde iken ortaya çıkan mânalarından bahseden ilim dalıdır" biçimindeki tanımı ise tefsirin hem dil ilimleriyle ilişkisine dikkat çekmekte hem de maksadının lafız ve cümlelerdeki anlamı ortaya çıkarmak olduğunu belirtmektedir. Cürcânî'ye göre tefsir âyetin mânasının, onunla ilgili kıssaların ve sebeb-i nüzûlünün anlama çok açık biçimde delâlet eden kelimelerle açıklanmasıdır. Müfessir İbn Akīle, İmam Mâtürîdî'nin, "Tefsir Kur'an lafzı ile kastedilenin ne olduğunu kesin olarak bildirmek ve Allah üzerine, lafızdan kastettiği anlamın o olduğu hususunda şahitlikte bulunmaktır. Bu mânayı kesinlikle bildiren bir delil ortaya konursa bu sahih bir tefsirdir, aksi takdirde yapılan iş re'y ile tefsir olur ki bu yasaklanmıştır" şeklindeki sözlerini uygun bulur. Burada, tefsirle te'vilin ince bir ayırıma tâbi tutulduğu ve kendisinde ihtimalin söz konusu olduğu, te'vilin aksine tefsirde kesinlik bulunduğu düşüncesi kendini göstermektedir.
Kur'an'da yer alan "yuallimühümü'l-kitâbe" (onlara kitabı öğretiyor) ibaresinden Hz. Peygamber'in kendisine indirilen vahyi öğretme görevinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Terim anlamıyla "i‘rab" "cümlenin dil açısından tahlili" mânasına gelmekle birlikte ilk dönemlerde bu kelimeyle "bir şeyi doğru ifade etme, anlama ve açıklama" gibi mânalar kastedilmekteydi.
Kur'an'ın yorumlanması anlamında tefsir kelimesi ilk dönemlerden itibaren kullanılmıştır. Kur'ân-ı Kerîm'de "açıklama" mânasında Furkān sûresinde (25/33) geçen tefsir hadis kaynaklarında birçok rivayette yer alır. Sahâbe de tefsir kelimesini Kur'an'ın ve Tevrat'ın yorumu için kullanmıştır. Hz. Ömer ribâ âyetinden söz ederken Resûl-i Ekrem'in bu âyeti tefsir etmeden vefat ettiğini bildirir. Ebû Hüreyre, Ehl-i kitabın Tevrat'ı İbrânîce okuduğunu ve müslümanlar için onu Arapça olarak açıkladığını söylerken tefsir kelimesine yer verir İbn Abbas'tan gelen bir rivayete göre Resûlullah iman konularını yanına gelen bir topluluğa tefsir etmekteydi.. Tefsir kelimesi, tâbiîn döneminden başlayarak Kur'an'ın yorumu için telif edilen kitaplar için de kullanılmıştır. İmam Mâtürîdî ve Taberî'nin eserlerinde görüldüğü üzere yüzyılda yazılan bazı tefsirler için isim olarak te'vil kelimesi tercih edilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'in yorumu için fesr ve aynı anlamda tefsire kelimeleri kullanılırsa da tefsir yaygınlık kazanmıştır. Tefsir kelimesinin maklûb olduğu ve fesr ile benzer anlamlar taşıyan sefr kökünden geldiği de ileri sürülmüştür. Sefr kelimesinin kadının yüzünü açması, baştaki sarığın alınmasıyla başın ortaya çıkması ve sabahın aydınlıkla belirmesi gibi "bir şeyin üzerindeki perdenin kalkması ve belli olması, kapalı bir şeyin aydınlanması" anlamlarında kullanıldığı bilinmektedir. İnsanın iç yüzünü, tabiatını ortaya çıkaran "sefer" de bu kökten gelmektedir. "Beyan etmek" anlamındaki tefsirin çoğulu tefsîrât, bu alanda yazılan eserlere verilen isim olarak tefâsîrdir. Tefsiri çeşitli tanımları bir araya getirerek şöylece tarif etmek mümkündür: "Sarf, nahiv ve belâgat gibi dil bilimlerinden; esbâb-ı nüzûl, nâsih-mensuh, muhkem-müteşâbih gibi Kur'an ilimlerinden; hadis ve tarih gibi rivayet ilimlerinden; mantık ve fıkıh usulü gibi yöntem bilimlerinden yararlanılarak Kur'an'ın mânalarının açıklanmasını ve ondan hüküm çıkarılmasını öğreten ilim". Bu tanımla başka eserlerin yorumu kapsam dışında tutulmuş ve tefsirin mutlaka bir dayanağının olmasına, tefsir işini yapacak kişinin başta dil ve Kur'an ilimleri olmak üzere pek çok konuda bilgisinin bulunmasına vurgu yapılmıştır. Tefsiri, "Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'deki muradını beşerin gücü oranında bulmaya yardımcı olan bir ilim dalı" şeklinde kısaca tarif etmek de mümkündür. Ebû Hayyân el-Endelüsî'nin, "Tefsir Kur'an lafızlarının söyleniş keyfiyetinden, lafızların müfred ve terkip halindeki delâletlerinden ve hükümlerinden, terkip halinde iken ortaya çıkan mânalarından bahseden ilim dalıdır" biçimindeki tanımı ise tefsirin hem dil ilimleriyle ilişkisine dikkat çekmekte hem de maksadının lafız ve cümlelerdeki anlamı ortaya çıkarmak olduğunu belirtmektedir. Cürcânî'ye göre tefsir âyetin mânasının, onunla ilgili kıssaların ve sebeb-i nüzûlünün anlama çok açık biçimde delâlet eden kelimelerle açıklanmasıdır. Müfessir İbn Akīle, İmam Mâtürîdî'nin, "Tefsir Kur'an lafzı ile kastedilenin ne olduğunu kesin olarak bildirmek ve Allah üzerine, lafızdan kastettiği anlamın o olduğu hususunda şahitlikte bulunmaktır. Bu mânayı kesinlikle bildiren bir delil ortaya konursa bu sahih bir tefsirdir, aksi takdirde yapılan iş re'y ile tefsir olur ki bu yasaklanmıştır" şeklindeki sözlerini uygun bulur. Burada, tefsirle te'vilin ince bir ayırıma tâbi tutulduğu ve kendisinde ihtimalin söz konusu olduğu, te'vilin aksine tefsirde kesinlik bulunduğu düşüncesi kendini göstermektedir.
Kur'an'da yer alan "yuallimühümü'l-kitâbe" (onlara kitabı öğretiyor) ibaresinden Hz. Peygamber'in kendisine indirilen vahyi öğretme görevinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Terim anlamıyla "i‘rab" "cümlenin dil açısından tahlili" mânasına gelmekle birlikte ilk dönemlerde bu kelimeyle "bir şeyi doğru ifade etme, anlama ve açıklama" gibi mânalar kastedilmekteydi.
Kur'an'ın yorumlanması anlamında tefsir kelimesi ilk dönemlerden itibaren kullanılmıştır. Kur'ân-ı Kerîm'de "açıklama" mânasında Furkān sûresinde (25/33) geçen tefsir hadis kaynaklarında birçok rivayette yer alır. Sahâbe de tefsir kelimesini Kur'an'ın ve Tevrat'ın yorumu için kullanmıştır. Hz. Ömer ribâ âyetinden söz ederken Resûl-i Ekrem'in bu âyeti tefsir etmeden vefat ettiğini bildirir. Ebû Hüreyre, Ehl-i kitabın Tevrat'ı İbrânîce okuduğunu ve müslümanlar için onu Arapça olarak açıkladığını söylerken tefsir kelimesine yer verir İbn Abbas'tan gelen bir rivayete göre Resûlullah iman konularını yanına gelen bir topluluğa tefsir etmekteydi.. Tefsir kelimesi, tâbiîn döneminden başlayarak Kur'an'ın yorumu için telif edilen kitaplar için de kullanılmıştır. İmam Mâtürîdî ve Taberî'nin eserlerinde görüldüğü üzere yüzyılda yazılan bazı tefsirler için isim olarak te'vil kelimesi tercih edilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'in yorumu için fesr ve aynı anlamda tefsire kelimeleri kullanılırsa da tefsir yaygınlık kazanmıştır. Tefsir kelimesinin maklûb olduğu ve fesr ile benzer anlamlar taşıyan sefr kökünden geldiği de ileri sürülmüştür. Sefr kelimesinin kadının yüzünü açması, baştaki sarığın alınmasıyla başın ortaya çıkması ve sabahın aydınlıkla belirmesi gibi "bir şeyin üzerindeki perdenin kalkması ve belli olması, kapalı bir şeyin aydınlanması" anlamlarında kullanıldığı bilinmektedir. İnsanın iç yüzünü, tabiatını ortaya çıkaran "sefer" de bu kökten gelmektedir. "Beyan etmek" anlamındaki tefsirin çoğulu tefsîrât, bu alanda yazılan eserlere verilen isim olarak tefâsîrdir. Tefsiri çeşitli tanımları bir araya getirerek şöylece tarif etmek mümkündür: "Sarf, nahiv ve belâgat gibi dil bilimlerinden; esbâb-ı nüzûl, nâsih-mensuh, muhkem-müteşâbih gibi Kur'an ilimlerinden; hadis ve tarih gibi rivayet ilimlerinden; mantık ve fıkıh usulü gibi yöntem bilimlerinden yararlanılarak Kur'an'ın mânalarının açıklanmasını ve ondan hüküm çıkarılmasını öğreten ilim". Bu tanımla başka eserlerin yorumu kapsam dışında tutulmuş ve tefsirin mutlaka bir dayanağının olmasına, tefsir işini yapacak kişinin başta dil ve Kur'an ilimleri olmak üzere pek çok konuda bilgisinin bulunmasına vurgu yapılmıştır. Tefsiri, "Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'deki muradını beşerin gücü oranında bulmaya yardımcı olan bir ilim dalı" şeklinde kısaca tarif etmek de mümkündür. Ebû Hayyân el-Endelüsî'nin, "Tefsir Kur'an lafızlarının söyleniş keyfiyetinden, lafızların müfred ve terkip halindeki delâletlerinden ve hükümlerinden, terkip halinde iken ortaya çıkan mânalarından bahseden ilim dalıdır" biçimindeki tanımı ise tefsirin hem dil ilimleriyle ilişkisine dikkat çekmekte hem de maksadının lafız ve cümlelerdeki anlamı ortaya çıkarmak olduğunu belirtmektedir. Cürcânî'ye göre tefsir âyetin mânasının, onunla ilgili kıssaların ve sebeb-i nüzûlünün anlama çok açık biçimde delâlet eden kelimelerle açıklanmasıdır. Müfessir İbn Akīle, İmam Mâtürîdî'nin, "Tefsir Kur'an lafzı ile kastedilenin ne olduğunu kesin olarak bildirmek ve Allah üzerine, lafızdan kastettiği anlamın o olduğu hususunda şahitlikte bulunmaktır. Bu mânayı kesinlikle bildiren bir delil ortaya konursa bu sahih bir tefsirdir, aksi takdirde yapılan iş re'y ile tefsir olur ki bu yasaklanmıştır" şeklindeki sözlerini uygun bulur. Burada, tefsirle te'vilin ince bir ayırıma tâbi tutulduğu ve kendisinde ihtimalin söz konusu olduğu, te'vilin aksine tefsirde kesinlik bulunduğu düşüncesi kendini göstermektedir.
Kur'an'da yer alan "yuallimühümü'l-kitâbe" (onlara kitabı öğretiyor) ibaresinden Hz. Peygamber'in kendisine indirilen vahyi öğretme görevinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Terim anlamıyla "i‘rab" "cümlenin dil açısından tahlili" mânasına gelmekle birlikte ilk dönemlerde bu kelimeyle "bir şeyi doğru ifade etme, anlama ve açıklama" gibi mânalar kastedilmekteydi.
Kur'an'ın yorumlanması anlamında tefsir kelimesi ilk dönemlerden itibaren kullanılmıştır. Kur'ân-ı Kerîm'de "açıklama" mânasında Furkān sûresinde (25/33) geçen tefsir hadis kaynaklarında birçok rivayette yer alır. Sahâbe de tefsir kelimesini Kur'an'ın ve Tevrat'ın yorumu için kullanmıştır. Hz. Ömer ribâ âyetinden söz ederken Resûl-i Ekrem'in bu âyeti tefsir etmeden vefat ettiğini bildirir. Ebû Hüreyre, Ehl-i kitabın Tevrat'ı İbrânîce okuduğunu ve müslümanlar için onu Arapça olarak açıkladığını söylerken tefsir kelimesine yer verir İbn Abbas'tan gelen bir rivayete göre Resûlullah iman konularını yanına gelen bir topluluğa tefsir etmekteydi.. Tefsir kelimesi, tâbiîn döneminden başlayarak Kur'an'ın yorumu için telif edilen kitaplar için de kullanılmıştır. İmam Mâtürîdî ve Taberî'nin eserlerinde görüldüğü üzere yüzyılda yazılan bazı tefsirler için isim olarak te'vil kelimesi tercih edilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'in yorumu için fesr ve aynı anlamda tefsire kelimeleri kullanılırsa da tefsir yaygınlık kazanmıştır. Tefsir kelimesinin maklûb olduğu ve fesr ile benzer anlamlar taşıyan sefr kökünden geldiği de ileri sürülmüştür. Sefr kelimesinin kadının yüzünü açması, baştaki sarığın alınmasıyla başın ortaya çıkması ve sabahın aydınlıkla belirmesi gibi "bir şeyin üzerindeki perdenin kalkması ve belli olması, kapalı bir şeyin aydınlanması" anlamlarında kullanıldığı bilinmektedir. İnsanın iç yüzünü, tabiatını ortaya çıkaran "sefer" de bu kökten gelmektedir. "Beyan etmek" anlamındaki tefsirin çoğulu tefsîrât, bu alanda yazılan eserlere verilen isim olarak tefâsîrdir. Tefsiri çeşitli tanımları bir araya getirerek şöylece tarif etmek mümkündür: "Sarf, nahiv ve belâgat gibi dil bilimlerinden; esbâb-ı nüzûl, nâsih-mensuh, muhkem-müteşâbih gibi Kur'an ilimlerinden; hadis ve tarih gibi rivayet ilimlerinden; mantık ve fıkıh usulü gibi yöntem bilimlerinden yararlanılarak Kur'an'ın mânalarının açıklanmasını ve ondan hüküm çıkarılmasını öğreten ilim". Bu tanımla başka eserlerin yorumu kapsam dışında tutulmuş ve tefsirin mutlaka bir dayanağının olmasına, tefsir işini yapacak kişinin başta dil ve Kur'an ilimleri olmak üzere pek çok konuda bilgisinin bulunmasına vurgu yapılmıştır. Tefsiri, "Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'deki muradını beşerin gücü oranında bulmaya yardımcı olan bir ilim dalı" şeklinde kısaca tarif etmek de mümkündür. Ebû Hayyân el-Endelüsî'nin, "Tefsir Kur'an lafızlarının söyleniş keyfiyetinden, lafızların müfred ve terkip halindeki delâletlerinden ve hükümlerinden, terkip halinde iken ortaya çıkan mânalarından bahseden ilim dalıdır" biçimindeki tanımı ise tefsirin hem dil ilimleriyle ilişkisine dikkat çekmekte hem de maksadının lafız ve cümlelerdeki anlamı ortaya çıkarmak olduğunu belirtmektedir. Cürcânî'ye göre tefsir âyetin mânasının, onunla ilgili kıssaların ve sebeb-i nüzûlünün anlama çok açık biçimde delâlet eden kelimelerle açıklanmasıdır. Müfessir İbn Akīle, İmam Mâtürîdî'nin, "Tefsir Kur'an lafzı ile kastedilenin ne olduğunu kesin olarak bildirmek ve Allah üzerine, lafızdan kastettiği anlamın o olduğu hususunda şahitlikte bulunmaktır. Bu mânayı kesinlikle bildiren bir delil ortaya konursa bu sahih bir tefsirdir, aksi takdirde yapılan iş re'y ile tefsir olur ki bu yasaklanmıştır" şeklindeki sözlerini uygun bulur. Burada, tefsirle te'vilin ince bir ayırıma tâbi tutulduğu ve kendisinde ihtimalin söz konusu olduğu, te'vilin aksine tefsirde kesinlik bulunduğu düşüncesi kendini göstermektedir.
Kur'an'da yer alan "yuallimühümü'l-kitâbe" (onlara kitabı öğretiyor) ibaresinden Hz. Peygamber'in kendisine indirilen vahyi öğretme görevinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Terim anlamıyla "i‘rab" "cümlenin dil açısından tahlili" mânasına gelmekle birlikte ilk dönemlerde bu kelimeyle "bir şeyi doğru ifade etme, anlama ve açıklama" gibi mânalar kastedilmekteydi.
Kur'an'ın yorumlanması anlamında tefsir kelimesi ilk dönemlerden itibaren kullanılmıştır. Kur'ân-ı Kerîm'de "açıklama" mânasında Furkān sûresinde (25/33) geçen tefsir hadis kaynaklarında birçok rivayette yer alır. Sahâbe de tefsir kelimesini Kur'an'ın ve Tevrat'ın yorumu için kullanmıştır. Hz. Ömer ribâ âyetinden söz ederken Resûl-i Ekrem'in bu âyeti tefsir etmeden vefat ettiğini bildirir. Ebû Hüreyre, Ehl-i kitabın Tevrat'ı İbrânîce okuduğunu ve müslümanlar için onu Arapça olarak açıkladığını söylerken tefsir kelimesine yer verir İbn Abbas'tan gelen bir rivayete göre Resûlullah iman konularını yanına gelen bir topluluğa tefsir etmekteydi.. Tefsir kelimesi, tâbiîn döneminden başlayarak Kur'an'ın yorumu için telif edilen kitaplar için de kullanılmıştır. İmam Mâtürîdî ve Taberî'nin eserlerinde görüldüğü üzere yüzyılda yazılan bazı tefsirler için isim olarak te'vil kelimesi tercih edilmiştir.
0 Yorum - Yorum Yaz


Kur'an'ın bütünlüğü üzerine kitabından Kur'an'ın tefsirle
alakalı bilgilerini Kur'an üzerinde değerlendirerek bilgiye ulaşmayı öğrendim.Kur an nedir kitabından
da Kur'an ın arapça tefsiri değilde binevi Kur'an'ın tefsirini her açıdan inceleyerek farklı bir düşünce
sistemiyle öğrendim.Bu tüm öğrendiklerimi Tefsir Tarihi Atlası kitabında konuların bı özeti olarak ve
bir tarih cetvelinde kafama yatırarak konuyu bir bütün halinde inceledim ve konunun tam farkına
vardım.Tefsir Tarihî Atlası kitabı kısaca bana konuların belirli bir zamana göre eksik kaldığım her
açıdan o konunun açıklanmasında son derece yardımcı oldu diyebilirim.
2.)İlk önce Allah kelamı olduğunun ve kendisine özgü bir yapısının olduğunun bilincine varilmalidir
.Sarf nahiv ve belagat gibi dil bölümlerinden yararlanılarak eshab ı nüzul yönünden ele alınarak okunur.
0 Yorum - Yorum Yaz
Ders Malzemeleri
Lütfen Kopyalamayınız!
2021-2022 Arşivi
2020-2021 Arşivi
2019-2020 Arşivi
2018-2019 Arşivi
2017-2018 Arşivi
2016-2017 Arşivi
2015-2016 Arşivi
2014-2015 Arşivi
2013-2014 Arşivi