Mehmet Emin Kurt 19922730 Tefsir Doktora
SÂLİH AMEL/İYİ İŞ NEDİR?
Sâlih amel/iyi iş,
kişinin kendine ve etrafına yararlı olan iştir. Bir insan yalnız Allah hakkı
olan bir görevini yaptığı zaman, yaratıcısına şükretmiş, ona nankörlük etmemiş,
onun hoşnutluğunu kazanmış, insanlığının, varlığının gereğini yapmış olur. Aynı
zamanda âhiretinin iyi olması için çalışmış olur. Allah’ın kullarına karşı
görevlerini yaptığı zaman bütün bu yararlar olduğu gibi insanların da
hoşnutlukları kazanmış olur. Bütün bunlar insanın kendisini bilmesidir. Kendini
bilmek, kendine iyilik yapmak sâlih ameldir/ iyi iştir.
İnsan başkalarına
iyilik yaptığında kendine iyilik yapmış olur. Sevdiği bir insanın sevinciyle
sevinçlenmek, acılarını paylaşıp çözüm aramak, aynı zamanda kişinin kendini
bilmesi ve kendine iyilik yapmasıdır. Çünkü insan yeryüzünün halifesi, Allah’ın
muhatabıdır. Allah insanı kendine muhatap kabul ediyorsa, insana hiçbir varlığa
vermediği bilgileri, gücü verdiğindendir. İnsanın iyilik de kötülük de
yapabilmesi iradesini, iyiyi kötüyü düşünüp ayırabilmesi aklını, başkalarına
yakınlık hissedip, yardım etmek istemesi sevgisini gösterir. Bunlar insanın
mekanik bir varlık olmadığını, ruh/nefs/şahsiyet sahibi bir varlık olduğunu
gösterir. Öyle insanlar vardır ki gördüğümüzde, duyduğumuzda bir insanın nasıl
bu kadar kötü olabildiğine şaşırıyoruz. Yine öyle insanlar vardır ki görüp
duyduğumuzda bir insanın nasıl bu kadar iyi olabildiğine şaşırıyoruz, bu
insanlara hayran kalıyoruz. Bunun sebebi insanın akıl ve özgür irade sahibi
oluşudur. Bir insanda yaratılanların en üstünü olma potansiyeli de vardır,
aşağıların en aşağısına inme potansiyeli de vardır. İşte bunun için Allah, Hz.
İbrahim’i dost edinmiştir. Yaratan, yarattığıyla nasıl dost olabilir? Çünkü o
yaratılan, akıl, irade, şahsiyet sahibidir. Mekanik bir varlık değildir.
Kendini ve rabbini bilmiştir. Allah’ın zorlamasıyla değil kendi iradesiyle
iyilik yapmıştır.
İnsanın kendine
istediğini başkasına da istemesi, kendine istemediğini başkasına da istememesi,
kalbiyle güzel olandan yana olması iyiliktir. Eğer insan bunu davranışa dökerse
en büyük iyiliği yapmış olur. En zor, çaresiz zamanlarında bir insanın elinden
tutmak, işini görmek en büyük sâlih amellerdendir. Hiçbir fiilî, maddî yardım
yapamayacağı zor durumdaki bir insan için dertlenmek, Allah’a onun için dua
etmek, yardım etme imkânının olmasını istemek de sâlih amel/iyi iştir. İyi,
doğru, yararlı olanı ve kötü olanı öğretmek sâlih ameldir. Bilgiyi öğrenmek sâlih
ameldir. Öğrendiği bilgiyi yaşamak ve başkalarına öğretmek bilginin zekâtıdır
ve sâlih ameldir. Sonuç olarak iyi iş kendini ve rabbini bilmek, buna göre
yaşamaktır.
2/Bakara suresi 25-82-277.ayet// 3/Ali imran 57.ayet // 4/Nisa 57-122-173. Ayet // 5/
Maide 9-93.ayet// 6/ARAF
42.Ayet // 10/Yunus 4-9.Ayet // 11/
Hud 11-23 // 13/Rad 29.Ayet mezkür ayetler çerçevesinde ‘’ AMELİ SALİH
(GÜZEL AMEL )’’ kavramının anlamı.
MİKAİL ÖZTÜRK ///ÖĞR.NO:
190 710 17
1.GİRİŞ:
Bu
makalenin amacı asrı saadetten içinde bulunduğumuz ana ve hatta surun
üfleneceği vakte kadar insanın neden ‘’ameli
salih ‘’(bilgi-eylem ) işlemesi gerektiği hususunu mezkur ayetler bağlamında
ele alarak ‘’insan’’ın kuran önünde ki konumundan bir nebze bahsetmek
istiyoruz.
İnsanın dünyada varoluşu içinde heyecan barındıran
bir süreci anlatmaktadır. Niçin varız ? niçin soru soruyoruz ? Varoluşumuz bir sebebe dayanıyor mu
çevremizde gördüğümüz bitkiler hayvanlar
gezegenler nasıl oluştu ve niçin oluştu ? Korku umut hırs alışkanlık
tercih ve kavgalarımız ile insan olarak yaşamaya mecburmuyuz ? kim olduğumuz ve
ne yapmamız gerektiği hususunda bir karar almalımıyız ? Varoluş serüvenimiz
aslında karar almak ile özdeş görünüyor. Neyin kararını nasıl alacağız ? Bize karar aldıracak ne olacak ?
İnsan
mutlu bir şekilde yaşamını devam ettirebilmek için bu sorulara bir cevap vermek
ve yaşamına bir değer katmak zorundadır. Aksi hale insan yaşadığı duruma ortama
dünyaya bir anlam veremediği onlarda da bir değer göremediği zaman onun yapıp
etmeleri sona erer o artık yaşayamaz. İnsan netice itibari ile böyle bir
durumda çıkmaz ile karşılaşabilir. İnsanın bu durumdan sıyrılabilmesi mücadele
edebilmesi ancak kendisinde yapıp etmelerine verebilecek bir gücün bulunmasına
bağlıdır.
Bu
güç imandır. Eğer insan inanan bir varlık olmasaydı o zaman onun gerçek durumu
nasıl olacaktı ? inanmayan bir varlık yapıp- etmelerine nasıl anlam verebilir
nasıl değer görebilirdi ? nasıl kendisini yapıp etmelerine verebilirdi nasıl
kendisini eğitebilirdi? Bu sebeple iman –inanma insanın temel varlık
koşullarından birisidir.
Buna
göre Kuranın insanı byo-pisişik
yapısında ki şu üç ayrılmaz unsurun bir bütünüdür denebilir:
·
İnanarak ve
değerlerinin sesini duyarak hayatına anlam veren varlık
·
Yapıp- eden
/ibadet eden varlık
·
Ahlaki değerleri
kişiliğinde ve tarihte gerçekleştiren varlık
Kuranın
insanı olabilmek ise bu üç unsuru diğer varlık koşullarını da belirleyecek
şekilde yaşama aktarabilmekle mümkündür. Bunun içinde bilgiye ihtiyaç vardır.
Çünkü insan hep bilgi ile dir . onun varoluşunun sebebi bilgidir.
(Ahmet
nedim serinsu ''HZ. peygambere salat ve selam getirmenin anlamı'' dini
araştırmalar c.4 s.10 s.s.121-139 ağustos 121/2001).
Kuranın bilgelik perspektifinden
bakıldığında kuran ayetleri ile buluşan zihin inanç ve amel çağrısı ile yoğun
bir şekilde karşılaşır. Bu açıdan ahlak felsefesi alanından bakıldığında
kuran davranışlarımızın yapıp etmelerimizin dayandığı ilkeyi sorumluluk fikri
ile geliştirir. İnsanın başıboş bırakılmayacağına herkesin kendi çabası
ölçüsüne hayatını şekillendireceğine
ilişkin ayetler bir anlamda birey ve özel olmanın idrakinin bir an için
bırakılmamasına ilişkindir. İnsan
yeryüzünü bireysel adımları ile zenginleştirebilecek yegane varlıktır.
Semantik
Tahlil:
Başlığımız
ile ilglil olarak ele alacağımız ayetlerin sözünü ettiğimiz kısmında
a-me-le(ayette geçtiği form: a-mi-lü)ve sa-le-ha-(ayette geçtiği
form:sa-li-ha-ti) kavramları öne çıkmaktadır. Önce bu kavramları kısaca
açıklayarak üzerinde durduğumuz ayette nasıl bir anlam ifade ettiklerini
açıklamaya çalışalım .
Salih
amel
Sözlükte
iyi faydalı değerli anlamına gelen salih amel islami ilimler terminolojisinde
ise şöyle tanımlanmaktadır. Salih amel
dinin yapılmasını emir veya tavsiye ettiği iyi doğru faydalı ve sevap kazanmaya
vesile olan işlerdir. Salih ameller fıkıh litaratüründe genellikle farz vacip
sünnet müstehap veya mendup şeklinde bölümlere ayrılır. Dinin yapılması yada
yapılmaması yönünde hüküm koymadığı mübahlar ise işlenmesinde güdülen maksat ve
niyet ile salih amel olabilir. Yani içerisinde isyan olmayan haram karışmayan
kötü ve zarar niteliği taşımayan her hareket güzel bir niyyet ile ibadet ve
salih amele dönüşebilir. Mesela trafikte seyreden sürücülere ve araçlara zarar
vermesini önlemek amacı ile bir müminin trafiğin akışına zarar verecek
maddeleri yoldan uzaklaştırması salih amel kapsamına girer. Yine mümin bir
kişinin başkalarına muhtaç bırakmamak için ailesinin geçimini temin maksadı ile
koşuşturması da helalinden kazanıp getirdiklerini çoluk çocuğuna ikram etmesi.
Yine bir müminin sokağı temizleme vazifesi ile memur olan bir görevli ile
karşılaştığında ona güler yüz ile Allahın selamını vermesi de salih amel
sayılır. Kuranı kerimin bir çok ayetlerinde iman ve salih amel bunlar ile
birlikte bazı ayetlerde ahiret inancı yanyana zikredilerek ameli salihin
faydası ve gerekliliği kötü amelin zararı ve yanlışlığı üzerinde ısrar ile
durulmuş Müslümanlar her fırsatta ameli salih işlemeye teşvik edilmiştir.
Kuranı kerim :
Bu
kısımda ameli salih kavramının ahlak’tan bir şube olduğunu düşenerek Kuranı Kerimin
perspektifinden izaha sayü gayret edeceğim. İslam dininin temel kaynağı olan
Kuranı Kerim dini hükümlerin kendisinden çıkarıldığı birinci derecede ki kaynak
olduğu gibi ahlakı hüküm ve prensiplerinde kendisine dayandırıldığı bir
kaynaktır. İslamiyetin insanlığa sunmuş olduğu islam ahlakını en kısa ve doğru
yoldan öğrenceğimiz kaynak Kurandır. O’nda
en fazla ve esaslı yer tutan
ahlaktır.Kuran insanın ahlaki yönüne özel bir önem vermiştir. İnsan hem ilahi hem
de maddi tarafının olmasından dolayı ahlaki bakımdan çift kutuplu olarak yaratılmış
bir varlıktır. ALLAH insanı güzel bir
tabiatta yaratmış (Tin :95/4)ve ona kendi ruhundan üflemiş (Hıcr:15/29)olmak
ile birlikte insanın topraktan yaratılmış olan beşeri bir yönü de vardır.
Allahü teala insana hem fücurunu hem de takvasını ilham etmiş olduğu için ona
iyilik ve kötülüğün kaynakları olan kabiliyyetleri birlikte vermiştir. İnsanın
özünde melekleri kendisine secde ettirebilecek kadar üstün bir yön olduğu gibi
onu ahlaki açıdan bayağılaştıracak başka bir yönde bulunmaktadır. İnsan bu çift
kutuplu tabiatı dolayısı ile ahlaki hüküm ver tercihlerinde iyi veya doğru
olanı yapabileceği gibi kötü veya yanlış olanıda yapabilir. Eğer iyiliğe
yönelir ve yeteneklerini bu yönde geliştirirse güzel ahlaklı kötülüğü seçer ve
kendisini o yönde geliştirirse de kötü ahlaklı olur.(Yusuf:12/53:müslim
müsafirin 201:nesai iftitah16-17)
Kuranı
kerim hem teorik ahlaka ait temel ilke ve prensipleri ortaya koymuş hem de
peygamberimize inmeye başladığı zamana kadar beşeri sistemlerin başaramadığı
bir genişlik içerisinde pratik ahlaka ait kuralları göstermiştir. Kuranı kerim insanoğlunun yapmış olduğu
iyilik ve kötülüğün zerre kadarının bile önemli olduğunu ve öte dünyada
karşılıklarının görüleceğini bildirerek ahlaki eylemler için sarsılmaz bir
temel sağlam bir gerekçe ve uhrevi yaptırıma dayalı çok güçlü bir motivasyon
sağlamaktadır.
İnsan
ruhi ve bedeni yönüyle mükemmel bir biçimde yaratılmıştır.o kendine özgü yapısı
ve kendine özgü nitelikleri olan bir varlıktır. Onu başka varlıklardan ayırt
edende bu kendine özgü dediğimiz varlık yapısı ve nitelikleridir. İbni
miskeveyhe göre insan bedeni yapısı ile tabiat bilimlerinin konusudur. Onu
ahlakın konusu yapan şey insan olması itibari ile sahip olduğu insanlığını ve
erdemlerini geliştiren kendine özgü güçleri ve yetenekleridir ki bunlar da
‘’düşünme ve temyiz gücüne bağlı olan iradi durumlar’’dır.(ibni miskeveyh
çağrıcı:1989:114)
İnsanın
tabi ve ontik cephesinin varlık sahnesine çıkması tamamen onun yaratıcısının
kudretine bağlı iken manevi özünün iyileştirilip geliştirilmesi ise kendisine
bırakılmış onun iradesine tevdi edilmiştir.(ibni miskeveyh 42). Bundan dolayı
Aristotales’in dediği gibi biz doğuştan çirkin yada özürlü birini kınama hakkına sahip değiliz.
Hatta ona şefkat ve merhamet duyguları ile yaklaşırız. Çünkü böyle olmak onun
elinde değildir. Ama düzeltmesi iyileştirmesi kendi elinde olan bir şeyi
düzeltmediğinde onu kınamak hakkımızdır. Ahlak işte böyledir. Onun
iyileştirilmesi düşünene ve irade varlığı olan insanın kendisine emanet
edilmiştir.sorumlulugu da buraya dayanmaktadır. İnsan bu kendine özgü dediğimiz
yönünü düşünme ve ayırt etme gücü ile iradeliliğini doğru kullanabildiği ve
geliştirebildiği oranda mükemmel insandır. İbni miskeveyhin ifadesi ile ‘’kimin
ayırt etmesi daha sağlam düşüncesi daha üstün ve seçimi daha doğru ise onun
insanlığı o ölçüde mükemmeldir. Tıpkı kılıç ve testere gibi. Bunlar özel
niteliklerini gerçekleştirebildiği ve yapılış amaçlarına uygun kullanılabildiği
oranda değer kazanır. Sözgelimi kılıçların en üstünü en keskin en biçici ve
ufacık bir hareketle yapılış amacında ki mükemmelliğe ulaşmada en yeterli
olandır.(ibni miskeveyh 20)
Kuranı
kerim bağlamında :
Fatiha
suresi 6.ayet
Nimet
/mutluluk verdiklerinin yoluna
İman
en büyük nimettir. İmanın ardından gelen
salih amel (geçerli faydalı yapıcı )aydınlık/nur üstüne nurdur. Nimete sahip
olan sevinçli ve huzurlu olur. Beni de nimet verdiklerinin yoluna ilet .ömür
denilen emaneti boşa harcamadan senin rızana uygun olarak yaşamayı nasip et.En
güzel başarı,en güzel kazanç nefsimizi senin rızan ile nimetlendirmektir. Beni
salih kullarının gittiği sıratı müstakim yolundan ayırma. Bu yolda yürümek için
‘’emrolunduğum gibi dosdoğru olmama’’yardım et.
Kurana
göre insanın asıl amacı Allahın sıfatlarının içselleştirilmesidir. Bu sıfatlardan
birisi de hayır/ameli salih kavramıdır.
Hayır/ameli
salih : iyilik- iyilik yapmak – iyi şeylere sebep olmak –iyi işlerin olması
için dua etmek –iyi işler yapanlara
destek olmak onlar için elinden gelen maddi ve manevi destek de bulunmak hulasa
olarak iyilik de Allahın sıfatlarındandır. Bu yüzden insanların iyilik
yapmalarına yönelik iç güdülerine mutabık davranmaları bir zorunluluk
olmaktadır.
Allah
her kese herşeye iyiliğini yaydığı(kasas77) iyilik yapanları sevdiği(bakara
195) için iyilik yapmalıdır. Kuran da inananların hayırlı işlerde acele
ettikleri belirtilmiştir. Bütün peygamberler de hayırlı işlerde acele ettikleri
için bütün insanlara bu şekilde hayra(bakara 148) fazilete doğru hep birlikte
çaba sarf etmeleri
öğütlenmiştir.(maide,51)
Doğrusu
Süleyman (as ) bu iyi şeyleri kendisine rabbini hatırlattığı için
sevmiştir.(fatır32). Müminlere kötülüğü en güzel şekilde bertarafa ettikleri
takdirde düşman olan kişinin yakın bir dost olacağı belirtilerek kötülüğü en
güzel şekilde gidermeye çalışmaları tavsiye edilmiştir.(fussılet 34)
PRATİK
OLARAK GÜZEL BİR İŞ /AMELİ SALİH
UYGULAMA TAVSİYEM :
·
Efendimizin ‘’Darul
Erkam’’ eğitim metodu/uygulama okulu :
Bu
tanımı anlayabilmemiz için öncelikle ‘’darul erkam’’ okulunun tarihine
gitmeliyiz.
DARUL
ERKAM : gizli davet
döneminde islamı kabul edenlerin ibadetlerini gizli bir şekilde evlerinde veya
tenha dağ aralıklarında ibadetlerini yapabiliyorlardı. Hz peygamber sadece öğle ibadetini haremi şerifte
yapabiliyor gece ibadetlerini ise evinde yapabiliyordu. Müslümanlar müşriklerin
eza ve işkencelerinden dolayı toplu bir şekilde ibadet bile yapamıyorlar islama
davettte bile bulunamıyorlardı. Kuranı da gizlice okuyorlardı. Çünkü islamı
açıkça tebliğ ettiklerinde saldırıya uğruyorlardı. Hz ebu bekir efendimiz bir gün efendimize ısrar ederek haremi
şerifte müşriklerin yüzlerine karşı cesaret ile islam dinini tebliğ etmeyi
teklif etti. Hz peygamber hz ebu bekir efendimizin ısrarına dayanamayarak
haremi şerife gittiler. Ancak orda hz ebu bekir efendimizi çok fena şekilde
darp ettiler hatta efendimize bile saldırdılar.
Bu durum karşısında Hz peygamber islamın tebliği
için uygun yerin Erkam b.Ebul Erkam evinin
uygun olduğuna kanat getirdi. Mekke döneminde ve peygamberliğin ilk
yıllarında Hz peygamberin Darulerkam’daki faaliyetleri
bir merhale teşkil eder. Hz peygamber bir yandan ashabı kiramına dini bilgiler
öğretiyor,diğer yandan insanları islama davet ediyordu. Müslümanlara kuran
okuyor onlar ile beraber namaz kılıyordu. Bu evdeki faaliyetler sonucu bir çok
insan islam’ı kabul etmiş ve olgunlaşma sürecine girerek efendimizin onlar
hakkında ki ‘’onlar gökde ki yıldızlar
gibidir onlara tabi olan hidayete erer ‘’diyerek onların arzdan
nasıl semaya yükselip hem kendilerinin hem de diğer insanların nasıl gönül
dünyalarını aydınlattıklarına işaret etmiştir. Nitekim kaynaklar da sahabilerin
Müslüman oluşları Rasülüllahın ‘’darul erkama girmesinden önce ‘’darülerkamda
iken ‘’ve darülerkamdan sonra’’şeklinde tarihlendirilmiştir. Öz olarak
darulerkam siyasi sosyal kültürel bir çok fonksiyonu olduğu aşikar.
UYGULAMA NASIL YAPILACAĞI :
Yukarıda bahsetmiş olduğum üzere asrı saadette efendimizin islama davetinde
teorik alandan pratiğe yani somut şekilde bir tebliğ vazifesi ifa ettiğini
görmekteyiz. Hulasa olarak yaşadığımız coğrafyada teknolojinin ilerlemesi ile
internet,televizyon,sosyal medya,basım yayın gibi bir çok sebepten dolayı
misyonerlerin asırlardır bu coğrafyada ki boşluktan yararlanarak 3 yaşından 80
yaşında ki bir kişiye kadar propaganda teknikleri ile ‘’müslümanlar’’ın
zihinlerine kendi misyoner düşüncelerini yerleştirip istedikleri gibi
Müslümanları kullandıklarını çok yakın zamanımızda vuku bulan ve kendi halkımızdan
bile yüzlerce binlerce ifade edilen rakamlar ile bu toprakta yetişmiş insanımızın hiç tereddüt
etmeden IŞID PKK DHKPC gibi isimler ile örgütlenen gruplara katıldıgıını
emniyet raporları ile görmekteyiz. Misyonerlerin coğrafyamızda asırlardır müslümanların
hassas olan dini/duygusal yapılarını kullanarak nasıl zulüm ettikleri
ortadadır. Bir anne ve babanın yıllarca yemeyip yedirdiği gözünden sakındığı
yavrusunun nasıl ‘’İNTİHAR EYLEMCİSİ-BOMBACI-SUİKASTÇİ-HAPCI-EROYİNMAN
–TAŞIYICI ve benzeri eylemlere
katıldıklarını her gün aynel yakın görmekteyiz. Bu insanların hangi şartlar altında AMELİ SÜ/KÖTÜ AMEL
işlediklerini araştırdığımız da zihin ve
gönül dünyaların da ki boşluk dikkatimizi çekemektedir. Bunun yanı sıra ebeveynlerin ‘’aman canım bir şey olmaz nasılsa onlar gençler daha gezecekler
yiyecekler içecekler her istediklerini yapmaya hakları var onlar artık özgür bir bireyler ’’ diyerek üzerine düşmediği sorumluluk sahibi olamadığımız
konular yüzünden anne –babanın kendi çocuklarının nasıl kendilerini
patlattıklarına ve başka canlara da nasıl vahşice kıydıklarına hep birlikte
şahit olmaktayız. Eğer sorumluluklarımızın görevlerimizin omuzlarımızda ki
yükün farkında olmazsak aynı acıları yaşamaya devam edeceğiz bu son
kaçınılmazdır. Büyüklerimizin çocuklar ‘’tarih tekerrürden ibarettir ’’
sözünü sık sık kulaklarımıza fısıldayarak bizlere şunu hatırlatıyorlardı
çocuklar eğer geçmişte yaşanan hadiselerden ders çıkarmazsınız el hak aynı hadiseleri tekrar yaşayacağınız
fil hakika ortadır. Maalesef bu sözü ayan beyan yaşıyoruz 1994 ten beri ülkemizde PKK terör örgütü yüzünden resmi
rakam ile 10.000’ civarın da şehit
verdiğimiz kayıtlara geçmiştir. Bizler anne baba olarak sorumsuzluğumuz
vicdansızlığımız yüzünden bizim kendi çocuklarımızın başka insanların çocuklarının yetim kalmasına sebebp olduğu üstü
örtülemeyecek bir hakikattir. Bu ve benzeri yapılanmaların bizim kendi eşimizi
–öğrenci arkadaşlarımızı- dostlarımızı bu şekilde kendi kötü emellerine alet
etmeleri bidayetinden nihayetine kadar azalmadan ziyadesi ile devam ede gelmiş
ve eğer biz Müslüman toplumlar olarak buna dur demezsek bu yapılanmalar devam
edecektir. Bunun en somut örneklerinden
birisi şüphesiz arabistanda doğup binlerce
Müslümanın kanına giren casus ‘’Lawrence ve talebeleri ‘’nin
asırlardır süren ve sürmeye devam edecek olan faaliyetleri buna en bariz
örnektir.
Bizler
bu olaylardan bir sebep sonuç ilişkisi çıkarmak istediğimizde veya konuştuğumuz da ibni haldunun ‘’COĞRAFYA
KADERDİR’’sözünü kendimize yapışkan gibi yapıştırarak ‘’ bu tür şeyler olabilir ‘’diyerek bu sözü
kendi zihin dünyamızda masumiyet karinesine
bağlayıp olayın arkasında ki misyoner faliyeti, mücadeleyi bir türlü göremediğimiz yetmediği gibi kendimizi
de avutmaktan başka ileri gidemedik. Ben bu coğrafyayı nasıl altın haline
getirebilirim demedik.
Buradan yola
çıkarak bugün ülkemizde yapılacak en büyük’’ salih amel ‘’ 143 ülkenin nüfus
yapısını aşan 25,5 milyon bir rakama sahip
olduğumuz öğrencilerimizin zihin dünyasına hakim olmaktır. Her sene sürekli
olarak bu rakamlar tekrar ettiği zaman bu rakamın yıllar içerisinde bir kar
topu gibi büyüyerek nasıl devasa bir
insan potansiyeline ulaşacağı kaçınılmazdır. Bu resmi rakamlardan yola çıkarak elimizde çok
büyük bir potansiyelin olduğunun farkında olmamız gerekir. Bizim elimizde ki
potansiyelimize sahip çıkmamız lazım bunun en bariz örneği ‘’ashabı kiram
‘’dır. Sahabenin her biri Müslüman
olmadan evvel susuz verimsiz ancak topraklarının altı en değerli madenler ile
dolu çöl toprağı idiler. Farkedilmeyi
beklediler keşfedilmeyi beklediler. Efendimiz içlerinde ki o cevherleri fark
edip onları öyle güzel bir şekilde suladı ki asırlarca gönüllerinde bir
gül bile yetiştiremeyen o insanlar artık kendileri gibi kıyamete kadar canlı
kalacak güller yetiştirmeye başladılar. Eğer biz efendimizin verimsiz çöl
topraklarından her birisinde nasıl güller yetiştirdiğini düşünürsek efendimizin
davranışından şunu çıkarmalıyız efendimiz tek başına bir rivayete göre 225.000 gülü nasıl yetiştirdiyse bizde aynı
şekilde gülleri yetiştirmeye devam etmeliyiz. Eğer biz bu alanı önemsemezsek
değer vermezsek sorumluluk alanımız olarak düşünmezsek bizim kendi çocuğumuzun
da yarın böyle bir kötü yola girmeyeceğinin garantisini veremeyiz.
Ben kendime şu soruyu soruyorum dünyada yaşadığım
müddetçe benim veya benim neslimden birisinin ‘’intihar eylemcisi-devletine
milletine çevresine şehrine köyüne ailesine zarar veren birisi olmamasını nasıl
sağlayabilirim?
Kendime şu soruyu da sormalıyım benim çocuğum veya
aile bireylerimden birisinin
Allaha,rasülüne,ümmetine devletine milletine ailesine yaşadığı topluma
çevresine şehrine köyüne nebatata
hayvanata yaşadığı gezegene nasıl menfaati dokunan birisi olmasını nasıl
sağlarım ?
Önerim
: Efendimizin yaşam boyu eğitim metodu ile başta devletimizin diyanet ve
benzeri kurumlar ile organizeli bir şekilde mahalleler de ilçelerde illerde binlerce hatta
milyonlarca ‘’DARULERKAM ‘’ sistemini oluşturup bir hz ebu bekir bir hz ömer ,
hz hamza , hz osman hz ali,hz aişe hz hatice hz fatıma hz Meryem hz hacer gibi
isimler yetiştirmeliyi. Unutulmamalıdır ki HZ ÖMER efendimiz bu evde islam ile
müşerref olmuştur.Nitelikli insan yetiştirmeye dayalı bir ev sisteminin oluşturulması
lazım. Buraların özellikle öğrencilerimizin bulunduğu yerlerde olması ve
onların zihinlerini devletimizin şekillendirmesi lazımdır. Bu evler de toplantı
meclislerinde başta dini olmak üzere siyasi ve sosyal propaganda faaliyelerinin icra edilmesi mühimdir. Ben gelecek
neslimizin ancak bu şekilde asırlara meydan okuyabilecek keyfiyette
yetişeceğini öngörüyorum. Kemmiyet sağlamak kolaydır ancak keyfiyyeti sağlamak
zordur. Keyfiyyeti muhteşem ama az olan bir insan grubunun tarihte kemmiyyeti
çok yüksek olan insanları mağlup ettiği fil hakıka ortadadır. Bedir harbinde
Müslümanların kemmiyyet olarak müşriklerden 3 kat daha az olmalarına rağmen
keyfiyyetleri yüksek olması sebebi ile bedir Müslümanların lehinbe galibiyyet
müşrikler için mağlubiyyet olmuştur.
Eski Osmanlı dersiamlarından Süleyman efendinin
günümüze makaleme ışık tutan muhteşem bir sözü vardır:
Bir milletin ıslahı kötülerin imhası ile değil ancak
o neslin eğitimi ile mümkündür.
Bu
veciz kelamı biraz açacak olursak dinine bayrağına vatanına toprağına
namusuna devletine milletine ülkesine
şehrine halkına yaşadığı çevresine nebatatına hayvanatına güzel işler/ameli
salih işleyecek güller yetiştirmenin tek gayesi onların kalplerini şeytanın ve
etrafındaki şeytanlaşmış insanların şerrinden korunmanın yolunu onlara öğretmekten geçer. Bu bağlamda yine bir hocamızın güzel bir ifadesi konuyu daha anlaşılır kılmak
istiyorum : çocuklar orduda nasıl askere
düşman ile karşılaştığında nasıl mücadele etmesi gerektiği öğretiliyorsa bizim
de öğrencilerimize ailelerimize toplumumuza halkımıza insanımıza uğrunda
canımızı seve seve vermemiz gereken değerlerimizin olduğunu ve değerleri
korumak için hep birlikte cihad etmeliyiz
derdi. Gerekirse Çanakkale de şehit olan ve hatta çok yakında 15 temmuz
kanlı darbe gecesi her şeyinden ailesinde koklamaya kıyamadığı evlatlarından sevdiklerinden
hiç düşünmeden vazgeçecek ‘’ÖMER HALİS DEMİR ‘’(rah.aleyh)’lerimizi
yetiştirmenin gayreti içerisinde olmalıyız. Ameli salihe örnek olarak Şehit
ömer halis demir’in şehadete yürüyüşünden daha güzel ne anlatılabilir. O da
belki bir hz ömer misali darul erkamın
evinde yetişti vakti geliğinde üzerine düşen görevini kusursuzca ifa etti.
Biz
olsak tereddüt etmeden yapabilirmiydik ?
Benim
oğlum ömer aynı salih ameli işlermiydi?
Yıllarca hayalini kurduğunuz şeylere rağmen,
eğitimlerden dolayı devamlı gurbette olup eğitimlerin bitip artık özlem giderme vakti dediğiniz yıllarca anne
ve babanızı görmeyip onları artık devamlı görebilme imkanına sahip olmanıza
onlara kavuşmanıza rağmen, çok sevdiğiniz kendisi ile ömür boyu bir evlilik
hayali kurduğunuz göz bebeğiniz eşinize
rağmen,gözünden öpmeye doyamadıgnız onları şöyle şöyle yetiştireceğim dediğiniz
yavrularınıza rağmen,felanca konuma gelmek için yıllarca çektiğiniz dünyanın
kahrına rağmen her şey bir kenara bir daha gözleriniz ile sevdiklerinizi hiç
göremeyecek onların ‘’baba baba’’ seslerini eşinizin ‘’eşim’’ annenizin şefkat ile ‘’oğlum oğlum
‘’seslerini hiç duyamayacak olmanıza rağmen sevdiklerinizin size hiç
dokuanamayacak olmalarına rağmen ve dünya
alemini göremeyecek olmanıza rağmen……
Siz
olsaydınız bu kadar sebebin içerisinde hiç birisine takılmadan tereddüt etmeden
canınızı verirmiydiniz?
Ben
inanıyorum ki tedrisat ile nice nice ömerler yetiştirebileceğimize ümidim sonsuz. Vatanımızda
kafa kağıtlarında ismi Ömer olan
milyonlarımız var. Bizim hz ömerler şehit ömer halis demirler gibi salih amel
işleyecek nesiller yetiştirebilmemizin yegane yolu efendimizin işaret etmiş olduğu ‘’beşikten
mezara kadar ilim taleb edin ‘’ buyruğuna uymamızdan başka reçete
göremiyorum.
SONUÇ:
Hulasa
olarak dünyanın değişen konjektürü gereği güncel tabir ile ‘’soğuk savaş
dönemini’’ acilen başlatmamız lazım geldiği ve çoktan geç bile kaldığımız
kanaatindeyim.
(soğuk
savaş: silah kullanılmadan ilim
cephesinde, insan zihinlerinde yapılan ve hatta
tek bir mermi sıkmadan bir ülkeyi nasıl feth edebiliriz düşüncesine
dayalı olarak geliştirilen bir tabirdir)
Sistemli
bir şekilde efendimizin bu stratejisini izlediğimizde mutlak surette galip geleceğimize
inanıyorum.
Efendimizin
‘’ssenin
vasıtan ile Allahü tealanın bir kişiye hidayet vermesi üzerine
güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır’’ (camius sağır 7219) kavli
mucibince bir öğrenciyi veya bir insanı doğru yola sevk etmek hidayete erdirmek
yani elinden, dilinden gönlünden zihninden diğer insanların korkmadığı aksine
huzur ve mutluluk duydukları bir insan yetiştirmek milyonlarca hac yapmaktan umre yapmaktan cami
yapmaktan trilyonlarca sadaka vermekten daha hayırlı bir ameli salih/güzel bir iş
olarak görmekteyim .
Makalemi
efendimizin bizler için kıyamete kadar amaç olarak edinmemiz gereken bir
tavsiyesi buyruğu ile bitirmek istiyorum :
Ebu
hureyreden rivayet edildiğine göre : insan oğlu öldüğü zaman bütün amellerinin
sevabı sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır:
sadakai cariye, istifade edilen ilim,kendisine dua eden hayırlı evlat.
Bu
hadis den yapacağımız çıkarım şudur: güzel işler/ameli Salihler kulun
kendisinden de ziyade karşısında ki başka bir insana mutlak menfati dokunduğu
için hz Allahın bu ameli salihleri
işleyenleri yüce bir ödül ile ödüllendireceğini bizlere haber vermiştir.
Ayşe
AYTEKİN
19922736
2019-2020
Akademik Yılı Güz Dönemi Tefsir Doktora Esbab-ı Nüzul 1 Dersi
SALİH
AMEL/İYİ İŞ NEDİR?
Salih
amel veya iyi iş, Yüce Yaratıcı’nın rızasını kazanma amacı dahilinde iman,
niyet, iyilik, ibadet ve taat anlamlarını ve muhtevalarını içeren tüm amellerin
en genel ismidir. Bu bağlamda, yapılan ibadetlerin tümü salih amel kapsamında
değerlendirilebilir. İyi, temiz ve güzel bir niyetle abdest almaktan namaz
kılmaya, oruç tutmaktan zekât vermeye, hacca gitmeye varıncaya kadar bütün
ibadetler, birer salih ameldir. Salih amel, esasında “duruma uygun iş”
anlamında da ele alınabilir. İslam’ın tavsiye ve teşvik ettiği iyi insan modeli
de bu durumun uygunluğuna göre davranmayı temele almaktadır. İyi insan olmak
adına yapılan tüm fiiller bu alanda kendisine yer bulmaktadır. Bireyin özel ve
sosyal hayatında iyi insan olmak adına gerçekleştirdiği bütün söz, fiil, tutum
ve davranışlar bu konsepte dahil olup kişinin hem kendisine hem de başkalarına
fayda sağladığı -insanca yaşama prensibinde- bir düzlemde olmalıdır.
Ruhsal,
psikolojik ve manevi bir gelişimi öngören ve iyiliğe teşvik eden salih amel
olgusu yalnızca kişinin ibadet dünyasını yahut maneviyatını kapsamaz. Sosyal
bir varlık olarak toplumun aktif bir parçası olan insanın akıp giden bu hayat
içerisinde insana, doğaya hatta tüm kainata karşı edindiği ve geliştirdiği iyi
davranışlar salih amel çerçevesinde değerlendirilebilir. Yerdeki bir çöpü
kenara koymaktan, canlı cansız tüm varlık alanlarına saygıyla yaklaşmaktan, yaratılmışların
en şerefli varlığı insanın canını kurtarmaya varıncaya kadar bütün ameller, salih
amelin ihtiva ettiği anlam dünyasının içerisine girmektedir. Buna göre, doğru
ve güzel olan her söz, iş ve davranış, salih ameldir. Güzel kelam etmek, salih
ameldir. Bir insana tebessüm etmek, onun bir ihtiyacını karşılamak, tüm
insanlığa ve doğaya saygı, sevgi ve şükranla yaklaşmak dahi salih ameldir.
İnsanların
mesleklerini gerektiği gibi doğru yolda yapmaları da salih amel kapsamında
değerlendirilebilir. Doktorun işini özveriyle yapması, öğretmenin sevgi ve
fedakarlıkla öğrencilerini yetiştirmesi, tüccarın ticaretini düzgün yapması ve
her bir ürününü müşteriye bedelince ve hakkaniyetle satması, liderin halkına hak
ve adaletle hükmetmesi de salih amellerdendir. Tüm insanların birbirine
insanlık, medeniyet, yumuşaklık, kibarlık, nezaket ve zerafetle davranması ve
ayrıca hayatını helal yoldan kazanarak mallarını iyi ve faydalı bir yolda infak
etmesi de salih ameller içerisindedir.
Evrensel
ahlak kurallarını barındıran ve aynı zamanda en son ve en mükemmel din olan
İslam’ın tavsiye ettiği salih ameller ve salih insanlarla ilgili ifadeler,
hidayet rehberi olan Kur’an-ı Kerim’de pek çok yer almaktadır. Kur’an’da, iman edip
salih ameller işleyenler yaratılmışların en hayırlıları şeklinde nitelendirilmekte
ve ayrıca birçok konuda övülmektedir (el-Beyyine, 98/7). Ayetlerdeki temel
anlam boyutu, insan için dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamanın yolu iyi bir
niyet ve sağlam bir imanla iyi işler yapmasından geçmektedir. Bu manada,
salih
amel işleyen Mü’min, salih kul olmaktadır. Salih kullar için ise tarifi mümkün
olmayan nimetler va‘dedilmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir: “Erkek ve
kadın, kim Mü’min olarak salih amel/iyi iş işlerse; elbette ona hoş bir hayat
yaşatacağız ve onların mükâfatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile
vereceğiz.” (en-Nahl, 16/97); “Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki;
izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır. Güzel sözler ancak O’na yükselir (ulaşır).
Onları da Allah’a salih amel ulaştırır…” (Fâtır, 35/10); “Kim Rabbine kavuşmayı
umuyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine ibadette, hiçbir şeyi O’na ortak
koşmasın (el-Kehf, 18/110).”
“İyi amel” Nedir?
Konvansiyonla
iyi bir çalışma, Yüce Tanrı'nın kullarından memnun
edeceğini ve hizmetçinin onu Tanrı'ya yaklaştırmak niyetiyle yaptığını söyleyen
herhangi bir eylem, fiil ya da şeydir.
İyi işin üç
koşulu vardır: Birincisi, Allah'ın
Resulü'nün getirdiği şeye uygun olmalıdır. Yuce Allah Kur'an'da 7nci Ayet,
Haşır Surasında, dedi ki ( ….. Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi
neden sakındırırsa artık ondan da uzaklaşın ve Allah'tan korkun. Şüphesiz
Allah’ın, cezası (ikâbı) pek şiddetlidir). Asil ayet, Allah'ın
Resulü'ne itaat etmenin ve kararlarını uygulamanın ve emirlerini ihlal
etmemenin Müslümanların bir görevi olduğunu gösterir. İkincisi: Hizmetçinin eserinde Yüce Tanrı'ya sadık olması. Yuce Allah Beynne surası,
5ci Ayette dedi ki, (Oysa onlar, Dini sadece O'na halis kılan hanifler (Allah'ı
birleyenler) olarak, ancak Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru
ikame (huzur ve şuurla yerine getirmek) ve zekâtı vermek
dışında (yanlış ve yararsız şeylerle) emrolunmamışlardı. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din bu (İslam) dır.)
Asil ayet, din ve inancın temel ve temel
amacının Yüce Tanrı'ya ibadet etmek için sadakat olduğunu gösterir. Üçüncüsü,
çalışma inanç ve sağlam inanca dayanmalıdır.
İyi işin birçok meyvesi vardır: Birincisi, hizmetçinin iyi hayatı. Yuce Allah Kur'an'da
97 Ayet, Nahl Surasında, dedi ki (Erkek ve kadın, Salih amel işleyen müminleri,
hiç şüphesiz (dünyada) güzel bir hayatla (huzur ve hürriyetle) yaşatırız
ve (ahirette de yaptıkları Salih amellerinin, iyi hallerinin ve
hizmetlerinin) karşılığını en güzel biçimde öderiz). Asil ayet, Yüce Tanrı'nın,
bu dünyada kötülük olmadığı iyi bir yaşamla iyi işler yapan inananlara ve
inananlara söz verdiğini göstermektedir. Ahirette, ödül Cennettir ve ödül her
türlü yaptıkları en iyi işe göre, örneğin, en iyi hayır kurumuna sahip
sadakadan. İkincisi, iyi işler yapanlar için kötü işler için iyi bir
ödül ve kefaret ve iyi işler koşullarına katılırlar. Başarı oldu: iman kulunun
Rabbinden istediği şeyi kazanmak ve inanan hizmetçinin korktuğu şeyden
kurtulmak demek. Üçüncüsü, iyi işler yapan inananlara rehberlik edin.
Tanrı'nın sevgisini kazanmak ve cennetine girmek ... Bir hizmetçi Tanrı'ya iyi
işler yaparak yaklaştıkça, Tanrı'nın ona olan sevgisi artar. Dördüncüsü,
yaratılış sevgisidir. Tanrı hizmetkarı iyi işler yapmaya inananı sevdiğinde,
aynı zamanda hizmetçinin sevgisini insanların kalbine atar, böylece insanlar
onu sever. Bir hizmetçinin doğruluğu, yaşamında ve öbür dünyasında iyidir. Beşinci
olarak, doğru bir tapu sahibini Tanrı'nın doğru hizmetçilerine girer ve
doğru olana kim girerse Tanrı'nın ona olan bakımını kazanır. Altıncı, işçinin
ailesini ve çocuğunu koruyarak, sadece sahibiyle sınırlı değil, aynı zamanda
torunlarına kadar uzanan iyi davranışların kutsamasıdır. Yedinci,
yalvarmaya cevap verir: Yüce Tanrı, doğru işler yapan ve onlara istediklerini
veren ve hatta istediklerini arttıran kullarına cevap verecektir. Sekizinci,
halıların dağılması Yüce Tanrı'nın iyi ve saf işleri, sahibinin sıkıntısında ve
endişelerinde rahatlama sağlar. Dokuzuncu, iyi işler toprakta birbirini
izlemenin, dinde güçlenmenin ve korkudan sonra güvenlik çözümlerinin bir
nedenidir Yüce Tanrı, doğruluğu yapanlara toprakta başarılı olmalarını,
dinlerini sağlamalarını ve güvenlik korkularından sonra onları takas etmelerini
vaat etti ve Yüce Tanrı son tarihi ihlal etmedi. Oncunca, Hizmetçi onu
engelleyen bir bahane için yaptığı iyi işi terk ederse, ücretlerin onuncu
devamı.
İyi amel örnekleri:
1.
Kur'an-ı
Kerim'i ezberlemenin Yüce Tanrı için büyük bir ödülü vardır, bu yüzden Kur'an'a
bir hizmetkar tutmak ateşten korunmasının nedenlerinden biridir.
2.
Barışı
yaymak ve başlatmak: Hizmetkarı tanıyan ve büyük bir ödül bilmeyen birine
barışı göstermek.
3.
Hastaları
ziyaret etmek: En önemli ve iyi eylemlerden biri, bir Müslümanın hastalığında
Müslüman kardeşine ziyaretidir.
4.
Komşusunun
zarar görmesi için sabır ve onlara yardımseverlik, hizmetçinin Tanrı'nın
sevgisini aldığı ve zevkini aldığı eylemlerdir.,
SALİH AMEL/İYİ İŞ
NEDİR?
İnanan
insan için en büyük nimet hiç şüphesiz imandır. İnsan sahip olduğu iman
sayesinde hem bu dünyada hem de ahirette ebedi saadete mazhar olur. Rabbimizin
biz kullarından istediği ise yalnızca kendisine iman etmek değil aynı zamanda O’na
ibadet etmek ve salih ameller işlemektir. Çünkü amele dönüşmeyen iman kişiyi
sonunda cennete götürse de bu hiç de kolay olmayacaktır. İnsanların sadece iman
ettik demekle kurtulamayacaklarını ifade eden ayet de bu hususu teyit
etmektedir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de imanın zikredildiği hemen her ayette amel-i
salih’in de yer alması boşu boşuna değildir. Bu durum gerçek kurtuluşun sahih
(tahkiki) iman yanında ancak salih amellerle mümkün olduğuna işaret etmesi
bakımından oldukça dikkat çekicidir. Yine birçok ayet-i kerimede iyiliği
emretmek kötülükten men etmek emredilmiştir. Ayrıca salih amellerin ne olduğu
tek tek sayılmamış ancak Kur’an’ın farklı ayet ve surelerinde iyilik ve iyiliğe
götürücü davranışlar zikredilmiştir. Bu husus ise salih amelin meşru dairede ve
iyi niyetle yapılan her ameli içine aldığını göstermektedir. Bu çerçevede Allah’ın
rızasına uygun olan, Efendimiz ’in sünnetine aykırı olmayan, iyi niyetle
yapılan ve sonucu da faydalı/hayırlı olan her iş/davranış ya da fiilin salih
olduğu anlamına gelir. Efendimiz’in buyurduğu üzere Din güzel ahlaktır. Dolayısıyla
güzel ahlakın tezahürü olan ya da kişiyi güzel ahlaka sevk eden davranışlar da
salih amel kapsamına girer. Netice de önemli olan Müslüman olarak gelecek günlerimizin
geçmiş günlerimizden daha üstün ve hayırlı olmasına çalışmaktır. Bu da ancak
salih amellerimizi artırmakla mümkündür.
AdI : Yaseen Kareem Qader. Öğrenci nu: 18922732
İYİ AMEL NEDİR ? ’ SALİH AMEL
إن المتأمل في الشريعة الإسلامية المباركة ليجد أن رحمة
الله تعالى تحيط بجميع جوانبها، ومن هذه الرحمات العظيمة أنْ جعل الأعمال الصالحة
الطيبة كثيرة جداً، فالصلاة والصوم والزكاة وبر الوالدين، وحسن الجوار ومساعدة
المحتاج، والكلام الطيب وذكر الله تعالى، وغير ذلك من العبادات الكثيرة، إلا أن
السؤال هو أيُّ الأعمال أفضل؟ الذي يظهر – والله أعلم – أن أفضل الأعمالِ أحبُّها
إلى الله تعالى، وهي الواجبات، لما روى البخاري رحمه الله عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رضي الله عنه، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى
الله عليه وسلم :" إِنَّ اللَّهَ قَالَ مَنْ عَادَى لِي وَلِيًّا فَقَدْ
آذَنْتُهُ بِالْحَرْبِ وَمَا تَقَرَّبَ إِلَيَّ عَبْدِي بِشَيْءٍ أَحَبَّ إِلَيَّ
مِمَّا افْتَرَضْتُ عَلَيْهِ وَمَا يَزَالُ عَبْدِي يَتَقَرَّبُ إِلَيَّ
بِالنَّوَافِلِ حَتَّى أُحِبَّهُ فَإِذَا أَحْبَبْتُهُ كُنْتُ سَمْعَهُ الَّذِي
يَسْمَعُ بِهِ وَبَصَرَهُ الَّذِي يُبْصِرُ بِهِ وَيَدَهُ الَّتِي يَبْطُشُ بِهَا
وَرِجْلَهُ الَّتِي يَمْشِي بِهَا وَإِنْ سَأَلَنِي لأُعْطِيَنَّهُ وَلَئِنِ
اسْتَعَاذَنِي لأُعِيذَنَّهُ وَمَا تَرَدَّدْتُ عَنْ شَيْءٍ أَنَا فَاعِلُهُ تَرَدُّدِي
عَنْ نَفْسِ الْمُؤْمِنِ يَكْرَهُ الْمَوْتَ وَأَنَا أَكْرَهُ مساءَتَهُ".
رواه البخاري، (برقم6502). فلا شك أن أفضل الأعمال، هي الأعمال التي تقرب العبدَ
إلى اللهِ تعالى خالِقنا ومعبودِنا الحقِّ. هذا من جهة الفرائض والواجبات.
أما عن أفضل الأعمال بعد الفرائض:
فقد قال الإمام أبو المظفر الشيبانيّ رحمه الله (ت: 560هـ):
وَاخْتلفُوا فِي أفضل الْأَعْمَال بعد الْفَرَائِض:
فَقَالَ الشَّافِعِي: الصَّلَاة أفضل أَعمال الدّين
وتطوعها أفضل التَّطَوُّع.
وَقَالَ أَحْمد: لَا أعلم شَيْئا بعد الْفَرَائِض أفضل
من الْجِهَاد.
وَأما مَالك وَأَبُو حنيفَة فمذهبهما أَنه لَا شَيْء بعد
فروض الْأَعْيَان من أَعمال الْبر أفضل من الْعلم ثمَّ الْجِهَاد[1].
والذي
يظهر – والله أعلم – أن أفضل الأعمال يختلف باختلاف الأشخاص، فكل شخص بما يناسبه،
فتارة تكون الصلاة وتارة يكون العلم وتارة غير ذلك من الأعمال التي نصَّ عليها
العلماء رحمهم الله تعالى، وهذا أيضا
يختلف باختلاف النفع الخاص الملازم للشخص نفسه وبين النفع المتعدي إلى غيره. والله
أعلم إن طلب العلم النافع ودعوة الناس إليه هو من أفضل الأعمال بعد الفرائض؛ لأن
مردَّ العلوم ومرجعَها إلى العلم، فأصل الدين مبني على العلم، حتى أن الإمام
البخاري رحمه الله تعالى بوَّبَ في صحيح البخاري بابا سماه بــــ: (باب الْعِلْمُ قَبْلَ الْقَوْلِ وَالْعَمَلِ). لِقَوْلِ
اللهِ تَعَالَى : {فَاعْلَمْ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ} فَبَدَأَ
بِالْعِلْمِ[2].
وقال الله تعالى: ((قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا
يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُولُو الْأَلْبَابِ )). [سورة الزمر: 9]. وقال
الله تعالى: ((قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا
يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُولُو الْأَلْبَابِ )) [سورة يوسف: 108].
وعَنْ أَبِي أُمَامَةَ الْبَاهِلِيِّ رضي الله عنه
قَالَ: ذُكِرَ لِرَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم رَجُلَانِ أَحَدُهُمَا عَابِدٌ
, وَالْآخَرُ عَالِمٌ , فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: " فَضْلُ
الْعَالِمِ عَلَى الْعَابِدِ , كَفَضْلِي عَلَى أَدْنَاكُمْ ثُمَّ قَالَ رَسُولُ
اللهِ - صلى الله عليه وسلم -: إِنَّ اللهَ , وَمَلَائِكَتَهُ , وَأَهْلَ
السَّمَوَاتِ , وَالْأَرَضِينَ , حَتَّى النَّمْلَةَ فِي جُحْرِهَا , وَحَتَّى
الْحُوتَ, لَيُصَلُّونَ عَلَى مُعَلِّمِ النَّاسِ الْخَيْرَ). رواه الترمذي (2685)،
وهو صحيح.
وَعَنْ قَيْسِ بْنِ كَثِيرٍ قَالَ: (كُنْتُ جَالِسًا مَعَ
أَبِي الدَّرْدَاءِ - رضي الله عنه - فِي مَسْجِدِ دِمَشْقَ , فَجَاءَهُ رَجُلٌ
فَقَالَ: يَا أَبَا الدَّرْدَاءِ , إِنِّي جِئْتُكَ مِنْ مَدِينَةِ الرَّسُولِ صلى
الله عليه وسلم، فَقَالَ: مَا أَقْدَمَكَ يَا أَخِي؟ , قَالَ: حَدِيثٌ بَلَغَنِي
أَنَّكَ تُحَدِّثُهُ عَنْ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: أَمَا جِئْتَ
لِحَاجَةٍ؟ , قَالَ: لَا , قَالَ: أَمَا قَدِمْتَ لِتِجَارَةٍ؟ , قَالَ: لَا , مَا
جِئْتُ إِلَّا فِي طَلَبِ هَذَا الْحَدِيثِ قَالَ: فَإِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ
اللهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ:" مَنْ سَلَكَ طَرِيقًا يَطْلُبُ فِيهِ
عِلْمًا سَهَّلَ اللهُ لَهُ بِهِ طَرِيقًا مِنْ طُرُقِ الْجَنَّةِ وَإِنَّ
الْمَلَائِكَةَ لَتَضَعُ أَجْنِحَتَهَا لِطَالِبِ الْعِلْمِ رِضًا بِمَا يَصْنَعُ وَإِنَّ
الْعَالِمَ لَيَسْتَغْفِرُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ , وَمَنْ فِي الْأَرْضِ ,
حَتَّى الْحِيتَانُ فِي الْبَحْرِ وَفَضْلُ الْعَالِمِ عَلَى الْعَابِدِ ,
كَفَضْلِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ عَلَى سَائِرِ الْكَوَاكِبِ إِنَّ الْعُلَمَاءَ
وَرَثَةُ الْأَنْبِيَاءِ, إِنَّ الْأَنْبِيَاءَ لَمْ يُوَرِّثُوا دِينَارًا وَلَا
دِرْهَمًا, إِنَّمَا وَرَّثُوا الْعِلْمَ, فَمَنْ أَخَذَ بِهِ أَخَذَ بِحَظٍّ
وَافِرٍ") حديث صحيح.
قَالَ الْقَاضِي رحمه الله: شَبَّهَ الْعَالِمَ
بِالْقَمَرِ, وَالْعَابِدَ بِالْكَوَاكِبِ, لِأَنَّ كَمَالَ الْعِبَادَةِ
وَنُورَهَا لَا يَتَعَدَّى مِنْ الْعَابِدِ , وَنُورُ الْعَالِمِ يَتَعَدَّى إِلَى
غَيْرِهِ.[3]
وبعد العلم النافع المبارك يقوم بمهمة الأنبياء والرسل
وهي الدعوة إلى الله تعالى بالحكمة والموعظة الحسنة، متحليا بالعلم والحلم والرحمة
والصبر، قال الله تعالى: ((ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ
وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ
هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
(125))). [سورة النحل: 125].
وقال الله تعالى: ((قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى
اللَّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا
أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ (108))). [سورة يوسف: 108]، وهناك بعض الأعمال الصالحة
عالية المقام من ذلك بذل المنافع للناس، وقد قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "الْمُؤْمِنُ يَأْلَفُ وَيُؤْلَفُ، وَلَا خَيْرَ فِيمَنْ
لَا يَأْلَفُ، وَلَا يُؤْلَفُ، وَخَيْرُ النَّاسِ أَنْفَعُهُمْ لِلنَّاسِ".[4]
فالذي
يظهر – والله أعلم – أن الأعمال المتعدية النفع هي من أفضل الأعمال بعد الفرائض.
والله أعلم.
[1] الكتاب: اختلاف الأئمة العلماء، أبو المظفر يحيى بن هُبَيْرَة
بن محمد الذهلي الشيبانيّ عون الدين (ت: 560هـ)، ت: السيد يوسف أحمد، دار الكتب
العلمية، لبنان، ط1، 1423هـ، 1/259.
[2] الجامع الصحيح (صحيح البخاري)، محمد بن إسماعيل بن
إبراهيم بن المغيرة البخاري، أبو عبد الله (ت: 256هـ)، حسب ترقيم فتح الباري، دار
الشعب، القاهرة، ط1، 1407هـ – 1987م، كتاب بدء الوحي ، باب العلم قبل القول والعمل،
1/26.
[3] تحفة الأحوذي بشرح جامع الترمذي، أبو العلا محمد عبد الرحمن
بن عبد الرحيم المباركفوري (ت: 1353هـ)، دار الكتب العلمية، بيروت، 7/376.
[4] المعجم الأوسط، أبو القاسم سليمان بن أحمد بن أيوب بن
مطير اللخمي الشامي الطبراني (ت: 360هـ)، ت: طارق بن عوض الله بن محمد وعبد المحسن
بن إبراهيم الحسيني، دار الحرمين – القاهرة، 6/58، (برقم5787). حديث صحيح. صحيح
الجامع (6662).
AdI:
Yaseen Kareem Qader
Öğn:
18922732
? İYİ AMEL
NEDİR?
‘SALİH AMEL
Mübarek İslam
hukukunu, Yüce Tanrı'nın merhametinin tüm yönlerini çevrelediğini
bulmak için düşünen
ve bu büyük merhamet arasında, dua, oruç, zekat, ebeveynlerin doğruluğu, iyi
komşuluk
ve Yüce Tanrı'ya muhtaç, iyi konuşma ve söz ve diğer
birçok ibadet için iyi ve iyi işler yapmasıdır. Ancak soru,
hangi işin
daha iyi olduğudur?
Görünen - ve Tanrı en iyisini bilir - Yüce Tanrıyı sevdiğim en
iyi işler,
Al Buhari'yı anlattığında, Tanrı onu rahmet etsin, Ebu
Huraira'dan, Tanrı ondan razı olsun, dedi ki: “Allah'ın Resulü, Tanrı onu
kutsasın ve ona huzur versin; ve daha yakın Abdi böyle bir şey
için farz ve duydun sevseydim Kulum Ben onu sevene kadar Balnoavl yaklaşmaz
devam şeye
kim duyar onu ve gördüğü hangi ile yaptığı görüş ve
Yep tarafından eli U dışarı ve onun ayak hangi ile o Astaazna
iken Oaivnh için Oattiynh istedi hatta yürüyor ve ben kinler ölüm mümin aynı
frekansta bir aktör ve ben Madsth nefret şey hakkında
tereddüt. " Buhari tarafından anlatılan (No. 6502). Hiç şüphe
yok ki en iyi eserler, hizmetkarı Yüce Allah'a, Yaratıcımıza ve gerçek ibadetçiye
yaklaştıran
işlerdir.
Bu yükümlülükler ve görevler açısından.
Zorunlu
dualardan sonraki en iyi eylemlere gelince:
İmam Ebu el-Mudhafar el-Şibani,
Allah ona rahmet etsin, dedi (Tel: 560 H.): Zorunlu dualardan sonra en iyi
eserlerde farklılık gösterdiler:
Al-Shafi’i: Dualar en iyi din
eylemidir ve gönüllülük en iyi gönüllülüktür.
Ahmad dedi: Cihad yerine zorunlu
dualardan sonra hiçbir şey bilmiyorum.
Malik ve Ebu Hanifa'ya gelince,
doktrinleri, dürüstlük eylemlerinden kayda değerlerin
varsayımdan sonra bilgiden daha sonra da cihaddan sonra hiçbir şey
olmadığıdır.
Görünen - ve Tanrı'nın en iyi bildiği şey -
en iyi işler
farklı insanlara göre farklılık gösterir, çünkü her insan ona uygun olan şeydir,
bazen dua ve bazen akademisyenlerin şart koştuğu
bilgi ve bazen diğer
eserler, Yüce Allah onlara merhamet edebilir ve bu da kişiye
özel yarar ve hak ihlali yararı ile farklılık gösterir. diğerleri.
Tanrı tarafından, yararlı bilgi arayışının ve
insanları buna davet etmenin zorunlu dualardan sonra en iyi eylemlerden biri
olduğunu
biliyorum, çünkü bilimin nedeni bilgiye referans olması ve dinin kökeninin
bilgiye dayanmasıdır, böylece İmam El Buhari, İlah
Al-Buhari, Tanrı'nın kendisine merhamet gösterebilir, Sahib El Buhari'de bir
kitap yapmış
olabilir: ). Yüce Tanrı'nın sözleri için: {Tanrı'dan başka
tanrı olmadığını
bilin} Bilgi ile başladı. Yüce Tanrı dedi ki: (De ki:
Bilenler ve bilmeyenler kapıyı hatırlayanlara eşit
mi?) [Zumar Suresi: 9]. Yüce Tanrı dedi ki: (De ki: Bilenler ve bilmeyenler,
sadece kapıları hatırlayanlar) eşit midir? [Yusuf Suresi: 108].
Ve Ebu Amama Baahili Allah ondan
memnun olabilir ki: Resulullah'ın söz, sav, iki adam, biri Abed ve diğer
dünya Resulullah sav, şöyle konuştu:
"Kvdila Odnakm üzerinde tapan dünyayı tercih ve sonra Resulullah dedi -
sav - Tanrı, melekleri ve göklerin halkı ve iki toprak, hatta yuvalarındaki
karınca ve hatta balina dua edebilir.
Ve Katar Bin Katheer'in yetkisi
üzerine, “Babam Dardaa ile oturuyordum - Tanrı ondan memnun
olsun - Şam
camisinde, bu yüzden bir adam Tanrı'dan ona geldi: Ve dedi ki, "Sana ne öneriyorum kardeşim?" Dedi
ki: Bana Tanrı'nın Resulü hakkında konuştuğunuzu bildiren bir hadis, Tanrı'nın duaları ve huzuru
onun üzerine olsun, dedi: İhtiyacınız olmadı mı? Dedi: Hayır, dedi: Ticarete
gelmedin mi? , Dedi: Hayır, bu konuşma söz konusu istemek için yalnızca geldi: Ben, sav
diyor Resulullah duydu: Tanrı soran bir tel yolunun itibaren" Cennet
yolları yoluyla kolay ve melekler imalat ve dünya dahil bilgi memnuniyeti
arayanlar için kanatlarını koymak için Tanrı göklerden ve yeryüzünden,
denizdeki balinalara ve ibadet eden, ibadet edenlerin ibadetçisi olarak
dünyanın lütfuna kadar af dilemesini, N bilim adamları ve Peygamberlerin
varisleri, peygamberler düzgün)" konuşma şans bolca götürmesini aldı dinar ve dirhem, ancak
miras bilim geride bırakmadı.
Yargıç, Tanrı
ona rahmet etsin, dedi: Dünyayı aya, gezegenlere tapanı sevdi, çünkü ibadetin
mükemmelliği ve ışığı artık artık
olmayan şey.
yararlı bilgi
peygamberler ve elçiler misyon, bilgelik ve iyi tavsiye, ayakta ve bilim ve
rüya, merhamet ve sabır ile Tanrı'ya bir çağrı mübarek sonra, Tanrı Yüce dedi: ((bilgelik ve güzel
öğütle çağır ve onlarla
Rabbinin yoluna Davet Rabbiniz bildiğim hangi ondan yoldan gidenlerin bilmek en iyisidir
olduğunu Kılavuzlu
(125))). [Nahl Suresi: 125].
Yüce Tanrı
dedi ki: (De ki: Bu benim yolum, Tanrı'yı beni ve beni takip edenleri öngörüde çağırıyorum ve şeref Tanrı'ya
ve ben istemiyorum.) (108) [Yusuf Suresi 108] ve insanlar için faydalar yapmak
o kadar iyi yüksek bir yerde bazı eserler vardır Allah barış Messenger ona
olsun. "Mümin tanıdık ve beste olduğunu ve alışık olmadığı en iyisini ve insanlar için oluşturma insanların ve iyi Onfhm."
Görünen - ve
Tanrı'nın en iyi bildiği - zorunlu eylemlerden sonraki en iyi eylemlerden birinin en iyi
eylemlerden biri olmasıdır. Ve ALLAH en iyisini bilir.
Kaynaklar
Kitap: İmamların Farkı,
Bilginler, Ebu El Mudhafar Yahya Bin Hibira Bin Muhammed Al-Dhahli Al-Shaibani
Aoun Al-Din (T: 560 AH), T: Bay Yusuf Ahmed, Dar Al-Kutub Al-Alami, Lübnan, i
1, 1423 AH, 1/259.
Sağ Cami (Sahih El-Buhari), Muhammed Bin İsmail Bin
İbrahim Bin El-Mughairah Al-Buhari, Ebu Abdullah (T: 256 AH), Fath Al-Bari'nin
numaralandırmasına göre, Dar Al-Shaab, Kahire, I 1, 1407 AH - 1987 AD, Vahiy
Başlangıcı, Konuşma ve Eylem Öncesi Bilgi Kitabı 1/26.
Tuhfat Al-Ahwady, Al-Tirmidhi Camisi'nin
açıklaması, Ebu El-Ella Mohamed Abdel-Rahman Bin Abdel-Rahim Al-Mubarakfouri
(Tel: 1353 AH), Dar Al-Kutub Al-Alami, Beyrut, 7/376.
Merkezi sözlük, Ebu al-Qasim Süleyman bin Ahmed bin
Ayoub bin Mutair al-Lakhmi al-Shami al-Tabarani (T: 360 AH), T: Tarikat bin
Awad Allah bin Muhammed ve Abd al-Muhsin bin İbrahim el-Hüsayni, Dar
el-Haramain - Kahire, 6/58, (No. 5787). Gerçek bir hadis. Sahih Al-Jami (6662).