Dersimiyde de işlediğimiz üzere Fuat Sezgin Hoca , Ebu Ubeyde Ma‘mer b. el-Müsenna’nın (h.209) Mecâzul-Kur’an’ı üzerine çalışırken İmam Buhari’nin (h.256) el-Camiu’s-Sahih el- Muhtasar min Umuri Rasulullah eserinde bu kitaptan çokça alıntı yaptığını fark etmiştir. Ardından Sahih-i Buhari üzerine yaptığı tetkiklerde bu eserin her ne kadar bir hadis kitabı olsa da içerisinde filolojik açıklamaların bulunduğunu tespit etmiştir. Sezgin araştımasının sonucunda Buhari‘nin yazılı kaynaklardanda yararlandığını ve bunları çok iyi bir şekilde kullandığını tespit etmiştir. Ayrıca Buhari‘nin isnadın öneminin ikinici derece önemli olduğunu, ve sadece Mecazul Kur’an eserinin dışında Ferra’nın Meanil Kur’an eserindende alıntılar yaptığını ispat etmiştir. Sonuç olarak bakıldığında Buhari eserini sadece bir muhaddis olarak değil Kur’an’daki kelimeleri dil bilimsel açıdan izah etmek için tefsir eserlerinden yararlanmıştır. Sadece Tefsir değil Fıkıh ve Siyer gibi kaynakları kullanarak şah eseri ve gözde eser olan Sahih’ini telif etmiştir. Disiplinlerarası çalışmaya ve bilginin bütünlüğü kavramlarına verilecek en büyük örneklerden biri Buhari‘dir. Genel olarak bilinenin dışında aslında onun nasıl bir ilmi boyutu olduğunu, ayrıca salt rivayet nakilcisi olmadığını anlamış oluyoruz. Eser sonuç olarak Buhari’nin kendinden önce yazılan ve bu yazılı hadis edebiyatına dayandığını delilleriyle ortaya koymaktadır. Bu anlamıyla hocamızın hadis alanına ait Yazılı Rivayet Teorisi önemli bir kırılma noktasıdır ve oryantalist düşünceye karşı bir reddiye mahiyetindedir. Önceki ödevimdende öğrendiğim gibi, ilimler ancak paralel okuma ve disiplinlerarası çalışmalar vasıtasıyla doğru anlaşılabilir. Büyük Alimlerden olan Buhari‘ninde buna ne denli mahir olduğu ve disiplinlerarası çalışma ile eserini telif ettiği anlaşılmaktadır.
2021 YÜKSEK
LİSANS NURHAN KINACI 21912746
İmamı Buhari hazretlerinin müfessir
olma yönünü ele almadan önce kısaca hayatını ve harikulade eseri olan el Camius
Sahih hakkındaki bilgilerimizi hatırlayalım.
İmam- ı
Buhari Hz.leri h.194 senesinde Buhara’da doğdu. Babası İsmâil’in ,Mâlik
b. Enes ve Abdullah b. Mübârek gibi âlimlerden hadis öğrenen bir kişi olduğu ancak
İmam Buhari henüz çocukken vefat ettiği bilinmektedir.
İlme Olan Merakı
Buhârî on yaşına doğru Muhammed b. Selâm
el-Bîkendî, Abdullah b. Muhammed el-Müsnedî gibi Buharalı muhaddislerden hadis
öğrenmeye başladı. On bir yaşlarında iken hocası Dâhilî’nin rivayet sırasında
yaptığı bazı hataları tashih etmesiyle dikkatleri çekti. On altı yaşına geldiği
zaman İbnü’l-Mübârek ve Vekî‘ b. Cerrâh’ın kitaplarını tamamen ezberlemişti.
Annesi ve kardeşiyle çıktığı hac yolculuğu sonrasında onlar
memleketlerine döndükleri halde Buhârî Mekke’de kaldı ve Hallâd b. Yahyâ,
Humeydî gibi âlimlerden hadis tahsil etti. Daha sonra bu maksatla ilim
merkezlerini dolaşmaya başladı.
Bağdat’a
her gidişinde Ahmed b. Hanbel ile
görüşüp ondan faydalandı. O zamanın ilim merkezleri olan Basra, Belh , Dımaşk, Humus, Kûfe, Medine, Mısır , Nişabur (beş yıl süreyle
hadis okuttuğu şehir) gibi şehirleri defalarca ziyaret ederek oralarda ilim tahsilinde bulundu, dersler verdi.
Buhârî
kendilerinden hadis yazdığı muhaddislerin sayısının 1080 olduğunu söyler. Meşhur
talebesi Firebrî, el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’i Buhârî’den 90.000 talebenin dinlediğini söylemektedir. En
tanınmış diğer talebeleri ise İmam Müslim, Tirmizî, Ebû Hâtim, Ebû Zür‘a
er-Râzî, Muhammed b. Nasr el-Mervezî, Sâlih Cezere, İbn Huzeyme gibi
muhaddislerdir.
İmam Buhari’nin Dehası
İbn
Adî’nin rivayetine göre, Buhârî’nin Bağdat’a geldiğini duyan muhaddisler 100
hadisin sened ve metinlerini birbirine karıştırarak bunları on kişiye verdiler
ve onlara Buhârî toplantı yerine gelince bu hadisleri sırayla sormalarını
söylediler. Bu on kişi tesbit edilen hadisleri çeşitli İslâm ülkelerinden
gelmiş olan muhaddislerin huzurunda okuyarak bunların mahiyeti hakkında bilgi
istediler. Buhârî onlara bu hadislerin hiçbirini okunduğu şekliyle bilmediğini
belirttikten sonra, ilk soruyu yönelten kimseden başlayarak, sordukları
hadislerin sened ve metinlerinin doğrusunu her birine ayrı ayrı söyledi. Buhârî
hakkında tereddüdü olanlar onun nasıl bir hâfıza gücüne ve ne kadar geniş bir
hadis kültürüne sahip olduğunu gördüler.
Ölümsüz Eseri
El-Camius sahih: İmam Buhari,
Halk arasında Ṣaḥîḥ-i Buḫârî diye şöhret bulan bu eseri 600.000 kadar
hadis arasından seçerek on altı yılda meydana getirdiğini, her bir hadisi (veya
babı) yazmadan önce mutlaka boy abdesti alarak iki rek‘at namaz kıldığını
söylemiştir. Eserini Buhara’da yazmaya başlamış, çalışmasına Mekke, Medine ve
Basra’da devam etmiştir. Kitabını topladığı 600.000 hadisten seçerek meydana
getiren İmam, eserin hacmini büyütmemek düşüncesiyle sahih hadislerin tamamını
kitabına almadı. İbnü’l-Kayserânî, el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’in geniş çaplı bir eserin hulâsası olduğunu,
Buhârî’nin elindeki bütün hadisleri el-Mebsûṭ adlı bir eserde önce bablara göre tasnif
ettiğini, bunun en sağlam rivayetlerini bir araya getirerek meşhur eserini
ortaya çıkardığını söyler.
Vefatı
Horasan
Valisi Hâlid b. Ahmed ez-Zühlî ona bir adamını göndererek el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ, et-Târîḫu’l-kebîr ve diğer eserlerini kendisinden dinlemeyi
arzu ettiğini bildirince bu talebi reddetti. İlmi küçük düşüremeyeceğini, onu
başkalarının ayağına götüremeyeceğini, gerçekten arzu ediyorsa hadis okuttuğu
mescide -veya evine- gelmesini, bunu da istemiyorsa hadis okutmasını
yasaklayabileceğini söyledi. Hz. Peygamber’in, “Kendisine sorulan şeyi
öğretmekten kaçınan kimsenin ağzına ateşten gem vurulacağını” ifade eden hadisi
sebebiyle ilmi kimseden esirgemediğini de haber verdi. Buhara valisinin sadece
kendi çocuklarına ders vermesi yolundaki isteğini de ilmi belli insanlara
tahsis edemeyeceği gerekçesiyle reddetti. Bunun üzerine vali, yakın
adamlarından bazılarının Buhârî’nin Ehl-i sünnet görüşüyle bağdaşmayan
fikirlere sahip olduğunu iddia etmelerini sağladı. Sonra da bu iddiaya
dayanarak onu kendi memleketinden sürdü. Buhârî oradan Semerkant’a gitmek üzere
yola çıktı. Semerkant’a 3 mil mesafede bulunan Hartenk kasabasındaki
akrabalarını ziyaret etti. Fakat orada hastalandı ve Semerkant’a gidemedi. 256
yılının Ramazan bayramı gecesi vefat etti.
Müfessir
Olarak İmam-ı Buhari
H.2 asır
ilimlerin tedvin edildiği usullerin belirlendiği ve kitapların yazıldığı bir
asırdır. Tefsir , hadis ilminin bir parçası olarak rivayet ağırlıklı bir şekilde
başladı. Rivayete dayalı tefsirin öne çıkmasında “Kim kendi re’yiyle kuran
hakkında konuşursa cehennemdeki yerine hazırlansın” hadisi etkili olduğu gibi
sahabei kiramın ileri gelenlerinin Allah ‘ın kitabı hakkında yanlış bir söz söylemekten
korkmaları sebebiyle ayetler hakkında mecbur kalmadıkça görüş bildirmemeleri de
söz konusu olmuştur.
Ancak kaçınılmaz
bir şekilde rey ile rivayetleri yorumlamak, rivayetler arasında bir tercihte bulunmak
ve rivayetlerde geçmeyen konular hakkında dirayette bulunmak tefsir ilim
geleneğinde dirayet tefsirlerini ortaya çıkardı. İmam-ı Buhari ehli rey ile
ehli hadis arasında süregelen anlaşmazlıkları bir nebze olsun feraha
kavuşturmak üzere sahih hadisleri bir araya getirme gayesiyle çalıştı. Nakli
reddetmeden aklı, aklı reddetmeden nakli ele alıp bu iki yolu birleştirdi. Tefsir
çalışmalarında da aynı yolu izledi. Katip Çelebi , Hazretin, et_Tefsirul Kebir adında bize ulaşmayan bir tefsiri
olduğunu haber vermektedir.
El- Camius
sahih hakkında yukarıda bahsettik. Bu eserin kitabut tefsir ve fezailul kuran
adlı bölümleri doğrudan Kuranı Kerimle ilgilidir. İlk defa hadis eserinde
tefsire dair bir kitap oluşturan İmamı Buhari’dir. Kendisinden sonra talebeleri
olan Müslim ve Tirmizi de aynı uygulamayı yapmışlardır. Kitabut tefsir
bölümlerinde Buhari 540, Tirmizi 419, Müslim 84 rivayete yer vermiştir.
Buhari’nin
kitabut tefsiri incelendiğinde rivayet ve dirayeti mezceden, surelerin içindeki
garib kelimelerin anlamlarına dair bab başlıkları açtığını, sahabeden,
tabiinden gelen rivayetlerle beraber zaman zaman kendisinin de lugavi açıklamalarda
bulunduğunu görürüz. Ragıb el İsfehanı’nin el müfredat adlı eserinden daha önce
garibul kuran konusunda epey bilgiler vermiştir. Hatta bu konudaki bilgiler
Mecmu garibu kuran müstahrec min sahihi buhari adlı eserde toplanmıştır.
Kitabut Tefsir’i
114 babtan oluşmaktadır. O sure hakkında hiçbir rivayet olmasa da 114 surenin her birine ayrı bab açmıştır. Rivayet
olmasa da o sure hakkında surede geçen garib kelimeleri kısa ve öz olarak açıklamıştır. Bunlar lugavi açıklamalardır.
Kitabında
Allah’ın biz diye kendisinden bahsetmesinin sebepleri, Hurufu mukatta,
Kurandaki tekrarların hikmetleri gibi
konulara da yer verir. Kuranda sathi bakışta çelişik gibi görünen ifadelerin
kuranın kuranla tefsir edilmesi sonucu ortadan kalktığını örneklerle açıklar. Farklı
kıraatlardan örneklerle mananın değişmesiyle ilgili olarak ,Yusuf suresindeki
müttekeen kelimesinin mütken ( habeş dilinde portakal veya turunç) şeklinde
okunduğunda manasının kadınların elindeki portakalı keserlerken yanlışlıkla biçagı
ellerine sürttükleri şeklinde anlama gelebileceğini söylemiştir.
Ayetleri
bab başlığı olarak kullanmıştır. Rivayet ettiği hadisler konusunda oldukça
seçici davranmıştır. Bu bize onun fıkhını göstermektedir.
Eserleriyle
kendisini tanıdığımız el-Câmi eseriyle gönüllerde taht kuran değerli müfessir,
muhaddis ve fukaha İmam Buhari Hazretleri. Hadis rivayetlerini titizlikle
derleyip hayatını ilme, İslama ve anlama adayan, rivayet derlemelerini
âle’l-ebvâb metoduyla düzenleyip şeri’ fıkhını ortaya koyan, bâb başlıklarını
seçtiği ayetlerden oluşturarak kıymetli fıkhını bize aksettiren müfessir.
Döneminin -farklı alanlar olarak anladığımız- ilimlerini bir bütün olarak
düşünen, anlayan ve eseriyle hayata taşıyan İmam Buhari Hazretleri
müfessirliğini bu bütünlük üzerinde kurgulamıştır diyebiliriz.
İmam Buhari Hazretleri döneminin hadis ilminin
içinde tefsir müktesebatının işlenmesi geleneğine bu şekilde yeni bir bakış
katmıştır. Yani bu düzenleme ve kategoritesiyle dirayetini göstermiştir. Ayrıca
günümüze ulaşmamış et-Tefsirul Kebir isimli tefsir eserinide zikretmemiz
gerekir.
El-Cami adlı
eserinden binden fazla tefsir rivayeti mevcuttur. Bunların 540 tanesi
Kitabu’t-tefsir bölümünde zikreder. El-Cami eserine tam bir tefsir nazariyle
bakamasakda 114 bab başlığı ile 114 sureye yer vermesi müfessir özelliğini
gözler önüne serer. Ayetlerin tefsirine dair doğrudan ve dolaylı açıklamalar
yaptığını görürüz. Lügavi açıklamalar,
müteşabih ayetlere açıklamalar, mensuh ayetlere açıklamalar, 600 yakın sebebi
nüzul rivayetleri, kıraat farklılıkları ve bazı işari yorumlarıyla müfessir
kimliğini gösterir.
İmam Buhari
Hazretlerinin müfessir kimliğini daha iyi anlamamız için el-Cami’sine daha
yakından bakmamız gerekir. Vahyin başlangıcıyla ilgili bölümü ve rivayetleri
ilk olarak el-Cami’nin başına koyması ne
kadar büyük bir müfessir olduğunu bizlere gösterir. Zira vahiy olgusu
anlaşılmadan ne Kur’an-ı Kerim ne de onun canlı örneği Hz. Peygamber
anlaşılamazdı. Aynı şekilde ameller niyetlere göredir hadisini de eserin en
başında zikrederek muhataplarını ihlas ve samimiyet ölçüsüne yani ahlaki olana
davet etmiştir. Sonrasında ise amel bölümüyle bizlere muazzam bir fıkıh
göstermiştir. Niyetler sahih bir şekilde vahyi anlamak, vahiy bilgisiyle hayatı
yorumlamak ve anlamak, bunları amellerle hayata geçirmek iman için hayatidir.
Bu girişiyle aslında Buhari Hazretleri bir müfessir olarak bizlere metodunu ve
fıkhını sunmuştur. Vahiy, ahlak(ihlas ve samimiyet), İman, amel ve bilgi
beşgeni. Aynı şekilde eserin tevhid bölümüyle bitmesi İslamın tekliğine ve
yaşama aksettirilmesine güzel bir işarettir. Ayrıca kitabın son bab başlığı
kıyamet gününde amellerin tartılmsıdır. Ölüme, dirilişe ve hesap gerçekliğine
olan vurgusunu buradan anlayabiliriz. Ayrıca eserini şu hadisle bitirdiğini
görüyoruz. “Allahın sevdiği iki kelime mizanda ağır, sözde hafif olan:
SubhanAllahi ve Bihamdihi, SubhanAllahil Azim’dir.”
Son söz olarak yüce
zikirleri bizlere hatırlatarak zihnindeki hayati bakışını bizlere sunmuştur.
AYSUN VELİ / 20932723
BİR MÜFESSİR OLARAK İMAM BUHARİ HAZRETLERİ
Hadis eserlerinde müstakil olarak tefsir
bölümleri oluşturma âdeti İmam Buhârî ile başlamıştır. Hadis
eserlerinde yer verilen tefsir bölümlerinde ayetler, bab başlığı şeklinde
zikredilmiş, ardından ayetlerle ilişkili görülen hadisler nakledilmiştir. Bu
şekilde tertiplenen babların yekûnundan tefsir bölümleri teşekkül etmiştir. Hadis eserlerinde tefsir bölümleri oluşturma faaliyetinin, tefsir
geleneğinden bağımsız olarak geliştiği ve hadisleri tasnif etme çabasının doğal
bir sonucu olduğu ifade edilmektedir.
İmam Buhârî, halk arasında Ṣaḥîḥ-i Buḫârî diye
şöhret bulan bu eserini 600.000 kadar hadis arasından seçerek on altı yılda
meydana getirdiğini, her bir hadisi (veya babı) yazmadan önce mutlaka boy
abdesti alarak iki rek‘at namaz kıldığını söylemiştir.
Bir hadis kaynağı olan el-Câmiʻu’s-Sahîh, eserde yer alan rivayetlerin sıhhat değeri kadar bölüm ve
bâb sistematiği, tercemelerde yer alan bilgiler, lugavî izahlar, fıkhî değerlendirmeler gibi farklı hususiyetlere sahiptir. Bu hususiyetler
arasında eseri dönemin kaynakları arasında bir adım öne çıkaran nokta, tefsire
dair içerdiği bilgiler ve Kitâbu’t-tefsîr bölümüdür. O, Kitâbu’t-tefsîr’deki tercemelerinde
tefsire dair bilgiler aktarmaktadır. Diğer taraftan hem eserinin bütününde hem
de ilgili bölümde, hadisleri, düşüncesini izhar edecek bir şekilde seçmesi ve
tertip etmesi de onun diğer hadis çalışmalarındaki tefsir bölümlerine göre bir
farklılığı olarak vurgulanabilir.
Musannef eserlerin geleneksel yapıları göz önüne alındığında, Buhârî’nin, Sahîh’inde kişisel görüşlerine yer açma imkânları üreten bir musannif olduğu görülür. Buhârî, Kitâbu’t-tefsîr’de bu uygulamasını, tercemelerde, çoğu tefsir rivayetlerinden müteşekkil bir takım bilgileri vererek ve rivayetleri de kişisel kanaatlerini belli edecek tarzda tertip ederek ortaya koymaktadır.
İmam Buhârî’nin tercemelerde kişisel görüşlerini
doğrudan ya da dolaylı olarak serdetmesi eserine büyük bir farklılık
kazandırmış, onun bu yönü sonraları “Fıkhu’l-Buhârî alâ terâcimihî” (İbn Hacer,
Hedyu’s_sârî, s. 13.) şeklinde ifade edilmiştir.
İmam Buhârî’nin Kitâbu’t-tefsir’deki
tercemelerde verdiği bilgileri iki başlık altında ele almak mümkündür:
1-Kelime İzahları: İmam Buhârî’nin kelime açıklamaları ile ilgili uygulaması sadece
Kitâbu’t-tefsîr’le sınırlı değildir. Kelime izahlarına eserinin hemen her
bölümünde rastlanmaktadır. Onun Kur’an kelimeleriyle ilgili dilsel malumatı
aktarma konusundaki arzusu, eserini aynı kulvardaki diğer eserlerden farklılaştırmış ve neredeyse bir hadis kitabına ilişkin
geleneksel beklentilerin dışına çıkarmıştır.
İmam Buhârî, Kitâbu’t-tefsîr’de her bir sureye
ayrılan bölümlerin genellikle ilk babında ilgili surede geçen bir takım
kelimelerin izahlarını toplu olarak yapmaktadır. Bunun yanı sıra pek çok babda, verdiği ayetlerin hemen ardından kelime
açıklamalarına da yer vermektedir. Mesela, Bakara suresine ayırdığı bölümün
ikinci babında birçok kelimenin anlamına bir arada işaret eder. Mücahid’in, شياطينهم إلى ifadesini “münafık ve
müşriklerden olan arkadaşlarına”, بالكافرين محيط ifadesini “Allah kâfirleri toplayacaktır”, صبغة
ifadesini “din” ve الخاشعين على ifadesini “gerçek müminlere” şeklinde açıkladığını nakleder. Aynı zamanda İmam Buhârî,
herhangi bir kelimeyi izah ederken, zaman zaman o kelimenin diğer surelerdeki
benzer kullanımlarına da işaret ederek bütüncül bir bakış sergilemektedir.
2- Tercemelerde Naklettiği Tefsir Rivayetleri: İmam Buhârî bazen tercemelerde ayetlerin anlaşılmasına katkısı olabilecek tefsir rivayetleri nakletmektedir. Naklettiği rivayetler, doğrudan ayetlerin izahını amaçlayan, Hz.Peygamber’den, sahabeden ve tabiûndan gelen bilgilerdir. İmam Buhârî’nin Kitâbu’t-tefsîr’de naklettiği sahabeye nispet edilen tefsir rivayetlerinin hemen hepsinin İbn Abbas’tan geldiği görülmektedir.
İmam Buhârî’nin bablar
altında topladığı rivayetlerin, bab başlığıyla uyumu yanında, kendi aralarında anlamlı bir
bütün oluşturdukları da söylenebilir. Kuşkusuz bu durumun tek tek bütün bablar
için tespiti detaylı bir araştırmayı gerektirir. Yine de pek çok babda
hadislerin tertibi ile bab başlığında ifade edilen düşünce arasında bir uyumun
var olduğunu rahatça söyleyebiliriz.
Sonuç olarak Buhari'nin bu eserinde hem bab ile hadislerin uyumunu hem de
hadislerin kendi aralarındaki uyumu ve bunların anlamlı bir biçimde tertibi konusunda önemli bir çabası vardır. Bu durum
onun, sadece rivayetleri nakletmeye izin veren, yorumlara yer bırakmayan bir
yapı içerisinde kişisel görüşlerine alan açma uygulaması olarak görünmektedir. Bunu da en somut olarak İmam Buhari'nin "fıkhı"
diye kavramsallaştırdığımız Kitabü't-Tefsir'in "bab"
başlıklarında görmekteyiz. Böylece bilginin bütünlüğü, bir muhaddis, bir müfessir ve aynı zamanda bir fakih olan İmam Buhari'de müşahhas hale gelmiş
bulunmaktadır.
İmam Buhârî, ale’l-ebvâb
türde tasnif ettiği eseri ile ilimler tarihinde büyük bir şöhrete ulaşmıştır.
Bu hadis eserine "Kitabu't-Tefsîr” adında bir bölüm eklemiştir. Eserinde
yer alan ana bölümleri kitap, alt bölümleri ise bâb olarak adlandırmıştır.
Buhârî, tercemelerinde
birtakım bilgiler aktarmıştır. Kitabu’t-Tefsir’de yer alan tercemelerinde de
ağırlıklı olarak kelime izahlarına dair bilgi vermiştir. Her sureye ayrılan
bölümlerin altında surede yer alan bazı kelimelerin izahlarını toplu bir
biçimde yapmıştır. Tüm ayetleri veya ayetlerde geçen tüm kelimeleri ele
almamıştır.
Filolojik tarzda kelime
izahlarının yanında ayetlerin anlaşılmasına yönelik rivayetler de aktarmıştır. فقه البخاري في تراجيمه sözü, Buhârî’nin fıkhının yani anlayışının
tercemelerinde yer aldığını göstermektedir. Aslında müellifin, hadis kitabı
içerisinde kendi bak-gör anlayışını yansıtmış olduğunu ve bir tefsir faaliyetinde
bulunduğunu anlamak mümkündür. Bazı ayetleri verdiği bab başlıklarının altında
kullandığı hadis rivayetleri onun tefsir anlayışına ışık tutmaktadır.
Rivayetleri verirken kimi zaman sened kullanmamış, قال فلان
diyerek ilgili rivayeti aktarmıştır. İmam Buhârî nüzul döneminden aktardığı
rivayetlerle o anın fotoğrafını yansıtmaktadır. Rivayetleri kendi fıkıh
anlayışına göre ayetle bağlantı kurarak aktarmıştır.
Netice itibariyle bu eser
bir oku-düşün-anla-yaşa ürünüdür. Dönemin ihtiyaçlarını bilen ve kendine has
bir tarzı olan Sahih-i Buhârî, tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de son
derece meşhur bir eserdir.
Sümeyye Canbaz
Tefsir Yüksek Lisans
Hadis Eserlerinde Tefsir Rivayetleri
Bir Müfessir Olarak İmam Buhari Hazretleri
İmam Buhari Hazretleri ömrünü ilim öğrenmek çabasıyla ilmi seyahatlerle geçirmiştir. Pek çok memleket gezip oradaki ilim sahibi insanlarla görüşmüştür. Tahsilini hadis alanında ilerletmiş, hadis öğrenme ve ezberleme noktasında büyük gayret içerisinde olmuştur. İmam Buhari’nin 1080 muhaddisten hadis yazdığı söylenmiştir. Dönemin gereklerine binaen ve hocası İshak b. Rahuye’nin tavsiyesiyle kaleme aldığı el-Cami ‘u’s-Sahih adlı eserinde ise topladığı rivayetlerin çok azı yer almaktadır.
İmam Buhari sağlam bir hadis kültürüne sahipti. İlmi yetkinliğini döneminin alimlerine kanıtlamıştı. Yaşadığı dönemde ortaya çıkan siyasi meseleler yüzünden sıkıntı çekmiş ve memleketinden sürgün edilmişti. Tüm bunlara rağmen ilim öğretmekten geri durmadı. En az kendisi kadar tanınan çok büyük alimlerin yetişmesine vesile oldu.
İmam Buhari, sahih hadisleri bir araya getirmekle hadis ilmine çok büyük bir hizmette bulunmuştur. Yüzbinlerce rivayet arasından en sahihlerini seçip el-Cami ‘u’s-Sahih adlı eserinde bir araya getirmiştir. Eserinde dikkat çeken bazı hususlar vardır. İmam Buhari hadislerden elde ettiği fıkhi görüşlerini bab başlıklarında göstermeye çalışmıştır. Bu sebeple “Buhari’nin fıkhı tercemelerinde bulunur.” sözü şöhret bulmuştur. Ayrıca hadis eserinde tefsir için müstakil bir bölüm oluşturma geleneğini de İmam Buhari başlatmıştır. Kitabü’t-Tefsir isimli bu babda 540 adet rivayete yer vermiştir. Bu bölümde ayetleri bab başlığı şeklinde zikretmiş, ardından ilgili gördüğü hadisleri nakletmiştir. Gerekli gördüğü yerde kelime izahlarına yer vermiştir. Mesela Kitabü’t-Tefsir’in dördüncü babında Mücahid’in صبغة ifadesini “din” şeklinde açıkladığını nakleder. Ebû’l-Âliye’nin de , مرض ifadesine “şek, şüphe, لاشية ifadesine “hiç beyazlık yok” anlamını verdiğini belirtir.Bu örneklerden açıkça görüldüğü üzere İmam Buhari’nin dil mantığı yapmakta olduğu ortaya çıkar. Buhari, herhangi bit kelimeyi izah ederken zaman zaman o kelimenin diğer sürelerdeki benzer kullanımını da örnek göstererek bütüncül bir bakış ortaya koyar.
İmam Buhari’nin eseri bu açıdan incelendiğinde, Buhari’nin İlimler arası bir bütünlük ortaya koymuş olduğu görülür. Nitekim İslam dünyasında Kuran’dan sonra en büyük ilgiyi gören eserin el-Cami‘u’s- Sahih olmasındaki sebep, İmam Buhari’nin, Adem’den Hatem’e ve kendi çağına kadarki İslami birikime bakışının bu kitapta vücüt bulması olabilir.