Kur’ân-ı
Kerim, -kendi tabiriyle- tüm insanlığa bir hidayet rehberi olarak
indirilmiştir. Dolayısıyla Kur’ân’ın muhatabı insanın bizzat kendisidir. Dolayısıyla
insan, Kur’ân’ı bir hayat reçetesi olarak okumalıdır. Bunun için de insanoğlu,
Kur’ân’a karşı “oku-düşün-anla-yaşa” sorumluluğunun daima farkında olmalıdır. Zira
Kur’ân’a karşı sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getiren Hz. Peygamber, en
son mertebede, Kur’ân’ı yaşanan bir hayat haline getirmiştir. Hz. Peygamber’in “beşikten
mezara kadar ilim öğreniniz” düsturuyla insan, hayatının her aşamasında
öğrenmeyi ve tatbik etmeyi kendine bir şiâr edinmelidir. Zira insanın fıtratına
devamlı bir anlama/anlamlandırma merakı vardır. Bunun için Kur’ân insana rol
model olarak Hz. Peygamber’i “güzel bir örnek” tabiriyle örnek göstermiştir.
Hz. Peygabmer’in örnekliğinin kaynağı olan Kur’ân’ın hayata daha iyi bir
şekilde yansıtılabilmesi için asırlar boyuca müminler Kur’ân’ı daha doğru
anlama çabasına girmişlerdir. Bu çabanın ilk neferleri sahabe ve tabiun
olmuştur. Hz. Peygamber’den günümüze kadar gelen Kur’ân’ı anlama çabaları
birbirinden birtakım farklılıklar ihtivâ etse de, bu tefsirleri okuma usulümüz
temelde aynı olmalıdır. Zira bir tefsir öncelikle, diğer İslamî ve fennî
ilimlerden bağımsız bir şekilde okunmamalıdır. Burada ilimlerin (daha doğrusu
bilginin) bütünlüğü göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca bu tefsirleri kaleme
alan müfessirlerin bir zaman ve mekandan bağımsız yaşamadıkları göz önünde
bulundurulmalı ve tefsirler, o günün dünyası da dikkate alınarak okunmalıdır.
Bir tefsir okunmadan önce müfessirle ilgili pek çok bilgi edinildikten sonra,
müfessirin bu tefsiri niçin kaleme aldığı veya hangi özellikleri öne sürdüğü
tespit edilmelidir. Müfessirin yorumladığı ayetleri, diğer İslamî ilimlerle de
değerlendirmek ve ayeti, günümüze nasıl tatbik edeceğimizi düşünmek, tefsirin
anlaşılması açısından daha faydalı olacaktır.
Zeynep Sarıtaş, 16070185
Soru: “Kur'an ve Bağlam” ve “Kimi Örnek Almalı” kitaplarından öğrendiklerinizi Tefsir Tarihi Atlası’nda nasıl uyguladığını anlat. Ve şu soruları açıklamış ol.
1. ‘bilginin bütünlüğü’ ve
2. ‘disiplinlerarası çalışmak’ zaviyesinden bakarak
3. ‘bir tefsir nasıl okunur?’
“Kur'an ve Bağlam” kitabımdan öğrendiklerim, Tefsir Tarihi Atlası’nda özellikle “Tefsir Rivayeti Hikaye Haritaları” sayfalarında çok faydalı oluyor. İnceleyeceğim ayetleri seçerken daha dikkatli davranıyorum çünkü rastgele bir ayet seçip onu bağlamından kopartarak, serbest bir şekilde sebeb-i nüzul konusunu işleyemeyiz. Sebeb-i nüzul rivayetlerini yok sayamayacağımız gibi onları değerlendirirken kendi kafamıza göre de hareket edemeyiz. Bu nedenle Kur'an-ı Kerim'in anlaşılmasında, sebeb-i nüzule ihtiyacın sınırlarını belirleyen ilkelere göre hareket etmemiz gerekir:
Durumun gereğini bilmeye ihtiyacımız olduğu hallerde,
Açık olan ayetin kapalı olarak anlaşılması ihtimalinin olduğu hallerde,
Kur'an-ı Kerim'i okuyan bir kişi, okuduğu ayetteki manayı anlayabilmek için daha fazla detaya ihtiyaç duyuyorsa sebeb-i nüzul rivayetlerine başvururuz.
Bu sınırlar belirlendikten sonra ise sebeb-i nüzul rivayetlerini hadis usulü açısından tenkide tâbi tutmamız gerekmektedir. Sebeb-i nüzul rivayetinin nass olabilmesi için musned-merfu olmalıdır. Sahabenin değerlendirmeleri mevkuftur. Tabiunun değerlendirmeleri ise mürseldir. Rivayetlerin tenkidi, senet ve metin bütünlüğü dikkate alınarak yapılmalıdır.
Sebeb-i nüzul değerlendirmesi yaparken; Kur'an'ı ayet, sure, kelime olarak parça parça ve indirgemeci düşünmemeli; “bütün olarak Kur'an-ı Kerim” kavramından hareket etmeli, siyak ve sibakı da dikkate almalıyız.
“Kimi Örnek Almalı” kitabımdan öğrendiklerim, Tefsir Tarihi Atlası’nda her aşamada ama özellikle de “Kur'an-ı Kerim’le Karakterimi İnşa Ediyorum Haritası” sayfalarında çok faydalı oluyor. “Kur'an'dan Değerler” olarak verilen ayetlerden ve diğer ilgi kurduğum ayetlerden güncel değer uygulamaları çıkarma noktasında öncelikle Hz. Peygamberimizin (s.a.s.) hayatından bir yansıma bulmaya çalışıyorum. Böylece ben merkezli ahlak anlayışından uzaklaşarak vahiy temelli bir ahlakı düşünmüş oluyorum. Sonrasında ise günümüze gelerek, “OKU-DÜŞÜN-ANLA-YAŞA” şiarından hareketle güncel bir uygulama oluşturmaya çalışıyorum.
İlk Peygamber Hz. Adem'den Sevgili Peygamberimiz Hatemü'l-Enbiya (s.a.s.)’ya kadar tüm peygamberler aynı şeyi: TEVHİD’i tebliğ ettiler. Dolayısıyla din hep aynıydı ancak şeriatlar farklılaştı. Bu nedenle bir tefsiri okurken; bilginin bütünlüğü ilkesinden hareketle; insanlık tarihi boyunca birbirine eklemlenerek büyüyen tüm ilmi hazineden faydalanmalıyız. Disiplinler arası yaklaşımda ise; tefsir, fıkıh, hadis kelam gibi dini ilimlerin yanı sıra tarih, coğrafya gibi diğer sosyal ve pozitif ilimlerden, sanat ve mimariden yani bütün disiplinlerden faydalanarak bir okuma yapmalıyız. Kur'an-ı Kerim'in yorum ve tefsiri sadece Kur'an tefsirlerinde değil tüm Müslüman dünyanın kültür ve medeniyet ürünlerindedir. Her bir müfessirin ayrı bir akademik dili ve vurgu yaptıkları farklı şeyler vardır. Her müfessir, yaşadığı tarihte insan sorunlarına ve sorularına nasıl cevap verebileceklerini düşünerek eserlerini kaleme almıştır. Dolayısıyla tefsir eserleri, o eserlerin yazıldığı zamandaki insanları; kendi tarihlerinde ve coğrafyalarında anlatmaktadır. Bu nedenle bir tefsiri okurken kültürel antropoloji ile de okumamız gerekmektedir.
İLH-440 Tefsir Metinleri
Dersi Ödevi
Adı Soyadı: Muharrem Metin Özbek, 17070167
Konu: “Kur’an Nedir?” ve “Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine” kitaplarından
öğrendiklerinizi “Tefsir Tarihi Atlası’nda” nasıl uyguladığını anlat. Ve şu
soruları açıklamış ol.
1. ‘Bilginin bütünlüğü’ ve
2. ‘disiplinlerarası çalışmak’
zaviyesinden bakarak
3. ‘bir tefsir nasıl okunur?’
Kur’an-ı
Kerim; insan hayatının bütün dönemlerine hitap eden, bütün aşamalarını sevk ve
idare edebilecek evrensel mesajlara sahip tek ilahi kitap olarak, anlaşılması
ve hayata taşınması sayesinde hayatın anlamına, insanın fıtratına uygun yaşam
standartlarına ulaşabilmenin yegâne vasıtasıdır. Bunun için Kur’an’ın; okunulması,
okunanların üzerinde düşünülmesi, anlaşılması, samimi ve halisane bir
yaklaşımla düşünsel (fikri) ve edimsel (gerçek, fiili, aktüel olan) olarak
anlaşılması gerekmektedir.
Hazreti
Peygamberimize nazil olan ilk vahiyde; insanın yaratılışının bilimsel tabanda
ifade edilmesi, okuma ve yazmayı emretmesi inanarak sorumluluk alanlar için son
derece anlam yüklüdür. Bu ayetler insanı ve insan olmanın gereğini, hayatın
anlam ve amacını net ve açık bir şekilde göstermektedir. Bu ayetler insana
hayatı boyunca en değerli kavramın ilim olduğunu ve bu amaca ulaşmanın yolunun
da yaşam boyu öğrenim ve eğitimden geçtiğini dikte etmektedir. Peygamber
Efendimiz cinsiyet ayırımı yapmaksızın, bütün ümmetini ilim tahsiline ve
Kur’an’ı yaşamaya yönlendirmiştir.
Kur’an-ı Kerim, her ayetiyle bir bütün, açık,
anlaşılır, her türlü çelişkiden uzak, fikri insicamı mükemmel olan bir
kitaptır. Kur’an-ı Kerim’in yapısı; kesin sınırlarla konuların ayrılmasına,
bölümlenmesine ve başlıklar altında toplanmasına uygun değildir. O ezeli ilme
dayalı olarak indirilmiş, her şeyiyle bütünlük arz eden insicamlı bir içyapıya
sahiptir. Kur’an’ı anlamak için; bütüncül bir yaklaşım, siyak-sibak çerçevesini
dikkate alma, kelimelerin lügavî anlamlarıyla birlikte kazandıkları yeni
anlamların bilinmesi, O’nun varlıklar ve hadiselere bakışını yakalama, O’nun
anlamlarını kavramada hazırcı değil, kapsamlı ve derin bir bakış açısı ile
yaklaşma, bütüncül yaklaşımla da kastın Kur’an’ı Kur’an’la tefsir yaklaşımı
olduğu anlaşılmalıdır.
Bu
değerlendirmeler ışığında; Kur’an’ın tefsirinde birçok ilimden istifade
edildiğinde arzu edilen hedefe, yani en yakın amaca ulaşılabilir. Kur’anı tam
manasıyla anlayabilmek için; Kur’an ilimlerine ilave olarak; coğrafya, siyer ve
tarih, psikoloji, sosyoloji, mantık, edebiyat, sarf ve nahiv, fizik, kimya,
biyoloji, matematik, astronomi, tıp v.b. bütün alanlarda bilgi sahibi
olunmalıdır. Sahip olunan bu bilgi vasıtasıyla, bilginin bütünlüğü anlayışıyla
Kur’an’a yaklaşımız daha gerçekçi ve anlamlı olacaktır.
Müfessirlerin
yaptıkları ilim tahsili (er-rihle fî talebi’l-‘ilm) yolculuklarının amaçları,
bilgiye bütüncül yaklaşabilme arzusudur. Aksi takdirde yaptıkları faaliyetin
bir yönü eksik kalmaya mahkûm olacaktır.
Müfessirlerin
tarih, fıkıh, hadis, sarf ve nahiv, coğrafya, tıp vb. alanlardaki vukufiyeti,
oldukça geniş bakış açısıyla yorum getirmesi için zemin hazırlamış ve tefsirlerine
büyük bir zenginlik katmıştır.
Önceki
dönemlerde telif edilmiş eserleri incelerken; bilginin bütünlüğü kapsamında
hadis, fıkıh, kelam, İslam tarihi, İslam mezhepleri tarihi konularında sahip
olunan bilgini derinliği sebep-sonuç ilişkisi içerisinde daha sağlıklı
analizler yapmamıza imkân sağlamaktadır.
Allahın
insan bahşettiği Kur’an-ı Kerim ve bilgi bir bütündür. Bu bütün olanı tam ve
gerçeğe en yakın bir şekilde kavrayabilmek; mevcut disiplinler arasında
kesintisiz ve tam bir iletişimi tesis ederek tefsir ilmi yapıldığında arzu
edilen amaca ulaşmak mümkün olacaktır.
Mikail
Öztürk/19071017/4.sınıf
Lütfen Kur’an
Nedir ve Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine kitaplarından öğrendiklerinizi Tefsir
Tarihi Atlası’nda nasıl uyguladığını anlat. Ve şu soruları açıklamış ol.
1. ‘bilginin
bütünlüğü’ ve
2.
‘disiplinlerarası çalışmak’ zaviyesinden bakarak
3. ‘bir tefsir
nasıl okunur?’
sualine
cevabınızı ödev sayfasına kayıt ediniz
Merhum Elmalılı
Hamdi Yazır (ö. 1361/1942)’ın dediği gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in sûre ve
âyetlerinin, hatta kelime ve harflerinin arasında, gizli veya âşikâr, lafzî
veya manevî tam bir münâsebet, nizâm-ı belîğ vardır ki, tahlili çok zordur” diye
ifade ederken aslında kendisi de bu cümlesini bir müfessir penceresinden bakarak
kuruyor. Müfessir Hamdi Yazır’ın da söylediği gibi insanların anlaşılması zor
olan konuları, içeriği, mesajı, iletiyi sayfaların içerisinde ki küçük
harflerin içerisinden koca bir ilim dünyası çıkartan o çıkarttıkları bilgi ile
de insanlara ışık olan rehberlik eden kişilerdir. Tefsir tarihi atlasında öğrendiğimiz
en önemli bilgi müfessirin dünyada var olduğu yaşı kadar arkasında da bir hayat
hikayesinin olduğudur. Görüş ve düşüncelerini bilgisini etkileyen bir geçmişinin
olduğudur. Müfessirin bir ailesi var, öğrenim hayatı var, kendisinden ders
aldığı fikirlerinden olumlu yada olumsuz mana da etkilendiği hocaları var, ilim
öğrenmek için gittiği bölgelerde ki örf, adet, kültür yapısı var, çağdaşı olan
kendisi ile mücadele eden yada aynı hizmeti veren diğer alimler var ….. gibi müfessirin
düşüncesini ve gelişimini etkileyen müfessirin portresinin oluşumunda emeği
olan bir çok güçlü ve dinamik faktörlerin olduğunu öğrenmiştik. Bir müfessir bu
yukarıda saydıklarımızdan asla bağımsız olamaz onlarsız da düşünülemez. Buradan
hareketle bir müfessirin tefsirini okurken yada onu tanımak için geride bırakmış
olduğu ayak izlerini takip etmenin söylemlerini, ürettiği fikirler açısından değerli
olduğu aşikardır.
Diğer taraftan müfessir
kendi kimliğini inşa ederken nasıl farklı farklı dinamik yapıların etkisinde kalarak
inşa ediyorsa ayetin anlam inşasını yaparken de bir çok farklı dinamik etkenlerden
faydalanarak asıl manaya ulaşmaya çalışmaktadır. Bunlardan en önemli esbab-ı nüzul
dediğimiz vahyin geçmişte bırakmış olduğu izleridir. Müfessir ayetin asıl
manasına ulamaya çalışırken vahin geçmişine bakarak geleceği ve şimdiyi
yakalamaya çalışır. Dolayısı ile Tefsir tarihi atlsın da ortaya sunulan eğitim her
bir ayetin bir geçmişi oluğu, her bir ayetin inmesinde ailesel, çevresel, ahlaki
vs bir çok farklı dinamik etkenlerin olduğunu nasıl ki atlasta adım adım
geçmişten şimdiye bir merdiven misali müfessirin doğuşunu ve oluşumunu
izliyorsak müfessir de tefsir ettiği ayetin bir merdiven misali geçmişinde ki
dinamiklerinden geride bıraktığı izlerden ve farklı dinamik etkenlerden yola çıkarak
şimdiye ve geleceğe ışık tutmaya çalışmaktadır. Müfessir ve onun bir çok etkenden yararlanarak meydana getirdiği tefsirini bu şekilde değerlendirmek gerekir. neticede tefsir sahibinin ya aynasıdır yada aynısıdır