Bir insana verilmiş olan en
büyük hediyenin yaşamak olduğunu 8.soruda açıklamıştım. Ve insanoğluna
vadedilen bu yaşam döngüsünü en verimli bir şekilde kullanmamız
gerekmektedir. Ama nasıl?
Yüce Allah’ın biz insanlar için
lütfetmiş olduğu yaşamak, biz insanların, istediğimiz gibi bu vakti harcamamız
gerektiği anlamına gelmemektedir.
Biz insanlar, yaşadığımız
hayatı daha anlamlı hale getirebilmek için uğraşmalıyız. Bize vadedilen bu
süreyi en iyi şekilde değerlendirmek için çabalamalıyız. Hayatı
anlamlandırırken 3 temel yolu dikkate almamız gerekmektedir:
à Hayatı anlamlandırmak için insan birini sevmeli,
à Hayatı anlamlandırmak için insan bir eser/ürün
üretmeli,
à Hayatı anlamlandırmak için insan yaşadığı zor
olaylara karşı sabretmeli
Bunları veya bunlardan en az
bir tanesini yapabilen insan, “nasıl
yaşamalı?” sorusuna en güzel cevabı yaşamın kendisinden almaya başlar.
Çünkü insanın hayatında bir amacı olmalıdır. Yaşamak için bir nedeni, bir amacı
olmalıdır ki hayatını anlamlandırabilsin. Biz insanlar, eğer bir hayatta
yaşamak için doğru bir amacımız olmadan hayatı anlamlandırırsak doğrudan sapan,
yanlış ve kötü işlerle uğraşan insanlar oluruz. Örneğin, kumara başlarız, alkol
kullanır sarhoş olur ve etrafımıza zarar veririz, uyuşturucu kullanırız,
cinsellik gibi hayatı doğru bir amaç olmadan hayatı anlamlandırırsak biz
insanlar doğrudan uzaklaşıp kendimizi kötü alışkanlıklar içerisinde
bulabiliriz. Hatta bu kötü
alışkanlıkların sonu intihar ile sonlanabilir.
İnsanoğluna verilen 60- 80
senelik bir ömrü, hayatı anlamlandırarak ve yaşamaları için bir amaç bularak
yaşamlarını sürdürmeliler ki yukarıda da bahsedildiği gibi doğru amaç
bulamadıklarında hayatın boşluğunda kaybolup tasvip edilmeyen alışkanlıklar
içerisinde olmasınlar. Dolayısıyla kısacık ömrümüzü en güzel şekilde
değerlendirmek için hayatı doğru bir amaç uğruna hayatı anlamlandırmalıyız.
KÜBRA KINACI 18070159 2. SINIF
Nasıl yaşanmalı sorusunun cevabını vermek
için öncelikle bu sorunun insan için neden gereklilik arz ettiğini
algılayabilmek ve bunun üzerine kafa yormak gereklidir. İnsan başıboş
gönderilmemiş, bir amaç için yaratılmış bir varlık olma özelliklerini taşır.
İnsan Hz Adem’den as bu yana bu soruyla karşı karşıya gelmiştir. Çünkü fıtratı
bu soruyu sormaya onu iter. Akıl ve irade yetisi insanı sadece fiziksel edinim
ve ihtiyaçlar için yaşayan bir varlık olmaktan sıyırıp onu komplike ve girift
bir yapıya sahip en üstün varlık olmasını sağlamıştır. Nasıl yaşanmalı sorusuna
Allah insan için diniyle bir cevap vermiştir. O günden bu yana tüm insanlık
için ortak ve zamanın, mekanın ruhuna göre revize edilen mamafih ana hatları
aynı olan bir sistem sunulmuştur.
Bir Müslüman için bu sorunun yanıtı tek kılavuz olan Kur’an’dır. Buna
ilaveten gönderilmiş tüm peygamberler ve salih/saliha insanlar bizler için
örneklik teşkil ederler. Yaşamak denen şey bir gün sonu olan ve bu sonun
doğurduğu sonuçlara katlanmak zorunda olduğumuz bir dönence kendi içinde. Tüm
bu kompakt ve girift yapının içinde insanın kendini ikame edebilmesi için salim
bir zihin, kalp, ruh ve bedene sahip olması ve bunları sağlayabilmesi için de;
İlahi bir inanç sistemi olan İslam’a tabi olmayı kendine en büyük hedef olarak
belirlemesi ve bu Dünya’nın bir sonunun olduğunu kavraması bunun bilincinde
hareket edebilmesi gerekmektedir. Tıpkı bütün peygamberlerin yaptıkları gibi.
İnsan
bir mum gibi hem kendini hem de dibini aydınlatabilmeli, iyilik yapmaya,
iyiliğe ve iyiden olana doğru yönelmelidir. İyi bir insan olmak gayesiyle
yaşamak ve bunu bir şiar haline getirmek insanın varoluşu için kendini salim
kılabilmesi için gerekli olan genel bir haldir denebilir. Bir davetçi olarak
iyilikle alakalı çalışmalarla meşgul olmak Müslüman’ın kendi sorumluluğudur.
9. SORU) “NASIL YAŞAMALI” SORUSUNU CEVABINI NASIL
VERMELI?
Dünyada bütün insanlar hayattalar ve bir şekilde
yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Fakat şu var ki her insan gerektiği gibi
yaşayamıyor. Kimisi fıtratına yabancılaşarak doğru yaşam ile tam bir çatışma
içerisindedir. Kimisi de düşünen, okuyan, anlayan ve doğru yaşayan insanlardır.
Bu insanlar daima bir anlam ve hakikati arama peşindeler. İnsan hayatta
gerçekleştirdiği eylemlere anlam vermek zorunda. Çünkü anlam vererek insan ,
başına gelenlere ve karşılaştığı güçlüklere karşı, kendi bütünlüğünden bir güç
oluşturur. İnsan kendisine özgü ve fıtratında olan ahlaka göre uygun yaşamalı,
Allah’ın belirlediği kurallar dışından çıkmaması gerekir. Zira Allah’
insanların iyiliği için en güzel yapandır ve bizim de Allah’ın bize belirdiği
plan çerçevesinde yaşamamız gerekiyor. Mümin bir insan Allah’ın kitabı ve onun
Peygamberlerinin yolunu takip ederek güzel biçimde yaşayabilir. Kur’an en büyük
ahlak kitabıdır. Nitekim Allah, “Ey Peygamber, şüphesiz sen büyük bir ahlak
üzeresin” buyurmaktadır. İnsanın hayatta istediği en büyük şey mutluluktur.
Dolayısıyla mutluluğu elde edebilmek için doğuştan sahip olduğu yüksek
değerleri keşfetmesi lazımdır. Sevgi, infaklık, dostluk, güven gibi kavramlar insanın
yüksek değerleridir, bunlara ulaştığında ve doğru kararlar almaya başladığında
insan düzenli bir sürdürmeye başlayabilir. İnsan dünya hayatında her şeyi hesap
etmeli, ve ince ayrıntılarına takılmalıdır. Bunun yanından kedi menfaatleri
düşündüğü gibi başkalarının mefaatleri de göz önünden kaçırmamalıdır. Diğer
yandan insan, iç ve dış dünyasına görerek yaşamalıdır.
Dünya hayatında çoğu insanlar Allah’ın emirlerine ve
ona ona kulluk etme çağrısına kulak vermemektedirler. Dolayısıyla onlar her ne
kadar yaşıyor gibi görünseler de aslında hakikati görmezden geldikleri için
Allah onları hayvanlara benzemişler ve yaşamalarının bir anlamı olmadığını
söylemektedir.