Atiye AKBAŞ
20922775
Doktora
Buhari'nin Kaynakları kitabının önsözünün bilginin bütünlüğü ve disiplinler arası yaklaşım açısından değerlendirilmesi:
ilk olarak araştırmasının temel probleminin nereden kaynaklandığını açıklamıştır. Çıkış yeri ile ilgili, Mecazu al-Kur'an'ı okurken Buhari'nin bu eserden iktibaslarını görmesiyle filolojik anlamda yapılan bu iktibasların bir hadis kitabıyla ilgisini ve musannef bir hadis kitabının alanındaki mevcut örnekleriyle ne derece aynı ve farklı olduğunu, başlığı el Camiu's Sahih olan bir kitabın filoloji ile bağlantısını araştırmak istemiştir. Buhari'deki bu alıntılar ile ulaşılmak istenen nokta, hadis literatüründeki yeri düşünüldüğünde böyle bir eserin dilbilimsel bağlantıları nedir, soruları sorulmuştur.
Buhari'nin temelde şifahi kaynaklardan elde ettikleriyle bu eseri oluşturduğuna dair hakim kanaat araştırmayı aksi yönde ilerletse de islami rivayetlerin raviler zincirini içeren yazılı kaynaklardan oluşması özelliği dikkate alınarak çalışmanın seyri, Buhari ve diğer hadis musannefatı, İslam tarihi kaynakları, hadislerin ilk tedvini ve tasnifi gibi kaynaklara yönelmekle ilk doğrultuda bir açılım kazanmıştır. Böylece tefsir, hadis ve İslam tarihi alanları bu çalışmanın bilgi kaynağı olmuştur.
Sonraki adımında rivayetler zincirini takip ederek yazılı literatüre ulaşmak gibi bir yöntem geliştirilmiştir. Yazılı kaynak sahiplerinin rivayet hakkına sahip salahiyetli raviler oluşu özelliğine değinmiştir. Bu şekilde İslami yazılı literatür ve şifahi gelenek arasında tarihi ve tüm alanlarını ilgilendiren bir bağ kurmuştur.
Yine aynı fikir doğrultusunda Buhari ve İmam Malik'in Muvatta'ı arasındaki bağı incelemiş ve bunun da Buhari'nin yazılı kaynaklar ile bağlantısına ışık tuttuğunu belirtmiştir.
Filolojik iktibasların en çok Kitabu't Tefsir bölümünde bulunması Buhari'nin müfessir kimliğine işaret edebilmektedir.
Eserindeki filolojik açıklamalar düşünüldüğünde şarihleri tarafından Buhari'nin İslam edebiyatındaki yeri üzerinde durulmadığı söylenmiştir.
Sorulan araştırma sorusu itibariyle yeni olduğundan, meselenin tam olarak ortaya konması ve çözüme ulaştırabilecek yöntemler üzerinde bir çalışma olduğu söylenmiştir. Doğrudan kaynakların tetkikine başvurulması ve bu soruya binaen daha önce bir tetkikin yapılmamış olması konuyu genel bir hükme götürmekten engelleyen, çalışmanın sınırlarını daraltan bir husus olmuştur.
Önsözde de işaret edildiği üzere hadis tedvini ve hadislerin ilk yazılı kaynakları üzerinde durularak çalışmaya başlanmıştır. Buradan konu Buhari'nin özelinde incelenme aşamasına geçmiştir. Bu iki nokta açıklandıktan sonra bunun sonucu olarak Buharİ'nın kendinden öncekilerle bağlantısı üzerinde durulmuştur.
Filolojik iktibaslarında en çok olduğu noktada konu daha da özelleşmiş ve Buharİ'nin Kur'an tefsiri, filolojik kaynakları ve etkilendiği alimler ve etki yönleri açısından yapılan tespit örnekleriyle konu iyice özelleşmiş ve ayrıntılandırılmıştır.
ESBAB-I NÜZUL II BAHAR DÖNEMİ
BUHARİ’NİN KAYNAKLARI ÖDEVİ
Esra
USTA
20922776
Prof. Dr. Fuat Sezgin, ‘Buhârî’nin Kaynakları’ kitabının Önsözü’nde
bu meseleyi araştırma sebebini ifade ederek başlamıştır. Sezgin, Ebû Ubeyde Ma‘mer
b. el-Müsennâ’nın (h.209) Mecâzul-Kur’ân’ı üzerine çalışırken İmam Buhârî’nin
(h.256) el-Câmiu’s-Sahîh el- Muhtasar min Umûri Rasulullah eserinde
mezkûr kitaptan çokça alıntı yaptığını fark etmiştir. Ardından Sahîh-i
Buhârî üzerine yaptığı tetkiklerde bu eserin her ne kadar bir hadis kitabı
olsa da içerisinde filolojik açıklamaların bulunduğunu tespit etmiştir. Bunun
neticesinde İmam Buhârî’nin malum kitabını salt hadis eseri olarak telif
etmediğini ortaya koyulmuştur. Ayrıca Sezgin’in bu çalışması Buhârî’nin Sahîh’ini
kendinden önceki yazılı musannefata dayandırarak oluşturduğunu, kısmen de olsa
İslam Tarihi’nin kaynaklarına temas ettiğini tespit etmiştir. Velhasıl Buhârî,
Ebû Ubeyde’nin Mecâzul-Kur’ân’ı ve Ferrâ’nın (h.207) Meânil- Kur’ân’ından
yararlanmış ve bunlardan aktardığı filolojik malzemeyi yoğun olarak “kitab
at-tafsir” babında nakletmiştir.
Bu tespitlerden anlaşıldığı gibi Buhârî sadece bir muhaddis olarak
bu eser telif etmemiştir. O, hem Kur’ân’daki kelimelerin dilbilimsel
açıklamaları için tefsir müktesebatından yararlanmış hem Fıkıh hem Siyer hem de
İslam Tarihi kaynaklarını kullanarak Sahîh’ini yazmıştır. Bütün bunlar
da Buhârî’nin “bilginin bütünlüğü” zihniyetine uygun olan bir ilim tahsili
yaptığını ortaya koymuştur.
Buhârî’nin kaynakları çalışmasıyla Fuat
Sezgin, İmam Buhârî’nin çok yönlü ilim insanlığını yine kendi çok yönlü ilmî
kişiliği ve ilmî çalışmalarıyla ortaya koymuştur. Sezgin, bu tespitlerine disiplinlerarası
çalışmalarıyla ulaşmıştır. Bu araştırma bize ilmi bir meselenin vazında “bilginin
bütünlüğü” ilkesinden hareketle alanında uzman âlimlerle birlikte disiplinlerarası
çalışmalar yapıldığında hakikatin zuhur edeceğini tebellür etmiştir.
Selma ÖMÜR
20922730
M.
Fuad Sezgin’in, bu eseri kendinden sonra gelen nesil için örnek teşkil edecek
bir doktora tez çalışmasıdır. Eserin “Önsöz”ünde böyle bir konuyu seçme sebebi,
bir hadis kitabının kaynaklarının daha önce üzerinde durulmamış olmasının
verdiği zorluk ve eserin bölümlerinin nasıl tasnif edildiğinden bahseder.
Sezgin,
Arap filologlarından Ebû Ubeyde (ö. 210)’nin Mecâzul Kur’ân’ı
üzerine çalışırken Buhârî (ö.256)’nin
Sahih’inde mezkûr kitaptan çok fazla alıntıların olduğunu fark eder.
Sahîh-i Buhârî gibi Hz. Peygamber (s.a.v)’in sünnetini toplamayı
hedefleyen bir hadis kitabında filolojik bir tefsir kitabından alınma
bilgilerin bulunması onu, Buhârî’nin filolojik eserlerle münasebeti ve Sahîh’inin musannef bir hadis kitabı
sınırlarında olup olmadığı sorularının cevaplarını bulmaya itmiştir.
Araştırmasının sonucunda Buhârî’nin;
1-
Hâkim anlayışın aksine Buhârî’nin sadece şifâhî malzemeyle eseri
yazdığı görüşünün yanlış olduğunu, yazılı kaynaklardan da faydalandığını,
2-
Merfu‘ nitelikli
hadislerden oluşan müsned bir hadis kitabı meydana getirmek şeklindeki prensibe
bağlı kalmayarak isnadın ehemmiyetini ikinci dereceye indirdiğini,
3-
Eserinde Ebu Ubeyde’nin Mecâzu’l Kur’ân’ının yanı
sıra (yine Arap filologlarından olan) Ferra (ö. 207)’nın Meâni’l Kur’ân’nından
da alıntılar yaptığını tespit etmiştir.
Bu tespitlere ulaşabilmek için de temelde Hadis İlmi çerçevesinde çalışmış olsa da, hem Tefsir ve Fıkıh hem de Siyer ve İslam Tarihi alanlarından da faydalanmıştır. Bu da bize doğru bilginin salt bir alana yoğunlaşarak değil disiplinler arası mukayeseli ve bütüncül bir yaklaşımla elde edilebileceğini göstermektedir.
Fatih BUBA
20922736
Lütfen Fuat
Sezgin Hocamızın “Buhari’nin Kaynakları” kitabının Önsözü’ne;
1. ‘Bilginin
bütünlüğü’ ve 2. ‘disiplinlerarası çalışmak’ zaviyesinden bakarak, 3. ‘bir ilmi
mesele nasıl vazolunur?’ sualine cevabınızı ödev sayfasına kayıt ediniz.
Fuat
Sezgin Hocamızın “Buhari’nin Kaynakları” kitabının Önsözü okunduğunda müellifin
dikkat ettiği bazı meselelerin bulunduğunu görmekteyiz.
Klasik dönem alimlerin İslami İlimlerde farklı
alanlarla ilgilendiği ortaya çıkmaktadır. Buhari sadece sened ve metinle
ilgilenmemiş, bunun yanı sıra tefsir ve filoloji konularından haberdar olduğu
görülmektedir.
Yazar
Buhari’nin seleflerinden nasıl istifade ettiğini anlatırken ister istemez zaman
olgusunu göz önünde bulunduracaktır. Çünkü aralarında irtibatlar kurulan
alimlerin birbirine etkileri bu zaman tüneliyle yakından irtibatlıdır.
Yazar’ın
yapacağı değerlendirmeler ilim alanlarındaki kavram ve terimlerin teknik
yönleri ve farklılıklarıyla bilinmeleri gerektirmektedir. Eserin önsözünde ve
içindekilere bakmak suretiyle yazarın bazı teknik terimlere yer verdiğini
gözlemlemek mümkündür.
Yazar
önsözün sonunda tez planının ve içeriğinin genel olarak sunuşunu yapmaktadır. Bu
sunuş diğer çalışmalara göre eserin artılarını sunarken yöntemsel açıklamaları
da içermektedir.
Sunduğumuz veriler ilmi meselenin
vazolunuşunda bazı unsurların vazgeçilmez olduğunu göstermektedir. Bizim için
en çarpıcı unsur ve sonuç, ilim insanının ihtisaslaştığı veya meşhur olduğu
alana hapsolunmaması gerektiğidir. İlim insanı açısından yöntem ve bütüncül
perspektif vazgeçilmezler arasındadır.
Mehmet Akif ÖZDEMİR
20922777
Bir hadis eserinin, özellikle Buhârî’ye aitse, kaynaklarını tespit etmenin zorluğu, günümüz elektronik fihristleri kullanırken daha iyi anlaşılabilir. Bu araştırmayı tamamen insani melekeleriyle yapan merhum Sezgin’in ilme ne denli bir çaba sarfettiğini bu eserinde görebiliriz. Çok araştırmanın bazı sonuçları tevafuk etmesini
Kültürel antropolojik bakımdan onun yöntemi, oryantalizmin neş’et ettiği coğrafyanın emârelerini taşımaktadır. Müsteşriklerin, İslâmi literatüre dair öne sürdükleri epistemolojik ve mevsukî tartışmaların cereyanında kalan Sezgin’in eserinde hadis ilminin değerlendirilip, yer yer eleştirilerek aslında mevsukiyetinin yeniden ortaya konulduğu anlaşılabilir. Zira etrafındaki muhalif söylem, şifahi yolla aktarılan bir birikimin sağlam olmadığını iddia ederken, Sezgin, teze antitez üretmekle meşgul olmadan, tarihi veriler ve belgelerle doğrultusunda özgün ve ilimsel bir sonuca varmıştır.
Müellif, Buhârî’nin eserinde Ebu Ubeyde ve Ferrâ’nın filolojik tefsirlerinden dilbilimsel iktibasları olduğunu tespit etmiş, buradan hareketle hadis ile filolojinin Buhârî minvalindeki münsabetini mülahaza etmiştir. Daha doğrusu, hadis ilminin şiarı olan Buhârî’yi incelerken, bu ilmin “tahammülü”nün salt müşafeheten olmadığını saptamıştır.
Bunu yaparken, merhum, yılları aşan gayretine yaraşır şekilde usuller arası çalışmıştır. Hadis ilmini esas alan bu eserinde sonuca ulaşırken, dil, tefsir ve tarih ilimlerine başvurmuştur. Bu bakımdan, Buharî’nin sanıldığının aksine, salt müşafeheten değil, yazılı kaynaklar da kullandığını, başka disiplinlere başvurduğunu temellendirmiştir. Buhârî’nin isnad sistemini her zaman öncelemeyişi, hadiste yazılı kaynağın öncelendiği ihtimalini ve senedlerin esasında yazılı kaynağa araçlık yapabildiğini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, Seleflerinden iktibasta bulunması, işin ehline ve gerektiğinde başka disiplinlere başvurmanın gerekliliğini; nakliyyâtı farklı disiplinlerle tâbi tutması ise disiplinlerarası metodun faydasını ortaya koymaktadır.