8. “Yaşamak” ne demektir? (250 kelime)
SORUMLU OLDUĞUN KİTAP-MAKALE-VEB SAYFASINDAKİ MATERYALLER ÇERÇEVESİNDE
Tanımlayın: Teori.
Pratik: Teori-pratik ilişkisini hayattan örnekler vererek nasıl kuruyorsun?
Yaşamak, sözlükte “Canlılığını,
yaşamını sürdürmek, yaşamda bulunmak, sağ olmak.” Evrendeki her şey doğar,
büyür ve ölür. Arada geçen zamana ise ‘yaşamak’ deriz.
Yaşamak nedir diye sorarsak
alacağımız tek bir doğru yoktur. Yaşadığımız yere, kültüre, kişiliğe göre
onlarca farklı cevap alabiliriz. Yaşamak kimine göre çalışıp zengin olmak güçlü
olmaktır. Kimine göre ölmeden önce hayalleri gerçekleştirmektir. Kimine göre
bir imtihan dünyasında Allah’a ibadettir. Kimine göre daha fazla toprağa hakim
olabilmek için savaşan lidere biat edip onun yolunda şehit olmaktır.
Yaşamak, iki nokta arasında yapılan bir yolculuktur
belki de varmak istediğin yer ile çıktığın nokta arasında bazen kaybolmak,
bazen yolda olduğunu fark etmek, bazen yarım kalan şeyleri görmek, bazen
kendine suç ortağı olmak, bazen durup her şeyi izlemektir. Bazen de çıkıp
kendinden dışarı kendini izlemektir. Belki de yaşamak yaşama bıraktığın
izlerdir. Yaşamak, kendini aramak, var oluşun anlamını bulmak, anlam yüklemek
hayata bir deli sevdada kaybolmak ya da bir evlat kokusunda bağlanmak hayata.
Yaşamak, koşturma içerisinde geride kalan
yorgunluklar mı, yoksa ileri taşımak istediğin yorgunluktan gelen mutluluklar
mı? Yaşamak şu anki dünyada koşturma olarak geçiyor, belki de anda
kalmaktır. Anı yaşamak şu anın kıymetini bilmek, gelecek yaşama hazırlık
yapmak, ama şu an var olduğumuz hayatta da yapmamız ve tatmamız gereken
mutlulukları dolu dolu hayata geçirmektir yaşamak belki de.
Yaşamak bir kuş gibi özgür kanatlar
çırpmak ama aynı zamanda bir balık gibi sudan çıkarsa biteceğini anlayarak
sınırlar içinde özgür olmaktır.
AD-SOYAD: Mikail AKBOĞA ÖĞR. NU. : 19922778 TARİH: 17. 01. 2021
9. “Nasıl yaşamalı” sorusunu cevabını nasıl
vermeli?
SORUMLU
OLDUĞUN KİTAP-MAKALE-VEB SAYFASINDAKİ MATERYALLER ÇERÇEVESİNDE
Tanımlayın: Teori.
Pratik: Teori-pratik ilişkisini hayattan örnekler vererek nasıl kuruyorsun?
Bu sorunun cevabı yine
kerim kitabımız Kur’an’da cevabını bulan bir sorudur. Elbette Allahın (cc)
rızasına uygun onun bizden razı olacağı bir şekilde yaşamalıyız. “ben cinleri
ve insanları sadece bana ibadet etsinler diye yarattım” (zariyat, 56) buyruğu yaşam
amacımızın ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini söyler. Din bunun için temel
birtakım ibadetler belirlemiştir. Özel anlamda farz ve nafile ibadetlerin,
genel anlamda bütün salih amellerin temel amacı kişiyi Allah’ın (cc) rızasına
ulaştırmaktır. Yüce Allah’ın insanın yapacağı ibadetlere ihtiyacı yoktur.
İnsanların, emirlerine uymayıp yasaklarından kaçınmamasının O’na herhangi bir
zararı olamaz. İnsan Allah’a (cc) olan ibadet sorumluluğunu yerine
getirebilmek, O’na olan sevgi ve saygısını gösterebilmek için ibadetlere ihtiyaç
duyar. İbadetler, insanın ruhunu yüceltir, onu kötülüklerden arındırır. İbadetler,
imanın kalpte kök salmasını sağlar. Çünkü ibadetler imanın yaşanması ve tadına
varılması demektir. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette iman ile salih amel
birlikte zikredilmektedir. İman etmek insanı salih ameller işlemeye sevk eder,
ibadetler de imanı kuvvetlendirir. İbadet her şeyden önce Allah (cc) emrettiği
için yapılır. Allah’ı (cc) tanımak ve ona ibadet etmek insanı kula kulluktan
kurtarır, gerçek anlamda özgür kılar. Mesela oruç gerçek bir sabır eğitimidir.
Namaz, günde beş vakit insanı Allah’ın (cc) huzurunda boyun eğdirerek kibirden
ve her türlü kötülükten alıkoyar. Zekât insandaki mal hırsını terbiye eder,
toplumsal dayanışmayı arttırır. Hac zorluklarla mücadeleyi ve kardeşlik
bilincini öğretir. Bütün bunlar nasıl yaşamalı sorusunun özet bir cevabı
mahiyetindedir. Zikredilen farz ibadetlerin yanında birçok nafile ibadetlerde
vardır. Ödevin sınırlarını aşmama adına bu kadarla iktifa ediyoruz.
Ömerül Faruk ALTUN
Dr.19922783
Esbab-ı Nüzul I
NASIL
YAŞAMALI
Bazı soruların cevabını
bulabilmek için soruyu sorgulamayı bilmek gerekir. İşte yaşama dair sorular da
tam olarak böyle sorulardır. Fakat işi zorlaştıran bir şey var, soruyu
sorgularken aslında insanın kendisini sorgulaması gerekir. Toplumdan dolayı
kabullendiği yan benliklerinden sıyrılmak, doğrudan kendine yani içe yönelmek
gerekir. Yola başlamak için önce her şeyde olduğu gibi kişinin kendini tanıması
gerekir. Zamanla belki de bu soruların cevabını aramak, kendi arayışını
sürdürdüğü bir serüvene dönüşecektir. Belki o zaman sorunun cevabını bulmanın
değil, cevabını aramanın keyfini süren bir hale dönüşecektir kişi. İşte belki
de o zaman biliyor olacaktır nasıl yaşamak gerektiğini. İnsanoğlu varlık
sahnesine çıktığından bugüne kendini Hz. Adem’den ve bütün peygamberlerin
tebliğinden uzaklaştıkça asıl amaçlarını unutup bu hayatı sorgulamaya, neden ve
nasıl sorularının cevaplarını bulmaya çalışarak hayatlarına bir istikamet
çizmeye çalışmışlardır.
Sokrates “Üzerinde kafa
yorulmamış yaşam yaşamaya değer değildir.” demiş. Belki de tüm cevap daha
doğrusu arayış bu cümle de gizli.
Kişilerin benliklerini
oluşturma süreçlerinde birçok öğe etkili olmaktadır. Yaşamakta ilahi kudretin
başlangıç ve bitişini belirlediği bir süreç değil midir zaten. Bu sürecin
içerisinde insanın yapıp etmeleri de zamanın ve mekanın dışında ve bu iki
önemli varlığın yaratıcısı olan Allah-u Teala tarafından kayıt altına
alınmaktadır. İnsan da başı ve sonu belli olan bir yolculukta her türlü
tercihinin kendi benliğini oluşturma, anlamlandırma ve ikinci defa yaşayacağı
hayatta hesap verilebilir bir durumda olmasını düşünmek ve buna göre davranmak
durumundadır. Geleneğimizde “vukufu kalbi” diyerek bütün bu süreç
anlamlandırılıp kişinin dış dünya ile olan bağlantısı yanında iç dünyası olan
benliğinde de bu cümleyi kendisine bir oto kontrol olarak belirlemesi
istenmiştir. Çünkü insanoğlu evvela Hz. Peygamberimizin “ameller niyetlere
göredir, kişiye de ancak istediği vardır” şeklinde ki güzel cümlesinde manasını
bulan bu sistemi benliğine yerleştiren ve kendini böyle programlayan kişi bütün
hayat evrelerinde niyetini sorgulayacağı için kendi kendini murakabe altında
tutacaktır. Buna ek olarak kültürümüzün “eline, diline, beline hakim ol!”
şeklinde formüle ettiği işaret levhasını da yanına alıp yürüyecektir. Önüne bu
güzel işaret levhalarını koyup benliğinin bütün zerrelerine işleyen kişi
bunların üzerine bir de “Rıza-i Bari” yi yerleştirdiğinde ise, Yunus Emre gibi
“cennet cennet dedikleri birkaç köşk, birkaç huri imiş, ver anı sen isteyene,
bana Seni gerek Seni gerek” cümlelerini onunla beraber terennüm etmişçesine
yoluna güzellikler ve hoşluklarla devam edecektir.
RAMAZAN ÜNSAL
(19922782) DOKTORA ESBABI NÜZUL
IX ÖDEV:
NASIL YAŞAMALI
Allah’a kul olarak yaşamalıyız. Bütün peygamberlerin getirdiği
vahiy kaynaklı ve “Tevhid” temelli mesaj, her çağda insanın hayatını
anlamlandırma beklentisine konu olan ne varsa, o beklentilere cevap veren bir
dünya tasviri sunmuştur. Peygamberler “Tevhid” ile hayatı anlamlandırmaya
çağırmışlardır. İnsan, imtihan edilmekte olan, yani sorumluluğu üstlenmiş bulunan
bir varlıktır. Dolayısıyla hayat bir sınavdır.
Hayatın bir imtihan olması iki anlam içerir. Sorumluluk/emânet yüklenilmiştir.
Bütün varlıkların insana emânet edilmiştir. Ayrıca Bütün varlık
kategorileri insanda mevcuttur. Emanetin doğal sonucu da vahiyle gelen hayatı
anlamlandırma emirler-yasaklardır. Hürriyet
(eylem, seçme) iman veya inkâr, insanın bu fıtratı ve tabiattaki yeri, emânet
ve hilâfet görevini yerine getirme sınavında başarılı olması içindir. İnsanın
böyle kabiliyetleri olmasaydı, ne “hilâfet” ne de “emânet”
sınavına gerek olurdu; ne emredilmiş ise onu yapardı. Dolayısıyla insan,
başıboş bırakılmış bir varlık değildir. Bu görevin en
somut örnekleri peygamberlerdir. Onlar, hayatın değerli/anlamlı kılınmasına dair
vahyî yaşantıları ile insan olma bilincini somutlaştırmışlar ve insan olma
imkânlarının yollarını” göstermişlerdir. Böylece başta Peygamberimiz olmak
üzere bütün peygamberleri örnek alarak ve onlarla hayatımıza anlam katarak
yaşamalıyız.
AD-SOYAD: Mustafa Yılmaz ÖĞR. NU.: 19922780 TARİH: 16-01-02021
İyilik yapmalı,
İhtiyacı olan insanlara infakta bulunup ihtiyaçlarını gidermeye çalışmalı,
Bollukta da darlıkta da sabırlı olmalı ve etrafına sabrı tavsiye etmeli,
Hilim sahibi insan olmalı, öfkesine zor da olsa hakim olmalı,
Ahde vefa göstermeli, verilen sözü tutmalı, yapılan sözleşmeye uymalı,
Affedici olmalı, affı her daim öne almalı,
Güvenilir olmalı, insanlar elinden ve dilinden emin olmalı,
Faydasız sözlerden ve boş işlerden uzak durmalı. Hayatı ibnü'l-vakt düsturuna uygun yaşamalı,
“Merhamet etmeyene merhamet edilmez” ilkesince merhametli olmalı,
İnsanlara iyiliği emredip onları kötülükten alıkoymalı,
Günahlarında ısrar etmemeli, boynu bükerek Rabbinden mağfiret dilenmeli.
AD-SOYAD: Muhammed SAQAAN ÖĞR. NU.:
20922734 TARİH: 17.01.2021
9. Ödev:
“Nasıl yaşamalı” sorusunu cevabını nasıl vermeli?
SORUMLU OLDUĞUN KİTAP-MAKALE-VEB
SAYFASINDAKİ MATERYALLER ÇERÇEVESİNDE
Tanımlayın: Teori.
Pratik: Teori-pratik ilişkisini hayattan örnekler vererek nasıl kuruyorsun?
Bu hayatta olan her şeyde her
zaman memnuniyetle yaşamalıyız.
Dolayısıyla, Kaderden memnuniyet, mutluluğun temelidir.
Tanrı'nın bizi izlediğini ve
fiillerimizi hakkında O'nu bilirdiğini hissederken yaşamalıyız. Tanrımızı/rabbimizi
rıza etmeye çalışırken yaşamalıyız, zira Tanrı'nın rızasını başka amacımız
olmamalıdır.
Bu dinin öğretilerini uygularken
yaşamalıyız, çünkü onun öğretilerini doğru şekilde uygularsak, gerçekten mutlu
olacağız. Bu dini uygularsak tüm sorunlarımız çözülür.Bu din, her zaman ve her
yerde geçerli olan küresel bir dindir.
AD-SOYAD: Azime Betül DEMİREL
YİĞİT
ÖĞR. NU.: 20922731/Doktora TARİH: 16.01.2021
9. “Nasıl yaşamalı” sorusunun cevabını nasıl vermeli?
SORUMLU
OLDUĞUN KİTAP-MAKALE-WEB SAYFASINDAKİ MATERYALLER ÇERÇEVESİNDE
Tanımlayın: Teori.
Pratik: Teori-pratik ilişkisini hayattan örnekler vererek nasıl kuruyorsun?
Hayatımıza
anlam katmayan, bizi dönüştürmeyen teorik bilgiler sadece bilgi yükü
niteliğindedir. İnfakı insanlara anlatırken ya da ilgili ayetleri okuyup
zihnimizde anlamlandırmaya çalışırken, ancak pratikte de infak ederek kolay ya
da zor yönlerini tecrübe ederek bu bilgiyi hayatımıza aktararak bir değer elde
etmiş oluruz. Ya da adalet, liyakat, merhamet, dürüstlük vb. ahlaki kavramların
sadece kavramsal olarak bilinip pratikte uygulanmadığında elbette ki bir
kıymeti ve değeri olmayacaktır. Bilgi teori-pratik bütünlüğünü yakalayıp
hayatta anlamlandırıldığında, zihin dünyamızda da tam anlamını kazanmış
olacaktır. Gerek Kur’ân’dan gerekse kültürümüzden öğrendiğimiz bilgileri,
erdemleri hayatta pratiğe dökerek anlamına varabiliriz.