Kur'an ve İnsanın Anlam Arayışı
"Oku-Düşün-Anla-Yaşa: Güncel değerleri yaşayarak öğrenip-üreterek hayata katıyorum!" Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU
    • İyilik yap,
      elinden geldiğince iyilik yap...
    • Mehmet SERİNSU (Şumnu 1925-Ankara 8.Eylül.2016 Perşembe)
    • Okuyacaksınız, okutacaksınız!
      Kürsüde, minberde, mektepte ve üniversitede.
      İlmin en büyük ibâdet olduğunu halka öğreteceksiniz.
    • Nurettin TOPÇU (1909-1975)
    • Küçük şey yoktur!
    • Kemal URAL (v. 30.Nisan.2016)
    • Her zaman en güzel eylemi (salih ameli) çıkarabilmek için çok çalışmak,
      ben’i bulup biz’i de keşfedip hep beraber yürüyebilmek
      ve hizmet edebilmek,
      istikbalin ikbal ışığı olmak
      ve memleketi ışığa boğacak gayreti yaşamak
      gerçek Ankara İlâhiyatlı olmak bu demek.
    • İnsanı insan kılan,
      onun bağlı bulunduğu değerler sistemidir.
    • Prof. Dr. Necati ÖNER (v. 2 Ocak 2019)
    • Yaşamak,
      hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir.
    • Elbistanlı Dr. Rahmi ERAY (1918-1958)


Muharrem Metin ÖZBEK

17070167

İLH – 440 Tefsir Metinleri Dersi

1.    Kur’an ve Bağlam Kitabım var, Kitap olarak bende mevcuttur. Kur’an ve Bağlam kitabının birinci bölümünü okudum.

     İslam coğrafyasında ve Müslüman bir aile ortamında dünyaya gelmiş, ilim ortamlarında, bilginin bütünlüğü çerçevesinde gerekli bütün ilim dallarında Hocalarının/Muallimlerinin eliyle eğitim ve öğretimden geçmiş ve bu süreçleri başarıyla tamamlayarak, Hocalarından bir nevi yetkinlik belgesi olan icazetini almış, doğup büyüdüğü tarih ve coğrafya, sosyo-kültürel ortamla oluşan bir çevrede edinilen sağlam kişilik sahibi bir Âlim ve örnek insan profilini Müfessir olarak tanımlıyoruz.

     Kitabımızın “F” Başlığı kapsamında: Tefsir Tarihi incelendiğinde müfessirlerin esbab-ı nüzule tedvin çağından itibaren çok önem verdiklerini görmekteyiz. Bununla birlikte; esbâb-ı nüzul ilmini inceleyen âlimlerimizin “metodik” açıdan (kelimenin sözcük anlamı kast edilmektedir)  ayrıntılı bir şekilde tetkik edilmediğini de görmekteyiz. Âlimlerimizden birinin önemle ele alıp, incelediği bir konuyu diğer bir âlimimiz hiç değinmeden geçebilmiştir. Burada ana fikir olarak; esbab-ı nüzul ilminin ve genel olarak Kur’an İlimlerinin ondan istifade etmek üzere yola çıkanlara en faydalı ve ayrıntılı bir şeklide sunulması, ancak metodik yönlerinin ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmasıyla sağlanabileceğini belirtmek isterim. Müfessir tanımına uygun bir çalışma ancak bu şekilde (yani yöntem, kapsam ve detay açısından bütün inceliklerine sahip bir çalışma) gerçekleşebilirdi.

2. “Kimi Örnek Almalı” kitabım var, bende mevcut ve ilk haftadan itibaren okudum. 

     Kur’an insana; hayatının amacını, nasıl olması gerektiğini ve başarılı olduğunu nasıl anlayacağını ilkeler halinde sunan “vahiy kaynaklı bir mucize”dir.

     Allah Teâlâ’nın insana birçok rahmeti vardır; Hidayet rehberi Kur’an-ı Kerim’i göndermekle kalmamış, onun öğretilerini hayatın içinde uygulamalı olarak göstermesi için Elçi’sini örnek İnsan’ı göndermiştir. Bunların hepsi Yüce Allahın insana birer lütfudur.

Kur’an-ı kerim; her çağın insanına hitap eden “Tevhid” temelli, evrensel bir mesajdır, aynı zamanda “bir akli mucizedir”.

Bunun için kimi örnek alıp izlemesi gerektiğini de bildirmiştir. Bütün bunlarda dolayı Fatiha Suresine Ümmü’l-Kitab (Kitabın Özü) ismi verilmiştir. Kur’an’ın içerdiği esaslar öz olarak Fatiha Suresinde mevcuttur. Övgü ve yüceltmeye layık olan bir tek varlık olan Allah’tır. O’nun hâkimiyeti, tek mabut oluşu, kulluğun ancak O’na yapılıp O’ndan yardım isteneceği, Fatiha Suresinde son derece özlü olarak anlatılır. Fatiha Suresi aynı zamanda eşsiz güzellikte bir dua, bir yakarıştır. Halin Rabbe, tek Yaratıcıya arz edilmesi ve O Yüce Yaratıcıdan aciz mahlûkunun yaptığı talepleri içermektedir.

Kur’an-ı Kerim’in içeriğini kapsayan üç ana konusu vardır:

1. “Nasıl bir Tanrı” sorusuna cevap olan 1-4. Ayetlerde konu edinilen “İman”dır.

2. “Tanımlanan ve İman ettiğin Tanrıya nasıl yöneleceksin” sorusuna cevap olarak 5. Ayette anlatılan “İbadet”

3. “İman etmemin ve ibadetimin sonuçlarını kimlerle ve nasıl paylaşacağım” sorusuna cevap olarak 6 ve 7. Ayetlerde anlatılan “Ahlak” konuları mevcuttur.


0 Yorum - Yorum Yaz


Kur’an ve bağlam I. Kitab I. Bölüm “F” başlığı ile “Müfessir kimdir?” sorusuna nasıl cevap verirsin?

Tefsir tarihi boyunca müfessirler esbab-ı nüzule gereken değeri göstermişlerdir. Bu çalışmalar erken dönemde sahabenin nakilleriyle kendini göstermiştir.  Fetihlerle beraber İslam toprakları genişleyince yeni müslüman olan insanlar Kur’ân’ı daha iyi anlamak istemişler ve bu konuda çaba sarf etmişlerdir.  İslam ile yeni tanışan bu insanlar Kur’ân’ın nüzul sürecine şahit olan sahabeden pek çok bilgi almıştır. Sahabeler de bu insanlara hem Arap dilinin inceliklerini hem de şahit oldukları nüzûl sürecini ve bu süreçte gerçekleşen olayları nakletmişlerdir. Böylece esbab-ı nüzul ilmi, nakil geleneğiyle başlamıştır.  İlk dönemlerde hadis mecmualarında yazılı geçen esbab-ı nüzul rivayetleri ilerleyen dönemlerde tefsir ilminin müstakil bir disiplin haline gelmesiyle bu çalışmalarda da yer almıştır. Shabeden sonraki tabiin nesli –tıpkı sahabe nesli gibi- esbab-ı nüzule gereke ehemmiyeti göstermiş ve bu hususta sahabeden ne kadar nakil rivayet varsa almaya çalışmışlardır. Sahabe ve tabiin neslindeki bu müfessirler, hoca öğrenci ilişkisinin ilk halkasını oluşturmuşlar ve sonraki nesillere de örnek olmuşlardır.  Zira tabiinden sonraki tebe-i tabiin nesli de tabiinden pek çok rivayet nakletmiştir. İşte müfessir halkaları bu şekilde başlamıştır. Müfessirler hocalarından aldıkları eğitimleri ve Kur’ân’a yapmış oldukları hizmetleri öğrencilerine anlatmış ve bu silsile günümüze kadar böyle devam etmiştir.  Müfessir kimdir? Sorusuna ise çevresi ve hocalarından almış olduğu etkileşimle Kur’ân’a hizmetkarlık eden müslümanlar diyebiliriz.

 

kimi örnek almalı kitabına göre fatiha suresi hakkında bir yorumda bulunurmusun?

İslam dininin en önemli kaynağı ve kutsal kitabı olan Kur’ân, “insan” için indirildiğini defalarca farklı yerlerde zikretmektedir.  Allah, insanoğluna sadece bir kitap indirmekle kalmamış, ayrıca bu kitabı yaşanabilir kılan, yaşayan ve öğreten bir peygamber de göndermiştir. Ayrıca Allah, bize örnek insan olarak da Hz. Muhammed’i işaret etmiştir. Zira Hz. Peygamberin ahlakı Kur’ân’dı. Kur’ân ahlakıyla ahlaklanmak için önec Kur’ân’ı sonra Hz. Peygamber’i anlamak gerekmektedir. İşte Kur’ân Hz. Peygamber’in bu başarısının reçetesini bizlere de sunmaktadır. Bu reçete kendisine ümmü’l-Kuran denen Fatiha Suresidir. Zira bu sure Kur’ân’ın üç ana konusunu ve insanın anlam arayışında olduğu üç konuyu da bu ihtivâ etmektedir. Bu üç konu şunlardır:

1. İman: İnsan nasıl bir Tanrı’ya iman ettiğini merak eder ve asırlardır bı soruya cevap arar. Bu sorunun cevabı Fatiha Suresi’nin 1-4 ayetlerinde geçmektedir.

2. İbadet: İnsan, inandığı bu ilaha nasıl bir şekilde ibadet edeceğini ve yöneleceğini bilemez. Bunun için dinler arasında ibadet açısından pek çok farklılıklar vardır. İşte Fatiha Suresi bunun cevabını 5. Ayette vermektedir.

3. Ahlak: İnsan “imanının sonucunu kimlerle paylaşacağını ve bu iman bana nasıl yansır” sorusunu sorarsa Fatiha Suresi bu soruya 6-7. Ayetlerde cevap vermektedir.

İşte tüm bu ayetlerin ilkelerine uyan Hz. Muhammed (sav) örnek alınması gereken zirve bir şahsiyettir.

 

 

 

Kurtubi tefsirnden alınan bu metinden ne anladın?

el-Mâide 5/116-118

 

{وَإِذْ قَالَ ٱللَّهُ يٰعِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ أَأَنتَ قُلتَ لِلنَّاسِ ٱتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَـٰهَيْنِ مِن دُونِ ٱللَّهِ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِيۤ أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ إِن كُنتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُ تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلاَ أَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِكَ إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ ٱلْغُيُوبِ}

قَوْلُهُ تَعَالَى: (وَإِذْ قالَ اللَّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ أَأَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّي إِلهَيْنِ مِنْ دُونِ اللَّهِ). اخْتُلِفَ فِي وَقْتِ هَذِهِ الْمَقَالَةِ فَقَالَ قَتَادَةُ وابن جريج وأكثر المفسرين: إنما يقال لَهُ هَذَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ. وَقَالَ السُّدِّيُّ وَقُطْرُبُ. قَالَ لَهُ ذَلِكَ حِينَ رَفَعَهُ إِلَى السَّمَاءِ وَقَالَتْ النَّصَارَى فِيهِ مَا قَالَتْ، وَاحْتَجُّوا بِقَوْلِهِ:" إِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَإِنَّهُمْ عِبادُكَ"] المائدة: 118] فَإِنَّ" إِذْ" فِي كَلَامِ الْعَرَبِ لِمَا مَضَى. وَالْأَوَّلُ أَصَحُّ يَدُلُّ عَلَيْهِ مَا قَبْلَهُ مِنْ قوله:" يَوْمَ يَجْمَعُ اللَّهُ الرُّسُلَ"] المائدة: 109] الآية وَمَا بَعْدَهُ" هَذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ"] المائدة: 119]. وَعَلَى هَذَا تَكُونُ" إِذْ" بِمَعْنَى" إِذَا" كَقَوْلِهِ تعالى:" وَلَوْ تَرى إِذْ فَزِعُوا" «1»] سبأ: 51] أَيْ إِذَا فَزِعُوا. وَقَالَ أَبُو النَّجْمِ:

ثُمَّ جَزَاهُ اللَّهُ عَنِّي إِذْ جَزَى ... جَنَّاتِ عَدْنٍ في السموات الْعُلَا

 

Ayetin meali şu şekildedir:

Allah, “Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara sen mi ‘Allah’ın dışında beni ve annemi birer tanrı kabul edin’ dedin?” buyurduğu zaman o şu cevabı verir. “Haşa! Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim şüphesiz sen onu bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, ama ben senin zatında olanı bilmem. Gizlileri tam olarak bilen yalnız sensin.

Kurtubî bu konuda ihtilafın olduğunu söylemiştir.

Katade, İbn Ceric bu konuda şöyle demiştir:

Müfessirlerin çoğunluğuna göre Kıyamet gününde ona şöyle denir: “  Ona gökyüzüne  yükseltildiği vakit Hristiyanlar bu konuda “biz demedik” dedi.

“Şayet onlara azab edersen, onlar da senin kulundur.” 

 “İz” kelimesi  açıklanmıştır. Burada “iz” Arap kelamında geçmişe işaret ediyor. İlk ve en doğru anlamı, öncesindeki bir olaya işaret ediyor.

“O gün Allah peygamberleri toplar” ayetine işaret eder.

Bu tefsir bölümünde Kurtubî âyetleri hem Kur'ân hem de Arap dilinden faydalanarak tefsir etmiştir.  Burada ayetin başındaki “iz” kelimesi açıklanmıştır. “İz” kelimesi “iza” olursa mananın değişeceği zikredilmiştir. Bu iki kelimenin farkına vurgu yapılmıştır.


0 Yorum - Yorum Yaz


Zeynep Sarıtaş, 16070185  

Kur'an ve Bağlam kitabım, kitap olarak var. 1. Kitabını yani sayfa 250’ye kadar okudum. 

Kimi Örnek Almalı kitabım, kitap olarak var. Tamamını okudum. 

  

Müfessir Kimdir? Müfessir alim ve örnek bir insandır. 

İslam Kültür tarihinde esbabı nüzul rivayetlerinin değerlendirilmesine genel bir bakış başlığında, esbab-ı nüzul rivayetlerini metodik açıdan değerlendirmeye neden tabi tutmak gerektiği izah edilmiştir. Hz. Peygamberimiz (sas) döneminde yalnızca onun tefsir izahları yeterli olmuştur sahabe döneminde ise tefsir, Hz. Peygamberimizin (sas) yaptığı yorumlardan ve sahabenin içtihatları ile yaptıkları yorumlardan oluşmuştur. Fethedilen bölgeler ile beraber İslam coğrafyası genişleyince, Kur'an'ı tefsir daha fazla ihtiyaç haline gelmiştir ve böylece öncelikle sahabe sonra da tabiiler, tefsir faaliyetinde bulunmuşlardır. Bu faaliyetler, her çağın aktüel bilgisi eklenerek günümüze kadar gelmiştir. 

Esbab-ı nüzul rivayetleri ilk olarak hadis mecmualarında kayda geçirilmiştir. Megazi ve melahim kitaplarında fazla miktarda zayıf ve mevzu rivayet bulunmaktadır ve bu rivayetlerin bir kısmı da alimlerimiz tarafından tefsir kitaplarını alınmıştır. Ancak alimlerimizin bir rivayeti eserlerine almış olması o rivayetin sıhhatine delil olarak gösterilemez. Çünkü onlar savcıların bir davayı araştırırken bütün bilgileri ve delilleri toplaması ve saklaması gibi, Hz. Peygamberimizden (sas) bu yana bize ulaşan tüm haberleri toplayıp saklamak istemişlerdir. Dolayısıyla rivayetlerin hadis usulü açısından tenkide tabi tutulması gerekmektedir. Müfessir, eserinde yer vereceği esbabı nüzul rivayetlerini senet ve metin tenkidi yoluyla değerlendirmesi gereken alimdir.  

  

Kimi örnek almalı?  

Kur'an-ı Kerim'in insanı; inanarak ve değerlerin sesini duyarak hayatına anlam verir, din ve dünya bütünlüğünü gözeterek eylemlerde bulunur, ibadet eder; ahlaki değerleri kendi kişiliğinde ve tarihte gerçekleştirir. Bunları yapabilmek için ise bilgi gereklidir. Kur'an-ı Kerim insanı önemli varlık olarak değil; emanet ve hilafet bilinci ile varoluşunu gerçekleştiren “değerli varlık” olarak görmek ister. 

Fatiha Suresinde geçen “doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna…” o yolda ilerleyebilmemiz için Kur'an-ı Kerim'in ahlakı ile ahlaklanmış olan Hz. Peygamberimiz (sas)  en güzel örnektir. Kur'an-ı Kerim'deki yüksek ahlaki değerlerin hepsi Hz. Peygamberimiz (sas)’de mevcuttu, büyük bir ahlak sahibiydi ve vahiy öncesindeki hayatında da yüksek ahlaki değerleriyle tanınan ve bu değerlerini korumuş olan bir insandı. Birinci dereceden yani Allah rızasına erişen Allah ehlinden olabilmemiz için, Hz. Peygamberimizi (sas) örnek almalıyız. 

 

Kurtubi Tefsiri 

Soruda yer alan ayette, Kurtubi Maide Suresi 116. ayette geçen “Allah, “Ey Meryem oğlu Îsâ! İnsanlara sen mi ‘Allah’ın dışında beni ve annemi birer tanrı kabul edin’ dedin?” buyurduğu zaman…” sözünü Yüce Allah'ın ne zaman söylendiği hakkında ihtilaflar, farklı görüşler olduğunu söylemektedir. Müfessirlerin çoğuna göre Yüce Allah bu sözü Hz. İsa'ya kıyamet gününde söyleyecektir. Bazı müfessirlere göre ise Yüce Allah Hz. İsa'ya bu sözü onu semaya yükselttiği esnada söylemiştir. Ancak ilk görüş daha uygundur. Buna delil olarak Maide Suresi 109. ayet getirilir. Sebe Suresi 51. ayetinde de korku geldiği zaman ifadesi aslında korku geleceği zaman demektir. Ebu’n Necm de Yüksek sema'larda Adn cennetleri ile mükafatlandırılacağı zaman örneğini vermiştir. Yani özet olarak, Kurtubi gelecek zamanı geçmiş zaman (mazi) ile ifade etmek belagatını anlatmıştır... 

 


0 Yorum - Yorum Yaz


Emsad Radončić 4. sınıf Tefsir Metinleri ödevi
                        15070757
 
1. Soru; Esbâb-ı nüzûlü yani Kur’ân’dakiayet ve surelerin iniş sebeplerini bilmenin, Kur’ân’ı anlamada büyük faydaları vardır. Bu açıdan tefsirde nüzul sebeplerini bilmek, ayetlerin açıklanması yönünden son derece önemli ve gerekli kabul edilmiştir. Gerek İslâm tarihindeki belirli olayların bilinmesi, gerekse de ayetlerden kastedilen manaların net olarak anlaşılması bakımından esbâb-ı nüzûlü bilmek zorunludur. Bu yüzden başlangıçta tefsir ilmi büyük ölçüde nüzûl sebeplerini bilmekten ibaretti. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında bulundukları için sahabiler hükümlerle sebepler arasındaki münasebetleri tespit edebilmişler ve bu âyetleri rahatlıkla tefsir edebilmişlerdir. Dolayısıyla nüzûl sebebi bilinmedikçe bazı âyetlerin gerçek manasını bilmek mümkün olamaz. Buna karşılık nüzûl sebepleri bilinince de bazı âyetlerin bilinmesi kolaylaşır.
2. Soru; Kurân, tüm insanların huzur, saadet ve mutluluğunu hedeflemektedir. Onlara, dünya ve ahiret huzur ve saadetinin yolu olan hidayeti göstermektedir. Fâtiha Sûresi, Kurânın özeti durumundadır. Bununla beraber, Kurânın özellikle fıkıh konularını ilgilendiren ahkâm ayetleri de, insanların sosyal hayatına hitap etmektedir. Müslüman olarak, Kurânın bugünkü hayatımıza nasıl hitap ettiğini veya bugün için Kurâna uygun bir hayatı nasıl yaşamamızın mümkün olabileceğini öğrenmemiz gerekmektedir.
3. Soru; Hz. Meryem, adı Kur’an’da geçen tek kadın olması, isminin bir sureye verilmesi, hayatındaki ve şahsiyetindeki üstünlüklerle Kur’an-ı Kerim’in öne çıkan karakterinden birisidir. Hz. Meryem, Rabbinin rızasına uygun bir ömür geçirerek ismiyle müsemma olduğunu ispatlamıştır. O, çocuk doğurabilme ümidi azalmış bir anne-babadan dünyaya gelmiştir, ayrıca gençliğinin ilk yıllarında mucizevî bir şekilde babasız çocuk dünyaya getirmesiyle tarihe mal olmuş özel bir kadındır. Sonuçta tarihte bir dönüm noktası ve miladın başlangıcı kabul edilen bu doğumda en büyük pay, iffetli bir anne olan Hz. Meryem’e aittir. Hz. Meryem, geçmişten günümüze hem İslam hem de Hristiyanlık dininde ideal bir kadın olarak kabul edilmiştir. Onun hayatı, günlük yaşamda insanlara örnek olduğu kadar bilimsel araştırmaların da konusu olmuştur.
Kurtubî, Kur’ân’da Hz. Meryem ile ilgi ayetleri tefsir ederken ayetlerden, hadislerden, sahabenin sözlerinden, âlimlerin görüşlerinden istifade etmiştir. Hz. Meryem’in Kur’an’da yer almayan doğum sonrası hayatı hariç İnciller ve diğer Hristiyan kaynaklarına başvurmamıştır. İsrailiyattan oldukça kaçınsa da tamamen ondan hâli kalamamıştır.


0 Yorum - Yorum Yaz


 

Kur’an ve Bağlam kitabın varmı? Kitap veya PDFmi?

Bu kitabını okudunmu?

Kitap olarak var. Birinci kitap bölümünden okudum sadece henüz devamını okuyamadım.

Kimi Örnek Almalı kitabın varmı? Kitap veya PDFmi?

Bu kitabını okudunmu?

 

Kitabım var. Kitap şeklinde. Birkaç yeri atlamak kaydıyla okudum.

Kur’an ve bağlam I. Kitab I. Bölüm “F” başlığı ile “Müfessir kimdir?” sorusuna nasıl cevap verirsin?

 

 

Bu başlığa göre müfessiri tanımlamak gerekirse diğer özelliklerinin yanında esbabı nuzulü bilecek seviyede kendisini geliştirmiş olandır. Yani ayetlerin iniş sebeplerini bilen, araştıran, bunlar için çaba sarfeden, hatta ilim yolculuğuna çıkan,bunlara göre tefsir yapan kişidir diyebiliriz.

kimi örnek almalı kitabına göre fatiha suresi hakkında bir yorumda bulunurmusun?

 

Peygamber aleyhisselam nasıl müminlerin lideri ve önderi ise fatiha suresi de bir anlamda kuranın özeti gibidir. Zaten bu konuda bazı hadisler mevcuttur. O sure ki bütün namazlarda okunan bir suredir. Bu surenin anlamına bakılacak olursa bunu hayatımıza tatbik ettiğimiz oranda dini doğru anlamş ve yaşamış oluruz. Bu sure de tıpkı diğer sureler gibi insanlar için indirilmiştir. Hayatta amacının ne olduğunu bilmeyen insan fatiha suresinde bir anlam arayışına tutulabilir. Her kavim için nasıl ki bir mürşit varsa Fatiha da en önemli mürşitlerden biri olabilir. Onu rehber edindiğimizde bizi aydınlatacak ve yol gösterecektir.

 

Kurtubi tefsirnden alınan bu metinden ne anladın?

ا

Bu konuda bazı ihtilaflar olduğundan bahsediliyor. Bazıları bunun kıyamet günü olacağını savunmuştur. Bazıları ise Allah onu (İsa)as  göğe yükseltirken söyledi demiştir. Hristiyanlar bu konuda çok şeyler  demişler. İsa as “Şayet onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen, hiç kuşku yok sen hem izzet hem hikmet sahibisin.”

 Kısacası bu ayetlerden ve metinden anladıklarım şunlar. Hristiyanlar İsa peygambere tanrılık, ilahlık vasfı verdiler. Ayette de İsa aleyhisselema bunun sorulacağından yani bunu onlara sen mi emrettin veya söyledin diye soruluyor. İsa aleyhisselam da “Ben onlara ancak senin bana emrettiklerini söyledim; ‘Benim de rabbim sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin’ dedim. İçlerinde bulunduğum sürece onların yaptıklarına tanık idim. Fakat sen beni vefat ettirdikten sonra onların halini bilip gören sadece sensin. Sen her şeye şahitsin.” diyor.  Tartışma konusu ise bu konuşmanın ne zaman olduğuyla ilgilir.


0 Yorum - Yorum Yaz


Ubeydullah çakır

19071593

 

Kur’an ve bağlam I. Kitab I. Bölüm “F” başlığı ile “Müfessir kimdir?” sorusuna nasıl cevap verirsin?

Tefsir tarihi boyunca müfessirler esbab-ı nüzule gereken değeri göstermişlerdir. Bu çalışmalar erken dönemde sahabenin nakilleriyle kendini göstermiştir.  Fetihlerle beraber İslam toprakları genişleyince yeni müslüman olan insanlar Kur’ân’ı daha iyi anlamak istemişler ve bu konuda çaba sarf etmişlerdir.  İslam ile yeni tanışan bu insanlar Kur’ân’ın nüzul sürecine şahit olan sahabeden pek çok bilgi almıştır. Sahabeler de bu insanlara hem Arap dilinin inceliklerini hem de şahit oldukları nüzûl sürecini ve bu süreçte gerçekleşen olayları nakletmişlerdir. Böylece esbab-ı nüzul ilmi, nakil geleneğiyle başlamıştır.  İlk dönemlerde hadis mecmualarında yazılı geçen esbab-ı nüzul rivayetleri ilerleyen dönemlerde tefsir ilminin müstakil bir disiplin haline gelmesiyle bu çalışmalarda da yer almıştır. Shabeden sonraki tabiin nesli –tıpkı sahabe nesli gibi- esbab-ı nüzule gereke ehemmiyeti göstermiş ve bu hususta sahabeden ne kadar nakil rivayet varsa almaya çalışmışlardır. Sahabe ve tabiin neslindeki bu müfessirler, hoca öğrenci ilişkisinin ilk halkasını oluşturmuşlar ve sonraki nesillere de örnek olmuşlardır.  Zira tabiinden sonraki tebe-i tabiin nesli de tabiinden pek çok rivayet nakletmiştir. İşte müfessir halkaları bu şekilde başlamıştır. Müfessirler hocalarından aldıkları eğitimleri ve Kur’ân’a yapmış oldukları hizmetleri öğrencilerine anlatmış ve bu silsile günümüze kadar böyle devam etmiştir.  Müfessir kimdir? Sorusuna ise çevresi ve hocalarından almış olduğu etkileşimle Kur’ân’a hizmetkarlık eden müslümanlar diyebiliriz.

 

kimi örnek almalı kitabına göre fatiha suresi hakkında bir yorumda bulunurmusun?

İslam dininin en önemli kaynağı ve kutsal kitabı olan Kur’ân, “insan” için indirildiğini defalarca farklı yerlerde zikretmektedir.  Allah, insanoğluna sadece bir kitap indirmekle kalmamış, ayrıca bu kitabı yaşanabilir kılan, yaşayan ve öğreten bir peygamber de göndermiştir. Ayrıca Allah, bize örnek insan olarak da Hz. Muhammed’i işaret etmiştir. Zira Hz. Peygamberin ahlakı Kur’ân’dı. Kur’ân ahlakıyla ahlaklanmak için önec Kur’ân’ı sonra Hz. Peygamber’i anlamak gerekmektedir. İşte Kur’ân Hz. Peygamber’in bu başarısının reçetesini bizlere de sunmaktadır. Bu reçete kendisine ümmü’l-Kuran denen Fatiha Suresidir. Zira bu sure Kur’ân’ın üç ana konusunu ve insanın anlam arayışında olduğu üç konuyu da bu ihtivâ etmektedir. Bu üç konu şunlardır:

1. İman: İnsan nasıl bir Tanrı’ya iman ettiğini merak eder ve asırlardır bı soruya cevap arar. Bu sorunun cevabı Fatiha Suresi’nin 1-4 ayetlerinde geçmektedir.

2. İbadet: İnsan, inandığı bu ilaha nasıl bir şekilde ibadet edeceğini ve yöneleceğini bilemez. Bunun için dinler arasında ibadet açısından pek çok farklılıklar vardır. İşte Fatiha Suresi bunun cevabını 5. Ayette vermektedir.

3. Ahlak: İnsan “imanının sonucunu kimlerle paylaşacağını ve bu iman bana nasıl yansır” sorusunu sorarsa Fatiha Suresi bu soruya 6-7. Ayetlerde cevap vermektedir.

İşte tüm bu ayetlerin ilkelerine uyan Hz. Muhammed (sav) örnek alınması gereken zirve bir şahsiyettir.

 

 

 

Kurtubi tefsirnden alınan bu metinden ne anladın?

el-Mâide 5/116-118

 

{وَإِذْ قَالَ ٱللَّهُ يٰعِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ أَأَنتَ قُلتَ لِلنَّاسِ ٱتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَـٰهَيْنِ مِن دُونِ ٱللَّهِ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِيۤ أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ إِن كُنتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُ تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلاَ أَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِكَ إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ ٱلْغُيُوبِ}

قَوْلُهُ تَعَالَى: (وَإِذْ قالَ اللَّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ أَأَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّي إِلهَيْنِ مِنْ دُونِ اللَّهِ). اخْتُلِفَ فِي وَقْتِ هَذِهِ الْمَقَالَةِ فَقَالَ قَتَادَةُ وابن جريج وأكثر المفسرين: إنما يقال لَهُ هَذَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ. وَقَالَ السُّدِّيُّ وَقُطْرُبُ. قَالَ لَهُ ذَلِكَ حِينَ رَفَعَهُ إِلَى السَّمَاءِ وَقَالَتْ النَّصَارَى فِيهِ مَا قَالَتْ، وَاحْتَجُّوا بِقَوْلِهِ:" إِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَإِنَّهُمْ عِبادُكَ"] المائدة: 118] فَإِنَّ" إِذْ" فِي كَلَامِ الْعَرَبِ لِمَا مَضَى. وَالْأَوَّلُ أَصَحُّ يَدُلُّ عَلَيْهِ مَا قَبْلَهُ مِنْ قوله:" يَوْمَ يَجْمَعُ اللَّهُ الرُّسُلَ"] المائدة: 109] الآية وَمَا بَعْدَهُ" هَذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ"] المائدة: 119]. وَعَلَى هَذَا تَكُونُ" إِذْ" بِمَعْنَى" إِذَا" كَقَوْلِهِ تعالى:" وَلَوْ تَرى إِذْ فَزِعُوا" «1»] سبأ: 51] أَيْ إِذَا فَزِعُوا. وَقَالَ أَبُو النَّجْمِ:

ثُمَّ جَزَاهُ اللَّهُ عَنِّي إِذْ جَزَى ... جَنَّاتِ عَدْنٍ في السموات الْعُلَا

 

Ayetin meali şu şekildedir:

Allah, “Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara sen mi ‘Allah’ın dışında beni ve annemi birer tanrı kabul edin’ dedin?” buyurduğu zaman o şu cevabı verir. “Haşa! Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim şüphesiz sen onu bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, ama ben senin zatında olanı bilmem. Gizlileri tam olarak bilen yalnız sensin.

Kurtubî bu konuda ihtilafın olduğunu söylemiştir.

Katade, İbn Ceric bu konuda şöyle demiştir:

Müfessirlerin çoğunluğuna göre Kıyamet gününde ona şöyle denir: “  Ona gökyüzüne  yükseltildiği vakit Hristiyanlar bu konuda “biz demedik” dedi.

“Şayet onlara azab edersen, onlar da senin kulundur.” 

 “İz” kelimesi  açıklanmıştır. Burada “iz” Arap kelamında geçmişe işaret ediyor. İlk ve en doğru anlamı, öncesindeki bir olaya işaret ediyor.

“O gün Allah peygamberleri toplar” ayetine işaret eder.

Bu tefsir bölümünde Arap diliyle tefsir vardır.  Burada ayetin başındaki “iz” kelimesi açıklanmıştır. “İz” kelimesi “iza” olursa mananın değişeceği zikredilmiştir. Bu iki kelimenin farkına vurgu yapılmıştır.


0 Yorum - Yorum Yaz


Ad soyadı:

mikail öztürk

Öğr. Nu.:19071017

Kur’an ve Bağlam kitabın varmı? Kitap veya PDFmi?

Bu kitabını okudunmu?

Okudum /Kitap

Kimi Örnek Almalı kitabın varmı? Kitap veya PDFmi?

Bu kitabını okudunmu?

Okudum /kitap

 

Kur’an ve bağlam I. Kitab I. Bölüm “F” başlığı ile “Müfessir kimdir?” sorusuna nasıl cevap verirsin?

 

Müfessir adete bir gök kuşağı gibi kendisinde birden fazla renk barından alim ve önder kimlik sahibidir. Kimlik sahibi diyorum nedeni ise bizler bir müfessiri sadece okuğumuz kitaplara bağlı olarak yada o kitapların bağlamında düşünüyor ve anlamlandırıyoruz. Halbuki bir müfessirin kendisini müfessir olarak var edebilmesinde bir çok etken rol oynamıştır. Örneğin Ailesi’nin yaşam dünyası, inanç dünyası, sosyo- kültürel dünyası, coğrafi yapısı gibi bir çok etken müfessirin daha ilk hayatında zihin dünyasının inşasında etkili olmaya başlıyor. Yine hocaları müfessirin talebeliğinden itibaren oluşumuna kadar zihnin de hangi fikir ve düşüncelerin meyvesini vereceği hocalarından etkilenmelerine onlardan aldıkları bilgiyi işlemelerine bağlıdır. Yine çevre de müfessirin oluşumunda etkilidir. Bunun ile birlikte müfessirin tefisir ilmi kabileyeti haricinde hattatlık, şairlik, fıkıh gibi bir çok alan da yetişmiş ve yetiştirilmiş zengin bir kimlik sahibi olabiliyorlar. Buradan hareketle şunu söyleyebiliyoruz ki müfessirler hangi ilmi kabileyete daha yakın iseler tefsirlerine bunu da resmediyorlar. Bir müfessirin tefsirine baktığımız zaman onun hangi ilmi tedrisattan ağırlık ile geçtiği, hangi hocasının görüşünden etkilendiği, hangi ilmi konular üzerinde ağırlık ile durduğunun resmini çizebiliriz. Örneğin Taberi dirayet tefisir metodu ile eserini kaleme aldığı için rivayetten daha çok kendi görüş ve açıklamalarına yer vererek kendi görüşlerinin kendisinden sonra hakim olmasını istemiştir.

Müfessirin en önemli özelliği bir silsile sebebi ile hocalarından aldıkları bilgileri kendilerinden sonra ya aktarma hevesinde olmaları olmuştur. Onlar da kendileri gibi öğrenci yetiştirme hevesinde olmuşlardır. Yani Müfessir kimdir? diye sorduğumuzda müfessir aynı zaman da kendisi gibi yetiştirdiği, bilgilerini aktardığı öğrencileri olan kişidir. Bu onların gözden kaçırdığımız özelliklerindendir.

Kuranı kerimin daha iyi anlaşılması için efendimizden sonra ki dönemde sahabe bir çok girişimde bulunmuş ve hocaları olan efendimizden öğrendiklerini talebelerine rivayet -nakil ile aktarmış ve öğretmişlerdir. Kuranın anlaşılması için ulema tefsir ilminde bir takım yöntem ve teknikler geliştirmişlerdir. Bunlardan en önemlisi ise Esbabı nüzul ilmidir.  Müfessirlerin Esbabı nüzul ilmi ile anlama derinlik katmalarının tek sebebi ise Kuranı kerimin tefsirini ve anlaşılmasını kolaylaştırmak.

Tefsir ilmi ile meşgul olan kimse Kuran ilimlerinden yararlanmak mecburiyetindedir.

Esababı nüzul bilgisi sahabeye müşahede ettikleri ortamda insani-yapıp etmelerin sonucunda inen ayet ve o ayetle gelen hükümlerin sebeplere bağlanması yeteneğini kazandırmıştır. Bunun anlamı onların Kuranı kerim ilmini onu hayata tatbik etme usulü ile birlikte öğrenmiş olmalarıdır. Bu açıdan esbabı nüzul onlar için çok önemli görülmüştür. Esbabı nüzul vahyin nazil olduğu ortamı resmeden bir olguydu. Bu nedenle müfessir kimdir? Sorusunun diğer bir cevabını Esbabı nüzul ilmini iyi bilen alim olarak tanımlamak doğru olur. Onlara göre Esbabı nüzul ilmini bilen Kuranı kerimi de bilmiş olmaktaydı. Bu nedenle sahabe ve öğrencileri olan tabi ve sonrası müfessir kimliklerini Esbabı nüzul ilmi ile inşa etmişlerdir.

 

 

kimi örnek almalı kitabına göre fatiha suresi hakkında bir yorumda bulunurmusun?

Onu örnek almak eylemle olur”

Fatiha suresi muhteviyatı sebebi ile insan da bir bilinç meydana getirmek ister. Ben kimim ? neden varım? Kendimi nasıl var etmeliyim? Şeklindeki sorulara cevap verir. Adeta insanın varoluş felsefesini nasıl ve hangi yolları izleyerek gerçekleştireceği bilincini verir. Fatiha Kuran-ı Kerim’in anahtarıdır. Kapıyı açan anahtardır, anahtar olmadan girilmeyeceği gibi fatiha olmadan da Kuran kerim olmayacaktır, anlaşılmayacaktır, insan kendini var edemeyecektir. Fatiha suresi 6-7 ayetlere kadar bilgi yani teorik olarak insana kendisini yaratan ve onun sahip olduğu özellikleri anlatırken . son ayetlerde ise bilginin eylem ile karşılık bulduğunu görüyoruz.  “BİLGİ= EYLEM”” fatiha suresi kısaca bu şekilde izah etmek daha doğrudur.  6-7 ayetler de kimi örnek almalıyım- kimi örnek almamalıyım, yanlış ben-doğru ben  sorularının cevabı vardır. 6-7. Ayetleri bu bağlamda değerlendirdiğimiz takdirde “Kimi örnek almalı?” isimli kitab ile ortak paydada birleşmiş oluyor. bilgi ile insan zihni inşa edildikten sonra artık eylem safhasına örnekler gösterilerek geçilmesi istenmektedir. Karakterimizi inşa ederken “Nimetine erdirdiklerinin yoluna” diye örnek olarak gösterilen  iyi insanları örnek almamız, onların oluşturduğu “doğru beni” oluşturmamız istenmektedir. Hz peygamberin hayatı da bu nokta da benim için “doğru ben”in oluşması için bir örnektir.

Yine 7. Ayetin devamında ise “gazaba uğramışların yoluna değil” ifadesi ile örnek alınmaması gereken, yanlış benler, yanlış bizlere, yanlış onlara işaret vardır. Sonuç olarak Kuran ve efendimizin hayatının özü bilgi= eylem üzerine inşa edilmiştir. Kuranın öğretisi de efendimizin öğretisi de bilginin eyleme geçirilmesi ve bu eyleminde salih amel değeri kazanması yani iç dünyamız ile dış dünyamızın bir denge içerisinde yürümesi gerekmektedir. Kuran ve efendimiz bizden bunu ister.

 

 

 

 

Kurtubi tefsirnden alınan bu metinden ne anladın?

el-Mâide 5/116-118

 

{وَإِذْ قَالَ ٱللَّهُ يٰعِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ أَأَنتَ قُلتَ لِلنَّاسِ ٱتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَـٰهَيْنِ مِن دُونِ ٱللَّهِ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِيۤ أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ إِن كُنتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُ تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلاَ أَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِكَ إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ ٱلْغُيُوبِ}

قَوْلُهُ تَعَالَى: (وَإِذْ قالَ اللَّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ أَأَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّي إِلهَيْنِ مِنْ دُونِ اللَّهِ). اخْتُلِفَ فِي وَقْتِ هَذِهِ الْمَقَالَةِ فَقَالَ قَتَادَةُ وابن جريج وأكثر المفسرين: إنما يقال لَهُ هَذَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ. وَقَالَ السُّدِّيُّ وَقُطْرُبُ. قَالَ لَهُ ذَلِكَ حِينَ رَفَعَهُ إِلَى السَّمَاءِ وَقَالَتْ النَّصَارَى فِيهِ مَا قَالَتْ، وَاحْتَجُّوا بِقَوْلِهِ:" إِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَإِنَّهُمْ عِبادُكَ"] المائدة: 118] فَإِنَّ" إِذْ" فِي كَلَامِ الْعَرَبِ لِمَا مَضَى. وَالْأَوَّلُ أَصَحُّ يَدُلُّ عَلَيْهِ مَا قَبْلَهُ مِنْ قوله:" يَوْمَ يَجْمَعُ اللَّهُ الرُّسُلَ"] المائدة: 109] الآية وَمَا بَعْدَهُ" هَذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ"] المائدة: 119]. وَعَلَى هَذَا تَكُونُ" إِذْ" بِمَعْنَى" إِذَا" كَقَوْلِهِ تعالى:" وَلَوْ تَرى إِذْ فَزِعُوا" «1»] سبأ: 51] أَيْ إِذَا فَزِعُوا. وَقَالَ أَبُو النَّجْمِ:

ثُمَّ جَزَاهُ اللَّهُ عَنِّي إِذْ جَزَى ... جَنَّاتِ عَدْنٍ في السموات الْعُلَا

Kurtubi  Hz “İlimde derya” olarak nitelenen bir müfessirdir. Bunun ile birlikte fıkıh, hadis, kıraat gibi diğer alanlarda da söz sahibi bir müfessirdir. Kurtubinin iki önemli sözü vardır;

1.      Kitabımda görüşleri onları söyleyenlere, hadisleri de onları derleyenlere isnat etmeyi şart gördüm.

2.      Sözü söyleyenine izafe etmek ilmin bereketidir.

Buradan anlıyoruz ki Kurtubi hz. İsnat ilmine çok değer veren bir müfessir. İsnat ilmine önem vermesinin nedeni ise tefsirinde aldığı rivayetlerin yada nakil ettiği bilgilerin güvenilirliğini gözler önüne sermektir. Bu saye de ise kendi tefsirinin de değeri artmış oldu.

Yukarı daki metinde görüldüğü üzere , هَذِهِ الْمَقَالَةِ ( Hz Allah’ın İsa peygambere söylemiş olduğun sözün konumu hakkında farklı görüşlerin olduğunu söylemekte) daha sonrasında ise قَتَادَةُ وابن جريج وأكثر المفسرين bu konu hakkında ki görüşlerini “kıyamet günü” olduğunu söylemiş ve bu görüşü kimlerin söylediğini ismen zikretmiştir. Yine devamında ise farklı görüş olarak وَقَالَ السُّدِّيُّ وَقُطْرُبُ  şeklinde isnat kullanarak rivayetlerin yorumların sahiplerini zikretmiştir.

Yine farklı olarak bu konu hakkında ki farklı açıklamaları söyledikten sonra kendi görüşünü söylüyor ve kendisininde esah olan birinci görüşü savunanlar tarafında olduğunu söylüyor.

Devamında ise ayeti ayet ile tefsir ederek kendi söyleminin doğruya daha yakın olduğunu ayeti başka bir ayet ile tefsir ederek sağlamasını yap
0 Yorum - Yorum Yaz
Ders Malzemeleri
Lütfen Kopyalamayınız!
2021-2022 Arşivi
2020-2021 Arşivi
2019-2020 Arşivi
2018-2019 Arşivi
2017-2018 Arşivi
2016-2017 Arşivi
2015-2016 Arşivi
2014-2015 Arşivi
2013-2014 Arşivi